Makedonya izlenimleri

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
Makedonya Türkleri’ne Bayrampaşa tuzakları!


Bir Makedonya Türkü anlatıyor: İstanbul’da en çok göçmen yaşayan Bayrampaşa Belediyesi açıkça Arnavutçuluk yapıyor. Seçimlerde Ali Ahmeti’nin partisini desteklediler. Türklere de sus payı verilmeye çalışıldı.


Türkleri Türk kimliğinden soyutlamak için sadece Makedonya’da değil Balkanlar’da, Kafkaslar’da, bağımsız Türk Cumhuriyetlerinde, Sibirya’da, İran, Irak ve Suriye’de hatta Türkiye’de benzer oyunlar oynanıyor.


13. Türk Dünyası Gençlik Kurultayı
Kurultaya bu yıl Türk Ocakları Genel Başkanı Nuri Gürgür, Türk Ocakları Genel Sekreteri Prof. Dr. Orhan Kavuncu ve Türk Ocakları yöneticisi Kerim Ünal da katıldı. Açılış töreninde, Makedonya Parlamentosu Başkanvekili İvan Atanovsky “Karar verdim Ben de Türkçe öğreneceğim” dedi. Ohri Belediye Başkanı Aleksandr Petreski, Makedonya Türk Demokratik Partisi Genel Başkanı ve milletvekili Kenan Hasib, Milletvekili Hadi Nezir de kurultayın açılışında bulundu.


Ohri kalesi etrafında eski Türk mahallesi
Ohri Kalesi ve civarı 1953’teki göçten önce tamamen Türk mahallesi idi. Zaten mimariden de bu durum belli oluyor. Ancak şimdi bu mahallede Türk yaşamıyor. Şehrin ortasındaki çarşıda ise esnaf, Türkçe konuşuyor. Struga’da Ohri gölünün kıyısında Sveti Naum manastırı var Manastır yakın zamana kadar Türkler tarafından Sarı Saltuk’un kabri olarak da ziyaret ediliyordu.

Makedonya’nın başkenti Üsküp’e indiğim andan itibaren sanki Yıldırım Beyazıt döneminde yaşıyormuş da buralara akıncı olarak gelmiş gibi bir ruh hali içine girdim. Bu topraklarda mezarları bile kaybolmuş bütün Türkler canlıymış da etrafımda dolaşıyormuş gibi hissediyor, beynimin bütün hücrelerinde davul ve zil sesleri duyuyor, kendimi mehter marşları mırıldanırken yakalıyordum. Tıpkı, 1884 Üsküp doğumlu olan ve 18 yaşına kadar burada yaşayan Yahya Kemal’in, “Mağlupken ordu, yaslı dururken bütün vatan / Rüyama girdi her gece bir fatihâne zan.” dediği gibi! Şimdi ordumuz mağlup değildi ama buralarda bıraktığımız Evladı Fatihan darmadağınıktı.


3 partiye bölündüler
13. Türk Dünyası Gençlik Kurultayı’na katılmak için gelen heyeti karşılamaya gelenler arasında üç Türk partisinden sadece birinin başkanının bulunmasından da bu dağınıklık belli oluyordu. Oysa 2002’de Devlet Bakanı Reşat Doğru, grupları birleştirmişti. Zaten tek bir parti idiler. Ne oldu da üç partiye bölündüler! Bu dağınıklıktan Makedonya Türkleri de rahatsız ki, içlerinden biri olan ve Ankara’da eğitim gören Mürteza Sulooca, Yeni Balkan gazetesinde “Orada Türk var mı?” başlıklı bir makaleyle uyarılarda bulunuyor:


Komitacı oyunları
“Birkaç yıl önce, Ankara’da öğrencilik yıllarımda bir programa katılmıştım. Kültür Bakanlığının himayesi altında olan programın hedefi Balkanlardan göç eden dernekler aracılığıyla folklor gösterilerinde bulunarak Mustafa Kemal için Kocacık’ta bir anı evi yapmaktı. Bu projenin başında dönemin İzmir milletvekili Kemal Vatan vardı. İktidarda olan parti üyesi olduğu için rahatlıkla Kültür Bakanlığının desteğini almıştı. Amaçlar güzel seçilmiş, mekâna diyecek yoktu; tarihi Türk Ocakları binası.. Görünürde her şey olması gerektiği gibiydi. Ve o an geldi, bizler Balkan Türklerine ait geleneksel şarkı ve oyunları beklerken karşımıza komitacı müzik ve oyunları çıktı.


Arnavutçuluk sevdası
Oyunlar Osmanlı’nın nasıl Makedon halkına zulmettiğini dile getiriyordu! Allah da bunlara emellerine ulaşmayı nasip etmedi. Kocacık’taki anıt evin yapımını Atatürk’ü içtenlikle seven sayan ve onun Türk oğlu Türk olduğunu bilen insanlara bıraktı. Çünkü bunlar cesaretleri olmadığından açıktan olmasa da el altında Makedon Dünya Kongresi’nin iddialarını destekleyerek Atatürk’ü Makedon Müslümanı yapacaklardı. Aradan yıllar geçti fakat Balkanlardan göç eden insanımızı yönetenlerde bir farklılık olmadı. Bu kez Arnavutçuluk sevdasına yakalandılar. Makedonya’dan Türkiye’ye göç eden herkes meğerse Arnavutmuş! İnsan ister istemez merak ediyor, Balkanlar’dan hiç Türk göç etmedi mi? Göç ederken biz Türküz diye bas bas bağırmıyorlar mıydı? Şimdi kalkıyorlar kendilerini Arnavut olarak tanıtıyorlar. Tanıtan olabilir ona diyeceğimiz yok, ama Arnavut kültürünü Türk kültürü diye yedirmeye, Makedonya’daki Türkleri güzel Türkçe konuşan Arnavut olarak ilan etmeye kalkarlarsa durum değişir.


Ciddi ve planlı hareket
Maalesef bu olaylar yine üst düzeyde oluyor, İstanbul’da en çok göçmen yaşayan Bayrampaşa Belediyesi açıkça Arnavutçuluk yapıyor. Seçimlerde açık ve net şekilde Ali Ahmeti’nin partisini desteklediler. Türklere de sus payı verilmeye çalışıldı. Fakat zaman gösteriyor ki bu olaylar ferdi olaylar değildir. Çok ciddi ve planlı bir şekilde çalışıyorlar. Rumeli Türkleri Vakfı, Makedonya ve Kosova’yı kapsayan bir gezi ve faaliyet programı düzenledi. İki cami açılışı, iki panel, konser vs. Bu gezi esnasında da esas amaçlar ortaya çıktı. Dükkancık Camii’ni haber yapan Arnavutça günlük Laym gazetesi, bu caminin maddi desteğini Üsküp’ten göç eden Arnavutların sağladığını iddia ediyordu. Hatta Rumeli Vakfı’nın Arnavut vakfı olduğunu ifade ediyordu. Ben vakıf başkanından yalanlama veyahut düzeltme beklerken, vakfın Türk Sanat Müziği konserinde Arnavut folklorundan örnekler seyretmek kaldım.


Asimile etme çabası
Seyircilerin bazıları tepki olarak salonu terk ederken, bazıları oyuna ayak uydurarak gönül eğlendirdi. Osmanlı Kültürüne destek veren, sahip çıkanlara da plaket dağıtıldı. Arnavutlar ile Türkler arasındaki din bağını gündeme getirerek Türkleri asimile etmeye büyük çaba harcıyor.
Evet birileri Atatürk adına Makedonculuk yapıyor, birileri dini araç ederek Arnavutçuluk yapıyor. Makedonya Türkleri olarak bu tarz oyun oynayanlara gerekli cevabı vermeliyiz. Bizi Makedon Müslümanı, güzel Türkçe konuşan Arnavut olarak adlandıranlara açık ve net olarak tepkimizi ortaya koymalıyız. Bizi ahmak yerine koymalarına izin vermemeliyiz. Mustafa Kemal’in kurmuş olduğu Türk Tarih Kurumu ve diğer bilimsel kuruluşlar Makedonya göçünü ciddi bir şekilde ele alarak gün ışığına çıkarılmalıdır.”


Hedef Türk kimliği!
Bu yazı, dünya Türklüğünün genel meselesini özetliyor aslında. Türkleri Türk kimliğinden soyutlamak için sadece Makedonya’da değil, bütün Balkanlar’da, Kafkaslar’da, bağımsız Türk Cumhuriyetlerinde, Sibirya’da, İran, Irak ve Suriye’de hatta Türkiye’de aynı oyunlar oynanmıyor mu? Bu sebeple, deprem sırasında göçük altında kalanlara seslenmek için kullanılan “Orada kimse var mı?” sözünü, Osmanlı’nın çöküşü ile sarsılan bütün Türk dünyasında, siyasi ve kültürel deprem sonucu kimliğini kaybetmeye başlayan bütün Türklere hitaben yüksek sesle haykırmak gerek:
-Orada Türk var mı?


