Hesapsız, Kitapsız

Ahmet Gülay

Onursal Üye
Katılım
28 Eki 2010
Mesajlar
67
Tepkime puanı
0
Puanları
0
HESAPSIZ, KİTAPSIZ

Bugün yine yağmur yağdı. Her taraf su içinde, kaldırımlarda yürüyemezsin yola hiç inemezsin. Kaldırımlar yapılıyormuş hesapsız kitapsız. Yağmur suları düşünülmeden, alt yapısı yapılmadan.


Hay Allah kahretsin geçen araba baştan aşağı yıkadı beni. Arabada olduğum halde kafamdan aşağa sanki bir lenger çamurlu su boca edilmiş gibi. Camı açık tutmanın ödülü bu. Basıyorum küfürü yapana da yolları bu hale sokana da. Yenişehirin içine girilmiyor. Domuzcular burnu istikameti çukurlarla dolmuş su birikintileri yer yer göl olmuş. Yanınızdan geçen her araba dört bir yanına nerdeyse üç metre yukarıya su pompalıyor, itfaiye arabaları gibi. Yollarda nerdeyse beş on santimetre yüksekliğinde dereler akıyor. Belirli yerlerde de göller oluşmuş. Herkes bir telaş içinde bir an evvel ulaşmak istediği yere son sürat pedal basıyor. Yazın ateş püskürten yolları serinletmek için su tankerlerinin etrafa saçtığı tazyikli su gibi. Aniden bir çukura düşen araba arabanıza duş yaptırıyor. Camınız açık ise siz de arabanızla birlikte duş alıyorsunuz. Çamurlu pis suları içe içe . Hele siz bir çukura düşmüşseniz, arabanızla birlikte sizin de otuz iki kemiğiniz sallanıyor. Tekeriniz yediği darbeden dolayı artık bir çember değil eliptik bir devir yapıyor. Yollarda akan dereler bir ana dereye ulaşıncaya kadar her an biraz daha kabararak akıyor da akıyor. Her yol bir su kanalı misali.


Hele yaya yürümek gayri mümkün. Yollar sele teslim olmuş. Arabalar sadece yollarda yürüyenleri değil kaldırımdakileri de çamurlu su ile yıkayıyor. Sırılsıklam, perişan insanları seyrettikçe öfkeniz kabarıyor. Haklı olarak onların küfür dolu sitemlerini duymamak, görmemek için başınızı çeviriyorsunuz. Süratinizi, asgari hıza düşürüp onları korumaya çalışırken bir münasebetsiz şöför süratle yanınızdan geçiyor, sizi, arabanızı, yoldaki veya kaldırımdaki insanı ıslattığı yetmiyormuş gibi terbiyesizce size bir de küfrediyor ve yavaşlamakla sanki hata yaptığınızı hatırlatıyor. İşte ana şehir Lefkoşa’dan manzaralar böyle. Yağmur yağdı mı trafik felç oluyor. Yollarda kalan arabalar, karınca hızıyle seyreden taşıtlar ve her taraftan yükselen küfürler Lefkoşa’nın çilesini anlatıyor sanki herkese.


Tabiidir ki en önemli konu dünya parası sarfedilerek yapılmaya çalışılan kaldırımların alt yapısının olmaması. Biriken sular, oluşan göller günlerce olduğu yerlerde halkı rahatsız ediyor, ulaşımı engelliyor, vasıtası olmayanı ise canından bezdiriyor. Peki ama neden bir iş yapılırken doğru olanı yapılmıyor da, sözüm ona eğim verilecekmiş de su akıp gidecekmiş denip saçma sapan düşünceler arkasına gizlenme ihtiyacı duyuluyor. Ya o eğim verdim dediğiniz akarın önü herhangibir engelleyici madde ile tıkanır ve o yoldan geçilemez ise tedbir ne olacaktır? Ya çukur yerlerin eğimi ne tarafa olacak? Aşık hizasındaki su içinde yürümek mi gerekir? Yoksa başka yol mu seçilecek? Yolların birbirinden farkı yok ki. En iyisi yağmur yağdığı günler bir haftalığına kendinizi eve hapsetmelisiniz. Çünkü güneş çıkacak da yollardaki su gölleri buharlaşıp yürümeye elverişli hale gelecek. O zaman siz de göbeğiniz düşmezse gideceğiniz yere gidersiniz.


Yağmur bir tabiat olayı ve fakat fazlası ve şiddetlisinin afet olduğu zamanları da yaşadık bu memlekette. Herkesin şikayeti, tedbirsizlik ve derelerin çeşitli nedenlerle tıkanması olmuştu. Dere yataklarının başka amaçlarla kullanıldığı, islahının yapılmadığı, çevre kirliliği gibi sebepler Güzelyurt, Lapta, Vadili ve daha birçok köy ve kasabamızda sel felaketlerine sebep olmuştu. Vatandaşların çoğu büyük zararlar görmüş, ulusal felaketler yaşanmıştı. Peki bu yaşananlar da mı bize ders olmadı? Hala ayni vurdumduymazlıkla yola devam etmenin hem parasal hem de yaşamsal zararları olacağı düşünülmüyor mu? Milletin parasını faydasız yatırımlara dönüştürmek acaba sorumluları rahatsız etmiyor mu?


Belki bir bakıma haklılar da. Çünkü biri yapar öteki bozar mentalitesi devam ettiği sürece yapılan her şey boşuna. Bugün telefon dairesi yolu yarar yarın su dairesi, beriki gün elektrik veya kanalizasyon çalışmaları yolları köstebek yuvasına döndürür. Derken yapılanlar diğerleri tarafından yok edilir. Halbuki ayni idarenin ve kurumlarının bir yerin alt yapısını bir plan çerçevesinde bir master planı ile ihtiyaca uygun yapması en uygun yol iken faydasız ve bir keşmekeş içinde iş görmek ne kadar ihtiyaca cevap verir bilinemez. Gönül arzu eder ki her iş hesabına, kitabına uydurulsun da ,hem paramız sokağa atılmamış olsun; hem de başarılı olmanın milletçe kıvancını duyalım. Değil mi ya!



Esen kalınız
Ahmet Gülay
 
Üst