Kırgızistan: “Lale-limon” Devriminin Hayalleri ve Yaşanan Kaosun Gerçekleri

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
Kırgızistan: “Lale-limon” Devriminin Hayalleri ve Yaşanan Kaosun Gerçekleri

Kırgızistan’da bir nevi rekor kırıldı. İktidar değişim rekoru. Daha iki gün önce ve seçim döneminde, uzmanların çoğu, bu ülkede “sarı- lale- limon” devriminin gerçekleşemeyeceğini, en fazla güney bölgelerde halk ayaklanmasının olabileceğini tahmin etmekteydi. Kırgızistan Cumhurbaşkanı Askar Akayev kendisi, daha iki gün önce “darbenin gerçekleşmesine izin vermeyeceğini” beyan ediyordu. Ancak, izin verdi…ve sonuçta ülkesini terk etti. Son ana kadar kontrolsüz kalabalık hükümet binasını ele geçirdikten sonra bile, Askar Akayev’in ülkede yaşanan bu kaosa müdahale edeceği bekleniyordu. Bir çıkış yolu hala vardı ve şu tahmin edilebilirdi: Akayev’in taktiği, muhalefet tarafından kontrol edilemeyen, siyasi protesto sınırlarını aşan, şiddet dolu bu ayaklanmayı, artık toplum düzenini bozan bir isyan diye haklı olarak bastırmak. Bunun için gerekli hukuki dayanağı da elde etti.

Batı bile Kırgızistan’daki olayları “ayaklanma” ve “isyan” olarak nitelendirmeye başladı; ABD ve Rusya ayaklananların protesto metotlarını “kabul edilemez” ve “yasadışı” olarak gördüğünü beyan etti. Muhalefetin hareketlerini anayasaya aykırı ve protesto normlarını aşan hareketler olarak eleştiren AGİT ile Amerikan Büyükelçiliği, muhalefeti krizi yasal zeminde ve diyalog yoluyla çözmeye çağırıyordu.
Neden Akayaev askeri müdahaleden, hatta olağanüstü hal ilan etmekten kaçınmaktaydı? Zaten 22 Mart’ta Celalabat ve Oş’taki hükümet binalarının işgaline karşı güvenlik güçlerinin müdahalesinden sonra muhalefet tarafından kendi halkına karşı iç savaş ilan etmekle suçlanan Akayev, bu durumda kan dökülmesi önlenemez olan gelişmelerden sorumlu tutulacaktı ve gerçekten de ülkede iç savaşın başlamasına yol açacaktı. Ayrıca Akayev’in, yaşanan ayaklanmayı bastırmak için araçları çok kısıtlıydı, ordu ve güvenlik güçlerinden destek bulamayabilirdi, dolayısıyla dış müdahale söz konusu olabilirdi.
Batı istemeye istemeye Akayev’in tutumunu desteklemeye başladı. Zira, bir taraftan Akayev ile masaya oturmayı reddeden, diğer taraftan Bişkek’te gelişen kaosu kontrol edemeyen muhalefet, yapıcı, etkin bir yaklaşım sergileyemedi. Muhalefet, gelişmeler karşısında hazırlıksız yakalanmış, tam birleşmemiş, ideolojisini tam oluşturmamış görünmekteydi. Eski Kırgızistan başbakanı olan muhalefet lideri Bakiyev, 24 Mart akşamı mitingde yaptığı konuşmasında dediği gibi: “Sabah protesto mitingi başlatırken biz bu kadarını beklemiyorduk”. Ayrıca, Bakiyev dahil, bazı muhalefet liderleri Kırgızistan’ın güney bölgesinin bağımsız bir devlet olarak ayrılabileceğini veya Özbekistan ile birleşebileceğini beyan etmekteydiler. Bu durumda muhalefet Batı’nın desteğini kaybediyordu , çünkü artık uluslararası kamuoyu karşısında demokrat değil, ayrılıkçı olarak görünebilirdi.
