Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesinde Polisin Rolü

Gök Yeleli Bozkurt

New member
Katılım
29 Nis 2008
Mesajlar
1,947
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Bozkurtlardan Birine Sorun
Bu inceleme kapsamında çok önemli bir projeden bahsedilecek sizlere. Emniyet Genel Müdürlüğü, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü ve Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu’nun ortak girişimiyle oluşturulmuş “ezber bozan” bir proje.

Bu deyim gerçekten bu çalışma için çok geçerli. Çünkü toplumun anlaşılmaz bir biçimde diğer şiddet türlerine göre daha hoşgörüyle yaklaştığı bir şiddet türü ele alınıyor bu çalışmada. Failin değil de mağdurun hep haksız görülüp eleştirildiği bir suç türü kadına yönelik şiddet.

Önlenmesine dair bu güne kadar geliştirilmiş en genel geçer uygulama maalesef ki “öpüşün de barışın, karı- koca arasında olur böyle şeyler” yaklaşımıdır. Ama artık bu projenin ardından bazı şeylerin farklılaşacağına dair inancım tam.

Bu girizgâhın ardından tabi ki birçoğumuz hala ikna olmamış bir şekilde “yav, karıkoca arasına böyle girilmez” diye söyleniyor olabilir ama…

Dedik ya baştan ezberleri bozan bir çalışma diye…

Projenin Ortaya Çıkışı

2005 yılında TBMM Başkanlığı’nda “Töre ve Namus Cinayetleri ile Kadınlara ve Çocuklara Yönelik Şiddetin Sebeplerinin Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Meclis Araştırma Komisyonu” oluşturulduktan sonra, bu komisyonun çalışmalarının ardından hazırlanan komisyon raporu, alınacak tedbirlerle ilgili kapsamlı öneriler sunmuştur. Başbakanlık da 04.07.2007 tarihi itibariyle 2006/17 sayılı Başbakanlık Genelgesini yürürlüğe koymuştur.

Bu genelge İçişleri Bakanlığına da çeşitli sorumluluklar yüklemiştir. Bu bağlamda,

—Kolluk kuvvetlerinin eğitim programlarında kadın ve çocuklara karşı şiddete yaklaşım konusunun yer alması,

—Emniyet birimlerinde bu konularla ilgili olmak üzere daha fazla kadın memurun görevlendirilmesi

—Memurların kadına ve çocuğa yönelik şiddet konusunda özel eğitim almalarının gerekliliği belirtilmiştir.

Genelgenin hemen ardından Emniyet Genel Müdürlüğü çalışmalarına başlamış ve genelgede koordinatör kurum olarak tayin edilen KSGM yetkilileriyle görüşmeler yapılmıştır.

Yapılan görüşmelerin ardından şiddet mağdurlarının ilk başvuru yerleri olan polis merkezleri ve karakollarda çalışan personelin eğitime tabi tutulması fikri ortaya atılmıştır. Ve eğitimler UNFPA (Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu) nun finansman ve teknik desteği ile başlatılmıştır.

İşte bu doğrultuda kurulan proje ekibi şu isimlerden oluşmaktadır: “İbrahim Erbaba (EGM 4. sınıf Emn. Müd.), Erdal Vural (EGM Başkomiser), Alparslan Onaylı(EGM Başkomiser), Aybel Ünal (EGM Polis Memuru), Fatma Karakoç (KSGM), Meltem Ağduk (UNFPA Proje Koordinatörü), Duygu Arığ (UNFPA Proje Asistanı), Nazik Işık (UNFPA Proje Danışmanı)”

Proje iki aşamalı olarak planlanmıştır. Yaklaşık sayısı 40000 olan polis merkezi ve karakol personelinin proje ekibince doğrudan eğitime tabi tutulması mümkün olamayacağından, bu 40000 personeli eğitecek 81 ilden 250 rütbeli personelin eğitici eğitimine tabi tutulması kararlaştırılmıştır. Bu bağlamda 12 farklı ilde eğitici adayları, yoğunlaştırılmış 5 günlük bir eğitime tabi tutulmuşlardır.