Ohrili Eyüp Sabri Beyi
Ohri’de kimse tanımadı!
Makedonya Türkleri’nin halk oyunları ekibinin karşılamasından sonra 13. Türk Dünyası Gençlik Günleri ve Kurultayı’nın yapılacağı Ohri’ye hareket ettik. Ohri bu bölgenin tatil şehri. Rakım 678 metre. Ohri gölü, 41 kilometre uzunluğunda 19 kilometre genişliğinde. En derin noktası 286 metre. Su dipten geliyor ve Drim ırmağı ile Arnavutluk üzerinden Adriyatik denizine dökülüyor. Alabalıklar, İspanya ile Ohri gölü arasında mekik dokuyor. Ohri’de bütün Türklere İttihat ve Terakki’nin bir numaralı kurucu üyesi Ohrili Eyüp Sabri Bey’i sordum. Bilene rastlamadım!


Hürriyet kahramanıydı
Ohrili Eyüp Sabri Bey, Enver Bey ve Resneli Niyazi Bey ile birlikte, Makedonya’daki komitacılara karşı mücadele etmek için dağa çıkan bir Hürriyet kahramanı idi. Bugün, İstanbul’da Hürriyet-i Ebediyye tepesindeki hürriyet şehitleri mezarlığında yatıyor. Enver Paşa’nın kabrinin Tacikistan’dan naklinden sonra eski komutanı ile mezarda da olsa yeniden buluştu! Yüzbaşı Ohrili Eyüp Sabri, Cumhuriyet döneminde Çorum milletvekilliği yaptı. Akgöl soyadını aldı. Atatürk’e suikast davasında yargılanıp beraat etti. Ohri, Sultan I. Murat döneminde, 1385 yılında Çandarlı Hayrettin Paşa tarafından Osmanlı devleti topraklarına katılmıştı. Ohri’de, Osmanlı döneminden kalan bazı eserler halen ayakta: Haydar Paşa Camii, Kuloğlu Camii, Hacı Hamza Camii, Halvetî Tekkesi, Ali Paşa Camii, Hacı Durgut Camii ve kötü restore edilmiş bir hamam.



Mirac Kandili ve Gök Tengri duası birarada
Türk Demokratik Partisi Gençlik Kolları’nın ev sahipliğinde toplanan kurultay, 1992’den beri her yıl bir Türk ülkesinde veya bölgesinde yapılıyor. Kurultay, Ohri gölünün kıyısında Metropol Oteli’nde Makedonya ve Türkiye’nin İstiklal Marşları ve Türk tarihinin kahramanları ve şehitleri için saygı duruşu ile başladı. Şor ve Tuva Türkleri kımızla saçı saçtı, kurultayı kutsadı. Kurultayda Hıristiyan veya Gök Tengri dinine inanan Türklere İslâmı tebliğ etmek isteyenler olduğu gibi “Öz dininize dönün” diyenler de vardı. Mirac Kandili gecesi de Kuran okundu ve Prof. Dr. Orhan Kavuncu tarafından Türk Dünyası’nın birliği için Türkçe dua edildi. Türk Ocağı Kadınlar Kolu katılımcıları tarafından yapılan mükemmel bir helva gençlere dağıtıldı.
 

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
42 devletten 60 gençlik teşkilâtı Ohri’de buluştu


DTGB Başkanı Hasan Ali Karasar, “Dünyada benzeri olmayan bir teşkilatız. 42 farklı devlet veya bölgeden 60’dan fazla sivil toplum kuruluşunun temsilcisi ile Makedonya’nın Ohri şehrinde toplandık” dedi


Türk Ocakları Genel Başkanı Nuri Gürgür, “Önümüzdeki problemler ne kadar büyük olursa olsun geleceğimiz aydınlıktır. Çok karmaşık üç asrı geride bıraktık. Türk Dünyası’nın geleceği daha iyi olacak” diye konuştu


‘Türk Dünyası Aksakalı’ ödülü Nuri Gürgür’e
Bu yıl DTGB tarafından ihdas edilen “Türk Dünyası Aksakalı” ödülü, Türk Ocakları Genel Başkanı Nuri Gürgür’e verildi. Bize de kurultaya katkılarımızdan dolayı bir teşekkür plaketi sunuldu. Kazak delegasyonu, Gürgür, Karasar, Enes İbrahim ve bana birer çapan hediye etti. Genç İletişimciler Birliği de onur belgesi ve birer plaket verdi.


Türk Ocakları Genel Başkanı Nuri Gürgür, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün mesajını kurultayda okudu ve Dündar Taşer’in “Türklerin med dönemi bitmiş cezir dönemi başlamıştır” sözünü hatırlattı; “Önümüzdeki problemler ne kadar büyük olursa olsun geleceğimiz aydınlıktır. AB, küresel güçlerin baskısından korunmak isteyen ülkelerin varlıklarını korumak için kurduğu bir birliktir. Biz Türk Dünyası olarak 10 milyon kilometrekare toprak üzerinde bağımsız olarak var olacak mıyız? Var olacaksak, niteliğimizi artırmak, kimliğimizi kozmopolitizmden korumak durumundayız. Çok karmaşık üç asrı geride bıraktık. Türk Dünyası’nın geleceği daha iyi olacak” dedi. Gürgür’e delegeler milli kıyafetlerini hediye ettiler.

Büyükelçilik destekledi

Açılış töreninde Kazak Ozan Aksar, gelecek kurultay için herkesi Astana’ya davet etti. Bir Özbek sanatçı bahşı söyledi. Üsküp Büyükelçilik Müsteşarı Hidayet Bayraktar, Muavin Konsolos Hasan Akdoğan, Türk Demokratik Partisi Gençlik Kolları Başkanı Enes İbrahim, DTGB’nin kurucu başkanı Talgat Ahmedinişin, DTGB Yürütme Kurulu Başkanı ve Azerbaycan milletvekili Ekrem Abdullayev ve DTGB Başkanı Hasan Ali Karasar, kurultayın önemli simaları idi.

Her halk eşittir

Hasan Ali Karasar, açış konuşmasında şöyle dedi: “1992’de Tataristan’da Azatlık hareketi Başkurt ve İdil-Ural gençlik teşkilatlarının insiyatifi ile sivil toplum kuruluşu olarak kurulduk. Dünyada benzeri olmayan bir teşkilatız. 42 farklı devlet veya bölgeden 60’dan fazla sivil toplum kuruluşunun temsilcisi ile toplandık. Burada nüfusu ne olursa olsun her Türk halkı eşit oranda temsil edilir. Kurultayların yapılmasında başta güç Türkiye olduğu halde 3-4 bin kişilik bir Türk topluluğu ile Türkiye’nin oy hakkı eşittir. 15 yılda 13 kurultay yaptık. Aramızdan ayrılan Petri Yalıncı ve Akif Albayrak’a Allah’tan rahmet diliyorum.

Milli duruş sergiliyor
Kararlı, milli hassasiyeti olan sivil toplum örgütleri, küresel güçler karşısında milli kimlik duruşu sergiliyor. Mesela, Başkurt Gençler Teşkilatı’nın on binlerce üyesi var. Uyuşturucu ve alkole karşı mücadele ediyoruz. DTGB gönüllü, bağımsız, milletlerarası bir demokratik platform olarak temelini, uluslararası normlardan, insan hakları bildirgesine paralel devletlerarası anlaşmalardan alıyor. Fin-Ogur halklarının DTGB’ye üye olması, geçtiğimiz yıl Kore’den de bir müracaatın yapılmış olması, DTGB’yi Türkçe konuşan gençlerin örgütü olmanın ötesine, bir Ural-Altay gençlik örgütü olmaya götürüyor.
Türk Demokratik Partisi Gençlik Kolları Başkanı Enes İbrahim, “Makedonya 1991 yılında bağımsızlığın ilan etti. Resmi sayıma göre 2 milyon nüfusun 80 bini Türk’tür.. Üsküp’teki Mustafa Paşa Camii 1439’da yapılmıştır. İstanbul’un fethinden öncedir” dedi. Kurultay’da ağırlıklı olarak Kerkük, İran, Doğu Türkistan ve Ahıska Türkleri’nin durumu gündeme getirildi; Karabağ meselesi, KKTC’nin durumu, Balkanlar, Kafkaslar ve Sibirya Türkleri’nin dağınık durumu ele alındı. Balkan Türkleri konferansı düzenlendi. Kurultayda verilen mesajlar özetle şöyleydi:

Türkler ihmal ediliyor

(Çok sayıda Makedonya Türkünden dinlediklerimiz) Atatürk’ün büyükbabasının köyü olan Kocacık’ta 64 gün açlık grevi yapıldı; Türkçe eğitim hakkı bu şekilde elde edildi. 4 yılda 60 sınıf kuruldu. 1971’de Kocacık’ta 1071 kişi yaşardı, 900’dan fazlası Türk’tü. Şimdi bu sayı çok düştü. Türk olup da unuttuğu için artık evde Türkçe konuşmayanlar için ayrı bir eğitim vermek gerekiyor. Yahya Kemal Lisesi mezunları ayrıcalıklı.. Paralı eğitim veriliyor. Yıllık 2500 dolar isteniyor. Türkiye’den gelen öğretmenlerle İngilizce öğretim yapılıyor. Özel ilkokul açma izni de almak üzereler. Cemaatin yöneticileri parlamento kulislerinde destek istiyor. Üsküp, Gostivar ve Struga’da üç liseleri var. Bayrampaşa Belediyesi Struga’da yaptığı yardım organizasyonlarında Arnavutçuluk yapıyor ve Türkleri ihmal ediyor. Bu durum hatırlatıldığında “Canım hepimiz Osmanlıyız” diyorlar.

