Adı Ömer Özkan. Almanya’dan arıyor. Telefon numarası: 0049229499****.
Başlıyor anlatmaya:
- “Sabahattin bey 2000 yılında Milli Görüş eksenli olarak tanıdığım Mustafa Hasleblebici isimli arkadaş beni ziyarete geldi ve kurulan büyük bir konut kooperatifine üye olmamı teklif etti. Ben İhlas, Kombassan ve Yimpaş’la ilgili söylentileri aktarınca, biz onlardan değiliz, bizim arkamızda Kanal 7 var, Zahid Akman da kooperatifimizin yönetim kurulunda dediler. Ben hangi Zahid Akman, şu televizyonda haber sunan sakallı Zahid Akman mı dedim, evet o dediler. Bakın bu resmi evrak, burada adı var, Zahid bey bu kooperatifi kuran adam dedi-ler.”
Ömer Özkan devam ediyor:
- “Zahit beyin ismini duyunca bende bir güven hasıl oldu, ama yine de tamam demedim ve düşünmek için iki gün süre iste-dim. İki gün boyunca Kanal 7’yi seyrettim ve gördüm ki yarım saatte bir bu kooperatif için reklam kampanyası var. Bunu gördükten sonra bu iş galiba ciddi. Öyle ya, koca bir TV kanalı sahtekârların reklamını yapar mı diye düşündüm ve üye olmaya karar verdim.”
Ömer bey araya girmeme bile fırsat vermiyor:
- “Üye olurken ben yine de kooperatifin yönetimini resmi evrak üzerinden istedim. Baktım ki Abdullah Özer, Yasin Özcan ve Mehmet Gürhan’la beraber Zahid Akman da kooperatifin yönetiminde. Onu görünce tamam dedim ve bastım imzayı.”
Ömer Özkan’ı dinlemeye devam:
“Üye olurken baştan giriş ücreti diye 274 euro ödedim ki bana verilen makbuz elimde. Akabinde 15-9-2000 tarihinden itibaren her ay 87 euro ödemeye başladım ve bunu aylarca ödedim.”
Ömer Özkan’ın anlatımı sürüyor:
- “Bu arada ödemelerimin yanı sıra Alman hükümetine talep yazısını da bana imzalattılar. Malum Alman hükümeti konut kooperatiflerine çocuk sayısına göre yardım ediyor, yani hibede bulunuyor.”
Özkan finale doğru geliyor:
- “Derken o günlerde Zahid Akman ve arkadaşlarının Yimpaş’la ilgilerinin olduğunu duydum. İşkillendim ve ayrılmaya karar verdim.”
Peki Ömer bey parasını alıp ayrılabilmiş mi?
Ömer Özkan:
-Müracaat ettim ve ödediğim paramı geri verin dedim, aldığım cevap paranı iki sene sonra alırsın oldu. İki sene bekledim ve paramı almaya gittim, ama adres ve telefonlarını değiştirdiler. O zaman Kanal 7 ile Deniz Feneri aynı binadaydı. Yimpaş da yanlarındaydı. Zaman içinde başka yerlere taşındılar. Uzun uğraşlardan sonra yeni adreslerini bulup önce iadeli taahhütlü mektup yazıp cevap vermemeleri halinde Alman polisine gideceğimi yazdım. Korktukları için olsa gerek beni aradılar ve yeni adreslerine davet ettiler.
Paramı iste-dim, para yok, sıraya koyalım, bekle dediler. Tamı tamına 8 yıldır sıramın gelmesini bekliyorum, ama ne arayan ve ne de soran var.
Araya girip kooperatife kaç kişinin üye olduğunu sordum.
Ömer Özkan:
- “Ne kaç kişisi Sabahattin bey, bütün Almanya çapında binlerce insan.”
Peki bu insanlara evleri yapılıp teslim edildi mi?
Ömer Özkan:
- “Hayır ortada ev falan yok. Alman hükümeti de galiba bunların üçkâğıtlarını anladı ve yapacağı yardımı son anda durdurdu.”
Peki diğer kooperatif üyeleri parasını istemiyor mu?
Ömer Özkan:
- “İstemez mi, herkes istiyor ama alabilen yok. Ben dönem sonuna kadar ödemedim, ama 2000’den yakın zamana kadar para ödeyenler var. Bunların pa-raları da kayıp.”
Ömer Özkan’dan anlattıklarıyla ilgili olarak Türkçe-Almanca belge ve makbuzları istiyorum ve çok geçmeden o belgeler bana fakslanıyor.(İsteyene hemen fakslayabilirim.)
Evet Zahid Akman ve Kanal 7 için belge isteyenlere işte buyrun efendim.
Zahid Akman şimdi hikâye anlatmayı bırakıp hemen bu sorulara cevap vermelidir:
1) Siz böyle bir kooperatifi kurdunuz mu? Ortağınız Kanal 7 miydi?
