"Eskiden büyüklerimiz, olmayacak bir şey olduğu zaman “kıyamet alameti” derlermiş.
Artık alametler çoğaldı. Sonumuz öyle olmasın ama “Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete”.
Devletin adı “Türkiye Cumhuriyeti” .
Türkiye Cumhuriyeti’nin dili “Türkçe”.
Devletin televizyonunun adı “Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu” .
Ama kanallarından biri “Kürtçe” ye tahsis ediliyor.
Bir “kürt devleti” var mı? Yok.
Kürtçe dili diye resmi ve uluslararası bir dil var mı? Yok.
Bu isim altında, Türkiye Cumhuriyetini bölmek, parçalamak isteyenler var mı?
Var
O halde, bu istek “neyin alameti?”
Türkiye Cumhuriyeti’nin Dışişleri Bakanı, Avrupa Parlamentosunda bir konuşma yapıyor.
Diyor ki “Türkiye’de yalnız azınlıklar değil, Müslümanlar da baskı altındadır.
İbadetlerini rahat olarak yapamıyorlar.” diyor.
Türkiye’de azınlık var mı? Yok.
Türkiye Cumhuriyetine vatandaşlık bağı ile bağlı olanların hepsi Türk mü? Türk.
Hristiyan vatandaşların veya vatandaş olmayan hristiyanların, cemaatleri olmadığı halde, her yerde kiliseleri var mı?
Var.
Avrupadaki Müslümanların her yerde camileri var mı?
Yok.
Türkiye’deki bütün camilerde, mescitlerde ezan okunuyor, serbestçe namaz kılınıyor, ibadet yapılıyor mu?
Yapılıyor.
O halde “istenen ne” , bu konuşma “neyin alameti?”
İçtiğiniz suyun ne suyu olduğunu biliyor musunuz?
Hayır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin Başkentideki 5 milyon kişiye, hiç haber vermeden, ne suyu olduğu bilinmeyen su içiriliyor mu?
İçiriliyor.
Sonra da gözünün içine baka baka “Bak, hala ölmediniz deniyor mu?”
Deniyor.
Yalandan, dolandan ötürü insanlar “güven bunalımı” yaşıyorlar mı?
Yaşıyorlar.
İşsizlikten, aşsızlıktan ötürü “gelecek kuşkusu” yaşıyorlar mı?
Yaşıyorlar.
Bu örnekleri çok daha fazla artırabilir misiniz?
Evet.
“Söyler misiniz bütün bunlar neyin alameti?”
E.Akyüz