KKTC’nin Tarih Kitaplarında Neler Oluyor, Gözden Geçirilmesi Gerekenler (İnceleme-2

Levent Akıncı

Onursal Üye
Katılım
12 Eyl 2008
Mesajlar
49
Tepkime puanı
0
Puanları
0
KKTC’nin Tarih Kitaplarında Neler Oluyor, Gözden Geçirilmesi Gerekenler (İnceleme-2

KKTC’NİN TARİH KİTAPLARINDA NELER OLUYOR,

GÖZDEN GEÇİRİLMESİ GEREKENLER (İnceleme-2)


Analiz kelimesini ‘inceleme’ olarak değiştirdiğimi belirterek görüşlerimi sunacağım. Nedeni tarihimizi ve dilimizi kaybetmemek için Türkçeyi olabildiğince kullanmak yabancı kelimelerden arındırmak düşüncesidir.

Bir KKTC güvenlik görevlisinin kızı ile üç sene önce yaptığım sohbette bu katıksız Türk kızının; aklımı durduran, bende çok derin hayal kırıklığı yaratan sözlerini kısaca anlatarak konuya girmek istiyorum. Kızımız Kıbrıs’taki sözde Kıbrıslılık aldatmacalarının etkisi ile Kıbrıs’ın yerli halkının(Rumlar) nasıl Türkçe konuşmaya başladığını şu sözleri ile anlatmıştı. ‘’Osmanlılar Kıbrıs’ı aldığı zaman adada hiçbir Türk yaşamıyormuş. (Buraya kadar doğru.) Osmanlılar buradaki egemenliklerini pekiştirmek için Kıbrıs da Rumca konuşulmasını yasaklamış, Türkçe konuşulmasını şart koşmuş bu nedenle zorla Türkçe öğrenenler bugün Kıbrıs’ın Türk toplumunu oluşturuyorlarmış.’’ Evet, maalesef, özellikle güvenlikçi bir babanın kızı olmasına rağmen böyle konuşmuştu bu Türk kızı! Anladığım kadarı ile üniversiteliydi ama bırakın dünya tarihini Kıbrıs tarihinden bile bihaberdi. Ayrıca Katolik Latinlerin yönetiminde bulunan Rumların; Ortodoks oldukları için inanç ve ibadetlerinde tam bir özgürlük yaşayamadıklarını, Osmanlının bu konudaki hoşgörüsünü bildiklerini ve Kıbrıs adasının Osmanlıya geçişini sevinçle karşıladıklarını da bilmiyordu. Bilgisizlikten önce önemli olan bu saptırmaların veya bilgisizliğin nedenleri üzerinde durmak ve alınacak önlemlerin neler olduğunu saptamaktır.

-Öncelikle evlatlarımıza verilen eğitimin içerisinde Tarih bilgileri nasıl, diğer bir deyimle içerik nedir?

-Tarih öğretisinin öğretmenleri olan öğretim görevlilerinin düşünce zenginliği; öğretmen de aynı düşüncede mi yoksa bu saptırmaya karşı mı?

-Devletin Milli Eğitimdeki politikası Milli mi?

-Ebeveynlerin bu konudaki ilgileri nedir?

-Milli eğitime dış baskı ve karışmalar var mı?

Belirttiğim bu saptamalar konusunda, seçimlerden önce UBP’nin sakıncaları vardı ve CTP döneminde değiştirilen tarih kitaplarını düzelteceğinden ve torunlarımıza gerçek tarihimizin öğretileceğinden bahsetmekteydiler. Faik Kasapoğlu bu konudaki bir makalesinde şu gerçeği dile getirmektedir. ‘’Sayın Cumhurbaşkanı Talat, UBP’ye ‘tarih Kitaplarına dokunamazsın’ diye uyarıda bulunuyordu, CTP döneminde değiştirilen Tarih kitapları, bizim nesli ‘toplumsal varoluş ve özgürlük savaşı veren insanları’ torunlarının yanında yalancı gösteriyordu. Torunlarımız okulda öğrendikleri tarihin mi yoksa bizden işittiklerinin mi doğru olduğunu anlamakta zorlanırken; bir ikilem içerisine girmeleri bir yana, acaba dedelerimiz bize yalan mı söylüyor şeklinde şüphe psikozuna da girdiklerine tanık oluyorduk.’’(KKTC, Çivi gazetesi,25 Mayıs 2009)

Bu durum devam ettiği takdirde torunlarımızın milli ruhlarını ayakta tutacaklar devletin dışındakiler olacaktır. Kim bilir belki de şaman geleneklerimizden gelen bir tepki ile bu iş ‘Anlatıcılara’(dedelerimize)kalabilir, tabii yaşadıkları sürece. Devletler, milletlerinin tarihi ile öğünmesi için gerekli önlemleri almakla yükümlü olduklarını unutamazlar. Özellikle bu devlet bir Türk devleti ise hiç unutmamalıdır. Bence saptamalardan ‘Milli eğitime dış baskı var mı’ sorusu düşündürücüdür.

