Kafkasyalı Kimliğinin Tarihi ve Sosyo - Kültürel Temelleri

Volkan

-Otağ Hanı-
Katılım
20 Haz 2008
Mesajlar
969
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Altaylar
“Kafkasyalı Kimliği”nin tarihî ve sosyo-kültürel temellerini ele alıp, tartışmaya açmadan önce, sosyolojik bir kavram olan “kimlik” kavramı ile tanımlamaya çalıştığımız “Kafkasyalılığın” etnik bir temele mi, yoksa tarihî süreç içinden süzülüp gelen sosyo-kültürel bir temele mi dayandığı konusuna açıklık getirmek gerekmektedir.

Kimi sosyologlar “etnik grubu”, daha büyük bir toplum içinde ırk, dil, milliyet veya kültür gibi unsurlarla birbirine bağlı ve içinde bulundukları geniş toplumdan ayrı olan bir sosyal grup olarak tanımlarlar . Kimileri ise kültürel farklılığı ön plana çıkararak, bir etnik grubu içinde bulunduğu daha büyük bir toplumun kültüründen farklı bir kültüre sahip olan müstakil bir nüfus kategorisi olarak açıklarlar .

Bir etnik grup, diğer etnik grupların üyeleri tarafından paylaşılmayan bir takım farklı özelliklere sahip olabilir. Sözgelimi biyolojik farklılık bunlardan biridir. Bir etnik grubun üyeleri belirli bir genetik kökene dayanabilir ve böylece bazı ortak fiziksel özellikleri paylaşabilirler. Ya da, bu farklılık kültürel bir farklılık olabilir ve bir etnik grubun üyeleri farklı fiziksel özellikler taşısalar da bazı ortak davranış tarzlarını paylaşabilirler. Linguistik farklılık da etnik grupları diğerlerinden ayıran önemli bir sosyolojik kriterdir .

Etnik bir gruba mensubiyet hissi bir insana diğerlerinden farklı olduğu hissini verir. Öyle ki, günümüzde bile toplumlar arasında insan örgütlenmesinin temel ilkelerini kan bağı, coğrafî yakınlık, ortak gelenek ve inançlar gibi unsurlar oluşturmaktadır .

Etnik grupların “azınlık” kavramıyla ilişkisini dikkatle değerlendirmek gerekir. Etnik gruplar mutlaka azınlık gruplar değildir ancak bir çok durumda bu yine de böyledir. Daha çok kültürel farklılıklar üzerinde duran etnisite (ethnicity) kavramı, etnik grubu ortak kökenden geldikleri ve ortak bir kültürün önemli kısımlarını paylaştıkları düşünülen ve daha büyük bir toplumun bir parçasını teşkil eden grup biçiminde açıklar .

Kafkasyalı Kimliği’nin etnik grup temeline dayanmadığının bir göstergesi, Kafkasya’yı oluşturan halkların bir mozaik görünümü arz eden çeşitliliğidir. Kafkasyalı Kimliği’ne sahip bu Kafkasya halklarını Karadeniz’den Hazar Denizi’ne doğru şöyle sıralayabiliriz:

1- Kafkas Dağları’nın güney eteklerinden Karadeniz sahillerine uzanan bölgede yaşayan Abhazlar ve onların Kafkas Dağları’nın kuzey eteklerinde yaşayan akrabaları Abazalar.

2- Nüfuslarının tamamına yakını Türkiye topraklarına sürülen, Kafkasya’da kalan çok küçük bazı grupları da Abhazlar ve Adigeler arasında eriyerek yok olan Ubıhlar.

3- Karadeniz kıyılarından Orta Kafkasların düzlüklerine kadar yayılmış olan ve Abzeh, Şapsığ, Hatkoy, Natuhay, Bjeduğ, Temirgoy, Jane, Besleney ve Kabardey gibi kabilelere ayrılmış olan Adigeler.

4- Orta Kafkaslarda Elbruz Dağı’nın çevresindeki yüksek dağlık arazide yaşamakta olan Karaçay-Malkarlılar.

