Medeni Dedikleri Batı Da Utansın, Biz De...

Seyyan Uzunoğlu

Onursal Üye
Katılım
24 Şub 2009
Mesajlar
194
Tepkime puanı
0
Puanları
0
MEDENİ DEDİKLERİ BATI DA UTANSIN, BİZ DE... (1)

Evet değerli okurlarım. Bütün hunharlıklarına, katliamlarına, arsızlıklarına, yağmacılıklarına ve soykırımlarına rağmen, Batılılara medeni, demokrat demek aslında yalakacılık, kendimizi ne hikmetse bu soysuzların yanında hakir görmek, aşağılık duygusuyla ezik hissetmek... Batılıların önerileri ve dayatmalarıyla suçlu hissederek müdafaaya çekilmek, ki, müdafaayı da pek becerdiğimiz yok, o da apayrı bir konu, - bu soysuzlardan özür diler gibi taviz üstüne taviz vermek, yüce milletimizin onurunu bu sahtekarların ayakları altına sermek, bizim de en büyük suçumuz, affedilemeyecek günahımızdır aslında... “Türkün Türk’ten başka da dostu yoktur” dediğimiz zaman bizi ırkçılıkla itham edenler de utanmakla kalmasın, yerin yedi kat dibine de girsin üstelik...

Çünkü gün geçmiyor ki gerek Ermeniler ve Yunan; gerekse ve ne hikmetse medeni dediğimiz Batılılar, kendi ‘gerilerinden’ çıkardıkları bir iftira ile Türk’ü suçlamak, aşağılamak ve cezalandırmak için fırsat kollamasın. Kendilerini dünyanın elit kişileri, diğerlerini de köleler gibi gören – İnsanları köleler ve efendiler olarak ikiye ayıran, kimin yaşayıp kimlerin harcanacağına karar veren ‘Coni’ Darwyn teorileri örneğin. Bu ‘coni’ soysuzu neye dayanarak böyle bir teoriyi ortaya atmış, o da apayrı bir konu tabii, çünkü Türk Milleti, uygarlıkların alasını yaşar, devletler kurarken, bunlar, erkekle dişinin arasıdaki farkı bilmiyorlardı be, ne ise... - yoksa güya demokrasinin mimarları, güya uluslararası yasaların bezirganları ve güya adaletin uygulayıcıları bu hipokritler, dünyadaki soykırımları icat eden soysuzların ta kendileridir... Bunların ‘marifetlerini’ burada saymak olası değildir. Ancak Sefa M. Yürükel’in: “SOKIRIMLAR TARİHİ, I.- Batının İnsanlık Suçları” kitabını okumakla, bu medeni, bu demokrat dediklerimizin aslında ne kadar vahşi ve hemcinslerine ne denli acımasız ve hunharca davrandıklarını görebilirsiniz.

Bir yandan Ermeniler, dünyanın dört bucağında feryat figan sözde Ermeni Soykırımını yayarak Türk Milleti’nden toprak ve tazminat istemi dayatmalarıyla ortalığı velveleye vermekte iken; diğer yandan da, Ermenilerin Türk’e olan kin ve nefretlerini her geçen gün biraz daha ortaya koyan kazılar, nüfus mübadelesi döneminde, taşınır veya kaçarlarken, sadece masum köylü Türkleri kancıkça katletmekle kalmayıp, onlara insanlığa sığmayan işkenceler yaptıkları, geriye kalan kafa taslarındaki balta yaralarından, kalıntıların pozisyonlarından ve hatıra olarak çekilmiş resimlerden de ortaya çıkmakta... Ancak yürekler yakan, insanı isyanlara gark eden, mide bulandıran bu resimlere bakıldığı zaman Ermenilerin ne denli yalanlar söyledikleri ve ne kadar art niyetli oldukları açıkça ortada iken; sözde demokratik Batılıların bu gerçeklere duyarsız ve kör kaldıkları bir yana; bizim bunlara karşı gerçek bir savunanımız, bir kayıranımız, dış ülkelerde bizi, haklılığımızı ve tezlerimizi gerçekten savunacak bir temsilcimiz, ne de bu gerçekleri dünyaya doğru dürüst haykıracak birilerimiz var görülüyor ki. Bir gerçek, bir vahşet ortaya çıkıyor, bir kaç gün dillerde dolaşıyor, ancak kısa bir zaman sonra unutulup gidiyor işte... Çünkü satın alınmış kalemler, satın alınmış medya vb bunları yayınlıyor mu? Hayır! Siyaset uğruna herkes sus pus.Tutturmuşlar bir Avrupa’yı gücendirmeyelim... Efendim Batı ne diyecek zihniyeti ile bir suskunluk, bir yenilgilik ve bir aşağılık kompleksi ile, neredeyse İstiklal Savaşını biz değil, bu akbabalar kazanmış gibi suçlu ve giyotine gönderilecek mahkumlar gibi hareket etmeğe... Türk Milleti’nin bu denli baş eğişini tarih yazmamıştır şimdiye dek. Hem de ne sebepten? Anlaşılır gibi değil. Bize neler oluyor? Bu ne gaflet, bu ne umursuzluk, bu ne hıyanet Ya Rabbim...

