kürt Sorunu Nedir? Cevabı :Makalede

Volkan

-Otağ Hanı-
Katılım
20 Haz 2008
Mesajlar
969
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Altaylar
Kendine sorun çıkartma bakımında bizim ülkemiz herhalde bir numaradır. Yunan sorunu, Kıbrıs Sorunu, Irak sorunu, Ermeni sorunu, Ege sorunu vs. Sorunların bittiği biteceği yok. Üstüne üstlük her gün yenileri açılıyor başımıza. Bir sorunumuz(!) daha var ki, pusuda bekleyen yılan kadar sinsi ve bir o kadar hain. Bu sözde sorunun adı “kürt sorunu.” Kürt sorunu denen şeyi nedense bir türlü çözemedik. Bu sorun acaba ne zaman çözüme kavuşacak? Kürtler ülkemizin doğu kısmını aldıkları zaman mı?

Kürt sorunu diye tasvir edilen bu sorunun ne olduğuna bakmak için ilk önce kürtlerin ne olduğunu ele almak gerekir. Kürtler, Ortadoğu’nun tinerci sokak çocuğudur. Bu bölgede yıllardır tek yaptıkları huzur bozmak, terör yaratmak ve kan akıtmaktır. Bunun böyle oluşundan sadece biz değil, bölge ülkeleri de rahatsızdır. Çünkü kürtler, varlıklarıyla her zaman yakınında bulundukları milletler için tehlike oluşturmuşlardır. Kendilerine “bağımsız devlet” sözü veren herkese inanıp onun kuklalığını yaptıkları için kimsenin güvenmediği kürtler, sonunda Coni’nin Irak’taki petrol bekçiliğini yaparak, zamanında, topraklarında PKK eğitim kampları kurulmasına izin veren İran’ı bile kendisinden nefret ettirdi.

Ortadoğu’nun bu tinerci çocuğu, yıllardır bizim de başımızda ve belki de en çok zararının dokunduğu millet biz olduk. Osmanlı zamanından bu yana hep Türkler için ayak bağı olan kürtler, Kurtuluş Savaşı’nda dahi düşmanlarla (ermenilerle) bir olarak, arkamızdan kuyu kazmışlardır. Cumhuriyet kurulduktan sonra da asla uslu durmamışlar, Türk cumhuriyetinin altını oymaktan bir an geri durmamışlardır.

S.S.C.B. çökmeden önce Ruslar, kendi emperyalizmlerinin maskesi olan komünizmi tek tek bütün ülkelerde yaymaya çalışırken, onların Türkiye’deki kuklaları kürtler olmuştu. Ruslar tarafından kürtlere verilen “bağımsız devlet” sözü, kürtleri iştahlandırmış ve komünizmin hakim olması durumunda kendilerine bağımsız bir devlet kurulacağı ümidiyle esriyip, Türkiye’de komünizmin gönüllü piyonları olmuşlardı. İşe bakın ki o dönemde kürtlerin pek bel bağladığı komünizm dini reddettiği hâlde, mütareke yıllarında en azılı şeriatçılar da yine hep kürtlerden çıkmıştır. Çünkü şeriatçılık da komünistlik de cumhuriyete muhalif düşüncelerdir ve kürtlerin yegâne arzusu, Türklüğün asli unsur olduğu Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkmaktır.

S.S.C.B. çökmeden önce Rus kuklalığı yapan ve Amerikan düşmanlığını kimseye kaptırmayan kürtler, S.S.C.B. çöktükten sonra da Amerikan korumacılığına soyunmuştur. İşte bugün açıkça ortadadır; Amerika’nın, ta cehennemin dibinden gelip işgal ettiği Irak’ta, Amerika’nın çıkarlarını itinayla ve büyük bir samimiyetle savunanlar kürtlerden başkası değildir. Bir etnik grup düşünün ki; yıllardır bir arada yaşadığı insanları, güçlünün yanında olmak ve güçlüye yaranmak adına satmış olsun. İşte kürtler bunu yapmış, yıllardır ekmeğini yediği Irak’ı, Amerikalılara yaranma amacıyla satmıştır. Saddam bunları yıllarca köpek gibi besledi ama Saddam’ın sandalyesine tekme atanlar yine kürtlerdi.

