Küçük Aysel

Gök Yeleli Bozkurt

New member
Katılım
29 Nis 2008
Mesajlar
1,947
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Bozkurtlardan Birine Sorun


O bir küçük yıldızdı. Çocuk yıldızların sanat dünyası gündemine henüz girmediği, 40’lı yılların yaşı küçük sesi büyük ünlü şarkıcısıydı Küçük Aysel. Aradan yıllar geçse de eski Lefkoşa dendiğinde akla gelen, hala unutulmayan bir yıldızdır Aysel Bağdadi. Aysel Bağdadi, 1938 yılında Lefkoşa’da dünyaya gelir. Mal Müdürü Ahmet Bey’in kızı, öğretmen Bahire Hanım ile keman sanatçısı Asaf Bağdadi’nin en küçük çocuğudur Aysel. Kıbrıs’ın zor dönemlerinden birini yaşayan aile geçim sıkıntısı sonucu Kıbrıs’tan Türkiye’ye göç eder. Aysel 40 günlükken Türkiye’ye göç eden aile yıllarca Türkiye’de yaşar. İlkokula Adana’da başlayan Aysel, daha sonra ailesiyle birlikte Konya’ya gider. Sahne sanatçısı olan baba Asaf Bey sayesinde müziğin içinde doğan Aysel’in hayatı müzikle yol almaya başlar. Kızının müziğe olan yatkınlığını farkeden Asaf Bey, kızını eğitmeye başlar. Aysel inanılmaz güzel bir sese sahiptir. Asaf Bey sahne aldığı yerlerdeki ustalardan kızının ders almasını sağlayarak, Aysel’e sağlam bir müzik temeli oluşturur. Bu arada eşinin sürekli sanatçılarla içli dışlı evden uzak olan yaşamından bunalan Bahire Hanım ile Asaf Bey arasında geçimsizlik başlar. Ailenin ikinci kızı Kamuran’ın bir hastalık sonucu ölmesi, ailenin düzenini iyice bozar. Eski günlere olan özlemle Kıbrıs’a dönen aile dağılır. Bu sefer de Kıbrıs’a alışamayan Bahire Hanım, uzun bir ayrılıktan sonra Asaf Bey’den boşanır.

Oğlunu alarak Türkiye’ye dönen Bahire Hanım’ın aksine Asaf Bey ile kızı Aysel, Kıbrıs’ta kalırlar. Yıllarca evdeki sorunlar yüzünden mutlu olamayan Aysel, 9 yaşında annesiz kalır.

Annesizliğin acısını yaşayan Aysel’e yengesi Nahide Hanım sahip çıkar. Hiç çocukları olmayan Nahide Hanım ile amcası Osman Bey, Aysel’in herşeyi ile ilgilenirler. Bu arada baba Asaf Bey, kızının güzel sesi ile kendi kemanını birleştirerek konserler vermeye başlar ve Aysel okuldan uzaklaşır. Sahne tozu yutarak büyüyen Aysel için şarkı söylemek çok doğal bir olaydır. Tüm hazırlıklar gerçekleştirilerek, duyurular yapılarak Küçük Aysel, ilk kez 9 yaşında Beliğ Paşa Sineması’nda sahne alır. Sonuç harikadır. Lefkoşalılar bu küçücük çocuktan çıkan inanılmaz sese hayran kalırlar. Küçük Aysel gösterilen sevgi seli ile bulutların üstünde uçar. Baba Asaf Bey gördükleri ilgi karşısında, konserlere devam kararı alır. Ada genelinde bir konser turuna çıkan Küçük Aysel ile babası her gittikleri yerde coşkuyla karşılaşırlar. Sahnenin büyülü havasına kapılan Küçük Aysel, çok mutludur, tek mutsuzluğu arkadaşsız olmasıdır...

Küçük Aysel , ününe ün katarak bir konserden öbürüne koşarken, bazı gazeteciler bundan rahatsızlık duyar. Bu yaştaki bir çocuğun sahnede değil okulda olması gerektiği üzerine yazılan yazılar sonucunda, devlet olaya el atar ve Küçük Aysel okuluna geri döner. Okuluna dönmekten mutlu olan Aysel, yaşadıkları sonucunda mutsuz olur. Çünkü anneler kızlarının Aysel ile oyun oynamasına izin vermezler. Kötü yakıştırmalarla kızların Aysel’den uzaklaşması Küçük Aysel’i çok üzer. Sahneye çıkmanın kötü yanı olabileceğine inanamayan Küçük Aysel, erkek çocuklarla oyunlar oynar. Çok rahat ve serbest yetiştirilen Küçük Aysel, okul döneminde ayda bir okulundaki fakir çocuklar için konserler vermeye başlar. Elde edilen gelirle fakir çocukları giydiren ve doyuran okul idaresi, Küçük Aysel’e de yaptığı katkı dolayısıyla bir bilezik armağan eder.

