Kâğıt Parçasındaki Belge

Levent Akıncı

Onursal Üye
Katılım
12 Eyl 2008
Mesajlar
49
Tepkime puanı
0
Puanları
0
KÂĞIT PARÇASINDAKİ BELGE


Sevgi değer kardeşlerim. Görüşlerimi sunacağım konu çok yönlü olmasına rağmen açıklamalarımı oldukça kısa tutacağım.

Geçtiğimiz günlerde Türkiye’nin başka hiç bir sorunu yokmuşçasına siyasal gündemini meşgul eden, devlet organlarının iş yapma azmini körelten, dış destekli bir yanıltma haber (dezenformasyon) olayı ile kafalarımız karıştırıldı.

Duymuşsunuzdur, ‘taraf’ basın organlarında ‘’İrtica İle Mücadele Eylem Planı’’ başlığı ile çıkan, TSK’nin belinin kırılmasına, işlevsizleştirilmesine yönelik, dalgalandırıcı (sansasyonel), aşağılayıcı ve psikolojik savaş ürünü bir haberdi. Bu haberin maksadı, artık gizli cümleler ile değil önceden internette sonradan basın ve en son olarak da Sayın Gnkur. Bşk. Tarafından açık ve net ifadelerle kamuoyuna duyuruldu.

Son olarak bu konuda belirtilen genel kanı, belgenin bir ‘kâğıt parçası’ değerinde olduğudur. Açıkçası bizde belgeyi tuvalet kâğıdı değerinde görüyoruz. Maalesef; modern Türkiye’nin kurulmasında, bağımsızlığımızın kazanılmasında, bazen içine düştüğümüz bunalımların bertaraf edilmesinde, milli hedeflerimizin korunmasında üzerine düşen görevleri başarı ile yapmış, tüm dünyanın gıpta ile baktığı Türk Silahlı Kuvvetleri, dünyanın ve Türk Halkının gözünde acze düşürme maksatlı, dışarıdan destekli bir ‘’Psikolojik Savaş’’ ile karşı karşıyadır.

Hedef neden TSK’dir, bunu çok yerde okudunuz ben bunun üzerinde durmak istemiyorum. Yalnız sizlerin bir iki konuya dikkatini çekmek istiyorum.

Anayasamıza bir bakınız, nedense değiştirilmesi için malum çevrelerce büyük bir istek var. Değiştirilmesi konusunda amaç, çok masumane bir şekilde Avrupa Birliği kıstasları ve demokrasiye uygunluk ile bağdaştırılmaktadır. Böyle bir söylem varsa bilin ki bu bir aldatmaca ve hedef saptırmadan başka bir şey değildir. Amaç Anayasanın değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek maddeleri ile ilgilidir. Nedir bunlar, beraberce gözden geçirelim:


1)Türkiye Devleti bir cumhuriyettir.


2) Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk Milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.


3) Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir.

Bayrağı şekli kanunda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır.

Milli marşı "İstiklal Marşı" dır.

Başkenti Ankara'dır.


4) Anayasanın 1. nci maddesindeki devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2. nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3. ncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.

İşte hedef devletin tanımı olan Cumhuriyet’le ilgilidir. Bu değişirse devletin nitelikleri olan 2. Madde de kolaylıkla değiştirilebilinir. Sonuç bizi cemaat kültürünün yaygın olduğu bir idareye götürür ki son günlerde İran’da olup bitenler bu sonucun acı ve kanlı bir göstergesidir.

Cemaat kültüründe ‘Demokrasi’, hikâyeden başka bir şey olmadığı gibi sizi bu felaketten koruyacak hiçbir devlet kurumu, Sivil Toplum Kuruluşu ve hukuk sistemi bulamazsınız. Her şey belli bir cemaatin veya cemaatlerin arzu hukukuna göre devşirilir ve uygulanır.

Sonuç olarak zır cahil, hürriyeti olmayan, hak arayamayan uluslar arası arenada güçsüz ve itibara alınmayan bir küme haline dönüşme kaderi alnınıza istemediğiniz halde yazılır. Eh, alın yazısı böyleymiş diyecekler varsa; ulusların alın yazılarını kendilerinin yazdığını ve ikinci bir kurtuluş savaşı yapmaya hazır kahramanların olduğunu unutmasınlar.

Peki, bu cemaat veya cemaatler var mı? Yok edilemedi ki tabii var. Korkunç bir parasal güce ulaşmış, her platformda boy gösteren ve yaşamını dışarıda sürdüren liderleri ile Türkiye’de etkin konuma gelmeye çalışıyorlar.

Hakkında yazılabilecek çok şey olmasına rağmen konuyu dağıtmamak için burada sadece adını vereceğim bu cemaat Fethullah Gülen cemaatidir.

Türkiye’deki etkin oldukları kurumların başında da ‘’Polis Teşkilatı’’ gelmektedir. Nihai hedeflerinde ise TSK vardır. Bütün gürültü; bu amacı bilen TSK’nin etkin bir şekilde kendisini ve nihayette Türkiye Cumhuriyetini korumasındaki kararlılığından kopmaktadır. İşte BELGE denilen ve Türkiye’nin son gündeminin açıklaması budur.

Malum cemaatin TSK karşıtı faaliyetlerini ABD’nin Utah eyaletinden yürüttüğü, cemaat adına Polis teşkilatından birçok görevlinin ABD’de kurs ve eğitim aldığı da bilinmektedir.

Taraf gazetesinde yayınlanan ‘Belge’nin yazarının ABD’de gazetecilikle ilgisi olmayan bir konuda dört sene mastır yaptığı da göz önüne alınırsa Cemaat, teşkilatlanma ve adam kullanma konusunda çok ileri seviyededir sanıyorum. Uygulamalar bunu gösteriyor.

Cemaatin Polis teşkilatı içerisine çok etkin bir şekilde sızması, ünlü Ergenekon Soruşturmasının ve hukuk dışı uygulamalarının pervasızca uygulanması neticesini doğurmuştur.

Bu uygulamadan; Türk milliyetçileri, TSK mensupları, Türk bilim adamları, Türk aydınları, Türk siyasetçileri, nasiplerini kahrolarak fazlası ile almaktadır. Yapılanlar, Demokrasi adına yapılıyor denilse de ‘Demokrasi’ bu değildir. Şayet yeri gelirse Demokrasi nedir onu da yazarız.

Bakınız cemaatin Polis teşkilatı içerisinde etkin konumda olduğunu TSK bilmektedir ve bu nedenle ‘’Bu kâğıt parçasını kim yazdı’’ diye soruyor. Kim tarafından ve nasıl yazıldığı konusunda aldığım bir açıklamayı sizlere sunuyorum, verdiğim bilgilerle örtüştüğünü anlayacaksınız.

Tanrı, Türk insanına ve şanlı TSK’ne dayanma gücü versin savaşma azminden mahrum bırakmasın. Sevgili üyeler, savaşmak sadece top tüfekle olmaz, görüyorsunuz başka bir savaş alanı var, bunun sonucunda da bizlere düşen görev doğruyu bulmak ve ecdadımızın emanetlerinden olan Türkiye Cumhuriyeti ile hami’si TSK’ni yüceltmektir, yanılıyorsam lütfen birisi bana neden yanıldığımı anlatıversin.

Kâğıt Parçasını kim yazdı? Buyurun okuyun kim yazmış. Anlaşılan Yakup Cemiller taraf değiştirmiş.


Perşembe, 25 Haziran 2009
Genelkurmay Askeri Savcılığı'nın "İrticaıyla Mücadele Eylem Planı Genelkurmay'a ait değil" kararı üzerine, "belgeyi kim hazırladı?" sorusuna yanıt aranmaya başlandı.

Ulusal Kanal, "sahte belgeyi hazırlayan kim?" sorusuna ışık tutacak bir ip ucu yakaladı.

Ergenekon tertibinin sahte belgeleri hep Ankara'daki aramalarda bulundu. Aramalara katılan üç polis de aynı...

Neden Ankara, neden hep o üç polis sorusunun yanıtı belgenin kimler tarafından hazırlandığı ve gazi üsteğmen Serdar Öztürk'ün bürosuna kimler tarafından konulduğunu ortaya çıkaracak...


"İrticaıyla Mücadele Eylem Planı"nı kim hazırladı? Şimdi kamuoyu bu sorunun cevabını arıyor. Ulusal Kanal, belgeyi kimin hazırladığını ortaya çıkaracak çok önemli bir ipucuna ulaştı.

Ergenekon tertibindeki "kışkırtma(provokasyon) belgeleri" hep Ankara'daki aramalardan çıktı.

Sahte "İrticaıyla Mücadele Eylem Planı" belgesinin de gazi Üsteğmen Serdar Öztürk'ün bürosunda bulunduğu iddia edildi.

21 Mart 2008 tarihinde İşçi Partisi Genel Merkezi'nde de yapılan aramalardan "İP/Karargâh evleri" adlı Türk Ordusu'nu hedef alan uydurma bir MİT belgesi çıkmıştı.


"Provokasyon Belgeleri”nin Ankara'daki aramalardan çıkması üzerine Ulusal Kanal, Gazi Üsteğmen Serdar Öztürk, İşçi Partisi, Eski 1. Ordu Komutanı Orgeneral Hurşit Tolon, oğlu Tolga Tolon ve Avukat Hüseyin Buzoğlu'nun ev işyeri arama ve el koyma tutanaklarını karşılaştırdı.

Gazi Üsteğmen Öztürk'ün işyeri aramasına katılan 1'i baş komiser 3 Terörle Mücadele Şube polisinin 21 Mart 2008 tarihinde İşçi Partisi Genel Merkezi aramasına katılan üç polis olduğu, arama tutanaklarının karşılaştırılmasıyla ortaya çıktı.

Gazi Üsteğmen Öztürk'te "İrticayla Mücadele Eylem Planı", İşçi Partisi'nde ise "İP/Karargahevleri" isimli Türk Ordusu'nu hedef alan provokasyon belgelerinin bulunduğu iddia edilmişti.


İşçi Partisi ve Serdar Öztürk'ün yanı sıra Emekli Orgeneral Hurşit Tolon, Ali Tolga Tolon ve Avukat Hüseyin Buzoğlu'ndan da provokasyon belgeleri bulunduğu öne sürülmüştü.


İşçi Partisi ve Serdar Öztürk'ün işyeri aramalarına katılan 3 polisten 2'si, Avukat Hüseyin Buzoğlu'nun da bürosundaki aramalara katılmış.

İşçi Partisi'ndeki aramalara katılan 2 polis, Eski 1. Ordu Komutanı Orgeneral Hurşit Tolon'un evinde yapılan aramalarda da hazır bulundu.

İşçi Partisi ve Tolon aramalarına katılan Terörle Mücadele Şube polislerinden birinin Avukat Hüseyin Buzoğlu'nun işyeri aramasında da yer aldığı anlaşıldı.

Üsteğmen Serdar Öztürk'ün işyeri aramasına katılan diğer bir TEM polisi de 9 Ocak günü Avukat Buzoğlu'nun işyerindeki aramalara katılmış.