Bu bölgeye sadece huzursuzluk, istikrarsızlık, terör ve arabozuculuk getiren kürtler, durmadan “kürt sorunu” tekerlemesini söylerler. Kürtlerin bir sorun olduğu doğrudur. Çünkü kürtler, bugüne kadar hangi ülkeye girmişlerse, orada mutlaka sorun çıkarmışlardır. Fakat kürtlerin iddia ettiği şekilde, “demokratik çözüm” ile halledilebilecek bir kürt sorunu yoktur. Eğer ortada bir sorun varsa, bu sorun da kürdün varlığıdır, kürdün ta kendisidir.

Kürtlerin, boylarına poslarına bakmadan bizimle masa başında anlaşmak istemeleri gülünçtür. Acaba kürtler, neye dayanarak, nelerine güvenerek devletle anlaşmak istiyorlar? Eğer iki taraf arasında bir anlaşma olacaksa, şartların eşit olması ve iki tarafın da bu işten çıkarının olması gerekmektedir. Oysa kürtler, aralarında hiçbir birlik olmayan, dillerinden tutun da kültürlerine kadar her şeyleri farklı olan, dağ insanlarından farksız bir vahşilikle yaşayan, bırakın medenileşmeyi insanlaşamayan ilkel bir topluluktan başka bir şey değildir. Elinde hiçbir şey olmayan ve bir şeylere sahip olma kapasitesini kesinlikle taşımayan kürtler, koca Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile acaba nelerine güvenerek karşılıklı diyalog talep etmekteler? Kürtlerin dilinden en iyi anlayacak olan, üniformasını gördükleri zaman korkudan dizlerinin bağı çözülen Türk Askeri’dir.

Kürtler şunu kafalarına iyice sokmalılar; şu saatten sonra kanat takıp melek olsalar bile faydası yoktur. Değil demokratik çözüm, karşılıklı konuşmamız bile mümkün değildir. Bu ülke ve bu millet, asla kürtlerin yaptıklarını unutmayacaktır. Irak’ta Yankee’nin memurluğunu büyük bir zevkle üstlenen kürtler, Türkler için ne büyük bir tehlike olduğunu, bir kere daha ispatlamışlardır. Kürtlerin, hiç kimseyle anlaşma yapmayı isteme hakları ve lüksleri yoktur. Zaten kürtler ne sıfatla karşılıklı diyalog istiyorlar bunu da anlayabilmiş değiliz. Anlaşma ve diyalog iki milletin arasında olur. Fakat kürtler millet değildir. Millet olamadıkları gibi, kabileler hâlinde yaşayan, yerleşik hayata geçememiş ilkel Afrika topluluklarından da bir farkları yoktur. Medeniyetin en üst seviyesine ulaşan ve her zaman dünyanın en çağdaş ulusu olmakta kararlı olan Türk Milleti, bu vahşi toplulukla elbette el sıkışmayacaktır. Zaten yaşanan bunca olaydan sonra kürtlerin bunu anlaması gerekirdi.

Dilencinin karnı doymazmış. Kürtler bu sözün en açık bir ispatıdır. Bu ülkede bedava yaşıyorlar, ülkenin bütün kaynaklarından özgürce faydalanıyorlar ama yine de hainlik yapmaktan çekinmiyorlar. İşin tuhafı bazı çevreler, buna karşılık hâlâ kürtleri kazanmamız gerektiğini söylüyor. Acaba bu çevrelerin, kürtleri kazanmanın mümkün olmadığını, aksine her geçen gün artan bir şekilde Türk ve Türkiye düşmanlığı yaptıklarını anlamaları için daha nelerin yaşanması gerekiyor?

Kürt(çü)lerin sürekli gündeme getirip çözülmesini istedikleri uydurma kürt sorununun temel kaynağı, kendi iddialarına göre kürtlerin bu ülkede haksızlıklara uğramasıymış. Tanrı aşkına bu ülkede Türk’e tanınıp da kürde tanınmayan hangi hak vardır? Böyle bir hak olmadığı hâlde kürtlerin peşinde koştukları amaç belli değil midir? Bu amaç, Türkiye’yi bölmekten başka bir şey olabilir mi? Akli selim insanlara göre olamaz.

