Su uyur Düşman Uyumaz
SU UYUR DÜŞMAN UYUMAZ,
AMA BİZ DE UYUYORUZ SANMASINLAR.
Eskilerin çok yerinde bir özdeyişi vardır. Su uyur, düşman uyumaz... Biz Türk milleti ezelden beri hep bir mücadele içindeyiz, şimdi de diplomatik savaş adı altında kalleşçe yürütülen, doğrular ve haklar yönünden sadece, Türk Düşmanı batının ve bilhassa rum ve yunanın kendisine yonttuğu bir savaş sürdürülüyor. Ve biliyoruz ki biz de bu güzel vatan toprakları, bu kutsal yurtlar olduğu sürece, bu şerefsiz düşmanlar asla rahat durmayacak ve biz bütün Türk’lerin bir ve beraber olduğu bir ortamı kuruncaya ve dik duruşlu büyük bir lidere sahip oluncaya kadar bu savaş devam edecek.
Yeni Volkan Gazetesinin 25 Mayıs 2009 tarihli yayınında Değerli Komutanım Atilla Çilingir’in “İşte yine yakalandılar” başlıklı yazısının üzerine biraz araştırma yapmak ve bu yazıyı hazırlama zorunluluğunu hissettim kendimde.
Değerli Atilla Çilingir’in yazısında; Güney Rum Kesimi Meclisinin 22 Mayıs 2009 tarihinde aldığı bir kararla;
*Helen devletinin (Onlar Helen -Hellas diyorlar, biz hala TURKEY dedirtiyoruz. Öğretelim bunlara TÜRKİYE ADINI) hükümranlık alanı içinde hiçbir şekilde Türk azınlık tanınmaz.
*Türkiye’nin Helen hükümranlığı içerisinde her türlü ayrılıkçı unsurları ileri götürme çabaları karşısında istikrarla durulacaktır.
Şimdi, behey gafil palikarya, sen Kıbrıs’ın güneyinde hasbelkader, bu beldeleri 1974 harekatında Türk Ordusunun ve Türk Siyasetinin Yurtta Sulh Cihanda Sulh İlkesine uygun olarak ve bir lütuf şeklinde durmasıyla kurtararak burada fesat yuvası bir idare kurma imkanı bulan ey arlanmaz ve utanmaz güruh, Sen yine hasbelkader ABD li ve AB li ağabeylerinin arkandan yaptıkları destekle, iteklemeleriyle diyelim ki AB ye üye kabul edilmiş bir küçük kardeşlerisin ama hangi düşünce ve yetki ile bu gün AB de hükümran bir devlet olarak durduğunu varsaydığımız Yunanistan’ın yerine karar vererek taa Batı Trakya’ya kadar görüş bildirerek kendi kendine karar alıyorsun. Sen kimsin ? Bu iş Eurovision Şarkı yarışmalarında “Naturally Greece twelve points” demeye benzemez.
“BU ŞEREFSİZ İKİYÜZLÜLÜĞÜ UTANMADAN NASIL YAPIYORSUN” Bizdeki hainlerin mozayık diye nitelediği Türk Milleti yanında bir ve beraber yaşayan insanları azınlıklar, Kürtler, Ermeniler vs diye kaşı, bize karşı oluşumlara destek ol. Sonra da bugün Batı Trakya’da ve Ege’deki adalarda yaşayan ve yıllardır benliklerini kaybetmeyen ve yaşatan insanları TÜRK’den sayma. Yemezler.
Bugün Avrupa Birliği içinde İnsan Hakları açısından ikiyüzlülük gösteren iki ülke vardır. Bunlardan birisi teröristlerce yönetildikleri noter onaylı sözde liderlerin yönettiği Kıbrıs Rum Kesimi, öbürü de batı uygarlığının şımarık çocuğu, bir zamanlar tarihin büyük uygarlıklarını yaşatmış, ama palikarya işgaline uğradıktan sonra zavallılaşmış Yunanistan’dır. Bu iki ülke, yiğitlik ve hamaset kelimeleri ile ifade edilen hasletleri bilmedikleri için, tarih boyunca yaptıkları gibi halen de iki yüzlülük ve sahte bezirganlık anlayışıyla, haksızlıklar içinde Türk’e ve Türk’ün sahip olduğu her şeye hasmane ve düşmanca tutum ve desteğini sürdürmektedir.