Eski Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Orgeneral Tuncer Kılınç'ın da avukatı olan Hüseyin Buzoğlu'nun aramasına katılan polislerden 3'ü, Eski 1. Ordu Komutanı Orgeneral Hurşit Tolon'un oğlu Ali Tolga Tolon'un evinin aramasını da yaptılar.

Avukat Buzoğlu'nun hukuk bürosudan da kendisine ait olmayan ve içi provokasyon belgeleriyle doldurulmuş 4 GB büyüklüğünde bir flash bellek çıkmıştı.


Tutanaklardan çıkan sonuç şu: 10 TEM polisi "provokasyon belgesi" çıkan Ankara'daki beş önemli aramalara katıldı. İçişleri Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü bu kişi ve kurumların aramalarındaki bu "tesadüfî ortak yönleri" soruşturup soruşturmayacakları merak konusu. Ancak sahte İrticayla Eylem Planı belgesinin kimler tarafından hazırlandığı ve kimler tarafından gazi üsteğmen Öztürk'ün bürosuna konulduğunun ortaya çıkarılması açısından önemli bir ipucu olarak adli makamların önünde duruyor.
Perşembe, 25 Haziran 2009

Evet, sevgi değer okurlar ipucu adli makamların önünde bakalım ipin ucundan kim tutacak. Hani bu ülkede hukuk var diyorlar ya göreceğiz hukuk mu yoksa guguk mu var?

Birileri, işine geldiğinde Hukukun üstünlüğüne toz kondurmaz da bir soralım dedik.

Sevgi ve saygılarımla.
 

Ayla Berkin

Onursal Üye
Katılım
13 Haz 2008
Mesajlar
386
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
74
Konum
Gazimagosa
Web sitesi
www.aylaberkin.com
Cevap: Kâğıt Parçasındaki Belge

sayın Levent Bey, bu belge çıktığından beri, büyük bir dikkatle gelişmeleri izliyorum ve Türkiye'nin, gün ve gün nasıl da Fethullah Gülen Cemaatinin eline geçtiğine şahit oluyorum. Evet. Türkiye Artık eğer ciddi önlemler alınmazsa, yetkililer hala yetkilerini kullanmakta tereddüt ederse, Türkiye sizinde belirttiğiniz gibi Bir cemaat toplumu olmak üzeredir. fakat bu bu günkü bir yapılanma değil. çok öncelerden, yıllar öncesinden yanılmıyorsam 80'li yıllardan bu yana başlayan ve her geçen gün biraz daha gelişen bir yapılanmadır. Düşünün Fethullah Gülen yurtlarını ve bu yurtlar sayesinde eğitimlerini tamamlayan çocuklar şimdi Devletin içinde ve polis kadrosundalar. fakir ailelerin çocukları hep bu yurtlarda öğrenimlerini sürdürmüştü. Fethullah Gülen'in bu yatırımları Allah aşkıyla yaptığını sanan devlet adamlarımızı da unutmayalım. Rahmetlik Ecevit'te bunlardan birisiydi. Gülen'ün yurtdışında açtığı okullar yüzünden onunla adeta iftihar ediyordu. o yıllarda eğitime katkı olarak görülen bu olayın daha sonra Cumhuriyete bir tehdit olacağını düşünenler karşın bir çok devlet adamımız da bu Gülen'i destekliyordu. İşte o günlerde, ailelerde çocuklarının istikbalini kurtaran ve kuran bir cemaat olarak görüyordu bu Fethullah Gülen cemaatini. bu kadar iyi ve faziletli bir iş yaparmış gibi görünerek tolumun içinde çok derinden ve kolay kolay da kurutulamayacak köklerini attı ve sonunda Türkiye bu günkü konumuna geldi Polis ve yargı teşkilatı Gülen cemaatinin eline geçmiştir artık. bu günkü Hükumet gibi bundan sonra ki gelecek Hükumetler de artık bu Cemaatin güdümünde olmak zorunda dır Türkiye'de. zira bu düşüncede olmayan hiç bir siyasi partinin iktidarı tek başına omuzlaması söz konusu olmayacaktır. daha doğrusu bu kadar yol alınmışken, bu yoldan geri dönmeye fırsat vermeyecektir Gülen cemaati. bundan sonra ne yapabiliriz. Avrupa Birliği uyum yasaları adına yapılan tüm bu Cemaatleşme çalışmalarına karşın nasıl bir tedbir alırız işte bunu bilemiyorum. Askeriyenin tüm yetkisi budanırken, Askeriyeye açıktan açığa hakaret edilirken ve buna devlet kanadıyla teşebbüs edilirken biz siviller ne yapabiliriz. kaldı ki sivillerinde hali ortada. biraz başını kaldıranlar Ergenekon tezgahı ile gözaltı derken tutuklanma ve ne zaman sonuşlanacağı belli olmayan bir yargı safhasıyla belkide yıllarca hapiste yatma tehlikesiyle karşı karşıya. fakat mutlaka bu yolun bir çıkışı vardır. Bu çıkışı da fazla geç kalmadan bulmalıyız diyorum. TSK bu gün Türkiye Cumhuriyetinde her türlü kurumun üstünde bir kurumdur. Çünkü Bu kurum sayesinde biz varlığımızı sürdürüyoruz. Sınırlarımızı onlar bekliyor. Cumhuriyetimizi onlar savunuyor dış ve iç düşmanlara karşı. TSK Türkiye ve Orta doğu coğrafyasında en önemli kurumdur ve bu kurumu bitirmek isteyenlerde içte ve dışta kim olursa olsunen büyük düşmanlarımızdır. bunu halkımızın bildiğini biliyorum da fakat TSK'nın yıpratıldığına inadıklarını bilmiyorum. halkımız taraf ve Sabah gazeteleriyle yandaş medyaların etkisiyle TSK'nin de darbeci olduğuna inanmaktadır. Diyelim ki TSK darbeci! fakat niçin darbeci diye de düşünmediklerini de biliyorum. sakın bu sözümden darbeci bir zihniye taşıdığım çıkarılmasın ama Türkiye Cumhuriyetinde zaten bir darbe yapılmaktadır. o da sivil darbe Cumhuriyeti bitirmeye yönelik bir darbe. bununda en bariz örneği TSK'nin yıpratılarak zayıflatılması, ve anayasa düzenlemeleri, hukuksal alanda ki sapmalar ve kanun değişiklikleriyle her gün biraz daha gerçekleştirilmektedir bu darbe. peki buna kim karşı çıkabilir. hiç kimse diyorsak, bu darbeye de buyursun gelsin demek zorundayız. çünkü artık istesek de istemesek de bu yola girdik. Artık bizi yöneten dış güçler hakimiyetimizi kayıtsız şartsız ele geçirmek üzereler.
 

Beysam42

Dost Üyeler
Katılım
24 May 2009
Mesajlar
42
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: Kâğıt Parçasındaki Belge

Amerika’nın Müslümanlarla dansı ve Feytullah Gülen
Sayın Levent Bey! Hep aynı kaygıları paylaşıyoruz. Ben biraz daha ileri giderek size ve okurlara şöyle bir değerlendirme yapacağım: 28 Şubat Sincan’dan tankların “Balans ayarı” yaptıklarından sonra iki cemaat lideri Türkiye’yi terk etti. Birinin yolu Amerika’ya doğruydu, ötekinin yolu Avustralya’ya. Avustralya’ya doğru giden Prof. Esat Çoşan, en azından bir bilim adamıydı. Ötekiyse Feytullah Gülen, ilkokul diplomasını dışarıdan almış bir cahil din adamı. Feytulleh gülene karşı Esat Çoşan şaibeli bir biçimde Avustralya’da bir trafik kazasında damadıyla yok edildi.

ABD’nin Feytullah Gülen’le ürettiği Ilımlı İslam Projesi Radikal dincilere göreDüşmanımız Amerika, İslam’ı inkâr ve yok etmek üzere var olan bir devlettir. Ama Müslümanları aldatacak güce sahiptir. Lakin yok edebilecek güce sahip değildir demekteler. Gülen’e göre ise Amerika “İnsanlığı karaya sağ selim çıkaracak bir gemidir”

Biz tarihi sürece bir bakalım;
1945 yılında başlayan “Yeniden Panislamizm” in babası Amerika olur. Sürekli hilal, haç’ın kıskacında kalır. “Müslümanlar komünist olmasınlar” diye “dininize sımsıkı sarılın”
Amerika politikası, 1945’den beri İslam ülkelerinin aklını başından alır...

CIA’nın hesaplı planları sonucu “Dünya İslam Birliği” kurmaya, başına da Türkiye’yi getirmeyi ön görür. 1940’lardan sonra Türkiye de birçok İslamcılar Amerikanın yanında Sovyetlere karşı yer alırlar.

Dikkat edin!
Amerika Başkanı Bill Clinton, 1990’da: “İslamların bir halifesi olsaydı da, bende onu Beyaz Saray’da bir güzel ağırlayıp tüm Müslümanları kendi güdümüme alsaydım” dermiştir. Bill Clinton bu sözleri köhnemiş bir İslam-i müessese olan halifeliği önermesi
ile Müslümanları daha çabuk köleleştireceklerini sanmaları çabaları anlaşılmış değil.

İslamcılarla Amerikanın dansı, Sovyetlerin dağılışıyla bitmiştir. Amerikan istihbaratı CIA, Müslümanları kışkırtıp “Sovyet Kızıl Kuşağa” karşı Müslümanlardan oluşturduğu “Yeşil Kuşak” işbirliği dönemler çoktan düşman kamplara dönüşmüştür.

Bir zamanlar Bin Laden’in ayağına kadar giderek, 1979 yılında Afganistan’ı işgal eden Sovyetlere karşı Afganları gizlice silahlandıran Amerikan gizli servisi CIA elemanı olan “Siyonist Yahudi” kökenli Zbignew Brzezinski, Afgan kökenli olmayan Müslümanları da Afganistan’a çekerek silahlandırır. Bunların en başı Usame Bin Ladin olur.

Gizli dünyayı yöneten CIA, CFR, TLC ve Bilderberg gibi gizli Amerikan örgütleri Laden
ile çalışarak yiyeceklerini, içeceklerini temin ettiler. Daha ileri gider, Afgan dağlarında bir okul kurulması için Usame Bin Laden’e destek olurlar. Değişik İslam ülkelerinden gelen Sovyetlere karşı savaşacak militanları eğitmek için “Mektep-ül Talimat” ı adında okul militanları eğitir. Bu iş de yeşil dolarların çok faydası vardı.

Sonra anlaşıldı ki George Bush’un dediği gibi “Yahudi-Hıristiyan Birliği” başı adına çalıştıklarını anladılar. İşi bittikten sonra, Bin Laden’i Afgan dağlarında mağaralarda terk etmekti onları amma, Bin Laden Amerikalıları terk etmedi, etmeyeceği de görülüyor.

Amerikan ve Vatikan işbirliği arayışı içinde var olan ide, küresel İslam’ın yönlendirilip yönetilmesinde bir üst müessese olarak “halifelik makamı” önerilmekte. Global İslam’ın Amerika’ya bağlı, kolay yönetilmesi ve yönlendirilmesi sağlayan kurumların başına geniş katılımcı bir strateji ile Global istikrarın sağlanması için Global bir rol Türkiye’ye verilmek istenir.