Kosova Türkleri

Kosova, BM yönetimi altında bir bölge ve nihai statüsü görüşülüyor. Arnavutlar, Boşnaklar Romanlar ve Türkler bağımsızlık istiyor. Sırbistan bunu kabul etmiyor. Biz yüzde 1.5 oy aldık, 3 milletvekili çıkardık; 2’si azınlık hakkından dolayı verildi, biri seçimle geldi. Yüzde 5 barajı getirilmesi planlanıyor. O zaman seçimle gelen bir milletvekilini kaybedebiliriz.

Bulgaristan Türkleri
(Rafet Murat): Bulgaristan’da Müslüman din adamları genelde eğitimlerini Arap ülkelerinde alıyor. Din adamlarımızın Türkiye’deki ilahiyat fakültelerinde yetiştirilmesi gerekir. Halk ve Özgürlükler Partisi adı altında örgütlenen Türkler yine çeşitli partilere bölünmüş durumdadır. Sayısı 10’u bulan partiler tek partide birleşmelidir. Vakıf mallarımız ile ilgili açtığımız davalar sürüncemede bırakılıyor. Çünkü Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuru için iç hukuk yollarını tüketme şartı var! Türklerin yoğun olarak yaşadığı yerlerde işsizlik vardır. Pomak Türkleri üzerinde Vehabiler çeşitli çalışmalar yapıyor. Türkiye, Pomak Türklerine de sahip çıkmalıdır. Pomaklara yönelik Türkçe kursları açılmalıdır. Çünkü onlar Kumanların torunlarıdır. Makedonya’da yukarıda da bahsettiğimiz üzere Bektaşilik, tekkelerdeki uygulamayla fazla ilgili değil, resmen din gibi algılanıyor. Süleymancı ve Fethullah Gülenci öğrencilere rastlanıyor. Pomak Türklerinde de nüfus artışı var ama genelde nüfus azalışta.

Yatırım çağrısı
Türk işadamlarını yatırıma davet ediyoruz. Türk kızlarını iş yerlerinde ekonomik baskılarla Makedon ve Arnavutlarla evlenmeye, böylece Türk toplumunu asimile etmeye çalışıyorlar. Türk partisine oy veren tek bir Makedon yoktur ama Makedon partisine oy veren çok Türk var. Siyasi temsilde birlik sağlanmalı. Üç partiye bölündük. Bu da gücümüzü zayıflatıyor. (Nitekim diğer Türk partileri kurultaya katılmak istedikleri halde, olay çıkmasın diye katılmadılar.)


Kurultayda, Kazak delegasyonu, Nuri Gürgür, yazarımız Arslan Bulut, Türk Demokratik Partisi Gençlik Kolları Başkanı Enes İbrahim’e çapan hediye etti.


Bulgar bayrağı hediye ettiler
Tataristan’ın Bulgar şehrinden genç bir delege, Bulgaristan Türkleri’nden olan Rafet Murat’a kadim Bulgar bayrağı hediye etti. Bilindiği gibi Bulgar Türkleri önce Kafkasya’nın kuzeyinde devlet kurmuşlar, Müslümanlığı benimsemişler, daha sonra Hıristiyan olmuşlardı. Bulgar Türkleri’nin bir kolu kuzeye geçerek bugünkü Çuvaşistan’ı oluşturmuşlardı. Karadeniz’in kuzeyinden geçip Balkanlar’a inen ikinci grup ise Bulgar Türk devletini kurmuş, fakat Hıristiyan oldukları için Slav kültüründe erimişlerdi. Bulgar Türkü olan genç, Bulgaristan Türkü olan Rafet Murat’a kadim Bulgar bayrağını hediye ederken, onu eski Bulgar Türkleri’nin torunu olarak algılamıştı. Rafet Murat, bayrağı memnuniyetle kabul ederken “Evet, Bulgaristan’daki Bulgarlar da Türktür. Bulgaristan’da bazı Bulgar aydınları bu durumu seslendirmeye başladı. Türkiye bununu üzerinde durmalı” dedi.


Gagauz Türkleri
Yunanistan 30-40 öğrenci alıp beyinlerini yıkıyor. Türkiye de 30-40 öğrenci alamaz mı? Türkiye bugüne kadar bize çok yardım etti, Bunun için çok teşekkür ederiz. Türkiye’ye çalışmaya giden çok sayıda Gagauz kadını kayıp. Türkiye bu mesele ile ilgilenmeli. 200 bin olan nüfusumuzun yüzde 90’ı Gagauz Türküdür. Kendi bayrağımız, 35 milletvekili olan meclisimiz var. 32 yerel yönetim birimi ve belediye başkanlarımız var. Diğer Türk halklarına göre bizim sorunlarımız o kadar ağır değil, fakat ekonomik, kültürel sorunlarımız var. Ukrayna, Bulgaristan ve Yunanistan’da yaşayan Gagauzlar asimile ediliyor. Türkiye destek veriyor ama Yunanistan ve Bulgaristan Türkiye aleyhinde çalışıyor.
 

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
Dilde ve fikirde işbirliği yapılmalı
Fin-Ogur teşkilatı adına konuşan Dünya Fin-Ogur Teşkilatı Mafun’un ikinci başkanı Vadim Danilov, “Kurultay, bizim için Türk Dünyası’nın öbür halkları ile önemli bir birleşme zeminidir” dedi

Danilov: Siyasi konularla yetinilmemeli. Kültürel konuların görüşülmesi de çok önemli. Festivallerde yeralmak gerekiyor. İşbirliği anlayışımızı geliştirmeliyiz. Büyük bir geleceğimiz olacak


13. Türk Dünyası Gençlik Kurultayı’na Fin-Ogur teşkilatı adına katılan Dünya Fin-Ogur Teşkilatı Mafun’un ikinci başkanı Vadim Danilov, “Kurultay, bizim için Türk Dünyası’nın öbür halkları ile önemli bir birleşme zeminidir. Siyasi konularda kalınmayıp kültürel konuların görüşülmesi de önemli. Festivallerimize katılmanızı dileriz. Dilde fikirde işte birlik anlayışını biz de benimsiyoruz. Büyük bir geleceğimiz olacak” dedi. Fin-Ogur kavimleri, Ural-Altay ailesi içinde yer alıyor. Finler, Udmurtlar, Maireller, Mordovalılar, Estonya, Letonya ve Litvanya’da kaybolmuş bir kavim olan Laplar, Fin-Ogur kavimlerindendir.


Kurultayda konuşma yapan delegeler şu hususları dile getirdi:

Batı Trakya Türkleri: Yunanistan, bizi kendi kimliğimizle kabul etmiyor. Eğitim sıkıntımız var. Müftülüklerimiz ve vakıflarımız işgal altındadır. Yunan basını devamlı küçümseyici yayınlar yapıyor.
Romanya Tatar Türkleri: Romanya parlamentosunda biri Kırım Tatar Türklerinden, diğeri Türk toplumundan olmak üzere iki milletvekilimiz var. Romanya’da hükümet, 19 azınlık grubuna maddi yardım yapıyor. Bizim derneğimize de 300 bin Euro verdiler.

Tataristan:
Kendi geleceğimizi Türk Dünyası’ndan ayrı görmüyoruz. Fin Uğur halklarını da kendimizden ayrı görmüyoruz. Beraber çalışırsak güçlü olacağız. O zaman küreselleşmenin zararlarını faydaya dönüştürebiliriz. Ural Altay halklarının gelişmesi için Altınordu Devleti’nin varisi Kazakistan, Timur imparatorluğunu varisi Özbekistan ve Selçuklu/Osmanlı’nın varisi Türkiye’nin güçlenmesi, büyük dünya devletleri olması gerekir.

