Korkunun Ecele Faydası...

Seyyan Uzunoğlu

Onursal Üye
Katılım
24 Şub 2009
Mesajlar
194
Tepkime puanı
0
Puanları
0
KORKUNUN ECELE FAYDASI...

Değerli okurlarım. Korkunun ecele faydası olur mu? Çünkü Atasözümüz, “Korkunun ecele faydası yoktur” diyor! Ve biz Türkler, atasözlerinin doğruluğuna inanan ve her zaman örnek alan bir milletiz...

Tek Egemenliği savunuyoruz diyenlerin savundukları egemenlik, kendi egemenlikleri değil; Rum’un egemenliğidir. Hal-i hazırda yaşamakta oldukları özgürlükten de, gerçek egemenlikten de... Güvenceden, refahtan, kendi kaderini kendi belirlemekten de... Ve, bugün, Anavatan Türkiye’nin garantisi ve Türk Askeri’nin güvencesinde; kendi egemen devleti KKTC’de, özgürce yapabildiği gibi kürsüye çıkıp itiraz, şikayet etme hakkından... Ve, daha birçok ‘insanca yaşam’ haklarından da vaz geçerek... Daha dün, yedi sülalelerine katliam, soykırım uygulamış ve bugün hala “En iyi Türk ölü olandır” düsturuyla yetiştirilmiş bir toplumun hegemonyasını kabul etmektir! O’nu kendinden üstün, kendinden değerli, kendinden adil sayarak; o’nun emrine girip, kendini, o’nun merhametine, adaletine bırakmaktır... Kendini zayıf, düşmanı kendinden güçlü görerek, ondan korkup korumasına sığınmaktır... Tüm haklarını da, kendine emanet toprağını da, varını yoğunu da, hatta onurunu ve namusunu da... Sadece kendini de değil; çoluğunu, çocuğunu ve onların güvenliğini ve yarınlarını da; kendilerine inanan halkı da Rum’a teslim etmektir!

İngiliz’in de sıkça kullandığı bir atasözü vardır: “If you can’t beat them; join them”, yani, “Düşmanı yenemiyorsan, - korkuyorsan- , o’na katıl” diyen... Ve, işte size, Rum’un hegemonyasını, egemenliğini ve üstünlüğünü hazırca kabul etmenin nedenlerinden biri! Yoksa, kendilerini OSMOSİS yoluyla eritip tüketeceğini de açık açık söyleyen, ENOSİS yanlısı, EOKA hayranı, Hristofyas’ı, neden omuzlarında taşısınlar, o’na neden bu kadar bağlılık göstersinler ki? O zaman “Tek Egemenliği savunuyoruz” diyenler, aslında, barış, çözüm, ilericililik, dünyalılık ve üstelik, Emperyalistlerden nemalanırken, güya sosyalistliği savunur martavalları arkasına saklanarak; az önce de dediğim gibi, ya yenemeyeceklerini düşündükleri ve ecellerinin de OSMOSİS yoluyla olacağını da düşünemeden, korktukları düşmana katılarak, o’na teslim olma yolunu seçmelerinden... Veya işbirlikçilikleri karşılığı, yüklerini almış, ceplerini doldurmuş ve sıkıya gelince gemiyi terk edebilecekleri planı yapmalarındandır. Yoksa, hem sosyalist, hem Emperyalist olunur mu?

Ancak ‘tek egemenliği savunuyoruz’ diyenler, bir yandan “Türkleri OSMOSİS yoluyla eritip tüketeceğim” diyen Hristofyas’ın ifşaatı... Bir yandan Türk kanı içme sevdalı EOKA’nın hala dipdiri ayakta olması... Ve, diğer yandan da her gün yeni yeni kurulmakta ve, Türk düşmanlığı ile aşılanmış ırkçı, faşist çetelerin pusuda beklemekte olduğunu saklayarak... Birleşik bir Kıbrıs’ta, Kıbrıs Türkü’nün akıbetinin ne olacağını bile bile; halkı da aldatıp, tek egemenlikle, Rum’un merhametine terk edebilmek için, 7’sinden 70’ine, 2 Mart’ta yapılacak mitinge çağırıp kullanmakla; zaten gerçek niyetlerini ortaya koymaktadırlar...

Bunlar, partilerinin (CTP-vs) “..çözüm (!) vizyonu yanında, BAĞLANTISIZ ÜLKELER (!) topluluğuna katılma hedefi” yalanına da sarılıyorlar üstelik! Hangi ‘bağlantısızlık’tan bahsediliyor burada? Siz, bağnaz, ırkçı, şoven ve üstelik, şimdi dost dediklerinizle bir olup bize soykırım uygulamış, işgalci Yunanistan’a da... Zorda olan üyelerine bile “Adalarını sat, kendi sorununu kendin hallet!” diyen, sahtekar, iki yüzlü Avrupa Birliğine de BAĞLANTILI olan, korsan Kıbrıs Cumhuriyeti’ne bağlanmayı; yani BAĞLANTILININ da BAĞLANTILISI, azınlığı, ırgatı, kölesi olmayı kabul ederken, hangi bağlantısızlıktan söz ediyorsunuz Allah aşkına şimdi?
 
Üst