Kim Böyle Koca İstemez?

BURLAHATUN

Yasaklı Üye
Katılım
21 Tem 2008
Mesajlar
5,116
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
TÜRKİYE
Mahkeme salonunda, seksenlerindeki yaşlı çiftin durumu içler acısıydı. Adam inatçı bakışlarla suskun, Ninenin ağlamaktan iyice çukurlaşmış gözleri ve keskin çizgileriyle bıkkın bakışları süzüyordu etrafyny...
Ve Hakimin tokmak sesiyle sustu uğultu ve tok sesiyle, sözü yaşlı kadına verdi, hakim...
"Anlat teyze neden boşanmak istiyorsun...?"
Yaşlı kadın derin bir nefes çektikten sonra baş örtüsüyle ağzını aralayıp, kısılmış sesiyle konuşmaya başladı...
"Bu herif yetti gayri, 50 yıldır bezdirdi hayattan..."
Sonra uzunca bir sessizlik hakim oldu mahkeme salonunda... Sessizlik bu tür haberleri her gün manşet yapan gazetecilerden birinin flaşıyla bozuldu, kim bilir nasıl bir manşet atacaklardı, yaşanmış 50 yılın ardından... Çok sayıda gazeteci izliyordu davayı, kadın neler diyecekti. Herkes onu dinliyordu.. Yaşlı kadının gözleri doldu... Ve devam etti...
"Bizim bir sedef çiçeği vardı, çok sevdiğim... O bilmez... 50 yıl önceydi... O çiçeği bana verdiği çiçeklerin arasından kopardığım bir yaprağı tohumlamıştım, öyle büyüttüm.. Yavrumuz olmadı, onları yavrum bildim... Bir süre sonra çiçek kurumaya başladı. O zaman adak adadım... Her gece güneş açmadan önce bir tas suyla sulayacağım onu diye... İyi gelirmiş dedilerdi... 50 yıl oldu, bu herif bir gece kalkıp bir kere de bu çiçeği ben sulayayım demedi... Ta ki geçen geceye kadar... O gece takatim kesilmiş.. Uyuyakalmışım... Ben böyle bir adamla 50 yıl geçirdim... Hayatımı, umudumu her şeyimi verdim... Ondan hiç bir şey göremedim.. Bir kerecik olsun, benim bildiğim görevlerden birisini yapmasını bekledim.... Onsuz daha iyiyim, yemin ederim."
Hakim, yaşlı adama dönerek;
"Diyeceğin bir şey var mı baba" dedi.
Yaşlı adam bastonla zor yürüdüğü kürsüye, o ana kadar suçlanmış olmanın utangaçlığını hissettiren yüz ifadesiyle hakime yöneldi.
"Askerliğimi, reisicumhur köşkünde bahçıvan olarak yaptım, o bahçenin görkemli görünümüyle büyümesi için emeklerimi verdim... Fadime'mi de orada tanıdım... Sedefleri de... Ona en güzel çiçeklerden buketler verdim... O çiçeklerle doludur bahçesi... Kokusuna taptığım perişan eder yüreğimi... İlk evlendiğimiz günlerin birinde boyun ağrısından onu hekime götürdüm... Hekim çok uzun süre uyanmadan yatarsa boynundaki kireç sertleşir, kötüleşir dedi.. Her gece uykusunu bölüp, uyansın, gezinsin dedi... Hekimi pek dinlemedi, bizim hatun... Lafım geçmedi... O günlerde tesadüf bu çiçek kurudu... Ben ona gece sularsan geçer dedim.. Adak dilettim... Her gece onu uyandırdım. Ve onu seyrettim... O sevdiğim kadının yavrusu bildiği çiçekleri sularken seyrettim... Her gece o çiçek ben oldum... Sanki... Ona bu yüzden tapabilirdim..." dedi adam o yaştaki bir adamdan beklenmeyecek ifadelerle...
"Her gece O yattıktan sonra uyandım... Saksıdaki suyu boşalttım... Sedef gece sulanmayı sevmez, hakim bey.. Geçen gece de... Yaşlılık.. Ben de uyanamadım.. Uyandıramadım... Çiçek susuz kalırdı amma, kadınımın boynu yine azabilirdi... Suçlandım.. Sesimi çıkartamadım..."
O an Mahkeme salonunda her şey sustu...
Ertesi sabah gazeteler "Sedef susuz kaldı" diye yine yalnızca neticeyi haber yaptılar...