(Devam edecek)
 

Seyyan Uzunoğlu

Onursal Üye
Katılım
24 Şub 2009
Mesajlar
194
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: Medeni Dedikleri Batı Da Utansın, Biz De... (2)

MEDENİ DEDİKLERİ BATI DA UTANSIN, BİZ DE... (2)

Ancak it iti ısırmaz misali, her ne kadar delillerle tam aksi ispatlanmış olmasına rağmen, Batı’nın Ermenilerin tarafını tutarak birçoklarının baş şehirlerinde sözde Ermeni Soykırım Anıtı dikmeleri, hatta “Ermeni Soykırımı olmamıştır” diyenleri hapse atmaları onların da ne denli alçak, ne denli iki yüzlü ve ne denli sahtekar ve Türk düşmanı olduklarının iddia kaldırmaz kanıtlarıdır.. O zaman nasıl “Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur” demeyelim? Milletimizi nasıl artık bu gafletten uyanması için uyarmayalım, hatta azarlamayalım? Hala uykuda olan kendi insanlarımıza; birbirlerine çamur atmaktan başka bir şey düşünemeyen... Milletimin hayati meseleleriyle, halkı bilinçlendirme çabalarıyla değil; bugün böyle, yarın öyle meselelerle uğraşan muhalefete karşı isyan etmeyelim Allah aşkına? Nedir bu ayrışım, nedir bu ‘biz’ iken ‘ben’ olmak? Nedir bu bizi yok etmeğe çalışanlara bu kadar güven ve nedir bu iki paralık Batı hayranlığı? Hala mı göremiyoruz ne yapmaya çalıştıklarını? Bu kadar mı mankurtlaştırılmış, bu kadar mı uyuşturulmuş, uyutulmuşuz biz? Ölü toprağı mı serpilmiş Milletimin üzerine, nedir?

Bakınız, bugün Ardahan’da, Giresun’da, Kars’ta ve daha birçok yerlerde açılmakta olan toplu mezarlardan Ermeni Taşnak çetelerinin hunharca katlettikleri yüzlerce, binlerce masum Türklerin kemikleri çıkmakta. DNA testleriyle Türklere ait olduğu kanıtlanmış bu kemikler, kimin kime katliam ve soykırım uyguladığı iddia kaldırmaz delillerdir. Ve, bu kemiklerden, bu masum köylü Türklerin sadece katledilmediği, insanlığa sığmayan çeşit işkence ile öldürüldükleri de açık seçik ortada. Kafa tasları bir çok kez balta veya nacaklarla parçalanmış, kol bacak kemikleri çeşit yerlerinden kırılmış... Bir çok kemikler kısmen yanmış... Dikenli tellerle bir top halinde sıkı sıkı bağlanarak ölüme terk edilmiş... Ve daha burada anlatılamayacak işkencelere maruz bırakılmış, çoğu kadın ve çocuklardan oluşan bu insanlarımızın hakkını kim aramakta? Kim bunların tarafını tutup da Ermenileri sorgulamakta? Kim bu masum insanlarımıza yapılmış bu işkencelerin, bu soykırımın hesabını sormakta? Bizim hükümetlerimiz, siyasilerimiz iki işi birden yapmaktan bu kadar mı aciz, ne? Ermeniler bugün, kendilerine Türklerin ‘güya’ soykırım uyguladıkları iftiralarıyla dünyayı ayağa kaldırmakta iken, onlara “Durun bakalım. Siz böyle diyorsunuz ama, kazılar tam aksini ortaya koymakta.” Ve, “O devirde Türkiye’de bir buçuk milyon Ermeni ne gezerdi?” diyen var mı? Türkün canı, hayatı bu kadar mı ucuz? Medeni, insan haklarına saygılı, efendim uluslararası yasaların uygulayıcısı Batı, neden Ermenilere arşivleri açma baskısı yapmamakta? Gerçeğin ortaya çıkmasından mı korkuyorlar? Türklerin haklı, Ermenilerin haksız ve yalancı oldukları meydana çıkar diye mi endişeleri? Sıra Türk’e gelince, onu suçlamaya, cezalandırmaya neden bu kadar hazır ve nazır bu hipokritler? Türkiye’ye siyaset yoluyla, özelleştirme, azınlıklar hakkı, Güneydoğu’da ayrı bir devlet – İsrail’in vaat edilmiş (!) topraklara yerleşmesine hazırlık daha doğrusu - paylaşım, küreselleşme, sorun... AB normları, Kopenhag Kriterleri ve daha bir çok martavalla SEVR’i uygulama sevdalı AB, ABD ve Kiliselerin yapmaya çalıştıkları bu kadar ortada iken, gereksiz bir soruydu aslında. Çünkü hala kuyruk acısı çekmekte olan bu soysuzlar bizden resmen İstiklal Savaşı’nın intikamını almakta! Yok bunun başka bir tanımlaması! Ancak,

(Devam edecek)
 

Seyyan Uzunoğlu

Onursal Üye
Katılım
24 Şub 2009
Mesajlar
194
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: Medeni Dedikleri Batı Da Utansın, Biz De... (3)

MEDENİ DEDİKLERİ BATI DA UTANSIN, BİZ DE... (3)

Ancak, AB’ye cici görünmek, güya üye alınacakmış da normlarına, bilmem kriterlerine uymak gibi bir gaflete düşmüş AKP’nin aciz politikalarıyla çiftçiyi, esnafı, memuru, tüccarı; kısacası Anadolu insanını, Batılıların önerileri ile özelleştirme uygulamalarıyla kapatılmış fabrikalar, el değişmiş üretim sektörleri, büyük sanayi kesimi vb yabancılara devredilmeleri ile işsiz aşsız kalmış, eli kolu bağlanmış, çaresizliklere sürüklenmiş Türk halkını, ciğeri iki para etmeyen, ‘kirli’ paçalı Batılılara uşak konumuna getirmekte. AKP Hükümeti Batılıların Türkiye’me SEVR’i kansız, belasız uygulama yolunda ne kadar yardım etmekte olduğunun farkında mı değil? Acaba? Evet. Bu da gereksiz bir soruydu aslında da, hade gene ne ise....

