ilk uçak gemisini batıran Türkler

Katılım
10 Ocak 2009
Mesajlar
17
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Dünya denizcilik ve savaş tarihinde, ilk uçak gemisini batıranın bir “Türk” olduğunu biliyor muydunuz? Peki ya bu işi, bir “sahra topu” ile yaptığını söylesek? Bu inanılmaz işi, Topçu Mülazım Mustafa Ertuğrul’un bataryası başarmıştı…

Sarı, sapsarı… Soğuktan ölmeden önce insan sapsarı bir rüya görürmüş… “Sarı Ölüm” der Halil Paşa… “Sarıkamış Fatihi” olmak için yeğeni Enver Paşa ile yarışan Halil Paşa, anılarında, soğuktan donarak ölen 30 bin askerin, o gece aynı rüyayı gördüğünü anlatır…

Birinci Dünya Savaşı boyunca Türk askeri, tanrının soğuk cehennemi “zemheri”, sıtma, tifüs, sarı humma ve pellegra ile sık sık karşı karşıya geliyordu. Sadece Sarıkamış’ta değil, Galiçya’da, Yemen’de, Çanakkale’de… Türk askeri düşmandan çok iklime, hastalıklara ve yokluklara karşı bir savaş vermekteydi. Yokluklar, Türk askerinin kendisinden kat be kat üstün “yedi düvel”e karşı savaşında, bambaşka bir silah ile, “hayal gücü” ile savaşmasını sağladı.

Nasıl sağlamasın ki? Tifüs, sıtma ve humma askerleri kemirirken ve koskoca imparatorluk içinde ordunun elinde sadece birkaç bozuk Alman yardımı uçak varken, düşman karşına bir “uçak gemisi” ile çıksın!

1915’te üzerinde bir dizi uçağın durduğu bir uçak gemisini ilk gördüklerinde, Türk askerinin hissettiği, Kızılderililerin tüfek ile tanıştıklarında yaşadıklarına benzer bir duygu olsa gerek… Peki ama bununla nasıl savaşılır? Üstünde ölüm kusan uçakları, taretleri ve yanındaki iki kruvazörüyle, 120 metrelik bir çelik yığını nasıl yenilir?

Şimdi okuyacağınız öykü, dört sahra topu ile dünyada bir uçak gemisini batıran ilk askerin, Topçu Mülazım (Teğmen) Mustafa Ertuğrul’un öyküsüdür…

27 Aralık 1916. Saat: 13.00
“Türk askeri cenge hazırlanıyordu. Biraz sonra kopacak kıyametin heyecanı ile benim de yüreğim çarparken; gözüm batarya dürbününün adesesinde, düşmanı seyrediyordum. Meis, güzel bir pazar gününün neşeli havası içinde tatilin zevkini sürüyordu… Bizim taraftaki harekât ve gürültü gittikçe sükûn buldu. Herkesin kulağı, bir ağızdan çıkacak keskin bir kumandayı bekliyor. Ateeeş… Nihayet saat 13.25’te aylardan beri karşısındaki yabancı çığlıklara dişini sıkıp susan dört ağız birden alev kusmaya başladı…”

Dünya savaş tarihinde bir ilk olan, 7.7 inçlik dağ bataryasının bir uçak gemisini 36 dakikada sulara gömen komutu verişini böyle anlatıyor Topçu Mülazım Mustafa Ertuğrul. Batırdığı uçak gemisi ise, 120 metre boyunda, saatte 24,5 mil hız yapan ve altı uçak taşıyan İngiliz bandıralı Ben My Chree’dir!

Birinci Dünya Savaşı’nı anlatan tarih kitaplarında, Ben My Chree, tek cümle ile yer alır: “Batırılan ilk uçak gemisi”

Bu resim Türkiye’de ilk defa burada yayınlanıyor.
Ben My Chree, Meis Limanı’nda isabet almış, yanıyor!

Mustafa Ertuğrul ve komutasındaki topçu bataryası, o gün Meis Limanı’na demirli uçak gemisi Ben My Chree’nin dışında, 200’e yakın yelkenli gemi ve sandalı batırır.

