Kıbrıs’ta EOKA Canlı Tutuloyor

GökTürk

Kurucu
Katılım
18 Şub 2008
Mesajlar
1,015
Tepkime puanı
2
Puanları
38
Yaş
59
Konum
C¤ KIBRIS
Web sitesi
www.kibris1974.com
KIBRIS’TA EOKA CANLI TUTULUYOR / Gözde KILIÇ YAŞIN - BALKAN ARAŞTIRMALARI MASASI

Kıbrıs Rum Yönetimi’nin, silahlı mücadelenin 50’inci yılı nedeniyle 20 binin üzerinde EOKA’cıya Rum lideri Tasos Papadopulos’un imzasını taşıyan onur madalyası veriyor. Rum Ortodoks Kilisesi’nin, ‘EOKA’cı Birlikleri”n, “Kurtuluş Mücadelesi Vakfı”nın ve Rum Eğitim ve Kültür Bakanlığı’nın 2005 yılını “EOKA Kurtuluş Mücadelesi Anı ve Onur Yılı” ilan ettiği Rum basınında yer aldı. “EOKA Anısını Yaşatma Konseyi” Başkanı Andreas Angelopulos da, 2005 yılının “EOKA Kurtuluş Mücadelesi Anı ve Onur Yılı” ilan edilmesi nedeniyle yıl içinde çeşitli etkinlikler yapacaklarını açıklayarak Rum halkına etkinliklere katılma çağrısında bulundu. Atina'daki "Kıbrıs Evi"nde düzenlenen basın toplantısında Rum Eğitim ve Kültür Bakanı Pefkios Georgiadis de "EOKA Anısını Yaşatma Konseyi'nin, Kurtuluş Mücadelesi'nin kayıt altına alınması ve tanıtımı için çok değerli hizmetlerde bulunduğunu" ifade eden açıklaması okundu. Rum yönetimi liderinin imzasını taşıyan madalyaların, EOKA mücadelesinin başlamasının 50'nci yılı münasebetiyle, 2 nisan 2005'te verilmeye başlanacağı bildirildi. EOKA döneminde ölen veya İngilizler tarafından asılarak idam edilen EOKA’cıların madalyalarının ise ailelerine verileceği belirtildi. Adayı Yunanistan'a bağlamayı öngören EOKA mücadelesinde aktif rol alan o dönemde 'DEFKALİON’ kod adını kullanan ve PEKA’nın (Kıbrıs Mücadelesi Siyasi Komitesi) ve ANE’nin (EOKA Cesur Gençliği) sorumlusu olan Papadopulos da şüphesiz ki onurlandırılacaklar arasında bulunuyor.

Kısaca ''EOKA'' olarak bilinen “Ethniki Organososis Kyprion Aganositon” (Kıbrıs Ulusal Mücadele Örgütü) adlı örgüt 1955-59 yılları arasında Yunan Albay George Grivas’ın komutasında faaliyet göstermiştir. George Grivas’ın, 1 Nisan 1955'te başlattığı saldırılar, 1959'a kadar sürdü. İlk 1 yıl içinde 144 ölü ve 413 yaralı sayısına ulaşılmıştı. 2005’in kahramanı ilan edilen EOKA’nın savunulan amacı Ada’nın İngilizlerden kurtarılması olsa da eylemlerin ilk yılında hayatını kaybedenlerin sadece 52’sinin İngiliz olması ve 68’inin sivil olmak üzere 77’sinin Rum olması ilginçtir. Gerçekten de Rum ırkçılığına dayanan EOKA, yıllar boyu Kıbrıs'ta çok kan döktü. İngilizlere karşı başlatıldığı ifade edilen eylemler yüzlerce Türk’ün hayatına mal oldu.

Ada’da bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti kuran ve Türklerle Rumlardan oluşacak bağımsız devlete Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’nin garantör olacağını düzenleyen. Zürih ve Londra Anlaşması’nın 1959’da imzalanmasıyla kanlı olaylar bir süreliğine dindi. Makarios, Kıbrıs Cumhuriyeti'ni ''ENOSİS için sıçrama basamağı'' gördüğünü açıkça itiraf ederken Türklere kendilerini garanti altına alan anayasa değişikliğini önerildi. Taleplerinin reddedilmesi üzerine 21 Aralık 1963'te kanlı saldırılar tekrar başladı. Toplumlararası görüşmeler sürerken, Kıbrıs Rum Toplumu içinde iki esas görüş belirginleşmişti. Bunlardan birincisi, ani bir askeri harekatla Kıbrıs Türk direnişinin kısa yoldan kırılarak ENOSİS'in ilan edilmesini; diğeri de, uzun vadeli bir program çerçevesinde ekonomik ve siyasi baskılarla Türk direnişinin kırılarak, ENOSİS'e ulaşılmasını öngörüyordu. ENOSİS konusunda askeri kısa yolu tercih edenler, EOKA'yı canlandırarak "EOKA-B" adlı Cunta destekli ve Rum Milli Muhafız Ordusu'nu (RMMO) yöneten Yunanlı subayların yönetiminde olan gizli örgütü kurdular. 1974 yılında Yunanistan’daki ABD destekli Albaylar cuntasının açık desteğiyle silahlı gücünü yükselten EOKA’cılar askeri darbeyle yönetimi ele geçirerek toplu kıyımlara başladılar. İç temizlikle işe başlayan EOKA’cılar, Türklere yöneldiklerinde karşılarında 1960 Garanti ve İttifak Antlaşmalarından doğan haklarını kullanarak Türkleri korumak üzere adaya çıkan Türkiye Cumhuriyeti askerlerini buldular.

