Kuzuların Sessizliği İçindeki Emekli Askerler

Ahmet Gülay

Onursal Üye
Katılım
28 Eki 2010
Mesajlar
67
Tepkime puanı
0
Puanları
0
EMEKLİ HER ASKERİN OKUMASI GEREKEN ÖĞÜTLEME
Ahmet Gülay


KUZULARIN SESSİZLİĞİ İÇİNDEKİ EMEKLİ ASKERLER
Hikmet YAVAŞ ,İZMİR



Çocuk denecek yaşta askeri okullara girdik. Yıllarca aynı karavanaya kaşık salladık. Silah arkadaşlığı hiçbir şeye benzemez öz kardeşlikten daha yakındır diye öğrendik ve inandık. Birbirimizi koruyup kollamayı ve arkadaşlarına ihanet etmemeyi erdem saydık. Çok tehlikeli görevlere giderken, ölüm var kalım var, ne olur ne olmaz düşüncesiyle, eşimizi ve çocuklarımızı birbirimize emanet ettik. Dağda, kırda, bayırda, yağmurda ve çamurda, kışta ve kıyamette, her türlü zorluğa katlanarak hizmet ettik. Namusumuz ve şerefimizle emekli olduk.

Allah aşkına ne oldu bizlere, bütün bunlar yalan mıydı?

Bir meslek odası üyesine haksızlık yapıldığına inandıkları zaman, tüm meslek odaları ayağa kalkıp protesto ediyorlar.

Haksızlığa uğradıklarına inandıkları zaman tüm işçiler, demokratik haklarını kullanarak sokaklara dökülüp protesto ediyorlar.

Medya mensupları, doktorlar, avukatlar, taksiciler, kapıcılar ve hatta torunumuz yaşındaki öğrenciler, mağdur edildikleri zaman; çeşitli eylemlerle, demokratik haklarını kullanıyorlar.

Bize gelince:
1. Terörle mücadele etmiş muvazzaf ve emekli silah arkadaşlarımız, terör örgütü üyesi oldukları iddiasıyla tutuklanıyor. Habur sınır kapısından gelen teröristler ise; davul ve zurnayla karşılanıp, ayaklarına Türk hukukunda olmayan seyyar mahkemeler gönderiliyor. Asla pişman olmadıklarını haykıran teröristler, pişmanlık yasasından yararlandırılıp serbest bırakılıyor.

Biz emekli askerler, hiçbir demokratik tepki göstermeden, kuzuların sessizliği içinde seyrediyoruz.

2. Şu dönemde, Türk Ordusuna ve mensuplarına saldırmanın pirim yaptığını zanneden satılmış ucuz kahramanlar; gece gündüz, 365 gün, 24 saat Türk Ordusuna ve mensuplarına küfrediyor, hakaret ediyor, aşağılıyor ve yıpratmaya çalışıyorlar.
Biz emekli askerler, hiçbir demokratik tepki göstermeden, kuzuların sessizliği içinde seyrediyoruz.

3. Demokrat olduğunu göstermenin ve oy kazanmanın askerle uğraşmaktan geçtiğine inanan bazı siyasiler; her fırsatta askere sataşmayı ve aşağılamayı adeta meslek haline getiriyorlar.

Biz emekli askerler, hiçbir demokratik tepki göstermeden, kuzuların sessizliği içinde seyrediyoruz.

4. Aklını, kalemini, bilimini ve vicdanını yabancılara ve bölücülere satmış medya mensupları, işadamları, sözde bilim adamı ve aydınlar; Türkiye Cumhuriyetinin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü pazarlık masasına yatırmış, asıp, kesip ve biçip duruyorlar. Bu arada, Türk Ordusunu etkisizleştirmek için her türlü dolabı çeviriyorlar.
Biz emekli askerler, hiçbir demokratik tepki göstermeden, kuzuların sessizliği içinde seyrediyoruz.