Evet, mevzu bahis Türk olunca, en azılı düşmanlar bile ‘Türkün düşmanı benim dostumdur’ diyerek Türk’e karşı hemen birlik olup ittifak yoluna giderler. Ve bunu tarihin her döneminde de görebiliriz. Sözde din kardeşlerimiz Arap ülkelerine bir bakınız. Bunların bir teki bile KKTC’yi tanıyoruz diyebildi mi? Hayır. Üstelik inadımıza der gibi Güney Yönetimi ile dostluk kurarak, adayı çevreleyen sularda gaz, petrol arayışına birlikte çıktılar. Kahpe para, kahpe güç! Kahpe siyaset! Söyler misiniz, bu ülkeler de mi bilmiyor Kıbrıs gerçeklerini? Üç yıl yaşamış Türk ortaklı Kıbrıs Cumhuriyeti’nin nasıl yıkıldığını, kimler tarafından yıkıldığını ve bu cumhuriyetin hala Yunan işgali altında olduğunu bilmiyor mu bu ülkeler? Ya 1960’ta Londra-Zürih Antlaşmaları sonucu kurulmuş, Türk ortaklı Kıbrıs Cumhuriyeti’ne garantör ülke olan İngiltere? Ve, bu garantörlüğü birlikte imzaladıkları üçüncü garantör Yunanistan’ın adaya gizlice çıkarmış olduğu 20 bin Yunan askerinin ne halt yemek için adaya çıktığını, masum Türk halkına neler yaptığını ve neden hala burada olduğunu? Ya bu cumhuriyeti onaylamış Birleşmiş Milletler ve AB? Bunlar da mı bilmiyor Kıbrıs gerçeklerini? Bilmiyorlar mıydı, Türkiye’nin üye olmadığı bir kuruluşa Kıbrıs’ın üye olmasının yasalara aykırı olduğunu? Hal böyleyken, çifte standartlı kalleş AB ne hakla ve hangi yasalara dayanarak Güney Yönetimi’ni apar topar üye yapmıştı, örneğin? Bu da mı bir şey anlatmıyor siyasilerimize ve Batı dünyasına? Türklere uygulanmış soykırımı da mı unutmuşlar? Yoksa kemiklerini hala kuyulardan çıkardığımız masum insanlarımız onlar için insan haklarına haiz mi değillermiş? Öldürülmeleri, tüketilmeleri gereken yaratıklar mıymış? Onun için mi “tüketilemediniz, bari açlıktan geberiniz” der gibi bize ambargo da uygulamış ve hala da uygulamakta bu ne hikmetse medeni, demokrat dedikleri çifte standartlı, paçaları pis soysuzlar? Bunlar mı bize adaletli davranacak? Bunlar mı bize hak tanıyacak? Bunların önerileri ve müfettişlikleri ile mi biz Rum’la adil (!) ve kalıcı (!) bir anlaşmaya varacakmışız Allah aşkına? Bunların ne yapmaya çalıştıkları da mı açıkça ortada değil hala? Nedir bunlardan umduğumuz, beklediğimiz? Yoksa bir yolunu bulup da bizi tuzağa düşürene dek, anlaşmadır, çözümdür, süreçtir, müzakeredir ve önümüze atmayı düşündükleri bir sahte referandumdur derken, bunların kürek suyunda ve güya barış, birleşme uğruna, tekrar toplu mezarlara, tekrar işkenceye ve ölümümüze, tüketilmeye mi gideceğiz uslu uslu, saf saf? Ne? Biz hepten mi, kökten mi kafayı yedik yoksa?

Uzun lafın kısası, Türkiye’den toprak ve tazminat koparmak için sözde Ermeni Soykırımı yalanına sarılmış Ermenileri kayıranlar, her geçen gün ortaya çıkmakta olan delillerin bu Ermeni iftirasını yalanlamasına ve asıl soykırımı Ermenilerin Türklere uyguladıkları gerçeği gün ışığı gibi ortada iken, onların taraflarını tutanlar, burada Türklere uygulanmış soykırımı da inkar ederek Rum-Yunan’dan taraf olmakta. Her yasalsızlığına ve her sahtekarlığına rağmen Korsan Kıbrıs (Elen) Cumhuriyeti’ni adanın tek ve meşru hükümeti olarak tanımakta ısrar etmekte. İt iti ısırmaz dedikleri de bu olsa gerek. Çünkü daha önce de dediğimiz gibi, mevzu bahis Türk olunca, en azılı düşmanlar bile Türk’e karşı ittifak kurmak için sıraya geçerler...

(Devam edecek)
 

Seyyan Uzunoğlu

Onursal Üye
Katılım
24 Şub 2009
Mesajlar
194
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: Medeni Dedikleri Batı Da Utansın, Biz De... (4)

MEDENİ DEDİKLERİ BATI DA UTANSIN, BİZ DE... (4)

Evet değerli okurlarım. Yeniçağ Gazetesi’nin 24 Ekim 2010 nüshasının başlığı, bangır bangır: “TOPRAKTAN SOYKIRIM FIŞKIRIYOR” ve, “İşkenceyle katlettikleri Türkleri toplu mezarlara gömen Ermenilerin vahşeti, her kazıda biraz daha aydınlanıyor.” diyordu... Doğu Anadolu’nun her köşesine damgasını vuran Ermeni vahşeti, son kazılarla biraz daha belgelendi. I. Dünya Savaşı’nda Rus ordusundaki Ermeniler, yağmaladıkları köylerde “Yol yapımında çalışacaksınız” diyerek kandırıp topladıkları Türk gençlerini kurşuna dizdiler. Üniversitelerin yürüttüğü kazılarda ortaya çıkarılan toplu mezarlar, Ermeni çetelerinin binlerce Türkü katlettiğini gözler önüne seriyor. 1 Mart 1986’da, Iğdır’da yapılan ilk kazı ve Doğu Anadolu’nun kazma vurulmuş her ayak karesinden çıkan kemikler, Ermeni katliamının boyutlarını açıkça ortaya koymakta iken, bu soysuzların şimdi utanmadan “Türkler bize soykırım uyguladı” yaygaralarını dinlemek, siyaset uğruna, ve, ‘Ermenilerle ilişkileri iyileştirmek’ gibi martavallarla susmak, böyle bir suçu, böyle bir iftirayı neredeyse kabullenmek, kusura bakılmasın ama, ihanetten de çok ötedir...Bize İstiklal Savaşı öncesi uygulanmaya çalışılan SEVR’in, şimdi siyaset yoluyla veya, hiç olmayacak AB üyeliği yalanlarıyla uygulanmasına çanak tutmaktır, işbirlikçiliktir, şerefsizliktir... Şanlı tarihimize, atalarımıza, halkımıza, aziz şehitlerimize, vatana ve Atatürk’ün bize emanet ettiği Cumhuriyet’imize ve Türk Dünyasına ihanet etmektir resmen!