Okul dönemi eğitimine, tatillerde de konserlere devam eden Küçük Aysel, ilkokul 4 bittiğinde Adana’da yapılan bir ses yarışmasına katılır. Mustafa Sağyaşar ile birlikte ikinci geldiği yarışmanın ardından Asaf Bey kızını Ankara Radyosunun sınavlarına götürür. Ancak eğitimi yeterli olmadığı için sınavı kazandığı halde Radyoya kabul edilmeyen Küçük Aysel, eğitimin önemini o zaman kavrar.

Türkiye’de kalmayı başaramayan Küçük Aysel, geri Kıbrıs’a döner. Kıbrıs’ta konserlerine devam eden Küçük Aysel, kendine tek hedef koymuştu o da para biriktirip gidip Türkiye’de müzik eğitimi almak. Babasının olmadığı zamanlarda bile sazendeleriyle birlikte konserlere gitmeye başlayan Küçük Aysel, herkesin sevgilisiydi. Özellikle zengin hanımlar sürekli evlerinde konuk ettikleri küçük Aysel’e kullanmadıkları gösterişli giysilerini ve takılarını, konserlerinde kullanmak üzere verirlerdi. Pahalı elmaslarla ve gözalıcı giysilerle sahneye çıkan Küçük Aysel’i izlemeye gelen bu hanımlar, özel localarda konserlerin keyfini çıkarırdı. Bu dönemlerde annesini çok arayan Aysel, hayatı boyunca hep anne özlemi ile büyür. Sahnede giydiği ilk kostümü diken Ülviye Hanım’ı hiç unutmayan Küçük Aysel, kendi kendine yetmeyi de öğrenir küçük yaşta.

Konserlerinin ilk yıllarında adaya gelen ünlü sanatçı Münir Nurettin Selçuk’la olan anısını hiç unutmayan Küçük Aysel, aldığı teklifi reddetmesini de hayatının kaybı olarak görüyor hala. Küçük Aysel’i dinlemye gelen Münir Nurettin Selçuk, sesine hayran olduğu Aysel’i alarak Türkiye’ye götürmek ister ancak yaşı küçük olan Aysel babasından ayrılmayı redderken baba Asaf Bey de biricik kızını vermeyi kabul etmez ve Küçük Aysel, ‘’hayatımın şansı’’ dediği bu teklifi yitirir.

Çocukluğunu yaşayamadan, bebekleriyle oynayamadan, sahnede büyüyen Küçük Aysel, konserden konsere koşarken 13 yaşına gelir. Genç kızlığa adım attığı bu günlerde bir konserinde yaşanan izdiham sonucu yaralanan genç bir adam Küçük Aysel’in hayatını değiştirir. Küçük Aysel’in hayranı olan ve hiçbir konseri kaçırmayan bu genç adamın yaralanmasından çok etkilenen Küçük Aysel, delikanlının evlenme teklifini kabul eder. 13 yaşında ailesinin de rızası ile evlenen Küçük Aysel’in sahne hayatı ve eğitim düşleri sona erer. Çünkü eşi Küçük Aysel’e sahneye çıkma izni vermez. Yaşı küçük olduğu için nikahı da kıyılamayacak olan Küçük Aysel, yıllar önce ölen kendinden 5 yaş büyük ablası Kamuran’ın kimliği ile evlenir. Herşeyi küçük yaşta yapan Aysel, ilk çocuğunu da 14 yaşında dünyaya getirir. Henüz kendi çocuk olan Aysel, kızı ile bebek oynar gibi ilgilenir. Yengesi Nahide Hanım, yine Aysel’in imdadına koşarak en büyük yardımcısı olur. Kızının ardından 3 de oğlu olan Aysel, ev hanımlığına iyice alışır. Kendi oğullarını büyütürken, kızına da yengesi sahip çıkar.

Çocuklarının sahneden daha ağır bastığını dolayısıyla sahneyi özlemediğini söyleyen Küçük Aysel, kendi annesizliğinin acısını çocuklarına yaşatmak istemez ve çocuklarından uzak kalacağı sahneyi hiç düşünmez.. O dönemde ortaya çıkan müzisyenlerin kendi solistleri olduğunu da anlatan Aysel Bağdadi, o dönemlerin Mustafa Kenan, Zeki Taner ve Hatice Söğüt’ün sahne aldığı yıllar olduğunu belirtiyor.

