Kişinin abdesti namazı sizi kandırmasın -1-

Katılım
26 Kas 2008
Mesajlar
83
Tepkime puanı
0
Puanları
0

KİŞİNİN EŞİNİN ÖRTÜSÜ ABDESTİ NAMAZI SİZİ KANDIRMASIN -1- M.GÜNAY SIDDIKOĞLU
. Sevgili Peygamberimiz şöyle buyuruyor:
Allah sizin suvarlarınıza yani şekillerinize-görünüşünüze ve mallarınıza bakmaz, fakat kalplerinize ve amellerinize bakar..”( Ahmet, Müslim ve İbni Mace, İhyâu ‘ Ulum’d- Din cilt 4/sayfa:625)

İnsanlardan öyleleri vardır ki, (onun) dünya hayatına dair (aldatan yıldızlı) sözü, senin hoşuna gider ve (hatta bunlar), sözlerinin özlerine uyduğu konusunda da Allah’ı şahit tutar. Hâlbuki gerçekte o, (İslâm’ın ve Müslümanların) en azılı düşmanıdır. (Bakara 2/204) (krş. Münâfıkûn63/4)
O, (dönüp gidince veya) iş başına geçince, (Allah’ın emrine karşı gelmek ve hevasına (arzularına) uymakla) ülkede fesat çıkarmaya, harsı (ekonomiyi, kültürü) ve nesli mahvetmeye çalışır. Allah ise fesadı/bozgunculuğu sevmez.” (Bakara 2/ 205)
“O’na: ‘Allah’ın emirlerine karşı gelmekten sakın’ denildiği zaman, (kızar da) gururu kendisini (daha fazla) günaha sürükler; artık böylesinin hakkından cehennem gelir. (orası ne kötü bir yataktır.” (Bakara 2/206)

(Bu üç ayet-i kerîme; birtakım (münafık) insan tiplerini ortaya koymaktadır ki, onlar çok güzel ve yaldızlı konuşmalar yaparlar: “Ben şahsî çıkarlarım için değil; doğruluğu, iyiliği getirmek ve insanları kurtarmak için çalışmaktayım.” Gibi sözler söylerler. İdeolojilerini putlaştırmaya çalışırlar. Fakat iş başına geldikleri zaman, ekini (ekonomik gücü) ve nesli çeşitli usullerle mahvederler, manevi değerlerinden kopmuş kişiliksiz, meteryalist ve çıkarcı nesiller üretirler. Böylece büyük fesat ve bozulmalara sebep olurlar. Takvâya, Allah’ın emir ve rızasına uygun yaşamaya çağıranları da küçük görüp büyüklenirler. Onların hakkından ancak cehennem gelecektir. İslâm’ı söndürmeye ve gereği gibi Müslüman olmak/müslümanca yaşamak isteyenleri de sindirmeye çalışan bu İslâm düşmanı, münâfıklar hakkında inen bu üç ayette, düşünenler için alınacak büyük dersler vardır.) (bk. 2/165-167) (Feyzü’l Kur’an Kur’an-I Kerim Meali Hasan Tahsin Feyizli)

Onları gördüğün zaman, cisimleri (kalıp ve kıyafetleri) hoşuna gider. Eğer (dünyalık söz) söylerlerse, sözlerini dinler (yaldızlı vaadlere kanar)sın, (ama) sankî onlar (elbise giydirilip) yaslanan kereste gibidir. Her (İslâm’a ait bir toplantı ve) seslenişi, (korkularından) kendi aleyhlerinde sanırlar, (İslâm’a ve Müslümanlara) asıl düşman onlardır. Onlardan sakın(ın). Allah kahretsin onları! Nasıl da (hakikatten aldatılıp) döndürülüyorlar. (Münâfıkûn 63/ 4)(bk. 2/ 204-205) (Feyzü’l Kur’an Kur’an-I Kerim Meali Hasan Tahsin Feyizli)

Ebu Hureyre Sevgili Peygamberimizden şu hadisi naklediyor: “Kıyamete yakın bir takım topluluklar türeyecek, bunlar dini vasıta kılarak dünyayı yiyecek, dini midesine alet edecek. Sözleri şekerden tatlıdır. Fakat kalplerinde birer canavar gizlenmiştir. Adalet-i ilahiyenin tecelli edeceği gün Allah(cc) onlara şöyle hitap edec ektir: “ Siz benimle mi gurura kapıldınız, yoksa bana karşı mı cüretkar davrandınız.” (Tirmizi, Celal Yıldırım, İslam Ahlakından Parlak Sahifeler,27.sayfa )
Kişinin eşinin başının örtülü olmasına, görünüşüne şekline, şemalına bakıp ta aldanmamak gerekir, hatta kişinin namazı ve abdesti de bizi aldatmamalıdır. Önemli olan insanın davranışları ve ihlasıdır, kimlerle dost, kimlerle bir, beraber olduğu, kimlere hizmet ettiğidir. Nitekim Cübbeli diye bilinen Ahmet Hoca da bunlara dikkat çekerek, Yahudilerle ve Hıristiyanlarla içli dışlı olanlara, onlarla diyalog içerisinde olup ta zinayı ve domuz etini serbest bırakanlara güvenilmez mesajı vermekte ve Müslümanları uyanık olmaya davet etmektedir.
 

