Kıbrıs'ta, Adil Bir Çözüm Olur Mu ?

Katılım
22 Ağu 2008
Mesajlar
204
Tepkime puanı
1
Puanları
0
KIBRIS'TA, ADİL BİR ÇÖZÜM OLUR MU ?

‘’ Ne ben, ne benim partim ne de herhangi bir siyasi parti ya da politikacı, AB için Kıbrıs’tan vazgeçer ama Kıbrıs için de AB’den vazgeçmeyiz. Çünkü hukuki dayanaklarımız ve haklarımız var her iki konuda da. Bu nedenle adil bir tutum bekliyoruz. Asıl mesele Kıbrıs Türkiye’yi AB sürecinde kaybetmeyi göze alabilir mi? ‘’

Washington’daki temaslarını sürdüren Türkiye’nin AB ilişkilerinden sorumlu baş müzakerecisi ve Devlet Bakanı Egemen Bağış, John Hopkins Üniversitesinde vermiş olduğu konferansta, Kıbrıs Rum kesimi ve AB ile ilgili bir soruya yazımın giriş paragrafında tırnak içine almış olduğum yanıtı vermiş…

Annan planı öncesinde Kıbrıs Rum kesimi AB’ye üye olurken, Kıbrıs sorunu Rum tarafının önüne ‘’çöz de gel koşulu’’ olarak konulmamasına karşın, Türkiye’ye AB sürecinde ‘’çözülecek’’ ön koşulu olarak konulmasının çifte standart olduğunu ifade eden Bağış, Rumların Annan planını da ret ederek, ada da çözümü engellediğini de belirtmiş…

Şimdi Türkiye’nin AB ilişkilerinden sorumlu Baş Müzakerecisinin bu tespitlerinin hemen ardından ve 2008 Eylül ayından beri Kıbrıs konusu ile ilgili olarak, BM zeminde devam eden taraflar arası müzakerelerde ki gelişmeleri de göz önünde bulundurarak, ‘’ Kıbrıs’ta Adil Bir Çözüm Olur mu? ‘’ Diye sormanın tam zamanıdır!

1950’li yıllardan beri, Kıbrıs adası üzerinde emperyalist güçlerin o bitmez tükenmez emellerinin ve oynamış oldukları oyunların temelinde:

Bu adanın stratejik konumu nedeniyle kontrol ettiği uluslar arası suların ve Ortadoğu petrolleri ile adanın kendi kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik alanı içerisinde mevcut olan zengin petrol ve doğalgaz yataklarının varlığı da göz önünde bulundurulduğunda; özellikle son dönemde ABD’nin, İngiltere’nin ve AB’ye üye ülkelerin ada üzerindeki çözüme odaklı varsayılan tüm çözüm modellerinin altında bu zenginliklerin bir şekilde ele geçirilmesi ve yönetilmesi gerçeği yatmaktadır…

Yine son dönemde ada ile uzaktan, yakından tarihi ya da hukuki anlamda hiçbir ilişiği bulunmayan Fransa’nın; Güney Rum kesimi ile askeri işbirliği anlaşması yaparak, Rum kesiminde askeri üs elde etme anlaşmasının temelinde de bu amaç yatmaktadır…

Kıbrıs adası üzerinde binlerce km. uzaktan hak talep eden ABD, İngiltere ve AB’ye üye ülkeler ve BM zeminde yürütülen müzakere sürecini izleyen aynı birlik üye devletlerinin, yıllardan beri gizlenen ama artık açıkça ifade edilen bu aç gözlü talepleri ortalıklara saçılmışken; Türkiye’nin tarihi ve hukuki dayanaklarını, haklarını kim göz önüne alacaktır?

Kasım 2002 tarihinde Türkiye’de iktidara gelen, AB’ye giden yolda daha müzakerelerin başlama tarihi öncesinde yapılan görüşmelerde; müzakerelerin başlaması ve devamı için ‘’Kıbrıs konusu çözülecek!’’ dayatmasına; Kıbrıs konusunun görüşüleceği zemin, AB zemini değildir, Kıbrıs bu sürecin önüne konulacak bir engel de olamaz diyemeyen Baş müzakereci Bağış’ın partisi olan AKP’nin ve yöneticilerinin o günden bu güne kadar geçen AB sürecinde özellikle Güney Rum kesiminin AB’ye haksız ve hukuksuz bir şekilde üye yapılmasına, Annan planı döneminde Rum tarafının ve AB’nin o dönemde ki baş komiserlerinin ve üye ülkelerin bu süreçte oynamış oldukları oyunlara sessiz kalışları henüz unutulmuş değildir!