Ne Putin, ne de Rusya Dışişleri Bakanlığı Kırgızistan’da yaşanan kriz boyunca bir tutum belirleyemedi. Tabii ki olaylar çok hızlı ve spontane gelişti ve Rusya pozisyonunu belirlemek ve krize müdahale etmek için geç kalıp fırsatı kaçırmış oldu. Ancak, tepkisiz kalmak da bir tutumdur. Rusya, zayıf olarak gördüğü Akayev iktidarının dönüşü olmayan bir sürece girdiğinin farkındaydı. Eğer Akayev, uzlaşma yoluyla veya durumu kendi kontrolü altına alarak iktidarda kalabilseydi, bu süreç ancak Ekim ayında yapılacak Cumhurbaşkanı seçimlerine kadar olacaktı. Bu kadar geniş tabanlı halk protestoları ve kargaşa karşısında Rusya çok dikkatli davranmak zorundadır. Bu noktada önemli olan Rusya’nın bölgedeki itibarının korunmasıdır. Eğer askeri müdahale söz konusu olsaydı , Kırgızistan halkı, bunun Rusya’nın onayı ve desteğiyle yapıldığını düşünmemeliydi. Böyle kritik bir durumda Rusya, tarihi dostluk bağları olan Kırgızistan halkını ve dünya kamuoyunu karşısına alamazdı.
Kırgızistan’da yaşanan siyasi kriz sırasında Kazakistan Cumhurbaşkanı N.Nazarbayev’in tutumu belirleyici faktör rolünü oynayabilirdi. Kazakistan yönetimi, bölge mentalitesini bilmeyen AGİT’ten daha iyi iktidar-muhalefet uzlaşmasını sağlayabilirdi ve diğer ülkelere nazaran müdahalesi yadırganmazdı. Ancak Kazakistan tamamıyla “tarafsız” kalmayı tercih etti. Kazakistan’ın pozisyonu Kırgızistan’ın kuzey bölgeleri için büyük önem taşımakta, ancak Kazakistan’ın güney bölgeleri, Özbekistan ve Kırgızistan’ın güney bölgeleriyle iç içedir ve bu durum Kazakistan için belli bir risk teşkil etmekteydi.
Özbekistan olaylarda taraf olabileceğinden Kazakistan’a nazaran arabulucu misyonu üstlenmesi daha az etki yapardı. Ancak yaşanan kargaşa ve otorite boşluğunun devam etmesi halinde, nüfusun %40’ı etnik Özbeklerden oluşan Kırgızistan’ın güneyinde etnik gerginlik meydana gelirse, zaten Kırgızistan sınırına askeri güç yığmaya başlayan Taşkent, durumu kontrol altına almaya yardımcı olmak için krize müdahale edebilir.

Şu anda yaşanan kargaşa, şiddet ve yağmalama olayları ve otorite boşluğu ortamında gelişmelerin ne olacağını tahmin etmek çok zordur. Çünkü muhalefetin ne derecede birleşmiş, koordineli bir siyasi güç olup olmadığı belirsizdir. Bu aşamada iktidarla muhalefetin uzlaşması söz konusu değildir. (A.Akayev henüz resmi olarak istifa etmedi.) Şu anda muhalefet, seçimlerde elde edebileceğinden çok daha fazlasını elde etti. Muhalefeti durdurabilecek tek unsur – ayaklandırdığı kalabalık üzerinde kontrol sağlanamamasıdır. Kontrolü ele geçirdiği takdirde muhalefet artık bir taviz vermeyecektir ve büyük olasılıkla Akayev rejiminin sonunu ilan edebilecek, yeni seçimlerin yapılmasına karar verip, geçici hükümeti kurabilecektir.

Eğer ülkede düzen sağlanamaz ise, durum kontrolden çıkabilir ve o zaman meydan üçüncü bir güce kalır. Kırgızistan’ın politik arenasına çıkabilecek üçüncü güç ise – radikal İslam gruplarıdır. Diğer bir güç ise ABD’nin Afganistan operasyonundan sonra bölgede hızla yayılan ve güçlenen uyuşturucu mafyasıdır. Devrim, Kırgızistan’ın en kalabalık, fakir ve etnik yapısı itibarıyla karmaşık güney bölgesinde başladı. Bu bölgede Özbekler arasında radikal İslam gruplarının, özellikle “Hizb-ut Tahrir” örgütünün durumu çok güçlüdür. Bu tür grupların etkin olabileceğini hem resmi iktidar, hem muhalefet belirtiyordu. (örneğin, hükümet sözcüsü A.Segizbayev ve muhalif “Ata-Jurt” partisinin lideri A.Madumarov). Ne eski iktidar, ne de muhalefet bu gruplara karşı önlem alamazsa, ülkedeki durum, Tacikistan’da yaşanan iç savaşın başlangıç dönemine benzer bir hale gelebilir.