alıntı
 

BURLAHATUN

Yasaklı Üye
Katılım
21 Tem 2008
Mesajlar
5,116
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
TÜRKİYE
Iki arkadas cami avlusunda oturmus konusuyorlardi. Arkadaslardan birisi Bu aksam arkadaslarla maç izlemeye gidecegiz, sen de gelir misin diye sordu.

Soruyu soranin durumuna bakilirsa arkadasinin sevinç içerisinde evet diyerek onaylamasini bekliyordu. Ama beklenen olmadi.


Arkadasinin yüzüne ciddi bir yüz ifadesiyle bakan genç,Hayir maça gelemem. Biliyorsun ben evlendim, artik gözü yolda olan ve sürekli evde bekleyen bir esim var. Bundan böyle hayatima daha dikkat etmeliyim. dedi. Bu ifadeyi duyan arkadasi önce hayretle bakti arkadasinin yüzüne, ardindan alayli bir tavirla ;Vay, vay, vay kilibik kardesim, yüregi sevgi dolu pek muhterem ev erkegi, bakiyorum da ilk haftada boyunun ölçüsünü almislar. Nedir bu evdekileri ihmal etmemeliyim, artik maça gelmeyecegim laflari diyerek yeni evli genç arkadasini ayipladi.

Yeni evli genç tam agzini açmis arkadasina bir cevap verecekti ki yan taraflarinda oturan nur yüzlü bir dedenin konusmasiyla basini o tarafa çevirdi. O zamana kadar olanlari göz ucuyla takip eden dede söze karisti.Gençler kusura bakmayin az önce konustuklariniza kulak misafiri oldum. Ve bu misafirlik beni yillar öncesine gülürdü. Simdi müsaadenizle size o gün basimdan geçen ve bugün sizin sayenizde hatirladigim olayi anlatmak istiyorum.diyerek basladi anlatmaya.

Yeni evlenmistim, mahalleden çok sevdigimiz arkadaslar bir program yapmis, birlikte eglenmek istemislerdi. Tabii beni de çagirmislardi. Durumu esime anlatarak gittim; ama aksam olmak üzereyken geri dönecegime dair söz verdim. Kalkmak üzere hareket edince durumu arkadaslarima izah etmeye çalistim ama hepsi birden anlasmislar gibi az önce arkadasinin sana maça gelmiyorum dedigin için söyledigi seyleri söylediler. Kimisi kilibik, kimisi korkak kimisi daha önce böyle degildin, evlendin böyle oldun tarzinda seyler söylediler. Anlayacaginiz zor durumdaydim. Ya eve gidip aksami esimle geçirmeyi tercih ederek korkak ve kilibik olacak, ya da arkadaslarimla kalarak onlarin baskisiyla güya kazak erkek oldugumu ispatlayacaktim. Her seyi göze alarak oradan ayrilmaya karar verdim. Yolda gelirken evimize çok yakin olan caminin hocasiyla karsilastim.

Durumu ona açmaya karar verdim. Söyledigi Sen kilibik degil, KALBİ ILIKSIN. ifadesi o kadar hosuma gitti ki, o günden bugüne ismim hep kalbi ilik olarak kaldi. Bu yüzden ben bunca hayatim boyunca evde asip kesen, sövüp döven, bagirip çagiran, kirip dökenlerle degil, kalbi iliklarla oturup kalkarim. Öylelerinin aslinda erkeklik dedikleri onlari pohpohlayan nefislerinden baskasi degil. Hz. Peygamber gerçek pehlivani bize bakin nasil anlatiyor:Gerçek pehlivan öfkelendigi zaman nefsine hakim olabilen kimsedir. (Müslim, Birr, 106)

Sonra beni bir kenara çekerek konu ile ilgili Hz. Peygamberin söyledigi birkaç hadisi de ekleyerek su kalbi ılığı evde bekleyen esinin yanina gönderdi.

