Irak Türkmen Edebiyatı Tarihinden Yapraklar

DEMİR

Beğ Yönetici
Katılım
18 Şub 2008
Mesajlar
374
Tepkime puanı
0
Puanları
0
IRAK TÜRKMEN EDEBİYATI TARİHİNDEN YAPRAKLAR
Şemsettin KÜZECİ

Irak Türklerinin Irak’ta yerleşimi (54 H / 674 M) yıllarına dayanır, o yıllarda, Orta Asya ve Azerbaycan’dan göç eden Türkmenler, önce Irak’ın güneyi, Basra’da yerleşirler daha sonra muhtelif tarihlerde o topraklarda kurulun 6 Türk devleti sonucu; Kut, Samarra, Kerkük, Musul ve Erbil ve Irak’ın diğer illerine yayıldılar. Irak’ın kuzeyi Telafer’den güneye doğru Mendeli’ye kadar uzanan ince bir şerit üzerinde yaşamaktadırlar.

Irak Türklerini Nüfusu ise, yaklaşık 4 Milyon civarındadırlar. Yerleşim merkezleri ise Kerkük, Musul, Erbil, Bağdat, Tuzhurmatu, Kifri, Hanakin, Telefer illerinde bir ince şerit üzerinde yaşamaktadırlar. Oğuz boylarından olan Irak Türkmenlerinin yazı dili Türkiye Türkçesi konuşma dilleri ise, hemen hemen Azerbaycan şivesidir.

Kültürlerine gelince, Köklü, Zengin bir kültüre sahiptirler. Eski çağlardan beri, Irak’ta yaşayan Türkmenlerin dilleri olduğu hâlda kendilerine de özel olarak edebiyatları varidi. Ama ne yazık ki ,bu edebiyat sadece meclislerde ve özel oturumlarda şifahi olarak dile getirilirdi.

Irak Türkmenlerini yazılı edebiyatı 14.yüzyılda büyük Şair İmadettin NESİMİ El-BAĞDADİ ile başladı.1370–1417 M. yılları arasında yaşayan NESİMİ Irak Türkmen Edebiyatının en zengin hazinesi sayılır. Şiirlerini Irak Türkmenlerinin dili ile yazdı. Aynı zamanda DEDE KORKUT ‘ta yine Türkmence yazılmıştı.1498–1556 M. tarihleri arasında yaşayan FUZULİ yazdığı Şiirlerinin birçoğunu Türkmence olarak tespit edilmiştir. Ancak bunların şiirleri bütün dünya Türklerinin ortak malıdır diye biliriz.

Fuzuli’nin izinde giden şairleri ise, DİVAN edebiyatında ürünlerin verdiler. Onlardan: Ruh El –Bağdadi, Nevres El-Kadim, Safi Abdullah, Kabil, Mehri, Asat Naip, Hıdır Lütfi, Hicri Dede, Reşit Akif, Mehmet Sadık, Celal Rıza Efendi, Hasan Görem, Ali Marufoğlu, Osman Mazlum ve diğerlerinin de ürünleri edebiyatımızda büyük yeri vardır.Kerkük yakınlarında olan Tuzhurmatu ilçesinde yaşayan Şair Hasan Görem, Hafızlığına rağmen Beş dili (Arapça, İngilizce, Fransızca, Farsça ve Anadili Türkçe’yi) anadili gibi bilirdi.

Filhakika zahire uşşağa rağbet kalmamış
Başkadır alam bugün insana ülfet kalmamış
Hep değişmiştir bugünde sakiler, peymanalar
Gitmiş erbabı sefa meyde meziyet kalmamış
Neşedar olmaz içenler bilakis mahzun olur
Terki lazımıdır şarabın onda lezzet kalmamış
Bildiğim hâlda zaman evladının ahvalini
Söylemem hala cihanda ehli gayret kalmamış
Var necabet ehli amma cümle halk efkârını
Kim ki tetkik eylemiş söyler necabet kalmamış
Olmaz insan bazı cahillerden cefa gördüyse de
Söylesin her kes fenadır ehli himmet kalmamış
Halkın ahlakın deme kendi ahlakın ıslah et
Sen nesin hala düşün dersin nezaket kalmamış

Hasan GÖREM


Yine Kerküklü Şair Osman MAZLUM’ dan bir örnek

Taliim



Safhayı bahtım açarsam leyliden sevda çıkar

Hasılı ömrum cihanda ahu vaveyla çıkar

İrtiyah kalbi bimarim için nur günü

Hangi bir gülzara gitsem bir kuru sahra çıkar

Köy mehbubi hudaya haç için etsem sefer

Başıma taşlar yağar karşıma ejderha çıkar

Şah beni davet kılarsa sofra vallasına

Sui hazımdan pilavı b’ınemek şurba çıkar

Öyle bed bah bir kulun kim çarşıda satsam kefen

Kimse ölmez ya kefensiz gömmeye fetva çıkar

Esbabı dehirde buğdayı tartsam nan için

Ya değirmene su gelmez ya unum arpa çıkar

Muttasıl olmuş bana edbari ikbalim serap

Tatlı duş görmem fakat bet gördüğüm rüya çıkar





Irak Türkmenleri Aruz dan sonra HECE tartısını yeni bir şekilde benimsemişler ve kullanmışlardır. Bu ölçüde Irak Türkmenlerini önde gelen şairlerinden:



Reşit Ali Dakuklu, Hasan Görem, Mehmet İzzet Hattat, İzzettin Abdi Bayatlı Felekoğlu, Salah Nevres, Abdüllatif Benderoğlu, Rıza Çolak, Hasan Kevser, Faruk Faik Köprülü, Hüsam Hasret, Esat Erbil, Seyfettin Biravcı. Üryan Veli Demirci, Kevser Saki Bağvan, Kazancı Kızı, Sami Tütüncü, Timur Abdülaziz Bayatlı, Hazım Şükür Dakuklu ve diğerleri…



İşte Hece tartısında usta şairlerden sayılan Seyfettin BİRAVCI Kerkük Tabloları başlıklı Şiirinde diyor ki;


Kerkük’ümün al kanı şehit kanın andırır

Cennet meleklerini büyüsüyle kandırır

Yüreğinden fışkıran o kara altın seli

Batıda kulelerin lambasını yandırır



Kerkük, Baba Gürgür’le yanağını allıyor

Batış ışınlarını omzuna salıyor

Alkımlarla kuşanmış yosma bir gelin gibi

Çiçeklerin ruhuyla dudağını ballıyor



Yıpranmış koca kale gözümüzde fer gibi

Uzaklardan görünen meydanlarda er gibi

Tarihi, motif, müzeler defineler kaynağı

Gizli ezan çekiyor tapınakta şer gibi



Kalıtlar sembolüdür yitik kalan Taşköprü

Lover sözcüklerinde yoktur sana eş köprü

Hasanın sert taşları yıllaradır susuz bitkin

Dua okur yalvarır ne olur bir az coş köprü



Tarihlere destansın Fuzuli yazmış seni

İlahi bir tablosun doğalar çizmiş seni

Çemberleşen bulutlar yaldızlı bir çerçeve

Tanrılar heykel taraş içimde kazmış seni


İzzettin Abdi BAYATLI ise;


Yetmez mi ilahi bu bulut artık ayaz et

Dönder bu siyah günlerini bir de beyaz et

Her derde tahammül edebildim, döze bildim

Artık bir az olsun keder, afğanımı az et



Geç karşıma sen bak bana ey sevgili bir an

Baktıkça senin gözlerine can bulurum can

Ölmekten ağırdır güzelim vallahi hicran

Bir gün olur gözlerinin rengine dalsam



Geçti bu ömür fırtınalı kaygılı günle

Dindir yeter it fırtınayı sen kışı yaz et

Ha işte niyaz etmedeyim senden ilahi

Göster dediğin ben vereyim sen de niyaz et



Heceyi ustalıkla kullana bir diğer şair, Salah NEVRES Aksu şiirinde Tuzhurmatunu şöyle anlatıyor:


Gitsem Tuzhurmatunun bağlarında dinlensem

Yanıklı hoyratlarda öykümüzü dinlesem

Hicranzede kuşlarla ben de bir az inlesem

Çağırsam Aksu ak su

Haykırsam bana bak su

Ya söndür yahut sen der

Tutuş her şeyi yak su



Varsam İmam Ahmet’e ayak izi arasam

Buhur kokan taşlarda dudak izi arasam

Gömütler arasında ayak izi arasam

Çağırsam Aksu ak su

Haykırsam bana bak su

Ya söndür yahut sen der

Tutuş her şeyi yak su



Irak Türkmen Şiirinin dev isimlerinden sayılan Mehmet İzzet HATAT Vatan Şarkısı şiirinde Vatanperverliğini duygularını şu şekilde ifade ediyor:


Iraklıyız Kerkük şehri ilimiz

Müslümansız Türkmen’cedir dilimiz

Başkasına vermeyiz biz bu yurdu

Coşar altın bulağımız gölümüz



Iraklıyız tarihte var şanımız

Zafer bulmaz bize hiç düşmanımız

Yad ellere yurdumuzu vermeyiz

Parçalansa şu uğurda canımız



Yurda bağlı pek temizdir kanımız

Yardımcıyız öyledir vicdanımız

Çalışmakla yurdumuz cennet olur

Cihan bilir şanıyla irfanımız



Biz vatanın korkmayan evladıyız

Yurda her yan bakanın celladıyız

Savaşlarda yenilmezdi babamız

İşte biz de onların ahfadıyız


Çağdaş Irak Türkmen edebiyatında SERBEST şiir geç başlamışsa da ama iyi ve başarılı ürünler elde edebilmiştir.1950 yıllarında ilk serbest şiir yazan Abdulhalik Baytlı ile Türkmen şiirinin kadın sesi olan Nesrin Erbil tarafından yazılmıştır. Daha sonra bunların izinde bir takım şair ve çağdaş Türkmen edebiyatçıları bu kervanı seve seve sürdürmüşlerdir. Onlardan:



Benderoğlu, Kahtan Hürmüzlü, Mehmet Ömer Kazancı, Remzi Çavuş, Nusret Merdan, İsmet Özcan, Şemsettin Küzeci, Fevzi Ekram Terzi ve Kadın şairlerden; Münevver Molla Hassun, Kadriye Ziya, Süphiye Halil Zeki,


Nesrin Erbil’den Unut Başlıklı şiiri:

Yeni bir şiir isteme benden

Bütün mısralarım tükendi

Alnımda esrarengiz ülkelerin yazgısı

Arzular yol yol kurumuş içimde

Köşe başlarında kalmış gülüşmelerimiz

Yeni bir şiir isteme benden

Üzüleceksin

Artık unut başka ne varsa

Ayrı kadehlerde başlıyor örenlerimiz

Çığlılk çığlık büyüyecek sessizlik avuçlarımda

Kadeh kenarlarında dönecek başlarımız

Düşüneceksin

Kaybolacaksın akşamsız sokaklar içinde

Yarım yamalak bir güneş yoluna çıkacak

Yalnızlık zonklayacak kulaklarında

Avuçları boşlukta kalacak

Üşüyeceksin.


Remiz Çavuş Pembe Duş şiirinde şöyle diyor:



Yeni bir şafak daha,

Doğsun diye:

Özlemler sıralanır

Günlerin tellerinde

Yeni bir şafak

Ufukta görünmeyince

Sözler,

Yalvarış,

Umutlar ..

Deniz dalgaları gibi

Parçalanır geceler kıyısında.





İsmet Özcan ise Papatyam şiirinde iç duygularını açıklıyor;



Papatya..

Papatya

Yüz yerinden vurulmuş

Sonra gülen papatya

Bende bilirim

Uğurlu bir rüzgârdır

Ömrün ilkbaharı

Aşk dağından eser ya.



Yüreğinde şarkılar var

Denizyıldızları kadar

Kanadında,

Yedi renkten örülmüş

Sıcak ve geniş bir merhaba

Dünyayı okşar gibi

Süt mavisi gözlerinde

Pul pul gümüşsü yağmurlar

Gecenin kömürleşen bağrına

Boncuk boncuk düşer ya.



Papatya..

Papatya

Kalbi bin bir közle yıkanmış

Yine seven papatya

Ben de bilirim

Şafağın nikabı düşerken

Çalkalanır yerin dol yatağı

Yaşam kokar yaylalar

Nasıl ki

Olur bir kişneme

Alırsa yabanı kısrağı

Öylesine şahlanır

Kocaman dalların şehveti

Ya şehrimin gurur dolu kuşları !!?

Ne de güzel götürürler

Özgürlüğün pembe tülünü

Götürürken

Nice horyat yakarlar

Kır çiçekleri üstüne

Papatyam

Benim de bir horyatım var

Öz üstüme yazmışam:



Xara baxar

Gül solsa xara baxar

Meni bir namert vurup

Al kanım xarap axar



Türkmen huylu papatyam

Günler sağır ırmaktır

Duymaz insan sesini

Akışında bellenmiş bıçaklar var

Sarısını,

Yeşilini biçer ya

Ey deryaları kadar derin

Sürmesi ıslak

Badem gözlüm papatyam



Bendeniz; Şemsettin Küzeci, hislerimi bu şekilde ya şiire yansıtıyorum:



SEVGİ
İstersen

Ağlat beni

İstersen de
Güldür

Yurdumu

Sevdiğime

Yurdumda beni

Öldür!

BİZİM İLDE

Bizim ilde

Her acıyı Çekmek

Gerek...

İlacını

Düşünmek.

Katlanmayan

Darağacını

Düşünmeli

Bizim ilde,

Bizim ilde.
BİZDEN DEĞİL



''Güneşi''

İsteyen

Uykudan

Uyanmalıdır...

Milletini

Omzunda

Taşıyan

Her zorluğa

Dayanmalıdır...

Bu istekleri Gerçekleştiren

Çilelere, acılara

Katlanmalıdır...

Katlanmazsa

Bizden değil!


SEZGİN SORU



İnsan,

İnsanı

Öldürebilir

Ama...

İnsan,

İnsana

Can

Verebilir mi?


BİZ

Biz

Güneş

Değiliz

Güneşi
Görmeye

Gelmişiz

Ölmeden

Önce.


EY ÖZGÜRLÜK

Pahalısın

Her şeyden

Gözümde

Yaşarsın

Yolunu

Kimse

Çeviremez

Sınırları

Aşarsın.
 
Üst