Amerika ve CIA, Kürt örgütlere ve PKK’ya yol gösterir. Bunu yapan kişi Henze, ABD’de “RAND Corporatıon “ adına açıkça yaptığı konuşma PKK’ya şöyle bir yol gösterir: Marksist-Leninist motifler yerine İslami motiflerle hareket etse daha iyi mobilize olur” demiştir.

Son söz olarak, milletini ve ülkesini severler, kimlerle dans ettiğimizin farkına varalım!!!
 

Levent Akıncı

Onursal Üye
Katılım
12 Eyl 2008
Mesajlar
49
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: Kâğıt Parçasındaki Belge

Muhterem Ayla Berkin hanımefendi. Yürekten görüşleriniz için teşekkürlerimi sunarım. Tabii kuşkularınız olması çok doğal görüşlerinize aynen katılıyorum. Cesur ve ulusalcı yaklaşımınızın teessürlere boğulmaması için ilave bir yazı hazırlıyorum, bu aynı zamanda yazınıza telafi bir cevap niteliğinde olacak. Daha doğrusu teeesüre kapılmamanızı şimdiden size söyleyebilirim. İlginiz ve görüşleriniz beni hassaten çok mutlu etmiştir. Bana hazırlayacağım yazı için zaman tanımanızı rica ediyor, sonsuz saygılarımı sunuyorum.
 

hassany

New member
Katılım
7 Nis 2009
Mesajlar
1
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: Kâğıt Parçasındaki Belge

islam dan neden bu kadar korkuyorsunuz Allah aşkına.nede sadece bunun samimi cevabını verin. islam ı bilmiyenlerden öğrenmeyin bilenlerden öğrenin
 

Bülent Baysal

Dost Üyeler
Katılım
21 Ağu 2008
Mesajlar
481
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Tanrı ve Hıra Dağlarında
Cevap: Kâğıt Parçasındaki Belge

İslamdan korkan yok bre hassany arkadaş, Elhamdülillah hepimiz Müslüman ve TÜRK'üz. Mevlanın İslamın kılıcı olarak yarattığı asil bir kavmin mensuplarıyız. Asıl bilmeni istediğim şudur ; İslamı gavur ellerinde hristiyan desteği ile yozlaştırma ve bahailiğe götürmek isteyenlerle karşı karşıya olduğunu, İslamı, O YÜCE DİNİ, nefsani arzu ve dünyevi istek ve çıkarlarına işportacı gibi alet etmek isteyenler bulunduğunu, bunların ILIMLI İSLAM DEVLETİ kurmak isteyen emperyalist haçlılarla bir olup KUTSAL AMACI, ARAÇ haline getirmek istediklerini, bu planları gavur ellerinde Teksas'taki çiftlik malikanelerinde tezgahlayanların seni dininden etmek istediklerini anlamıyor musun ? İlk Ayet IKRA' ya uygun olarak hiç mi okumuyorsun ? Yoksa başka bir düşünce veya amacın mı var. ? Haydi biliyorsan, bildiklerini bize anlat da anlayalım, öğrenelim.
İnsaf, el insaf.
Not; Denizce Eğitim Portalını biliyor musun ? Filistin için değil de biraz da KERKÜK için yazı ve yorum yazmayı düşünür müsün ?

default.gif
Bunu tanıyor musun ?
 
Son düzenleme:

Levent Akıncı

Onursal Üye
Katılım
12 Eyl 2008
Mesajlar
49
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: Kâğıt Parçasındaki Belge

Sevgili Hassany kardeş, yeni üye olmuş bir kadeşimizsin, bizlerin arasında olman bana mutluluk verir. Senden rica ediyorum, yazıyı tekrar oku. Yazıtımda İslam'ın aleyhinde veya lehinde bir tek kelime bulamazsın. Tabii Müslüman olan İslam'dan korkmaz aksine yüce Dinimizden gurur duyar onu yüceltmek için çalışır. Sana telkin edilen ve öğretilenin aksine büyük Atatürk'de İslam'ı yüceltmişdi. Yedi düveli Atatürk'ün önderliğinde yenen Türk milleti herhalde Gavur değildi değil mi kardeşim. Bu şahlanışın neticesinde İslam ülkeleri birer birer bağımsızlıklarını kazanmaya başlamadı mı? Yazıtımın anlamından İslam'a karşı olduğum gibi bir anlam çıkarmana hem şaşırdım hem de üzüldüm. Kardeş bak ben ve benim gibi düşünenler İslam'a değil İslam'ı siyaset için kullanana karşıyız. Değilse yüce dinimizi sorgulamak ondan korkmak ve aşağılamak kimin haddine. Sorarım sana şu sitede sende dahil hangimiz vatanımız için şehadet mertebesine çıkmak istemeyiz ki. Haksızlık ediyor ve günaha giriyorsun. Cevabın çok masumane seni anlıyorum ama öyle bir ithamda bulunuyorsun ki sanki biz Müslüman değiliz, olur mu böyle şey rahat ol kardeş bizde en az senin kadar müslüman ve İslam dinindeyiz. Bilmeni isterim ki biz önce Türküz, şayet aramızda Hristiyan veya başka bir inanca sahip Türk varsa o dahi bizdendir kardeşimizdir. İleride Din konusunda yazıtım olacak o zaman beni ve benim gibi düşünenleri daha iyi anlayacaksın. Tepkimiz var ise bu kendisini ve milletimizi İslama hizmet ediyor maskesi ile yabancı ülkelere satanlaradır. Bence yorumlarını daha ölçülü ve bilgi dağarcığından geçirerek yapmalısın kardeşim. Aramıza hoşgeldin Tanrı seni korusun.
 

Ayla Berkin

Onursal Üye
Katılım
13 Haz 2008
Mesajlar
386
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
74
Konum
Gazimagosa
Web sitesi
www.aylaberkin.com
Cevap: Kâğıt Parçasındaki Belge

Sayın Levent Bey, yazınızı büyük bir merakla bekliyorum. Eminim ki bira olsun bu karamsarlığımı giderecektir. Umut fakirin ekmeğidir diyorlar ama artık mut etmekten de yoruldum. etrafıma baktığımda en karamsar kendimi görüyorum. çünkü tüm tanıdıklarım, Hükumete güveniyor, Koskoca Türkiye Cumhuriyetini yıkmak kolaymı diyor ve günlük yaşantısına devam ediyor. bizim bu kaygılarımızı dile getirdiğimde ise hadi canım öyle şey olurmu. bu düzen böyle gelmiş, böyle gidecek diyorlar. yıllardır Cumhuriyet gidiyor diyorsunuz hani hala duruyor diyorlar da o duranın Atatürk'ün Bize emanet ettiği cumhuriyetle aynı olup olmadığına bakmıyorlar. işte vatandaşın bu geniş yürekliği korkutuyor beni ve endişelerim daha da artıyor.
Hassny arkadaşımıza gelince ona da tek bir soru sormak istiyorum. Fethullah Gülen ne kadar Müslüman? onun savunduğu Müslümanlığın, bizim Kuranımızda anlatılan Müslümanlıkla yakından uzaktan bir benzeşmesi var mı. Bunların cevabını versin. ondan sonra bizim İslamdan değil İslamı kullanarak Hıristiyanlığa kapı açmaya çalışanlardan korktuğumuzu anlasın. Bir zamanlar AB Hıristiyanlar Kulübüdür diyenlerin şimdi neden bu kadar o Hıristiyanlar kulübüne girmeye hevesli olduklarını da bir düşünsün.
 

Dr.Yalnızefe

Dost Üyeler
Katılım
18 Şub 2008
Mesajlar
1,339
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: Kâğıt Parçasındaki Belge

Öncelikle yukarıda el birliği ile yazılmış ve olağanüstü güzel bilgi yumağına katkı yapan herkese teşekkür etmek istiyorum..
Bunun yanında İslamiyet ile milliyetçilik anlayışı arasında bir polemik çıkmadan verilen cevaplara da ayrıca teşekkür etmek istiyorum..
Ben de bu konu ile ilgili bir alıntı ile katkıda bulunmak istiyorum...

İslam’da Milliyetçilik Anlayışı

KUR'AN-I KERIM'DE KAVİM , SOY, SOP


"Ey iman edenler içinizden kim dininden dönerse Allah, müminlere alçak gönüllü kafirlere karşı onurlu ve zorlu, kendisinin onları seveceği ve onlarında kendisini seveceği bir kavim getirir ki, onlar Allah yolunda savaşırlar, ve hiçbir kınayanın kınamasından çekinmezler. Bu Allah'ın lütfü inayetidir ki kime dilerse ona verir." (Maide-54)

"O,sudan bir beser yaratıp da onu soy sop yapandır." (Furkan-54)

"Onun ayetlerinden biride göklerin ve yerin yaratılması, dillerinizin ve renklerinizin değişik olmasıdır. Kuskusuz bunda bilenler için ibretler vardır."(Rüm 22)

"Ey insanlar, biz sizi bir erkek ve bir kadından yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi milletlere ve kabilelere ayırdık. Kuşkusuz Allah yanında en üstün olanınız (günahlardan) en çok korunanınızdır. Allah bilendir haberdar olandır" (Hucurat 13)

"Ey! Resulüm, sana da bu hak kitabi hem kendinden önceki kitapları hem tasdikçi hem de onlar üzerine bir şahit olarak indirdik. O halde sen ehl-i kitap arasında Allah'ın sana gönderdiği hükümlerle hüküm ver. Sana gelen bu haktan ayrılıp da onların arzularının arkasından gitme... Ey insanlar! Sizden her bir peygamber için bir şeriat bir yol tayin ettik. Eğer Allah dileseydi hepinizi tek şeriata bağlı tek bir ümmet yapardı. Fakat sizi zamana göre size verdiği şeriat ölçüleri içinde imtihan edecek. O halde hayırlı işler yapmakta birbirinizle yarışın. Sonunda toptan dönüşünüz Allah'a dır. O gün din hakkında yaptığınız ihtilafları Allah size haber verecektir. "(Maide-48)

HADISLERDE KAVIM , SOY , SOP

"Ashabdan Azup Oğlu Berra anlatıyor : Huheyn Savaşı'nda idi. Haris Oğlu Ebu Süfyan Hz. Peygamber (S.A.V.)'in katırının dizginin dibinden tutmuştu. Vaktaki müşrikler sardı ve saldırdı. Hz. Peygamber katırından indi ve şöyle söylemeye başladı : "Ben ki Peygamberim yalan yok! Ben ki Abdulmuttalib'in oğluyum..." Berra diyor ki ,o gün halk içinde Hz. Peygamberden daha şiddetlisi yoktu.