Başkurdistan:
(Zagir Kutluşirin): Her zaman muhalefette kalmak gerekmiyor. Biz iktidarla birlikte çalışarak sonuç alınabileceğini düşünüyor ve alıyoruz.

Ahıska: 1944’te Stalin’in sürgün ettiği Ahıska Türkleri’nin vatana dönüş mücadelesi sürüyor. Gürcistan’da geri dönüş yasası çıktı ama yasada Ahıska Türklerinin adı yok! Yasanın adı, “1940’lı yıllarda sürgüne gönderilen halkların geri dönüşü” Türk kelimesini kabul etmiyorlar. Oysa Gürcistan’ın askerinin postalını bile Türkiye veriyor. Ankara’daki büyükelçiliklerinin ve Türkiye’ye gelip giden devlet yetkililerinin masraflarını Türkiye karşılıyor. Rusya, cezalandırmak için Gürcistan’dan şarap alımını durdurdu. Türkiye kendi şarap üreticisini mağdur etme pahasına bu şarabı alma kararı verdi. Buna rağmen hiç iyi niyet beslemiyorlar. Yasada “Gürcistan aleyhinde faaliyette bulunanlar ülkeye alınmayacak” diye bir madde var. Yine geri dönenler Ahıska bölgesine yerleştirilmeyecek. Çünkü Ahıska, Ermenilerin işgali altındadır. Gürcistan oraya hakim değildir. Gürcistan parası değil Ermenistan parası kullanıyorlar. Geri dönecek olanları Gürcü dili ve tarihinden sınava tabi tutma maddesi var. Bu yasa Türklerin dönmesi için değil, dönmemesi için hazırlanmıştır. İstenen bilgelere elde etmek mümkün değildir. “Sürgün olduğuna dair belge” isteniyor. Biz bu belgeyi kimden alacağız?

Balkar Türkleri:
Kendi siyasetimizi yürütemiyoruz, Rusya’dan gelen emirlerle yönetiliyoruz. Kabardinler, Rusya’nın olumlu siyasetlerinin uygulanmasına engel oluyor. Büyük güçlerin ortasında kalmamıza rağmen kimliğimizi koruyoruz. Ekonomik durumumuz her şeye rağmen iyiye gidiyor. Moskova’da Karaçay-Balkar birliğini kurduk.


Kurultaya katılmanın kendileri için onur olduğunu söyleyen Fin-Ogur Teşkilatı Mafun’un ikinci başkanı Vadim Danilov, “Biz büyük bir aileyiz” dedi.



Doğu Türkistan’da baskı ve yasak hakim
Doğu Türkistan Türkleri: (Seyit Tümtürk) Doğu Türkistan’daki Çinli oranı yüzde 2’den yer yer yüzde 50, 60, 70 hatta 80’lere kadar vardı. Çin, 1,5 milyara ulaşan nüfusu ile Doğu Türkistan’ı hazmettikten sonra bütün Türk Dünyası’nı yutabilecek potansiyele sahiptir. Doğu Türkistan bu istilayı önleyebilir. Doğu Türkistan, Çin istilasını önleyebilecek doğal bir settir. Bu yüzden Çin, her gün onbinlerce göçmeni Doğu Türkistan’a yerleştiriyor. Nüfus planlaması sonucu Türk nüfusu yerinde sayıyor. Türklerin hayat ortalaması da düştü. AİDS hastalığı, 1984’te ilk defa Çin’de görüldü. 1994’te de Doğu Türkistan’da ilk vakaya rastlandı. Bölgeye seyahat yasağı var. Doğu Türkistan’da muhafazakâr aile yapısı vardır. Buna rağmen hastalığın yayılması, Çin’in bu mikrobu soykırım aracı olarak kullandığına dair şüphelenmemize yol açıyor. Uyuşturucu büyük problem haline geldi. Doğu Türkistan’da pazarda eroin satmak serbesttir.

Batağa sürüklüyorlar
Bugüne karar bölgede yapılan nükleer denemeler, çocukların sakat doğmasına yol açıyor. Genç kızlarımızı iş vaadi ile kandırıp götürerek batakhanelere düşürüyorlar. Okullarda Çince eğitim mecburi, Türkçe eğitim yasak. Çin, “yakındakini ez, uzaktakini oyala” taktiği uyguluyor. Batı’da İslam aleyhinde gelişen tavırdan faydalanan Çin, “İslami terörizmle mücadele adı altında günahsız insanlarımızın hayatını söndürüyor.



‘Hepinize selam getirdik’
Kurultayda yer alan Balkar Gençlik Teşkilatı kendilerinin haftalık toplantı düzenlediğini ve baskıya maruz kaldıklarını belirtti. “Toprak bütülüğümüzün korunması için her türlü çabayı göstereceğiz” diyen gençler, toplantılarını sık sık engellenmeye çalışıldığına dikkat çektiler.
Kırım-Tatar Türkleri: Kırım’da konut meselesini çözmeye çalışıyoruz. Camiler okullar açılıyor. 6 gencimiz hapisteydi. Kurtarılmaları için verilen desteğe teşekkür ederiz. Kırım Milli Meclis Başkanı Mustafa Cemil Kırımoğlu’ndan hepinize selam getirdik. Gelecek kurultayı Kırım’da yapalım. Ukrayna devletinden de destek alabiliriz. Biz büyük bir ailenin temsilcileri olmaktan büyük bir gurur duyuyoruz.
Sonuç almak için bize strateji gerek Dünya Türk gençleri yardımlaşma vakfı, dökümantasyon ve enformasyon merkezi, daimi komiteler ve strateji merkezi kuralım.
Kumık Türkleri: 400 bin Kumık Türkü var. 300 bini Dağıstan’da 100 bini dışarıda yaşıyor.



Amaçları kimliklerini daima diri tutmak
Hakasya Türkleri: 600 bin nüfusu olan Hakasya’da 60 bin Hakas Türkü yaşıyor. Siyasi örgütümüzün BM’ye önerisi üzerine, BM tarafından Rusya federasyonunun dağlık bölgelerinde yaşayan halklarla ilgili bir oturum yapılacak.
Kimliğimizi diri tutmak için festivaller, konserler düzenliyoruz. Rahmetli Akif Albayrak’ın yardımıyla Türkiye’ye de bir grubumuzu göndermiştik. Biz de Şor, Altay ve Hakas Türklerinin ortak meclisini kurmaya çalışıyor, halka ziraat eğitimi veriyoruz.


Sürgünün etkileri hâlâ devam ediyor
Karaçay Türkleri: Dünyada 200 bin Karaçay Türkü var 170 bini Karaçay bölgesindedir. Karaçayların yüzde 50’si 1944’deki sürgünden itibaren imha edilmiştir. 1957’de Karaçayların sürgünden dönmesine izin verildi ama sorunlar devam ediyor. Kırım Tatarları, Ahıska Türkleri ve Balkar Türkleri ile kıyaslarsak bizim sorunlarımız daha ağırdır. Soykırıma maruz kalmış bu halkın durumu, dünyanın gündemine getirilmelidir. Elbruz dağının ötesinde yaşayan Karaçay-Balkar halklarını unutmayın.



Bizleri de unutmayın
Çuvaş genç kızlar düzenledikleri kültürel etkinlikler ile geleneklerini sürdürmekte kararlı.


Çuvaş Türkleri: Çuvaş Gençler Birliği Suvar teşkilatı Başkanı (Oleg Tisiplinkof): Biz ülkemizde muhalifiz. Bu sebeple devamlı olarak polis ve savcılık takibatı altındayız. Artık Türkiye’ye öğrenci de gönderemiyoruz. Türk Dünyası Çuvaşistan’ı unutmasın.
Altay Türkleri: 279 bin nüfusun yüzde 30’u Altay Türkü’dür. Rusya, yeni politikasıyla Altay devletini ortadan kaldırarak bizi eski Altay vilayeti haline getirmek istiyor. Daha geniş bir vilayette tamamen asimile olacağız. Buna direnmek için bir miting yaptık. Moskova’da Altaylı öğrenciler var. Kültürel bir birlik kurduk. Turistler Altay’ı kirletiyor Biz Altay’a giderek bu pislikleri temizliyoruz.

