KKTC'nin hukuki Dayanakları

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
KKTC'nin hukuki Dayanakları

KKTC'nin ilanı, her şeyden önce, hakların kendi geleceklerini tayin (self-determinasyon) hakkının kullanılmasına dayanmaktadır. Ancak, KKTC'nin ilanı, self-determinasyon ilkesinin yanı sıra, bazı politik ve hukuksal girişimlerin de bir sonucudur.
Devletler hukuku ilkelerinin bir çoğu kesinlik kazanmış değildir. Self-determinasyon ilkesinin devletler hukukunda kapsamı açıklıkla belirlenmemiştir. Özellikle kendi topraklarında azınlıklar veya başka toplumlar bulunan ülkeler self-determinasyon ilkesine kuşku ile bakmaktadırlar.

Ancak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin ilanını, devletler hukukunda self-determinasyon ilkesi açısından haklı gösterecek iki önemli kriter vardır:
1) Kıbrıs Türk halkı, 1960'da kurulmuş olan iki toplumlu Kıbrıs Cumhuriyeti'nin kurucu ortaklarından biridir ve 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti'nin egemenliği Ada'daki iki toplumdan birine değil, ortaklaşa her ikisine devredilmiştir. 1960'da sömürge yönetiminden kazanılan bağımsızlıkta ve egemenlikte Kıbrıs Türk Halkı eşit hak sahibidir. 1960 Anayasası ve buna kaynak olan 1960 Kuruluş ve Garanti Antlaşmaları Kıbrıs Türk ve Rum taraflarının da imzalarını taşımaktadır.
2) Kıbrıs Türk halkının kendi ayrı yönetimi vardır ve Güneydeki Rum yönetimi Türk halkını temsil etmemektedir. Rum yöneticileri Kıbrıs Türk halkı tarafından seçilmemiştir. Bu nedenle Rum yöneticileri Kıbrıs Türk Halkını temsil edemez, ve onun adına konuşamaz.
Kıbrıs Türk halkı, 1963'de iki toplumlu cumhuriyetten zorla dışlandıktan sonra kendi kendini yönetmiş ve Rum yönetimine herhangi bir sadakat borcu olmamıştır. Bu yönetimler, 1963-1967 devresinde "Genel Komite", 1967-1974'te Geçici Türk Yönetimi, 1974-1975 Otonom Kıbrıs Türk Yönetimi ve 1975-1983 döneminde ise Kıbrıs Türk Federe Devleti'dir.
Bu gerçekler, BM raporlarında da açıklanmaktadır. Zamanın BM Genel Sekreteri U-Thant'ın Güvenlik Konseyi'ne 1965'te sunduğu bir raporda, Kıbrıs Hükümeti'nin ilamlarının Türk denetimindeki bölgelerde hüküm sürmediği belirtilmiştir. BM Genel Sekreteri U-Thant'ın Güvelik Konseyi'ne 1964'te sunduğu başka bir raporda, BM Barış Gücü'nün Türkler üzerinde otoritesini sağlamak için Kıbrıs Hükümeti'ne yardımcı olmayacağını belirtmiştir.
Söz konusu örneklerden anlaşılacağı ve 1974 Cenevre Antlaşması'nda da doğrulandığı üzere; Kıbrıs'ta iki ayrı yönetim vardır ve Rum yönetimi Kıbrıs Türklerini temsil etmemektedir.
Devletler hukukunda; "toprağı bütün egemen bir devletin, self-determinasyon hakkının kullanılmasıyla parçalanması" teşvik edilmemektedir. Ancak bu ilkelerin uygulanabilmesi için söz konusu ülkede tüm halk veya halkları temsil eden bir hükümetin var olmaması gerekir. Bu Genel Asamble Deklarasyonu'nda da öngörülmektedir.
Deklarasyonun İngilizce adı şöyledir: "Declaration of Principles of Interntional Law Concernmg Friendly Relations and Co-operation Among States in Accordance with the Charter of the United Nations." (BM Yasasına Uygun Olarak Devletler Arası İyi İlişkiler Ve İşbirliği Deklarasyonu).
