Kerkük’te Referandum Süreci

Volkan

-Otağ Hanı-
Katılım
20 Haz 2008
Mesajlar
969
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Altaylar
Kerkük önemli bir şehir… Tüm dünyanın yanında Irak Bölgesel Kürt Yönetimi’nin gözü de bu kentte… Dünya petrol rezervinin %4’ü Kerkük ve civarından elde edilirken, bu oran Irak’ın ürettiği petrolün de %50’sini oluşturuyor.

Bölgesel Kürt Yönetimi’nin Kerkük’ü kontrol altına alması, petrolün kontrolüne sahip olmasına; bu da özerkliklerini daha da sağlamlaştırmalarına neden olacaktır.[1] Kenti ele geçirmek ve yönetimlerinin altına sokabilmek için de kentte bir referandumun yapılmasında diretmektedirler.

Bölgesel Kürt Yönetimi’nin referandum isteği ve süreci ilk etapta Irak Geçici Anayasası’nın 58. maddesiyle başlamıştır. Bu maddeye göre, Saddam döneminde Araplaştırma politikasının neden olduğu zararlar karşılanacak, kentin etnik haritası çıkarılacak, Kerkük’te yerlerinden sürülenlerin geri dönmesi sağlanacak, dönemeyen ya da dönmek istemeyenler tazmin edilecek ve son olarak kentte bir nüfus sayımı yapılacaktı. Kentin nihai statüsü ise, yani hangi bölgeye bağlı olacağı ise, Irak Kalıcı Anayasası’na bırakılıyordu. Kürtler bu maddeyi kendi lehlerine kullanmış ve kente yoğun şekilde Kürt göçü olmuştur. ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Richard Boucher de 58. maddenin uygulanmasını desteklediklerini açıklayarak bu Kürt göçüne dolaylı olarak destek vermiştir.[2]

Göçün kentteki ilk olumsuz etkileri 30 Ocak 2005 genel seçimlerinde kendini göstermiştir.[3] 58. madde öne sürülerek ve Talabani ile Barzani’nin seçimlere girmemekle ABD’yi tehdidi sonucu 70 bin Kürt göçmen Kerkük’teki seçmen listelerine kaydedilmiştir. Bunun yanında Birleşmiş Milletler gıda karnelerinin sahteleri Bölgesel Kürt Yönetimi tarafından bastırılıp, kentteki Kürt göçmenlere dağıtılınca savaşın ardından kente göç eden 300 bine yakın Kürt, fiilen kente yerleşmiş olmuştu.[4]

Ancak 58. maddenin uygulanması için kurulan komisyon çalışmalarına başlayamamış ve nüfus sayımı gerçekleşememiştir. Kürtler bu durumu da kendi lehlerine çevirmeye çalışmış, maddenin yerine getirilmediği için Kerkük seçimlerinin ertelenmesi gerektiğini öne sürmüşler, ancak bu talepleri Irak Geçici Hükümeti tarafından reddedilmiştir. Bunun üzerine Bölgesel Kürt Yönetimi seçimlere ağırlık vermiş ve Irak’ın kuzeyinden getirilen ve Kerkük’te oy kullanma hakkı olmayan 120 bin Kürt seçmenin kaydı yaptırılmıştır.[5]

30 Ocak 2005 genel seçimi gerçekleşmiş ve kentin demografik yapısıyla oynayan ve seçimlere hile karıştıran[6] Bölgesel Kürt Yönetimi kentteki oyların yüzde %60’ına yakınını almıştır. Seçimde alınan yüksek oyları öne süren Kürtler, Kerkük’ün bir Kürt şehri olduğunu ve Kürdistan’a ait olduğunu iddia etmeye başlamış, ancak Irak Geçici Anayasası’nın 53. maddesinde belirtilen Kerkük ve Bağdat’ın herhangi bir bölgesel yönetime bağlanamayacağı maddesi sebebiyle bu girişimleri sonuçsuz kalmıştır.[7]

Anayasada her ne kadar böyle belirtilse de, genel seçimlerden 1 ay sonra kentin güvenliği ABD tarafından, peşmergelerden oluşan Irak Ulusal Muhafızlarına devredilmiştir.[8]

30 Ocak 2005 genel seçimlerinden galip çıkan Şii Yönetimin, hükümet kurmak için, Kürtlerin desteğine ihtiyacı vardı. Bölgesel Kürt Yönetimi de destek için şartlarını sıralamış ve bu şartlar içinde Kerkük’ün bölgesel yönetime bağlanması da yer almıştı.[9] Ancak Şii Yönetim, Kürtlerin bu isteğini reddetmiş ve yapılan pazarlıklar sonucu, Kerkük konusunda 58. maddenin yürürlükte kalması ve nihai kararın da yeni parlamentonun hazırlayacağı ve yıl sonunda referandumla halka sunulacak Irak Kalıcı Anayasası’nda belirleneceği kararlaştırılmıştır.[10]

2005 yılı sonunda yapılması planlanan ikinci genel seçimlere kadar, Kürtlerin kentteki baskısı fiilen artmıştır. Kentte bulunan peşmerge sayısı arttırılmış; Kürt göçmenler Irak’ın kuzeyinden getirilerek Kerkük’teki Türkmen arazilerine yerleştirilmiştir. Türkmen ve Arapların kenti terk etmelerini sağlamak için de baskı giderek artmıştır. Türkmen ve Arap mahallelerinde sık sık patlama, adam kaçırma ve cinayetler, arama adı altında evlere baskınlar ve suçsuz yere tutuklama olayları giderek artmıştır.