Her şey kağıt üzerinde güzel. Ne diyor içinde Yunanistan’ın ve Bütün AB ülkesi ülkelerle birlikte bütün dünya ülkelerinin kabul ettiği İNSAN HAKLARI EVRENSEL BEYANNAMESİ nin 1 nci ve 2 nci maddeleri;
Madde1) Bütün insanlar hür, haysiyet ve haklar bakımından eşit doğarlar, Akıl ve vicdana sahiptirler ve birbirlerine karşı KARDEŞLİK zihniyeti ille hareket etmelidirler. (Rumun kardeşlik anlayış ve zihniyeti ile ne kadar bağdaşıyor değil mi ? J)
Madde 2) Herkes, ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir akide, milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi bir diğer fark gözetilmeksizin işbu Beyannamede ilan olunan tekmil haklardan ve hürriyetlerden istifade edebilir.
Bu hükümler insani olarak, insana verilen değerler olarak kağıt üzerinde tartışılmaz bir ideal ve hedefleri gösteriyor. Ancak TEORİ VE PRATİK çatışma ve çelişmesi her şeyde olduğu gibi yazımızın konusu olan 22 Mayıs 2009 tarihli Kıbrıs Rum Kesimi meclisinin kararı ile kendilerinin de kabul ettiği İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin yazılış amacını belirleyen ve yukarıda arz edilen başlangıç hükümlerinde de pratiğe gelindiğinde, riyakarlıkla, kötü şövenist niyetlerle çelişmenin açıklığını izaha gerek duymayacak biçimde, ayan beyan görüyoruz. Biz görüyoruz, onlar görmüyorlar mı ? Bilmiyorlar mı ? Her şeyi biliyorlar ama kanlarına işlemiş TÜRK DÜŞMANLIĞI ve ağabeylerince körüklenen kötü niyetler aklı selimin önüne geçiyor.
Başımızda bir bela olarak devam eden ve içeriden bazılarının “Tarihi Açılımlar” falan diye niteleyerek tezgahladıkları hareketlerle içinden çıkılmayacak bir duruma ve hatta Ülkemizin bölünmesine kadar götürülmek istenen çalışmalarla bu hali akutlaşan PKK Terörist Örgütü, geçmişte, Yunanistan’ın sınırsız desteği ile gelişmiş, megalo idea peşindeki Yunanistan’ın bizi zafiyete uğratmak amacıyla, düşmanımın düşmanı benim dostumdur felsefesiyle, her türlü olanaklarını seferber ederek, kamplar açarak, parasal ve lojistik destekler sağlayarak azdırdığı bu melun örgüte ve ermeni terör örgütü Asala’ya yaptığı destekleri unutmadık, bir yerlere kaydettik. Unutmadık ve elbet bir gün ödeteceğiz bu kalleşliklerin bedelini.
Sen Asil Türk Ulusunu düşman belle, onun içindeki etnik bazı unsurları destekle, ondan sonra da bir politik kararla Yunanistan’daki Türk Varlığını yok farz etmeye çalış. Apo denen bebek katili soysuz yakalandığında üzerinden Yunan Pasaportu çıksın. Lavrion kampını da bunu da unutmadık.