Kıbrıs'ta Kıbrıs Türklerini ve Kıbrıs Rumlarını birlikte temsil eden bir ortaklık hükümeti yoktur. Dolayısıyla, Kıbrıs Türklerinin self-determinasyon haklarını kullanmalarında herhangi bir hukuksal engel de yoktur.
Ayrıca, Kıbrıs'ta Güney Rodezya'daki gibi "UDI" (Unilateral Declaration of Independence)" diye bilinen "tek taraflı bağımsızlık" söz konusu değildir. Tek taraflı bağımsızlık, "meşru bir hükümetten kopma" anlamındadır. KKTC, Kıbrıs'taki meşru bir hükümetten kopmuş değildir. KKTC'nin ilanı, Kıbrıs'ta iki eşit devletin varlığının dünyaya duyurulması anlamındadır. Bu şekilde iki devletin bir federasyon veya konfederasyon çatısı altında yeniden birleşmesi mümkündür.
Güvenlik Konseyi'nde alınan kararlarda siyasi tercihler hukuk ilkelerinden ağır basmaktadır. Yani kararlar hukuk ilkelerinden çok, siyasal görüşlere dayanmaktadır.
Güvenlik Konseyi KKTC'nin ilanını 1960 Kuruluş ve Garanti Antlaşmalarına ters bulmaktadır. Ancak, Güvenlik Konseyi bu antlaşmaların öngördüğü anayasal düzenin ve "Kıbrıs Hükümeti'nin" var olduğu varsayımından hareket etmektedir. Antlaşmalar vardır ve geçerlidir, ancak bu antlaşmaların öngördüğü düzen ortada yoktur; bunun yerini iki ayrı yönetim almıştır.
Türk tarafı, Garanti Antlaşması'nın geçersiz olduğunu hiçbir zaman iddia etmedi. Fakat Rum tarafı Garanti Antlaşması'nın, Kıbrıs'ın egemenliğine ve BM Anayasasına ters düştüğü için geçersiz olduğunu iddia etmiştir. Rum tarafının daha önce "geçersiz" olduğunu iddia ettiği bir antlaşmaya şimdi neden sarıldığı dikkat çekici bir sorudur.
Üzerinde durulması gereken diğer bir konu da; "KKTC'nin tanınmaması" için diğer devletlere yapılan çağrıdır. Halbuki BM Anayasasında başka devletlerin içişlerine karşılamayacağı ilkesi önemli bir yer tutmaktadır. Herhangi bir devlet başka bir devleti tanıma veya tanımama hakkına sahiptir. Bu hak, devletlerin egemenliğinden kaynaklanmaktadır. Egemen bir devlet, yeni kurulan bir devleti tanıma veya tanımama konusunda iradesini serbest kullanabilmelidir. BM Güvenlik Konseyi'nin "KKTC'nin tanınmaması" yönündeki kararı, bir baskı unsuru olmakta ve egemenlikten doğan serbest irade kullanma hakkını kısıtlamaktadır. Bu konuda Hukukçu Ergin Ulunay'ın ortaya koyduğu hukuki yorum şöyledir:
"Bilindiği gibi 19 Şubat 1959 tarihli Londra Antlaşmasını Kıbrıs Türk Toplumu, Türkiye, İngiltere, Yunanistan ve Kıbrıs Rum Toplumu ile birlikte imzalamıştır. Dolayısıyla Kıbrıs Türk Toplumu, Kıbrıs Cumhuriyeti'nin kurulmasına yol açacak bir uluslararası enstrüman imzalamıştır.
Yine 16 Ağustos 1960'da Kıbrıs Türk Toplumu Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası Antlaşması'nı diğer taraflarla birlikte imzalamıştır. Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası 'sui generis(kendine özgü)'tir. Kıbrıs Türk Topumu ile Kıbrıs Rum Toplumunun 1960 Anayasası altında Kıbrıs Cumhuriyeti'nde ortaklık statüsü vardır. Dolayısıyla Kıbrıs Türk Toplumu Kıbrıs Cumhuriyeti'ni oluşturan iki halktan birisidir. Nitekim BM Genel Kurulunun 3212 sayılı ve 1 Kasım 1974 tarihli kararının 3. maddesinde Kıbrıs Cumhuriyeti'nin Anayasal sisteminde Kıbrıs Türk Toplumunun ve Kıbrıs Rum Toplumunun var olduğu belirtilmiştir. Kıbrıs Cumhuriyeti'nde iki halk olduğunu BM Genel Kurulu tanımıştır. Bu nedenle Kıbrıs Türk Toplumu, devletlerarası hukukun öngördüğü, her halka tanınan "self-determinasyon" hakkına sahiptir."
