İsveç Majesteleri'nin,
"Sancağında Hilal Taşıyan" Gemisi
İsveç, 200 yıl önce Ruslara karşı verdiği ölüm kalım savaşında, sancağında hilal bulunan bir tekne sayesinde yok olmaktan kurtulmuştu. İsveç kralı “Demirbaş Şarl”ın Türk korsan teknelerini kopya ederek inşa ettirdiği “Yaramaz”, hâlâ hizmette!
Günlerden 19 Ağustos 1809… Bir ulusun kaderinin belirlendiği gün. İsveçliler, kendilerinden çok daha güçlü
Rus ordusu ile ölüm kalım savaşına girmiş. Öyle bir savaş ki bu, ya
İsveç tarih sahnesinden silinecek ya da
Rus orduları bu son siperlerde durdurulacak!
İsveç Kralı
IV. Gustav, Savar kasabasındaki askerlere son bir mesaj gönderdi: "
Bu çarpışmayı kaybederseniz, sizinle birlikte İsveç de kaybedecek…"
Ertesi gün öğleden sonra Savar-Ratan hattı üzerinden hücuma kalkan
İsveç askerlerini göğüsleyen
Rus ordusu, beklenmedik bir sürprizle karşılaştı.
Rus donanmasının abluka altına aldığı
Baltık Denizi’ni bir uçtan öbür uca sessizce aşmayı başaran iki
İsveç firkateyni, 100 kadar topla
Rus siperlerini acımasız bir şekilde dövmeye başlamış; bu durum,
Rus siperlerinde büyük bir paniğe yol açmıştı. Peki, ama bu
İsveç firkateynleri nereden gelmişti? İlk yenilgisini yaşayan ünlü
General Kamenskiy, dürbünüyle
Baltık Denizi’nin lacivert sularında seyreden ve ateş kusan iki
İsveç firkateyninden gösterişli olanına bakıyordu.
Kamenskiy, masmavi
İsveç donanma bandırasının üzerindeki garip işarete hiçbir anlam veremiyordu. Peki, bu işaret neyin nesiydi, acaba neyi simgeliyordu?
İsveç’i Yok Olmaktan Kurtaran Tekne
General
Nikolay Mihayloviç Kamenskiy’nin tanımlayamadığı o motif, bir "
Hilal"di!
Jarramas firkateyninin gönderinde dalgalanan bu "
Hilal"li bandıra, İsveç’i yok olmaktan kurtarmıştı. Ülke tarihindeki bu en kritik çarpışma sayesinde İsveçliler, ülkelerinin kuzeyini ellerinde tutmayı başardılar.
Peki, bu bayraktaki "
Hilal"in sırrı neydi? Bu sırrı çözebilmek için tam yüzyıl geriye, İsveç kralı
XII. Karl’ın, Rus Çarı
Deli Petro ile
Poltava Meydan Savaşı’nı yaptığı 27 Haziran 1709 tarihine dönmek gerekiyor.
Büyük Kuzey Savaşı’nın (1700-1721) ilk sekiz yılında üç saldırgan düşmanının;
Danimarka,
Saksonya-Polonya ve
Moskova’nın (Rusya) ittifak halindeki ordularını başarıyla yenilgiye uğratan İsveç Kralı
XII. Karl, Ruslar'ın başkentine yürümeye karar vermişti. Gün,
Deli Petro’nun "
Yenile yenile yenmeyi öğreneceğiz" dediği günlerdi… Ruslar'ın büyük çarı, aldığı yenilgilerden sonra yenmeyi, Doğu Ukrayna’da
Poltava kasabası yakınlarındaki ovada öğrenecekti.