Neden Ezber Bozan Bir Proje

İncelemenin giriş kısmında ezber bozan bir projeden bahsedeceğimizi söylemiştik. Kadına karşı şiddet bir suç türüdür. Suç, her ne kadar kompleks bir sosyolojik olgu olsa da hayatımızın o kadar içindedir ki bu konuda hemen hemen her birey için yaşanmışlıklar söz konusudur. Ve herkesin bu konularda söyleyecek bir sözü, kendi çerçevesinden edindiği doğruları vardır.

Kadına karşı şiddet de suç türleri arasında en yaygın olanlarındandır ki doğrudan muhatabı olmamış olsak da uzaktan ya da yakından çok defa tanıklık etmişizdir. Dolayısıyla bu konu hakkında çeşitli fikirler belleğimize kazınmıştır. Yetişkin eğitiminin geneli için ezber bozma kavramı kullanılabilir aslında. Çünkü bir çocuk gibi boş, bilgiye aç değildir yetişkinin zihni. Dolayısıyla yetişkine bir şeyler öğretebilmeniz için önce yanlış ezberlerini ona unutturmanız gerekecektir.

Bu çalışmanın ezber bozan bir proje olduğunu özellikle vurgulamamın sebebi ise kadına karşı şiddet konusunda toplum genelinde birçok yanlış ezber edinmişliğimizdir.

Cinsel suçlarda giyimleriyle, hareketleriyle kadınların erkekleri tahrik ettiği; akşam vakti evlerinde otursalar başlarına böyle olaylar gelmeyeceği; tecavüze uğrayan kadınların genelde kötü kadınlar olduğu; kocasından dayak yiyen kadının kim bilir ne yapıp da adamı çileden çıkardığı ve şiddete uğradığını beyan eden kadının genellikle ilgi çekmek için yalan söylediği belleklerde oluşmuş yaygın ezberlerdendir. Öyle bir suç türüdür ki kadına karşı şiddet, mağdur kesinlikle şiddet görmeyi hak etmiştir. Hak etmemiş olsa bile ailesinin devamı için fedakârlık yapması gereklidir. Yani acısını içine gömmelidir. Kol kırılsa da yen içinde kalmalıdır.

Ama düşünülmelidir ki bir karakola, bir polis merkezine ya da bir sığınma evine gitme kararı alma noktasına gelmiş bir kadın için bardak artık taşmış durumdadır. Ve tavsiyelerden, nasihatlerden çok yardıma ihtiyacı vardır. Kanuni hakları noktasında bilgilendirilmesi, kendisine sosyal imkânlar sağlanması, can güvenliğinin korunması bu aşamada daha önemlidir.

Bu çalışma aileyi ortadan kaldırmaya yönelik bir çalışma değildir. Ya da insanlar boşanmaya özendirilmemektedir bu satırlarda. Ama tarafların haklarını bilmesi daha sağlıklı aile ilişkilerinin kurulmasını sağlayacak ve bu sağlıklı aile ortamlarında büyüyen çocukların aile olgusunu gelecekte daha güzel yaşatacakları pek tabidir.

Kadına Karşı Şiddetin Kanuni Metinlerdeki Yeri

Kadına karşı şiddetin önlenmesi, daha genel bir başlıkla aile içi şiddetin önlenmesi için mevzuatta da çeşitli düzenlemeler yapılmıştır. Bu düzenlemeler hem uluslar arası hukukta hem de iç hukukta yer almaktadır. Burada sadece iç hukukumuzda yer alan, başta Anayasa olmak üzere, TCK, Çocuk Koruma Kanunu ve Ailenin Korunmasına Dair Kanun’da yer alan bazı düzenlemelere bilgilendirme amacıyla yer verilecektir.




Anayasa: Anayasamızın genel esaslar bölümünde yer alan “kanun önünde eşitlik” başlıklı 10. maddesinin 1. fıkrasında ayrımcılık yasağına vurgu yapılmaktadır. Ve burada ayrımcılık sebebi olarak sayılan unsurlardan birisi de cinsiyet kavramıdır.