Gençlerin bilinci önemli
Tuva Türkleri:
300 bin olan nüfusun 208 bini taze (temiz) Tuvalıdır. Son zamanlarda Tuvalılar ve Yakutların nüfusu yükseliyor. 1997-2000 arasında Tuva Türk lisesi vardı, Rusya kapattı. Gençler Türk Dünyası hakkında hiçbir şey bilmiyor. Tuva okullarında sınırlı oranda Tuva Türkçesi ile ders veriliyor. Ülkemizde bir adada, Uygurların kurduğu bir kale ortaya çıktı. Su altında kalmış. Sular çekilince meydana çıktı. Kaleyi ortaya çıkarmak için proje başlatıldı ama destek gerekiyor.
Şor ve Teleut Türkleri: (Tayana Tucegeşova): Biz Türk Dünyası’nda 16 bin kişi kalmış Şor Türkleriyiz. Ülkemizde insanlar geçinmek için başka yerlere göç ediyor. Bunun sonunda nüfusumuz 12 bine indi. Zengin maden kaynaklarımız var ve bunları işletmek için birileri geliyor. Bu kaynaklardan Rusya federasyonu zengin olurken, Şorların durumu her geçen gün kötüye gidiyor. Teleut Türkleri ile yanyana yaşıyoruz. Onlar da 3 bin kişi kaldı. Problemlerimiz aynıdır. Ben Şor ve Teleut Türklerinin dil ve kültür temsilcisiyim. Eğitim Rusçadır. Biz küçük ortamlar hazırlıyoruz ki kendi dilimizi de öğrenelim. Öğrencilerimizin Türkiye’de okumasını isterdik.


Kurultaya katılan gençler, ülkelerinin dil ve kültür temsilcileri olduklarını söyledi.
 

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
Biz ki Türküz; Türkçülükle çıkış eylemeliyik
Yeni Dünya Düzeni ikili standartlar ortaya çıkardı. Karabağ, Kıbrıs, Doğu Türkistan, Kerkük sorunu olduğu gibi duruyor. Sağlam bir strateji ortaya koyabilmeliyiz


Bölgesel birlik emekdaşlığını Türkiye-Azerbaycan işbirliğinde görüyoruz. Bakü-Tiflis Ceyhan neft ve gaz hatları, Bakü-Tiflis Kars demiryolu gibi projeler buna örnektir



Ohri’deki 13. Türk Dünyası Kurultayı’nda anlamlı mesajlar verildi. Değişik ülkelerden gelen temsilciler, birlik temasını ön plana çıkardı. Kurultayın başkanlık divanı, tüm delegelerin sorunlarını masaya yatırdı.



Orta Asya Birliğine destek
Kazakistan: Cumhurbaşkanımız Nursultan Nazarbayev’in, Orta Asya Birliği önerisine destek bekliyoruz.
Baykonur Uzay Üssü’nde yaşayan Kazak Türkleri’ne etnik ve kültürel baskı yapılıyor. Rusya vatandaşı gibi muamele görüyorlar. 14’üncü kurultayın Kazakistan’da yapılmasını arzu ediyoruz.


Ohri’deki 13. Türk Dünyası Kurultayı’nda Azerbaycan delegeleri önemli mesajlar verdi: Azerbaycan: (Ekrem Abdullayev): Avrupa’da ve İslam ülkelerindeki gençlik teşkilatları ile birlikte çalışarak problemlerimizi birbirimize anlatmak yanında dünya kamuoyunun gündemine getirmek gibi bir yola da girmeliyiz. Ben Avrupa Gençlik teşkilatlarına da üyeyim. Bizim bütün problemlerimiz insan hakları ile bağlantılıdır.
Elnur Aslanov: Gelecek stratejimiz olmalı. Yeni Dünya Düzeni ikili standartlar ortaya çıkardı. Karabağ, Kıbrıs, Doğu Türkistan, Kerkük gibi sorunlar olduğu gibi duruyor. Bu şartlar karşısında Türk Dünyası olarak vahit bir strateji ortaya koyabilmeliyiz. Her birimizin problemini öz problemimiz haline çevirmeliyik. Karabağ, Kıbrıs, Uygur ve Kerkük meselelerini çözmeden bir adım bile ileri gidemeyiz. Türk halkları bölgesel birlik sistemlerini ortaya koyuyor. Bölgesel birlik emekdaşlığını Türkiye-Azerbaycan işbirliğinde görüyoruz. Bakü-Tiflis Ceyhan neft ve gaz hatları, Bakü-Tiflis Kars demiryolu gibi projeler buna örnektir. Biz ki Türküz; Türkçülükle çıkış eylemeliyik. Yalnız bu mevkiden çıkış eylersek Batı’nın asimilasyon politikalarının önünü alabiliriz. Burada da dil meseleleri yaşıyoruz. Ortak dil olarak Anadolu Türkçesi’ni benimsemeliyiz. Men bilmeliyem ki bir meselem olduğunda Moskova’da çıkış eyleyen kardaşım vardır. Her birimiz birbirimizin problemlerine öz problemimiz gibi yanaşak.

Özbekistan: (Bahtiyar Abdulkerimov): 27 milyonluk Özbekistan Latin harfleriyle eğitime geçti. Nazarbayev’in Orta Asya Birliği önerisini destekliyoruz. Cumhurbaşkanımız İslâm Kerimov da 1996’da ” Türkistan ortak evimiz “ demişti. İslâm Konferansı Örgütü, 2007 yılında Taşkent’i İslâm dünyasının kültür başkenti olarak seçti, bu konuda uluslararası toplantılar yapılıyor.
Kırgızistan: Türk devletleri ortak Anayasa hazırlamalıdır. Ülkemizde siyasi kriz var Kendi iç problemlerimizi çözmeden dışarı açılacak durumda değiliz. 15 yıldır Kırgızistan’da yaşayan, orada okuyup avukat olan Türk Mümtaz Çoban: Bağımsız Türk Cumhuriyetlerinde Türk Ocaklarının şubeleri kurulmalı. Altyapı açısından hukuki bir sorun yaşanmaz. DTGB adı altında da Türk Dünyası’nda teşkilâtlandırmak gerekir.

Ata Topluluğu:
Kırgızistan’da pasaportlarında Türk yazan 150 bin Türk vardır. Biz Göktürk devletinden beri burada Türk adıyla yaşayan bir topluluğuz. Kırgızistan devleti bize olumlu yaklaşıyor. Türk-Ata derneğini kurduk, kurultay yaptık, Ahmet Yesevi Üniversitesi’nde gençlerimiz okuyor.

Türkmenistan:
Yeni Cumhurbaşkanımız Berdimuhammedov, eğitim alanında açılımlar yaptı, orta ve yüksek öğretimdeki bazı kısıtlamaları kaldırdı, master doktora yurt dışı eğitim serbest bırakıldı. Türkmenistan burada resmen temsil edilmiyor. Ben kişisel olarak katılıyorum. Türkmenistan, tarihteki bütün Türk değerlerine sahip çıkan milli bir devlettir ama dış ilişkileri sınırlıdır.
Kaya Kuzucu sazı ve sesiyle kurultaya renk kattı.



Kurultay ortak duruşumuzun simgesi
Türkiye: (Dr. Bülent Aksoy):
Türk halklarının, birbirlerinin yaşadığı yeri haritada bile gösteremezken şimdi birbirlerinin sorunlarını yakından öğrenmeleri sevindiricidir. DTGB’nin kurumsallaşması, iletişimin daimi ve daha güçlü hale getirilmesi, projelerin sonuçlandırılması açısından önemlidir. Türkiye’deki bölücülük hareketleri, Kıbrıs’taki Avrupa Birliği baskısı, Azerbaycan’daki Karabağ sorunu, Rusya Feredasyonu’nun Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Türk özerk cumhuriyetlerini üniterleştirme politikası ile vilayete dönüştürmesi gibi olaylar birbirinden bağımsız meseleler değildir. DTGB ise Türk Dünyası gençliğinin ortak duruşunun bir simgesidir, meselelerin takipçisidir, çözüme ulaştırılması için önemli bir mercidir.

KKTC (Erhan Arıklı):
Kırgızistan parlamentosu üyelerini Kıbrıs’a getirerek ve milli takımlar arasında futbol maçı yaparak ambargoları deldik. Gelecek kurultayı Kıbrıs’ta yapalım. DTGB bölgesel olarak da yapılanmalıdır.


Kerkük platformu oluşturuldu
Şemsettin Küzeci başkanlığındaki Irak Türkleri etkinliğin önemli parçası oldu


DTGB bünyesinde kurulan Türk Dünyası Genç İletişimciler Birliği’nin de başkanı olan Şemsettin Küzeci, Türk Dünyası Kerkük Platformunu da kurdu ve destek beyanı için bütün delegelerin imzalarını aldı. Beyannamede, Irak Anayasa’nın 150’nci maddesinin ve referandumun iptali istendi. Delegeler, Irak’ın kuzeyinde olup biten olaylara, Kerkük’ün nüfus yapısının değiştirilip referandumla Kürt devletine bağlanmak istenmesine inanmakta zorlandı ve sorular yönelterek Küzeci’den ayrıntılı bilgi istediler.