5. Hıristiyan Batının siyasi çıkarlarına hizmet etmek amacıyla “Ilımlı İslam” adı altında bu millete din diye yutturulmaya çalışılan ve yabancı İstihbarat örgütleri tarafından desteklenen, işadamları ile dini unsurların işbirliğinden oluşan, bir nevi holdingleşmiş Tarikat ve cemaatler, ortalıkta cirit atıyorlar. Türk Ordusunu ve mensuplarını kendilerine engel olarak gördükleri için, her türlü yalan ve iftirayı atıyorlar. Sahte suç delilleri üretiyor, düzmece ihbar mektupları yazıyorlar. Sanki İslam dini kendi tekellerindeymiş gibi Türk askerlerini, ailelerini ve çocuklarını din düşmanı olmakla itham edip bu milleti kışkırtıyorlar ve Hıristiyan batı ile gizli servislerinin himayesi altında adeta Türk Ordusuna meydan okuyorlar.

Biz emekli askerler, hiçbir demokratik tepki göstermeden, kuzuların sessizliği içinde seyrediyoruz.

Tekrar soruyorum, Allah aşkına ne oldu bizlere?

Silah arkadaşlığı hiçbir şeye benzemez öz kardeşlikten daha yakındır diye öğrendiğimiz ve inandığımız, kutsal arkadaşlıklarımız yalan mıydı?

Emekli Subay ve Astsubaylar ve Derneklerimiz, nerelerdesiniz?

Oysaki bir araya gelip amaç ve güç birliği yapabilirsek, haksızlığa ve zulme uğrayan arkadaşlarımıza sahip çıkabiliriz. Bu devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüyle oynayanlara ve Türk Ordusu’nun onurunu örselemek isteyenlere, en sert demokratik tepkileri gösterebiliriz.

Örneğin:
1. Emekli Subay ve Astsubay Dernekleri Genel Merkezlerinin kontrolünde açılacak bir SMS hesabına, üyeler ve vatandaşlar tarafından atılacak her bir boş e-posta 5 TL olmak üzere, bir bağış fonu oluşturulabilir. Bu fon kullanılarak;

a. Ülkenin en güçlü hukukçuları bir araya getirilerek, tutuklu subay ve astsubayların hakları savunulabilir.

b. Bilişim ve iletişim uzmanlarından oluşturulan bir heyete, ileriye sürülen deliller incelettirilerek, sahte deliller ortaya çıkarılabilir ve müsebbipleri hakkında davalar açılabilir.

c. İddianamelerdeki tutarsızlıklar ve yapılan hukuk ihlalleri belirlenerek, sorumlular hakkında suç duyurularında bulunulabilir.

d. Terör örgütü yöneticilerini yakalayıp ülkeye getiren ve sorgulayan madalyalı kahramanların kimliklerini açıklayarak, eş ve çocuklarıyla birlikte, örgütün hedefi haline getirenler hakkında davalar açılabilir.

e. Türk Silahlı Kuvvetlerini yıpratmak amacıyla; sahte deliller üretenler, yalan haberler yayanlar, iftiralar atanlar, din karşıtı olmakla itham edenler, küfredenler, hakaret edenler ve Türk Ordusunu aşağılayanlar hakkında tazminat ve ceza davaları açılabilir.

f. Gizli tutulması gereken hazırlık soruşturmalarının tutanak, ifade ve delillerini yandaş medyaya sızdıranlar saptanarak, suç duyurularında bulunulabilir.

g. Resmen ve alenen yapılan hukuk ihlalleri ve tutuklulara yapılan maddi ve manevi zulümler, davaların sonuçları beklenmeden Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine taşınabilir.

2. Eğer elbirliği ve gönül birliği yapılabilirse, tüm emekli subay ve astsubaylar aileleriyle birlikte en azından 5 milyon seçmenden oluşan bir oy potansiyeli oluşturabilirler. Türk Silahlı Kuvvetleri üzerinde oyun oynayan, kendi Ordusuna terörist muamelesi yapan ve terör karşısında kendi askerlerinin elini kolunu bağlayan, bölücülere göz kırpan ve bu ülkenin kuruluş felsefesiyle oynayarak iktidara yapışmak isteyen siyasi partiler, oy vermemek suretiyle cezalandırılabilir. Bu konu bir onur meselesi haline getirilebilir ve onurumuza saldıranların onurları kırılabilir.