5- Orta Kafkaslarda Daryal Geçidi’nin kuzeyinde ve güneyindeki dağlık bölgede yaşamakta olan Osetler.

6- Doğu Kafkaslarda Terek Irmağı havzasında yaşamakta olan Çeçen-İnguşlar.

7- Doğu Kafkasların dağlık kısımları ile Hazar Denizi kıyılarına kadar uzanan Dağıstan bölgesinde yaşamakta olan Avar, Lezgi, Dargı, Kumuk, Lak, Tabasaran, Rutul, Tsahur halkları.

Konuştukları diller açısından ele alındığında, Kafkasya halklarının üç farklı dil grubuna mensup oldukları görülmektedir:

I-KAFKAS DİLLERİ

1-Abhaz-Adige Dilleri (Batı Kafkaslarda)

Abhaz, Abaza, Şapsığ, Bjeduğ, Jane, Besleney, Abzeh, Hatkoy, Temirgoy (Kemirguey), Natuhay, Kabardey halkları tarafından konuşulur.

2-Çeçen-Lezgi Dilleri (Doğu Kafkaslarda)

Çeçen-İnguş, Lezgi, Avar, Lak, Dargı, Tabasaran, Rutul, Tsahur, Agul halkları tarafından konuşulur.

II- TÜRK DİLLERİ

1-Karaçay-Malkar (Orta Kafkaslarda)

2-Kumuk (Dağıstan’da)

III- İRAN DİLLERİ

1-Oset (Orta Kafkaslarda)

2-Tat (Dağıstan’da)

Kafkasya halklarının sosyo-kültürel yapısındaki farklılaşmayı tayin eden etno-sosyal olaylar çeşitli olmakla birlikte, bu sürecin teşekkülünde coğrafya, değişik kültür kalıplarıyla çatışma, ekoloji gibi unsurlar rol oynamıştır.

Coğrafî faktörler insan faaliyetini sınırlayıcı faktörlerdir. Coğrafî şartlar bir dereceye kadar toplumsal oluşumları ve toplumsal örgütleri tayin eder. Coğrafî faktörlerin çeşitli toplumsal olaylara olan belirleyici etkileri aynı kesinlikte değildir. Kimi toplumsal olaylarla coğrafî faktörler arasında çok yakın ve çok kesin bir ilişki olduğu halde kimileri arasında da çok uzak bir ilişki vardır.

Kültür ve kültürün içinde meydana geldiği çevre arasında değişmez bir sınır çizmek mümkün değildir. Çevre ve kültür fonksiyonel bir birlik gösterirler. Bir alandaki değişme, diğer alandakini de etkiler ve bu etkileşme süreklidir.

Kafkasya halklarının sosyo-kültürel yapılarının da belirli bir ölçüde coğrafî şartlar altında şekillendiği düşünülebilir. Kafkasya’nın sarp dağlarla, sık ormanlarla, geniş düzlüklerle kaplı bölgeleri Kafkas halklarının hayat tarzlarını etkilemiş ve buna bağlı olarak sosyo-kültürel yapılarını şekillendirmiştir.

Kafkasya halklarının tarihlerini incelediğimizde, Kafkasya halklarını oluşturan çeşitli soy ve klanların çok eski dönemlerden itibaren birbirleriyle ilişki içine girdiklerini, nüfuslarını komşu Kafkas halklarından gelen unsurlarla beslediklerini görmekteyiz. Nüfus ve ırk yönünden Kafkasya halklarının birbirleriyle karışmalarının izleri Kafkas sosyo-kültürel yapısında kendini göstermektedir. Ancak bu karışma tek yönlü değil, karşılıklıdır. Dolayısı ile bütün Kafkas halklarının sosyo-kültürel yapıları da bu karşılıklı nüfus ve ırk karışımının etkisinde şekillenmiştir. Bugün Kafkasya halkları arasında kesin fizikî-antropolojik sınırların olmayışı ve dillerin farklılığına rağmen ulaşılan kültür birliği, tarihin çok eski dönemlerinden itibaren Kafkasya halkları arasında süre gelen nüfus ve ırk karışımını belgelemektedir.