Annan planı dönemi sonrasında Kıbrıs’ta taraflar arası müzakereler yürütülürken, Kıbrıs Türk Halkının elde etmiş olduğu tüm kazanımlarını müzakere masasına getirerek pazarlık konusu etmekten çekinmeyen…

Kıbrıs Türk Halkının egemenliğini yok sayarak, Rum liderinin savunduğu tek egemenlik tek devlet dayatmasına evet diyen…

Ada ki, Türk Askeri ve Türkiye’den gelen göçmenler bir an önce gitmelidir, AB’ye üye olan bir ülkede Türkiye’nin garantörlük hakkı olamaz dayatmaları ile dolu Rum tezlerine sessizce onay veren ve o dönemde Kıbrıs Türk Halkını temsil eden müzakerecisi Bay Talat, geçtiğimiz yıl ki, Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanmış olsaydı! Acaba devam eden müzakere sürecinde Kıbrıs konusu hangi noktaya gelmiş olacak ve bu süreçte Rum’lardan daima bir adım önde olacağız diyen zihniyetin bugünkü AB ilişkilerinden sorumlu Baş müzakerecisi, yazımın giriş paragrafında ki söylemini yapacak mıydı?

Türk Milleti olarak, milli menfaatlerimizi ilgilendiren konularda, yaşanan ve yaşatılan olayları kısa zamanda unutmak gibi ne yazık ki olumsuz bir niteliğe sahibiz!

Kıbrıs Konusuna baktığımızda da, aynı niteliğimizle karşı, karşıya kalıyoruz! Olayları çok çabuk unutuyoruz! Yaşanılan ve yaşatılan gerçekleri değil, günümüzde bu gerçeklerin yerini alması istenen kimi teslimiyetlerin gerçekleşmesini isteyenlerin türlü oyunlarına geliyor ve alet oluyoruz!

Kıbrıs konusuna bir ömür vermiş, devlet adamı nitelikleri ile bu önemli konuda görüşleriyle, fikirleriyle günümüzde ki siyasilere yol göstermek için çabalayan, gerçekleri işaret eden Sayın Denktaş’ın sıkçasına yapmış olduğu ikazlarına, yanlış politikalar uygulanıyor tespitlerine rağmen, ne yazık ki!

Kıbrıs konusu bugünkü süreçte, bir zaman boşluğu içerinde yalpalayıp durmaktadır!

Türk Milletinin milli menfaatlerini ve Kıbrıs Türk Halkının adada ki yaşamsal hakkını ve hukukunu ilgilendiren böylesine önemli bir konuda; çözüm hedefinde ne olduğu meçhul devam eden müzakereler sürecinde; ne zaman biteceği belli olmayan, sadece bir zaman boşluğunu işaret eden bu görüşmelerden bir sonuç çıkar mı?

Yukarıda izah etmiş olduğum gerçekler göz önünde bulundurulduğunda, ‘’Kıbrıs’ta Adil Bir Çözüm Olur mu? ‘’


Atilla ÇİLİNGİR
19 Mart 2011
 

Kartal Gözü

Dost Üyeler
Katılım
6 Eki 2008
Mesajlar
1,388
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: Kıbrıs'ta, Adil Bir Çözüm Olur Mu ?

Kıbrıs için en adil çözüm kıbrısın ingilizlere kiraya verildiği tarihteki haline dönülmesinden ve yunanistanın garantörlükten çıkarılmasından geçiyor.
 

Ahmet Gülay

Onursal Üye
Katılım
28 Eki 2010
Mesajlar
67
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: Kıbrıs'ta, Adil Bir Çözüm Olur Mu ?

Sayın komutanım, Kıbrıs'ta adil bir çözüm olur. Yeter ki Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti siyasi mertlik gösterip Kıbrıs davasına sahip çıksın. Çünkü ne Avrupa ne de ABD Türkiye'yi kaybetmek pahasına Rum'a böylesi taviz veremez, verdiremez. Ama sen kalkar Libya'da ABD nin koruması olarak görev yapacağım diyerek papaz şaşırtması ile fiilen müslüman kıyımına onay verirsen ve bizzat olayların içinde olursan, hergün Avrupa'dan ve Amerikadan bir şamar daha yersin ve iflah olmazsın. Yakında Türkiye'ye de sıçrayacak halk hareketi söz konusu olduğunda müslüman devletlerden de tekmeyi yersin. Avrupa ve ABD' den şamar, müslümandan tekmeyi yediğimiz gün nerde duracağımızı zannedersem kimse kestiremeyecek ve belki de Mısır'dan, Libya'dan da beş beter olacağız. Suriye'de bugün başlayan halk hareketi ilk kayıplarını vermiştir. Libya'da ölü sayısı on binler olarak telafuz ediliyor. Yemen ve Mısır hala kaynıyor. Türkiye'de de Nisan başında BÜYÜK ANADOLU YÜRÜYÜŞÜ ile halkın infiali sokakaklara dökülüyor. Bir yandan sivil halk diğer taraftan ateş kese son veren PKK yeni hesaplar peşinde. Temenni edelim ki Erdoğan hükümeti halkın isteklerine olumlu yanıt versin de başlaması muhtemel bir kardeş kavgasına fırsat verilmesin. Saygılar sunarım. AHMET GÜLAY
 
Son düzenleme:
Üst