3. Türk Ordusunun yeminli düşmanlarına maddi ve manevi destek sağlayan, yabancı devlet ve istihbarat örgütlerinin himayesi altında Türk Ordusuna meydan okuyan tarikat ve cemaatleri destekleyen, bu Cumhuriyetin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü ve anayasanın değişmez ilkelerini pazarlık masasına yatıran işadamları ve holdinglerin mal ve hizmetlerine kararlı ve istikrarlı boykotlar uygulanabilir.

4. Türk Ordusunu ve mensuplarını yıpratmayı amaç edinen medya kuruluşları protesto yağmuruna tabi tutulabilir ve hukuk mücadelesi başlatılabilir.

5. Vardiya Bizde ismi altında onurlu bir mücadele başlatmış olan asker eşlerine sahip çıkılabilir ve güçlü destekler sağlanabilir.

6. Devam etmekte olan davalar kalabalık gruplarla izlenebilir. Protesto, gösteri ve mitingler düzenlenebilir.

Kör olmayalım, Türkiye’de devlet kurumlarını yıpratma kampanyası başlatılmıştır. Bu kampanya, tek bir merkezden planlanıp uygulamaya sokulmaktadır.

Dikkat edin, bilinçli ve sistemli bir şekilde “ Bu Cumhuriyetin, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü savunan ve demokratik, laik, sosyal hukuk devleti sevdalısı ve tam bağımsız Türkiye yanlısı” kişi ve kurumlara saldırıp yıpratmaya çalışmaktadırlar.

Başta, Türk Silahlı kuvvetleri ile Cumhuriyet sevdalısı aydın ve bilim insanlarını, henüz tam anlamıyla ele geçiremedikleri yüksek yargı kurumlarını, biat etmemekte direnen bazı üniversiteleri, ahlaksızca uyguladıkları psikolojik harp taktikleriyle yıpratmaya, itibarsızlaştırmaya ve yok etmeye çalışıyorlar.

Balkanların elimizden nasıl gittiğini hatırlayalım:

1. Önce terör eylemleri çıkardılar,

2. Devlet, bu terör eylemlerini silahla bastırmak zorunda kaldı,

3. Yabancı devletler, azınlıkları kurtarma bahanesiyle müdahale ettiler,

4. Devlet, reform adı altında özerklik vermek zorunda kaldı,

5. Daha sonra bağımsızlıklarını kazandılar.

Kuzey Afrika ve Arap Yarımadasındaki Müslüman ülkeleri bölüp parçalayarak petrol kaynaklarına el koymak için ayni oyun oynanıyor.

Kör olmayalım, Türkiye’de de ayni oyunu tezgâhlamaya çalışıyorlar;

a. Sivil itaatsizlik eylemleri ile her gün ortalığı yakıp yıkan Molotof kokteylli kanunsuzluklara ve iç harp manzaralarına bakın,

b. Türk Ordusu’nun terörle mücadele eden madalyalı kahramanları terörist diye tutuklanırken, Kandil’den gelen gerçek teröristlerin zafer kazanmış kahramanlar gibi karşılanmalarını ve pişman olmadıkları halde pişmanlık yasasından yararlandırılıp serbest bırakılmalarını hatırlayın,

c. Amerika ve Avrupa Birliği Temsilcilerinin Ankara’ya uğramadan, doğruca Diyarbakır’a gidip bölücülerle içlidışlı oluşlarını anımsayın,

d. Cumhuriyet ve Ordu düşmanları ile bölücüler hakkında açılan davaları heyetler halinde izlemeye gelen ve ceza almamaları için her türlü baskıyı yapan, ama tutuklanan asker ve Cumhuriyet sevdalılarına karşı yapılan hukuk ihlalleri ile zulümleri görmeyen, yabancı ülke temsilcilerine bakın,

e. Demokratik açılım, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ve anayasanın değiştirilemez maddelerinin kaldırılması gibi “Bu Cumhuriyetin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü zedeleyici” dayatma ve baskıları düşünün,

f. Bütün bunlar bize; Balkanların nasıl elden çıktığını, Kuzey Afrika ve Arap Yarımadasındaki ülkelere nasıl müdahale edildiğini, Irak ve Afganistan’ın nasıl işgal edildiğini, Kafkaslardaki parçalanmaları hatırlatmıyor mu?