Ancak bakınız.Ben kendimi Ermenilerin ne tür mahluklar olduğunu açıklamak ve bize doğrulttukları iftiraları yalanlamak... Görevlileri müdahaleye çağırmak için yırtınırken, Yılmaz Arslan’ın Mesut Evsen’den, bugün (2.1.11), “Helal Sana Bruce Fein” başlığı ile gönderdiği bir ileti ile, inanın ki havalara uçtum. İşte bu iletiyi, her aklıma gelene göndereceğimden maada, siz değerli Yeni VOLKAN Gazetesi okurlarımla da paylaşıyorum. Bizim yapmadığımız, yapamadığımız müdafaayı bakınız kim yapıyor. Onlardan da adam gibi adam, dürüst insan çıkabiliyormuş işte... Bravo yani... Ve, “Biz neden bunu yeterince haykıramadık; neden Ermenilerin arşivlerini açmaları için dünyayı ayağa kaldırmadık?” da demeyelim şimdi; Sezar’ın (Fein’in) hakkını da verelim de, akıllanalım artık!!!

ABD eski Başkanı Reagan’ın danışmanı Fein: “Beyaz Saray araştırma yaptı.Ermenilerin 2 milyon Müslüman Osmanlı’yı katlettiği ortaya çıktı. Ermeniler, kendi arşivlerini açmıyor. Çünkü bu gerçeğin ortaya çıkmasını istemiyor.” diyor! ABD Başkanı Ronald Reagan’ın Hukuk Danışmanlığını yapan Fein devamla, Reagan’ın Başkan olduğu 1981’de bu konunun Beyaz Saray tarafından araştırıldığını ve iddiaların asılsız olduğunun belgelendiğini söylüyor. O zaman, dünyanın polisliğine soyunmuş, insan hakları savunucusu, dünyanın demokrasi tüccarı... Efendim Uluslararası Yasaların uygulayıcısı ve daha bilmem nesi olduğu iddiasındaki koskoca Amerika, neden ve nasıl olur da bir avuç sahtekar Ermeni’ye arşivlerini açtıramamış? O emretmiş de, onlar açmamış mı yani? Yoksa işin içinde başka başka nedenler mi var, işte gereksiz bir soru daha... Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanıma yoluna gitmiş Pakistan’ı, KKTC’yi tanırlarsa ambargolarla tehdit eden bu sözde ‘adil’ büyük ‘abi’ nasıl olur da aynı uygulamayı bu bir avuç sahtekar Ermeni’ye uygulama yoluna gitmemiş, ha? Ama dedik, ve demeye de devam edeceğiz. Mevzu bahis Türk olunca, en azılı düşmanlar bile Türk’e karşı ittifak kurmak için yarışa girer. Hele de Haçlı Seferler hala cap-canlı teyakkuzda iken... Ve, hele hele de SEVR meselesi henüz neticelendirilmemişken... Ancak haddim olduğuna inanarak “Balık baştan kokar” ve bunu da asla unutmamalıyız......

(Devam edecek).........

Teşekkürler Yılmaz ARSLAN

Teşekkürler Mesut EVSEN

Teşekkürler Doç. Dr. İlkay ORHAN

Yüreğinize sağlıkkkkkkkkkk

 

Nejdet Halil

Dost Üyeler
Katılım
26 Nis 2009
Mesajlar
69
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: Medeni Dedikleri Batı Da Utansın, Biz De... (1)

Iste Ekonomik gucun, paranin kuvveti de budur. Haksizi hakli cikarir ve hakliyi da haksiz. Bizim "tavvuklara" para serpildikce bazilarinin tek dusunceleri - ancakta karnimi ne kadar doldurabilirim (yoksa doydurabilirim) dusunurler - mesela yani........

Halbuki bizim millet dogru, durust calissa Batidan cok daha ileriye gidebilir, ama hazir bulmaya da alismislardir........
 

mustafa dönmez

Dost Üyeler
Katılım
23 Mar 2009
Mesajlar
1
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: Medeni Dedikleri Batı Da Utansın, Biz De... (1)

Sayın SEYYAN UZUNOĞLU ne kadar doğru yazdın sana binlerce kere teşekkürler. Size ne kadar iltifat yapsam azdır öyle gerçeklere dokundunuzki anlatamam deginiz gibi ermeni durmadan soykırım der pekiiiiiiiii bizimkiler ne yapıyor hiç bir şey neden mi topu onlar atıyor biz savunmaya geçmissiz neden biz topu onlara atmıyoruz haksız taraf onlar neden çünkü söylüyeyim bizimkiler uyuyor islerli gücleri biribirinine laf dokundurma aynı olay kuzey kıbrısımızda neden bizim siyasiler uyuyor neden dısarıya açılmıyorlar neden bence bir tek sebebi var bence aman ben koltukda oturayım aman ülke elden gitmiş önemli değil diyorlar bence bundan sonra işallah uyanırlarda atağa kalkarlar savunmadan vaz gecerek karsı tarafa top çekerler bırakın onlar asvunmaya kalksın çünkü haksız tarf onlarda daha çok şey yazmak işterim ama neyse yinede size binlerce kere teşekkürler sevgili kardesim SYYAN UZUNOĞLU.
 

