KKTC, Federasyon ve CB Secimi

Kamil Özkaloğlu

Onursal Üye
Katılım
6 Ara 2008
Mesajlar
359
Tepkime puanı
0
Puanları
0
KKTC, FEDERASYON VE CB SECİMİ
KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ (KKTC)

KKTC, Kıbrıs Türk Halkının 137 yıldır sürdürdüğü Özgürlük, Egemenlik, İstiklâl ve varoluş mücadelesinin en önemli ürünüdür…

KKTC, Kıbrıs Türklerinin adadaki varlığını sürdürebilmesi için, gözbebeği gibi koruması ve savunması gereken tek seçeneğidir…

KKTC, çocuklarımıza, torunlarımıza, kısacası geleceğe bırakacağımız en değerli mirasımızdır…

Bir devlete sahip olmak, Kıbrıs Türk Halkı ile benzer mücadeleyi sürdüren toplumların en büyük ülküleri ve son hedefleridir.
KKTC olmazsa Kıbrıs Türk Halkı da olamaz…

İşte bu nedenledir ki tüm dünya, KKTC’nin tasfiyesini sağlamak için ellerinden gelen her türlü melanete başvurmaktadır…

Yüce Atatürk’ün Gençliğe Seslenişinden esinlenerek diyebiliriz ki:
“Ey Kıbrıs Türk gençliği...

Birinci vazifen, Kıbrıs Türk istiklâlini, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyet'ini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.

Mevcudiyetinin ve geleceğinin tek temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir...

... Görevin; Kıbrıs Türk istiklâl ve Kuzey Kıbrıs Türk cumhuriyetini korumaktır!
Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda, mevcuttur...”

FEDERASYON
Bugün FEDERASYON, Kıbrıs Türk Halkına bir çözüm modeli olarak dayatılmaktadır.

Sömürgeci emperyalist güçler tarafından dayatılmaktadır,
BM, AB, ABD tarafından dayatılmaktadır,
Hıristiyan Kulüpleri tarafından dayatılmaktadır,
En acısı da yukarıda saydığımız güçlerin çıkarlarına hizmet eden aramızdaki işbirlikçileri tarafından dayatılmaktadır.

Dayatmalarını şu gerekçelerle sürdürüyorlar:
FEDERASYON’U çözüm olarak ilk öneren Türklerdir...

Doğrudur, uzun yıllar önce FEDERASYON’U ilk öneren Kıbrıs Türk Görüşmecisidir. Ancak bu öneri yapıldığı zaman Kıbrıs Türkleri nasıl bir konumdaydı? Bir toplum, hatta bir azınlık konumunda idi. Ve FEDERASYON Kıbrıs Türklerinin siyasi konumunu yükseltmekte idi. Şimdi ise FEDERASYON’U çözüm olarak kabul etmek; Kıbrıs Türk Halkının siyasi konumunu yeniden toplum düzeyine indirgeyecektir. Bugüne kadar hiçbir halkın devletini tasfiye ederek toplum düzeyine hatta ne olduğu belirsiz bir federasyonun ünitesi düzeyine dönmeyi kabullendiği görülmemiştir. Kıbrıs Türkleri de bunu kabul etmemeli, etmeyecektir...

Dünya Kıbrıs’ta Federasyon istiyor...

Doğrudur, Dünya Kıbrıs’ta Federasyon istiyor...

İstiyorlarsa; bunu Kıbrıs Türklerinin kara gözü, kara kaşı için değil, sadece kendi çıkarları için istiyorlar...

İstiyor da; soruyorum, ne hakla?

Hangi halk; varlığını, geleceğini, egemenliğini, ulusal değerlerini, inançlarını, insanca yaşama hakkını ve kendi kaderini tayin hakkını başkalarının (Her kim ve ne olursa olsun) kararlarına feda edebilir?

Kimdir bu dünya dedikleri?

Ne BM, ne AB, ne ABD ne de diğer sömürgeci ülkeler; hiçbir ülke için ve özellikle de KKTC’nin veya Kıbrıs Türklerinin çıkarı, varlığı ve geleceği için uğraşan yardımsever melekler falan değildir. Sadece sömürü için, sadece kendi ülkelerinin çıkarları ve sadece kendi halklarının çıkarları, refah ve geleceği için her türlü insanlık ayıbına ve zulme başvurabilecek kadar gözleri kararmış bir güruhlar topluluğundan başka bir değer yargısına sahip değillerdir.

Sömürecekleri ülke ve toplumlara satmaya çalıştıkları değerler, sadece kendi halklarına layık gördükleri değerlerdir…

Bunun için, Vietnam’a, Afganistan’a, Irak’a insanlık değerlerini bir kenara atarak bombalarını yağdırıp milyonlarca insanın ölümüne neden oldular...

Bunun için, ARAP Baharı diyerek Kuzey Afrika’yı, Suriye’yi Irak’ı kan gölüne çevirdiler.

Bunun için, dünyadaki devlet sayısı bin olursa; dünyayı daha kolay yönetiriz diyorlar. Devlet sayısı bin olacak ama sömürgeci emperyalist ülkeler bölünmeyecek kendi halklarının refahını korumak için, gelişmekte olan, az gelişmiş ve gelişmemiş ülkeler bölünecek, onların yeraltı kaynakları ve değerli malları çalınacak. Onların alın teri çalınacak. Onların kanı akacak. Böylece, kolayca yönetilebilir duruma gelecek.

Ulus-Devlete karşıdırlar sömürülecek ülkelerdeki Ulus-Devletler birer birer Ulus olma kriterlerini yitirecekler ama Sömürgeci emperyalist ülkeler varlıklarını Ulus-Devlet olarak sürdürecekler...