"Sizi nesebinizden büyük babalarınıza bağlayacak bilgileri öğreniniz." (Sahihi Buhari Age cilt. 9 sayfa 214)

Yukarıdaki ayet ve hadislerden anlaşılacağı üzere İslam millet kavramına kavim manasında da yer vermiştir hatta Maide suresi 54. ayetine Kuran'ın evrenselliği ve kıyamet gününe kadar geçerli olması açısından bakıldığında tüm Müslüman milletlerin organik manada bir devlet olması milli şahsiyetlerini yitirip tek bir ümmet esasına dayalı devlet oluşturmaları imkansızdır. Nitekim yine Maide suresinde geçen "Eğer Allah dileseydi hepinizi tek şeriata bağlı tek bir ümmet yapardı" ayeti de Allah'ında böyle bir şey istemediğine delil olarak gösterilebilir.

Peygamber efendimizin sağlam hadislerinden olarak Sahihi Buharide geçen "Kişi kavmini sevmekle suçlanamaz" ve "Kişi kavmini sever" şeklindeki hadislerine göre de bir kişinin milletini sevmesi, onun geleceği için çalışması kısacası milliyetçi olması dine aykırı bir olay değildir.


Umarım bu bilgiler daha fazla polemik çıkmadan konuya nokta koymaya faydalı olur..

Saygı ve sevgilerle...

TTK ve Y
 

Dr.Yalnızefe

Dost Üyeler
Katılım
18 Şub 2008
Mesajlar
1,339
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: Kâğıt Parçasındaki Belge

Ana konuya bir başka katkı olarak da Fetullah Gülen hakkında yayınlanmış eski bir yazıyı da buraya aktarıyorum.. Aktarmamın sebebi ise bir tek kişinin bir devlet kadar geniş bir güce nasıl sahip olabileceğini hep beraber irdelemektir. Malumunuz bahsi geçen kişi,kendi tarafından bir zamanların "Büyük Şeytan"ı olarak adlandırılan ABD'de yaşamaktadır.Dolayısıyla da arkasındaki büyük maddi ve siyasi gücün adresini tahmin etmek hiç de zor değildir.



FETULLAH GÜLEN’İN EĞİTİM FAALİYETLERİ



1970'lerde Türkiye'de eğitim faaliyetlerine adım atan Fethullah Gülen hareketi, çok da uzun olmayan bir süreçte hedefine yaklaştı: Bugün 91 ülkedeki 500'ü aşkın okulun sarı, siyah, beyaz, 100 binden fazla öğrencisi var. Öğrencilerin kısa sürede Türkçe'yi öğrendiği bu okulların bazılarında milli eğitim müfredatı bile uygulanıyor. Bulunduğu ülkenin yönetimi karşı çıkmadığı sürece dersler de Türkiye'deki gibi öğrenci andıyla başlıyor. Fethullah Gülen ise gelinen noktayı gurur dolu bir güvenle Yeni Aktüel'e şöyle özetliyor: "Birkaç yere henüz girilemedi. Iran, Suriye, Suudi Arabistan gibi..."

Bugüne dek hakkındaki tartışmalarla sık sık gündeme gelen Fethullah Gülen'in en çarpıcı özelliği, Türkiye'de ve dünyanın pek çok yerinde adıyla anılan okullar. Fethullah Gülen 1970'lerden itibaren kendisini izleyenleri eğitime yatırım yapmaya çağırdı. Bunun sonucu ilk adım 1979'da atıldı ve Akyazılı Orta ve Yüksek Eğitim Vakfı'nın idaresinde Izmir'de ilk üniversiteye hazırlık kursu açıldı. Bunu liselerin, üniversitelerin takip etmesiyle, eğitim kurumları tüm Türkiye'ye yayıldı.



Hareket 1991’de Sovyetler Birliği dağıldığında eğitim konusunda 10 yıllık bir deneyime sahipti. Ayrıca daha Sovyetler Birliği dağılmadan Gülen’e yakın bazı isimler Orta Asya’da okul açmanın yollarını araştırmaya başlamıştı. Türkiye’nin her yanında, yurtdışında okullar açmak üzere vakıflar ve şirketler kuruldu; tıpkı Başkent Eğitim Şirketi, Silm Anonim Şirketi gibi. 1997’de başlayan 28 Şubat süreci bile yurtdışındaki okullara yönelik siyasi desteği azaltmadı.

Fethullah Gülen de hızla yayılan bu okullarla ilgili olarak Yeni Aktüel’e yaptığı değerlendirmede o zaman bu atılımın yapılması gerektiğini şöyle açıklıyor: “Rusya’nın çözülmesinden yıllar önce oradaki soydaşlarımız adına senelerce hicran ve hasretle gözyaşı döktüm… Diğer taraftan eğer bu insanların eğitimle imdatlarına biz koşmasaydık başkaları koşacaktı. Acele etmek gerekiyordu. Devletimiz o dönemde iç kargaşa ve kavgalarla boğuştuğundan enerjisini buralara aktaramadı…”

Gülen’in ‘tavsiyelerine’ uyarak öncelikle Orta Asya’ya ‘hicret eden’ Türk eğitimciler ve işadamlarıysa, bu bölgede başladıkları eğitim faaliyetlerini zamanla dünyanın her yanına taşıdı. Artık Japonya’dan ABD’ye kadar geniş bir coğrafyada faaliyet gösteriyorlar. Bugün gelinen noktada Gülen’in takipçileri, beş kıtada 500’ü aşkın eğitim kurumu açmış durumda. Yüksek standartlı bir eğitim verilen okullardaki Türk eğitimci kadrosunun nitelikleri de üst düzeyde. Bu okulların öğrencileriyse ülkelerinin eğitim standartlarının çok üzerinde imkânlara sahip. Bu sayede Ingiliz ve Türkçe’ye vakıf olabildikleri gibi matematik, fizik, kimya gibi derslerde de ulusal ve uluslararası başarılar elde ediyorlar.






Dünyanın çeşitli yerlerinde ve özellikle de Afrika’daki okulları konu alan, gazeteci Tuncay Opçin’in hazırlık aşamasındaki kitabına; Milli Eğitim Bakanlığı’nın ilgili genel müdürlüğünce hazırlanan, yurt dışındaki özel öğretim kurumlarıyla ilgili çalışmalara ve Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın verilerine bakıldığında konunun ne denli çarpıcı olduğu da ortaya çıkıyor…

91 ülkeye yayılan bu okul, kültür merkezi, dil kursu ve üniversitelerde dört bin öğretmen görev yapıyor, farklı uluslardan 100 bin öğrenci eğitim görüyor. Sadece Afrika’daki 27 ülkede yaklaşık 15 bin öğrenci Türkler tarafından açılan okullarda okuyor.

Zaman zaman Türkiye’de yoğun olarak eleştirilse de, sadece Afrika’da değil dünyanın dört yanında pek çok veli, çocuğunun Gülen okullarında öğrenim görmesinden memnun. Okulların büyük bölümünün paralı olmasına karşın öğrenci bulmakta güçlük çekilmemesinin nedeniyse sadece eğitim kalitesi değil. Bu okulların öğrencilerinin dünya gençliğinin büyüyen belası içki ve uyuşturucudan uzak durması da itibarın sebepleri arasında.

Okullar paralı, ama yoksul ve zeki öğrencilere burs olanağı da var. Okulların bir başka dikkat çeken özelliğiyse veliler arasında üst düzey yöneticilerin çokluğu. Örneğin Kenya Yargıtay Başkanı Muhammed Emin Amin’in, Malavi Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Muhammed Kuleysi’nin çocukları bu okullarda okuyup Türkçe öğreniyor. Orta Asya’daki devlet erkânı da çocukları için Gülen’in okullarını tercih ediyor. Bu bölgedeki okulları inceleyip bir de kitap yazan Bayram Balcı’nın bir diğer eleştirisi Orta Asya’da eğitimin kızlardan çok erkeklere verilmesi yüzünden cinsler arasında ayrım güdüldüğü yönünde. Farklı ülkelerindeki okulların Yeni Aktüel’e konuşan yöneticileriyse bir başka noktanın altını çiziyor:

Bu okullar açıldıkları ülkelerin koşullarına da ayak uydurmak zorunda. Zaten dikta rejimleriyle yöneltilen ülkelerden demokrasilere ortak başarının sırlarından biri de bu. Nitekim cinsiyet ayrımcılığı eleştirisi dünyadaki tüm okullar için geçerli değil. Iran, Suriye ve Suudi Arabistan gibi bazı ülkelere girilemediğinin altını çizen Fethullah Gülen, okullarla ilgili girişimde bulunanların menfaat beklemediğini belirtirken bu sayede kurulan köprünün iyi değerlendirilmesi halinde Türkiye için ekonomik ve siyasi faydalar sağlanabileceğini de ekliyor. Zira Türk okullarıyla Türk şirketlerinin yurtdışındaki faaliyetleri arasında paralellik göze çarpıyor. Örneğin okulların ardından Türk işadamları Güney Afrika Cumhuriyeti’nde milyonlarca dolarlık bir battaniye pazarını ele geçirdi. Nijerya’da Türk müteahhitler milyonlarca dolarlık ihaleler almaya başladı. Gülen’e yakın isimler son dönemde yaşanan turist patlamasında da okulların payı olduğunu vurguluyor.

Kara Afrika’ya Eğitim Işığı


Fethullah Gülen’in eğitim seferberliğinin sürdürüldüğü kıtalardan biri, 54 ülkede 800 milyondan fazla insanın yaşadığı Afrika. 90’lı yılların sonunda kara kıtaya açılan hareket bugün çok başarılı bir düzeye ulaştı; 27 ülkedeki 38 okulda 15 binden fazla öğrenci görüyor. Yüksek kalitede eğitim sunulan bu okullar kıtada büyük itibara sahip. Örneğin Güney Afrika’nın Johannesburg kentindeki okula önceki yıl 800 kişi başvurdu. Fakat içlerinden sadece 21’i okuma hakkı kazandı.

Malavi’de de 2001 yılında açılan okula başvuran 250 adaydan sınavda başarılı olan 30’u alındı. Üstelik talepteki yoğunluk okulların ücretli olmasına rağmen değişmiyor. Okulların ücretleri bulundukları ülkedeki koşullara göre belirleniyor. Afrika ölçütlerine göre zengin sayılabilecek Kenya’da lise bölümü için yıllık 1500 dolar talep edilirken daha fakir bir ülke olan Malavi’de ücret 700 dolara kadar düşüyor.




Afrikalı yöneticilerin de çocuklarını gönderdiği Gülen’in adıyla anılan okulların yerel yöneticilerle ilişkisi bundan ibaret değil. Kurulma aşamasında da yerel yöneticiler devreye giriyor. Tanzanya’nın bağımsızlığında büyük payı olan lider Julius Kambarage Nyerere’nin sağ kolu Ali Tambwe, bu ülkedeki Türk okulunun bağlı olduğu vakfın kurucuları arasında. Okul kurmak için Türkler’i Tanzanya’ya davet edense 90’ların ilk yarısında cumhurbaşkanlığı yapan Ali Hassan Mwingi. Mozambik’teki okulun kurucusu Sezai Kara’nın yakın olduğu isimlerden biri, bir dönem cumhurbaşkanlığı için adı geçen Amade Camal. Sezai Kara başkent Maputo’daki camide Cuma namazı kılan tek beyaz olması sayesinde Camal ile tanışmış. Kenya’daki okulları kurmak için girişimde bulunan Mehmet Gül de bu ülkenin önde gelen Müslüman ailelerinden birinin kızı olan Ümmü Gülsüm’ün ODTÜ’den sınıf arkadaşı.