Türkiye’de Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığı sorgulanıyor. Türk Silahlı Kuvvetleri müthiş bir psikolojik harp saldırı altında bulunuyor.

İleri demokrasi adı altında üniter yapı sorgulanıyor.

Bu coğrafi sınırlar içinde, bu ateş çemberinin göbeğinde, bu terör ortamında, ülkelerin bölünüp parçalandığı bu kurtlar sofrasında, Türk Silahlı Kuvvetlerine saldırmanın bir anlamı olmalıdır.

Barış zamanı Türk Silahlı Kuvvetlerinin Başkomutanı durumunda olan Cumhurbaşkanı sessiz kalıyor. Başbakan ve Bakanlar adeta mutlu ve sessiz destek veriyor.

Yabancı devlet ve istihbarat servislerinin kontrolü ve himayesi altındaki bazı tarikat ve cemaatler, Türk ordusunu ve mensuplarını din düşmanı olmakla karalamaya ve halkı kışkırtmaya çalışıyor.

Anadan doğma Cumhuriyet düşmanları, bölücüler ve işbirlikçiler; yandaş televizyon kanallarını fırıldak gibi dolaşarak, Türk Silahlı Kuvvetlerini itibarsızlaştırmaya ve Ordu içine nifak sokmaya çalışıyor.

Bu durumda, emekli askerler hiçbir demokratik tepki göstermeden, kuzuların sessizliği içinde seyirci ve suskun, kalamazlar.

Bu milletin birlik beraberlik ruhu içinde yaşaması lazımdır. Birbirimizi yemeye hakkımız yoktur.

Bölücüsü, işbirlikçisi, din tüccarı, gaflet ve delalet içindeki siyasetçisi, kalemini ve vicdanını satmış medya mensubu, bilimsel ahlaktan yoksun akademisyeni ve ar damarı çatlamış sözde aydını dâhil herkes konuşacak ve Türk Ordusuna sövüp sayıp aşağılayacak, ama asker susacak. Bunu istiyorlar.

Emekli olunca bu ülkeye karşı vatandaşlıktan kaynaklanan görev ve sorumluluklarımız bitti mi?

Tekrar ediyorum, bu durumda, emekli askerler hiçbir demokratik tepki göstermeden, kuzuların sessizliği içinde seyirci ve suskun, kalamazlar.

Neyzen Tevfik’in 1948 yılında yazdığı şu dizelerdeki mesajı, acaba hâlâ algılayamadık mı diye düşünüyorum.

Çürüdü memleketin iç yüzü çöktükçe temel,
Şimdilik harice karşı yerimiz olsa dahi,
Yüzümüz yok bakacak kabrine ecdadımızın,
Tükürür zannederim çehremize tarihi.

Selam ve saygılarımla…
 

Hüseyin LAPTALI

Onursal Üye
Katılım
13 Ağu 2008
Mesajlar
465
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: Kuzuların Sessizliği İçindeki Emekli Askerler

Sayın Hikmet Yaşar,
Çığlığnıza aynen katılıyorum. Destekliyorum. Kıbrıslı emekli mücahitleri de sizi desteklemeye davet ediyorum. Durum gerçekten vahimdir. TC bölünmek üzeredir. Bu yaz, büyük olaylara gebedir. Vahşi Batının Ortadoğu'da sürdürmekte olduğu Büyük Ortadoğu Projesi (BOP), onun eşbaşkanı Recep Bey tarafından yürütülmektedir. Akıllı olalım, iyi değerlendirelim.
İşin başında BOP projesini ilan ettiler zaten... Recep Bey de o zaman bu projenin eşbaşkanı olduğunu ilan etti zaten. Bu beyanını da şimdiye kadar hiç yalanlamadı bile...
2002 yılında askerlere taş atan, molotof kokteyli ile memleketin her yanını ateşe veren o çocuk şimdi;
-19 yaşında ve reşit oldu.
Kafası, gönlü ve bedeni o söylemlerle doldu.
Başka söylem yok onda.
Milliyetçilik zehiri bu.
Başka bir çalışma da görmedi.
O canavarlaştı.
Geç kaldık Sayın Hikmet Yaşar.
"Geç olsun da güç olmasın," diyerek bu konudaki her hareketinizi destekliyorum.