İşte bize satmaya çalıştıkları beş para etmez ülkeler ve yüce değerleri...

Bu gerçeklere uyan davranışlarına her gün tanık olmuyor muyuz?

Bakın Yıllarca Kıbrıs Türklerini silah zoru ile yıkmaya çalıştılar ama başaramadılar...

1974’ten itibaren taktik değiştirdiler. O gün bu gündür, Kıbrıs Türklerini Propaganda ve soğuk savaş yöntemi ile parçalayıp Enosis emellerine erişme yöntemini seçtiler.

Yıllarca içimizden seçtikleri zayıf insanları Avrupa’nın ve ABD’nin en güzel şehirlerinin en lüks otellerinde ağırlayarak beyinlerini yıkadılar.

Uçak parası caba, otel parası yok, ceplerine de bolca harçlık konulan bu zayıf insanlar defalarca bu beyin yıkama operasyonundan geçtikten sonra bir Türk düşmanı, Türkiye düşmanı, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti düşmanı ve kimlik sorunları yaşayan işbirlikçiler olarak aramıza gönderildiler...

İşte bize dayattıkları ve çözüm olarak kabullenmemizi istedikleri FEDERASYON bu... Yöntemleri bunlar...

Bugün eğer dünya gündeminde isek ve örneğin bir BM genel Sekreteri Cumhurbaşkanımız önünde saygı ile ceketinin düğmesini ilikliyorsa; bunun bir tek nedeni vardır; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyet’imizin VARLIĞI VE 32 YILDIR GURURLA YAŞATILMASIDIR. Eğer menhus hedeflerine ulaşıp Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tasfiye ederek ortadan kaldırırlarsa; artık dünya gündeminde değil, KIBRIS Cumhuriyeti’nin iç meselesi oluruz. Bu da kısa sürede Kıbrıs’tan

Türklerin yok olmasını getirecektir…

İşte o zaman, bugünün işbirlikçileri kına yakacaklar. Tabii Kıbrıs'ta bulunabilirler veya hayattaysalar...

CUMHURBAŞKANI(CB) SEÇİMLERİ
Kurucu Cumhurbaşkanımız Sn. Rauf Denktaş'tan sonra ülkemizde gerçekleştirilen CB seçimleri hep varlığımız ve geleceğimiz ile ilgili, Cumhuriyetimizin varlığı ve geleceği ile ilgili olmuştur. Bugün de adayların söylemlerine bakınca; ayni tehlikeleri yaşadığımız gözlenmektedir. Çünkü dünya ve aramızdaki işbirlikçiler bugün de Kıbrıs Türklerini 'Soğuk Savaş ve Propaganda' silahı ile vurmaya çalışıyorlar.

Varlık ve geleceğimiz bir yana bırakılarak iç çekişmeler örnek gösterilip bunun üzerinde propaganda yapılmaktadır. KKTC'nin varlığı önemsizleştirilerek, olmazsa da olur denilerek, hatta Kıbrıs Türklerinin kurtuluşunun KKTC'nin tasfiyesi ile mümkün olabileceği gibi abuk sabuk gerekçeler öne sürerek Kıbrıs Türklerini aldatmaya çalışıyorlar. Bir halkı veya toplumu baskı altına alarak ortadan kaldırmaya çalışmak sadece FAŞİST bir harekettir.

Bu, Kıbrıs Türklerinin varlık ve geleceğine karşı sürdürülmekte olan bir insanlık suçudur.

Bu, dünyanın, Rumların ve aramızdaki işbirlikçilerinin Kıbrıs Türklerine faşizan saldırısıdır.

Yine adayların beyanlarına bakıldığı zaman açıkça KKTC'ye saldırı vardır.

KKTC'nin ortadan kaldırılması savunulmaktadır. İşin en ilginç yanı, bu adaylar KKTC'nin Cumhurbaşkanı adaylarıdır. KKTC'yi ortadan kaldırmak için KKTC Cumhurbaşkanlığına aday oldular. Bunun ne kadar etik olduğunu ve bir Cumhurbaşkanı adayına ne kadar yakıştığını siz saygıdeğer okurlarıma bırakıyorum.

KKTC anayasamız ve ilgili yasalarımızla korunmaktadır. Partilerimiz ve adayları KKTC anayasası ve yasalarına uymak zorunluluğundadır. Hal böyle iken ben merak ediyorum:
Nerede bu devleti korumakla yükümlü olan kurumlar ve makamlar?

Niye bu felâkete doğru gidişe bir dur denilmiyor?

Niye KKTC'yi tasfiye etmek için KKTC Cumhurbaşkanlığına aday olanların adaylıkları sorgulanıp sonlandırılmıyor?

Eğer bunlar yapılmıyorsa; bilinmelidir ki:
Vatan tehlikedeyse, Egemenlik tehlikedeyse, Bağımsızlık tehlikedeyse, Kendi kaderini tayin hakkımız tehlikedeyse;
Vatanı, Egemenliği, Bağımsızlığı ve kendi kaderimizi tayin hakkımızı, yine halkımızın azim ve kararı kurtaracaktır.

Bu Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de önceliğimiz; KKTC'nin ve egemenliğimizin varlığı ve geleceğidir. Devlet ve egemenlik olmadan başka hiçbir değere sahip olmamız mümkün olamaz...

"KKTC'yi tasfiye edelim ve şu, şu, şu değerlere sahip olalım" demek; sadece Kıbrıs Türk Halkını bile bile felâkete sürüklemektir...


Kamil Özkaloğlu
29 Mart 2015
 
Üst