Ortak projeler üretilmeli

Hasan Ali Karasar: (Başkan): Sivil toplum anlayışı henüz Türk Dünyası’na yerleşemedi. Sivil toplum örgütlerini sadece siyasi amaçlı yapılanmalar veya küresel örgütlerin uzantısı olarak algılamak doğru değil. İşte Altay gençlerinin vatan topraklarını temizlemesi örnek bir sivil toplum hareketidir. Gerçek sivil toplum kuruluşları sosyal hayatın yüzde 85’ini işgal eder. İlerlediğimiz yol, doğru yoldur. Biz küreselleşmeyi doğru okuduk. Sivil toplum kavramının içini doldurarak Türk Dünyası’nda etkin kılmak istedik ve bunu başaracağız. Artık Türk Dünyası’nın entegrasyonuna hizmet edecek ortak projeler üreteceğiz.



Varlığımız hiç bilinmiyordu
Afganistan: Dr. Kerim Esen: Afganistan’da Türklerin varlığı bilinmiyor veya kabul edilmiyordu. Raşit Dostum’un Cümbüşi İslami Partisi ile birlikte buradaki Türk varlığı dünyaya duyuruldu. Afganistan’da toplam 11 milyon Türk var, 5 milyon değil. Türkler, Özbekler, Türkmenler, Kırgızlar ve Kazaklardan oluşuyor. (Türküm diyen Hazaralar ve Kızılbaşları saymıyor!)
Karzai’nin seçildiği Cumhurbaşkanlığı seçimine 3 milletten aday katılmıştı. Partiler etnik yapıyı temsil ediyordu. Dostum yüzde 13 oy aldı. 2005 milletvekili seçiminde 24 milletvekili çıkardık. Bu milletvekillerinin çabası ile Türkçe resmi dillerden biri oldu. Ancak Afgan hükümeti Türklere karşı eski politikaları gündeme getiriyor. Hükümet, Türkleri yönetimden uzak tutmaya çalışıyor. Yerel iktidar Peştunlara veriliyor. 11 ilin sadece ikisinin valisi Türk kökenlidir. Şibirgan’da halk Haziran ayında Peştun valiye karşı yürüyüş yaptı. Güvenlik kuvvetleri bu hareketi kanla bastırdı. Dünya ve Türkiye basını bu olaylara çok az yer verdi. Afganistan’ın kuzeyi tarihi olarak da bugün de Güney Türkistan olarak bilinir.
Taliban ile etkili mücadele yapılmıyor. Türkiye Afganistan Türklerine yardımcı oluyor. Bu yardımın bağımsız diğer Türk Cumhuriyetlerinden de yapılması gerekir.
 

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
Bağımsızlık günleri bütün Türk ülkelerinde kutlansın
İki yılda bir toplanması kararlaştırılan kurultaya gelecek delegelerin, Türkiye’de Türkçe kursundan geçirilmesi benimsendi. Ayrıca, Türk Cumhuriyetlerinin bağımsızlık günlerinin bütün Türk ülkelerinde kutlanması da karara bağlandı


Resneli Niyazi Bey’in konağı
Resneli Niyazi Bey, Enver Bey ile dağa çıkanlardan biriydi.. Resneli Niyazi Bey, bir arkadaşının kendisine Paris Belediye binasının fotoğrafını göndermesi üzerine, 1904 -1912 yılları arasında fotoğrafa bakarak aynı eserin bir küçüğünü yaptırmış. Bina, bugün Niyazi Bey Sarayı olarak tanınıyor ama müze olarak kullanılıyor. Resne’de 20 bin kişilik nüfusun üçbini Türk, üçbini Arnavut, gerisi Makedon. Resne’de 1371 Türk şehidi yatıyor.
Bir şehitlik kurmak için girişimler var fakat, Türkiye’nin konuya el koyması şart. Resneli Niyazi, Balkan Savaşından sonra deniz yoluyla İstanbul’a geçmeye çalışırken, kendi koruması tarafından tek kurşun ile vurularak öldürülmüştür. Niyazi Bey’in Arnavut milliyetçilerinden Esat Toptani ve İsmail Kemal’in kararı ile öldürüldüğü iddia edilmiştir. “Ne şehittir, ne gazi, b.. yoluna gitti Niyazi” deyimi bu olaydan kalmadır!



13. Türk Dünyası Gençlik Kurultayı’nın son gününde, Orenburg kalesinden geçen yolun serbest dolaşıma açılması, Kazakistan ile Tataristan ve Başkurdistan arasında işbirliğinin kurulması, bu ülke halklarının bu yol sayesinde kalkınmasının sağlanması için Putin ve Nazarbayev’a mektup yazılması karara bağlandı. DTGB’nin kurucu başkanı Tataristan’dan Talgat Ahmedinişin, “Kazan’ın işgal tarihi olan 15 Ocak 1552, Karaçay Türkleri’nin göç tarihi olan 2 Aralık 1943, Balkar Türklerinin göç tarihi 8 Mart 1944, Kırım Tatar Türklerinin sürgünü ve katledilmelerinin başlangıcı 18 Mayıs 1944, Ahıska Türkleri’nin sürgün tarihi 12 Kasım 1944, 26 Şubat 1992’deki Hocalı soykırımı, Türk Dünyası’nın milli matem günleri olarak ilan edilmelidir” dedi. Şemsettin Küzeci 14-17 Temmuz 1959 Kerkük katliamını, KKTC’den Erhan Arıklı 21 Aralık 1963 katliamını hatırlattı.

Kurultay kurumsallaşmalı

Türk Ocağı yetkilileri 1821 ile 1921 arasında Balkanlar’da Kırım’da ve Kafkasya’da 5 milyon Türk’ün soykırıma tabi tutulduğunu anlattı.
Türk Ocağı Başkanı Nuri Gürgür, BM’nin 1948’de soykırımla ilgili kararı kabul ettiği günün Türk Dünyası’nın da milli matem günü olarak kabul edilmesinin daha doğru olacağını söyledi. Türk Cumhuriyetlerinin bağımsızlık günlerinin bütün Türk ülkelerinde kutlanması da karara bağlandı. Kurultay delegeleri genel olarak kurultayın kurumsallaşmasını, Türk ülkeleri ve bölgelerinde temsilcilikler açmasını ve NGO olarak faaliyet göstermesini talep ettiler.

Daimi sekretarya kurulsun

Azerbaycan delegeleri, daimi sekretarya kurularak uzun vadeli proje ve programlar hazırlanmasını istedi ve para sorunu bulunmadığını, bağımsız Türk devletlerinin zenginleşmekte olduğunu belirtti. Afganistan delegesi, kurultayın kendi gelirini kendisinin temin etmesi gerektiğini söyledi.
Dağıstan temsilcisi ise, “Bilgisayarımız yok ki devamlı irtibat kuralım. Köylerde de İnternet yok” dedi. Nogaylar kurultaya ilginç kıyafetleri ve müzikleri ile renk kattı. Yakutistan’dan Sargilana, kurultaydan erken ayrıldı. Kurultayın iki yılda bir toplanması kararlaştırıldı. Kurultaya gelecek delegelerin Türkiye’de Türkçe kursundan geçirilmesi benimsendi. Genel Başkanlığa Hasan Ali Karasar ve Yürütme Kurulu Başkanlığı’na Ekrem Abdullayev yeniden seçildiler.



Atatürk’ün okulu Manastır Askeri Lisesi
Atatürk’ün okuduğu Manastır Askeri Lisesi şimdi Makedon kültürünün sergilendiği bir müze olarak kullanılıyor. Binada, uzun çabalardan sonra bir Atatürk salonu düzenlenmişti. Genelkurmay Başkanlığı’ndan gönderilen Atatürk kitapları ve Atatürk fotoğrafları burada sergileniyor. Kitaplar arasında benim Atatürk’ün Yol Haritası da var. Osmanlı döneminde bölgenin başkenti Manastır idi. 30 bin asker ile 3. Ordu buradaydı. Ordunun 36 taburu, Arap çöllerine, Hicaz’a sevkedilince, Manastır Kışlası’nda 8 bin asker kaldığı için Makedonya’nın elden
çıktığı kabul edilir. Enver Paşa da binbaşı rütbesiyle 1906 yılında 3. Ordu’nun Manastır’daki genel karargâhına atanmıştı. Atatürk’e bu lisede “Kemal” adını veren öğretmeni, yüzbaşı Üsküplü Mustafa Sabri Bey’dir. Mustafa Kemal, okulu “Selanikli Ahmet Tevfik Efendi” nin ardından ikinci sırada tamamlamıştır. Ancak Ahmet Tevfik ile Mustafa Kemal’in notları aynıdır. Her ikisi de 420 toplam not ile mezun olmuştur. İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin yayın organı Neyyir-i Hakikat Gazetesi Manastır’da yayımlanmıştır .



