Kur'an'ı terk edilmiş hale getirmek

Katılım
26 Kas 2008
Mesajlar
83
Tepkime puanı
0
Puanları
0

KUR’AN-I KERİM NASIL TERK EDİLİR M. GÜNAY SIDDIKOĞLU

Kur’an-ı Kerim peygamberin kıyamet günü Allah'a şöyle şikâyette bulunacağını
söylüyor: “ve gâlerrasûlü yâ rabbi inne gavmittehazû hâzel gur’âne mehcûran” “Peygamber diyecek ki: “Ey Rabbim benim halkım bu Kur'an'ı terketti.” (Furkan suresi 30. ayet) Bu ayetin Kur’an’a kulak vermeyen, onunla alay eden Mekkeli kafirlere hitaben indirildiği ifade ediliyor. Fakat Kur’an-ı Kerim’in esneklik ve genellik özellikleri dikkate alınınca âyetin bütün zamanlarıa ve insanları hitap ettiği anlaşılır

Ayette geçen “Kur'an'ı Mehcur” tabiri “Terk Edilmiş, Bir Kenara Atılmış, Bırakılmış, Uzaklaşılmış Kur’an” demektir.
Peygamber Efendimiz Rabbine hangi halkı şikâyet edecek dersiniz? Kimdir bu Kur'an'ı kenara iten terk eden halk ? Okumak üzere elimize aldığımız Kur’an’a hepimiz “Kur’an-ı Kerim” deriz ve özellikle biz Türkler saygıda kusur etmeyiz. Fakat biz bu mukaddes kitabı ve şanlı adı göstermelik saygılarla “Kur’an-ı Mehcur” a dönüştürdük. Yatak odalarımızda karyolalarımızın başlarına, misafir odalarımızda aksesuar olsun diye duvarlara asarak… Dönüp bakmadık, açıp okumadık, ne dediğini hiç merak etmedik bile… İşte “Kur’an-ı mehcur” demek, dönüp bakılmaya gerek duyulmayan, terkedilmiş, bir kenara atılmış, bir duvara asılmış kur’an demek…

Toplumumuzda “KUR'AN Mekke'de nazil oldu, Mısır'da okundu, İstanbul'da yazıldı” diye meşhur bir söz vardır. Kur'an’ın tarihteki serancamını adeta özetliyor: Nazil oldu, okundu, yazıldı.

Peki, nerede anlaşıldı? Nerede yaşandı? Diye soran ve araştıran yok..
Kendi kendimize bir soralım; Kur’an’ın ne dediğini anlamaya çalıştık mı? Beş vakit namazın her rekâtında okuduğumuz Fatiha suresinin manasını anlamaya ve o mananın ruhuna uygun bir hayat yaşamaya çaba sarf ettik mi? Ramazan’da birkaç sefer hatim etmekle öğünenler ömründe bir defa olsun Kur’an’ın mealini, tefsirini baştan sona okudular mı? Bu soruya verilecek cevabınız olumsuz ise; işte sizde Kur’an’ı terk edip onu “Kur’an-ı Mehcur/Terk edilmiş Kur’an” haline getirenlerden birisiniz.

KUR’AN NASIL TERK EDİLİR?

Kimimiz Kur'an'ı Okuyarak Terk Ederiz, kimim duvarlara asarak, saygı duyarak, kimiz nutuklar atarak, vaazlar vererek, hutbeler okuyarak, kimiz ölülere okuyarak, Davûdi seslerimizle yarışmalarda birinci gelerek, kimimiz çeşitli hüsnü hatlarla yazarak terk ederiz..
Gece gündüz okuruz, hatimler indiririz, şifa niyetine okuruz, sekeratta olanın başında, cenaze evlerinde mezarlıklarda okur; Kur’an’ın sırtından geçinmeyi adet haline getirir, onu bir ticari meta haline getiririz. Anlama ve Kur’an’a göre bir hayat yaşama gayreti içerisinde olmadan okur ve yazarız. İşte bu okuduklarımızın hepsi Kur’an-ı mehcur’ yâni Kur’an-ı terk etmektir.
Merhum Akif’in dediği gibi:

“İnmemiştir hele Kur'an bunu hakkıyla bilin
Ne mezarlarda okunmak, ne fal bakmak için”