Daha öncede ‘’Bilderberg’’ konusunda kısaca değinmelerim oldu. Daha fazla bilgi için Rus asıllı Kanadalı yazar Daniel Estulin’in ‘Bilderberg’isimli kitabını okumalarını salık veririm. Kafa karıştırma, dünyadaki her şeyi maddi çıkara yöneltme, mankurtlaştırma(kimliksizleştirme), teslimiyet, milli ve manevi değerlerden uzaklaştırma, güdülmeye alıştırma ne derseniz deyin. Bilderberg politikaları size bu olumsuzlukları aşılamak için kullanılır. Bir Türk’ün ne olursa olsun kabul edemeyeceği bu değersizliklere alışmasının ve sahiplenmesinin bizi hangi mecralara sürükleyebileceğini düşünebiliyor musunuz? Hedef beyinlerin teslim alınmasıdır. İnsan beynini etkileyebildiğiniz sürece onu prangaya vurmanıza gerek yoktur, ona her istediğinizi yaptırabilirsiniz. Ulusların insanlarına zihinsel hâkimiyet sağlandığında ulusun hâkimiyeti başkalarının eline geçmiş demektir. Bu şartlarda ulus olmaktan çıkar kümeye, sürüye, tabiri caiz ise mankurtlaşmış insan yığınları haline dönüşürsünüz. Bu yönde bir politikanın baş aktörü olan ABD’nin bir gazeteci yazarı acı gerçeği ABD’ de bile yayınlamaktan çekinmiyor. ‘’Bilderbergçiler bir milliyetçilik ötesi, ulusal olmaktan çok evrensel değerlerle çevrelenmiş yeryüzü kümeleri çağı arayışı içindedir.’’(William Shannon, New York Times,11 Ağustos 2002)Bir devlet başkanı bile bu gerçeğin karşısında tarih kitaplarına dokundurtmamaktan söz edebiliyorsa, acaba Bilderbergçilerin devlet başkanları arasında kazanımları var mı sorusu aklımıza gelmektedir. Vardır, Bilderberg kuruluş ve kadrolarının dünyadaki devlet ve şirket başkanlarından oluştuğunu belirtmekten beis duymuyorum. Kimler yok ki vereceğim şu üç isim, Bilderberg’e dahil olduktan sonra ülkelerinde başkan ve başbakan seçilebilmişlerdir. Bill Clinton(Eski ABD Başkanı), Tony Blair(Eski İngiltere Başbakanı), Romano Prodi (Eski İtalya Başbakanı). Bunun anlamı şudur, ‘güç bir yerden alınmadan seçilebilmek olanaksızdır.’ Kuruluşa devam edelim, gücün maddi kaynağı olan, Dünyanın en zengin iş adamları, dünyaca ünlü şirketlerin patron veya CEO’ları. İçlerinde tüm dünya medya şirketlerinin bulunduğu yüzlerce şirket var. Her sene dünyanın en ünlü ve pahalı otellerinde yapılan toplantılarda bir odanın günlük konaklama bedeli 1200 Euro. Ne kadar mütevazı değil mi? Devasa bir güç ve bu gücün (Bilderberg’in) hedefi şu: ‘’ Tek küresel para birimi kullanan bir Dünya bankasının mali düzenlemeleri ile işleyen, polisliğini bir dünya ordusunun yaptığı, tek küresel pazara sahip bir Tek Dünya Devleti(yani Dünya Şirketi).’’(Daniel Estulin, Bilderberg, Sf.155) Açıkçası; Ulusal egemenlik yok. Ülke sınırları yok. Ordular terhis, silahlar imha edilmiş. Ulusal ve uluslar arası güvenliği tek bir ordu sağlıyor. Tek para birimi, tek banka, tek ekonomik sistem var. İnsan hakları sistemin istikrarı için kısıtlanmış. Muhalifler ve sistemle uyuşmayanlar tecrit ediliyor. Eğitim, öğretim, yazılı ve görsel medya yani zihinler denetim altında. İşte açıkçasını sizlere anlatırken bu saydıklarımız aynı zamanda Bilderberg hedeflerini oluşturuyor. Her bir hedefi Türkiye’nin son zamanlarındaki problemleri ile bağdaştırıp aklınızdaki soru işaretlerine cevaplar bulabilirsiniz. İçlerinde bir hedef var ki konumuzu yakından ilgilendiriyor. Zihinlerin denetim altına alınması. Bu hedef Milli Eğitime dış baskı var mı sorusunun kısaca cevabını de içeriyor sanıyorum. Zihinlerin denetim altına alınması ancak eğitim, öğretim, yazılı ve görsel medyanın kontrol altına alınması ile sağlanabilir. Bilderberg kuruluşuna medya şirketlerinin hemen tamamının katıldığını belirtmiştim öyle ise bizi eğitimimizdeki ‘ulusal genler’ nedeni ile kontrol altına alamasa da gençlerimizi medya kontrol altına alabilir-almıştır demeye gönlüm razı olmuyor- diyebiliriz. Gençleri bu tehlikeden korumanın ana faktörü Ulusal Eğitimdir. Gençlerin, bil a kaydı şart Ulusal Eğitimle yoğrulması gerekir ki medya aldatmacalarına kanılmasın, medyadaki mankurt yazarların (kişiliksiz aydınların) saptırmalarına inanılmasın. Neden GENÇLER korunmalı? Bir vücudun savunma sistemi nasıl alyuvarlar ile akyuvarlara bağlı ise bir ulusun korunması da gençlere bağlıdır. Onlar ulusumuzun antikorlarıdır, geleceğimizdirler. Onları savunmaya yöneltmenin tek çaresi de ‘’Milli Eğitimdir’’. Yanlış anlaşılmış bir batılılaşma uğruna aydınlarımızın kuru yapraklar gibi bir oradan bir buraya savrulduklarını medyamızdan takip edebilirsiniz, bakınız dünün solcuları bugün liberal ve ikinci cumhuriyetçi, liberalleri ise dinci olabilmektedirler. Gençlerimizin de bu gün bu duruma düşmeyeceğini kimse söyleyemez. Yazar İsmail Şefik Aydın bu konuda bakın ne diyor. ‘’Emperyalist güçlerin en önemli hedefi milli hafızanın silinmesidir. Milli hafıza silinmeli ki bunun yerine emperyalist kültür kolaylıkla yerleştirilebilsin.’’(Uyan Türkiye, Sf.255)

Bu sözlerden sonra Tarih kitaplarına dokunamazsın diyen devlet başkanlarının varlığı dünyadaki egemen güçlerin ne kadar etkin olduğunu kanıtlamaya yetmez mi? Sayın Talat, UBP’nin Tarih kitaplarının değiştirilmesiyle ilgili olarak yaptığı girişimler daha açıklanmadan yaptığı açıklamada; ‘’Tarih kitapları gözden geçirilebilir. Ama tarih eğitiminde zafiyet yaratılmamalı. Ben değişiklik sürecini destekledim ve değişen kitaplarda herhangi bir zafiyet yaratılmadı. Tarih kitapları çağdaş düşünce ve Avrupa Konseyi’nin kriterleri çerçevesinde değişti. Tarihi çarpıtma iddiaları doğru değil… Kıbrıs Türkü yeni yüzüyle dünyadan destek bulurken şahinleşmenin anlamı yok…’’(Çivi Gazetesi, 15 Haziran 2009) diyebiliyorsa Tek Dünya hedefini güdenlerin kurduğu‘’Üçlü Komisyonun (ABD, AB, Asya Birliği)’’ bir parçasını AB’nin oluşturduğunu hatırlatalım. Sayın Talat’ın bahsettiği Avrupa Konseyi’nin kriterleri neyin ve kimin düşüncesi, AB’nin değil mi? Tarih kitaplarının olayları kronolojik bir şekilde ve gerçekçi bir yorumla anlatmasının ‘Çağdaşlıkla’ ne ilgisi olabilir? Bu saptırma ve kafa karıştırma değil midir? Gerçeklerin, doğru ve ders alınacak bir şekilde öğrenciye öğretmek istenilmesinin ‘şahinleşmekle’ ne ilgisi vardır? Saptamalarımız Sayın Talat’ın bu demeci ile doğrulanmaktadır. Tarih kitapları Avrupa Konseyi kriterlerinin çerçevesinde değiştiğine göre milli olduğu konusunda şüphelerimiz vardır, açıkçası MİLLİ değildir ve Kıbrıs Türkünün dünyanın desteğine bu şekilde ulaşmasını beklemek ancak safdilliliktir.

