Lafla Pilav Olmuyor!

Seyyan Uzunoğlu

Onursal Üye
Katılım
24 Şub 2009
Mesajlar
194
Tepkime puanı
0
Puanları
0
LAFLA PİLAV OLMUYOR!

Evet değerli okurlarım. “Laf ile pilav olsa, deniz kadar yağ ister” diyen bir sözümüz vardır. Ve, aramızdan türemiş; bize dıştaki düşmanlarımızdan fazla zarar vermekte olan işbirlikçileri protesto etmekle… Efendim, bildiriler yayınlamakla, hatta manşetlere taşıyarak, köşe yazılarımızla kınamakla olmuyor artık. Bunları engellemek, susturmak lazım! Tamam, şimdi hem içten hem dıştan ve üstelik bir değil, birkaç dernek veya kuruluş tarafından bu soysuza, soysuzlara karşı suç duyurusunda bulunuluyor. Güzel, anladık ve bu davranışı takdir de ediyoruz. Ancak mesele bununla hallolunsa amenna! Suç duyurusu neticelene kadar, bunlar ötmeğe devam edecek. Suç duyurusundan da ne tür bir sonuç elde edilir, o da ayrı konu tabii. Hem bundan düşmana ne? Bütün bu soysuzlukların başı düşman değil mi? Bu soysuzları kışkırtan, itekleyen, ödeyen Emperyaller ve AKEL değil mi zaten? Gazi Mağusa Mahkemesinin; hem de iki kez almış olduğu ve Maraş’ın Vakıf malı olduğu kararını çok mu kale almışlar yoksa? Biz bunlar hakkında suç duyurusunda bulunurken; onlar hala bize ve devletimize zarar vermeye devam edecek. Bu arada, yapılmış ve üstelik hala yapılmakta olan bu yıkımı durduracak başka bir yol mu yok? Demokrasi dedikleri bu oyun, pardon bu Avrupa icadı sistem bu tür soysuzlara çalıştırılıyorsa, mağdur edilmekte olanlar için niye çalışmasın o zaman? Bu adamlar devletimizi resmen yıkmaya çalışmakta, ekmeğini yedikleri devlete ihanet etmekte! Yok mu bunun cezası? Makama gelinirken verilmiş sözler de mi geçerli değil? Ne? Nerede “Vatanın bütünlüğü, hukukun üstünlüğünü koruma? Nerede?

Adam almış başını gitmekte işte. Ne Brüksel bıraktı ne Amerika. Üstelik korkusuzca yanı başımızda da ötüyor çatlak çatlak. Ve dünyaya vermekte olduğu mesaj da, ‘hepimizin’ adına üstelik! Ve bu mesaj, Kıbrıs Türklerinin Türkiye’yi istemediği mesajıdır! Ve biz hala kınıyor, bildiri yayınlıyor veya lanetliyoruz… Ama lafla pilav olmuyor işte! Kendimiz yazıp, kendimiz okumakla hiç olmuyor! Meydanlara dökülüp, Kıbrıs Türkü’nün gerçek iradesini haykırmak lazım. Kendini siyasetçi, lider veya daha bilmem ne olarak görmekte olan bu satılmış utanmazı ve peşinde sürüklediklerini bir şekilde yalanlamak, önlemek, susturmak lazım! Yasalarımız buna yetersiz ise, o zaman bu yasaları yeterli kılmak da hükümetimizin görevidir. Ne o, - bağışlayınız - köpeksiz köy bulmuşlar da değneksiz mi gezecek bunlar böyle? Ne?