Biz bazen yabanciya bir melek gibi davranir, yüzüne güleriz de eve geldigimizde bizden sevgi bekleyen ev halkina karsi ifrit kesiliriz. Yabanci insan ne yapsin senin güzel ahlakini. Evet, elbette ki ona da güzel davranilmali; ama, güzel davranis, yani güzel ahlak ilk basta hayati birlikte yasadiklarimiza lazim degil mi?

Bir baska yerde de yine en hayirlidan bahseden Allah Resulü usvetül hasene olarak kendisini de örnek göstererek bize olmamiz gereken hali anlatiyor.

Hz. Aise anlatiyor: Hz. Peygamber (sas) buyurdular ki: Sizin en hayirliniz, ailesine karsi hayirli olandir. Ben aileme karsi hepinizden daha hayirliyim... O gün bana korkak diyen ve kilibik olmakla elestiren arkadaslarimin birçogu ya esinden ayrildi ya da zehir zemberek bir aile hayatlari oldu. Oysa Allah Resulünün sözlerini hayatima düstur edindigim için evim çoluk çocuklarin oynastigi bir cennet kösesine döndü. Varsin bana korkak desinler. Ben Rabbimin ne dedigine kulak verir, her zaman kalbi ılıklardan olmayi tercih ederim. Hakkinizi helal edin.

Dedenin bu anlattiklarindan sonra kendisini maça davet eden arkadasinin yüzüne anlamli anlamli bakan genç Sen istersen bana kilibik demeye devam et. Ben maça gelmeyerek evde dört gözle beni bekleyen esimin yanina giderek Kalbi ılıklardan olmaya kararliyim. diyerek ayrildi. Dede, gencin arkasindan gülerek bakiyordu.

435350576_26bd8f72ff.jpg
 

BURLAHATUN

Yasaklı Üye
Katılım
21 Tem 2008
Mesajlar
5,116
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
TÜRKİYE
Evlendiniz...
Evlilik sofrasında mutluluk yemeğini yemek istiyorsunuz. Çünkü her evlenen genç bunu ister. Peki bunun için ne yapıyorsunuz? Parmağınızı bile oynatmadan eşinizin sizi mutlu etmesini mi bekliyorsunuz?

Öyleyse boşuna beklersiniz. Siz beklerken mutluluk yanınıza uğramadan çekip, gider. Çünkü yemeği yemek için ocağa koymak gerek. Sofraya oturmak için sofrayı hazırlamak...

Şayet yemeği ocağa koymak ve sofrayı hazırlamak zorunuza gider de masada beklerseniz yemekler kendiliğinden gelip önünüze dizilmez.

Peki ne yapmanız gerek?
Önce evlilik sofrasını açın. Mutluluk yemeğini itinayla pişirin. Pişen yemeği huzur tabaklarına koyun. Tabakların üzerine biraz tebessüm tozu dökün. Bardaklarınıza neşe meşrubatı doldurun. Vazonuzda birkaç tane saadet gülü bulundurmayı da ihmal etmeyin.

Oda sıcaklığına gelince: Ne negatif enerjinizle donsun. Ne de sinir katsayınızla sıcaklığı otuzlara vursun.
Lisan-ı haliniz bahar meltemi estirsin. Dudaklarınızdan dökülen kelimeler, temmuzda toprağı ferahlatan yağmur damlasına dönsün.

Belki de söylenenler sanıldığı kadar kolay değil. Belki de "Söz uçup" gidiyor.Yazılanları uygulamaksa hayli zor oluyor.