Bastığın yerleri 'toprak!' diyerek geçme, tanı:
Düşün altında binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.

Ahmet Gülay'a da bu mektubu bana okuttuğundan dolayı teşekkür ederim.
Haydi hayırlısı...
H.LAPTALI

İSTİKLAL MARŞI
Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.

Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!
Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celal?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal...
Hakkıdır, hakk'a tapan, milletimin istiklal!

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.

Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
'Medeniyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?

Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın.
Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.
Doğacaktır sana va'dettiği günler hakk'ın...
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.

Bastığın yerleri 'toprak!' diyerek geçme, tanı:
Düşün altında binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şuheda fışkıracak toprağı sıksan, şuheda!
Canı, cananı, bütün varımı alsın da hüda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.

Ruhumun senden, ilahi, şudur ancak emeli:
Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli.
Bu ezanlar-ki şahadetleri dinin temeli,
Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli.

O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım,
Her cerihamdan, ilahi, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır ruh-i mücerred gibi yerden na'şım;
O zaman yükselerek arşa değer belki başım.

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal.
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal:
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, hakk'a tapan, milletimin istiklal!
 

Hüseyin LAPTALI

Onursal Üye
Katılım
13 Ağu 2008
Mesajlar
465
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: Kuzuların Sessizliği İçindeki Emekli Askerler

Sayın Hikmet Yaşar,
Çığlığnıza aynen katılıyorum. Destekliyorum. Kıbrıslı emekli mücahitleri de sizi desteklemeye davet ediyorum. Durum gerçekten vahimdir. TC bölünmek üzeredir. Bu yaz, büyük olaylara gebedir. Vahşi Batının Ortadoğu'da sürdürmekte olduğu Büyük Ortadoğu Projesi (BOP), onun eşbaşkanı Recep Bey tarafından yürütülmektedir. Akıllı olalım, iyi değerlendirelim.
İşin başında BOP projesini ilan ettiler zaten... Recep Bey de o zaman bu projenin eşbaşkanı olduğunu ilan etti zaten. Bu beyanını da şimdiye kadar hiç yalanlamadı bile...
2002 yılında askerlere taş atan, molotof kokteyli ile memleketin her yanını ateşe veren o çocuk şimdi;
-19 yaşında ve reşit oldu.
Kafası, gönlü ve bedeni o söylemlerle doldu.
Başka söylem yok onda.
Milliyetçilik zehiri bu.
Başka bir çalışma da görmedi.
O canavarlaştı.
Geç kaldık Sayın Hikmet Yaşar.
"Geç olsun da güç olmasın," diyerek bu konudaki her hareketinizi destekliyorum.

Bastığın yerleri 'toprak!' diyerek geçme, tanı:
Düşün altında binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.

Ahmet Gülay'a da bu mektubu bana okuttuğundan dolayı teşekkür ederim.
Haydi hayırlısı...
H.LAPTALI

İSTİKLAL MARŞI
Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.

Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!
Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celal?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal...
Hakkıdır, hakk'a tapan, milletimin istiklal!

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.

Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
'Medeniyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?

Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın.
Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.
Doğacaktır sana va'dettiği günler hakk'ın...
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.

Bastığın yerleri 'toprak!' diyerek geçme, tanı:
Düşün altında binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şuheda fışkıracak toprağı sıksan, şuheda!
Canı, cananı, bütün varımı alsın da hüda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.

Ruhumun senden, ilahi, şudur ancak emeli:
Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli.
Bu ezanlar-ki şahadetleri dinin temeli,
Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli.

O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım,
Her cerihamdan, ilahi, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır ruh-i mücerred gibi yerden na'şım;
O zaman yükselerek arşa değer belki başım.

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal.
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal:
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, hakk'a tapan, milletimin istiklal!
 

Türkiye Sevdalısı

Dost Üyeler
Katılım
26 Eki 2010
Mesajlar
190
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Tanrının emanet verdiği bedende
Cevap: Kuzuların Sessizliği İçindeki Emekli Askerler

Değerli Büyüğüm Sayın Ahmet Gülay Hocam,

Sayın Hikmet Yavaş'ın düşüncelerine katılmakla birlikte yazısının eksik olduğunu düşünüyorum. Her şeyden önce TSK bir meslek odası değildir. Meslek odalarına üye olanlar herhangi bir haksızlığa uğradıklarında o meslek odasıyla ilişkili kuruluşlar tepkilerini ortaya koyabilirler. O meslek gurubuna üye olmayanın, provakatör olmadıkça o protestolarda veya tepkilerde işi yoktur.