Kenya’daki Türk okulunu destekleyen vakfın başkanı Said Kaya, Türk öğretmenlere ilişkin ilginç bir bilgiyi de aktarıyor; zira öğretmenlerin çoğu üniversiteden devre arkadaşı. Kaya’ya göre zaten arkadaş olmasalar Afrika gibi bir mahrumiyet bölgesinde çalışmayı kolay kolay kabul etmezlerdi.

Okullardaki kadrolu Türkler öğretmenlerden ibaret değil. Afrika ülkelerine bir yandan üniversite eğitimini sürdürmek, bir yandan da okullarda belletmenlik yapmak için giden Türk gençleri de var. Öğrencilerle ayrı yatakhaneleri paylaşıyor. Mesela Kenya’da bu görevi yapan Erkan Cüce “Bir keresinde öğrenciler beyazlar hakkında olumsuz konuşuyordu. Neden benim yanımda beyazlara küfrediyorsunuz’ diye sordum. Yanıt olarak bana ‘Aman hocam, senin sadece tenin beyaz. Sen bizdensin, Afrikalı’sın dediler” diye anlatıyor. Kenya’da Türk öğretmenler halkla epey yakınlaşmış durumda. Öyle ki, yerel halkın kullandığı dolmuş benzeri kalabalık ulaşım araca Matatu’lara binen ilk beyazlar Türk. Bu yüzden onlara ‘fakir beyazlar’da deniyor.


Tango Diyarına Mehter Okulu

Uzun süredir Fethullah Gülen’in izinde eğitim faaliyeti içinde yer alan Dr. Ali Bayram son dönemde sık sık Güney Amerika’ya gidiyor. Bayram’ın verdiği bilgiye göre Gülen’i izleyenlerin Güney Amerika’daki faaliyetleri bir iki yıl önce başladı ve şimdilik kültür merkezleriyle sınırlı. Bolivya’nın Cochabamba kentinde, Arjantin’in başkenti Buenos Aires’te, Şili’nin başkenti Santiago’da, Brezilya’nın ekonomik başkenti Sao Paulo’da Türk kültür merkezleri bulunuyor. Venezüela’da da merkez açılması yönünde gelen talep değerlendiriliyor. Kültür merkezlerinin hepsi küçük çaplı. Her birinde ortalama 30-40 öğrenci var. Öğretmen sayısı da bir elin parmakları kadar. Ancak Arjantin’deki durum yakında değişecek. Zira martta Buenos Aires’te Güney Amerika’daki ilk okul açılacak. Dolayısıyla öğrenci ve öğretmen sayısı artacak.

Bayram, Güney Amerika’da Türk kültürüne büyük merak olduğunu ve çeşitli yaş gruplarından, çeşitli sosyo-kültürel ortamlardan kimselerin bu merkezlere kaydolduğunu aktarıyor. Kız-erkek ayrımı yapılmadan kabul edilen öğrencilere Türkçe dil eğitiminin yanı sıra Türk kültürünü tanıtıcı dersler de veriliyor; turistik değerleri anlatıyorlar.

Merkezlere katılım ücretli. Arjantin’de açılacak okul da paralı olacak. Ingilizce eğitim verilecek okulda Türkçe seçmeli ders olarak okutulacak.

Hareketin Kuzey Amerika’daki faaliyetleri ise daha eski. ABD’de 50 şehirde kültür merkezi bulunuyor. Bu merkezler özellikle yemekleriyle ünlü ve zaman zaman Türk yemekleri haftası düzenleniyor, Türkçe kursları organize ediliyor. ABD’ye ilişkin en önemli bilgiyi gazeteci Tuncay Opçin veriyor. Bu ülkede Gülen’e sempati besleyen 20 bin öğrenci var. Bunların çoğunluğunu Türkiye’den lisans ve lisan üstü eğitim için gidenler oluşturuyor. Gülen taraftarları ABD’nin kuzeyinde beş okul açmış durumda. Buralarda ağırlıklı olarak Türk öğrencilere eğitim veriliyor. Altı yıldır ABD’de yaşayan Fethullah Gülen de bu ülkede faaliyet gösteren Mevlana Forumu’nun onursal başkanı.

Kanada’da kültür merkezleri, Meksika’da ise hem kültür merkezi, hem okul var. Meksika’nın başkenti Meksico City ’de açılan okul geçen yıl öğrenime başladı ve otuza yakın öğrenciye sahip. Orta Amerika’nın diğer ülkelerindeyse Gülen grubunun herhangi bir faaliyeti yok; şimdilik. Zira Orta Amerika’dan da yeni okul talepleri yükselmeye başladı.


Orta Asya’da 40 Bin Öğrenci

Fethullah Gülen hareketinin eğitim seferberliğinin başladığı ve en güçlü olduğu coğrafya, Orta Asya. Milli Eğitim Bakanlığı’nın verileriyle bugün bölgede 40 bin öğrenci Türk okullarında eğitim görüyor.




Bölgede eğitim seferberliğinin en başarılı ülkesiyse Kazakistan. 1992’de bu ülkeye giden Türkler tarafından iki yıl içinde 29 lise açıldı, dört yıl sonra da Süleyman Demirel Üniversitesi faaliyete geçti. Arap edebiyatı doktoru Ali Bayram’ın çalışmaları da Kazakistan’daki başarıda önemli bir rol oynadı. Gazeteci Tuncay Opçin, 1992 yılında dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın Bayram için Kazak lider Nursultan Nazarbayev’e referans mektubu yazmasından sonra Gülen’i izleyenlerin bu ülkede rahat çalışma olanağı bulduğunu belirtiyor. Öyle ki Bayram, Kazakistan Parlamentosu’nun Milli Eğitim Komisyonu fahri üyeliğine kadar yükselmeyi başardı. Kazaklar artık yurtdışından gelip eğitim alanında yatırım yapmak isteyenler için onay vermeden önce Bayram’ın görüşünü alıyordu.

Bir diğer Orta Asya ülkesi Kırgızistan’da ilk Türk okulları 1992-1994 arasında açıldı. Çok başarılı olan bu okulların sayısı, 90’ların sonunda gelindiğinde 12’ye yükselmişti. Bu okullarda Ingilizce, Türkçe, Kırgızca ve Rusça eğitim veriliyor. Okullardan biri Alada Üniversitesi. Kırgız-Türk Okulları Genel Müdürü Yücel Bozkurt, öğrencilerine sadece eğitim vermediklerini, Türk örf ve adetlerini öğrettiklerini belirtiyor. Bunun sonucunda öğrencilerin ailelerinde bağlar dahi güçlenmiş, hatta ayrılmış olan anne-babalardan 30-35’i yeniden birleşmiş.

Türkmenistan’daki okulların da 13 yıllık geçmişi bulunuyor. Buradaki 20 Türk okullundan son beşi Türkmenistan Devlet Başkanı Saparmurat Türkmenbaşı’nın özel isteği üzerine açıldı. Türk eğitim kurumları arasında başkent Aşkabad’daki Uluslararası Türkmen-Türk Üniversitesi de bulunuyor. Türkmenbaşı okullardan o kadar memnun ki, bu kurumlara maddi yardımda bulunanlara Türkmen vatandaşlığı verdi.

Hareketin baltayı taşa vurduğu ülkeyse Özbekistan. Bu ülkede 18 Türk okulu bulunuyor. 1995’te muhalif Özbek lider Muhammed Salih, Gülen’e yakın Zaman Gazetesi’ni ziyaret edince okullar kapatıldı. Özbek lider Islam Kerimov ancak dönemin Başbakanı Tansu Çiller devreye girince geri adım attı. Iki yıl sonra Türkiye’de Refahyol Hükümeti döneminde ‘laiklik krizi’ yaşanınca okullar yine dara düştü. Kerimov Türk okullarının ‘Nur tarikatı tarafından kurulduğunu’ gerekçe göstererek 1998’de kapattı. Açık kalan tek okul ise başkent Taşkent’teki International School.

Okyanusu Engelden Saymadılar

Fethullah Gülen takipçilerinin Asya-Pasifik bölgesine yönelik ilgisi 1993 yılına kadar uzanıyor. Bu tarihte Avustralya’da ilk Türk okulu açıldı. Altın Nesil Vakfı’nın öncülüğündeki okulların bugün ulaştığı sayı yedi. Buradaki okullar öncelikle 150 bin Türk göçmene sesleniyor. Eğitimin hedefiyse öğrenim çağına gelen Türk çocuklarının asimile olmasını engellemek ve Türkçe’yi öğrenmelerini sağlamak.

Asya-Pasifik bölgesinde Filipinler, Endonezya, Japonya, Güney Kore, Malezya, Burma, Kamboçya, Tayland, Vietnam ve Malezya’da da Türk eğitim kurumları bulunuyor. Bunların bazıları lise düzeyinde, bazıları da sadece kültür merkezi seviyesinde.

Japonya’da da Gülen’le anılan uluslar arası bir okul var. Geçen yıl 30 öğrenciyle faaliyete geçen okul, dünya çapındaki tüm uluslar arası okulların bağlı olduğu ECIS’e kayıtlı. Japonya’daki dil okullarıyla kültür merkezlerinin varlığı ise çok eskilere dayanıyor. Buradaki beş dil okulunda Türkçe öğrenenlerin sayısı yedi binin üzerinde. Bunlardan 250’si konuk öğrenci olarak Türkiye’ye gelip Türk ailelerin yanında kaldı. Japonya’nın belli başlı tüm kentlerinde de Türk kültür merkezleri bulunduğu belirtiliyor.

Yeni Aktüel’e konuşan, Filipinler’deki okulların koordinatörü Tevfik Aydınlıoğlu bu ülkede dört okul bulunduğunu söylüyor. Buralarda 600’e yakın öğrenci eğitim görüyor. Aydınlınoğlu, Filipinliler’in yurt dışına gidip hizmet sektöründe çalışmak istediğini, gençlerin pek çoğunun Amerika hayalleri kurduğunu belirtiyor. Ardından da öğrencilerine özgüven kazanıp başka alanlarda çalışmaları için telkinde bulunduklarını aktarıyor.


Kıta Kıta, Ülke Ülke Gülen’in Üniversite, Kolej ve Eğitim Merkezleri:

K. Amerika

Kanada: Dil kursları.
ABD: 5 Özel okul, 50’nin üzerinde kültür merkezi.
Meksika: 1 okul ve kültür merkezi.

G. Amerika

Kolombiya: 1 kültür merkezi.
Bolivya: 1 kültür merkezi.
Şili: 1 kültür merkezi.
Arjantin: 1 kültür merkezi.
Brezilya: 1 kültür merkezi.