Adam “Türkiye! Ne seni, ne paranı, ne de memurunu istiyoruz” diyor! Ama biz ona, hak etmediği halde hala para veriyoruz! Hâlbuki yap istediğini; kes maaşını1 Adam istemiyorum demiyor mu zaten? Biz Türk değil, Kıbrıslıyız diyor! Ancak biz ona, “Tamam. O zaman git Kıbrıslılar neredeyse orada yaşa”, veya “Burası Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’dir. Burada yaşayan vatandaşlar da Türk tür” demiyoruz! Bakınız, Almanya’da yaşayanlara, Almanyalı değil, Alman, Fransa’da yaşayanlara Fransalı değil Fransız, Yunanistan’da yaşayanlara da, Güney’de yaşayanlara da Yunan, Elen deniliyor! O halde biz, bir Türk vatanı, egemen bir Türk Cumhuriyeti’nde neden Türk değil de Kıbrıslı olmalı, gerçek kimliğimizi inkâr etmeliymişiz o zaman? Hem bu adada Türkler ve Rumlar (Elenler) yaşadığına ve üstelik Kıbrıslı diye bir millet olmadığına göre; Kıbrıslı nasıl olunur, birileri bana da anlatsın lütfen. Çünkü ben, ‘Kıbrıslı’ denildiği zaman, kusura bakılmasın ama bu benim anlayışım, gerek para, gerek makam veya başka çıkarlar ve nedenlerden dolayı gerçek kimliklerinden vazgeç(iril)miş, köklerini, ırklarını inkâr etmiş… Veya mantar misali yerden bitmiş, yani hasbelkader o toprakta doğmuş… Soyu, kökü, tarihi olmayan bir kabile… Uyduruk bir isimle (Kıbrıslılıkla) kandırılmış, iradesiz, köle ruhlu bir topluluk düşünürüm. Ve/veya, bebekken çalınmış, veya terk edilmiş bazı kadersiz ‘utanç çocukları’; ana babalarından uzak özel bir yerlerde ve ‘kullanılmak için’ Kıbrıslı olduklarına inandırılarak büyütülmüş insanlar. Nebileyim, bence Kıbrıslı ancak böyle olur veya yaratılır. Haksız mıyım? Çünkü Kıbrıslı dedikleri bu yapay, uyduruk millet başka nasıl olsun ki? Burada benim maksadım Kıbrıslı olduklarına inan(dırıl)mışların bir daha düşünmelerini ve bu adada Türklerin ve Rumların yaşadığına göre, Türk mü Rum mu olduklarına kesin bir karar vermeleri ve isimlerini de uygun bir şekilde değiştirerek, coğrafyalarını da belirlemeleri gerektiğini vurgulamaktı aslında. Ama her şeye rağmen ve ille de Kıbrıslıyım diyenlerin de muhakkak ki, benim hayal edemediğim, benzer veya daha ‘renkli’ bir nedenleri olmalı. Ne ise… Onu da, binlerce yıllık köklerimizi ve şanlı tarihimizi inkâr ederek, bu uyduruk Kıbrıslılığa soyunanlar, soyulanlar düşünsün artık...

Evet, en büyük Kıbrıslı, Bay Elcil, halkı bir yandan ‘ekonomik paketi’ yalanıyla meydanlara dökerek aldatırken; diğer yandan da sinsice siyasete soyunma planları kuruyormuş. Yani Elcil, bir taşla birkaç kuş vurma kurnazlığındaymış. Çünkü bugün bu en büyük Kıbrıslı, “Eylemlerimiz ekonomik değil, siyasidir” demekte. Sizce bu ifşaat, cesurca mı oluyor, yoksa buna, sahtekârlıkla bir beklenti ile yollara düşmüş halkın duygularını dolandırmak ve onları kendi çıkarları için kullanmak, enayi yerine koymak mı oluyor sizce? Ve Elcil, “Kıbrıs Türk siyasi partileri, daha ileri gitmeye korkuyor…” diyor. Ve KKTC’deki bütün siyasilerin “kukla” olduklarını söyleyen bu en büyük Kıbrıslıya sormak lazım. Acaba kendisi kimin kuklası, kimin maşası; hatta kimin bezirgânı, simsarıdır? Gereksiz bir soru aslında. Ne ise… Evet, Rum ağzıyla konuşan, Rum’un ve Emperyallerin çıkarlarına çalışan ve velinimetini de, devletini ve kendi çıkarlarına kullandığı halkı da yabancılara şikâyet eden bu en büyük Kıbrıslı tarafından aldatılmış bu halk, o’nu siyaset kulvarına kabul eder mi acaba? Onu da bir düşünsün bari...

Ancak şimdi en azından, vermekte olduğu yalan yanlış mesajların sadece kendisini bağladığını ve yollara, meydanlara dökülüp Kıbrıs Türkü’nün gerçek iradesini haykırarak dünyaya duyurmak lazım. Kıbrıs Türklerinin Anavatanları Türkiye’ye, tek güvenceleri Türk Askeri’ne bağlılıklarını, KKTC’den asla vaz geçmeyeceklerini ve Türkiye’den gelmiş kardeşlerinden ayrılmayacaklarını haykırmak lazım. İş işten geçtikten ve Türkiye’deki kardeşlerimizi gücendirmekten maada; Rum-Yunan’a ve Batılılarıa, aleyhimize kullanacakları mesajlar verildikten sonra müdafaaya girmek, meram anlatmaya çalışmakla olmuyor işte! Çünkü lafla pilav olsa, deniz kadar yağ ister. Ve çünkü bu en büyük Kıbrıslının (Elcil nankörünün) vermekte olduğu mesajlar; bizi Türkiye’den koparak Emperyallerin istediği ve aleyhimize kullanarak bizi ciğeri iki para etmeyen Rum’a azınlık yapmalarına yol açacak ve kesinlikle durdurulması gereken mesajlardır...
 
Üst