Aradan geçen yıllar sonucunda Küçük Aysel’in sesini bilen ve özleyen tanıdıkları Aysel’in sesini duymak ister. Televizyonun tek tük olduğu Kıbrıs’ta ağırlıklı olarak radyo yayınları dinlenir. Eski dostlarından olan öğretmen Suphi Bey, bir gün kapılarını çalarak Küçük Aysel’i Atalasa Radyo Korporasyonundaki programına dahil etmek istediğini söyler.

Eşinin de rızasını alarak tekrar mikrofonu eline alan Küçük Aysel, 1957’den 1963’e kadar haftanın bir gecesi Atalasa Radyosunda piyanist Şivane Hanım ve keman sanatçısı eşi ile solo konserler verir. Yıllar sonra tekrar sanatına geri dönen Küçük Aysel, ailesine de maddi katkıda bulunur. Bu dönemde Kıbrıs’a gelerek sanata katkı koymaya çalışan sanatçı Nusret Ersöz, Suphi Bey’in organize ettiği bir ses yarışmasında jüri üyesi olur. Kıbrıs’ta ilk kez düzenlenen ses yarışmasına kocasının izni ile katılan Küçük Aysel, yarışmaya katılan tek kadındır. Erkekleri eleyerek Kıbrıs’ın Ses Kraliçeliğini kazanan Küçük Aysel, yarışmanın ardından Nusret Ersöz’den sanat müziği dersleri almaya başlar. Ekrem Güher’den de dersler alan Küçük Aysel, pek çok ünlü sanatçıdan eğitim aldığını iftiharla vurguluyor.

1963 olaylarının patlak vermesi ile birlikte 6 yılın ardından radyo konserleri sona eren Küçük Aysel, savaşın çok kötü anılar bıraktığını anlatıyor. 63 olayları başlar başlamaz, parçacı olan kocasının, Üner Ulutuğ, Hilmi Özen ve Kemal Tunç’la birlikte Tekke Bahçesi’nde Bayrak Radyosu’nu kurduklarını anlatan Küçük Aysel, Üner Ulutuğ’un isteği ile kendisinin de telefon ahizesinden yapılan ilk mikrofondan‘’burası Bayrak’’ anonsunu yaptığını belirtiyor. Anonserliğin yanında bir süre sonra Osman Karabulut ile canlı müzikler yayınlamaya başladıklarını anlatan Küçük Aysel, Bayrak Radyosu’nun ilk elemanlarından olmanın gururunu taşıdığını ancak ilgililerin kendisini bugüne kadar hiç hatırlamadığını sitemle vurguluyor. Daha sonraları Kıbrıs’ta yoksullukla geçen dönemde şehit çocukları ve hasta insanlara yardım amaçlı konserlere katılan Küçük Aysel, müzikte sadece konserlerle var olur.

Küçük Aysel’in, 1974 yılına kadar konserlerle devam eden müzik hayatının yoğun dönemi “İlk Sahne” tiyatrosu sahiplerinin ısrarı ile başlar. Tiyatro sanatçısı Lale Oraloğlu ile tiyatroyu Kıbrıslılara sevdirmeye çalışan işletmeciler, bunu başaramayınca zararlarını karşılamak için Küçük Aysel’in iş yapabileceğini düşünürler. Küçük Aysel, gelen ısrarlı ricaları kıramaz ve sahneye çıkar. İşletmecilerin düşündüğü olur ve Küçük Aysel doldurduğu salon ile ‘’İlk Sahne’’nin batmasını önler. İstanbul Sineması’nda gerçekleşen konser ile Küçük Aysel, Lefkoşalılar için yeniden sahnelere döner. Ancak maddi kazanç elde ettiği konserlerden çok, hayır amaçlı konserlere çıkar Aysel Hanım. Haftada bir Mücahitler Parkı’nda subay eşleri ve askerler için konserler verir. Fazıl Polat Paşa’nın da hayranlıkla izlemeye geldiği konserlerini ücretsiz verir Küçük Aysel. Atatürk’ü Anma Geceleri ve hayır amaçlı konserlerin vazgeçilmez solisti olan Küçük Aysel, 1974’e kadar konserlerine devam eder. 74’den sonra büyüyen çocuklarının gösterdiği tepki sonucunda sahnelere veda eder Küçük Aysel.