Çünkü kimi sofralar zor kuruluyor. Kimi mutluluk aşları zor pişiyor. Ocağı yakmak için bir hayli uğraşmanız, bayağı bir nefes tüketmeniz gerekebiliyor. Kimileri yemeklerinin üzerine dökülen tebessüm tozundan hoşlanmaz. Yemeğinin huzur tabağına konmasını istemez. Neşe meşrubatından nefret edenler bile var.

Ya eşleriyle birlikte yemek yemeyenler, yemekten zevk almayanlar?
Hangi tür mutluluk yemeği yaparsanız yapın sizinkini beğenmeyip, başkalarıyla aynı yemeği yemeğe bayılanlara ne demeli? Bu durum karşısında nasıl davranılmalı? "Haydi bana eyvallah, ben de kendime başka bir sofra arkadaşı bulurum" mu demeli? Böyle demek çözüm mü? Bir celsede bu kelimeyi söyleyenler, aradıkları arkadaşı bulabiliyorlar mı?

Birazcık durun ve düşünün!..
Yeni arkadaşınızın eski arkadaşınızla aynı karakterde olmadığını nereden bilebilirsiniz? "Ben onu tanıyamamışım. Bunu tanırım" derseniz yine yanılabilirsiniz. İsterseniz evlilik sofrasındaki mutluluk yemeğinin tarifini değiştirelim ve bir deneyelim. Yine evlilik sofrasını açın. Mutluluk aşının yanına biraz da sabır çorbası yapın. Zor da olsa üç beş tane kabuklu imtihan cevizi ekleyin. Çorbanızın üzerine siz sevmeseniz de eşinizin sevdiği acı baharatlardan oluşan bir karışımı kızgın yağda kavurarak dökmeyi unutmayın. Belki biraz ağzınız yanabilir. Mideniz kavrulabilir.
Fakat sabır çorbasının bütün hastalıklara iyi geldiğini unutmayın.

Karanlık gecelerin gündüze hamile oluğunu biliyorsunuz. Ben sabahı bekleyemem derseniz. Hiç bir sabahı göremezsiniz. Hiçbir güneşin muhteşem doğuşuna teşne olamazsınız.

Sabaha kadar goncanın başında açılışını beklediği halde, sabrını tüketip sabaha yakın uykuya dalarak tomurcuğun açılışını göremeyen bülbül gibi olmayın. Her şeyin sancılı bir dönemi vardır. Anne o sancıları çekmese yavrusunu bu denli bağrına basamaz. İnsan dünyada sıkıntılara sabretmezse cennet de ona zevk vermez. Bir kalemde her şeyi silmek kolay. Deli bir adam bir kibritle bir evi yakıp kül edebilir.

Unutmayın: "Bu dünya hizmet yeridir. Ücret ve mükafat yeri değildir."

İmtihan sıkıntısını çekmeyen öğrenci başarı belgesini eline alamaz.

11468.jpg

mutlu-ask-evlilik.jpg


mutlulugunresmitelif0kg.jpg

 

BURLAHATUN

Yasaklı Üye
Katılım
21 Tem 2008
Mesajlar
5,116
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
TÜRKİYE
Sorunsuz evlilik mi dediniz? Niye sorunsuz olmak zorunda evlilikler? Neden insanlar sırf evlilik sorunsuz olmak zorunda diye düşünmekteler?

Oysa başka her yerde sorun var. İnsan ilişkilerinin her türlüsünde sorun var. kabul edelim ki; iki insanın olduğu her yerde sorun vardır. Hele de eşler arası sorunlar ve pürüzler olmazsa olmazdır neredeyse. Bir de aşk için bir araya gelmişseniz, ister aşkın sonucunda, ister aşkı inşa etmek üzere sorunsuz ve pürüzsüz yaşamanız bir şeylerin doğal olmadığına işaret eder. Ne zaman eşinizle bir sorun yaşasanız avucunuza bakın.