Kırgızistan’da oluşan bu kritik durumunun bilincinde olan bölgenin “büyük oyuncuları” Rusya, ABD, Çin hangi politikayı izler? Merkezi Asya devletleri nasıl tepki verir? sorularının cevapları önümüzdeki birkaç gün içinde belli olur. Olayların tırmanmasını hiç kimse, özellikle komşu ülkeler ve Rusya istememektedir, dolayısıyla, muhalefet destek bulur.

Bu süreçte baş rolleri üstlenecek Rusya, Kazakistan ve Özbekistan’ın BDT, Şangay İşbirliği Örgütü, Ortak Güvenlik Anlaşması Örgütü çerçevesinde, Kırgızistan’ın başvurusu üzerine gereken yardımı yapmaya yasal hakları vardır. İlk başta diplomatik yardım ve komşu ülkelerin katılacağı konsültasyon toplantılarının düzenlenmesi, Kırgızistan’ın bölünmesi ve güvenliği söz konusu olduğu takdirde de askeri yardım gündeme gelebilir. En optimal çözüm olarak da, Merkezi Asya’da istikrarın korunması için çokuluslu barış gücünün oluşturulması gündeme gelebilir.
Ülkedeki düzeni sağlamak için büyük ihtimalle, Akayev’e destek vermekte geciken, ancak yukarıda belirtilen sebeplerden dolayı Kırgızistan’daki duruma kayıtsız kalamayan Özbekistan ve Kazakistan devlet başkanları, gereken desteği gösterecektir. Bu bağlamda, son yıllarda Sovyetler sonrası sahasında globalleşme tehditlerine karşı bir araç gibi oluşturulmaya çalışılan entegrasyon sürecinin (Avrasya Ekonomik Ortaklığı Örgütü, Merkezi Asya İşbirliği Örgütü, Ortak Ekonomik Alan Örgütü v.s.) lider ülkesi konumunda olan Kazakistan, bu çerçevede de bir inisiyatif ortaya koyabilir. Bu yılın Şubat ayında Kazakistan Cumhurbaşkanı N.Nazarbayev’in, Kazakistan, Özbekistan ve Kırgızistan’dan oluşacak Orta Asya Birliğinin kurulması konusundaki teklifi, Kırgızistan’da yaşanan iktidar değişiminden sonra, şüphesiz yeniden gözden geçirilecek. Ortaya konulan bu fikir, artık bir ütopya olarak kalabilir veya Kırgızistan’ın sosyo-ekonomik kalkınmasına araç olabilir. Her şey Kırgızistan’da oluşacak yeni siyasi güç dengesine bağlıdır.
Son gelişmelere bakılırsa, “sarı” devrimin Kırgızistan’a istikrarsızlık, sosyo-ekonomik gerileme ve yeni güvenlik tehditlerinden başka bir şey kazandıramayacağı düşünülebilir. “Sarı” veya “limon” devrimin sonucunda oluşacak yeni iktidar, ülkeyi daha iyi yönetebilir mi sorunun cevabı henüz belirsiz. “Limon” hükümeti iktidara gelirse ne değişecek?
Aslında, Kırgızistan’da gerçekleşen iktidar değişikliği ne derecede “kadife” devrim tanımlamasına uyduğu tartışılabilir. Muhalefetin mücadelesi, Batılı demokratik değerler uğruna verilen mücadeleden daha çok klanlar arasındaki iktidar kavgasını andırmaktadır. Renkli devrim senaryolarında kullanılan “seçim-devrim” senaryosu Kırgızistan parlamento seçimlerinde oynandı, ancak içerik, gelişme ve sonuç itibariyle “renkli” devrim senaryolarına pek uymayan bir tablo ortaya çıkmaktadır. Gürcistan ve Ukrayna örneklerine bakarsak, “kadife” devrimler sırasında “muhalefet – iktidar” çatışması, “Batı – Doğu” (ABD –Rusya) çatışması düzeyine çıkarılmaktadır. Sonucunda da liberal değerlere sahip, Batı yanlısı siyasi partinin veya liderin iktidara gelmesi söz konusudur. Ancak, Kırgızistan’daki “sarı” devrim sırasında Rusya karşıtı söylemlere hiç yer verilmemiştir. Kırgızistan toplumunun bölünmesi, Rusya yanlısı – Batı yanlısı ekseninde değildir, “Güney – Kuzey” eksenindedir. Kırgızistan’da Rusya karşıtı durum söz konusu değildir. Kremlin, Akayev’i askeri üs kurmakla ve son zamanlarda yatırım vaatleriyle desteklemektedir, ancak muhalefet, Akayev’e karşıdır ve Rusya’nın desteğinden ve iç işlerine karışmasından pek rahatsız görünmemektedir.