Fevzi Moray

New member
Katılım
28 Eki 2010
Mesajlar
57
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: Medeni Dedikleri Batı Da Utansın, Biz De... (4)

Teşekkür edrim değerli kardeşim UZUNOĞLU, kaleminize , beyninize, yüreğinize ve korkusuzca yazan elinize sağlık. Bu Ermenilerin, Rumların ne olduklarını ne kadar çabuk unutur olduk. Tekrar hatırlattığınız için sağolunuz.
Sizin muhteşem açıklamalarınıza ben de önümüzdeki ay Ermeni Mahlukların yakın tarihimizde işlediği vahşeti hatırlatma ihtiyacı hissettim..
En içten sevgi ve saygılarımla..
Fevzi MORAY

Yer: Azerbaycan, Hocalı
Elleri bir ağaca arkadan bağlanan hamile bir kadının başına dikilmiş olan iki Ermeni yazı tura atıyordu.
Bu kanlı kumarı yaklaşık 100 yıl önce Anadolu toprağında Kars'ta Ağrı'da Van'da Erzurum'da da ataları oynamıştı.Onlardan duymuşlardı.

Karnı burnunda çaresiz bir Azeri kadının doğumu oldukça yakın görünüyordu. Çaresiz kadın bir hazan yaprağı gibi titriyordu. Elbiseleri yırtık, ayakları çıplaktı... Ermenilerin uzun boylu olanı elindeki AK-47 model Rus yapımı otomatik tüfeğinin namlusuna monte edilen seyyar kasaturayı çıkartırken,diğeri elindeki demir parayı havaya attı: -


Akçik, manç?.. (Kızmı, oğlan mı?) -Akçik... (Kız)
Bu cevap üzerine 'oğlan' diyerek bahse giren Ermeni, elindeki kasatura ile hamile kadının karnını bir hamlede yarıp çocuğu çıkarttı.Kan bürülü gözleri bebeğin kasıklarına kilitlendi. –


Tun şahetsar,ınger. (Sen kazandın,yoldaş) -Yes şahetsapayts ays bubrikı inç bes bidigişdana...(Ben kazandım ama bu bebek nasıl beslenecek?)
-
Mayrigı bedge gişdatsine.(Annesi besleyecek elbette)

Bunun üzerine daha kısa boylu olan Ermeni, bir hamlede kasaturaya geçirdiği bebeği annesinin göğsüne yapıştırdı:
-Mayrig yerahayin zizdur. (Çocuğa meme ver)

Aynı dakikalarda Hocalının başka bir semtinde tek kale futbol maçı hazırlığı vardı. İki kesik Azeri kadın başını kale direği yapmışlar, top arayışına girmişlerdi.Başı tıraşlı bir çocuk bulup getirdiklerinde ise Ermeni çeteci sevinçle bağırdı:
-
Asixn ma/,çimi yev bızdıge, aveg gındırnadabidi. Gıdıresek... (Bu hem saçsız hem de küçük,iyi yuvarlanır. Kopartın...)

Aynı anda çocuğun gövdesi bir tarafa,başı da orta yere düşmüştü... Ermeniler zafer naraları atarak, kanlı postalları ile kesik çocuk başına vurarak kanlı bir kaleye gol atmaya çalışıyordu.
Bu iki olay
Hocalıda bundan çok değil yalnızca 14 yıl önce yaşandı.

Her iki olay da ermeni çetecilerin katliamlarına bizzat şahit olan görgü tanıklarının anlatımlarıdır.

Ne yazık ki 26 Şubat 1992 günü binlerce Azeri türlü yöntemlerle vahşice katledilmiştir. Ajanslar,katliam haberini bütün dünyaya hızla geçerken, arşı titreten ağır bir vahşet yaşanan Hocalı halkından geri kalanlar ise çaresizlik içinde kıvranıyordu. Türkiye'de büyük bir dehşet uyandıran katliama ilişkin ilk görüntüler ise TRT aracılığı ile duyurulmuştu. Bütün olanları batılı gazeteciler, özellikle de New York Times belgeledi.

26 Şubat'ta güçlü silahlarla donatılmış Ermenistan silahlı kuvvetleri ile Hankendi'nde konuşlanmış bulunan Albay Zarvigarov komutasındaki 366'ncı Rus Motorize Alayı, Hocalıya saldırarak tarihin en vahşî katliamlarından birini yaptılar. 26 Şubat gecesi Rus motorize alayının tanklarından açılan top ve roket saldırıları ile Hocalı Havaalanı kullanılamaz hâle getirilerek kentin dış dünya ile ilişkisi de tamamen kesildi.

Savunmasız kalan kente giren Rus destekli Ermeni askerleri, çocuk, yaşlı, kadın, bebek demeden birçok insanımızı vahşîce katlettiler. Ermenilerin işgal ettikleri Hocalıda dehşet verici olaylar yaşandı.

Canlı canlı insanların kafa derilerini yüzdüler, sağ olarak ele geçirdiklerini ise sistematik bir işkenceye ve tıbbî deneylere tâbi tutarak, insanlık dışı muamelelere maruz bıraktılar.

Hızar ve testereler ile diri diri insanların kol ve bacaklarını kestiler. Genç kızların önce saçlarını,sonra da kafa derilerini yüzdüler.

Babanın gözü önünde evladını,evladın gözü önünde babayı kurşunlara dizdiler. Kesik kafaları sepetlere doldurdular.


