Irkçılık ve Güven Artırıcı Önlemler

Kamil Özkaloğlu

Onursal Üye
Katılım
6 Ara 2008
Mesajlar
359
Tepkime puanı
0
Puanları
0
IRKÇILIK VE
GÜVEN ARTIRICI ÖNLEMLER

Aramızdaki o bildik, Rum ve Batı Emperyalizm işbirlikçisi Enosisçilerin kendi gibi düşünmeyenlere, çamur atmaya yönelik en çok kullandığı deyimlerden biridir IRKÇILIK...

Yerli, yersiz o kadar çok kullanıyorlar ki; insan ister istemez, bu tiplerin IRKÇILIK kelimesinin de anlamını bilmediklerini düşünür...

Veya kendilerine özgü bir jargonları var ve bu jargonda IRKÇILIK kelimesinin de kendilerine özgü bir anlamı var...

Tabii ki bizim bir tek başvuru kaynağımız var, o da Güzel Türkçemizin en güveniliri, Türk Dil Kurumuna aitBüyük Sözlük...

Büyük sözlük, IRKÇILIK için şu tanımı yapar:
Irkçılık: İnsanların toplumsal özelliklerini biyolojik, ırksal özelliklerine indirgeyerek bir ırkın başka ırklara üstün olduğunu öne süren öğreti.

Bu tanımdan da açıkça anlaşılacağı gibi;
Bir insanı veya topluluğu IRKÇILIK’la suçlayabilmek için; o insanın veya topluluğun öncelikle kendi ırkının diğer ırklardan üstün olduğunu benimsemesi ve bunu savunması ve hatta yasallaştırması gerekiyor.

Son birkaç yüzyıl boyunca IRKÇILIK, Avrupa (Özellikle Almanya ve bazı Kuzey Avrupa) ülkelerinde toplumsal olarak benimsenmiş ve hatta meclislerinden geçirdikleri “ARİ IRK, NAZİ vb.yasalarına dayanarakkendi ırklarından olmayan azınlıklara çeşitli yöntemlerle etnik temizlik ve soykırım uygulanmıştır...

Hani, dünyaya insanlık dersi vermeye çalışan ve bizim işbirlikçilerin hayranı olduğu ve onların maddi, manevi destekleri sayesinde ayakta durabildikleri; 'yüksek değerlere sahip!' AB Ülkelerinden söz ediyoruz.

1900’lü yılların başlarında, Orta Avrupa’nın Germen, Kuzey Avrupa’nın İskandinavya toplumlarında, Nordik ırk’ın arılığını korumak ve kollamak amacıyla geliştirilen ‘Arî ırka’ teorisi, ilk önce, 1929-1938 yıllarında; İsviçre, Danimarka, Finlandiya, İsveç ve Norveç’te kanunlaştırılıp uygulamaya konuldu. Bu Nazi kanunu, Norveç’te 1978 yılına kadar geçerliliğini sürdürdü.

Şimdi soruyorum; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde, anlattığım gerçeklere uygun her hangi bir IRKÇILIK uygulaması, kanunlaşma veya bir parçası olmaktan gurur duyduğumuz ulusumuz ve soyumuzun 'üstün ırk' olduğunu iddia ederek başka ırklara karşı düşmanca bir saldırı, ders kitaplarımızda bu yönde bir öğreti mi uygulanıyor?

O zaman nasıl oluyor da; geçen gün bir araya gelen 'altın üçlü!' (Talat, TO Başkanı ve İŞ-Ad Başkanı), Kuzey Kıbrıs Türk Halkını alenen "IRKÇILIK"la suçlayıp, ders kitaplarının değiştirilmesinden ve hatta ırkçılığın yasaklanmasından söz ediyorlar...

Kıbrıs Türk Halkına yönelik nasıl bir saldırıdır bu?
Bu nasıl bir kindir?
Bu nasıl bir düşmanlıktır?

Bu nasıl bir zekâ ürünüdür ki; daha birkaç yıl önce denecek bir zamana kadar ırkçılığın daniskasına imza atmış Avrupa ülkelerinden her türlü desteğe Eyvallah diyen bu insanlar, 1878'den beri bir varoluş, özgürlük ve egemenlik mücadelesi veren Kıbrıs Türk Halkını enosisçi, Helen Irkçısı, Türk düşmanı şoven insanlar olarak yetiştirilmiş Rumlarla bütünleşmeyi savuna biliyorlar...
Aslında bu tavırları ve gerçeklikten uzak iddiaları ile kendileri gerçek IRKÇILIK yapmıyorlar mı?

Bugünlerin gündeminde bir de "Güven Artırıcı Önlemler" konusu var...
"Güven Artırıcı Önlemler" adına yorum yapıp gerekçeler ileri sürenlerin tümünün Kıbrıs Türklerinden beklentileri var...

Koşulsuz olarak Vakıf malı Maraş'ın Rumlara bağışlanması gibi,
Kıbrıs Türklerinin 'Toprak tavizi' vermeleri gibi,
Kıbrıs Türklerinin devletlerini tasfiye edip Rum kolonisi olmayı kabullenmesi gibi,
Kıbrıs Türklerinin Egemenliklerinden feragat etmesi gibi,
Kıbrıs Türklerinin Kendi Kaderlerini Tayin Hakkının olmaması gibi,
Kıbrıs Türklerinin çoğunluktaki Rumlarla Katolik Nikâhı yapıp başlarına ne gelirse gelsin "Ayrılma Hakkı"na sahip olmamaları gibi...

Bunlar "Güven Artırıcı Önlemler" adına Kıbrıs Türklerinden talep edilen yaşamsal özveriler. Kıbrıs Türklerinin bunları kabul etmesi demek; kısa bir süre sonra adanın Tümüyle Türksüzleştirilmesi demek değil midir?

Eğer Kıbrıs Türkleri ile Kıbrıs Rumları arasında "Güven Artırıcı Önlemler" adına yapılması gereken; önce güvensizliği yaratan olaylara el atmak gerekmez mi?

Öncelikle "Güven Artırıcı Önlemler" adına adım atması gereken 1955'lerden bu yana yaşanmış tüm kanlı olayların sorumlusu ve suçlusu olan Rumların adım atması gerekir...

Bu adımları, önem sırasına göre şöyle sıralayabiliriz:
Kıbrıs Cumhuriyeti Meclisinin aldığı "Enosis Kararı" hemen kaldırılmalı,
Kıbrıs Rumları olayların sorumlusu ve suçlusu olduğunu kabul etmeli,
Kıbrıs Rumları, Kıbrıs Türklerini yok etmek için kurulmuş 80 bin kişilik gizli orduyu hemen tasfiye edip silahları toplanarak imha edilmeli,
Kıbrıs Rumları,
Yakıp yıkıp yok ettikleri Türk köyleri için,
Silah zoru ile, ölümle tehdit ederek işten attıkları binlerce memura,
Gerçekleştirdikleri katliamlar sonucu hayatını kaybetmiş sivil ve masum çocuk, kadın, yaşlılar için,
tazminat ödemeyi kabul etmeli,
İşte size gerçek "Güven Artırıcı Önlemler"...

Tüm bunları yok sayarak kendi halklarına saldıranların tavrı en hafif deyimle düşmanca saldırılar olarak değerlendirilebilir...


05 Nisan 2014

Kamil Özkaloğlu
 
Son düzenleme:
Üst