BM Yasasını değiştirmeyen, ancak BM Yasası ile birlikte okunması gereken "Birleşmiş Milletler Yasasına Uygun Olarak Devletler Arasındaki Dostane İlişkiler ve İşbirliği ile ilgili Devletler Hukuku Prensiplerini belirleyen 1970 tarihli BM Genel Kurulunun Deklarasyonu" da, "halkların eşitlik ve self-determinasyon haklarını" tanımıştır. Bu deklarasyona göre: "Tüm Halklar self-determinasyon hakkına sahiptirler. Bu self-determinasyon hakkı ile halklar hiçbir dış müdahaleye uğramaksızın, politik Statülerini serbestçe belirlemek hakkına ve serbestçe izlemek hakkına sahiptirler."
15 Kasım 1983 'de yukarıda belirtilen "Uluslararası Hukuk Enstrümanları" kapsamı içerisinde bir halk kitlesi olan Kıbrıs Türk Toplumu, serbestçe yani seçilmiş yasama organının serbest kararı ile politik statüsünü belirlemiş, yani bağımsızlığını ilan etmiştir. Böylelikle Kıbrıs Türk Toplumu Devletlerarası Hukuk normları ışığında self-determinasyon hakkını kullanmıştır. BM Güvenlik Konseyi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin ilanını geçersiz sayan kararı ile BM Yasasını ve Uluslararası birçok Hukuk Enstrümanını ihlal etmiştir.
BM Güvenlik Konseyi'nde veto hakkına sahip büyük devletler de, yukarıda belirtilen nedenlerle devletlerarası hukukun self-determinasyon ilkesini ihlal etmişlerdir.
Aynı şekilde Avrupa Konseyi, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin ilan edilmesini tanımayan kararı ile yukarıda belirtilen Uluslararası Hukuk Enstrümanlarından başka 1975 Helsinki Nihai Senedi'nin VIII. maddesinde belirtilen halkları self-determinasyon ve eşitlik hakkı ilkesine ters düşmektedir. Bu maddeye göre tüm halklar iç politik statülerini hiçbir dış müdahaleye uğramaksızın belirlemek hürriyetine sahiptirler. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin ilanı Helsinki Nihai Senedi'nin Avrupa'da öngördüğü self-determinasyon hakkının, Kıbrıs Türk Toplumu tarafından kullanılmasıdır.
DEVLET VE TANIMA İLKELERİNE AYKIRILIK:
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti; kesin ve belirli bir toprak parçasına, belirli ve kesin bir nüfusa, örgütlenmiş bir Hükümet ve Uluslararası ilişkiler yürütebilecek bir kapasiteye sahiptir. Dolayısıyla KKTC, Devletlerarası Hukukun öngördüğü "Devlet Normu"nu tatmin etmiştir. Brierly, "On the Law of Nations (1963)" adlı kitabının 137. sayfasında bir devleti oluşturan kriterleri şöyle sıralamaktadır:
a) Devamlı, kesin ve belirli bir toplum olmak.
b) Kesin ve belirli bir toprak parçasına sahip olmak.
c) Uluslararası ilişkiler yürütebilecek derecede bir bağımsızlığa sahip olmak.
Yukarıda belirtilen kriterlere göre belirli ve devamlı bir toplum olan Kıbrıs Türk Toplumu, belirli ve kesin bir toprak parçasına sahiptir, 15 Kasım l983'te ise bağımsızlığını ilan ederek kurduğu KKTC ile uluslararası ilişkilere girebilecek kapasiteyi kazanmıştır. Dolayısıyla devletlerarası hukukun öngördüğü kriterlere sahiptir.