Avrupa

Azerbaycan: 12 okul.
Gürcistan: 3 okul.
Rusya Federasyonu: 6 okul.
Ukrayna: 2 okul.
Moldova: 2 okul.
Litvanya: 1 kültür merkezi.
Letonya: 1 kültür merkezi.
Estonya: 1 kültür merkezi.
Romanya: 4 okul.
Bulgaristan: 3 okul.
Makedonya: 4 okul.
Arnavutluk: 4 okul.
Bosna-Hersek: 2 okul.
Macaristan: 1 dil okulu, 1 kültür merkezi.
Slovakya: 1 kültür merkezi.
Çek Cumhuriyeti: 1 kültür merkezi.
Polonya: 1 kültür merkezi.
Almanya: 3 okul, dil okulları ve kültür merkezleri.
Avusturya: 1 dil okulu.
Italya: 1 kültür merkezi.
Isviçre: Öğrenci yurdu ve kültür merkezi.
Hollanda: Öğrenci yurdu ve kültür merkezi.
Belçika: Öğrenci yurdu, dil okulu ve kültür merkezi.
Fransa: Kültür merkezi ve dil kursu.
Danimarka: Dil kursu ve kültür merkezi.
Beyaz Rusya: 1 dil okulu.
Norveç: Dil kursu ve kültür merkezi.
Isveç: Dil kursu ve kültür merkezi.
Finlandiya: 1 kolej, dil kursu ve kültür merkezi.
Ingiltere: Öğrenci yurdu, dil okulu, kültür merkezi.
Portekiz: 1 kültür merkezi.
Ispanya: Kültür merkezi ve dil kursu.

Afrika

Fas: 4 okul.
Cezayir: Dil okulu.
Mısır: Dil okulu ve öğrenci evleri.
Moritanya: 1 okul.
Mali: 1 okul.
Nijer: 1 okul.
Çad: 1 okul.
Sudan: 2 okul.
Etiyopya: 1 okul.
Senegal: 1 okul.
Gambiya: 1 okul.
Gine Bissau: 1 okul.
Gine: 1 okul.
Burkina Faso: 1 okul.
Gana: 1 okul.
Togo: 1 okul.
Nijerya: 4 okul, kültür merkezi.
Kamerun: 1 okul.
Orta Asya Cumhuriyeti: 1 okul.
Kongo: 1 okul.
Uganda: 1 okul.
Kenya: 4 okul.
Tanzanya: Eğitim kompleksi. (Dispanserleri, spor salonları olan kompleks ilköğretim okulu ve liseyi kapsıyor.)
Malavi: 1 okul.
Mozambik: 1 okul.
Madagaskar: 1 okul, 1 kültür merkezi.
Güney Afrika: 4 okul.

Asya

Kazakistan: 29 okul.
Tacikistan: 13 okul.
Kırgızistan: 12 okul.
Türkmenistan: 20 okul.
Özbekistan: 1 okul.
Afganistan: 4 okul.
Pakistan: 6 okul, 1 kültür merkezi.
Hindistan: 3 okul, 1 dil kursu.
Nepal: 1 okul.
Bangladeş: 4 okul.
Moğolistan: 4 okul.
Japonya: 1 okul, 5 dil okulu, kültür merkezleri.
Güney Kore: 1 kültür merkezi.
Malezya: 1 okul.
Vietnam: 1 okul.
Kamboçya: 2 okul.
Burma: 2 okul.
Tayland: 3 okul.
Irak: 4 kolej.
Israil: Kültür merkezi.
Yemen: 1 okul.

Okyanusya

Avustralya: 7 okul.
Endonezya: 4 okul.
Filipinler: 4 okul.



Sonuç olarak ortaya çıkan soruların ana merkezine şu soru oturuyor!!
Fethullah Gülen kimdir ve kime hizmet etmektedir?
Bu soruya cevap bulmak hepimizin boynunun borcudur...


Saygı ve sevgilerle..

TTK ve Y
 

Dr.Yalnızefe

Dost Üyeler
Katılım
18 Şub 2008
Mesajlar
1,339
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: Kâğıt Parçasındaki Belge

Ana konuya bir başka katkı olarak da Fetullah Gülen hakkında yayınlanmış eski bir yazıyı da buraya aktarıyorum.. Aktarmamın sebebi ise bir tek kişinin bir devlet kadar geniş bir güce nasıl sahip olabileceğini hep beraber irdelemektir. Malumunuz bahsi geçen kişi,kendi tarafından bir zamanların "Büyük Şeytan"ı olarak adlandırılan ABD'de yaşamaktadır.Dolayısıyla da arkasındaki büyük maddi ve siyasi gücün adresini tahmin etmek hiç de zor değildir.



FETULLAH GÜLEN’İN EĞİTİM FAALİYETLERİ



1970'lerde Türkiye'de eğitim faaliyetlerine adım atan Fethullah Gülen hareketi, çok da uzun olmayan bir süreçte hedefine yaklaştı: Bugün 91 ülkedeki 500'ü aşkın okulun sarı, siyah, beyaz, 100 binden fazla öğrencisi var. Öğrencilerin kısa sürede Türkçe'yi öğrendiği bu okulların bazılarında milli eğitim müfredatı bile uygulanıyor. Bulunduğu ülkenin yönetimi karşı çıkmadığı sürece dersler de Türkiye'deki gibi öğrenci andıyla başlıyor. Fethullah Gülen ise gelinen noktayı gurur dolu bir güvenle Yeni Aktüel'e şöyle özetliyor: "Birkaç yere henüz girilemedi. Iran, Suriye, Suudi Arabistan gibi..."

Bugüne dek hakkındaki tartışmalarla sık sık gündeme gelen Fethullah Gülen'in en çarpıcı özelliği, Türkiye'de ve dünyanın pek çok yerinde adıyla anılan okullar. Fethullah Gülen 1970'lerden itibaren kendisini izleyenleri eğitime yatırım yapmaya çağırdı. Bunun sonucu ilk adım 1979'da atıldı ve Akyazılı Orta ve Yüksek Eğitim Vakfı'nın idaresinde Izmir'de ilk üniversiteye hazırlık kursu açıldı. Bunu liselerin, üniversitelerin takip etmesiyle, eğitim kurumları tüm Türkiye'ye yayıldı.



Hareket 1991’de Sovyetler Birliği dağıldığında eğitim konusunda 10 yıllık bir deneyime sahipti. Ayrıca daha Sovyetler Birliği dağılmadan Gülen’e yakın bazı isimler Orta Asya’da okul açmanın yollarını araştırmaya başlamıştı. Türkiye’nin her yanında, yurtdışında okullar açmak üzere vakıflar ve şirketler kuruldu; tıpkı Başkent Eğitim Şirketi, Silm Anonim Şirketi gibi. 1997’de başlayan 28 Şubat süreci bile yurtdışındaki okullara yönelik siyasi desteği azaltmadı.

Fethullah Gülen de hızla yayılan bu okullarla ilgili olarak Yeni Aktüel’e yaptığı değerlendirmede o zaman bu atılımın yapılması gerektiğini şöyle açıklıyor: “Rusya’nın çözülmesinden yıllar önce oradaki soydaşlarımız adına senelerce hicran ve hasretle gözyaşı döktüm… Diğer taraftan eğer bu insanların eğitimle imdatlarına biz koşmasaydık başkaları koşacaktı. Acele etmek gerekiyordu. Devletimiz o dönemde iç kargaşa ve kavgalarla boğuştuğundan enerjisini buralara aktaramadı…”

Gülen’in ‘tavsiyelerine’ uyarak öncelikle Orta Asya’ya ‘hicret eden’ Türk eğitimciler ve işadamlarıysa, bu bölgede başladıkları eğitim faaliyetlerini zamanla dünyanın her yanına taşıdı. Artık Japonya’dan ABD’ye kadar geniş bir coğrafyada faaliyet gösteriyorlar. Bugün gelinen noktada Gülen’in takipçileri, beş kıtada 500’ü aşkın eğitim kurumu açmış durumda. Yüksek standartlı bir eğitim verilen okullardaki Türk eğitimci kadrosunun nitelikleri de üst düzeyde. Bu okulların öğrencileriyse ülkelerinin eğitim standartlarının çok üzerinde imkânlara sahip. Bu sayede Ingiliz ve Türkçe’ye vakıf olabildikleri gibi matematik, fizik, kimya gibi derslerde de ulusal ve uluslararası başarılar elde ediyorlar.






Dünyanın çeşitli yerlerinde ve özellikle de Afrika’daki okulları konu alan, gazeteci Tuncay Opçin’in hazırlık aşamasındaki kitabına; Milli Eğitim Bakanlığı’nın ilgili genel müdürlüğünce hazırlanan, yurt dışındaki özel öğretim kurumlarıyla ilgili çalışmalara ve Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın verilerine bakıldığında konunun ne denli çarpıcı olduğu da ortaya çıkıyor…

91 ülkeye yayılan bu okul, kültür merkezi, dil kursu ve üniversitelerde dört bin öğretmen görev yapıyor, farklı uluslardan 100 bin öğrenci eğitim görüyor. Sadece Afrika’daki 27 ülkede yaklaşık 15 bin öğrenci Türkler tarafından açılan okullarda okuyor.

Zaman zaman Türkiye’de yoğun olarak eleştirilse de, sadece Afrika’da değil dünyanın dört yanında pek çok veli, çocuğunun Gülen okullarında öğrenim görmesinden memnun. Okulların büyük bölümünün paralı olmasına karşın öğrenci bulmakta güçlük çekilmemesinin nedeniyse sadece eğitim kalitesi değil. Bu okulların öğrencilerinin dünya gençliğinin büyüyen belası içki ve uyuşturucudan uzak durması da itibarın sebepleri arasında.

Okullar paralı, ama yoksul ve zeki öğrencilere burs olanağı da var. Okulların bir başka dikkat çeken özelliğiyse veliler arasında üst düzey yöneticilerin çokluğu. Örneğin Kenya Yargıtay Başkanı Muhammed Emin Amin’in, Malavi Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Muhammed Kuleysi’nin çocukları bu okullarda okuyup Türkçe öğreniyor. Orta Asya’daki devlet erkânı da çocukları için Gülen’in okullarını tercih ediyor. Bu bölgedeki okulları inceleyip bir de kitap yazan Bayram Balcı’nın bir diğer eleştirisi Orta Asya’da eğitimin kızlardan çok erkeklere verilmesi yüzünden cinsler arasında ayrım güdüldüğü yönünde. Farklı ülkelerindeki okulların Yeni Aktüel’e konuşan yöneticileriyse bir başka noktanın altını çiziyor:

Bu okullar açıldıkları ülkelerin koşullarına da ayak uydurmak zorunda. Zaten dikta rejimleriyle yöneltilen ülkelerden demokrasilere ortak başarının sırlarından biri de bu. Nitekim cinsiyet ayrımcılığı eleştirisi dünyadaki tüm okullar için geçerli değil. Iran, Suriye ve Suudi Arabistan gibi bazı ülkelere girilemediğinin altını çizen Fethullah Gülen, okullarla ilgili girişimde bulunanların menfaat beklemediğini belirtirken bu sayede kurulan köprünün iyi değerlendirilmesi halinde Türkiye için ekonomik ve siyasi faydalar sağlanabileceğini de ekliyor. Zira Türk okullarıyla Türk şirketlerinin yurtdışındaki faaliyetleri arasında paralellik göze çarpıyor. Örneğin okulların ardından Türk işadamları Güney Afrika Cumhuriyeti’nde milyonlarca dolarlık bir battaniye pazarını ele geçirdi. Nijerya’da Türk müteahhitler milyonlarca dolarlık ihaleler almaya başladı. Gülen’e yakın isimler son dönemde yaşanan turist patlamasında da okulların payı olduğunu vurguluyor.