Sosyal yapılar son derece heterojendir. İnsanların yaş, cins, ferdiyet, şahsiyet farklılıklarının kompozisyonu, ayrı ayrı sosyal ve etnik grupları sosyal yapıların içinde yer alan sosyo-kültürel çevreye özellik kazandırırken, başka sosyal yapıların sosyo-kültürel çevrelerinden de onları ayırmış olur. Her toplum, kendi özel kültür çevresini ve dolayısı ile sosyo-kültür çevresini özel şartları içinde yaratır ve geliştirir.

Sosyo-kültür çevresi unsurları arasında âdetler, örfler, gelenekler ve görenekler sayılabilir. Kafkasya halklarını birbirlerine yaklaştıran ve ortak bir Kafkasyalı kimliği etrafında toplayan, onların sahip oldukları ve nesiller boyunca birbirlerine aktardıkları ortak âdetler-gelenekler ve hayat tarzı ve dünya görüşleridir.

Kafkasya halklarının bugün sahip oldukları sosyo-kültürel ve etno-sosyolojik yapıyı iyi anlamak ve açıklayabilmek için, onların tarihî geçmişlerini ve eski tarihî devirlerden günümüze kadar geçirdikleri dönemleri ve gelişmeleri bilmek gerekir. Kafkasya halklarının sosyo-kültürel yapılarının tarih perspektifi içinde değerlendirilmesi bu sosyo-kültürel yapının etnik kökenlerinin ortaya çıkarılması açısından da önemlidir.

Kafkasya halklarının etno-sosyolojik yönden tarihî geçmişlerinin araştırılmasında öncelikle Kafkasya ve çevresinde yüzyıllar boyunca hâkimiyet kurmuş olan kavim, devlet ve boyların tarihlerinin ele alınması gereklidir.

Kafkasya halklarının sosyo-kültürel yapılarının tarihî ve etnik kökenleri Kafkasya’yı dışarıdan etkileyen çeşitli medeniyet ve kavimlerle yakından ilişkilidir. Tarihin çeşitli dönemlerinde, gerek Sibirya-Orta Asya-Güney Rusya bozkırları yolu ile kuzeyden, gerek Anadolu-Ön Asya-Mezopotamya yolu ile güneyden, gerekse Karadeniz yolu ile batıdan Kafkasya’ya gelen çok çeşitli kavim ve medeniyetler, beraberlerinde getirdikleri pek çok kültürel özellikleri ve etnik unsurları Kafkasya’da bırakmışlar ve Kafkasya’nın yerli unsurları ile karışan bu sosyo-kültürel özellikler, Kafkasya halklarının sosyo-kültürel yapılarının ortaya çıkmasında ve gelişmesinde son derece etkili olmuşlardır.

Tarih öncesi devirlerden Orta Çağ’a kadar, gerek ticaret amacıyla, gerekse savaşlar ve fetih yoluyla Kafkasya’ya giren eski Anadolu ve Mezopotamya kabileleri, Yunan, Roma ve Ceneviz ticaret kolonileri, Kimmer-İskit gibi Proto-Türk kavimleri ile Hun-Bulgar, Alan, Hazar, Kıpçak gibi Türk kavimleri, Sarmat gibi İran kavimleri Kafkas sosyo-kültürel yapısının temel taşlarını oluşturan medeniyet unsurlarını da beraberlerinde Kafkasya’ya getirmişler ve Kafkasya halklarının sosyo-kültürel yapılarının şekillenmesinde en önemli rolü oynamışlardır.