Eğer amaç halkın refahı için daha fazla para ise bunun başka yolları vardır. Ekonomik kazanımlar kimliksizleştirme olmadan da sağlanabilir. Kimliksiz bir ulusta paranın ön plana çıkması bireylerini ahlaksızlaştırır, bencilleştirir, vatan aşkını yok ettirip varını yoğunu ve yabancılara gıpta ile baktıran değerlerini kaybettirir. Bu kaybın önlenmesi Türk’e has ulusal eğitimin etkinliği ile sağlanır. Batının değerleri milli değerler ile yoğrulmadan hazır giyim elbise gibi giyilemez. Elbette batının değerleri, demokrasi, insan hakları, liberalizm, bilim, hukuk göz ardı edilemez ama etik değerlerimiz ne olacak? Teslim mi olalım? Hayır, öyle ise Türk’e has eğitim bu değerleri göz ardı etmeden milli bir şuur ile sağlanmalıdır. Eğitiminiz kim olduğunuzu hatırlatmıyor ise insana sormazlar mı sen kimsin diye? O zaman ben Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetindenim mi diyeceksiniz yoksa Kuzey Kıbrıs’ tanım mı diyeceksiniz. Cevap sizin olduğu kadar devlet başkanlarımızı da ilgilendirmektedir. Bu konuda son sözü Atatürk’ten alalım. ‘’Babası ve büyükbabasının asaleti ile öğünen Bizans imparatoru Teodos’a, babası ve anası Türk olan ve herhangi bir asalet unvanı bulunmayan Attila şu cevabı verir: Ben de büyük ve asil bir milletin evladıyım.’’(Nutuk, Sf. 972)

Diğer inceleme konularını UBP’nin iktidarında gözden geçirilmesi gerekenler adı altında sunmak istiyorum. Mutlaka yapılmalı tabirinden özellikle kaçınacağım fakat iktidarlar başarılı oldukları takdirde kalıcıdırlar, düzeltilmeyen hususlar iktidar kaybedildiğinde daha da kalıcı olurlar. (Türkiye’deki aşırı sağın zamanında dizginlenemediği gibi.) Tüm dünyada olduğu gibi sorunlar ekonomik, KKTC içinde değişen bir şey yok. Hedef, ulusal refahın sağlanmasıdır. Değişik yerlerde bazı ilgililerle yaptığım görüşmelerde ‘Sanayi Bölgeleri’ konusu gündeme geldi. KKTC’de Türkiye’dekinden farklı bir sistem var.

KKTC’de sistem şu şekilde;
-Arsa yerini devlet belirliyor,

-Alt yapı(elektrik, su, yol şebekeleri) devlet tarafından yaptırılıyor,

-Arsalar kullanıcılara senelik olarak kira bedeli ile tahsis ediliyor,

-Tesisler kiralayanlar tarafından kendi mali imkânları ile inşa ettirilip hizmete sunuluyor.

-Arsaların tahsisi bizzat bakan tarafından yapılıyor.

Arsa yerinin belirlenmesi ve alt yapının tamamlanmasının devlet eli ile yapılması halkçı ve teşvik edicidir. Sorun kira ödemesinin hemen başlanması ile başlıyor. Zira, 1 yıllık ön kira sözleşmesi ile başlayan ödemelerle birlikte tesisinde bu bir yılın içerisinde bitirilmesi gerekmektedir. Yaptığım araştırmaya göre bu konumda olanların kira sözleşmesi feshedilmemiş ama olsun banka kredisi gibi bir teşvik kredilendirmesi olmayan girişimcinin, tesis için mali güçlük çekmesi KKTC’ deki fiyat artışlarını tetikleyen bir unsur olarak karşımıza çıkabilir. Bu konuda devlet; girişimcinin önünü açmak, zaman kazanmak, vergili döneme çabuk ulaşmak maksadı ile kiracılara Türkiye’de olduğu gibi ilgili bir banka kredilendirmesi sağlamalı görüşündeyim. Nitekim bu nedenle şu anda İskele Sanayi Bölgesindeki 57 parselden 11’i yapı olarak bitmiş diğerleri atıl durumdadır. Dolayısı ile devletin yaptığı alt yapı yatırımları mevcut bütçe açığındaki rakamların içindedir sanıyorum. Alınamayan kira gelirleri ise işin boşa giden diğer bir yönü olsa gerek.

Gelelim arsa tahsisindeki Bakan yetkisine. Bizden söylemesi, tek kişilik komisyonlarda kötü kokular çıkar. UBP süratle çıkaracağı bir kanunla Sanayi Bölgeleri Kiralama Komisyonu kurmalı ve Bakan yetkisini bu komisyonlara devretmelidir naçizane görüşündeyim.

Peki, sanayi bölgelerindeki sanayicinin korunması ne durumda? Türkiye’ye, Rum kesimine, Mısır’a, Yunanistan’a yakın ve nerede ise KKTC’ vatandaşlarının kan kardeş durumunda olduğu İngiltere ekonomisinin etkin durumda olduğu adanın, Türk kesimindeki sanayiciyi nasıl koruyacaksınız? Geçenlerde yurt dışından adaya 563000 bimsblock (tuğla) geldi, bunlar yüklenici(müteahhit) firmalara çok ucuza satıldı, iyi güzel de kalite kontrolü yapıldı mı, gerçek tuğla olduğu konusunda araştırma yapıldı mı? Neden ucuz satıldı? Yoksa ithal belgelerindeki faturalar fason muydu? Şimdi gidip sormak gerekiyor adanın bimsblock(tuğla) üreticilerinden olan ‘Sercem veya Tosunoğlu’na’ ne durumdalar? Her halde ne demek istediğim anlaşılmıştır. Krizin tam dip yaptığı şu günlerde tek dünyacı ABD’de devlet vatandaşlarına şunu fısıldıyor ‘use American made’ yani ‘ABD malı kullan’. Hazinenin açığı birazda vergi veremeyen vergi mükellefleri ile ilgilidir sanıyorum. Çok işiniz var UBP haydi başa, kuzgun leşe. Açıkça söylüyorum tarım ürünlerinizden ‘Hellim Peynirinizi’ Türkiye’de bile pazarlamada başarısızsınız. Bu peyniri pazarlamaya önce İzmir’deki akşamcılardan başlayın, Size şaka geliyor ama ben son derece ciddiyim İzmir’i kazanan Türkiye’yi kazanır.