Kara Afrika’ya Eğitim Işığı


Fethullah Gülen’in eğitim seferberliğinin sürdürüldüğü kıtalardan biri, 54 ülkede 800 milyondan fazla insanın yaşadığı Afrika. 90’lı yılların sonunda kara kıtaya açılan hareket bugün çok başarılı bir düzeye ulaştı; 27 ülkedeki 38 okulda 15 binden fazla öğrenci görüyor. Yüksek kalitede eğitim sunulan bu okullar kıtada büyük itibara sahip. Örneğin Güney Afrika’nın Johannesburg kentindeki okula önceki yıl 800 kişi başvurdu. Fakat içlerinden sadece 21’i okuma hakkı kazandı.

Malavi’de de 2001 yılında açılan okula başvuran 250 adaydan sınavda başarılı olan 30’u alındı. Üstelik talepteki yoğunluk okulların ücretli olmasına rağmen değişmiyor. Okulların ücretleri bulundukları ülkedeki koşullara göre belirleniyor. Afrika ölçütlerine göre zengin sayılabilecek Kenya’da lise bölümü için yıllık 1500 dolar talep edilirken daha fakir bir ülke olan Malavi’de ücret 700 dolara kadar düşüyor.




Afrikalı yöneticilerin de çocuklarını gönderdiği Gülen’in adıyla anılan okulların yerel yöneticilerle ilişkisi bundan ibaret değil. Kurulma aşamasında da yerel yöneticiler devreye giriyor. Tanzanya’nın bağımsızlığında büyük payı olan lider Julius Kambarage Nyerere’nin sağ kolu Ali Tambwe, bu ülkedeki Türk okulunun bağlı olduğu vakfın kurucuları arasında. Okul kurmak için Türkler’i Tanzanya’ya davet edense 90’ların ilk yarısında cumhurbaşkanlığı yapan Ali Hassan Mwingi. Mozambik’teki okulun kurucusu Sezai Kara’nın yakın olduğu isimlerden biri, bir dönem cumhurbaşkanlığı için adı geçen Amade Camal. Sezai Kara başkent Maputo’daki camide Cuma namazı kılan tek beyaz olması sayesinde Camal ile tanışmış. Kenya’daki okulları kurmak için girişimde bulunan Mehmet Gül de bu ülkenin önde gelen Müslüman ailelerinden birinin kızı olan Ümmü Gülsüm’ün ODTÜ’den sınıf arkadaşı.

Kenya’daki Türk okulunu destekleyen vakfın başkanı Said Kaya, Türk öğretmenlere ilişkin ilginç bir bilgiyi de aktarıyor; zira öğretmenlerin çoğu üniversiteden devre arkadaşı. Kaya’ya göre zaten arkadaş olmasalar Afrika gibi bir mahrumiyet bölgesinde çalışmayı kolay kolay kabul etmezlerdi.

Okullardaki kadrolu Türkler öğretmenlerden ibaret değil. Afrika ülkelerine bir yandan üniversite eğitimini sürdürmek, bir yandan da okullarda belletmenlik yapmak için giden Türk gençleri de var. Öğrencilerle ayrı yatakhaneleri paylaşıyor. Mesela Kenya’da bu görevi yapan Erkan Cüce “Bir keresinde öğrenciler beyazlar hakkında olumsuz konuşuyordu. Neden benim yanımda beyazlara küfrediyorsunuz’ diye sordum. Yanıt olarak bana ‘Aman hocam, senin sadece tenin beyaz. Sen bizdensin, Afrikalı’sın dediler” diye anlatıyor. Kenya’da Türk öğretmenler halkla epey yakınlaşmış durumda. Öyle ki, yerel halkın kullandığı dolmuş benzeri kalabalık ulaşım araca Matatu’lara binen ilk beyazlar Türk. Bu yüzden onlara ‘fakir beyazlar’da deniyor.


Tango Diyarına Mehter Okulu

Uzun süredir Fethullah Gülen’in izinde eğitim faaliyeti içinde yer alan Dr. Ali Bayram son dönemde sık sık Güney Amerika’ya gidiyor. Bayram’ın verdiği bilgiye göre Gülen’i izleyenlerin Güney Amerika’daki faaliyetleri bir iki yıl önce başladı ve şimdilik kültür merkezleriyle sınırlı. Bolivya’nın Cochabamba kentinde, Arjantin’in başkenti Buenos Aires’te, Şili’nin başkenti Santiago’da, Brezilya’nın ekonomik başkenti Sao Paulo’da Türk kültür merkezleri bulunuyor. Venezüela’da da merkez açılması yönünde gelen talep değerlendiriliyor. Kültür merkezlerinin hepsi küçük çaplı. Her birinde ortalama 30-40 öğrenci var. Öğretmen sayısı da bir elin parmakları kadar. Ancak Arjantin’deki durum yakında değişecek. Zira martta Buenos Aires’te Güney Amerika’daki ilk okul açılacak. Dolayısıyla öğrenci ve öğretmen sayısı artacak.

Bayram, Güney Amerika’da Türk kültürüne büyük merak olduğunu ve çeşitli yaş gruplarından, çeşitli sosyo-kültürel ortamlardan kimselerin bu merkezlere kaydolduğunu aktarıyor. Kız-erkek ayrımı yapılmadan kabul edilen öğrencilere Türkçe dil eğitiminin yanı sıra Türk kültürünü tanıtıcı dersler de veriliyor; turistik değerleri anlatıyorlar.

Merkezlere katılım ücretli. Arjantin’de açılacak okul da paralı olacak. Ingilizce eğitim verilecek okulda Türkçe seçmeli ders olarak okutulacak.

Hareketin Kuzey Amerika’daki faaliyetleri ise daha eski. ABD’de 50 şehirde kültür merkezi bulunuyor. Bu merkezler özellikle yemekleriyle ünlü ve zaman zaman Türk yemekleri haftası düzenleniyor, Türkçe kursları organize ediliyor. ABD’ye ilişkin en önemli bilgiyi gazeteci Tuncay Opçin veriyor. Bu ülkede Gülen’e sempati besleyen 20 bin öğrenci var. Bunların çoğunluğunu Türkiye’den lisans ve lisan üstü eğitim için gidenler oluşturuyor. Gülen taraftarları ABD’nin kuzeyinde beş okul açmış durumda. Buralarda ağırlıklı olarak Türk öğrencilere eğitim veriliyor. Altı yıldır ABD’de yaşayan Fethullah Gülen de bu ülkede faaliyet gösteren Mevlana Forumu’nun onursal başkanı.

Kanada’da kültür merkezleri, Meksika’da ise hem kültür merkezi, hem okul var. Meksika’nın başkenti Meksico City ’de açılan okul geçen yıl öğrenime başladı ve otuza yakın öğrenciye sahip. Orta Amerika’nın diğer ülkelerindeyse Gülen grubunun herhangi bir faaliyeti yok; şimdilik. Zira Orta Amerika’dan da yeni okul talepleri yükselmeye başladı.


Orta Asya’da 40 Bin Öğrenci

Fethullah Gülen hareketinin eğitim seferberliğinin başladığı ve en güçlü olduğu coğrafya, Orta Asya. Milli Eğitim Bakanlığı’nın verileriyle bugün bölgede 40 bin öğrenci Türk okullarında eğitim görüyor.




Bölgede eğitim seferberliğinin en başarılı ülkesiyse Kazakistan. 1992’de bu ülkeye giden Türkler tarafından iki yıl içinde 29 lise açıldı, dört yıl sonra da Süleyman Demirel Üniversitesi faaliyete geçti. Arap edebiyatı doktoru Ali Bayram’ın çalışmaları da Kazakistan’daki başarıda önemli bir rol oynadı. Gazeteci Tuncay Opçin, 1992 yılında dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın Bayram için Kazak lider Nursultan Nazarbayev’e referans mektubu yazmasından sonra Gülen’i izleyenlerin bu ülkede rahat çalışma olanağı bulduğunu belirtiyor. Öyle ki Bayram, Kazakistan Parlamentosu’nun Milli Eğitim Komisyonu fahri üyeliğine kadar yükselmeyi başardı. Kazaklar artık yurtdışından gelip eğitim alanında yatırım yapmak isteyenler için onay vermeden önce Bayram’ın görüşünü alıyordu.

Bir diğer Orta Asya ülkesi Kırgızistan’da ilk Türk okulları 1992-1994 arasında açıldı. Çok başarılı olan bu okulların sayısı, 90’ların sonunda gelindiğinde 12’ye yükselmişti. Bu okullarda Ingilizce, Türkçe, Kırgızca ve Rusça eğitim veriliyor. Okullardan biri Alada Üniversitesi. Kırgız-Türk Okulları Genel Müdürü Yücel Bozkurt, öğrencilerine sadece eğitim vermediklerini, Türk örf ve adetlerini öğrettiklerini belirtiyor. Bunun sonucunda öğrencilerin ailelerinde bağlar dahi güçlenmiş, hatta ayrılmış olan anne-babalardan 30-35’i yeniden birleşmiş.

Türkmenistan’daki okulların da 13 yıllık geçmişi bulunuyor. Buradaki 20 Türk okullundan son beşi Türkmenistan Devlet Başkanı Saparmurat Türkmenbaşı’nın özel isteği üzerine açıldı. Türk eğitim kurumları arasında başkent Aşkabad’daki Uluslararası Türkmen-Türk Üniversitesi de bulunuyor. Türkmenbaşı okullardan o kadar memnun ki, bu kurumlara maddi yardımda bulunanlara Türkmen vatandaşlığı verdi.

Hareketin baltayı taşa vurduğu ülkeyse Özbekistan. Bu ülkede 18 Türk okulu bulunuyor. 1995’te muhalif Özbek lider Muhammed Salih, Gülen’e yakın Zaman Gazetesi’ni ziyaret edince okullar kapatıldı. Özbek lider Islam Kerimov ancak dönemin Başbakanı Tansu Çiller devreye girince geri adım attı. Iki yıl sonra Türkiye’de Refahyol Hükümeti döneminde ‘laiklik krizi’ yaşanınca okullar yine dara düştü. Kerimov Türk okullarının ‘Nur tarikatı tarafından kurulduğunu’ gerekçe göstererek 1998’de kapattı. Açık kalan tek okul ise başkent Taşkent’teki International School.

