İnkılapçılık ile Devrimcilik Arasındaki Fark

Katılım
26 Kas 2008
Mesajlar
83
Tepkime puanı
0
Puanları
0
İNKILÂPÇILIK


Bu ilke Türk milletini ve Milli kültürümüzü çağdaş uygarlık düzeyenin üstüne çıkarmak ülküsünde izlenen bir metottur.

Türk milletinin Milli Mücadele’den parlak bir zaferle çıkmasından ve cumhuriyetin ilanından sonra Türk Milleti’nin ve Türk Kültürü’nün muasır milletlerin en ön safına geçirilmesi gündeme gelmiş ve adına kısaca “Türk İnkılâbı“ denilen millet hayatını, eğitimi, ekonomiyi, hukuku ilgilendiren yenileşme hareketleri ilk on yılda gerçekleştirilmişti.

1931 yılında Cumhuriyet Halk Fırkası’nın izleyeceği ilkeler tespit edilirken, Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik, Halkçılık, Laiklik, Devletçilik, ilkelerinin yanına bir de inkılâpçılık ilkesinin konulup konulmaması tartışılmış, ileride bir takım geri dönüş hareketlerinin önlenmesi amacıyla bu ilkenin de parti programına alınmasına karar verilmiştir.

Atatürk’ün adı geçen tartışmalarda söz konusu olan görüş ve İtirazlara vermiş olduğu cevaplar, Prof. Dr. Afet İNAN’IN Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Devrimi adlı kitabında aynen yer almıştır:

Bu ilkeler, bu günün ihtiyaçlarına ve durumuna göre, ulusumuzun uygarlık yolunda gelişmesi için faydalı ve gereklidir. Ancak, sosyal yapı, sürekli gelişim içinde ve ilerlemeye yönelmek zorundadır. Bilim ve teknik ise her an, buluşlara ve yeniliklere açıktır. Bu durum karşısında toplumumuzun istekleri ve ihtiyaçları da hem maddi hem de manevi olarak sürekli çoğalmaktadır. İnkılâpçılık ilkesine bağlı kalındıkça Türk Milleti, uygarlık âleminde geri kalmama yolunu bulacaktır. Ancak bu konuda dikkat edilecek asıl nokta, ülke bütünlüğümüzü ve ulusal çıkarlarımızı, milli benlik içerisinde en titiz bir şekilde korumaktır. İnkılâp hareketi, yıpranmış, geri kalmış durumdaki her kuruluşu sadece yıkmakla kalmayıp yapıcı ve yeniliklere uygun kuruluşlar oluşturduğu zaman bir değer taşır.”

“Hayatta en hakiki mürşit-yol gösterici ilimdir” diyen Atatürk’e göre : “Aklın ve mantığın çözümleyemeyeceği mesele yoktur. Bu dünyadaki her şey insanın kafasından çıkar. Akıl, mantık ve zekâ ile hareket etmek, bizim en belirgin özelliğimizdir. Hayatımızı dolduran olaylar bu gerçeği kanıtlar. Bütün ilerlemeler, insan düşüncesinin eseridir. Fikri harekete geçirmek birinci işimiz olmalıdır. Fikir bir kere harekete başladı mı, her şey yavaş yavaş düzene girer ve düzelir. Daima gerçeği arayan ve onu buldukça ve bulduğumuza inandıkça ifadeye cesaret eden insanlar olmalıyız.” (R. Kaynar, N. Sakaoğlu, 61)

Türk devleti ve Türk Milleti inkılâpçıdır.Çünkü devletimizin kurucusu Atatürk inkılâpçı idi. Fakat Atatürk’ün inkılâpçılık anlayışını “Rus Devrimine“ benzeterek, “Devrimcilik“ olarak yansıtmak haksızlık olur.” İnkılâp “(evelution) ve “Devrim“ (revolution) birbirlerin çok farklı kavramlardır. Biri iyiye doğru, sür’atli ve yapıcı gelişme, öteki sosyal ve kültürel değerleri alt üst etme, ihtilal yapma, mevcut düzeni zor kullanarak değiştirme anlamındadır.

İngilizce inkılâp sözcüğünün karşılığı “evolution“ dur. Sözlüklerde evolution: evrim, tekâmül, gelişme, inkişaf, gelişim, açılma; evolutionist: zoraki devrim yerine birbiri ardından gelen safhaları izleyen bir sosyal yapı gelişimi için çalışan kimse şeklinde ifade edilmektedir. Yine sözlüklerde ihtilal sözcüğünün karşılığı revolution; devrim ise revolution kelimesinin zıttı, karşıt anlamı olarak gösterilmektedir.

Atatürk bir devrimci değil, inkılâpçıydı. Türkçe sözlüklerde de inkılâp: “Başka tarzda değişme, bir halden bir hale geçme, başka türlü olma “(Osmanlıca Türkçe lügat, 443), Devrim :“Mevcut düzeni zor kullanarak değiştirme-ihtilal; İhtilal ise: “Ayaklanma, devlete isyan, bozukluk karışıklık, şerre çalışmak, düzensizlik “ şeklinde açıklanmaktadır. (Osmanlıca Türkçe Lügat, 422)


Atatürk zor ve zorba değildi. O, Rusya’da Bolşeviklerin yaptığı gibi zorla bir ihtilal ve devrim yapmadı. Zorla bir düzen değiştirmedi. Bizzat kendisinin kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Türk Milleti’nin gelişmesi ve uygar milletlerin seviyesine ulaşması ve hatta onları geçmesi için bir dizi yenilikler yaptı. “Sürekli İnkılâp“, sürekli olarak sosyal gelişmeyi ve yenileşmeyi ifade eder. “Sürekli devrim“ ise sürekli olarak bir düzeni, bir sistemi yıkmak, yok etmek ve zor kullanarak değiştirmek anlamına gelir. Onun için bu iki kavramı birbirine karıştırmamak gerekir.
 
Üst