M.Ö. 3 bin yılının ikinci yarısına ait olduğu tespit edilen Maykop medeniyetinin Anadolu ve Mezopotamya medeniyetleri ile sıkı bir ilişki içinde olduğu anlaşılmaktadır. Truva II medeniyeti ile olan ilişkinin yanında, Alacahöyük kraliyet mezarlarının ve bu mezarlarda bulunan hayvan biçimli ölü armağanlarının Maykop medeniyeti ile çok yakın bir ilişkiyi yansıttığı görülmektedir. Aynı şekilde, ele geçen mâdenî bıçak ve kılıçlar, Ege-Anadolu-Mezopotamya dünyası ile yakın ilişkileri açıklayacak benzerliktedir

Kafkasya’nın Kuban-Terek ve Maykop medeniyet sahalarında ortaya çıkarılan arkeolojik buluntular, Kafkasya’nın kuzey düzlüklerinin tarih öncesi sakinlerinin Anadolu ve Mezopotamya-Ön Asya medeniyetlerinin önemli derecede kültürel etkilerine maruz kaldıklarını belgelemektedir.

M.Ö. 5. yüzyıla kadar Kafkasya’nın yerli halklarının kültürlerinde, sosyal ve etnik yapılarında önemli izler bırakan Proto-Türk kavimlerinden Kimmerler kuzey bozkırlarının kurgan kültürü ve medeniyetini de Kafkasya’ya taşıyarak buradaki Maykop ve Koban kültürlerinin gelişmesine önemli katkılarda bulunmuşlardır. Çeşitli Kafkas halklarına karışarak etnik yönden tarih sahnesinden çekilirken bunları yine Proto-Türk kavimlerinden İskitler takip etmiştir. İskitlerin de Kafkasya’nın etnik yapısının oluşumunda ve şekillenmesinde, Kafkas kültürünün ortaya çıkmasında önemli payları olduğu tarihî bir gerçektir.

M.Ö. 8-6. yüzyıllarda Karadeniz’in Kafkasya kıyılarında Yunan ticaret kolonileri ortaya çıkmış ve bu tarihten sonra Kafkasya uluslararası ticaret ilişkilerindeki mevkiini güçlendirmiştir . Karadeniz kıyılarında bugünkü Sohum kenti yakınlarında kurulmuş olan Dioscurias şehri Yunanlılarla Kafkasya kabileleri arasında mühim bir rol oynamakta idi. Tarihçi Strabon’un kaydettiğine göre, Dioscurias’ya çeşitli dillerde konuşan 70 kadar millet toplanırdı. Yerliler Dioscurias Irmağına ya karadan veya deniz kıyısıyla ve Kafkas Dağları’nı aşarak gelirler ve getirdikleri mallar da özellikle tunç ve bakırdan mamül mâdenî eşya, bal, deri ve ziraat ürünlerinden ibaret olurdu. Satılan bütün bu mallara karşılık, dağlarda her zaman yokluğu duyulan tuz alınırdı. Yunanlılar tuzu Kırım’dan getirirlerdi

Kafkasya’nın Karadeniz sahillerinde Yunan ve Roma kolonileri ile bu bölgede yaşayan yerli halk arasında kurulan ticarî ilişkiler, yerli halkın sosyal yapısında ve kültüründe de önemli izler bırakmıştır. Özellikle eski Yunan ve Roma mitolojilerindeki tanrılar ve kahramanlar Kafkasya kıyı bölgesi halklarının kültürlerine yerleşmiş ve yerli motiflerle birleşmiştir. Bugün Adige ve Abhaz halklarının mitolojilerinde, eski inanç ve geleneklerinin bir kısmında eski Yunan-Roma kültürünün izlerini görmek mümkündür.

Yunan ve Roma kolonileri Hun Türklerinin Kafkasya’ya akınları neticesinde ortadan kalkmıştır. Hunların Orta Asya’dan batıya göç ederek M.S. 370-375 yıllarında Volga Irmağı’nı geçip, Kafkasların kuzeyinde yaşayan Kuban Alanlarını boyundurukları altına aldıkları bilinmektedir . Hunların Bulgar adı verilen boyları Kuban Irmağı kıyılarına yerleşerek burada yaşamakta olan Alanlar ve Adige halkının ataları olan yerli kabilelerle etnik ve sosyo-kültürel ilişki içine girdiler. Bu dönemden Adige diline geçen Hun-Bulgar Türkçesine ait kültür kelimeleri bu ilişkiyi belgelemektedir.