Peki neydi bu düşmanlık? Ermenistan'daki okul duvarlarında asılan haritalarda Türkiye'nin 12 ili yer almaktayken, Ermenistan'ın bayrağında Türkiye hudutları içindeki Ağrı Dağı'nın resmi varken, Ermenistan Millî Marşı'nda 'Topraklarımız işgal altında, bu toprakları azat etmek için ölün,öldürün' denmekteyken, başkaca bir neden aramaya zaten gerek yok sanırım.

Dağlık Karabağ Bölgesi'nde bulunan Hocalıya, eski Sovyet İttifaki Silahlı Kuvvetleri'ne ait 366.Alay'ın desteği ile Ermeni Silahlı Kuvvetleri tarafından düzenlenen saldırılar sonucu 613 Azerbaycan Türk'ünün hayatını kaybettiği resmî olarak açıklandı. Ancak kayıp sayısının bu rakamların çok çok üstünde olduğu bilinmektedir.

56 hamile kadın karnı yarılmış durumda bulunmuştur. Bu alçak saldırıda 487 kişi ağır yaralanırken, 1275 kişi ise rehin alınmış, geri
kalan nüfus da bin bir zorlukla canını kurtarmış ancak bu olayın tahribatından ruhları ve hafızaları asla bir daha kurtulamamıştır. Şahitlerin anlattıklarını dinleyenler önce kulaklarına inanamadı . Fakat katliam sonrası Hocalıya girdiklerinde ise, görgü tanıklarının abartmadığını kısa sürede anladılar. Hocalı'da katliam bölgesini
gezen Fransız gazeteci Jean-Yves Junet'nin gördükleri karşısında söyledikleri, katliamın boyutunu da anlatıyordu:


'Pek çok savaş hikâyesi dinledim. Faşistlerin zulmünü işittim,ama Hocalıdaki gibi bir vahşete umarım kimse tanık olmaz'


Peki 26 Şubat 1992 günü yaşanan bu katliamın emrini kim vermişti; Ermenistan Devlet Başkanı sıfatını taşıyan Robert Koçaryan denilen kirli katilden başkası değildi. Yaptığı terör faaliyetlerinin oranı nispetinde terfi eden Taşnaksutyun örgütü liderlerinden Robert Koçaryan, 20 Mart 1996'da Ermenistan Başbakanı oldu. Karabağ'da barış istediği için aşırı milliyetçilerin tepkisine daha fazla direnemeyen Levon Ter Petrosyan istifa edince de 30 Mart 1998 yılında ondan boşalan Devlet Başkanlığı koltuğuna,'Hocalı Katliamı başsorumlusu olan azılı terörist Robert Koçaryan oturdu.


Ermeniler Türk hamile kadınlarına tecavüz edip karnını hamile olduğu halde taş ile doldurup öldürmüşler ve küçük Türk kızlarına tecavüz edip öldürmüşlerdi.Ülkemizde sadece 1 ermeni öldürüldü diye yürüyüş yaptılar ve o kadar araştırdılar ama hiç bir insan kalkıp ta bu masum insanlara işkence edilip öldürüldükleri için yürüyüş yapmadı.
 

Seyyan Uzunoğlu

Onursal Üye
Katılım
24 Şub 2009
Mesajlar
194
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: Medeni Dedikleri Batı Da Utansın, Biz De...

MEDENİ DEDİKLERİ BATI DA UTANSIN, BİZ DE... (5)

Ve, evet. Tekrar bir düşünelim. Bu ‘büyük abi’ neden ve nasıl olur da bir avuç sahtekar Ermeni’ye arşivlerini açtırmamış veya açtıramamış? O emretmiş de, onlar açmamış mı yani? Yoksa işin içinde başka başka nedenler mi var, işte gereksiz bir soru daha... Çünkü Ermeniler bu sözde soykırım meselesinden çok büyük gelirler elde etmekte. Ve bu, ortada dönmekte olan paralar tabii ki Amerika’nın da işine geliyor. Aynı zamanda lobiler var, oy potansiyelleri var, güç var ve tabii sonunda ülkeleri parçalaya böle; illaki Türkiye’mi -dünya küreyi sahiplenme, kendi hegemonyasına alma var!. İşte ABD’nin demokrasi götürdüğü ülkeler ortada!. Bu nasıl bir demokrasi, nasıl bir Batılı hak ve adaletse...


Evet. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanıma yoluna gitmiş Pakistan’ı, KKTC’yi tanırlarsa ambargolarla tehdit eden bu sözde ‘adil’ büyük ‘abi’ nasıl olur da bu şantajı bu bir avuç sahtekar Ermeni’ye de uygulama yoluna gitmemiş, ha? Ama dedik, ve demeye de devam edeceğiz. Mevzu bahis Türk olunca, en azılı düşmanlar bile Türk’e karşı ittifak kurmak için yarışa girer. Hele de Haçlı Seferler hala cap-canlı teyakkuzda iken... Ve, hele hele de SEVR meselesi henüz neticelendirilmemişken... Ancak haddim olduğuna inanarak burada da, “Balık baştan kokar” diyorum ve bunu da asla unutmamalıyız......


Bir yandan başta Fransa olmak üzere, Avrupa ülkeleri Türkiye’yi suçlamak için çeşit yalana ve dalavereye baş vurmakta, mahkemelerini ayağa kaldırmakta, yasalarını değiştirmekte iken; diğer yandan Fein, Osmanlı İmparatorluğu’nun azınlıklara karşı “müthiş” sayılabilecek bir özen gösterdiği gerçeğini unutmamak gerekir.” diyor. Ve, “Azınlıklar, kendi dini özgürlüklerini ve hayatlarını son derece rahat bir şekilde sürdürdü.” Ve, “Ermeni terör çeteleri, I. Dünya Savaşı sırasında Fransa ve Rusya ile birlikte Osmanlıları öldürdü.” Burada Fransa’nın neden ısrarla Türkiye’yi soykırımla suçlama yoluna girdiği açık seçik ortada değil mi sizce? Evet, Fein, “Fransa ve Rusya ile birlikte Ermeni çetelerinin 2 milyon civarında Osmanlıyı öldürdükleri bir gerçek ve Ermeni kayıpları, - ve Ermenilerin kendilerinin de o zaman itiraf ettikleri gibi - 500 bin kadardı.” diyor. Ve tabii, yine o zaman Ermenilerin kendi sözleri, bu rakama yolda belde zebillikten ve hastalıktan ölenler de dahildi. Ki, bence bu 500 bin rakam bile abartılmış değilseydi tabii....