27 Haziran 1709’da,
Poltava’da ordusu yok olan
XII. Karl için tek açık yol, güneye doğru uzayıp giden topraklardı. Kılıç artığı
1.000 kadar askeriyle birlikte güney topraklarının hâkimi
Osmanlı İmparatorluğu’na iltica eden
İsveç Kralı, Osmanlı-Rus sınırındaki
Bender kentine sığınmak zorunda kalmıştı. Artık
Osmanlı’nın uzun süre ağırlayacağı bir konuğu vardı. Yenik İsveç Kralı
XII. Karl…
Başlangıçta, sadece
5 gün kalacağını açıklayan
XII. Karl’ın
Osmanlı topraklarındaki konukluğu tam
5 yıl sürdü! Öyle ki, "
Devlet-i Âli" tarafından ağırlanan
İsveç Kralı'nın masraflarının bütçenin hangi kaleminden karşılanacağı konusunda Osmanlı maliyesinde küçük bir sorun çıkmış, sonunda bu harcamaların bütçedeki "
demirbaş" kaleminden karşılanmasına karar verilince, kralın lakabı "
Demirbaş Şarl" kalmıştı!
Türklerin bildiği adıyla "
Demirbaş Şarl",
Bender,
Dimetoka ve
İstanbul’da kaldığı süre içinde boş durmadı. Sürekli şekilde,
Marmara Denizi’ne demirleyen
Türk ve
Cezayirli korsan gemilerini inceleyip, Rusları yenmek için bu tür teknelere sahip olması gerektiğini düşündü. Bu düşüncesindeki haklılığının kanıtı da,
100 yıl sonra İsveçlilerin Rusları mağlup etmesinde başrolü oynayan, bandırasında "
Hilal" bulunan "
Jarramas"ın ta kendisiydi.
İsveç Kralı'nın Askerleriyle Yerleşmesine İzin Verilen Bender'deki Kamp
Karl ordusunu kaybettikten sonra, siyasi bir mülteci, daha doğrusu "
Sürgündeki Kral" olmuştu.
Poltava’dan sonra
Ukrayna bozkırlarına dağılan
İsveç ordusundan arta kalanlar, savaştan sonraki 6 ay boyunca
Bender’e akın edince, başlangıçta
1.000 askerle
Bender’in hemen dışında kamp kuran
XII. Karl’ın çevresindeki İsveçliler
10.000 kişiye ulaşmıştı! Bunda, Padişah
III. Ahmet’in, krala jest yaparak Ruslar'ın esir alıp pazarlarda köle olarak sattıkları İsveçli kadınlarla çocukları satın alıp azat etmesi de büyük rol oynamıştı. Sadece bu kadar mı? Kralın
Karlstad’daki kampının çevresinde müstahkem mevkiler istihkâmlar yapılmış, evinden kıyıdaki "Kançılarya"sına kadar da bir tünel kazılmıştı. İsveçliler yerleşiyordu!
İsveç Kralı'nın uzayan konukluğu ve "
devlet içinde devlet" kurması,
Osmanlı’yı kızdırmaya başlarken,
İsveç cemaatinin
Bender esnafına ciddi bir borç takması da ortamı fena halde gerginleştirmişti. Sonuçta,
İsveç Kralı'na karşı ayaklanan “kızgın kalabalık”, kent dışında bekleyen yeniçerilerle de birleşerek, İsveçliler'e “temiz bir sopa” attı.
Demirbaş Şarl’ın da yaralandığı bu "kent savaşı",
İsveç tarihinde “
Kalabaliken-i Bender” adıyla geçiyor. Duruma el koyan
Osmanlı,
Bender’den aldığı
XII. Karl’ı önce
Dimetoka’da ev hapsinde tutmuş, ardından da
İstanbul’a getirtmişti.
"Türk Donanması Gibi Donanmam Olsa"
İlk Jarramas’ın çok merak edilen planı.
Kaynak: Architectura Navalis Mercatoria (1768)
"
Demirbaş Şarl",
Dimetoka’da ev hapsinde tutulduğu dönemi iyi değerlendirmiş,
İstanbul’daki günlerinde
Marmara kıyılarında görüp hayran olduğu donanma gemilerinin planlarını çizmişti.
İsveç Kralı, dönemin parmakla gösterilen matematikçi ve mühendislerinden biriydi. Geniş karinaları ve yüksek hızları ile
Osmanlı teknelerinin benzerleri
İsveç’in elinde olsa; en büyük arzusu sıcak denizlere açılmak olan
Deli Petro’nun bu amaçla kurdurduğu
St. Petersburg (Leningrad) daha doğmadan haritadan silinebilirdi.
"
Demirbaş Şarl", 1714’te göz hapsinde bulunduğu
Dimetoka’dan gizlice kaçmış; kaçmadan 2 ay önce çizdiği planları da casusları aracılığıyla
İsveç’e yollamıştı.