Başbuğ Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’ni kurduktan sonra açık bir şekilde “egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” demiştir. Milletlerindir dememiştir. Bu demektir ki bu ülkede egemenliğin tek sahibi Türklerdir. Yani kürtler, yatıp kalkıp bu ülkede var olabildiklerine şükretmeleri gerekirken, çıkıp bir de haksızlığa uğramaktan şikâyet ediyorlar. Sonunda bize yaptıracakları şey, yeni bir Tunceli hücumu olacaktır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi içerisinde bulunan kürt (DTP’li) milletvekilleri, kürtlerin nankörlüklerini ve ikiyüzlülüklerini Meclis’te de savunmaktadır. Bu milletvekilleri kürsüye çıkıp, tek millet anlayışına karşı olduklarını belirtiyorlar. Bir diğeri çıkıp, terör örgütü PKK’nın siyaset yapmasının önünün açılmasını istiyor. Apo’nun yeniden yargılanması, resmi dilin Türkçe ve kürtçe olması, doğuya özerklik ve federasyon verilmesi gibi insanın vatan haini olduğunu tescilleyen isteklerini yüzsüzce dile getiren bu zevatlar, bunca şeyi, Türk Milleti’ne küfür edercesine talep ederken, hâlâ özgürlüklerinin kısıtlı olduğunu söylüyorlarsa, Tanrı kürtlerin özgür olduklarını yeryüzündeki hiçbir canlıya göstermesin. Çünkü sanıyorum kürtlerin özgürlükten anladıkları şey, bütün Türkleri öldürmekten ibarettir. Bu güzide vatanı beyhude bölmek ve yok etmek için dağa çıkan teröristlere de bu yüzden “özgürlük savaşçısı” diyorlar herhalde.

Bir insan düşünün; bu kişiye acıyıp evinizin kapılarını açıyorsunuz. Bir ay kaldıktan sonra palazlanıp evi sahiplenmeye çalışıyor ve evin iki odasına konup sizi bu o odalara sokmuyor. Siz, “kardeşim sen ne hakla benim evimi sahipleniyorsun?” dediğinizde, kendi haklarının sınırlandığını iddia ederek ve şiddete başvurarak sizi yıldırarak evden kaçırmaya çalışıyor. İşte kürtler, bu evinize aldığınız adamdan farksızdır. Bu ülkede bedavadan yaşadıklarını görmüyorlar da, buldukları yüzün astarını da almak için bütün yüzsüzlükleriyle çırpınıyorlar.

Ama artık bilmeleri gerekir ki; onlara, gördükleri tavizleri veren adamlar artık çok eskilerde kaldı. Yeni Türk nesilleri, uyanık, zeki, gözü açık ve bilinçli olarak yetişiyor. Bu yüzden de kürtlerin oluşturdukları tehlikenin fazlasıyla farkındalar. Üzülerek(!) söylemem gerekir ki artık kürtlerin şansı kalmadı. Bu millet, kürtlerden yeterince çekti, daha fazlasını çekmeye de hiç niyeti yok. Türk Milleti’nin aydın ve uygar bireyleri, kürt terörüne karşı son derece bilinçli olarak yetişiyor. Ne din kardeşliği, ne ezilmiş insanların masumluğu, ne de haksızlığa uğrayan arabesk varoş delikanlısı teraneleriyle uyutulamayacak kadar zeki ve aydınlık beyinli bir Türk nesli yetişiyor. Kürtler bundan korksun.

Hülasa kürtlerin “kürt sorunu” olarak tanımladıkları şey, kendilerini ciddiye aldırmak, cürümlerine bakmadan Türkiye Cumhuriyeti devleti ile masa başına oturup anlaşmak rüyalarını gerçekleştirme çabalarından başka bir şey değildir ve aslı yoktur. Kürt sorunu olarak tanımlanan şey, kış uykusundaki yılanların bile bir yıl uğraşsalar görmeyi beceremeyecekleri türden bir rüyadır.

Az önce söylediğimizi tekrar edelim; “bu ülkede bir sorun varsa, o da kürdün varlığıdır.”
 
Üst