Evet değerli okurlarım. Görülüyor ki Ermenilerin sırf Türkiye’den toprak ve tazminat koparmak için baş vurmakta oldukları yalan ve iftiraları, sadece biz dile getirmiyoruz. Bu gerçekleri sadece kazılar ortaya çıkarmakla da kalmıyor; Amerika’nın yapmış olduğu araştırmalara ve delillere dayanarak Fein gibi yabancılar da dile getirmekte. O zaman, nedir bu, bizi iki paralık soykırımcı Batılıların seviyesine indirmek için oynanmakta olan oyunlara sırf ve güya Ermenilerle ilişkileri iyileştirmek, AB’yi gücendirmemek vb için suskun kalmak? Azerbaycan Türk kardeşlerimizi gücendirmek pahasına yapılmış olan girişimler, Ermenilerle olan ilişkilerimizi iyileştirmiş mi yani şimdi? Yoksa, onları daha da arsızlaştırmış, kendi yalanlarına bile inandırmış, yüklerini daha da yükseklere atmalarına ve bakalım bizden daha neler istemeye hazırlanmalarına mı neden olmuş? Burada eğri oturup doğru konuşmalıyız.Unutmayalım ki susmak ikrardan gelir. Ve sakın, sakın, ne sözde müttefik, sözde ortak ve sözde daha bilmem ne ve, hem nala hem mıha vurmakta olan ABD, ne de her fırsatta bizi istemediğini söylemekten bile çekinmeyen sahtekar, iki yüzlü, çifte standartlı AB uğruna bu oyuna gelmeyelim, yabancılar istiyor diye Türkiye’mizi böldürmeyelim. Geç olmadan birlik olalım, aziz milletimizin onurunu iki paralık etmelerine asla izin vermeyelim...

 

Seyyan Uzunoğlu

Onursal Üye
Katılım
24 Şub 2009
Mesajlar
194
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: Medeni Dedikleri Batı Da Utansın, Biz De...

MEDENİ DEDİKLERİ BATI DA UTANSIN, BİZ DE... (6)

Evet değerli okurlarım, henüz bitmedi ve biteceği de yok. Çünkü daha Hocalı Katliamları var... Sarıkamış ve Sibirya var. Ve buralarda Türklere uygulanmış eziyetlerin, işkencelerin dolaylı veya dolaysız müsebbipleri sadece Ruslar değil; bugün ne hikmetse Azerbaycan kardeşlerimizi gücendirmek pahasına, ilişkilerimizi iyileştirelim dediğimiz Ermeniler yine baş rolde! Tıpkı Türkçeden İngilizceye güya tercümanlık yaparak İngiliz askerlerini nifakla Türk esirlere azılı düşman kestiren Ermenilerin, savaş sona ermiş olmasına rağmen, İngilizlerin tekrar bu Türk esirlerle karşılaşıp bir sakata gelmemeleri bahanesiyle, parazit banyosu diyerek silah zoruyla aşırı krizollu banyolara sokturup gözlerini kör ettirdikleri 15 bin Mehmetçiğimiz gibi örneğin... Kars’ta katlettiği bir Türk ailenin ismini alarak başka bir beldede bu sahte kimlikle parazit misali yaşamlarına devam ettikleri ve her geçen gün daha da zenginleştikleri gibi... Dün, gündüz Mehmetali, gece Onnik olarak yaşam sürdürmekte... Üstelik Müslüman’mış gibi camiye de gitmekte olan ve, ülke ve insanımın kanını emmekte olan bu sahtekar Türk düşmanı sülüklerin, bugün açılım adı altında, Din özgürlüğüdür, Dinlerarası Diyalogdur... Kilise açılımıdır, ayin iznidir diyerek gark edilmiş oldukları imtiyazlarla şımararak, daha da arsızlaşarak, bugün Ermeni kimliklerini geri almak ve isimlerini tekrar orijinal Ermeni isimlerine değiştirmek için sıraya girdikleri gibi...