Sorunların olabilirliğini kabul ederseniz Çözümlerinizde hemen elinizin altında, avucunuzun içinde.... sevildiğinizden ve sevdiğinizden şüpheye düşerseniz avucunuzu açıp parmaklarınızı sayın.

Baş parmağınıza bakın önce. Size en yakın olan parmağınız. Diğer dört parmağın hareketlerini anlamlı kılan o. Gerektiğinde her parmağın yanında hazır oluyor, yardımına koşuyor. Vazgeçebilir misiniz başparmağınızdan?

Peki ya eşinizden? Size en yakın o iken kesip atabilir misiniz onu hayatınızdan? Her halinizde hemen yanı başınızda olmuşken ve olmaya hazırken, gözden çıkarır mısınız eşinizi? Hayatınızda başka her şey onun yakınlığı ile sevimli geliyor değil mi size? Bütün akrabalarınızla ilişkilerinizi eşinizin yakınlığı anlamlı kılıyor değil mi?

Şimdi de işaret parmağınıza bakın. Güzel bir şey görseniz hemen onu uzatırsınız. Beğendiklerinizi gösterirsiniz onunla. Doğru olanı onunla işaret edersiniz.

Eşinizi de onca insan arasından parmakla gösterilir bulmuyor musunuz? İlk gördüğünüzde, ilk sevdiğinizde, yüreğiniz ilk ısındığında, kalbiniz tıpkı işaret parmağınız gibi onu göstermişti size. Şimdi nasıl yalancı çıkarırsınız kalbinizin işaretini? Nasıl güvenmezsiniz kalbinizin seçimine? Hem sonra işaret parmağınızın göstermeye değer bulduğu güzel şeyler yaşamadınız mı onunla? İşaret parmağınızın göstermeye değer bulduğu doğruları paylaşmadınız mı onunla? Şimdi kesip atacak mısınız işaret parmağınızın size gösterdiğini? Elinizin tersiyle itecek misiniz kalbinizin işaret ettiğini?

Orta parmağınıza bakın şimdi. En uzunu o parmaklarınızın arasında. Yüksekte duruyor. Hepsinden öteye uzanıyor. Vazgeçebilir misiniz orta parmağınızdan? Hepsinden uzun diye lüzumsuz görürü müsünüz onu?

Peki ya eşiniz? Bütün kadınlar yada erkekler arasında kalbinizin sırlarına aşina olacak kadar farklı değil mi o? Bütün kadınlar ve erkekler arasından sizin için özel olarak sıyrılıp gelmiş değil mi? O sizin için en yüksek konumda değil mi? Sizi başka bütün erkekler ve kadınların üzerinde tutmadı mı? Vazgeçebilir misiniz ondan şimdi? Onu herhangi bir kadın yada erkek gibi görebilir misiniz?

Şimdi de yüzük parmağınıza bakın. Parmağınızı ne zamandır çevreleyen o altın yada gümüş halkayı ilk taktığınız günü düşünün. Ne kadar heyecanlıydınız değil mi? Hayatınızın kadınını yada erkeğini bulduğunuz o günü yeniden yaşayın. Tekrar bakın eşinizin gözlerinin içine. Onu kendinize biricik yapan sırrı yeniden hissedin. Eşinizin sırf size razı olması onu sizin için biricik yapmaya değmiyor mu? Şimdi yüzük parmağınızı atabilir misiniz elinizden?

Ve son olarak serçe parmağınıza bakın. Ne kadar da incecik ve zayıf değil mi? Eşinizin kalbi gibi. Size sırlarını açmış, sizin sırlarınız paylaşmış bir kalp sizin için süslenip bezenmiş paha biçilmez bir ayine gibidir. Bakınca kendinizi gördüğünüz bu ayna, öylesine kırılgandır ki, sizden gelecek küçük bir fiske parçalayıp köreltebilir onu. Özellikle size karşı savunmasızdır ve özellikle sizden gelecek darbeler onu en hassas yerlerinden çatlatabilir. Başkası karşısında bu kadar kırılgan değildir eşiniz. Tıpkı serçe parmağınız gibi... şimdi dilerseniz vazgeçin serçe parmağınızdan. Nasılsa ince ve zayıf diye koparıp atın onu elinizden. Hiç olur mu?