TSK hiç bir zaman bir meslek odası olmamıştır. TSK diğer kurumların çok çok ötesinde, Türkiye Cumhuriyeti'nin her vatandaşından aldığı yetkiyle görev yapmaktadır. Uzun yıllar her vatandaşın güven duyduğu bir kurum olmuştur. Dolayısıyle TSK ya sahip çıkacak olanlar, tepki gösterecek olanlar, protesto edecek olanlar TSK nın sahibi Yüce Türk Milletidir. Bu tepkiler sadece emekli subay, astsubaya bırakılarak sorumluluktan kaçınılamaz ve bu yük emekli subay astsubayların sırtına yüklenemez. Halkın sesini çıkarmadığı yerde, sesin çıkarılmasını TSK emeklilerinden beklemek haksızlık ve saygısızlıktır. Bu ülkenin bütünlüğü için Yüce Türk Milletinden aldıkları yetkiyle yurt içinde ve yurt dışında mücadele edenler için sesin çıkmamasının nedenlerini oturup düşünmek lazımdır.

Saygılarımla
 
Son düzenleme:

Beysam42

Dost Üyeler
Katılım
24 May 2009
Mesajlar
42
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: Kuzuların Sessizliği İçindeki Emekli Askerler

Yukarıdaki izahı güzel yazıya bir katkım olsun dedim;
Tarihimize bir göz attığımızda görürüz ki, sayısız kahramanlar yetiştirmişizdir. Lakin sayısız hainlerde yetişmiş içimizde. Mustafa Kemal: “Bu millet için “Kahramanı kadar haini de bol bir milletiz” demiştir.

Bağımlılık Bulaşmaya Görsün Bir Kere
Eskinin emperyalistleri, şimdinin küresel oyuncuları, yani saldırgan yayılmacıların tezgâhladıkları “Yeni Dünya Düzeni” adı altında kendilerini rahat ve huzurlu bir ortamda yaşamaları için beyinleri içindeki şöyle bir “Serbest Piyasa Ekonomisi” tezgâh-i tasarı ile girdikleri ülkelerde yanlarına yerli işbirlikçileri de alarak, milli değer olan her şeyi satılık hale getirmişlerdir. Öyle ticarette bilinen ahlak kuralları alt-üst olarak haysiyet, onur, şeref, yardımlaşmak yetimi gözetmek geçerliliğini kaybettirmektir.

Egemenlik ve Bağımsızlık İle birlikte;
Bir tamam “Özelleştirme” adı altında eğitim sistemi, okullar, üniversiteler, sağlık hizmetleri veren hastaneler, TV-Radyo istasyonları, telefon ve haberleşme sistemleri, fabrikalar, ovalar, araziler, tersaneler alışveriş merkezleri satılmıştır. Ülkedeki bilim adamları profesörler, öğretmenler, doktorlar, mühendisler, sağlık hizmetçileri, işverenler, işçiler, gazeteciler, köşe yazarları, vakıflar, sendikalar, dernek ve sanayi kollarında iş görenler, belediyeler küresel sermayedarlara hizmet eder hale getirilmişlerdir.

Bu ülkenin bütün değerlerini satarak üresel sermayenin ahtapot kollarına bu ülkeyi terk edenler dokuz yıldan beri iktidardadır. Avrupa Birliğinden ve dahi Amerikan kaynaklı kurum ve kuruluşlardan yardım maksatlı hibe destek alan pek çok satılmış ve satılmaya hazır bu ülke kurum ve kuruluşlar yöneten yönlendiren insanları var. Pek çok köşe yazarı, TV ve Gazete yazı işleri müdürleri, üniversite hocaları, sendika ağaları, belediye başkanları, dernek yöneticileri, bazı meslek kuruluşları AB yardımlarından yararlanmak için her yol mubah saymaktadırlar.