Okyanusu Engelden Saymadılar

Fethullah Gülen takipçilerinin Asya-Pasifik bölgesine yönelik ilgisi 1993 yılına kadar uzanıyor. Bu tarihte Avustralya’da ilk Türk okulu açıldı. Altın Nesil Vakfı’nın öncülüğündeki okulların bugün ulaştığı sayı yedi. Buradaki okullar öncelikle 150 bin Türk göçmene sesleniyor. Eğitimin hedefiyse öğrenim çağına gelen Türk çocuklarının asimile olmasını engellemek ve Türkçe’yi öğrenmelerini sağlamak.

Asya-Pasifik bölgesinde Filipinler, Endonezya, Japonya, Güney Kore, Malezya, Burma, Kamboçya, Tayland, Vietnam ve Malezya’da da Türk eğitim kurumları bulunuyor. Bunların bazıları lise düzeyinde, bazıları da sadece kültür merkezi seviyesinde.

Japonya’da da Gülen’le anılan uluslar arası bir okul var. Geçen yıl 30 öğrenciyle faaliyete geçen okul, dünya çapındaki tüm uluslar arası okulların bağlı olduğu ECIS’e kayıtlı. Japonya’daki dil okullarıyla kültür merkezlerinin varlığı ise çok eskilere dayanıyor. Buradaki beş dil okulunda Türkçe öğrenenlerin sayısı yedi binin üzerinde. Bunlardan 250’si konuk öğrenci olarak Türkiye’ye gelip Türk ailelerin yanında kaldı. Japonya’nın belli başlı tüm kentlerinde de Türk kültür merkezleri bulunduğu belirtiliyor.

Yeni Aktüel’e konuşan, Filipinler’deki okulların koordinatörü Tevfik Aydınlıoğlu bu ülkede dört okul bulunduğunu söylüyor. Buralarda 600’e yakın öğrenci eğitim görüyor. Aydınlınoğlu, Filipinliler’in yurt dışına gidip hizmet sektöründe çalışmak istediğini, gençlerin pek çoğunun Amerika hayalleri kurduğunu belirtiyor. Ardından da öğrencilerine özgüven kazanıp başka alanlarda çalışmaları için telkinde bulunduklarını aktarıyor.


Kıta Kıta, Ülke Ülke Gülen’in Üniversite, Kolej ve Eğitim Merkezleri:

K. Amerika

Kanada: Dil kursları.
ABD: 5 Özel okul, 50’nin üzerinde kültür merkezi.
Meksika: 1 okul ve kültür merkezi.

G. Amerika

Kolombiya: 1 kültür merkezi.
Bolivya: 1 kültür merkezi.
Şili: 1 kültür merkezi.
Arjantin: 1 kültür merkezi.
Brezilya: 1 kültür merkezi.

Avrupa

Azerbaycan: 12 okul.
Gürcistan: 3 okul.
Rusya Federasyonu: 6 okul.
Ukrayna: 2 okul.
Moldova: 2 okul.
Litvanya: 1 kültür merkezi.
Letonya: 1 kültür merkezi.
Estonya: 1 kültür merkezi.
Romanya: 4 okul.
Bulgaristan: 3 okul.
Makedonya: 4 okul.
Arnavutluk: 4 okul.
Bosna-Hersek: 2 okul.
Macaristan: 1 dil okulu, 1 kültür merkezi.
Slovakya: 1 kültür merkezi.
Çek Cumhuriyeti: 1 kültür merkezi.
Polonya: 1 kültür merkezi.
Almanya: 3 okul, dil okulları ve kültür merkezleri.
Avusturya: 1 dil okulu.
Italya: 1 kültür merkezi.
Isviçre: Öğrenci yurdu ve kültür merkezi.
Hollanda: Öğrenci yurdu ve kültür merkezi.
Belçika: Öğrenci yurdu, dil okulu ve kültür merkezi.
Fransa: Kültür merkezi ve dil kursu.
Danimarka: Dil kursu ve kültür merkezi.
Beyaz Rusya: 1 dil okulu.
Norveç: Dil kursu ve kültür merkezi.
Isveç: Dil kursu ve kültür merkezi.
Finlandiya: 1 kolej, dil kursu ve kültür merkezi.
Ingiltere: Öğrenci yurdu, dil okulu, kültür merkezi.
Portekiz: 1 kültür merkezi.
Ispanya: Kültür merkezi ve dil kursu.

Afrika

Fas: 4 okul.
Cezayir: Dil okulu.
Mısır: Dil okulu ve öğrenci evleri.
Moritanya: 1 okul.
Mali: 1 okul.
Nijer: 1 okul.
Çad: 1 okul.
Sudan: 2 okul.
Etiyopya: 1 okul.
Senegal: 1 okul.
Gambiya: 1 okul.
Gine Bissau: 1 okul.
Gine: 1 okul.
Burkina Faso: 1 okul.
Gana: 1 okul.
Togo: 1 okul.
Nijerya: 4 okul, kültür merkezi.
Kamerun: 1 okul.
Orta Asya Cumhuriyeti: 1 okul.
Kongo: 1 okul.
Uganda: 1 okul.
Kenya: 4 okul.
Tanzanya: Eğitim kompleksi. (Dispanserleri, spor salonları olan kompleks ilköğretim okulu ve liseyi kapsıyor.)
Malavi: 1 okul.
Mozambik: 1 okul.
Madagaskar: 1 okul, 1 kültür merkezi.
Güney Afrika: 4 okul.

Asya

Kazakistan: 29 okul.
Tacikistan: 13 okul.
Kırgızistan: 12 okul.
Türkmenistan: 20 okul.
Özbekistan: 1 okul.
Afganistan: 4 okul.
Pakistan: 6 okul, 1 kültür merkezi.
Hindistan: 3 okul, 1 dil kursu.
Nepal: 1 okul.
Bangladeş: 4 okul.
Moğolistan: 4 okul.
Japonya: 1 okul, 5 dil okulu, kültür merkezleri.
Güney Kore: 1 kültür merkezi.
Malezya: 1 okul.
Vietnam: 1 okul.
Kamboçya: 2 okul.
Burma: 2 okul.
Tayland: 3 okul.
Irak: 4 kolej.
Israil: Kültür merkezi.
Yemen: 1 okul.

Okyanusya

Avustralya: 7 okul.
Endonezya: 4 okul.
Filipinler: 4 okul.



Sonuç olarak ortaya çıkan soruların ana merkezine şu soru oturuyor!!
Fethullah Gülen kimdir ve kime hizmet etmektedir?
Bu soruya cevap bulmak hepimizin boynunun borcudur...


Saygı ve sevgilerle..

TTK ve Y
 

Beysam42

Dost Üyeler
Katılım
24 May 2009
Mesajlar
42
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: Kâğıt Parçasındaki Belge

Hiç kimsenin İslamla sorunu yok, hiç kimsenin telaşa kapılmasına gerek yok. Gerçi Levent Akıncı arkadaşımız bu konuda gereken yanıtı vermiş. Bende acizane işin ucundan tutayım dedim ve bakın! İslam ulvi bir olaydır; milliyetçilik ise ırki bir kimliktir. Her kim olursa olsun, Müslüman olmak için kelimeyi şahadet getirmek yeterlidir. Bu kar Afrikalı olur , beyaz Nordik olur, patlıcan rengi Avustralyalı olu, Çinli olur. Lakin Türk olmak için Irktan gelmek gerekir. Türk vatandadaşı olmak başka bir şey; Türk olmak başka bir şey. Mesela adamın soy adı "Türk" ama kendi Türk düşmanı!

Demem şu ki; bu milleti İslamla milliyetçilik arasında yolunu bulamaz hale sokanlar utansın derim...
 

Levent Akıncı

Onursal Üye
Katılım
12 Eyl 2008
Mesajlar
49
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: Kâğıt Parçasındaki Belge

Hocam, kimdir ve kime hizmet etmektedir sorusu ile biten bu bilgilendirme yazınızı el hak cevaplayacağım. Polemik, şimdi nasıl olmadı ise sonra da olmayacağını umuyorum. Amacımız bilgilenmek ise herkes görüşünü ve bilgisini tabii sunacak. Sunacak ama kanıtı ile inandırıcılığı olmak şartı ile. Özgün,tamamlayıcı bilgileriniz için ayrıca teşekkürlerimi sunuyorum, malum cemaat teşkilatlanmasının boyutunu gözler önüne seriyor. Yazının uzun olmamasını ve kimseyi sıkmamasını arzu ettiğim için bu bilgileri koymadım. Fakat sitemizin üyelerindeki bilgi birikimi sayenizde bu surette görünmüş oldu, Bülent bey bildiğimiz katkısını yaparken Beysam 42'den gelen kanıt bilgilere de ayrıca teşekkürler. Sevgi ve saygılar.
 
Son düzenleme:

vatanperver

New member
Katılım
22 Ocak 2009
Mesajlar
4
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: Kâğıt Parçasındaki Belge

Sevgili kibris1974 yöneticileri ve üyeleri,

Düzmece belgenin Amerika'da, FBI'nin arazisindeki bir köşkte semizletilen Fethullah Gülen ve işbirlikçileri tarafından hazırlandığı artık o kadar net bir biçimde ortaya çıktı ki... Bu işleri onlar tarafından tezgâhladığını gösteren en açık delil; sözde belgeler(!)in hep aynı gazetede, aynı muhabir tarafından yayınlanması ve hemen ertesi gün, belgenin daha sahte mi gerçek mi olduğu bile ispatlanmadan özellikle bu grubun gazete ve kanallarında saldırgan bir linç girişiminin başlatılmasıdır. Akıldan zerre kadar nasip alan biri, "mal bulmuş mağribî" misâli, âdetâ "Ben hazırladım!" dercesine bu sözde belgeye yapışıp kalanların, ısrarla "Doğru" diye yutturmaya çalışanların kim olduğuna ve arkalarında kimlerin bulunduğuna bakınca, bu işlerin kim tarafından tezgâhlandığını anlamakta da güçlük çekmez!..
Bu fitnebaz güruh; benim yıllardır tanıdığım ve kitaplarını okuduğum, yaklaşık 30 yıldan beri dinimizi ve vatanımızı parçalayan bu gibi bölücü gruplarla çekinmeden mücâdele eden muhterem bir din âlimini, Ömer ÖNGÜT Hoca'yı uydurdukları sahte belgenin içine sokuşturarak kinlerini tatmin etmeye kalkışmışlardır.
Muhterem Ömer ÖNGÜT on yılı aşkın bir süredir, Kur'an Âyet'leri ve Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) Hadis'leri ile, yüce dinimizi çıkarlarına âlet eden ve güzel vatanımızı parçalayan bu bölücü gürûhun üzerine sert ve keskin bir biçimde gitmesiyle tanınmaktadır.
Bu zâtın, Türk ordusunu ve vatanperver insanları yıpratmaya kalkışan bu Amerikan uşaklarının uydurdukları çirkin iftirâlara "Hakikat Dergisi"nde verdiği muhteşem cevâba aşağıdaki linkten ulaşılabilir:

http://www.hakikat.com/
 

Kartal Gözü

Dost Üyeler
Katılım
6 Eki 2008
Mesajlar
1,388
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: Kâğıt Parçasındaki Belge

Vatanperver keşke sayın hocamızın yazısını yayınlayarak link verseydiniz.
 
Üst