İngilizlerin hayaline bile gelmeyecek bir iş yapar Mustafa Ertuğrul. Meis Adası limanının tam karşısındaki buruna dört sahra topundan oluşan bataryasını, tam iki ay boyunca dağları aşırarak, gülleleri sırtlarında taşıyarak getirirler! Burunda, Ben My Chree’nin limana girmesini sessizce bekleyen 30 kadar Türk askeri, dünya savaş tarihine bir savaş gemisini batıran ilk birlik olarak geçerler. Hem de 7,7 inçlik, dört cılız “sahra topu”yla!

İngiliz ve Fransız donanması raporları, Türk kıyılarındaki “çılgın bir Türk bataryası”ndan bahsetmektedir artık…

13 Aralık 1917. Ağva Koyu
Müttefik deniz kuvvetleri, Akdeniz’deki en önemli silahlarından birinden olduğu için öfkelidir. Türk kıyıları sürekli denetim altında tutulur; motorlar, kayıklar batırılır, yerleşim birimleri zaman zaman bombardıman edilir. Sabrı taşan Topçu Mülazım Mustafa Ertuğrul, yaptığı yeni bir planı 135. Alay komutanı Alman yarbayına kabul ettirmeye çalışır;

“Müsaade ederseniz, bataryamla, bir gece ansızın Antalya’yı terk ederek meçhul bir istikamete gidiyormuş gibi yapıp, Ağva Koyu’na gideyim. Limana hâkim buruna bataryamı yerleştireyim. Emrime verilecek bir yelkenli ile bu gemiyi limana sokup avlamaya çalışayım.”

Plan basittir. Bölgenin zorlu coğrafyası ve yol yokluğundan ötürü, Türklerin askerlere kumanyalarını yelkenli teknelerle dağıtmak zorunda olduğunu Fransızlar bilmektedirler. Fransız savaş gemileri, bu yelkenlileri sık sık yakalamakta ve kumanyaya el koyup Türk askerlerinin aç kalmalarına neden olmaktadır.

Fransızlara kovalamaktan zevk duyacakları bir yelkenli gönderir Mustafa Ertuğrul. Faaliyet raporuna yeni bir “başarı” olarak geçecek bu basit avı, Fransız kruvazörü Paris II, Ağva Koyu’nun içine dek izler. Girmesiyle de, bir hafta önce koya egemen bir noktaya yerleşmiş olan Mustafa Ertuğrul’un bataryası “ateş” komutuyla saldırıya geçer!

Paris II, sadece 18 dakikada denize gömülür. Düşman donanması içinde artık efsaneleşmeye başlayan Mustafa Ertuğrul bataryası, 145 atımdan 110’unu gemiye isabet ettirecek kadar ustadır.

Kamikaze botu ile batırılan Alexandra!
Paris II’yi kaybeden Fransızlar, Türk kıyılarında intikam fırtınası estirirler. Kıyıdaki yerleşim birimleri durmadan bombardıman edilir.

Uçak gemisi Ben My Chree’nin ardından koskoca Paris II kruvazörünün de bir “dağ bataryası” ile batırılması, Müttefiklerin artık açıktan seyretmeye başlamasına neden olmuştur. Gemilerin topçu menzilinin dışından dolaşması Mustafa Ertuğrul’u durduracak değil ya! Dağ bataryası ile uçak gemisi batırılırsa, küçük bir balıkçı teknesiyle bir savaş gemisi haydi haydi batırılır!

Topçu Mülazım Mustafa Ertuğrul, Paris II’yi batırdığı bombardıman sırasında elinden kaçırdığı Alexandra adlı savaş gemisi için dahiyane bir tuzak kurar:

“Herhangi bir yelkenlinin kaburgasını kaplayan iç tahtaları sökülerek, mümkün mertebe fazla miktarda dinamit kaburga aralarına döşenecek, tam merkezine de bir top fünyesi yerleştirilecek. Fünye halkası bir telle portakal sandıklarından birisinin altına bağlanıp, kaburgalar tekrar çakılarak düzen hazırlanacaktı. Birbirine bağlı sandıklar mutlaka bir vinç yardımıyla kaldırılacaktı ki, fünye dinamiti ateşleyip geminin batırılmasını sağlayacaktık.”

Bir “kamikaze botu” haline getirilen yelkenli, kıyıdan açılır. Açık denizde Fransız savaş gemisini gören “önceden tembihli” askerler, suya atlayıp kıyıya doğru yüzmeye başlarlar. Fransızlar portakal sandıkları ile dolu bir tekneyi ele geçirdikleri için mutludurlar, ama ya bu da o “Çılgın Türk”ün bir tuzağıysa?