Her Müslüman bilmeli ve inanmalı ki; hayat kanunlarının kaynağı Kur’an’dır. Kanunlarınızın kaynağı Kur’an değilse karanlığınız çoğalıyor demektir. Kur’an kıyamete kadar insanlığın tüm sosyal, ahlaki, ekonomik, siyasi problemlerine tutarlı, kuşatıcı, ilahi çözümler sunan bir hayat kitabıdır. O Tüm hayata dönük olarak insanlığın daha mutlu, daha hür ve daha barışık bir hayat sürmelerinin yollarını gösteren bir hidayet rehberidir. O, karmakarışık olmuş değerler ve anlayışları yeni bir ölçüyle ele alan, bunların yanlış ve batıl olanlarını, doğru ve hak olandan ayıran bir kitaptır. Yani Furkan’dır (Al-i İmran Sûresi/4). O, Hakkın ölçüsüdür. Değer yargılarını, ölçüyü o koyar. Değişmez prensiplerin, eskimeyen ilkelerin esasıdır (Fatır Sûresi/42). Âlemler için bir öğüttür (Kalem Sûresi/52). O, Allah’tan korkup sakınanlar için öğüttür (Taha Sûresi/3). O, sadece öğüt değil aynı zamanda bir kanun, anayasa kitabıdır da (Nisa Sûresi/59, 65). Tüm ilahi kitaplar gibi Kur’an da hayata hükmetmek (Maide 44, 48, 49) ve insanlar arası ihtilafları çözmek için gelmiştir (Nahl Sûresi/64; Enam Sûresi/114). O, şifadır. Ruhlara, gönüllere, toplumsal hastalıklara şifadır (Yunus Sûresi/57; İsra Sûresi/82). Yaşadığımız dünyanın acımasız, çıkarcı, şehvet kurbanı sömürü toplumunun, hürriyete, merhamete, adalete ulaştırılmasının yolunu gösterir. Hidayet rehberidir. O’na tabi olan gerçeğe, adalete, huzur ve hürriyete ulaşır (Yunus Sûresi 57). O, doğru bilginin kaynağıdır. Tüm ahlaki, sosyal, hukuki alanlarda başvuru kaynağı O’dur. O’na sarılan kopmaz sağlam bir kulpa sarılmıştır (Bakara Sûresi/256). O, ölü toprağı serpilmiş, uyuşuk hurafelerle dolu, kendine güvenini yitirmiş topluma hayat verir, canlandırır, harekete geçirir. Doğru bir istikamette yürümesi için yolunu açar ve aydınlatır (Enam Sûresi/122). Kur’an hareket ve bereket kitabıdır. O Rabbani inkılapların kaynağıdır.

Fâtiha sûresi:
"Ya Rabbi bizi doğru yola, sırat-ı müstakime ulaştır!" Diye biter. Bakara sûresi de:

"Bu bir kitaptır ve hidâyettir."(Bakara 2) Diyerek söze başlar. Bizim Fatiha’daki talebimizin cevabı Bakara suresinin hemen başında verilir. Sanki Fâtiha sûresindeki bizim:
"Ya Rabbi, ne olur bize sırat-ı müstakimini göster! Bizi hidâyet yoluna iletiver ya Rabbi!"(Fâtiha 6) Şeklindeki duamızın, talebimizin cevabı olarak Rabbimiz, karışımıza kitabını serip: “Bu kitap bir hidatey kaynağıdır, yolu ve rehberidir” , “Kullarım! Gerçekten hidâyet, gerçekten doğru yol istiyorsanız, işte kitabım! İşte hidâyet! Haydi buyurun onu anlayın ve onunla beraber olun!, onu sosyal hayatınızda, siyasal hayatınızda, ekonomik hayatınızda, aile hayatınızda rehber olarak kabul edin ve ona göre hayatınızı programlayın ” der.
İşte biz bir Müslüman olarak bu çağrıya uymaz ve Kur’an kaynaklı bir hayatı yaşamazsak işte o zaman Allah’ın hidayet rehberi olarak göndermiş olduğu yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’i “Kitab-ı Mehcur” terkedilmiş kitap haline dönüştürmüş oluruz ki bu kitap yarın huzuru mahşerde bizden davacı olur.
Nasıl ki "bal" demekle ağız tatlanmıyor, illa ki bal yemek gerekiyorsa, işte Kur'an'ı okumak da böyledir.
Yani anlamını bilmeden ve Kur’an’ı yaşantımızda tatbik etmeden okuyacak olursak asıl gayeye ulaşamayız sadece "bal" demiş oluruz. Halbuki manasını da anlayarak, Kur'an'a yeniden dönüş yapmak ve onu tüm sosyal hayatımıza hâkim kılmak zorundayız.
KİTAP YÜKLÜ MERKEP OLMAYALIM
Kur’an’ı anlamadan okuyan ve O’na uygun bir hayat yaşamayanların durumu “ Kendilerine Tevrat yükletilip de sonra onu (içindeki derin anlamları, hikmet ve hükümleriyle gereği gibi) yüklenmemiş olanların durumu, koskoca kitap yükü taşıyan eşeğin durumu gibidir... (Cum'a Suresi, 5) ayetinde söz edilen kitap yüklü eşeğin durumuna benzeyecektir.
 
Üst