Türkiye Sevdalısı

Dost Üyeler
Katılım
26 Eki 2010
Mesajlar
190
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Tanrının emanet verdiği bedende
Cevap: Kişinin abdesti namazı sizi kandırmasın -1-

Sayın Muharrem Günay SIDDIKOĞLU,

Günümüzün ihtiyacı olan çok önemli bir konuyu dile getirip, açıklamalarda bulunduğunuz için size çok teşekkür ederim. Ne yazık ki vatandaşlarımız okumaktan ziyade dinlemeyi çok seviyor. Buna sözde aydınlarımızda dahildir. Müslümanlıkla ilgisi olmayan soytarılar da halkımızın bu özelliğinden faydalanarak başkalarından dinledikleri uydurma hadisleri ve hikayeleri, halkımıza ustalıkla anlatarak onları kendi emelleri doğrultusunda uyuşturup tutsak almak için kullanıyorlar. Bunların ileri gelenlerinden biri de ağlayarak, zırlayarak halkımı tutsak etmeye çalışan Amerikan hizmetkarı Pensilvanyalı zattır. Kendisi Humeyni gibi gelme hayalleri kurmaktadır. Bu nedenle zamana karşı bir yarış içindedir. Uyguladıkları kandırma yöntemini sanki kendileri değilde Cumhuriyetçiler uyguluyormuş gibi gösterme gayreti içinde sahip oldukları televizyon dizilerinde yayınlamaktadırlar. Ancak rabbimin bunlara o fırsatı vermeyeceğine ve onları kendi yanlışlıkları içinde boğacağına yürekten inanıyorum.

Bu zihniyette olanların Müslümanlıkla uzaktan yakından en ufak bir ilgileri yoktur. Çünkü Kuran-ı Kerimi gerçekten içine sindiren biri asla iftiralarda bulunmaz. Bunların yaptığı yanlışlığa şahitlik edecek sayısız ayet vardır. Kuran-ı Kerimi içine sindiren kişi de asla böyle bir yanlışlığın peşinden gitmez.

Hal böyleyken Peygamberlerimizin hayatını ve Kuran-ı Kerimin türkçe mealini bir kez bile okumayanlar kendilerini nasıl müslüman görür bir türlü anlayamıyorum. Neden Kuran-ı Kerimi okumazlarda böyle sahtekarların peşinden giderler. Yüzde 99 u müslüman denilen ülkede Yüzde 10 bile Kuran-ı Kerimi okumuş olsa inanın cehalet denen bir şey kalmaz.

Televizyonlarda dini konularda açıklamalarda bulunanlar bile işin rantı peşindeler. Televizyon proğramına 4 ilahiyatçı çıksa, dördü de farklı konuşuyor. Eğer dinlemeyle bu iş olsaydı, ilk önce bunlar ortak bir noktada buluşurdu. Ama bunlar kendi çıkardıkları kitaplar satılsın diye hepsi birbirinden farklı konuşmayı tercih ederler.

Her kim Allaha yakın olmak istiyorsa ilk hareket noktası Kuran-ı Kerimin Türkçe mealini okumak olacaktır. Aksi takdirde kıyamet günü Rabbimizin huzuruna çıktığımız gün bir müslüman olarak indirilen kitabı bir kez olsun okuyup okumadığımız sorulduğunda rabbimize ne cevap vereceğiz, lütfen düşünsünler.

Sayın SIDDIKOĞLU, yazdığınız yazının son parağrafında yer alan Yahudilerle ve Hristiyanlarla içli dışlı (samimi) olmamak gerekliliğine ise katılmam mümkün değildir. Hiç bir din bir dinin masum insanlarına böyle bir yakıştırmayı uygun görmez, Görürse inandırıcılığı olmaz. Hatta din olmaz. Herkesin dini ve sorumluluğu kendinedir. Ayette anlatılmak istenen ve dost olarak tercüme edilenden kasıt veli kelimesidir. Yani dost edinmeyin değil, kendinize yönetici olarak seçmeyin anlamındadır. Sizin de bildiğiniz gibi, zina hiç bir dinin serbest bırakmadığı, her dinin suç saydığı bir konudur. Domuz yemenin de koşulları farklıdır. Sahtekarların oyununa gelmemenin tek yolu dinimizi Kuran-ı Kerimin Türkçe meailini anlamaya çalışarak okumaktan geçer.

Şüphesiz iman edenler; yani yahudilerden, hıristiyanlardan ve sabiilerden Allah'a ve ahiret gününe hakkıyla inanıp salih amel işleyenler için Rableri katında mükafatlar vardır. Onlar için herhangi bir korku yoktur. Onlar üzüntü çekmeyeceklerdir. (Bakara 62.ayet)

Herkese en içten sevgilerim ve en derin saygılarımla.
 
Son düzenleme:
Üst