Sandalın üzerine önce bir Fransız bahriye eri çıkartılır. Görünürde bir tuzak yoktur. Ama ya Türkler portakalları zehirlemişse? Sandalın uzağında duran savaş gemisi Alexandra’nın güvertesindeki gemi doktoruna birkaç portakal götürülür. Portakallar zehirsizdir! Derin bir oh çekilir… Sandal savaş gemisine yanaştırılır ve birbirine bağlı portakal sandıklarını gemi güvertesine çıkartmak için vinç çalıştırılır. Bmm!..

Kurulan tuzağa düşen Alexandra, gövdesinde açılan birkaç metrelik delik yüzünden göz açıp kapayıncaya kadar denizin dibini boylar. Savaş tarihine, belki de “Akdeniz’de Türklerle Müttefikler arasındaki deniz savaşları” adıyla geçmesi gereken, ama aslında sadece 23 yaşındaki bir Türk subayının akıl almaz başarısının özeti böyle…

Kamaları sökülmeyen tek batarya
Dünya Savaşı bittiğinde, Mondros Mütarekesi gereğince, işgal edilen Anadolu topraklarında, tüm silah ve cephaneye el konuldu. Topların kamaları söküldü. O tarihlerde Aydın bölgesindeki birlikleri denetlemekle görevlendirilen Ben My Chree’nin eski komutanı Charles R. Samson; “Gösterdiği kahramanlıktan dolayı bu batarya toplarının kamalarını sökmek askeri şerefe aykırıdır” diyerek, Mustafa Ertuğrul’un bataryasına dokunmaz!

Birinci Dünya Savaşı sonrasında kamaları sökülmeyen bu dört sahra topundan oluşan batarya, Kurtuluş Savaşı’na katılan ilk topçu birliğidir…
 

GökTürk

Kurucu
Katılım
18 Şub 2008
Mesajlar
1,015
Tepkime puanı
2
Puanları
38
Yaş
59
Konum
C¤ KIBRIS
Web sitesi
www.kibris1974.com
Cevap: ilk uçak gemisini batıran türkler

Şimdikilerde gemilerini kurtarıyor.

wwwkibris1974com.jpg
 

Volkan

-Otağ Hanı-
Katılım
20 Haz 2008
Mesajlar
969
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Altaylar
Cevap: ilk uçak gemisini batıran türkler

evet abi ;kimi gemisini kurtarıyor , kimide filo kuruyor.
 

Ekli dosyalar

  • karikb.jpg
    karikb.jpg
    95.4 KB · Görüntüleme: 219

Kartal Gözü

Dost Üyeler
Katılım
6 Eki 2008
Mesajlar
1,388
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: ilk uçak gemisini batıran Türkler

arkadaşlar bu kitabı okumanızı dilerim. özellikle yazar ve kahraman arasında bende bıraktığı izi yakalamanızı dilerim.

her ikisi de yaşadıkları zamanda içinde bulundukları halde yapmaları gerekeni yapmayı bilmiş insanlar her iki adaşda.

yüzbaşı mustafanın kahramanlıklarını bize aktaran yazar mustafa benim gonlumde, aklımda bir kahramandır.
 

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
Cevap: ilk uçak gemisini batıran Türkler

Güzel paylaşım eline sağlık. Ben My Chree nasıl olmuşta öyle bir düşüncelik göstermiş? Ağzından salyalar akarak topraklarımıza saldıran bir neslin evladı değilmi o?
 

Kartal Gözü

Dost Üyeler
Katılım
6 Eki 2008
Mesajlar
1,388
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: ilk uçak gemisini batıran Türkler

sanırım askerlik konusu ile sömürme konularını birbirinden ayırmayı öğrenmişler.

ingilizlerin bir özelliği başarıyı her şartta takdir ediyor olmaları.

her şekilde başarılı olanı takdir ediyor ve bu başarıdan kendilerine yarar sağlamayı biliyorlar.
 
