Kültür

Salim Doğan

Onursal Üye
Katılım
7 Nis 2012
Mesajlar
52
Tepkime puanı
0
Puanları
0
KÜLTÜR

Kültür “bir toplumda geçerli olan duygu, düşünce, dil, sanat, kısacası alışılagelmiş geniş ve sistematik bir yaşam biçimi olarak tanımlanmaktadır. Kültür, sosyolojik anlamıyla “bir yaşama biçimi” dir. Bir topluma özgü bütün ifade ve etkileşim biçimleri bu tanımda yer almaktadır. Toplumun nelere karşı ilgi duyduğu, nelere öfkelendiği, nelere tepkili olduğunu sevincini, üzüntüsünü, ne yediğini, ne içtiğini, giyimini, kuşamını, konuşmasını, eğlenmesini davranış olarak dışa yansıttığı sosyal bir oluşumdur. Tarihçiler toplumların yaşayabilmeleri için kültürlerini gelecek kuşaklara aktararak devam ettirirler. Bunu yaşayarak genç dimağları etkiler onların da bunu yaşam biçimi olarak göstermesini isterler. O kültürün yaşaması etkilenen sosyal topluluğun beceri ve yeteneğine bağlıdır. Dilimize kültür Fransızca’dan geçmiştir. Latince cultura toprağa bir şeyler ekip üretmek, ürün almak anlamını taşımaktadır. Kültürlü olmakla bilgili olmak ayrı şeylerdir. Kültürlü olmak bilgiyi yaşamak onu davranış olarak göstermektir. Bilimsel anlamda kültür, insanların ve toplumların yapıp, öğrenerek kazandığı her şey (tutum, davranış ve değerler, uygarlık, medeniyet) anlamında. Kültürleme toplumların kendisini oluşturan bireylere belli bir kültürü aktarma, kazandırma, toplumun istediği insanı eğitip yaratma ve onu denetim altında tutarak, kültürel birlik ve beraberliği sağlama, bu yolla da toplumsal barış ve huzuru sağlama sürecidir. Kültürleme süreci bireye, hayatı boyunca kolay kolay değiştiremeyeceği bir kişilik yapısı kazandırır. Kültürleme, toplumsallaştırma (sosyalizasyon) ve eğitim süreci olarak da tanımlanabilir. Kültürlenme: okul öncesinde, ailede başlayıp okul dönemi sonunda da da etkinleşen kültürlenme, değişik aile, eğitim, okul, meslek, bölge (alt kültür) çevrelerinden kalkıp belli yer ve zamanlarda bir araya gelen, birbirini etkileyen, akran grupları arasındaki kültür etkileşimidir “Kültürleme”; var olanı iletirken, “kültürlenme”; yepyeni kültür kalıpları oluşturur, kültürel değişim sürecinin ana kaynağıdır. Kültürleşme sürecinde, iki ya da daha çok kültür, karşılıklı etkileşim sonucu değişime uğrar, yeni sentezler, dinamik bileşkeler yaratırlar. Çağımızda sözü edilen “globalleşme” (küreselleşme) budur. Birey ve gruplar olarak, kültürleşmeyi tamamen önlemek mümkün değildir. Aynı bağlamda ve yaklaşık olarak aynı anlam içinde, bir toplumsal gruba ait olan bilginin, yerleşik söylemlerle semboller, düzeninin diğer kuşaklara iletilmesi süreci ise kültür aktarımı diye tanımlanır. Yine, özellikle kültürlenme söz konusu olduğunda, bir kültürel grubun üyelerinin başka bir kültürle temas içine girdikleri zaman kendi kültürlerini ya da geleneksel kültür değerlerini tümden ya da bir bölümüyle yitirmelerine kültürsüzleşme veya kültür yitimi denir. Aynı şekilde, bir İnsanın kendi kültürüne yabancı bir kültür, tümden farklı bir değerler ve normlar sistemi içine girdiği zaman, yaşadığı yolunu kaybetmişlik, şaşkınlık veya yönsüzlük