Gazimağusa Devlet hastanesinin eskiden 180 olan yatak kapasitesinin şimdi yeni yapılmasına rağmen neden 120’ye düşürüldüğü konusunu hatırlatmakta fayda mülahaza ediyorum. Gazimağusa çok büyüyor sayın yetkililer bu yeni hastaneye süratle ek tesisler yapılmalı. Bu konuda acaba KKTC meclisinin en kalabalık kesimini oluşturan doktor ve sağlıkçıların bilgisi var mıdır?

Yılan hikâyesine dönen bir konu var ki Türkiye’nin ilgili bakanı (Ali Babacan) ihale aşamasına geldiğini açıkladı. Tahmin ettiğinizi sanıyorum Türkiye’den borularla deniz altından getirilecek su konusu. Devlet bakanı Cemil Çiçek geçenlerde KKTC’ye yaptığı ziyarette ‘’ KKTC yetkilileri ile görüşmemizde, aramızdaki sorunların oluşumunda diyalog eksikliğinin etkin olduğu kanısına vardık’’ diyordu. Demek ki Türkiye deki yetkilileri diyaloga zorlamak gerekiyor, haydi UBP şarkıyı değiştirelim. Sen unutma, unutsa da. Muazzam bir kazanç bunun adı SU. Bunun gerçekleşmesinin başkalarına haset verip vermeyeceği önemli değildir, önemli olan KKTC halkının refah ve mutluluğudur. KKTC’ye getirilecek suyun barış yolunda kullanılma hüneri ise KKTC’nin muhterem yetkililerine matuftur. Unutmadan söyleyelim bunun arkasından Elektrik hattının döşeme ihalesi var. Neden olmasın. Olacak inşallah.

Oldukça uzun bir yazı ile umarım sizleri sıkıntıya boğmamışımdır, dostlarım, Tanrının Türk’e vereceği en güzel günlerin yakın olması dileği ile hepinizi saygı ile selamlıyorum.

Hoş ve esen kalın.
Levent Akıncı


 
Son düzenleme:

KÜLTEGİN

Genel Koordinatör
Katılım
18 Şub 2008
Mesajlar
1,731
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
Tanrı Dağlarında
Cevap: KKTC’nin Tarih Kitaplarında Neler Oluyor, Gözden Geçirilmesi Gerekenler (İncel

Rum tarafının "milli eğitim" sisteminin yetişme çağındaki öğrencilere Türk düşmanlığı ile başladığını bunun getirileri olarak ENOSİS, Megalo İdea ile öğrenim hayatlarına devam ettiklerini bir büyüğümden öğrenmiştim...

Bizim "milli eğitim " sistemimizde hala Atatürk'ün karga kovaladığını yazıyor ve okuyoruz. Bugünün gençleri yarının büyükleri olacak gençlere evvela Türk tarihini ve milletinin kahramanlıklarını,düşman devletleri ve yapılan yakın tarihteki kırımları-katliamları mıh gibi akıllara çakan milli bir sistem ile eğitim verilmesi şart koşulmalıdır.

Şu zaman dilimi içinde KKTC bağımsız bir devlet, ve Türkiye'nin garantörlüğü altında.Taki KKTC'nin resmi olarak toprak vermesi yada dolaylı yollardan toprak kaybetmemiz sonucunda askeri stratejistlerin KKTC'nin Türkiye için ne kadar değerli olduğunu o anları yaşarken anlayacaklar. Bu bir sadece askeri strateji ve ülke siyaseti için bir örnek...

Bunun yanı sıra, kanı soyu ırkı dini bir olan koskaca bir yavru vatan gözlerimizin içine bakmakta. Evin kötü çocuğu gibi mal mülk satmayı seven babalarının tarlasını meze niyetine gözden çıkartmış berdüşlar gibi devlet siyaseti izleyen rumcuk siyasilerinin elinde peşkeş çekilmekten bühran olan yavru vatanımız, nasıl ki güney doğuda bir karış toprak için binlerce şehit verdiğimiz ana devletin toprağı nasıl kutsal ise KKTC toprağıda şehit kanıyla sulanmıştır ve Tanrı dağı kadar kutsaldır...

Bir sabah uyanıp...

Haberlere göz attığımızda, flaş haberlerin en başında kırmızı neonlarla yanıp sönen habere gözümüz iliştiğinde düşünüp "acaba daha fazla ne yapabilirdik" sorusunu kendimize sormadan, lütfen sadece biraz daha gayret edelim. Evet o flaş haberde "Kıbrıs'da bulunan TSK personeli Türkiye Cumhuriyeti'ne geri dönüyor ve Türkiye Cumhuriyeti'nin Kıbrıs üzerindeki garantörlüğü resmi olarak kalkmıştır" hezeyanı ile gözlerimizi ovuştururken saliseler içerisinde 8.0 şiddetinde yaşadığınız beyin depreminin altında kalmadan biraz daha durup düşünmeliyiz... "Kıbrıs için daha fazla ne yapabiliriz?" işte bu soru karşısında bütün vurdumduymaz dalkavuk duygulardan kendimizi soyutlayarak "" Vatan toprağı kutsaldır kaderine terk edilemez" misyonu ile hareket etmenin gayretini tüm hücrelerimizde hissetmeliyiz.


Atam Bilge Kağan 1460 sene evvel aynı serzenişi yüce Türk milletine yazmış olduğu kitabede söylemiş. Arada geçen yüz yıllar içerisinde hiç birşey değişmemiş mi?

Bilge Kağan dağılmış yok olmaya yüz tutmuş Türk milletine, Kültegin Kitabesinde der ki;

-Gittiğin yerde kanın su gibi aktı, kemiğin dağ gibi yattı. Bey olacak erkek evladın köle, hanım olacak kız evladın cariye oldu. Kocamışlara , bilgelere itaatsizligin yüzünden... "

Bilge Kağan'ın sözünü tutmazsak, Kıbrıs Türk'ünün beğ olacak erkek evladı rum çirkefine köle, hanım olacak kız evladıda yunan köpeğine cariye olacaktır...Kocamış ve bilgelerin( Başbuğ Denktaş) sözünü tutup onların tecrübelerinden yararlanmazsak otağımızın yanına bir rum yada bir yunan çadırı kurulur kendi topraklarımızda ikinci sınıf budun olma yolunda emin adımlarla ilerleriz.