Biz 1990 yılında Lefkoşa’da PKK nın yanal kuruluşları ERNK ve Kürt Demokratik Halk Birlikleri YDK bürolarının, Limasol’da Kürdistan Kültür Derneği Bürosunun, Trodos, Maşera ve Stavrovuro terörist kamplarının açıldığını, 1996 da Terörist başı haine Baf’ta bizzat Rum Ortodoks Kilisesi tarafından önemli miktarlarda para verildiğini, PKK nın uyuşturucu kaçakçılığını Güney Kıbrıs’tan Avrupa’ya yönelik yürüttüğünü, PKK nın Rusya’dan satın aldığı silah ve füzelerin Rum Bayraklı NİSSOS gemisiyle ulaşımının sağlandığını, 2000 li yıllarda Güney Kıbrıs Rum kesiminin 1000 e yakın PKK militanını gözlerden ırak zannedilen gizli yerlerde beslediğini, bunlara sosyal yardım adı altında maaşlar ödendiğini, maddi ve siyasal destek sağlandığını, Mehmetçiğin çatışmalarda yaraladığı PKK lı teröristlerin tıbbi yardımlarının Güney Kıbrıs’ta tezgahlandığını, EDEK ve AKEL’in “Rum ve Kürtlerin ortak düşmanının TÜRKİYE olduğu” bağlamındaki görüşlerine paralel olarak her vesile ile her türlü yardımı PKK dan esirgemedikleri, Stelyos Papathemeli, Panayotis Sguridis, Dimitrios Vunatsos, Apostolos Kaklamanis, Dimitrios Arsenis, Tsohacopulos ve Pangalos’u ve ismini saymaya gerek görmediğimiz Türk Düşmanlarını ve bunların yürüttükleri faaliyetleri, PASOK’un Türk Düşmanı düşünce ve planlarını, hepsini hepsini biliyoruz, not ettik bir kenara.
Komşumuz Yunanistan’ın, 1981 yılında AB üyesi olan bu ülkenin içerisinde, ülke yönetimlerinin bugüne kadar tanımamakta ısrar ettiği hatırı sayılır miktarda azınlık bulunduğunu da biliyoruz. Kardeşlerimiz, Oralar Osmanlı hakimiyetinde iken oralara yerleştirilen Anadolu İnsanlarının devamı olan hak ve varlıklarını her zaman sonuna kadar, neye malolursa malolsun korumaya kararlı olduğumuz Batı Trakya Türkleri, Yine kökleri Orta Asya’ya kadar giden bağlantılarla yakınımız olan Çamerya Arnavutları, Ulahlar ve Makedonların varlığını biliyoruz. Şimdilik bunlardan Batı Trakya Türk’leri kardeşlerimizle ilgiliyiz. Her ne kadar Yunan onlara “Batı Trakya Müslüman Azınlığı” dese de…
Bu kardeşlerimizin azınlık ve varlık hakları Lozan anlaşması ile güvence altına alınmış olmasına rağmen, yunanlı sınırları içerisinde yaşayan Batı Trakya Türk’lerinin temel hak ve hürriyetlerini sağlama konusunda her türlü engel ve çalışmayı yapmaktadır. Yapılan haksızlıklar büyük boyutlardadır. Tahrik edicidir. Hatta AİHM yapılan bir başvuruya verdiği bir kararda bu harksızlığı dile getirerek, Yunanistan’ın Batı Trakya’da din ve vicdan özgürlüğünü ihlal ettiği kararını vermiştir.
Hatta Birleşmiş Milletler Azınlıklar komisyonu yakın zamandaki bir incelemesinde Yunanistan’ın Batı Trakya’daki Türk ve Makedon azınlık haklarının ihlal edildiğini, bir rapor halinde dile getirmiştir.
Hatta Avrupa Birliği Konseyinin İnsan Hakları Komiserliği bile yaptığı bir inceleme ve sonunda düzenlediği bir raporunda Yunanistan’ın azınlık haklarına tam saygı göstermesi ve koruması yolunda uyarılması istenmesine rağmen;
Varlığını ağabeylerinin gücünden alan küçücük, güçsüz ve etkisiz GKRY nin yazının başında aldığı kararın esbabı mucibesi ve amacı belli olmasına rağmen yine kağıt üzerinde kalacak bir akim hareket olacağı açıktır.
Çünkü Güçlü Türkiye Cumhuriyeti ve Kıbrıs Türk Cumhuriyeti her şeye rağmen, içindeki çelişki ve handikaplara rağmen bunları aşacak ve bu hain düşüncenin kuvveden fiile geçmesine müsaade etmeyecektir.
Tanrı Türk’ün yanındadır.
Saygılarımla.