Gözden ırak olan gönülden de ırak olur misali sahneyi bırakmasının ardından unutulduğunu anlatan Küçük Aysel, yıllar sonra 1998’de Genç TV’nin organizasyonu ile Müzeyyen Senar’la birlikte onur ödülü aldığını ve hatırlandığını anlatıyor buruk bir şekilde. Konserlerine devlet büyüklerinin gereken ilgiyi göstermediğini vurgulayan Küçük Aysel, Kıbrıslı sanatçılara gereken değerin verilmediğinden yakınıyor. Her şarkı söyleyenin de sanatçı olmadığını ifade eden Aysel Bağdadi, piyasada anlamsız şarkılar olduğunu ve her şarkı söyleyenin kendini sanatçı sandığını söylüyor. Sanat müziğinin güzelliğinin hiçbir müzik dalında olmadığını vurgulayan Aysel Hanım, sanatçı olmak için sağlam temeli olan bir eğitim alınmasının şart olduğuna dikkat çekiyor.

74’ün ardından sahne hayatının tamamen bittiğini anlatan Küçük Aysel, arada sadece kıramadığı dostlarının hatırına, yardım amaçlı faaliyetlerde sahne aldığını ifade ediyor. Son yıllarda Aydın Hikmet’in düzenlediği konserlerde konuk sanatçı olarak yer alan Aysel Bağdadi, Kıbrıslı sanatçıların daha çok hatırlanmasını arzuluyor.

Küçük Aysel, sahnelere veda etmesinin ardından Türkiye’de yaşanan küçük şarkıcı furyasının tamamen maddi amaçlı olduğunu, kendinin sahneye çıktığı yıllarda ise böyle bir şeyin söz konusu olmadığını anlatıyor. Halkın Küçük Aysel’i çok sevdiğini ama kendisinin bu nedenle çok büyük bedel ödediğini ifade eden Aysel Hanım, hiç kız arkadaşı olmadığını ve çarşafların giyildiği o yıllarda kötü görüldüğünü anlatarak, Kıbrıs’ın ilk kadın sanatçısı olarak hakkettiği noktada bulunmadığını, devlet sanatçılığı ünvanına layık bulunmadığını üzülerek ifade ediyor. Özellikle Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın kendisini izlemeye, dinlemeye gelmesini ve Türkiyeli sanatçıların fotoğrafını çektiği gibi kendi fotoğrafını da çekmesini arzu ettiğini ancak bunun hiç gerçekleşmediğini söylüyor Aysel Bağdadi.

Şimdilerde evinde el işleri yaparak vakit geçiren Aysel Bağdadi, eski Lefkoşa’ya ve o dönemde yaşanan ilişkilere özlem duyuyor hep. Geçmiş yılların insan ilişkilerinin daha güzel olduğunu vurgulayan Aysel Hanım, her Cuma günü eski yaşadığı yerlere nostaljik bir gezi yaparak eski günlerini anıyor. Kendini bir Lefkoşa aşığı olarak tanımlayan Aysel Bağdadi, eski geleneklerin artık yokolduğunu bayramların bile aile birliğini sağlamadığını anlatıyor. Her bayram kendi ailesinin biraraya geldiğini bunun kendini çok mutlu ettiğini ifade eden Aysel Bağdadi, eşi, çocukları ve torunları ile çok mutlu olduğunu vurguluyor. Çocuklarının ve torunlarının herşeyin üstünde olduğunu ifade eden Aysel Hanım, 5 torununun kendisine hayat verdiğini belirtiyor.

Kıbrıs sanat dünyasının Afife Jale’si olarak tanımlayabileceğimiz Küçük Aysel, kaset ve plak yapmadan bugüne ulaşabilen ender sanatçılarımızdan. ‘’Küçük Aysel’den Şarkılar’’ anonsu ile zaman zaman komşu radyo kanallarında bizlere nostalji yaşatan Aysel Bağdadi, Kıbrıs Türk kadını ve Kıbrıs Türk kadın sanatçıları için tarihimizde yerini almış bir temsilci. Eski Lefkoşa’dan unutulmayacak hoş bir meltem Küçük Aysel.

Herkes asagidaki sarkiyi Aska Ozlem'in biliyor ama Kucuk Aysel ilk seslendirenlerden!

Bu gece barda,gönlüm hovarda
Çalsın sazlar,oynasın kızlar
Hayda hayda gül hayda


Çapkınım hovardayım, 24 ayardayım
Hergece bir bardayım
Hayda hayda gül hayda

Bu gece barda,gönlüm hovarda
Çalsın sazlar,oynasın kızlar
Hayda hayda gül hayda

Çapkınım hovardayım, 24 ayardayım
Hergece bir bardayım
Hayda hayda gül hayda

Bu gece barda,
Yarında barda,
Bundan böyle,
Hergece barda,
Hayda hayda gül hayda
 
Üst