Kırgızistan’daki iktidar - muhalefet çatışmasının temelinde Güney – Kuzey klanlarının iktidar mücadelesi yatmaktadır. Yaşanan iktidar değişikliğinin itici gücünün arkasında demokrat muhalefet dışında, son 50 yıl boyunca iktidarda pek temsil edilemeyen Güneyli aşiretlerin iktidar mücadelesi vardır. Kırgızistan’daki halk ayaklanması güney bölgelerde başlamıştı, nedeni de fakirlik, işsizlik ve sosyal adaletsizlikti.
Genel olarak gerileyen ülkenin sosyo- ekonomik durumu ve Akayev’in yanlış politikaları sonucunda aslında tarih içinde her zaman zengin olan güney klanlarının fakirleşmesi, Sovyetler sonrası Akayev iktidar dönemine rast gelmektedir. Ülkenin “fakir güney – rahat kuzey” olarak bölünmesinin birkaç nedeni vardır. Tarihi, kültürel farklılıklar ve ekonomik yapı farklılığıdır - Kırgızistan’ın Kuzeyi tarihi olarak Kazakistan’ın Çuy vadisinin ekonomik alanına dahildir ve Güney Ural ile Sibirya’ya doğru eğilimi vardır, Güneyi ise Özbekistan’ın Fergana vadisi ekonomik alanına dahidir ve Çin’in Doğu Türkistan bölgesine eğilimi söz konusudur. Akayev, bu Güney – Kuzey farkına ve Güneyden gelen tehditlere yeterince önem verip, gereken önlemleri geliştiremedi. Ülkedeki problemler Güney bölgesinde, iktidar ise Kuzey klanlarının elinde odaklanmıştı.

Kırgızistan’daki politik rejim, demokrasi, otoriter rejim ve feodalizm arasında varlığını sürdürmekteydi. Toplumda feodal kabile – aşiret gelenekleri çok güçlüdür ve bazı politikacıların desteklenmesi çoğu zaman onun siyasi görüşlerine değil, hangi klana mensup olduğuna bağlıdır. Bu tür aşiret mentalitesinin ve toplumun büyük kısmı Batı demokratik değerlerinden uzak olduğu bir ortamda, “sarı”-limon” devrimin demokratik sloganlarının ne derecede zemin bulabileceği tartışılabilir
Kırgızistan- küçük ve fakir bir ülke. Kırgız politikacılarının – başbakanların, bakanların – iktidardayken elde ettikleri rant gelirlerinden başka gelir kapıları yoktur: özel sermayeli iş alanında olanaklar çok kısıtlı. Dolayısıyla siyasi iktidar, rantı yüksek gelir kapısına dönüşmektedir ki, iktidar kaybını iş dünyasındaki faaliyetleriyle telafi etmek mümkün değildir. Kırgız muhalefet liderler bakarsak, Sovyetler sonrası sahasındaki politikacıların çoğu gibi, genellikle daha önce ülke yönetiminde bulunmuş, sonra da uzaklaştırılmış ve şimdi de yeniden iktidara gelmek isteyen kişilerden oluşmaktadır.
Kırgızistan’da yaşanan sürece ve muhalefetin yapısına bakılırsa, oluşacak yeni “sarı” iktidarın, Akayev rejiminden çok faklı olamayacağı görünüyor. Rusya açısından da Kırgızistan’daki mevcut pozisyonlardan ciddi bir gerileme söz konusu değildir.
Umarım, bu sefer Rus uçuk politikacı Jirinovskiy haklı çıkmaz: “Lale devriminin Kırgız halkına bir şey kazandıracağını düşünmüyorum. Bir aşiret eskisinin yerini alır, malvarlığının yeniden paylaşımı başlar ve 10 sene sonra bu “demokratik iktidar” da darbe ile devrilir.”