Titreyip kendimize dönmenin vaktini beklemeden tüm uzuvlarımızla davamıza sahip çıkalım...

Muhtaç olduğumuz kudret hem damarlarımızda, hem yüreğimizde,hemde mehmetçiğin parlayan süngüsünde yazılıdır...


Gökte Tanrı Yerde Biz

TTK
 
Katılım
22 Ağu 2008
Mesajlar
204
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Cevap: KKTC’nin Tarih Kitaplarında Neler Oluyor, Gözden Geçirilmesi Gerekenler (İncel

Değerli Kardeşim AKINCI,

İçeriği pek çok güncel konuları kapsayan ve özellikle K.K.T.C de Tarih, Milli Eğitim, Ulusal Kimlik, Ekonomik uygulamalar, Su ve Elektrik gibi güncelliğini hep koruyan ancak maalesef CTP iktidarı döneminde bu çok önemli hususların gözardı edilerek Kıbrıs Türk Halkının mümkün olduğu kadar Rum tarafına özenmesi, muhtaç olması ve entegrasyonu uygulamaları ile geçiştirilen bu stratejik konuları, temennim odur ki yeni seçilen hükümetin ilgili Bakanları ve diğer üyeleri de en az senin yaptığın incelemenin ortaya koyduğu gerçekler ışığında değerlendirebilsinler!..UBP iktidarınından beklentiler çığ gibi büyümekte ve milli değerlerimizin özellikle genç beyinlere işleneceği uygulamaların okullarımıza yansımaları büyük bir merakla beklenmektedir!..Özellikle yazıları ile Halkımıza ulusal değerlerimizin önemini anlatan yazarlarımızın bu son dönemde Kendi Kimliğinin arayışına düşen GENÇLERİMİZE bu çok önemli konuda anlatacakları öncelikle pek çok tarihsel gerçeğin olduğuna inanıyorum..Sen de zaman, zaman yazılarında hayati öneme haiz bu konuya yer veriyorsun. Bu yazında ki vurgulamalarını da çok beğendim..Yüreğine ve kalemine sağlık..Ancak senden daha çok yazı yazmanı ve güncel konuları inceleyen görüşlerini de halkımızla paylaşmanı bekliyorum..
Sevgilerimle
Atilla ÇİLİNGİR.
 

İl_Bilge_Katun

Dost Üyeler
Katılım
5 Nis 2009
Mesajlar
175
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: KKTC’nin Tarih Kitaplarında Neler Oluyor, Gözden Geçirilmesi Gerekenler (İncel

Milli Eğitim ne milli ne de eğitim zaten...

Bunalr bilinçli olarak yapılıyor...

Bir ülkede tarih öretmenleri değil ingilizcecilerin atanmasının, tarihin millieti benliğinden, kimliğinden uzaklaştırmak istercesine değiştirmenin altında iyi niyet aramak saflık olur.

Tarih bir milletin şuurunun diri olması, geleceğine doğru yön vermesi için sağlma olması gerekir. Doğru tarih öğretildiği sürece milletin tarih bilinci dosdoğru olduğu sürece, gençler tarihlerini dupduru bilirlerse bazı çıakr grupları rahat at koşturamayacakları ve ilerki planlarına emin oluşturamayacakları için tarihten uzaklaçtırarak milletimiz köklerinden kopartılmak isteniyor...

Millet için bir insanın hafızası gibidir tarih. Unutan yeni doğmuş bebek gibi olur ve sonu da hüsran olur....

Tarihimiz kimliğimizdir, tarihini bilmeyen kendini bilmez, tarihinden bihaber olan özünden bihaberdir....
 

rersan

New member
Katılım
6 Nis 2009
Mesajlar
22
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: KKTC’nin Tarih Kitaplarında Neler Oluyor, Gözden Geçirilmesi Gerekenler (İncel

Ellerinize yüreğinize sağlık çok güzel bir yazı bizler içinde ders alınacak çok şey söylemişsiniz.İnşallah dediklerinizi gerçekleştirirler efendim .
İYİ GÜNLER SAYGILARIMLA
 

Bülent Baysal

Dost Üyeler
Katılım
21 Ağu 2008
Mesajlar
481
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Tanrı ve Hıra Dağlarında
Cevap: KKTC’nin Tarih Kitaplarında Neler Oluyor, Gözden Geçirilmesi Gerekenler (İncel

Çok değerli kardeşim Levent,
Nefis bir konu, vurucu fikir ve düşünceler, yön gösteren ideallerle dolu yazın için seni kutluyor ve bir tarih belgesi niteliğindeki muhteşem yazın için teşekkür ediyorum. Ayrıca Atilla Çilingir Komutanımın fikrine iştirak ederek daha çok yazmanı bekliyorum.
Esen kal kardeşim.
 

Beysam42

Dost Üyeler
Katılım
24 May 2009
Mesajlar
42
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: KKTC’nin Tarih Kitaplarında Neler Oluyor, Gözden Geçirilmesi Gerekenler (İncel

Sayın Akıncı iyi bir inceleme ve araştırma yapmışsınız. Zihnime intikal ettire ettire yazınızı okudum. Kutlarım sizi. Bende sizin kadar olmasa da duygularımı aktarıyorum, bilmem hoş olur mu?

İNSANLAR DEĞİŞİR, DEVLET POLİTİKASI DEĞİŞMEZ
Bizde her yeni gelen siyasetçi eski siyasetçinin bakışını beğenmez, dolayısıyla değişmez görünen devlet politikasını, siyası ahlak terbiyesi almamış ehliyetsiz siyasi kimlikli kişilerce değiştirilmeye çalışılır ve devlette işler alt üst olur, halkın beyni bulanır.

Dolayısıyla “derin hayal kırıklığını” hep yaşıyoruz. Kızlarımız-oğullarımızın aklını bulandıran iç ve dış namert niyetler hep var olmuştur, olacaktır da. Dikkat edilmeli!

şöyle söylersek; ihanet cehaletten doğar. Cahilin ihaneti doğaldır; bilmeyerek yapar. En tehlikeli bilerek; bilinçli olarak yapılan ihanettir. İhanetle tarihin akışını doğal yolağından çıkartıp başka yolaklara akıtmak çok tehlikelidir...

Ben şöyle söyleyeyim: bir kere Osmanlı felsefesinde “ümmetçi kavrama” olduğundan millici değildi bir kere. Eğer millici olmuş olsaydı Kıbrıs’ta bir tek bile Rum kalmazdı, hep Türk oludu...