Makedonya’yı Hunlar fethetti
Makedonya’nın Osmanlı tarafından fethedilmesi ve direnişle karşılaşmamasının sebebi, buradaki Hun, Avar, Bulgar, Kuman Oğuz ve Peçenek varlığıdır. Makedonya’da ve bütün Balkanlar’da Türk varlığı, 1629 yıl önce 378 yılında Hun Türklerinin gelişi ile başladı. Bir de Vardar Türkleri vardır ki Hun, Avar, Bulgar ve Oğuz Türklerinden, küçük grupların Bizans tarafından askeri garnizonlarda birleştirilmesiyle meydana getirilmişlerdi. Vardar Türkleri tamamen asimile olmuştur. Diğer Türk grupları ise kimliklerini korudular ve 1292 yılından itibaren Makedonya’ya gelen Selçuklu Türklerine, 1336’dan itibaren gelen Osmanlı Türklerine katılarak bölgenin 550 yıl boyunca Türk hâkimiyetinde kalmasını sağlayan ana unsur oldular. Bugün Türkçe bilmediği halde Türküm diyen gruplar işte bu eski Türk kavimlerinden kalan soydaşlarımızdır. 1953 yılında, Makedonya’da 203 bin Türk yaşarken bu nüfus bugün 97 bin beşyüze inmiştir.

Mithat Paşa faktörü
Çağdaş Makedon tarihinde, Makedon milletinin varlığını tanıyan ve unutulmuş olan bu adı dirilten kişi Mithat Paşa’dır. Abdülmecid Nurettin’in araştırmasına göre, Torbeş denilen grup da Pomak Türklerinin bir koludur. Pomaklar, Makedonya’da Torbeşler olarak biliniyor. Makedonlar onlara “Müslüman Makedonlar” veya “Torbeşler” diyor ama Torbeş ismini hiç sevmiyor ve sadece “Türküz” diyorlar. Kaynaklarda adları Türkbaşlar olarak da geçiyor. Pomak tabiri, Kuman Türkleri’nin Osmanlı akıncı beylerine Balkanlar’daki fütuhatlarında yardımlarından dolayı, Osmanlı öncesinde Balkanlarda yerleşmiş olan Türk kavimlerine atfettikleri bir sıfattır. Bu kelime Slavca “yardım eden” anlamına gelir.

Müslüman Türkbaşlar

Pomak tabiri, bir milletin veya kavmin adı değildir. Torbeş tabiri ise, Kumanların Balkanlar’a ilk gelişinden Osmanlı sonrasına kadar cebren saflarını dört-beş kez değiştirmeğe zorlandıklarından ötürü, “dört-beşler” olarak anılmalarından kaynaklanıyor. Türkbaşlar, yani Makedonya Pomakları, XI. Asırdan itibaren Pirin ve Vardar Makedonya’sıyla Rodoplara yerleşmiş olan Kuman Türklerinin torunlarıdır. Günümüzde Türkbaşlar Jirovnitsa, Reka, Jupa, Golo Bırdo, Debre, Ustruga, Kırçova, Kalkandelen, Köprülü ve Pirlepe bölgelerinde yaklaşık 40.000 kadar bir nüfusa sahiptir. Kendilerini Türk olarak algılayan ve bu kültürü yaşayan topluluğun anadilde (Türkçe) eğitim görmelerine izin verilmiyor. Müslüman Türkbaşlar Hıristiyanlaştırmaya direniyor ve milli kimliklerini korumaya gayret ediyor.


Ata ocağında Yörük çocukları
Makedonya’da Atatürk’ün büyükbabasının köyü olan Kocacık köyündeki Türk çocukları, akşam hava kararınca, tıpkı bizim çocukluğumuzda olduğu gibi “Evli evine, köylü köyüne, evi olmayan, fare deliğine” diye tekerleme söylüyor. Atatürk’ün babası Ali Rıza Efendi’nin babasının doğum yeri olan Merkez Jupa Belediyesi’ne bağlı Kocacık köyü, Stogova dağı eteklerinde kurulu. Debre’ye 19 kilometre uzaklıkta. Evler 1000-1750 metre arasında dağınık bir şekilde inşa edilmiş. Bir yayla köyü. Köyde halen yaşamakta olan 207 kişinin tamamı Türk ve hayvancılıkla geçiniyor. Hepsi Yörük. Kadınlar ve kız çocukları halen geleneksel Yörük kıyafetlerini giyiyor. Türk Ocağı kadınlar kolu üyeleri Kocacık’ta ve dağ köylerindeki ilkokullarda okuyan öğrencilere eğitim malzemesi yardımı yaptı. Kocacık’ta Atatürk’ün büyükbabasının ev yerinde fotoğraftaki gibi bir düzenleme yapıldı. Kocacıklıların bir bölümünün adı “Koca Hamza Yörükleri” dir. Kocacık Köyü’nün bir mahallesinin adı “ Hamzaoğlu Mahallesi” dir. Atatürk’ün baba soyu, buraya Karaman bölgesinden getirilip yerleştirilmiştir. Kocacık’a bağlı Novak Köyü’nde, Mustafa Kemal Atatürk Sağlık Ocağı ile Necati Zekeriya İlkokulu bulunuyor. Atatürk’ün ana soyu da yine Konya’dan gelen Konyarlar ailesidir.


Mustafa Kemal’in baba ocağı Kocacık Köyü’nde çocuklar hâlâ geleneksel Yörük kıyafetleri giyiyor. Köyde Atatürk’ün atalarına ait ev yeri koruma altında.
 

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
Birliğini korursan yurduna sahip olursun
Kurultay, Asya Türkleri’ni Osmanlı varlığı ile tanıştırdı.

Ohri ve Üsküp’ün güzelliğini gören Kazak, Kırgız, Özbek ve Türkmen delegeler, “Buraları nasıl bıraktınız” diye sordu. Biz de Makedonya Türkleri dahil hepsine, Bilge Kağan’ın hitabesini hatırlattık.


13. Türk Dünyası Gençlik Kurultayı sonunda delegelerin iki günde dört oturumluk tartışmadan sonra kabul ettikleri sonuç bildirgesinde şu hususlar yer aldı:

1
DTGB kurultayı, bin yıllık Türk yurdu Türkmeneli’nde Türkmenlere karşı işlenen katliamları şiddetle kınar. Başta Telafer, Tuzhurmatu ve Kerkük olmak üzere bütün Türkmeneli’nde yürütülen akla, tarihe ve adalete aykırı tutumların bir an önce durdurulmasını talep eder ve Türkmenlerin hukukunun korunması için gerekli mercilerin dikkatini konuya çeker. Ayrıca; Irak anayasasının 140. maddesinin kaldırılmasının gerekliliğini belirtir.

2 Yunanistan’ın Batı Trakya Türklerine karşı her türlü baskı, sindirme ve özellikle de uluslar arası ve ikili anlaşmalardan doğan azınlık hakları alanındaki anti demokratik uygulamalarını protesto eder, ayrıca; Yunanistan’ın Batı Trakya Türklerine yönelik çeşitli basın yayın organlarında yer alan ırkçı ve yıpratıcı söylemlerini ve tutumlarını şiddetle kınar.

3 Bütün Türk Dünyası’nda; özellikle Balkanlar ve Türkistan’da, Türk kültür mirasının korunmasına yönelik girişimlerin artmasını ve bu mirasa yönelik olumsuz tutumların bir an önce son bulmasını talep eder.

4
Azerbaycan topraklarının yüzde yirmisini işgal eden Ermenistan Devleti’ni şiddetle kınar ve bu duruma biran önce son vermeye çağırır. Ancak; öncelikle bu kurultaya iştirak eden Türk devlet ve toplulukları bu işgali protesto etmeli, ayrıca Şubat 1992’de meydana gelen Hocalı soykırımını tanımalıdır.

5
Yalnızca Türk coğrafyası için değil bütün dünya için ciddi bir tehdit olarak algıladığımız nükleer silahlanmanın en kısa sürede durdurulmasını talep eder.

6
Şu durumda parçalanmışlığa ve vatansızlığa mahkum edilmiş Ahıska Türkleri’nin vatanlarına dönüşünün sağlanmasını Gürcistan Hükümeti’nden talep eder. Ayrıca Stalin döneminde Ahıska Türklerinin mal varlıklarının gasp edilmesi konusunun da çözümünü diler.

7
Türk Dünyasından gelip Türkiye’de eğitim için bulunan kardeşlerimizin eğitimleri sırasında karşılaştıkları güçlüklerin ve sorunların acilen çözümlenmesi için gerekli girişimlerin başlatılmasını arzu eder.