Peki, Rusya’nın Sovyetler sonrası sahasında jeopolitik rakibi olan ABD’nin bu durumda somut çıkarları nedir? Kırgızistan’ın önemi enerji kaynaklarına veya siyasi etkinliğine değil, onun jeopolitik konumuna bağlıdır.
Gerçekleşen devrimin amaçlarından birisi de Kırgızistan’ın “resmi” olmayan, ancak “fiili” olan “Kuzey” ve “Güney”’e bölünmesidir. Sorunlu “Güney” bölgelerine girmek içindir. Çünkü, Tyan-Şan ile Pamir dağ sistemlerinin kesiştiği Kırgızistan’ın güney bölgesi, Rusya – Amerika arasındaki jeopolitik rekabetinin de kesiştiği bölgedir.

Rusya’ya yönelen Merkezi Avrasya’daki bütün tehditler Kırgızistan’ın güney bölgesinde, Fergana vadisinde odaklanmıştır diyebiliriz.
Komşu Tacikistan’da Rusya Federasyonu’nun en büyük askeri üssü – 201. Motorize Birliği – ve en az 3 bin kişilik sınır koruma birliği bulunmaktadır. Bişkek-Oş-Horog kara yolu, Özbekistan’daki iç istikrar durumuna bağlı olmayan ve ABD tarafından kontrol edilmeyen, Tacikistan’daki Rus askeri birliğine karadan ( lojistik destek sağlayan) ulaşımı sağlayan tek güzergahtır. Bu yol şu anda Rus askeri kontrolü altındadır. Ancak, Rus faktörünü göz ardı edemeyen Akayev’in izin vermediğini, yeni ‘limon lideri’ yapabilir: ABD’nin bölgedeki askeri hedeflerine ulaşmasını kolaylaştırabilir. Diğer bir deyimle, ABD’nin “Manas” havaalanında konuşlanan “Gansi” hava üssünün geçici statüsü daimi statüye dönüştürülebilir ve erken uyarı (AWACS) uçaklarının kullanılmasına izin verilebilir. Amerikan silahlı kuvvetlerinin Oş’a yerleşmesine, Alay vadisine, oradan da Tacikistan’a çıkışına ve dolayısıyla Bişkek-Oş-Horog karayolu üzerindeki kontrolünün sağlanmasına imkan tanınabilir. Bölgedeki Rus askeri varlığının etkinliğinin azalması, kaçınılmaz olarak Afganistan’dan uyuşturucu trafiğinin artmasına ve üzerindeki kontrolünün yitirilmesine yol açar. Ayrıca, Tacikistan’ın Nurek şehrinde bulunan Rus optik- elektronik roket saldırısı erken uyarı sistemi ve uzay izleme ‘Okno’ adındaki istasyonunun faaliyetini risk altında bırakabilir. Rusya için radikal İslam tehdidi de Güney Kırgızistan’la bağlantılıdır. Zira daha önce radikal İslam terör grupları Afganistan’dan Tacikistan ve Kırgızistan üzerinden Özbekistan’a geçmekteydiler. Bu bölgede faaliyet gösteren ve üyeleri arasında Rusya vatandaşları da olan ‘Hizb-ut Tahrir’ örgütünün asıl hedefi Özbekistan olmakla beraber, Güney Kazakistan ve Rusya’nın İdil civarındaki Müslüman bölgelerine (Tataristan, Başkordistan v.s.) yayılma planları vardır.
Kırgızistan’ın güneyinde Rusya’ya yönelen bir de jeoekonomik tehdit mevcuttur.Yukarıda belirttiğimiz gibi, Kaşgar ile Fergana vadisi arasında tarihi bir uygarlık yakınlığı vardır. Gündemde olan Çin-Kırgızistan demir yolu inşası, Kaşgar’dan Celalabad’a sonra da İssık Göl üzerinden Kazakistan demir yoluna ulaşan bir güzergahı öngörmektedir. Ancak Çin’in pek de gizlemediği niyeti, bu demir yolu hattının sadece Celalabad’a kadar inşasıdır. Çin’in, Sovyet iktidarı gelmeden önce Kaşgar ile sıkı bir bağı olan Fergana vadisine ulaştıracak bir yola ihtiyacı vardır. Pekin, Kırgızistan, Özbekistan ve Tacikistan’ın ekonomilerine girmek istemektedir. Eğer bu gerçekleşirse, bölge çok hızlı bir şekilde Çin’in etki alanına girecektir, ki böyle bir gelişme Moskova’nın çıkarlarıyla çatışmaktadır. Rus uzmanı olan A.Sobyanin’in vurguladığı gibi, “Bu demir yolunun inşası, şu anda sadece ABD ve Rusya’nın baş oyuncular olduğu bu bölgede Çin’i de oyuncu yapacaktır.”