Şimdi yeniden bakın ellerinize!beş parmağın beşi birden aşkı gösteriyor. Avuçlarınızın içinde hissedin aşkı şimdi. Aşk elinizin altında! Canlı, sıcak ve yakın....


ve aşk evliliğin ellerinden tuttu.


1442508474ec138e8196bxv1.jpg
 

BAHAR

Dost Üyeler
Katılım
2 May 2008
Mesajlar
841
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
istanbul
Yazınızı okuduktan sonra şöle bi evliliğime baktımda ..evet haklısınız evlilik evliliktir yani dilmi...
 

BAHAR

Dost Üyeler
Katılım
2 May 2008
Mesajlar
841
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
istanbul
Ben teşekkür ederim BUrlahatun sizin yazılarınızın hepsini okuyorum doğrusu ..çünkü hepsinde bi erdem hepsinde bi bilmişlik var çokda seviyorum ayrıca:)))
 

Bige-tuğ Tulken

Halkla İlişkiler
Katılım
10 Haz 2008
Mesajlar
890
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Her yer benim vatanım..
Ben böyle koca istemem ama bayan modeli varsa ................. ;)

:D:D Güldüm sabah sabah abi.

Burlahatun bacım çok güzeldi yazılar. Gözlerim biraz bulansa da hepsini zevkle okudum. Eş, birbirini ruhen ve maddeten tamamlarsa eş olur. Bilmem, hiç eşim olmadı :) ve fikrim de yok ama Allah herkese yumuşak huylu, düşünceli ve akıl sahibi eşler versin.
 

KÜLTEGİN

Genel Koordinatör
Katılım
18 Şub 2008
Mesajlar
1,731
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
Tanrı Dağlarında
:D:D Güldüm sabah sabah abi.

Burlahatun bacım çok güzeldi yazılar. Gözlerim biraz bulansa da hepsini zevkle okudum. Eş, birbirini ruhen ve maddeten tamamlarsa eş olur. Bilmem, hiç eşim olmadı :) ve fikrim de yok ama Allah herkese yumuşak huylu, düşünceli ve akıl sahibi eşler versin.

Haklısın Bige Katun =)
 

BURLAHATUN

Yasaklı Üye
Katılım
21 Tem 2008
Mesajlar
5,116
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
TÜRKİYE
Ben böyle koca istemem ama bayan modeli varsa ................. ;)

:D:D:DÇok güldürdün beni KUDAY Kardeşim...Gelin Hanım duymasın, elinden kurtaramam seni yoksa...:D:D:DAslında Huriye Hanım için böyle bir modelsindir belki de ...Sormak lazım.Eğer bu yazıları okursa, seninle ilgili yorumlarını duymak isteriz.:D
 

BURLAHATUN

Yasaklı Üye
Katılım
21 Tem 2008
Mesajlar
5,116
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
TÜRKİYE
:D:D Güldüm sabah sabah abi.

Burlahatun bacım çok güzeldi yazılar. Gözlerim biraz bulansa da hepsini zevkle okudum. Eş, birbirini ruhen ve maddeten tamamlarsa eş olur. Bilmem, hiç eşim olmadı :) ve fikrim de yok ama Allah herkese yumuşak huylu, düşünceli ve akıl sahibi eşler versin.