Kıbrıs Rum toplumu işte hep bundan sonraki tarihli olayları konuştular. Zaten önceki döneme ait olayları basın önünde konuşmak sansür sebebi oluyordu. Son dönemde Rum Yönetimi’nin AB üyesi olması sonucunda baskıların azalması ile 1963-1974 dönemine yönelik itiraflar da basın önünde dillerden dökülmeye başladı. Eski EOKA B mensubu Andreas Dimitriu(67), Alithia gazetesinde 22 Kasım 2004’te yayımlanan açıklamasında Kıbrıs Türkleri'ne 30 yıl önce uygulanan Taşkent (Dohni) katliamıyla ilgili itiraflarda bulunmuştu. Taşkent katliamını Hirokitia köyünden giden Rum askerlerin yaptığını, bazı kadınlara da tecavüz ettiklerini anlatmıştı. Taşkent'teki Türklerin toplanmasına gönüllü olarak katıldığını, toplanan Türklerin Limasol’a götürülmek üzere otobüslere bindirildiğini ancak katliamın askerler tarafından yapıldığını söyleyen Dimitriu, "Biz ne yaptıysak, devletin yasal güçleriyle birlikte yaptık" ifadesini de kullanmıştı. Taşkent’te evlerinden 14 Ağustos 1974'te zorla alınan ve topluca öldürülen 89 Kıbrıslı Türk dozerlerle açılan çukurlara gömülmüştü. 1974’de Rumların 3 Türk köyünde (Muratağa, Sandallar, Atlılar) yaptığı katliamı “Kıbrıslı Türklere Barbarlıklar ve Madalyonun Öteki Yüzü” adlı bir belgeselde anlatan Kıbrıslı Rum yazar Antonis Angastiniyotis ise kendi ülkesinde dışlandı. Kadın-çocuk ayrımı yapılmaksızın 126 Türkün kurşuna dizilerek toplu mezara gömüldüğünün anlatıldığı belgesel Rum tarafında yayınlanamamıştı.

Kıbrıs Rum Yönetimi lideri Papadopulos, “1963-1974 arasında tek bir Türk bile öldürülmüş değildir” dese de bu yıllar arasında 600 Türk öldürülmüş, 600-1000 kişi de gazi ve malul olmuştu. Kayıpların sayısı ise 203. Öte yandan 103 köy yok edilmiş, 107 cami yerle bir edilmişti. Dünyaya sürekli olarak 1974’de hakları gasp edilmiş, toprakları işgal edilmiş masumları oynayan Kıbrıs Rumları’nın bir çoğunun özellikle de gençlerin aslında 1963-1974 arasında yaşananlardan haberleri yok. Ancak Papadopulos ya da Rum hükümeti veya 2005’i EOKA yılı ilan eden EOKA gönüllüleri 1963-1974 arası dönemi ve bu dönemde devlet eliyle yapılan terörü bilmeyenler arasında değiller. Üstelik Papadopulos, Küçük Kaymaklı Katliamı’nın(1964) faillerinden birisi. Oynadıkları oyun, tepki almadıkça da sürecek gibi görünüyor. Halbuki, bir arada yaşamaktan söz edildiği bir dönemde güven ve barış ortamının yaratılabilmesi için gerçeklerin hükümet eliyle itiraf edilmesi, Türk halkından da özür dilenmesi gerekiyor. Mülkiyet, yerleşikler gibi konuların arasına yapılan katliamlar nedeniyle ödenmesi gereken tazminatların da eklenmesi gerekiyor. Kıbrıs’la ilgili her konuda olduğu gibi, hukuki gerçeklikler, adalet ve “olması gereken”ler ile sonuçta “olan” burada da tamamen birbirine zıt seyrediyor. Annan Planı çerçevesinde -ama kimi değişikliklerle- federatif bir devlet yapılanmasında Kıbrıslı Türklerle bir arada yaşamak istediklerini ifade eden Rum Yönetimi, 11 yıl terör estirmiş bir örgütü –faillerinden olmaları gerekçesi ile olsa gerek- 2005 yılının kahramanı ilan edebiliyorlar. Avrupa Konseyi ise Ada’da sadece kayıp Rumları aramakta ısrar ediyor.
 
Üst