Katılım
10 Ocak 2009
Mesajlar
17
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: ilk uçak gemisini batıran Türkler

Her ne kadar öyle de olsa avrupa da 3 milletin birbiriyle rekabeti vardır bunlar İngiliz,Fransız ve sonradan büyüklük yarışına dahil olan Almanlardır.Bu milletlerin rakabetini birbirlerinin tarihi savaşlarında ve hatta birbirleri arasındaki yaptığı futbol müsabakalarında görürüz; ve hatta bu yenilgileri birbirine hazmedememezlikten ötürü dalga konusu yaparlar ve bu şekilde de dile getirirler;bu tür yazıları genelde propaganda yapma amacı ile yazarlar.Bu işi yaparlarken de az da olsa objektif olmaları takdir edilecek bir özelliktir.
 
Son düzenleme:

Dr.Yalnızefe

Dost Üyeler
Katılım
18 Şub 2008
Mesajlar
1,339
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: ilk uçak gemisini batıran Türkler

Böyle inanılmaz bir başarıyı ancak Türk'ün zekası ve cesareti elde edebilirdi...
Paylaşım için teşekkürler...


TTK ve Y
 

Kartal Gözü

Dost Üyeler
Katılım
6 Eki 2008
Mesajlar
1,388
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: ilk uçak gemisini batıran Türkler

daha sitede bu kitabı kimse okumamış anlaşıldı :)

ben bir kaç şey daha yazayım en iyisi;

ancak topçu Mustafa Ertuğruldan önce yazar Mustafa Aydemiri ve ekibini biraz yazayım.

Mustafa Aydemiri zaten Erzincan dağlarında 1982 yılında, 29 günde, 7,5 dönüm alana dünyadaki en büyük ve en güzel Atatürk portresini, yaklaşık olarak, 4000 ton beton, 6000 ton taş, 1000 ton boya kullanılarak, 3000 kişi ile hiç para harcatmadan yapan kişi olarak da tanıyoruz. şaşırdınız değil mi :confused:


paris II batığının macerası kitapta uzun uzun anlatılmış, geçirdiği evrelerde elbette. bu güzel bilgilere ulaşanlardan bir kısmı gönüllü çalışırken bir kısmı hiç ilgilenmemiş de. bu elbette üzücü üstelikte ilgilenmeyenlerin en ilgilenesi kişi ve kurumlar olduğu düşünülünce.

ancak yılmadan, şahsi imkanları ve gönül dostları ile sürdürmüş araştırmasını. "Ben Bir Türk Zabitiyim" isimli kitap, birinci dünya savaşında akdenizin bir belgeseli olma özelliğinde. hiç bir nokta açık bırakılmamış, konu ile ilgili her detay titizlikle, savaş taraflarının arşivlerinden taranmış, doğrulukları kontrol edilmiş, en güzel yanı ise tam adı Mustafa Ertuğrul Aker olan topçu yüzbaşının anı ve olaylar ile ilgili olarak yaptığı resimler ile birebir uyum göstermesi.

kahraman Mustafa Ertuğrul öylesine tarafsız ki, sadece görevini en güzel şekilde icra etmenin gururu ile yaşamış senelerce. kimselere ne kendisi ne yaşamakta olan çocuk ve torunları övünç aracı olarak kullanmamış bu dahiyane savaş taktiklerini.

Yazar mustafa kahramanın torunu Orhan İyilere soruyor, "böyle bir insanı nasıl olur da bugüne kadar bizlere tanıtmazsınız? neden ortaya çıkarmazsınız?"

Orhan İyiler, "Biz aldığımız terbiye gereği bunu yapamazdık, Dedem değil yaptıklarıyla övünmek başarısının konuşulduğu yerlerden bile yüzü kızararak kaçardı. bizi de böyle yetiştirdi, bizde utanırdık, utanırız. ama siz yaparsınız, inanıyorum ki yapacaksınız. ve ben sizin yanınızda olacağım".

Harp akademilerinden,Hava kurmay pilot albay Cüneyt Kavuncu da yazarı telefon ile arayarak, "biz derste artık Mustafa Ertuğrulu da anlatıyoruz" diyor.

Mustafa Aydemirin ısrarlı, kararlı çalışmaları sonucunda genel kurmay, Mustafa Ertuğrulu kahramanlar listesine alıyor.

Antalya Kemer de Mustafa Ertuğrulun heykeli yapılıyor, gene Kemerde bir caddeye ismi veriliyor.