duygusuna kültür şoku adı verilmektir. Öte yandan, modern toplumlarda, farklı, hatta çoğunluk rekabet halindeki kültürler ve alt kültürlerin varlığı dikkate alındığında, kendi kültür değerlerini, davranış veya yaşam tarzını ve dilini, sahip olduğu siyasi ve iktisadi güç sayesinde, diğer kültürlere empoze edebilen kültür, hakim kültür olarak tanımlanır. Özetle kültür kavramı, toplumun yüzlerce, binlerce yıldan beri oluşturduğu ortak amaçların, beklentilerin, değerlerin, inançların, duygu ve düşüncelerin, özetle ortak davranış kalıplarının depolandığı, saklandığı soyut bir kavram olup, toplumsal bellekolarak da kabul edilebilir. Birlik içinde çokluk: Ulusal kültürü oluşturan basamak ve dilimlere (kırsal ve kentsel çevre, toplumsal sınıflar, dinlere, mesleklere, parasal olanaklara, düşün ve sanat akımlarına göre süreklilik gösteren bir takım özel kültürler ) bakış açılarına göre kimi kez alt kültürler, sınıf kültürleri ya da bölgesel, yöresel kültürler denilmektedir. Bu alt ya da yerel kültürler, öteki yöresel kültürlerle uyum içinde olurlarsa ulusal kültür denen bütün sağlanmış olur. Önemli olan bu ayrılıkların bütün ile temelde bir aykırılık, çelişki göstermemesidir. Ulusal kültür, (Bir toplumda genelde yemek, giyinmek, barınmak, eğlenmek gibi gereksinmelerin elde edilmesinde kullanılan bilgi, inanç, teknik, davranış duyuş ve ifade biçimlerini içeren ve toplumun yapısını oluşturan çağa göre kendisini yenileyen devingen kültüre, ulusal kültür denilmektedir.) Evrensel kültür. (Bilim, teknik, felsefe ve din gibi kültür öğelerini içeren ve bir topluma özgü olmayan, genel geçerlikli kültüre evrensel kültür denir.) [1][3]"Evrensel kültür" bir çağa ve bir tarihsel döneme dünya ölçüsünde hâkim olan, diğer kültürlere baskın çıkan herhangi bir "çoğul kültür"dür. Örneğin bugün için bu anlamda "evrensel" olan kültür, Batı kültürüdür. Fakat bu, Batı kültürünün hâlen yaşayan diğer kültürlerden "üstün" ve "iyi" olduğu anlamına gelmez; sadece varolan diğer kültürlere baskın çıktığı ve dünya ölçüsünde yaygınlaştığı anlamına gelir. Her kültürün mâhiyeti gereği tarihsel olması, o kültürün belli bir zaman kesiti içinde varlığını sürdürdüğü, yani yerini her an bir başka kültüre (o başka kültüre kendinden pek çok şeyleri taşımış olsa da) terk edebileceği anlamına gelir. "Evrensel kültür" teriminin kendisi, Aydınlanmacı Batı kültürünün bir kültürel mirası olarak terminolojiye girmiştir. Bu yüzden, bu kültüre özgü ideal ve ölçütlerle sınırlı bir anlam içeriğine sahip olmak gibi bir tek yanlılığı ve manüpilatif bir işlevi vardır Yine bu yüzden, "evrensel kültür"ü, tarihsel perspektif altında bakıldığında, herhangi bir "baskın ve hâkim kültür" olarak anlamak uygun olur Her hangi bir halk topluluğunu, millet yapan kültür değerleridir. Kültür; tarihi süreç içerisinde oluşur, milletler yaşadıkça o da yaşar. Dededen, atadan gelen kültürel değerler, yaşayan insanların duygu, düşünce ve yaşantılarıyla şekillenir zaman içerisinde gelişerek bazen de değişerek devam eder. Kültür değerleri hiçbir zaman statik kalmazlar devamlı