2) Kurduğunuz kooperatife kaç kişiden ne kadar para topladınız?
3) Kooperatif inşaatına başladınız mı?
4) İnşaat yoksa paralar ne oldu?
5) Parasını geri isteyenlere ödemeyi niye yapmıyorsunuz?
Zahid bey bu soruları cevaplarsa sütunumuz kendisine açıktır.. Biz bazıları gibi asla peşin hükümlü değiliz. Zahid bey için ileri sürülenler iddiadır ve onu iddialar ispatlanıncaya kadar suçlu ilan etmiyoruz, ama bu sorulara derhal inandırıcı cevap istiyoruz.
ŞAŞIRDIM...
Deniz Feneri ev alayım diyen MHP milletvekiline para ver dedi!
Adı Yusuf Kırkpınar. İzmir’de sanayici, 1999-2002 yılları arısında de MHP milletvekili.
Yusuf Bey namazında abdestinde bir iman ve inanç abidesidir. İmkanı ölçüsünde herkese yetişir. Milletvekilliği yaptığı dönemde mebus maaşını Saffet Kaya ile beraber almayıp ihtiyaç sahiplerine dağıtan iki vekilden biri olduğunu herkes biliyor.. İşte bu merhamet kalesi Yusuf Kırkpınar 2000 yılında Kanal 7’de Deniz Feneri ile ilgili programı izlerken gördüğü bir sahneden hüzünlenir ve mezbele gibi bir yerde yaşayan yetimlere ev almak için programın ertesi günü Deniz Feneri Derneğinin yönetimini arar.
Peki ne cevap mı alır?
Bunu dün konuştuğum Yusuf Kırkpınar’ın ağzından sunalım:
- “Sabahattin bey ben o yetimlere bir ev alayım deyince aldığım cevap şu oldu: Hayır siz parayı gönderin evi biz alırız.. Şaşırdım ben alsam olmaz mı, gönderin bana bunları, tapuyu adlarına çıkartayım dedim ama para bize gelecek dediler ve bu yardım önerimi geri çevirdiler.”
Kafama takıldı, Deniz Feneri böyle bir yardım teklifini niye geri çevirdi acaba?
Amaç üzüm yemek yani yardım toplamaksa Yusuf Bey ev alıyor işte.
Hayır hasenat işlerinde şeffaflık en olmazsa olmazlardan biri değil midir?
Kanal 7 sahibinin cevap metni:
Türkiye’de Yeniçağ Gazetesinin 4 Eylül 2008 tarihli nüshasının 9.sayfasında Sabahattin Önkibar’a ait Politika Günlüğü başlıklı köşe yazısında yayınlanan Deniz Fenerinin topladığı trilyonlar ve Perde Gerisindekiler manşetiyle verilen köşe yazısı içeriğinde müvekkilim Zekeriya Karaman’la ilgili olarak daha önceden yapılan saldırıların devamı mahiyetinde olduğu anlaşılan, haksız yanlış ve tamamen kişilik haklarına saldırı niteliği taşıyan iddialara tekrar devam edilmiştir. Şöyle ki; Müvekkilim Zekeriya Karaman 1980 yılından itibaren ticari faaliyetler yapmaktadır.
Müvekkilim yazıda sözü edilen görüşme yıllarında ve öncesinde, yüksek tirajlı 4-5 büyük dergiyi yayınlayan yayın grubunun sahip ve yöneticiliğini yürütmekteydi. Yine o yılların en çok satan kitaplarını yayınlayan yayınevinin de sahibi ve yöneticisidir. Yine o yıllarda Ankara’nın en çok makine parkına sabip matbaalarından birinin sahibi ve yöneticisiydi. Ayrıca yine müvekkilim o yıllarda, öncesinde ve sonrasında bir çok yatırım ve şirket ortaklığının içinde olan müteşebbis biridir. Köşe yazarının bunları bilmiyor olması, müvekkilimi maaşla geçinen bir insan olarak nitelendirmesi tamamen hasmane bir yaklaşım göstergesidir. Müvekkilim de herkes gibi ekonomik çıkarlarına uygun gördüğü her işe talip olma, gelişen sektörleri takip edip gerekli yatırımları yapma hakkına Anayasal bir hak olarak sahiptir. Hal böyle iken kasıtlı ve karalamaya yönelik köşe yazısı ile haksız mal edinerek servet edinildiği izlenimi ile müvekkilimin toplumsal ve ticari saygınlığı zedelenerek küçük düşürülmeye çalışılmıştır. Tekzip konusu yazının gerçeklerle bağdaşır hiçbir yanı bulunmamaktadır.
Tekzibin yayınlanmaması halinde her türlü hukuki ve cezai yaptırımlar için yasal girimlerde bulunulacaktdır. Kamuoyuna saygıyla duyurulur...
Zekeriya Karaman vekili Avukat Yusuf Atalay.