Sayın Akıncı! “Milli Eğitimin önemi iyi anlaşılmalı” sözüne elbette canı gönülden katılıyorum. Dahi “Türkleri kültürsüzleştirme” sözleriniz doğrudur; hep dikkatimi çeken ve bende karın ağrısı yaratandır...

Bunlar ulus devlet olma önündeki stratejik ittifak
Ulus devletleri Batılılar oluşturmuşlardır. Türkiye’nin ulus devlete geçiş sürecini gayri millicilerin içlerine bir türlü sindiremedikleri bir gerçek.

1876- 1920’ye kadar zamanda ulus devlet olma hızlı adımlar atıldı... Osmanlı devletinde “vatan” diye bir kavram yoktu. İlk kez Namık Kemal “vatan” ne anlama gelir Türk milleti anlar hale gelir. Öncelere Türkler de vatan: “Memalik-i Osman-i” anlayışının söyleniş biçimine karşı kullanılırdı...

Daha bu millet “Türk” sözcüğünü; kendinin “Türk ulusundan olduğunu” bilmezdi. Türk ulusu yerine kimlik tanımını “Devlet-i al-iyeyi Osmaniye” olarak bilirdi. Öyle öğretildiler.
Türk ulusundan olduklarını Türklüklerini, Ziya Gökalp, Gaspıralı İsmail, Mehmet Emin Yurdakul, Ahmet Ağaoğlu, Yusuf Akçura gibi aydınların uğraşıları sonucu “Türk olma” kavramıyla tanışırlar. Türk halkı böylece kendi kimliğini tanımlar hale gelir...

Dahi Çok dilli, çok milletli Osmanlı da Türkçe, saygınlığı olmayan bir dildi. Ancak Türkçe saygınlığını Mustafa Kemal’le kazanır ve ulusumuzun adı “Türk” dili de “Türkçe” olur.
Nasıl olurda Osmanlı Rumları Türkleştirir, dillerini Türkçeleştir, Tarihe iyi bakmak lazım?

Türklerin tarihinin Osmanlılardan daha evveliyatları olduğunu bu Türk ulus 1920’den sonra Mustafa Kemal’le gelişen tarih bilinciyle öğrendi. Üç bin yıllık tarihi kökenlerimizi Osmanlı sakladı; bu milletten tarihini, dilini ve kökenlerini esirgedi. Asya Bozkırlarında M.Ö. 300’lerde atalarımızın kurduğu devletler olan Hunlar, Uygurlar, M.S. Göktürkler, Karahanlılar, Gazneliler, gibi dev devletler kurduğumuzu cumhuriyetten sonra öğrendik.

Hedef kitlenin beynini yıkama işi
İnsanın beynini karıştırıp bulandırma işi, hedef ülkenin insanlarının düşüncelerini istenilen biçimde etki altına alarak milli reflekslerini köreltip sanal âlemlere kaydırmaktır.
Hedef ülke insanlarının beyinleri milli düşünme yeteneğinden mahrum bırakmak kaydı ile dış etkenlerin hâkimiyetine hizmet eder hale getirmek (Türkiye’deki Soros yandaşları gibi) şuurlu milli reflekslerin köreltilip liberalleşmiş refleksler haline getirerek, beynelmilel bir dünya görüşü aşılanması...

Batılı ulus devletler, milli gelirlerinin önemli bir bölümünü istihbarat ve propaganda için harcarlar. ABD bu işi iyi yapmaktadır. Şöyle: Filimler de sahnede oyuncular film gereği rollerini yaparla ama filimin derinliğindeki fonda uzaklarda gönderde dalgalanan Amerika bayrağını, ya da bir kilise çan kulesi görürsünüz, belirli bir süre sonra hafızanıza kazınır; kanıksar hale gelirsiniz...

En basitiyle, Türkiye ve ya dünyanın başka ülkelerinde bazı insanların giydikleri giysiler üzerinde Amerikan bayrağı yapışlıdır. Türkiye de, sağcısından en solcusuna kadar fark edilmez, kanıksanmış olarak insanlar bakarlar. Ama aynı kişinin, aynı giysisi üzerinde Türk bayrağı yapışık olsaydı “ırkçı, faşist” damgası yerdi dahi, başına bir bela bile gelebilirdi...

Kaygılandığınız sözleriniz bu milletin üzerindeki tehlikeli oyunlar
Soğuk savaşın en etkileyicisi psikolojik propagandadır...
Propaganda; tanım olarak; hedef toplum ve şahısların fikirlerini tutum ve davranışlarını bilerek tesir altına almak ve ya değiştirmek amacıyla hazırlanan mesajların uygun haberleşme araçlarıyla hedef topluma iletilmesidir.

Propaganda üç türlüdür:
Propaganda türleri içerisinde en tehlikelisi: KÜLTÜREL PROPAGANDADIR...
Bir milletin bireylerinin başka milletlerden sever kazanma gayretidir. Batılı güçlü ülkelerin diğer ülkelerde yaygın biçimde kültür merkezleri vardır. Oralarda kültürel propagandalar yaparlar... Bu tür propaganda sinsice yapılanıdır. İnsanlar zamanla farkına varmadan başka milletin kültürünü kanıksar hale gelir...

En acımasızı olan propaganda ise: KIŞKIRTICI PROPAGANDADIR...
Bu tür propaganda ülkemizde defalarca denenmiştir Alevi yurttaşlara karşı Sünni yurttaşları kışkırtarak Çorum’da, Kahramanmaraş’ta ve dahi “Yunanlılar Selanik’teki Atatürk’ün evine bomba attılar” diye yayılan şayiadan dolayı misilleme olarak İstanbullu
Rumlara karşı kışkırtılarak 6- 7 Eylül 1955 İstanbul da Rum evleri ve iş yerleri yağma ve talan edilir...

Kışkırtıcı propagandanın temelinde çırpıntı vardır. Genelde hakikat ve yalan bir birine karıştırılarak yapılır. Rivayet ve şayialara dayanır. Amaç; hedef toplumu ayaklandırmak, ayağa kaldırmaktır... Bir milletin üzerinde hassasiyetle durduğu konuları kullanarak işe girişirler. Gaza gelen millet, ardını önünü hesap edemeden sinirlerine hâkim olamayıp işi fena hale kadar götürür...

Hedef toplumu canından bezdirme yoluna gidilen KORKUTUCU-YILDIRICI-EZİCİ PROPAGANDA. Bunun adı: terörle yapılandır ki bizim ülkemizde, normal dışı yollardan, tehdit içerikli siyasal davranışları etkilemek için tasarlanmış bir tür eylemdir. Dış destek olmadan milli sınırlar içinde fazla yaşayamaz...