Görün Neyin Karşılığı!
Ermeni soykırım yapıldığına dair, Ermenilerden özür dileme kampanyaları düzenlemek ve yazılar yazıp kampanyalar düzenlemek. Güneydoğu hakkında raporlar hazırlamak, Türk-Kürt ayrımcılığına “insan hakları gibi gösterip” hizmet etmek. Atatürk ve onun devrimlerine sataşmak, saldırmak, TSK’ya haddinden fazla zarar verdirmek ve dahi yok etmek için ABD ve AB’nin beslemeleri yerli işbirlikçi satılmışlar uşaklardırlar...

2002- 2011 yılları arasında 2000 “Türk” gazeteci, köşe yazarı ve TV programı yapan kişiler AB’den hibe yardım almışlardır. Dahi, 23 bazı üniversite ve üniversite hocası, 41Türk AB’den yine hibe yardım almışlardır. Ve dahi; dernek, vakıf, sendika, meslek odası, sanayi ve ticaret odası, bazı belediye toplam 2357 kurum ve kuruluşlar AB ve ABD’den hibe yardım almışlardır.
 

yusuf3161

Dost Üyeler
Katılım
10 Haz 2008
Mesajlar
47
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: Kuzuların Sessizliği İçindeki Emekli Askerler

Türkiye'de bazı zorlama zekaların ülkeye layık gördükleri konum tabiiki hiçde iç açıcı değil.Demokrasiyi farklı algılayanlar,karşılığınıda farklı şekilde bulurlar.Yeterki ağızlarındaki baklayı çıkarsınlar.Yani mikrop varsa antibiyotiğide var.Milletim hiç bir millette olmadığı kadar dinamik,refleksi yüksek,sessiz ve kendinden emin.Panik yapan kaybeder.Biz hiç kaybetmedik ve kaybetmeyiz.
 

Ahmet Gülay

Onursal Üye
Katılım
28 Eki 2010
Mesajlar
67
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: Kuzuların Sessizliği İçindeki Emekli Askerler

Sevgili dostlar, Hikmet Yavaş'ın kaleme aldığı "Kuzuların sesssizliği içindeki emekli askerler" öğütlemesi aslında sadece emekli askerler için değil tüm kuruluşlar için geçerli bir öğüttür.( nasihattır.) Aslında başlığı "Her Türk Evladı'nı okuması gereken Öğütleme"diye atmam gerekirdi. Ama o an sadece emekli askerleri düşünebildiğim için Emekli askerlerin okuması gerekli diye yazmışım. TSK nın bir meslek odası olmadığı ama aslında bir meslek dalı olduğu ve bu mesleğin tüm milletin birincil mesleği ve ünvanı olduğu gerçeğini unutmaksızın, yapılan genellemeyi bir askerin mensup olduğu TSK yı örnek olarak gösterip, milletin sessizliğini yine milletin bir ferdi olarak yadırgaması ve kendini öne çıkararak çare araması takdirle karşılanmalıdır. Ben de bir öğretmen olarak tüm öğretmen camiasının cumhuriyete sahip çıkmasını ve bugünkü iktidara karşı cephe almasını öğütlerim. Öğretmenler de bu milletin bir parçası değil midir? Kıbrıs Türk Kültür Derneği Antalya Şübesi Başkanı Sn. Hüseyin Laptalı'nın isyanı da ayni düşünce ile değerlendirilmelidir. Hepimizin amacı bu milletin şu veya bu meslek sahibi olarak değil bir vatandaşı olarak devletimize milletimize sahip çıkılmasını öğütlemektir. Bu yazıda sizin de belirttiğiniz gibi Sn. Türkiye Sevdalısı, Milletin ayağa kalkmasıdır. Ama herkes "bana dokunmayan yılan bin yaşasın" felsefesi ile sessiz kalırsa, yanlışları yüreğinde hapsedip sesini çıkarmaz ise sonumuzun ne olacağını kestiremeyiz. Sn. Yusuf 3161 in dediği gibi "mikrop varsa antibiyotiği de vardır" düşüncesine katılmakla birlikte antibiyotiği buluncaya kadar çok insanın öleceği unutulmamalıdır. Her gün kanserden yüzlerce insan ölmektedir çaresi bulunabildi mi?
Gönlüm Yusuf beyin dediklerini onamak ister de Sn. Beysam 42,nin alattıklarını okursanız her gün neler kaybettiğimizi daha iyi anlayacaksınız. Yazık değil mi bu millete? Yunanistan bizim topraklarımız üzerinde kurulmuştur. sınırlarımız adaları terketmekle içiçe girmiştir. Kıbrıs elden gidiyor. Türkiye hergün biraz daha etnik vilayet ve cumhuriyetlere ayrıştırılıyor. Kimse bunun hesabını sormayacak mı? Bu millet askeriyle, emeklisi ile, öğretmeni, memuru, işçisi ve tüm kurumları ile Cumhuriyetine, vatanına sahip çıkmayacak mı? Hepsi elden gittikten sonra asker emeklisi, kurum ve kuruluşlar neye sahip çıkacak ki? Vatan olmadıça millet olur mu hiç? 12 Haziran seçimleri var olmak veya yokolmak anlamında değerlendirilip gereği yapılırsa ilerde duyacağımız pişmanlığı belki de önlenmiş olacağız. Türk Milleti'nin sağduyusuna olan inancımı bu vesile ile bir kez daha belirtmek isterim. Herşey iyi olacaktır. Esen kalınız.
A.Gülay
 