Alanların, Hazarların ve Kıpçakların Orta Çağ boyunca Kafkasya’da etkili oldukları, bu dönemde Kafkasya halkları ile etnik bakımdan karışırlarken, kültürel açıdan da kaynaşıp bütünleştikleri görülmektedir. Kafkasya halkları arasında ortak bir hayat tarzının doğmasına, benzer âdet ve geleneklerin ortaya çıkmasına Kafkasya’yı binlece yıl boyunca etkisi altında tutan bu tarihî süreç yol açmıştır. Bu bakımdan Kafkas halklarının tarihleri bir arada düşünülmeli ve gözden geçirilmelidir.

Kafkasyalı kimliğini oluşturan bu tarihî temelin yanı sıra, Kafkas sosyo-kültürel yapısının en önemli unsurları olan âdetler ve gelenekler de Kafkasya halklarını birbirlerine yakınlaştıran temel unsurlardandır. Doğum, evlilik, ölüm gibi hayatın her safhasında karşımıza çıkan toplumsal olayların gerektirdiği davranış biçimleri olan âdet ve geleneklerdeki benzerlik ve yakınlık, Kafkasya halklarının ortak bir kimlik etrafında kendilerini ifade etmelerini kolaylaştırmıştır. Bir düğün töreni sırasında Karadeniz kıyısındaki bir Abhaz ile Elbruz Dağı’ndaki bir Karaçaylı’nın, veya bir cenaze töreni sırasında Kuban Irmağı kıyısındaki bir Adige ile Terek Irmağı kıyısındaki bir Çeçen’in benzer âdet ve gelenekleri uygulaması onlar arasındaki sosyo-kültürel akrabalığın temelinin çok daha derinlerde aranması gerektiğini akla getirmektedir. Bu da bizi Kafkasya halkları arasındaki etnik ilişkileri ve etnik akrabalıkları incelemeye ve ortaya çıkarmaya sevk etmektedir.

Gerçekten de, bugün birbirinden tamamen farklı dillerde konuşan Kafkasya halkları, benzer âdet ve geleneklere, benzer toplumsal yapılara, benzer giyim-kuşam kültürüne sahip iseler, acaba etnik yapılarında da benzer unsurlar var mıdır, aralarında Kafkasyalı kimliğinin güçlü bir biçimde yaşamasında, aslında birbirleriyle akraba toplumlar haline gelmiş olmalarının rolü nedir gibi sorular akla gelmektedir.

Eğer Karadeniz’den Hazar Denizi’ne kadar 1.100 kilometre boyunca uzanan Kafkas Dağları üzerinde ortak bir kültür ve kimlik meydana getirilmişse, bu kültürü oluşturan ve bu kimliği paylaşan unsurların etnik yönden de birbirleriyle karışmamalarına ve aralarında akrabalıkların kurulmamasına imkân yoktur.

Bugün Kafkasya halklarını oluşturan soyların etnik kökenleri incelendiğinde pek çok soyun komşu kabilelerden diğer kabileye geçtiği ve burada asimile olarak o kabileye karıştığı görülmektedir. Kafkas halkları arasında bölgeden bölgeye olan göçler neticesinde halklar karışıyor ve başka bölgeye göç eden bir soyun üyeleri bir-iki kuşak sonra orada tamamen asimile olarak önceki etnik özelliklerini büyük ölçüde kaybediyordu. Ancak bu gibi soylar etnik kökenlerini biliyorlar ve ona ait hatıraları koruyarak nesilden nesile aktarıyorlardı. 19. yüzyılda Kafkasya’da pek çok etnik gruba mensup soy, ekonomik ve dinî sebepler, atalık müessesesi, kültür akrabalığı, kültür temasları neticesinde etnik yönden birbirleriyle karışmışlardı.