En çok istismara açık; hedef toplumun durumuna göre eyleme geçirilmesinde ilgi alanına giren sembol sözcükler: Türban, adalet, eşitlik, milliyetçilik-vatanseverlik, demokrasi, aş, iş, insan hakları, laiklik, İslamcılık, şeriatçılık, barış, etnik, din gibi sözcüklerdir. Bu sözcükleri mekânlara göre iyi kullanıldığı zaman iyi iş görürler...

Tehlike, sabit fikirli haline gelmişliktir. Düşman; sabit fikirlilere tarih diye masalımsı hikâyeler anlatır; o hikâyeleri sanal kahramanlar yaratarak süsler. O kahramanlara hayranlık uyandıran davranışlar sergileyen halk kitlelerine tesir eder ve sahte kahramanlar özentili insanlar türer meydanlarda... Bu türler, (okuma alışkanlığı olmadığından) görsel olan sinema, televizyon propagandalarıyla etkilenir...

Zihin yorgunluğu ve bıkkınlık
Bilinçli, bilgili kişiler için ülkesine, milletine karşı sorumluluk bilinci taşımak, ulusuna, yurduna saygı ve sevgi beslemek kutsal bir görevdir. Büyük ya da küçük boyutta kötü olanla bu toplumu yönlendirmeye yönelik yöneticilere karşı duyarlı olmak bir vazifedir...

Bir milletin ümüğünü sıkıp nefes almasına engel olmaya çabalayan düşmanlar her daim olacaktır. O nedenle sürekli düşmanın yanında diri, varlıklı güçlü olmak için düşmanın niyetini önceden bilip, umudunu kırma mücadelesinde sürekli uyanık olmakla sağlanır...

Değişen dünya da değişik ülkelerin çıkarları birbirleriyle örtüşebilir. Zamanla çıkarlar çatışmaya dönüşebilir. Bu çatışmalar tank, top, tüfekle olmayabilir. Güçlü istihbarattık bilgilerle hedef ülkeyi güçsüzleştirerek kendine bağlı hale gerebilirsin...

Düşman ülke istihbarat ajanları, hedef ülkenin yöneticilerine dolaylı yollardan buhranlı günler yaşatırlar; zayıf düşürürler. Bunun yapılmasında birçok argümanlar kullanırlar:

Zihinsel durgunluklar: Beynin ablukaya alınması ile sağlanır...
Zihinsel yorgunluklar: Beynin işlevini kaybetmesi ile sağlanır...
Bedensel yorgunluklar: Girdiğin mücadelede becerememe paniğine kapılarak elden ayaktan düşürülmesi ile sağlanır... Mesela: “Ankara’nın şerrinden, Brüksel’in şefkatine sığınmaktır bizim yaptığımız” diyen vekillerle ülke yönetilmesi bir tür yorgunluktur. Yapması gereken görevini Brüksel’in insafına bırakmaktır...

İnsan zihnini denetleme merakı
Bir insanın öteki insanın zihninden geçenleri hep merak etmiş durmuştur. Bu yüzden beriki ötekinin zihnini kontrol etmek ister. Rakibinin beyninden geçenleri, tasarılarını ve
kendi hakkında ne düşlediğini bilmek istemesi, insanda bulunan hırs denen duygunun esiri oluşundandır. Hep güçlü olmak, düşmanının zihninde tasarladığını önceden sezip tedbir almak, tez davranmaktır...

Psikolojik savaş tekniği, hedef ülkenin temelini sarsmak için, kurumsal ve toplumsal çözülmesiyle başlanır. Bu yaparken, toplumda duyarsızlık, güvensizlik ve korku salarak kitleleri milli olan şeylere duyarsızlaştırmak, işte durağanlaştırarak yaratıcılığını köreltip, tüketici toplumuna yönlendirmektir...

Mesela Yunan papazları kendilerine biçtikleri görev: “Yunan milli çıkarları” koruyup, kollamaktır. Yunan papazların birinci görevleri Yunan halkına verilmesi gereken dini görevden (Kıbrıs’ta Makariyos gibi) önceliklidir Yunan millicilik görevleri. Hatta komşu ülkeler ile didişmede papazların büyük rolleri vardır...

Hedef ülkenin etnik yerde etnik kavgalarını, dinin ağırlıklı olduğu yerde dini kullanarak kendi aralarındaki ufak tefek kavgaları büyüteceksin; daha çok kan akıtılmasına neden olacaksın. Hatta eski kabuk bağlayan yaraları kaşıyacaksın kanatacaksın...

Kapitalizmin adını değiştireceksin: Global Sermayeci” diyeceksin. Emperyalizmin adını değiştireceksin: “Yabancı Sermayedar” diye telkin edeceksin. “Avrupalıların namusuna güvenemeyiz” diye Atatürk’ü gale almayarak hiçleştireceksin: “Ankara’nın şerrinden Brüksel’in şefkatine sığınırız” diyen vekilleri bolca yetiştirilmesine yardımcı olacaksın...

Sonuç olarak; Milli reflekse dikkat etmek gerek...
Bir ülkenin idaresini elinde bulunduranların akıllı olmaları, milleti adına her doğabilecek belayı önceden fark etmeliler. Oysa cahil, yeteneksizlik içinde biri olaylara çabuk kızar, kızgınlık, öfkelenip muhaliflerden öç alma peşinde koşma “öfkeyi hitabet sanatı” olarak anlama iddiasında bulunan liderler öfkesinin esiri olurlar ancak...

Dünya üzerinde devletlerinin hesaplarına çalışan ajanlar, hedef ülke insanlarını zihinlerine intikal ederek fikirlerini okurlar, duygu ve düşüncelerini sezerler. Sonra insanların beyinlerindekileri okuyarak ülkelerine naklederler...

Türk toplumunun din duygularını sömürerek strateji oluşturmak...
Örneğin; Türk toplumunun gelenek yapısında biat kültürü yoktur. Milli kimliğin eritilme kazanı olarak kişileri, dinsel tarikatlar ve cemaatler tesir altlarına alarak milli kimlikleri yok sayılarak aidiyet sorunu yaşarlar...

Milli reflekslerin yansımaları...
Bir ulusun varlığı tarihi; dili ise hayat damarlarıdır kişileri birbirlerine bağlayan ve dahi kenetleyendir. Kültür ise milli şuurudur. Ulusun temsilcileri halk teşekküllü, teşkilatlı, ne fert, ne zümre, ne nüfuz diktatörlüğü olmadan, ortak hedeflere doğru el ele aynı ülkede ortak yaşanılan topraklar üzerinde, ortak nefes alınan hava, içilen ortak pınar, paylaşılan ekmek, heyecanla yüreğin sevdaya çarpması yurt sevgisi aşısıyla başlar...
 