Irak Ulusal Meclisi’nde de Irak Kalıcı Anayasası ile ilgili çalışmalar sürdürülmüş ve Anayasa 15 Ekim 2005’te referandumla halk oyuna sunulmuştur. Anayasanın Kerkük ile ilgili olan 140.maddesi, 58.maddenin devamı niteliğindeydi ve kentte bir referandum yapılmasını öngörülüyordu.

140.madde, üç aşamadan oluşmaktaydı. İlk aşamada kentin normalleştirilmesi Mart 2007 sonuna kadar tamamlanacaktı. Normalleştirme tamamlandıktan sonra ikinci aşamada kentte bir nüfus sayımı gerçekleşecek ve son aşamada ise, 2007 yılı sonunda referandumla Kerkük halkına Bölgesel Kürt Yönetimi’ne bağlanmak isteyip istemedikleri sorulacaktı.[11]

Referandumun yapılması durumunda kentten “evet” oyu çıkacağına kesin gözüyle bakılıyordu. Çünkü kentin güvenliği Irak üniformalı peşmergelere bırakılmıştı ve Kürt göçü aralıksız devam ediyordu. Irak Yüksek Seçim Kurulu’nun verdiği rakamlar da, Kerkük’ün değişimini gözler önüne seriyordu: 580 bin seçmen kaydı, 712 bine yükselmiş; 850 bin olan nüfus da 1 milyon 40 bine çıkmıştı.

Bu sebeplerle Türkmenler Kalıcı Anayasa Referandumu’na “hayır” deme kararı almışlardı. Ancak Anayasa referandumunda kentten %62 oranında “evet” oyu çıkmış ve anayasa kabul edilmişti.

15 Aralık 2005’te ikinci genel seçimler yapıldı. Yüksek oy toplayan Şii İttifakının hükümet kurma aşamasında Kürt İttifakının desteğine ihtiyacı vardı ve geçen dönemde yapıldığı gibi bu dönemde de Kürtler Kerkük şartını öne sürmüştü.[12]

2006 yılına girildiğinde kentte Kürtleştirme politikası ABD’nin desteğiyle giderek artmıştı. Kerkük’ün girişinde bulunan devlet arazileri parsellenmiş ve buralara konut yapılarak kuzeyden getirilen Kürtler yerleştirilmeye başlanmıştı.[13] Bu konuda Mayıs 2006’da Uluslararası Kriz Grubu da açıklama yaparak, Kürtlerin kentin kontrolünü ele geçirmeye kararlı olduğunu ve Kürt göçünün aralıksız sürdürüldüğüne dikkat çekmişti.[14]

Haziran 2006’da Irak’ın kuzeyindeki Bölgesel Kürt Yönetimi, bölge anayasası hazırlamış; 5 bölümle 105 maddeden oluşan bu anayasada Kerkük, Kürt bölgesi sınırları içinde tarif edilmiştir. Ayrıca bazı Kürt ilçelerinin kente bağlanacağı belirtilmiştir.[15]

Ağustos 2006’da ise, ABD kentte bir konut projesi başlatmış ve 7 ayrı yerleşim birimi, 8 bin konut yapımı için gerekli parasal desteği vereceklerini, yapılan bu konutlara da kente geri dönenlerin yerleştirileceği belirtilmiştir.[16] Bunun yanında ABD’nin Bağdat Büyükelçisi Zalmay Halilzad bir bildiri yayınlamış ve Kerkük’ün güvenliğinin, tamamı peşmergelerden oluşan Irak 4. Tümeni’ne devredildiğini açıklamıştır.