Son düzenleme:

Türkiye Sevdalısı

Dost Üyeler
Katılım
26 Eki 2010
Mesajlar
190
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Tanrının emanet verdiği bedende
Cevap: Kuzuların Sessizliği İçindeki Emekli Askerler

Değerli Büyüğüm,

Cevabi yazınız ve sıcak yaklaşımınız için çok teşekkür ederim. Sözlerinize hak vermemek elbette mümkün değil. Ancak gözden kaçan bir nokta var. TSK demek Yüce Türk Milleti demektir. Yüce Türk Milleti demek de TSK demektir. Bu eşitlik kurum için geçerlidir. TSK mensubu olsun veya olmasın, kademesi mevkisi ne olursa olsun, ister er olsun ister general olsun bizim için aynı değerdedir. Birinin diğerine üstünlüğü yoktur. Çünkü vatani görevlerini yapmaktadırlar. Dolayısıyle bir yazarın söze silah arkadaşlarım diye başlamasını ben hiç bir zaman uygun görmedim, görmeyeceğim. Benim bildiğim tek bir şey var. O da her Türkün asker doğduğu ve doğduğunda birbirinin silah arkadaşı olduğudur. Bu gün bir savaş olsa bu vatanı seven kim olursa olsun eline aldığı bir kürek bile silah kadar etkili olacaktır. Kadınlarımızın bile kurtuluş savaşında cepheye silah taşıdığı unutulmamalıdır.

Bu nedenle emekli askerlerin birbirlerine seslenirken silah arkadaşım diye söze başlaması, daha söze başlarken kendilerini belli bir makama oturtmaya çalışmaları anlamına geleceğinden şık değildir. Bu şekilde söze başlamak en azından böyle bir görüntü vermektedir. "Sevgili yurtseverler", "sevgili vatanseverler" gibi sözlerle yazıya başlamaları çok mu zor. Buradaki yazıma tartışma kısmında "Peygamber Ocağı Ordumuz" başlığıyla yazdığım yazıdaki bazı düşüncelerimi de lave etmek isterdim. Ancak aynı sözleri tekrarlamak istemediğimden bu yazımı orada okuyabilirsiniz.

Bu ülkeyi herkes gibi bizler de çok seviyoruz. Bizler de TSK mensubu kadar Ordumuzu çok seviyoruz. Bizler de bu topraklara sevdalıyız. Bu uğurda hayatlarımızı ortaya koymaktan asla çekinmedik, çekinmeyeceğiz. Ama lütfen TSK mensubu emekli veya çalışanlar kendilerini milletin üstünde görmesinler. Onları bizler zaten kalplerimize kazıdık. Hiç bir güç onu kalbimizden söküp alamaz.

Konuyu daha da detaylandırmamı isterseniz, devam edebilirim. Ancak su sıralar zamanının uygun olmayacağı düşünceme sizinde katılacağınızı inanıyorum.

Saygılarımla

TANRI ÜLKEMİ VE MİLLETİMİ KORUSUN
 
Son düzenleme:
Üst