Vedat Kuşaklı

Onursal Üye
Katılım
24 Mar 2009
Mesajlar
52
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: KKTC’nin Tarih Kitaplarında Neler Oluyor, Gözden Geçirilmesi Gerekenler (İncel

Değerli Yazar Levent Akıncı'nın bu yazısına şu katkımı arz ediyorum.2009 bahar döneminde Türkiye'de bir meslek yüksek okulunda denizcilik dersleri için öğretmenlik yapmayı kabul ettim ve yaptım.110 civarında öğrencim oldu.Derslerine girmedeğim başka gençlerle de tanıştım.Aynen bu yazıda belirtildiği gibi yanlış algılamalar,saptamalar içerisinde olduklarını gördüm ve bunları elimden geldiğince düzeltmeye çalıştım.Bu durum çok vahim ve çok ciddi,korkulması gereken boyutlardadır.
 

Levent Akıncı

Onursal Üye
Katılım
12 Eyl 2008
Mesajlar
49
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: KKTC’nin Tarih Kitaplarında Neler Oluyor, Gözden Geçirilmesi Gerekenler (İncel

KÜLTEKİN, sanal bir şekide betimlediğin o flash haber hiç bir zaman olmayacak. Bundan emin olabilirsin. Bırak yedi düveli yüzellidüvel gelse böyle bir şeyi başaramayacaklardır. Güzel yazın için çok teşekkür ederim. Yürek senin, güç senin, seni sen yapan Türklüğün için yeri gelince yüreğini ve gücünü sarf edeceğini adım gibi biliyorum. Tanrıya emanet ol.
 

Levent Akıncı

Onursal Üye
Katılım
12 Eyl 2008
Mesajlar
49
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: KKTC’nin Tarih Kitaplarında Neler Oluyor, Gözden Geçirilmesi Gerekenler (İncel

Sayın komutanım Atilla Çilingir, Gençlere verdiğiniz önemi ve onları bilgi dolu fevkalade yazılarınızla gerçeklere yönelttiğinizi biliyor ve bunun mutluluğunu yaşıyorum. Bir nebze olsun size destek olabildim ise bahtiyarım. İsteklerinz benim için-daha öncede yazmıştım- emirdir. Otağımızı daha fazla bilgilendireceğimden şüpheniz olmasın. En derin sevgi ve hürmetlerimi sunarım.
 

Levent Akıncı

Onursal Üye
Katılım
12 Eyl 2008
Mesajlar
49
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: KKTC’nin Tarih Kitaplarında Neler Oluyor, Gözden Geçirilmesi Gerekenler (İncel

Sayın Bülent Baysal beyefndi dostum, nazikane övgünüz beni son derece mutlu etti, isteğinizi kırmayavağımdan emin olabilirsiniz. Sevgi ve saygı ile dostum, hoşkal.
 

Levent Akıncı

Onursal Üye
Katılım
12 Eyl 2008
Mesajlar
49
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: KKTC’nin Tarih Kitaplarında Neler Oluyor, Gözden Geçirilmesi Gerekenler (İncel

BEYSAM 42 rumuzlu üye kardeşim. Sanıyorum 42 rumuz KONYA olacak.Mesajınızın başkangıcında ''bende sizin kadar olmasa da duygularımı aktarıyorum'' diyorsunuz. Bu otağ da en tabii olan şey duygularınızı alabilmektir. Son derece mutlu oldum. Aksine yazınız otağ üyeleri tarafından okundu ise yazımı açan ne demek istediğini örneklemler ile anlatan ve en az benim kadar açıklayıcı harikulade bir sunum olmuş. Son derece mutlu olduğumu bir kez daha belirtmak istiyorum. Katılımınızı her zaman beklerim. Teşkkür ediyor mutlu günler diliyorum.
 

Mürüde Sevicer

New member
Katılım
21 Ağu 2008
Mesajlar
176
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Lefkoşa
Cevap: KKTC’nin Tarih Kitaplarında Neler Oluyor, Gözden Geçirilmesi Gerekenler (İncel

Yeni Hükümet 2 ay oldu görev başında. İnşallah sizin belirttiğiniz konulara en erken bir zamanda programa koyup hemen yaparlar. 2 ay oldu halen daha eski Hükümetin hatalarını bulmaktan acil önlem alınması gereken konuları ele alamıyorlar ( 100 günde yapacakları konuları 60 gün geçti halen daha ele almadılar). İnşallah tarih kitaplarını yeni döneme kadar değiştirirler (Biryerlerden baskı yoksa). Acil önlem alınması konulara değindiniz size sonsuz teşekkürler sunarım.
 

Levent Akıncı

Onursal Üye
Katılım
12 Eyl 2008
Mesajlar
49
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: KKTC’nin Tarih Kitaplarında Neler Oluyor, Gözden Geçirilmesi Gerekenler (İncel

Muhterem Mürüde Sevicer hanımefendi ilginize sonsuz teşekkürler. Bende inşallah diyorum. Sagılarımla.
 

Dr.Yalnızefe

Dost Üyeler
Katılım
18 Şub 2008
Mesajlar
1,339
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: KKTC’nin Tarih Kitaplarında Neler Oluyor, Gözden Geçirilmesi Gerekenler (İncel

Sayın Akıncı, güzel yazınıza daha önce teşekkür etme imkanım olduğu halde işlerimin yoğunluğu nedeniyle yazı ile de teşekkür etme imkanım olmadığı için üzgünüm...Yazınızın altına izniniz olursa imzamı da atarım..
Israrla benim her zaman üstünde durduğum temel konu olan Milli Eğitim üzerine yazmış olduğunuz güzel yazı beni çok ama çok memnun etti..

Bunun yanında masonluk felsefesinin babalarından olan Bilderberg'ciliğin de buraya taşınması ayrıca memnun etti..Bu konu oldukça önemli bir konu..Umarım bu konu formumuzda en güzel açıklamalarıyla da yer alır..Sizinki güzel bir başlangıç olmuş oldu..:)

Son olarak da Kıbns'ın güncel ama ciddi konularını irdelediğiniz çok çok teşekkürler...

Umarım bu güzel yazınız konuların muhatabı olan kişilere ulaşır ve onlar da üzerlerine düşenleri yaparlar...

Saygı ve sevgilerle...


TTK ve Y
 
Üst