değişim halindedirler. Bu değişim çok hızlı olmaz, yıllar bazen de yüzyıllar süreci içinde olur. Kültür etkileşiminde yetkin olan baskın kültürü oluşturan ve ulusal çoğunluğu temsil eden sosyal topluluğa aittir. Bunun diğer anlamı ulusal kültürdür. Ulusal kültür çağdaşlaşmaya, değişime uyduğu sürece toplumun yeni ihtiyaçlarına pozitif anlamda katkı sağladığı ve alt kültürleri de etkilediği sürece geçerliliğini koruyacaktır. Toplum içerisindeki alt Kültürler tarihsel süreç içerisinde gelenekler, görenekler, bir kısım statik değişimi ve durağanlığı devam ettiren toplumlar gelişme ve ilerleme sağlayamaz çağın gerisinde kalırlar. Bu durum diğer kültürleri de etkileyeceğinden ulusal kültürün gelişimini de engelleyecektir. Kültürün aktarılmasında en etkili faktör günümüzde adına “Dördüncü kuvvet” olarak ta tanımladığımız medya dır. Medyanın tarihsel süreç te toplumsal değişimi pozitif yönde değişime zorlayan çağdaş, bilimsel, insan haklarına saygılı, eşitlikçi, birleştirici, ulusal bütünlüğü sağlayıcı, aydınlanmayı, bilgiyi toplumun her kademesine iletebilen devingen ve iveğen bir işlevinin olması gerekir. Ancak günümüz medyasının tam bunların tersini yaptığı görülmektedir. Kimi medya televizyonlarında Türkiye’nin bir aşiretler topluğunun kültürü etkisinde Cumhuriyeti hiçe sayan Cumhuriyet devrimlerini ve Yasalarına baş kaldıran bir görüntü sergilemektedir. Yaptıkları her dizide eli silahlı ortaçağ kültürünü yansıtan katiller ve çeteler sanki Türkiye böyle olsun istercesine genç beyinlere bir kasıtlı yanlış kültürleme yapılmaktadır. Çıkar uğruna gerçekler kasıtlı olarak yanlış aktarılmaktadır. Eğlence programlarında belde de değil, bölgede değil, Türkiye de değil tüm Dünyanın seyrine sunulan poşulu, şalvarlı ortaçağ görüntüleriyle Türkiye Dünyaya tanıtılmaktadır. Dış ülkelerde yaşayanlar Türkleri öyle yaşayan eli kanlı, silahlı, vahşi, barbar olarak tanımasında ne yapsın. Daha devlet olamamış, hukuku ve yargısının olmadığı Aşiret kanunlarının Orman Yasasının geçerli olduğu bir durum varmış gibi göstermenin altında Türkiye’nin parçalanması yatmaktadır. Federasyona geçişin fiili uygulamaları yatmaktadır. Sanki dışarıdan birileri bunları planlayıp zamanı geldiğinde de uygulamaya koyuyor. Türkiye’nin birlik ve beraberliğe en çok muhtaç olduğu, ulusal değerlerimizin bilinçli olarak törpülendiği, ekonomimizin yok edilmeye çalışıldığı, kültür değerlerimizin Milli Eğitimimizin Sağlığımızın Özelleştirildiği, Kamu Personel Yasasıyla Devletin Üniter yapısının bilerek isteyerek ortadan kaldırı günümüzde Sözde ulusal medyalar tıpkı Ulusal Kurtuluş savaşından önceki dönemde olduğu gibi bir mütareke basını haline dönüşmüştür. Ulusal Kültürün dığı alt kültürlerin gölgesinde bırakıldığı dört bir yanımızın ateş çemberiyle sarıldığı pusuda bekleyen leş kargalarının iştahını kabartmaktadır. Türkiye’nin içinde bulunduğu bu durum Ulusunu Yurdunu Bayrağını seven Kuvvayi Milliyecilere bir çağrıdır. Mustafa Kemalin kurduğu Cumhuriyete Devrimlere Devrim yasalarına sahip çıkalım. Arap kültürünü değil, Türk kültürünü yaşayalım.
 
Üst