Anayasanın sosyal ve ekonomik haklar ve ödevler bölümünde “ailenin korunması” başlığı taşıyan 41. maddenin ikinci fıkrasında ananın ve çocukların korunması özellikle vurgulanmıştır. Bu açıdan kadının anne olması münasebetiyle pozitif ayrımcılık yapılmıştır.

Eğitim ve öğrenim hakkını düzenleyen 42. madde, çalışma koşulları ve dinlenme hakkını düzenleyen 50. madde, siyasi haklar ve ödevler bölümünde yer alan 67, 68, 69. maddelerde de cinsler arası eşitlik vurgulanmıştır. Bunlara ek olarak anayasa metninin çeşitli yerlerinde bu eşitlik olgusu yinelenmiştir.

TCK: Kadına karşı şiddet açısından TCK üç ana kısımda düzenleme yapmıştır. Bunlardan ilki kişilere karşı suçlar kısmıdır. Madde 82/1(k) da töre saikiyle öldürme kasten öldürmenin nitelikli hali olarak belirlenmiştir. Kasten ve taksirle yaralama, işkence ve eziyet, cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar, hürriyete karşı suçlar üstsoy ve altsoya, eşe, kısacası aile bireylerine yapılması halinde ceza belli oranlarda arttırılmaktadır.

İkinci olarak topluma karşı suçlar kısmında genel ahlaka karşı suçlar ve aile düzenine karşı suçlar başlıkları altındaki çeşitli maddelerde; üçüncü kısımda adliyeye karşı suçlar başlığı altında bulunan genital muayene maddesinde bu çerçevede düzenlemeler yapılmıştır.

Çocuk Koruma Kanunu: İşlediğimiz konu her ne kadar özelde kadına karşı şiddet olsa da, genel anlamda proje aile içi şiddet olaylarını irdelemektedir. Bu bağlamda çocuk koruma kanununa da yer vermek uygun olacaktır. Bu kanunun kuruma başvuru başlıklı 6. maddesine göre çocuk ile çocuğun bakımından sorumlu kimseler çocuğun korunma altına alınması amacıyla SHÇEK’na başvurabilirler. Yine bu kanun hükmünce çocuklar kolluğun çocuk biriminde tutulur.

Ailenin Korunmasına Dair Kanun: 4320 sayılı kanunun temel amacı, aile içi şiddeti gerçekleştiren fail/failler ile mağdur/ mağdurların şiddet olayının ardından yine aynı ortamı paylaşacak olmalarından ötürü, bu ortak yaşam alanından faili uzaklaştırmak ve diğer bir takım tedbirleri almaktır.

Polisin Rolü ve Uygulanacak Prosedürler

Şiddet mağdurlarının ilk müracaat yerleri karakollar ve polis merkezleridir. Bu birimler yetki ve görevleri çerçevesinde gerekli işlemleri yerine getirmektedirler. Emniyet birimlerinin işlemlerini başlatabilmesi için olaydan haberdar olması lazımdır. Kişiler emniyet birimlerine doğrudan müracaat edebilecekleri gibi, telefonla ihbarda da bulunabilir. 3. şahıslar ya da sağlık kuruluşları vasıtasıyla da polis bilgilendirilebilmektedir.

Polis her adli olayda olduğu gibi aile içi şiddet olaylarında da CMK doğrultusunda sıralı işlemlerini yapacaktır. Bu bağlamda cumhuriyet savcısı bilgilendirilecek, mağdurların gerekli muayenesi sağlanacak, şahıslara hakları hatırlatılıp müracaatları alınacak, olaya karışan taraflar tespit edilecek ve varsa deliller toplanacaktır.

Bu adli işlemlerin haricinde birtakım idari işlemler de bulunmaktadır. Bu idari işlemlerin bir kısmı kollukça doğrudan yapılırken, bir kısmı da başka kurumlarca yapılmaktadır. Kadına karşı şiddet olaylarında kimi zaman mağdurların gidecek bir yerleri bulunmamakta ya da can güvenlikleri tehlike altında bulunmaktadır. Ancak uygulamada idari işlemlerin yapılması aşamasında kurumlar arasında koordinasyon sorunları yaşanmakta, bir başka kurumun yapması gereken bir işi başka bir kurum yapmakta ya da hiçbir işlem yapılmayıp mağdurun mağduriyeti katlanmaktadır.