Bununla beraber, Hazar bölgesinden Çin ve Hindistan’a uzanan petrol ve gaz boru hatları projeleriyle bölgede var olduğu sürece, Rusya’nın çıkarları mutlaka dikkate alınacaktır. Ayrıca, Rusya bu bölgede kalırsa, uranyum, alüminyum, altın ve gümüş madenleriyle zengin bu bölgede çalışma imkanını da kaybetmemiş olacaktır.
Aslında, tuhaf görünse de, ABD için mevcut durumda Rusya’nın Kırgızistan pozisyonu çok kritik bir nokta oluşturmamaktadır. Moskova kendisine yönelen tehditlerinin boyutunu algılamamaktadır. A.Sobyanin’in dediği gibi: “Rusya sadece ABD’nin yaptığını izlemekte ve onun hareketlerini profesyonel olmayan bir tavırla taklit etmektedir.” ABD’nin Kırgızistan’daki askeri varlığının asıl amacı Afganistan ile değil, Çin ile bağlantılıdır. ABD, Kırgızistan’ın kuzeyinde bulunan “Gansi” hava üssünden Çin’in Doğu Türkistan Bölgesine yönelik çalışmaktadır.Güney bölgesine girip Oş’tan Kaşgar, Fergana vadisinin Özbek bölgelerine ve Tacikistan’ın Sogd bölgesine yönelik çalışmalarını yürütmeyi planlamaktadır. Rusya’ya yönelen tehditler ise güneyden, Afganistan-Pakistan tarafından geldiği halde, Rusya, “Kant” hava üssünü kuzeyde, ABD üssünden birkaç kilometre ötede kurmuştur…
Kırgızistan’daki parlamento seçimleri ABD ve Rusya’nın Merkezi Asya’daki güç denemesi sayılabilir. Gürcistan ve Ukrayna’da renkli devrimlerinin başarıyla sonuçlanmasından sonra, ABD’nin Sovyetler sonrası sahasında “renkli devrim” senaryoları bir jeopolitik araç olarak kullanmaya devam edeceğini, bir sonraki hedefi Merkezi Asya olduğunu ve Merkezi Asya devletlerinden “seçim-devrim” senaryosunun neden Kırgızistan’da uygulanabileceğini birkaç ay önce “BDT ve renkli devrim senaryoları” (www.aysam.org) yazısında anlatmıştım.
Kırgızistan, ABD’nin bölgede “sıçrama noktasını” oluşturabilir. Ayni zamanda siyasi açıdan Merkezi Asya – Hazar bölgesinin en zayıf ülkesi olan Kırgızistan, ABD için bir nevi deneme tahtası oldu. Kırgızistan’da kazanılan tecrübe, bölgenin diğer, daha “zor” ülkeleri için kullanılabilir. Buradaki amaç, Merkezi Asya – Hazar bölgesinde “otoriter rejimin yıkılması” ve “demokratik devrimin” emsalini oluşturmaktır. “Renkli” devrimlerin Kırgızistan’dan sonraki durağı büyük olasılıkla komşusu Özbekistan’dır, onu da Azerbaycan takip edebilir. Türkmenistan ve Tacikistan için ise biraz farklı, daha “sert” devrim senaryosu uygulanabilir. Bölgenin en güçlü ülkesi konumunda olan, ancak büyük sermayeli ve liberal değerlere sahip siyasi eliti oluşan Kazakistan da, farklı bir devrim teknolojilerinin kullanılması gerekebilir. Özbekistan’da sosyal ve serbest piyasa ekonomisi reformlarının yapılamaması sonucunda oluşan yüksek sosyo – ekonomik gerilim, radikal İslam tehdidini iç siyasetinde halkı bastırmak için kullanan otoriter rejim ve köklü Batı destekli bir muhalefet, “kadife” devrim için uygun şartları teşkil edebilir.
 
Üst