Tanınma konusunda "oluşturucu" ve "ilamsal" olmak üzere iki hukuk teorisi olmakla birlikte; ilamsal görüşe göre, yukarıda belirtilen "devlet" normunun kriterlerini tatmin eden her kuruluş, devletlerarası hukuka göre bir "devlet"tir; "tanınma" ile "devlet" haline gelmez; "tanınmama" ile de yok olmaz.
Aynı görüş "1936, 2 Annuarie de I'instit de Droit Int'I 300"de de şu şekilde belirtilmiştir:
"Bir Yeni Devletin varlığı ve var olmanın tüm Hukuki sonuçları, bir veya çok devletin tanınmasından etkilenmez."
Yani KKTC'ni tanıyıp tanımamak, KKTC'nin varlığını ve bu varlığın hukuki sonuçlarını ortadan kaldırmaz. KKTC Doğu Akdeniz'de ve Ortadoğu'da çok önemli bir konumda yer alan bir devlettir. Bu nedenle birçok devlet KKTC'ni diplomatik yönden tanımamakla birlikte, KKTC ile politik, ekonomik, ticari ve diğer ilişkilere girmek zorundadırlar. uluslararası Devlet tatbikatı da bu doğrultudadır.
Brierly'nin kitabının 137. sayfasında belirttiği gibi; "Devletlerarası hukukta, bir devletin devlet olduğunu belirleyen bir uluslararası mekanizma yok"tur. Bu nedenle BM Güvenlik Konseyi Devletlerarası Hukuk normlarına göre bir devlet olan KKTC aleyhine karar vermekle Devletlerarası Hukuk normlarını ihlal etmiştir.
Yine büyük devletlerin diğer devletlere "KKTC'yi tanımamaları için baskı yapmaları", devletlerarası hukuk normlarına aykırıdır. Özellikle Amerika Dışişleri Bakanlığı'nın 1976'da yayınlanan "Bir Devletin Tanınması ile ilgili ABD'nin Resmi Hukuk Görüşü"ne de aykırı hareket etmektedir.
"American Journal of International Law, Vol, 71, No. 2, sayfa 337"de yayınlanan ABD'nin bir devleti tanıma ile ilgili resmi hukuk görüşü şöyledir:
"ABD'ye göre Devletlerarası Hukuk, bir devletin diğer bir kuruluşu devlet olarak tanıması hususunda, amir hüküm içermemektedir. Bir kuruluşun devlet olarak tanınması, o kuruluşu devlet olarak tanıyacak ilgili devletin takdirine ve kararına kalmış bir husustur. ABD tanınma ile ilgili karar verirken, geleneksel olarak aşağıda belirtilen kriterleri göz önünde bulundurur:
a) Belirli bir toprak parçası ile belirli bir halk üzerinde etkin bir kontrolün olup olmadığı.
b) Toprak parçasında örgütlü bir Hükümet Yönetiminin olup olmadığı.
c) Uluslararası ilişkileri yürütmede ve uluslararası yükümlülükleri yerine getirmede etkin bir kapasiteye sahip olup olmadığı."
KKTC, ABD'nin bir Devleti Tanıma ile ilgili Resmi Hukuk Görüşünün kriterlerini de tatmin etmiş olmasına, ve "tanımama"nın KKTC'yi tanıyacak ilgili devlete kalmış bir husus olmasına rağmen, ABD dahil büyük devletlerin, diğer devletlere baskı yapması, Devletlerarası Hukukun öngördüğü Devlet Kavramına, Devletlerin Eşitliği ile tanıma ilkelerine aykırıdır.
Sonuç olarak; KKTC, Kuzey Kıbrıs'ta bağımsız ve egemen bir devlettir. Bu devlet, Kıbrıs Türk halkının self-determinasyon hakkını kullanması ile oluşturulmuştur. Devletlerarası hukukun "Devlet" ve "Tanıma" ile ilgili tüm normlarını tatmin etmiştir. KKTC'yi diğer devletlerin tanıyıp tanımamalarına bakılmaksızın, devletlerarası hukukta ve uluslararası ilişkilerde bir devlet olarak KKTC vardır ve bir devlet olarak da işlem görmek hakkına sahiptir.
 
Üst