8
İran’da yaşayan ve İran nüfusunun yarıya yakınını oluşturan Güney Azerbaycan Türklerinin kendi dillerinde eğitim ve öğretim görememelerini insan haklarının bu denli geliştiği günümüzde üzüntüyle karşılamaktadır. İran Hükümeti’ni bu konuyla ilgilenmeye davet eder.

9
Türkiye Cumhuriyeti’ne yönelik terörist eylemlerin ve bu terörist eylemelere kayıtsız kalmaya devam eden devletler ile uluslararası güçlerin bu tutumlarını endişeyle izlemektedir. Terör konusunda da Türk devlet ve toplulukları arasında tam bir uyum ve işbirliği olmasını diler.

10
Nüfusları az olan ve bu yüzden karşılaştıkları sorunları çözmeye güçleri yetmeyen Türk halklarının sorunlarının bütün Türk Dünyasınca çözüme kavuşturulması konusunda Türk devletlerini göreve çağırır.

11
KKTC’nin AB tarafından maruz bırakıldığı haksız tutumu üzüntüyle karşılar ve AB’nin adalet ve eşitlik terazisini Türk toplumu aleyhine bozmasını kınar. Delegasyonları bölge ve ülke bazında KKTC ile ilişkileri derinleştirme ve işbirliğine davet eder.

12
Halen sürgün hayatı yaşayan Doğu Türkistan Uygur Türklerinin liderlerinden Rabia Kadir’e davası için sarf ettiği gayretten ötürü takdirlerini ve mücadelesi yolunda tam desteğini sunar.

13
Doğu Türkistan halkına yönelik olarak yürütülen soykırım, temel hak ve özgürlüklerin yok edilmesi girişimlerini şiddetle kınar ve bu insanlık suçlarının bütün dünya kamuoyuna sunulması için ciddi çalışmalar yapılması gereğine işaret eder.

14
Makedonya ile Türkiye Cumhuriyeti arasındaki iyi ilişkilerin gelişerek devam etmesi gerektiğini düşünmektedir.

15
Kırım Tatarlarının tarihi vatanlarına geri dönüş, yerleşme ve haklarının oluşumu konularına acilen çözüm getirilmesini Ukrayna Hükümeti’nden talep eder. Ayrıca bütün dünyayı, Kırım Tatarları’nın 1944’te uğradıkları feci sürgün ve soykırımı tanımaya davet eder.

16
Moldova devletine Gagauz özerk bölgesinin kuruluşu konusunda gösterdiği çalışmadan dolayı teşekkürlerini bildirir ve Gagauz yönetiminin Moldova devleti ile iş birliğinin devamını diler.

17
Tüm Türk Dünyasının sorunu olan işsizliğin giderilmesi için işbirliğinin şart olduğunu ve ortak ekonomik açılımların hem işsizliğin azalmasında büyük faydalar sağlayacağını düşünmektedir.

18
Türk Dünyasında dil birliğine yönelik çalışmalara tam destek vermektedir. Dil birliğinin her şeyin temelinde yer aldığının bilincinde olan kurultayımız, ortak alfabeye geçiş yolunda Kazakistan ve diğer bölgelerde atılan adımları takdirle izlemektedir.

19
2007 yılının UNESCO tarafından “Mevlana Yılı” olarak ilan edilmesini takdirle karşılamıştır. Bu konuda yapılacak bütün etkinliklere de desteğini sunar.

20
Sovyet işgalinden kurtulan Türk ülkelerinde Rusça’nın yerini Türk dillerine bırakmasının hayati öneme haiz olduğunu düşünmekte ve bu yolda çalışmalara destek vermektedir.

21
Kosova’da Türkçe’nin tekrar resmi dil olması için yerel yönetim ve Birleşmiş Milletler nezdinde girişimler yapılmasına karar vermiştir.

22
Türk Dünyasında kültürel işbirliğinin sağlanması ve geliştirilmesi için faaliyete geçilmesine ve ilk iş olarak da kapsamlı bir internet sitesi yoluyla bütün Türk halklarının kültür ögelerinin tanıtılması ve haberleşmenin sağlanmasına karar vermiştir.

23
Türkistan’daki arkeoloji çalışmalarının yetersiz olduğunu düşünmektedir. Bu konuyla ilgili olan kurumları daha ciddi çalışmalara davet eder.

24
Günümüzde gençleri tehdit eden en önemli unsur olan uyuşturucu madde ve alkol bağımlılığının, bütün Türk Dünyasında, her geçen gün artış göstermesini endişeyle izlemektedir. Başta hükümetler olmak üzere, konuyla ilgili bütün kurumları bu meseleye daha ciddi bir şekilde eğilmeye davet ve gerekirse mücadelede işbirliği yapılmasını teklif eder.

25
Bu yıl UNESCO himayesinde Semerkant şehrinin 2750. yılı kutlanmaktadır. Ayrıca, İslam Konferansı Örgütü Bilim, Kültür ve Sanat komisyonu ISESCO tarafından 2007 yılında Taşkent, İslam Dünyasının kültürel Başkenti olarak ilan edilmiştir.


13. Türk Dünyası Gençlik Kurultayı’na katılan delegeler sonuç bildirisine imza attı.



Yahya Kemal Beyatlı Üsküp için “Kaybolan Şehir” demişti:
“Üsküp ki Yıldırım Bâyezîd Hân diyârıdır
Evlâd-ı Fâtihân’a onun yâdigârıdır
Fîrûze kubbelerle bizim şehrimizdi o:
Yalnız bizimdi çehre ve rûhuyla bizdi o
Üsküp ki Şardağında devâmıydı Bursa’nın
Bir lâle bahçesiydi dökülmüş temiz kanın”


Kaybolan Şehir: ÜSKÜP
Osmanlı, Makedonya’nın başkenti Üsküp’e 1392’de geldi. Gelir gelmez, önce su şebekesini yaptırdı. İsa Bey Camii, ramazanlarda mahyalarla, ışıl ışıl oluyor. Mimar Sinan’ın ünlü Taşköprüsü’nün mihrabı restorasyon sırasında parçalandı. TİKA mihrabı yerine yerleştirme kararı aldı ama karar henüz uygulanamadı. Üsküp, Manastır ve Ohri’deki devlet arşivlerinde çok sayıda Türkçe el yazması var. Üsküp’teki “İsa Bey Medresesi” nin kütüphanesinde de beş bin kadar Türkçe el yazması eser bulunuyor.


Alaca Paşa Camii
Kalkandelen’deki Alaca Paşa Camii, 1564 yılında, Anadolu’dan gelmiş iki kardeş olan Hurşide ve Mensure Hatunlar tarafından yaptırıldı. Hurşide Hatun’un kabri caminin mezarlığında bulunuyor. Camii Abdurrahman Paşa tarafından onarımdan geçirildi. Türk mimarisinin bugüne kadar ayakta kalabilen en muhteşem eserlerinden biri Alaca Camiidir. Camiinin yalnız içi değil, dış duvarları da rengarenk süslerle donatılmıştır. Bu süsler arasında arabeskler, kitabeler, çiçekler, manzara resimleri ve İstanbul manzaraları var. Bu niteliği ile dünyada benzeri olmayan bir eser. Camii biradaki İslam Birliği tarafından 1991 yılında onarımdan geçirildi.

Sırplar ve Bulgarlar yok etti

Makedonya’dan Yugoslavya’nın Sancak bölgesine ve oradan Bulgaristan sınırına kadar, Müslüman Türkler ve Arnavutların oturduğu bölgelerdeki mezarlıklarda minyatür minareler hemen dikkatinizi çekiyor.
Makedonya, 25 bin kilometrekarelik bir ülke... 1382’de Timurtaş Bey Manastır’a gelerek, önemli bir direnişle karşılaşmadan bölgeyi fethetti. Osmanlı, 28 Kasım 1912’de giderken bu topraklarda 1400 önemli eser bıraktı. Bu eserlerden 230’u kaldı! Sırplar ve Bulgarlar çoğunu yok etti.


Buraları nasıl bıraktınız?
Kurultay, Makedonya Türlerini birleştiremedi ama Asya Türklerinin buradaki Osmanlı varlığı ile tanışmasını sağladı. Ohri ve Üsküp’ün güzelliğini gören Kazak, Kırgız, Özbek ve Türkmen delegeler, “Buraları nasıl bıraktınız” diye sordu.. Biz de Makedonya Türkleri dahil hepsine, Bilge Kağan’ın hitabesini hatırlattık: “Birliğini korursan yurduna sahip olursun!” Bize düşen, “Orada Türk var mı?” diye seslenip hepsine sahip çıkmaktır!
 
Üst