Çok teşekkür ederim ilginize ve beğeninize bige-tug-tulken.:)Gözleriniz neden bulandı ki?:confused:...İnşallah aradığınız özelliklerde bir eşiniz olur ve çok mutlu olursunuz.İnsanlar çok iyi özelliklerde olabilirler ancak mutlaka çok iyi eş olacakları anlamına gelmiyor bu...Önemli olan karşılıklı beklentilere cevap verebilmektir.Biraz felsefi gibi mi oldu ne?:rolleyes::D
 

GökTürk

Kurucu
Katılım
18 Şub 2008
Mesajlar
1,015
Tepkime puanı
2
Puanları
38
Yaş
59
Konum
C¤ KIBRIS
Web sitesi
www.kibris1974.com
:D:D:DÇok güldürdün beni KUDAY Kardeşim...Gelin Hanım duymasın, elinden kurtaramam seni yoksa...:D:D:DAslında Huriye Hanım için böyle bir modelsindir belki de ...Sormak lazım.Eğer bu yazıları okursa, seninle ilgili yorumlarını duymak isteriz.:D

Sağ ol abla almayım, ne hanım benim bu yazdıklarımı görsün nede ben burada kılıbık damgası yiyeyim.

Ne güzel geçinip gidiyoruz, her şeyi önce hanıma danışıyorum sonra erkekçe konuşuyorum, asla sorun çıkmıyor :D
 

BURLAHATUN

Yasaklı Üye
Katılım
21 Tem 2008
Mesajlar
5,116
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
TÜRKİYE
Sağ ol abla almayım, ne hanım benim bu yazdıklarımı görsün nede ben burada kılıbık damgası yiyeyim.

Ne güzel geçinip gidiyoruz, her şeyi önce hanıma danışıyorum sonra erkekce konuşuyorum, asla sorun çıkmıyor :D


Hahahaha...Çok alemsin ya...En doğrusunu yapıyorsun kardeşim.Son söz senin '' emrin olur, sen nasıl istersen hanım'' yani...:DMutlu bir evlilikte ''kılıbıklık mutluluğa giden yoldur'' unutmayın.:DSorun morun da kalmaz böylece...:D:D:D Darısı bekarların başına...:rolleyes::D
 
Moderatör tarafında düzenlendi:

Bige-tuğ Tulken

Halkla İlişkiler
Katılım
10 Haz 2008
Mesajlar
890
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Her yer benim vatanım..
Çok teşekkür ederim ilginize ve beğeninize bige-tug-tulken.:)Gözleriniz neden bulandı ki?:confused:...İnşallah aradığınız özelliklerde bir eşiniz olur ve çok mutlu olursunuz.İnsanlar çok iyi özelliklerde olabilirler ancak mutlaka çok iyi eş olacakları anlamına gelmiyor bu...Önemli olan karşılıklı beklentilere cevap verebilmektir.Biraz felsefi gibi mi oldu ne?:rolleyes::D

Çok güzel oldu, doğru dediniz ablacığım :) Gözlerimin bulanmasının nedeni, üstüste her makaleyi okumam :D Bilgisayar ekranı yordu gözlerimi, ama zevk aldım okurken. Sağolun, hepimiz için geçerli bu dilek ;)
 

Ay Katun

New member
Katılım
12 Haz 2008
Mesajlar
1,753
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Ötüken Ormanı,Dişi Bozkurt Otağı
Web sitesi
www.kibris1974.com
Hahahaha...Çok alemsin ya...En doğrusunu yapıyorsun kardeşim.Son söz senin '' emrin olur, sen nasıl istersen hanım'' yani...:DMutlu bir evlilikte ''kılıbıklık mutluluğa giden yoldur'' unutmayın.:DSorun morun da kalmaz böylece...:D:D:D Darısı bekarların başına...:rolleyes::D




Sen bilirsin deyince kavga çıkmazmış,değil mi sevgili BURLAHATUN:)

Yalnız şu ''darısı bekarların başına'' lafını tedavülden kaldırsak olmaz

mı!:)
 

PRENSES ALMILA

Moderators
Katılım
18 Şub 2008
Mesajlar
117
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Ben istediğim kocayı buldum:)Allah herkese mutlu huzurlu bir yuva nasip etsin.Evlilik harika :)
 
Üst