18.-19. yüzyıllarda Osetler Kabardey prenslerinin hâkimiyeti altında yaşamakta ve onlara vergi ödemek zorunda olsalar bile, Oset ve Kabardey halkları arasında güçlü bir birlik oluşmuş ve aralarında akrabalık ilişkileri kurulmuştu. Aynı dönemde Osetlerin Malkarlılar ile de ilişkileri güçlüydü. Pek çok Oset ailesi çeşitli sebeplerden dolayı Malkar bölgesine göç ederek orada yerleşip asimile olurlarken, bir çok Malkar ailesi de Osetya’nın Digor bölgesine yerleşerek orada eriyip kaynaşmışlardı. Osetler ile İnguşlar arasında da benzer şekilde ilişkiler mevcuttu. Pek çok Oset ailesi İnguş bölgesine göç ederek orada asimile olurlarken, yine pek çok İnguş ailesinin de Osetya’ya göç edip yerleşerek Osetleştikleri tarihî bir gerçekti.

Osetler arasındaki Malkar kökenli bazı soylar Asan, Bay, Tsala, Bazi, Gatsi, Nafi, Guldi, Gatsila, Ortabay, Mistul adlarını taşıyordu .

Malkarlılar arasında asimile olan bazı Oset kökenli soylar şu adları taşıyorlardı: Gaza, Kemren, Atabiy, Koban, Guze, Kunduh, Glaş, Gasi, Musuka, Çora, Çoçay, Mizi .

Kabardeyler arasında da farklı etnik kökenlerden gelen pek çok soy yaşamaktaydı. Söz gelimi Kabardeyler arasındaki Karaçay-Malkar kökenli soylara örnek olarak Abay, Baysı, Bolat, Botaş, Bözü, Buday, Kuday, Kerti, Küçmez, Maşuk, Meçuka, Misak, Sokur, Ogurlu, Ulbaş, Şava soylarını verebiliriz.

18.-19. yüzyıllarda Kabardey’e göç eden Oset soylarından Tugan, Kubatiy, Bituv, Dudar, Çegem, Slon, Hosto, Tazi, Tavkel, Dadım gibi soylar burada asimile olarak Kabardeyleştiler .

Kabardeyleşen bazı Abaza soyları ise şunlardı: Abaze, Bag, Cantemir, Nır, Dıce, Tram, Kılıç, Mid, Marşanuk, Şikharo, Şadz, Şaçe, Ortan .

18. yüzyıl sonlarındaki Kafkas-Rus savaşları sırasında Dağıstan’dan Kabardey bölgesine gelip yerleşen pek çok aile burada Kabardeyleştiler. Bunlar Kumık, Gubaçik, Mahatay, Endi, Haci, Şamhal, İraz, Kazançı gibi soylardı. Aynı dönemde işgale uğrayan Kabardey topraklarından kaçarak Dağıstan’a sığınan bazı sülaleler de burada asimile olarak çeşitli Dağıstan etnik kimliklerini benimsediler. Dağıstan’daki Kabardey kökenli bazı soylar şunlardır: Çerkes, Çegem, Aznavur, Botaş, Tambiy, Kabardı.

Kafkas-Rus savaşları sırasında yaşadıkları bölgelerden kaçmak zorunda kalan önemli miktarda Çeçen ve İnguş aileleri Kabardey köylerine dağılarak yerleşmişler ve buralarda asimile olarak yaşamaya başlamışlardı. Sözgelimi, 19. yüzyıl başlarında Küçük Kabardey bölgesindeki Psıdahe köyünde 664 Çeçen (166 aile), Gayti ve Elceruko köylerinde 416 İnguş (164 aile) yerleşip yaşamaya başlamıştı. Bunlar zamanla asimile olarak Kabardey etnik kimliğine dahil oldular . Malkarlılar ve Kabardeyler arasında Çeçen adını taşıyan soyların kökeni de Çeçenlere dayanıyordu.