Stockholm’deki savaş konseyine bir de mesaj gönderen Kral, konseyden, kendisi ülkeyle dönünceye kadar
Jilderim ve
Jarramas adını verdiği firkateynlerin inşa edilmesini emretmişti.
XII. Karl’ın
Dimetoka’daki ev hapsi günlerinde çizdiği tekne eskizleri bugün elimizde. Titrek bir yazıyla altına "
Carolus" yazarak imzaladığı planlar, bugün
Stockholm Kraliyet Kütüphanesi’nde sergileniyor.
İsveç Donanmasında İki Türk: "Yaramaz" ve "Yıldırım"
"
Demirbaş Şarl", Türkiye’de kaldığı
5 yıl içinde
Türkçe’yi epey öğrenmişti. Nitekim, bu iki gemiye ad koyarken de, kulağına hoş gelen iki
Türkçe kelimeyi seçmişti:
Yıldırım ve Yaramaz… Kral, çizdiği planların üstüne, güzel bir sülüs yazıyla teknelerin ismini
Osmanlıca yazdırmayı da ihmal etmemişti!
(Üstteki küçük resim)
Kralın emriyle,
Karlskrona Tersaneleri’nde yapımına başlanan "
Yaramaz" ve "
Yıldırım",
1716 yılında bitirildi.
44 top taşıyan ve
39 metre uzunluğundaki
Jarramas (Yaramaz), artık
İsveç Donanması'nın sancak gemisiydi.
Türk korsan teknelerinin çizgilerini taşıyan bu tekne,
İsveç donanma sancağını buharlı tekneler çağına kadar gururla taşıdı.
Yüksek hıza ve üstün manevra yeteneğine sahip bu iki firkateyn, suya indirildikleri andan itibaren
Baltık Denizi’ni
Ruslar'a dar etmişti. Bu gemiler, sadece
Ruslar'a karşı değil, başka düşmanlara karşı da kullanılmıştı. 1756-1763 yılları arasındaki "
Yedi Yıl Savaşları"nda
Yaramaz ve
Yıldırım,
Kuzey Denizi’nde sayısız
İngiliz gemisi batırmış, 1805’te de müttefiklerle birlikte
Napolyon donanmasına karşı güçlerini göstermişlerdi.
Jilderim (Yıldırım), Prusyalılar ile yapılan bir deniz savaşında batırılmış; İsveçliler tarafından uğuruna inanılan
Jarramas ise, her hizmetten çekilişinde inşa edilen daha modern bir tekneye adı verilerek efsanevi ününü sürdürmüş,
İsveç Donanması'nda da bir geleneğin oluşmasına yol açmıştı: "Hizmete giren her yeni
Jarramas’ta, "
Demirbaş Şarl"ın orijinal planlarına ve
Türk teknelerinin o muhteşem çizgilerine sadık kalınması kaydıyla!"
Dördüncü kuşak son
Jarramas, 1899’da yine
Karlskrona Tersaneleri’nde inşa edilip denize indirildi.
Jarramas, son askeri görevine II. Dünya Savaşı günlerinde 1944’te çıktı. Bu son görev,
Alman denizaltılarının
İsveç karasularına girmesini engellemekti.
Jarramas, bugün
İsveç denizciliğinin gurur kaynağı olarak, 1944’ten bu yana okul gemisi olarak hizmet veriyor. Dünyanın en güzel firkateynlerinden biri sayılan,
Karlskrona’daki
Kraliyet Deniz Müzesi önünde demirli
Jarramas, bir zamanlar
Akdeniz’i titreten
Türk korsanlarının belki de dünyada hâlâ yaşayan tek tanığı…
Sisli günlerde,
Jarramas tüm yelkenlerini fora ettiğinde, İsveçli denizcilerin bağrışmalarına yabancı bir sesin daha karıştığı söyleniyor… Yolunuz
Karlskrona’ya düştüğünde, belki siz de o sesi duyabilirsiniz. Öfkeli bir
Türk korsan reisinin güvertedeki "
İsveçli leventlerine" verdiği "
Yelkenler foraaa!" emrini…