Hayat Bir Serüven

Hatice İntaç

Onursal Üye
Katılım
24 Mar 2008
Mesajlar
23
Tepkime puanı
0
Puanları
0
“ Her insanın yaşamı,onu kendine götüren bir yoldur,bir yol denemesi, bir yol taslağıdır . Hepimiz derinliklerden çıkıp geliriz,ama bir taslak olarak, derinliklerden çıkıp gelen bir yaratık olarak, her birimiz kendi öz amacımıza varmak için uğraşıp didiniriz.Birbirimizi anlayabilir, ama kendimizi ancak kendimiz açıklayıp yorumlayabiliriz.” ( Herman Hesse)

HAYAT BİR SERÜVEN

Son cemre de toprağa düştü. Günler uzadı, doğa uykusundan uyandı. Yağmurlu günler artık gerilerde kaldı sayılır. Bir daha sel felaketleri olur mu olmaz mı onu Tanrı bilir de sanırım Ada toprağı bu kış sudan nasibini bol bol aldı.Bundan sonra olsa olsa kısa süreli bahar serpintileri olur. Nergisler,sümbüller ve şebboylar yerlerini zambaklara,lalelere,erguvanlara bıraktı.Sarılar, beyazlar ve pembelerle bezendi her taraf.Doğa o kadar doğurgan; o kadar mucizelerle dolu ki!. Birşeyleri yok ederken yerini yenileri ile dolduruyor.Yakında kırlangıçlar da gelecek ve kısacık ömürlü bahar, yerini uzun bir yaza devredecek. Durgun ve parlak denizleri ile günü; ışıl ışıl yıldızları ile geceleri süsleyen uzun bir yaz!.Bu yüzden bu günlerin kıymetini bilmek ve değerlendirmek lazım.Nedense ben böyle zamanlarda kapalı yerlerde duramam,dışarıda olmak isterim.Hele o ‘dışarısı’ beton yığınları ile bozulmamış,tabiattan bir köşe olursa..Sessizlik ve uçuk çiçek kokusu..Böyle bir ortamda insan,nasıl da uzaklaşır düşüncelerinden hatta nasıl da arınır içinde biriktirdiği tortularından!..Bu yüzden yine kendimi dışarılara attım. İstanbul’un aşina bir semtinde;henüz yeni tomurcuklanan erguvanların ve çiçeklere bürünmüş ağaçların çevrelediği uzun bir yoldayım. Doğanın bahşettiği sukuneti ve huzuru yakaladığım bu yolun bitmemesi için adımlarımı yavaşlatmak gereği duyuyorum adeta. . Biliyorum ki caddeye ulaştığım anda bu tılsım bozulacak,bir telaş, bir hengame başlayacak.Biraz önceki “öz” ümden çıkacak,dışarıdaki hayata uyum sağlamak için “rol” ümü oynamaya başlayacağım.Bu da beni çok yoracak!.

İnsanlar yalnız kaldıkları zaman öz kimliklerini bulurlar.Dış dünyada yaşananlar bir tiyatro sahnesinde rolünü oynamak gibi bir şey sanki.Herkes üstlendiği rolü başarı ile oynamaya çalışır ama gerçek kimliğinden ve özünden az veya çok uzaktır.Yalnız kalınca ve hele aynalarla yüz yüze gelince artık rol yapmak gereği duyulmaz. İşte o zaman kendini bilen insan yaptığı hataları,kırdığı kalbleri düşünür ve pişmanlık duyar,belki aynadaki aksinden bile utanır .Ama günümüzde acaba kaç “kendini bilen” kaldı ki?

Dünya denilen sahnede bazı rollerimiz daha biz doğmadan belirlenmiştir.Ne kadar beğenmesek,isyan etsek “ben bu rolü beğenmedim,oynamam” desek de bu isyan, yağmura “ yağma” demekle eş anlamlı olur; o bildiğini okur ve yağar.Bu bir yerde “kader” dediğimizdir.Her ne kadar buna inanmaktan kaçınsak da, her birimiz içimizden bunu itiraf ederiz kendimize çünkü; o ne kadar çabalasak da kaçınamayacaklarımızı yaşamışızdır hayat serüvenimizde.Bu,hayatı mecburen oynamak gibi bir şey.Esasen hayat zaten bir oyun ve dünya bu oyunun oynandığı sahne değil midir? Her birimize birer rol verilmiş gibi bu oyunda.Kimsenin rolü bir başkasınınkine benzemiyor.Tıpkı parmak izleri gibi.Herkes kendine verilen rolü oynuyor sahnede.Sizin rolünüzü oynayacak başka kimse yok.Bütün roller doğru.Yanlış rol yok.Başkasının rolünü daha çok beğenseniz de kendi rolünüzle onu asla değiştiremezsiniz.Herkesin rolü kendine özel ve her insan kendine özgü.Bu yüzdendir ki her insanın farklı bir hayat öyküsü vardır.Rollerinizi veren yönetmen nasıl oynayacağınıza hiç karışmıyor.O sadece rolleri dağıtmış.Dilediğiniz gibi oynayabilirsiniz.Rolünüzü değiştirme şansınız olmadığına göre yapabileceğiniz tek bir şey var; güzel oynamak, hakkını vererek oynamak.İster erdemli bir kişiyi, ister bir caniyi, bir hırsızı, bir sapığı,ister bir sanatçıyı,bir şifacıyı veya bir mucidi oynayın.Yeter ki iyi oynayın..

Bir de bundan başka hür irademizle seçtiğimiz roller vardır.Yaşamak için zaten bunu yapmalıyız da çünkü her şeyi kadere bağlamak da yanlış.Böyle demekle yukarıdaki savımdan vazgeçmiş değilim. Demem o ki; hayatta ne yaparsak yapalım,ne kadar çaba harcarsak harcayalım değiştiremeyeceğimiz bazı şeyler var ama bu demek değildir ki tüm hayatımızı kader yönlendiriyor.Her şeyi kadere yükleyip yaptıklarımızın sorumluluğundan kaçmak kendimizi aldatmaktan başka bir şey olmaz. Muhakkak ki büyük ölçüde yönümüzü kendimiz seçiyoruz ve hayatımızı bir yola koyuyoruz. Başarılı olmak; azmimiz ve çabamızla ilgili. Her insanın hedefleri farklıdır. Hedefe ulaşmaksa başarı demektir ama her başarı ne yazık ki insanlık adına kutlanmaya değer değildir.Hedefiniz mafya babası olmak olabilir veya azılı bir cani,belki bir dolandırıcı veya usta bir yalancı.Bu sizin başarınız olurken başkalarının sadece felaketi olabilir.Oysa kendi menfaatlerimiz adına başkalarına zarar vermek onursuzluğun en büyüğüdür ve o başarı dedikleriniz bir gün başkasından çok mutlaka size zarar verir.Kişisel egolarımıza gem vurmanın tek yolu vardır ki o da sevgidir.Denizi,toprağı,ağacı kucaklayan doğa sevgisi ve gösterişsiz ama derin ve güvenli; büyük sorunlarda bile kendi vicdanıyla çekişebilen insanın etkin sevgisi!. Bu yüzden hedeflerimizi doğru belirleyip ne başkalarına ne kendimize zarar vermeden oynayalım bu oyunu; çünkü dünya bir sahne ve her birimiz bu sahnede değişik rollerle oynayan sanatçılarız.


Hatice İntaç
 
Üst