Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya Chrome kullanmalısınız.
Kıbrıs Davasına Ahlaki Bakış
Tuesday, 11 March 2008
İrfan TOPÇU
Türk denizcilerinin besmeleyle çıktığı günden bu yana Kıbrıs hiç bu kadar yalnız ve zavallı kalmamıştı.
Bülbül sesli hafızların, Allah'u Ekber nidaları, Rum papazlarını bir gece baykuşu gibi, Akdeniz’in karanlık sularında kaybettiği günden bu yana, Kıbrıs merhamete bu kadar muhtaç kalmamıştı. O yeşil ada Allah'ın bir lütfü olarak Türklere bahşedildiği günden bu yana, hiç bu kadar incinmemişti.
Tarihin seyri içerisinde, Türk’ün yüksek merhameti ve adaletine ihanet eden Rumların, o gece baykuşu papazlarının çirkin feryatlarına kulak asarak, kendilerine merhamet, ahlak ve insanlık adına her şeyi veren Türklere karşı kalleşçe saldırılarına bütün dünya sustuğunda,
Rum çetecilerinin, amansızca, alçakça, kalleşçe saldırdığı Kıbrıs Türkleri, silahsız, savunmasız teker teker katledildiğinde, o sessiz dünyanın suskunluğunu yırtan tek ses, Türk askerinin Allah Allah sesleriydi.
Yıllarca Türk askerinin yollarını yaşlı gözlerle bekleyen Kıbrıs türküne artık ne kilise ne de Rum çetecileri dokunamayacaktı. Kıbrıs’a yeniden şeref, adalet ve merhamet gelmişti.
Adada bundan böyle Türk kadınının namusu güvencede olacak, kundaktaki körpe çocuklara mermi sıkılamayacaktı. Mehmetçiğin Allah Allah sesleri, minarelerden okunan ezana, şahin kanadı gibi koruyucu olacaktı. Devlet adamları Kıbrıs davasına sahip çıkacak, o güzelim Türk yurdu, sonsuza kadar Türk askerine emanet edilecekti.
Ama öyle olmuyor. Hem Kıbrıs'ta hem de Türkiye'de birileri, Akdeniz’in karanlık sularına gömülmüş baykuş hüviyetli papazların planlarını uygulamaya başladılar. Yeniden birleşik Kıbrıs safsatası ile kardeşlerimizi Rum’un kucağına itmeye çalışmaktalar. Türk askerinin Kıbrıs’taki varlığını tartışılır hale getirip, adadan askerimizin çekilmesini isteyenler, Kıbrıs barış harekâtından önce adada yapılan, katliamlardan habersiz olamazlar. Gerek Kıbrıs'ta gerekse Türkiye'de, devlet idarecilerinin tamamı o tarihleri hatırlayacak yaştadırlar, kaldı ki onların hatırlamalarından daha önemli olanı, Türk devlet politikasıdır.
Adadan Türk askerinin çıkarılmasına taraftar olan insanlara sorarım, Birleşmiş Milletler dünyanın her yerine Türk askerini davet edince gururla alkışlarsınız da, adada Türk askeri olunca mı rahatsız olursunuz?
Kıbrıs barış harekâtı meşru bir haktan kaynaklanmıştır. Orada Kıbrıslı Türkler ve çıkarma esnasında Mehmetçik kan dökmüştür. Bu dökülen kan Türklere yapılan katliamı önlemiştir. Gerekirse bir o kadar daha dökülür ve o kan Kıbrıs'tan vazgeçenleri boğar.
Son söz; Kıbrıs bizim için stratejik öneminden çok, Türklerin yaşadığı bir yurt olduğu için önemlidir. Oranın, Kars’tan, Kütahya'dan, Rize'den farkı yoktur. Ruslar Kars ve Ardahan'ı istediğinde stratejik önemi olduğu için değil, vatan toprağı olduğu için karşı çıktık ve vermedik, şimdiki halimizden daha zayıf iken.
O dönemin şairleri;
bazı şeyler vardır verilmez,
şeref gibi şan gibi,
Kars gibi Ardahan gibi, demişlerdi.
Biz de diyoruz ki;
bazı şeyler vardır vazgeçilmez,
şeref gibi, şan gibi,
Kıbrıs’ta akan kan gibi.
Bu arada, Şehidin kanı devleti idare edenlerin şerefidir.