Kıbrıs Müzakerelerinde Duraklama Mı, Yoksa;

Salih Mehmet Ersoy

Onursal Üye
Katılım
18 Ağu 2008
Mesajlar
191
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
KKTC
GÜNEŞ DOĞARKEN
Salih Mehmet Ersoy

Kıbrıs Müzakerelerinde Duraklama Mı, Yoksa;

Binbir gece masalını andıran Kıbrıs müzakerelerinde sona doğru gitmekte olduğumuzu anlıyoruz. Neden derseniz, çünkü sağır sultanın dahi duyduğu tek devlet, tek egemenlik ve tek vatandaşlık kavramının taraflarca kabul edildiği bir gerçektir. Ancak bu gerçeği halktan gizlemenin kime ne yararı olduğunu bilmek, bu ülkenin vatandaşı olarak hakkımızdır.

Kimse ama kimse gizli hesap peşinde koşmasın. Kimse Kıbrıs Sorununu, kendi ikbali için kullanmaya kalkmasın. Çünkü zaman gelir bunun hesabı, yanlış yapanlardan öyle sorulur ki, burunlarından fitil fitil getirilir ve sonunda umdukları dağlara kar yağar.

Bu gün halkımızın bilmek istediği Kıbrıs Sorununa bulunacak çözümün, 20 Temmuz 1974 öncesine dönüş olup olmayacağıdır. Sakın ola birilerinin seçim kazanması uğruna Kıbrıs Türk halkının 1974 öncesine dönüşünü sağlayacak bir anlaşmaya içimizden biri veya birileri imza atmaya kalkışmasın.

1963-1974 arası dönemde Kıbrıs Türk halkının ortak olduğu devletten dışlandıktan sonra nelerle karşı karşıya kaldığını yazmamıza gerek var mı? Gerek yoktur, çünkü sözde yapılacak bir anlaşmaya içimizden biri veya birileri, kim veya kimler olursa olsun, halkımızın neleri yaşadığını çok iyi bildiğini adımızı bildiğimiz kadar biliyoruz. Gazimagosa’dan Serdarlı’ya Rum barikatlarında Rum Polisinin çıkardığı engellerle bir doktorumuzun otuz (30) dakikada gidebileceği yerde niçin yedi ( 7) saatte gidebildiğini bilen çok insan var içimizde. Bu nedenle ben istemezdim ama, birileri beni, (bizi) bu anlaşmaya zorladı, ikna etti, mecbur etti havasına da girse veya girseler, o kişi veya kişiler, bizim nazarımızda birer vatan haini olarak vijdanlarımızda yer edeceklerdir.

Kim bilir gün ola harman ola, bu vijdansızlığı yapan veya yapanların yanına kâr kalmasın diye başlarına neler gelir, bilinmez. Bunu zaman, zemin ve şartlar gösterecektir.

Son günlerde aldığımız duyumlar nedeniyle uyarı niteliğinde bu yazıyı yazmak zorunda kaldım. Çünkü daha dün baş tacı ettiklerimiz ve iktidara gelmeleri için canımızı dişimize katarak gece gündüz demeden yollara düştüğümüz ve onlara inanıp güvendiğimiz için destek verdiğimiz insanlar bu gün iktidardalar. Ancak ihanete uğrarsak, elbette ki bunun hesabını sormak da anamızın ak sütü kadar hakkımızdır. Çünkü biz satılık koyun değiliz, satılık koyun olmadığımız için de bize verilen söze sadık kalacaklarına inandık ve onları başımızın tacı yaptık. Şimdi bırakınız bize diyet ödemelerini, gölge etmeyin başka ihsan istemeyiz sözünü bize söyletmesinler yeter. Çünkü biz birilerinden mükâfat alalım, rüşvet alalım, makam veya maddi destek alalım diye değil, ak vijdanımızın sesini duyarak hızmetimizi yaptıık. Yaptık çünkü halkımızı seviyoruz, yaptık çünkü bağımsızlığımız ve özgürlüğümüzden asla ödün vermiyoruz. Yaptık çünkü devletimizi sonsuza kadar yaşatacağız dedik ve and içtik. Şimdi birileri seçim kazansın diye bu büyük ve kutsal davayı masa başında içki mezesi gibi malzeme yapmasına asla izin vermeyiz ve bunun mücadelesini de her şart altında yapmaya azimli ve kararlıyız. Bu uyarımızı Kıbrıs’ta anlaşma 2011 Sonbaharında diyenlere veya düşünenlere bir ikazdır.

Aramıza tek bir Rum’un katılmayacağı;

Ya iki ayrı devlet, iki ayrı demokrasi, Türkiye’nin etkin ve fiili garantisini içeren bir anlaşma, ya da bağımsızlık için sonsuza kadar mücadele. .

Bunun bir başka yolu yoktur.
 
Üst