Kabardey’de kökenleri Nogay Tatarlarına dayanan bazı soylar da şunlardı: Yeseney, Kandavur, Kılıç, Navruz, Yeştrek, Canhot, Canbek, Nayman, Tsey, Şorokada, Tamaz, Altıyak, Karamırza, Negoy.

Karaçaylılar arasında da değişik etnik kökenlere sahip soyların sayısı oldukça fazlaydı. Örneğin Karaçay’ın Kart Curt köyünde Gürcü-Svan, Megrel, Abhaz, Dağıstan, Kabardey bölgelerinden kan davası ya da başka sebeplerden dolayı, tek başlarına ya da aileleri ile kaçıp gelerek yerleşen pek çok soy vardı .

Karaçay’da Abhaz kökenli olarak bilinen bazı soylar şunlardı: Catdo, Koban, Bagatır, Hosu, Albot, Bostan, Karaköt, Kipke, Kayıt, Geben, Dotdu. Karaçay’da büyük bir klan oluşturarak Semen, Korkmaz, Albot, Bostan, Canıbek soylarına ayrılan Tramlar da Abaza kökenliydi.

Karaçay’daki Tambiy soyu Kabardeylerin Tambiy soyundan idi. Karaçay’daki Tohçuk soyunun kökeni de Kabardeylerin Kaytuk sülalesinin Dohşuk soyuna dayanıyordu.

Karaçaylıların Aliy soyu Dağıstan’dan Karaçay’a gelip yerleşmişti. Şaman soyunun kökeni ise Bjeduğlara dayanıyordu. Goçiya soyu Gürcü-Svanlardan gelen bir aileye mensup iken, Appo soyunun kökeni de Kabardeylerin Temirkan soyundan geliyordu.

Yukarıda verdiğimiz örneklerden de anlaşılmaktadır ki, Kafkasya halkları yüzyıllar boyunca birbirleri ile karışıp, birbirlerinin içinde asimile olurlarken, beraberlerinde taşıdıkları kültürel unsurların da değişik Kafkas toplumları arasında yayılıp benimsenmesinde önemli rol oynamışlardır. Böylece Kafkasya halklarının kanları birbirine karışırken, artık onları ırk bakımından birbirinden ayırma imkânı ortadan kalkmış, Kafkasya halkları etnik yönden birbirleriyle akraba toplumlar haline gelirlerken, geliştirdikleri ortak sosyo-kültürel yapı da onların bir millî kimlik altında toplanmalarını kolaylaştırmıştır. Günümüzde Kafkasyalı kimliğini oluşturan unsurlar tarih boyunca Kafkasya’da etnik yapıyı ve kültürü ortaya çıkarıp şekillendiren bu karmaşık sosyolojik süreçtir.

Kafkasya halkları günümüzde Abhazca, Adigece, Çeçence, Avarca, Lezgice gibi Kafkas dillerinin değişik gruplarında, Karaçay-Malkar ve Kumukça gibi Türk dillerinin çeşitli lehçelerinde veya Osetçe gibi Hint-Avrupa dillerinin İran grubuna mensup bir dilde konuşuyor olabilirler. Ancak bugün onlar için etnik bir gruba aidiyetin göstergesi sayılan bu farklı diller, onların ortak bir kültür ve kimlik altında toplanmalarını engelleyememiştir. Kafkasyalı kimliğinin temelini oluşturan etnik akrabalık ve ortak sosyo-kültürel değerler dil farklılığının üzerindedir.

Linguistik farklılık etnik gruplar arasındaki farklılığın önemli bir göstergesidir. Ancak dil akrabalığının ırk akrabalığını gerektirmediği de sosyolojik bir gerçektir. Kafkasya’da konuşulan farklı dil grupları burada farklı etnik grupların varlığını ortaya koyarken, Kafkasyalı kimliğini oluşturan ve etkileyen değişik kültürlere mensup kavimlerin tarih boyunca Kafkasya’da var olduklarını da belgelemektedir.


not alıntıdır
 
Üst