Kitapta beni de en çok üzen konu ise ekibin belgesel çalışmaları sırasında paris II nin batırıldığı yere çıkmak istediğinde meydana geliyor. Mustafa Ertuğrulun toplarını tabya ettiği, fransız gemilerini suya gömdüğü tepelere çıkmak istiyorlar, oysa o tepeler bugün fransız tatil köyü sınırları içinde kaldığı için onlardan izin almak gerekiyor.

ekipten Hasletin içine kurt düşüyor, "siz anlamadınız diyor, fransızlar diyor ki, biz topla tüfekle, gemiyle, zorla burayı alamadık ama işte sizden gene de aldık. ama parayla ama güzellikle aldık ve işte buraya ancak bizim iznimizle girebilirsiniz, iyi ki gazi Mustafa Ertuğrul Aker sen bu günleri görmüyorsun, iyiki kemiklerin sızlamıyor" diye söyleniyor da söyleniyor.

aynı durum bugün de çanakkale ve kıbrıs içinde geçerli. fransızların tatil köyü yapmak için o tepeyi tesadüfen seçtiklerini düşünmek ne kadar yanlış olur. aslında gaflettir o tepeyi fransızlara tatil köyü olarak vermiş olmak.

tarihinden bi haber, eğitimsiz, lafa boğulmuş bir toplum olduğumuzu kibarca belirtiyorlarda hala uyanmıyoruz.

uyanabilmemiz için aslında öğrenmeye aç ve hevesli olmak gerekiyor.

internette pek çok yerde paris II batırıldıktan sonra görevlilerinin yüzerek karaya çıktıklarını ve onlara iyi davranıldığını, yemek verilerek yaralarının sarıldığını, sargı malzemesi olmadığı için askerlerimizin gömleklerini yırtarak sargı bezi yaptıklarını okuyoruz.

okumadığımız ise o gece saat 24 de alman komutanın telefon ile Mustafa Ertuğrulu arayarak zaferini tebrik ettiği ve esirleri mutlaka konuşturmasını (!) hatta gözdağı için birini diğerlerinin gözü önünde asmasını söylüyor. Mustafa Ertuğrul ise bunu, "Türkün büyük seciyesine yakıştıramadığı için" ret ettiği.

bu noktada yazar, "işte bulduğum buydu, vurulduğum buydu, Türk milleti buydu" diyerek devam ediyor;.

"Eğitilmemiş, meslek sahibi edilmemiş, ulus bilinci geliştirilmemiş, gülmemiş, refaha erdirilmemiş bir milletten; padişahlara kul; ağalara, beylere köle edilmiş bir milletten, sayardan "edrak-ı bi idrak" diye kovulmuş, savaşlardan, kıtlık ve hastalıklardan yorulmuş bir milletten; onca yokluğa, yoksulluğa rağmen böylesine onurlu, insancıl ve vakur duruş" diyerek milletine olan hayanlığını dile getiriyor.

sevgili dostlar, gönül dostları, buraya yazdıklarım, sadece ve sadece ön sözden minik bir alıntı. belki yüzde biri bile değil.

gene diyorum ki, kendisini milletine borçlu hisseden her Türkün dikkatle okuması gereken bir belgesel kitap.

biraz pahalı gelebilir, 30 lira civarında, ancak inanın değiyor, kuşe kağıt kullanılmış, Mustafa Ertuğrulun kendi yaptığı savaş anını, gemilerin batış anını yansıtan resimler ve haritalar başka türlü iyi okunamazdı.

bu arada yazar Mustafanın 10 senelik çalışma karşılığında hiç bir bedel almamış olduğunu ve sürekli harcadığını, bu konuda yazdığı dergilerden para almayarak, Mustafa Ertuğrul heykeline destekte kullanılmasını istediğini de belirtmek isterim.

1995 temmuzunda tesadüfen bulunan bir batıktan, 2004 ağustosuna kadar geçen sürede yapılan hummalı çalışmalar, umutlar, umutsuzluklar, insana dair pek çok şey, bu kitapta var, en önemlisi milletimize ait öyle çok şey var ki, ben iki kere okudum, benzeri bir çalışmanın içinde olduğum için de moral bulmak üzere yeniden okumaya başladım, dikkatimi çeken bir kaç pasajı sizinle paylaşmak istedim.

saygı ile,
 
Üst