Ancak proje kapsamında bu koordinasyon eksikliğini gidermek üzere çeşitli prosedürler tasarlanmıştır.

Bu prosedürler sayesinde mevcut durum daha sağlıklı bir şekilde ortaya konacak olup gerekli tedbirlerin daha verimli bir şekilde alınması sağlanacaktır. Bu prosedürlerden ilki aile içi şiddet kayıt formudur.

Aile içi şiddet kayıt formu iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde meydana gelen olayın yeri, tarihi, zamanı ve olaya karışan taraflara ilişkin bilgiler bulunmaktadır. Formun ikinci bölümünde ise mağdur için risk değerlendirme kısmı bulunmaktadır. Bu kısımda yer alan sorulara mağdurun vereceği cevaplar üzerinden mağdurun yüksek risk ya da standart risk altında bulunduğu tespit edilecektir. Formun bu kısmında SHÇEK görevlisinin gelip gelmediği, idari işlemlerin yerine getirilip getirilmediği ve mağdurun bilgilendirilip bilgilendirilmediği gibi hususlar da kayıt altına alınmaktadır.

Yine bu prosedürler kapsamında “aile içi şiddete son” broşürü hazırlanmıştır. Bu broşürde şiddetin ne olduğu, hangi fiillerin şiddet kapsamında değerlendirildiği, aile içi şiddet nedeniyle başvuru yapıldığında polisin yapacağı işlemlerin ne olduğu, mağdurun hakları ve kanuni metinlerin ilgili kısımları bulunmaktadır. Bu broşürden her gelen aile içi şiddet mağduruna istemeleri halinde verilecektir. Broşür fotokopiyle çoğaltmaya uygun olacak şekilde A4 kâğıt boyunda tasarlanmıştır.

Bu idari işlemler aynı zamanda karakolların ve polis merkezlerinin iş yükü göz önüne alınarak fazla zaman almayacak, iş yükünü arttırmayacak şekilde tasarlanmıştır.


Sonuç

Kadına karşı şiddet bugüne dek hep göz ardı edilmiş, diğer suç türlerine göre hoş görülmüş ve bir diğer anlatımla geçiştirilmiş bir suç türüdür. En yaygın olarak rastlanan ve en yaygın olarak görmezden gelinen insan hakkı ihlalidir belki de.

Failden çok mağdura yüklenilen bir süreçtir kadına karşı şiddet. Empati mağdurla değil de faille kurulur. “Acaba bu kadını nasıl bu duruma düşürdüler değil de, bu kadın ne yaptı da bu duruma düştü?” sorusu oluşur zihinlerde.

Oysaki kadına karşı şiddetin sonuçları yalnız bireyleri değil geniş anlamda toplumu olumsuz yönde etkilemektedir. Ailesinde şiddet gören, bu şekilde büyüyen çocuk gelecek yaşyasaklı kelime bu olumsuzlukları belli şekillerde yansıtacaktır.

İşte bu doğrultuda, artık bu yaranın kanamaması için somut girişimlerde bulunup kurumlar arası koordinasyon sağlanmalı ve sistematik bir yapı oluşturulmalıdır. Ne mutludur ki Emniyet Teşkilatı bu konuda öncülük etmekte ve personelini eğiterek yola çıkmaktadır.

Eğitim projesinin birinci adımı 10-14 Aralık 2007 tarihleri arasında Nevşehir’de 12.si düzenlenen eğitici eğitimi programıyla tamamlandı. Ve şimdi sıra ikinci adıma geldi. Yetiştirilen eğitici kadro Türkiye genelindeki tüm polis merkezlerine ve karakollara giderek buradaki personelin eğitimini sağlayacak.

Ve bu sayede aile içi şiddete müdahale için derli toplu bir sistem oluşturulması, standart bir yaklaşım sergilenebilmesi için çok önemli bir adım atılmış olacaktır.

* Komiser Yardımcısı

Manisa İl Emniyet Müdürlüğü
 
Üst