2006’nın sonunda J. Baker ile L. Hamilton’un hazırladıkları Irak Çalışma Raporu’nda Kerkük’e dikkat çekilerek, referandumun ertelenmesi gerektiği vurgulanmış, ancak Bölgesel Kürt Yönetimi’nin rapora tepkisi sert olmuş ve Bağdat’ta bir araya gelen Talabani ile Barzani 140. maddenin uygulanmasının öncelikli görev olduğunu duyurmuşlardır.[17]

2007 yılına girildiğinde ortaya çıkan tablo şöyleydi: Kente 600 bin Kürt yerleştirilmiş; 227 bin Kürt’ün seçmen kaydı yapılmış; okul, nüfus ve tapu müdürlüklerinin büyük çoğunluğu Kürtlerin eline geçmişti. Tüm bunlar “MİT’in Gizli Kerkük Raporu” şeklinde basına yansıyan kısımlarında da belge ve görüntülerle ortaya konmuştu. 1997’de 860 bin olan Kerkük nüfusu, 2007’de 1 milyon 600 bin olmuştu.[18]

140.madde gereğince Kerkük’te Mart 2007’ye kadar normalleştirme sürecinin tamamlanması gerekiyordu. Ancak Mart ayına girildiğinde 45 bin civarında yapılan başvuruların ancak %10’na bakılabilmiş; bu oranın da sadece %3’ü çözümlenebilmişti. Bunun yanında Bölgesel Kürt Yönetimi’nin kentin demografik yapısını düzeltmek yerine daha da anormalleştirmesi, referandum sürecini iyice çıkmaza sokmuştu.

Birleşmiş Milletler kayıtlarına göre de Kerkük’ten zorla çıkartılanların sayısı 11 bin 800’dür. Ancak kente yerleşen nüfus bu rakamların çok üstündedir. Kente sadece Irak’ın kuzeyinden değil, aynı zamanda Türkiye’den, Suriye’den ve İran’dan Kürt kökenli insanlar yerleştirilmiştir.

Temmuz 2007 yılında yapılması planlanan kentteki nüfus sayımı yapılamamış ve referandum geçerliliğini yitirmiştir. Aralık 2007’ye gelindiğinde ise, Kürtlerin referandum dayatması olduysa da, 140. maddenin geçerliliğini yitirmesi sebebiyle, referandum yapılamamıştır. Türkmenler maddenin geçerliliğini kaybettiğini söylese de, hükümet referandumun 6 ay ertelendiğini açıklamıştır.

2008 yılına girildiğinde, Kerkük sorunu günden güne büyümüş ve kentte çözüm iyice çıkmaza girmişti. Türkmen ve Araplar tarafından desteklenen “Kerkük’e özel bir statü” tanınması fikri, kenti yönetimlerine bağlamaya çalışan Kürtler tarafından sıcak karşılanmamış, referandumun yapılması konusunda ısrarcı olmaları nedeniyle kentin durumu çözüme kavuşturulamamıştı.

Ocak 2008’de Cumhurbaşkanı Gül’ün ABD Başkanı Bush ile görüşmesinde Kerkük konusu gündeme getirilmiş ve Bush’un Kerkük’teki Birleşmiş Milletler sürecine desteğini dile getirmesi, kentin statüsünün BM sahasına kaydırıldığını göstermekteydi.[19] Nitekim Irak Devlet Başkan Yardımcısı Berham Salih de yaptığı açıklamada Kerkük konusunda anayasal bir çözüm aradıklarını ve teknik konularda BM’den yardım istediklerini söylemiştir.[20]

Kerkük’ün statüsünü belirleyecek referandumun anayasada niteliğini kaybetmesine rağmen kente Kürtlerin göçü durmamış ve Irak Devlet Başkanı Talabani de kente sık sık ziyaretler düzenlemeye başlamıştı.[21]

İhtilaflı bölgeler konusunda BM’den yardım istenmesi üzerine BM Irak Özel Temsilcisi Staffan De Mistura çalışmalarına başlamış, UNAMI Kerkük’te bir temsilcilik açmış ve tüm taraflarla birlikte bir sonuca ulaşmak hedeflenmiştir.[22] Ancak asıl amaç Kerkük’te bir referandum yapılmadan kentin çevresindeki bazı bölgelerin aşama aşama Bölgesel Kürt Yönetimi’ne bağlanmasıydı. Buna göre Kürtler referandum ısrarından vazgeçecek ve karşılığında Kerkük ve Musul civarındaki bazı il ve ilçeler Kürt bölgesine dahil edilecekti. Bu da Kürtlerin 140.madde çerçevesinde öngörülen %70’ini elde etmeleri anlamına gelmektedir.[23]

Kerkük’te çözümsüzlük her geçen gün daha da artmaktadır. Kentin güvenlik sorunu yanında belediye hizmetlerinin yetersizliği, gençler arasında yayılan işsizlik ve tüm bu olumsuzluklardan çoğunlukla Türkmen ve Arapların etkilenmesi kenti her an patlamaya hazır bir bomba haline getirmektedir. Kentin en kısa zamanda “özel bir statü”ye sahip olması ve Kerkük’ü Kerküklülerin yönetmesi elzemdir. Kerkük, Irak’ın kalbi; Irak da Ortadoğu’nun kalbidir. Burada meydana gelecek patlama tüm Ortadoğu’yu derinden sarsacaktır.

not alıntıdır.
 
Üst