Evet. Rus savaşı döneminde de, kasıtlı olarak Ermenilerin yoğun olduğu bölgelere sevk edilmiş esir Mehmetçiklerimizin imhası daha kolay olmuştu. Çünkü onlar, Ermenilerin insanlık dışı işkencelerine maruz bırakılmıştı... Sözde Ermeni doktorların merhametine terk edilmiş, kasıtlı olarak ilaçsız bırakılarak şehit edilmişti. Ve, sözde hastalık var diyerek, beş yüz Türk esiri soyulup don gömlekle bırakılarak soğuktan donarak ölüme terk edilmiş... Ermeniler sırf zevk için Türk esirleri öldürmekteydi...Bu vahşete şahit olmuş yabancılar bile Türk esirlerine yaşatılmakta olan bu vahşete ağlamaktaydı. Bu nasıl bir kin, bu nasıl bir Türk düşmanlığı idi Tanrım? Ermeniler onunla da kalmamış. Bu Türk düşmanı Ermeni bezirganlar, üç beş kuruş ve bir paket tütün karşılığı ayakta duramayacak kadar bikrin Türk esirlerini satmak için pazarlar bile kurmuşlar... Ve bunlar bugün, benim Kınalı Kuzularım ülkemin sınırlarında kalleşçe şehit edilirken, onlar, nasıl daha da zengin olacaklarının, nasıl daha da güzel, yüzme havuzlu villalarda oturacaklarının ve milletimi ve insanımı en iyi ve en kestirmeden nasıl dolandıracaklarının, nasıl sömüreceklerinin ve soyacaklarının hesabını yapmakta... Benim cefakar halkım bir lokma ekmeğe muhtaç, işsizlikten, açlıktan can çekişmekte iken onlar, İstanbul’un, Kayseri’nin vb en zengin semtlerinde yaşamakta... Demokrasi ve İnsan Hakları dedikleri, bu soysuz sülükler için tıkırında çalışmakta iken; bu haklar benim insanıma tanınmamakta! Bu nasıl ‘ileri (!) demokrasi’ bu nasıl insan haklarıysa... Bugün Anavatanım Türkiye’de yaşanmakta olan olayları, batılıların nasihatleriyle ülkemin sürüklenmekte olduğu felaketleri görüp de, kahrolmamak, isyan etmemek insanın elinde değil...
 

Seyyan Uzunoğlu

Onursal Üye
Katılım
24 Şub 2009
Mesajlar
194
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: Medeni Dedikleri Batı Da Utansın, Biz De...

MEDENİ DEDİKLERİ BATI DA UTANSIN, BİZ DE... (7)

Değerli okurlarım. Bugün ana yurdumda kendi halkım işsizlikten, aşsızlıktan açlık sınırları altında yaşam savaşı vermekte iken, Türkiye’de Ermenistan’dan gelmiş en az 150 bin kaçak Ermeni çalışmaktadır. Şimdi, Türkler bize soykırım uyguladı diye yaygara yapmakta olan bu sahtekarlar, nasıl olur da korkusuzca, o kendilerine güya soykırım uygulanmış bu ülkede rahatça ve korkusuzca fink atmakta? Bu gerçek bile, yalan söylediklerinin bir göstergesi değilse nedir? Bana soykırım uygulamış bu milletin ülkesinde benim ne işim olsun ki? Akıl var, yakın var. Ermenistan’da kaç Türk yaşadığını bir soran var mı? Orada bir tek Türk bile yaşamıyor! Yaşıyor idiyseler de o insanlarımıza ne oldu? Alınız işte şimdi, kim kime güvenmiyor ve kimin kime soykırım uygulamış olduğunu! Ve, ‘ilişkilerimizi iyileştirelim’ martavalının ne denli geçerli olup, nihayetinde bu ‘ilişkilerin’ neye ve kime yarayacağını... Burada bunların derinliklerine girmeyeceğiz, bunun gizlisi, saklısı yok, çünkü maksat da, ne yapılmaya çalışıldığı da apaçık ortada...Ve, görüldüğü gibi elimizi yetişip verdik, şimdi sıra kolumuzda...

Bakınız. Henüz aradan çok uzun bir zaman geçmiş değildir. On dört yıl önce, daha dün gibi... Doğumu çok yakın bir Azeri Türk kadınının ellerini bir ağaca bağlamış ve başına dikilmiş iki Ermeni çeteci, kadının karnındaki çocuğun kız mı erkek mi olduğunun kumarını oynuyor, yazı tura atıyorlardı. Bu kanlı kumarı, yaklaşık 100 yıl önce Anadolu toprağında Kars’ta, Ağrı’da, Van’da ve Erzurum’da da oynamış atalarından duymuşlardı. Ermenilerin uzun boylu olanı, elindeki AK-47 model Rus yapımı otomatik tüfeğinin namlusuna monte edilen seyyar kasaturayı çıkartırken, diğeri elindeki demir parayı havaya attı. “Akçik”, “manç”? (kız mı, oğlan mı?) Akçik” (kız). Bu cevap üzerine “oğlan” diyerek bahse giren Ermeni, elindeki kasatura ile hamile kadının karnını bir hamlede yarıp çocuğu çıkarttı. Kan bürülü gözleri bebeğin kasıklarına kilitlendi. Kusura bakmayınız, ben bunların lisanını kullanmayacağım burada artık, çünkü zaten sinirlerim tepemin en ucunda.. Evet. Çocuk kızdır diyen bahsi kazandı. Ve, onlara göre şimdi de sorun ‘güya’ bu bebeğin nasıl besleneceği idi! Bunun üzerine kısa boylu olan Ermeni, kasaturaya geçirdiği zavallı bebeciği annesinin göğsüne yapıştırdı ve kendinden geçmiş, kan revan içindeki anneye “Çocuğa meme ver” diye alaylı alaylı bağırmaya başladı... Bu zavallı kadın muhakkak ki artık hayatta değildi... Böyle bir vahşeti yapabilmek, nasıl bir yürek, nasıl bir nefret ve nasıl bir Türk düşmanlığı gerektirir, ve illaki nasıl bir kafa bu canilerle güya dost olmak pahasına, kendi öz kardeşlerini gücendirir? Onu da artık varın siz hesaplayın...

Aynı anda, Hocalı’nın başka bir semtinde, tek kale futbol hazırlığı vardı. İki kesik Azeri Türk kadın başını kale direği yapmışlar, top arayışına girmişlerdi. Başı tıraşlı bir çocuk bulup getirdiklerinde, Ermeni çeteci sevinçle bağırdı. “Bu hem saçsız, hem de küçük, iyi yuvarlanır. Kopartın!” Aynı anda çocuğun gövdesi bir tarafa, başı da orta yere düşmüştü. Ermeniler, zafer naraları atarak, kanlı postalları ile kesik çocuk başına vurarak kanlı bir galeye gol atmaya çalışıyordu... Çok zaman yok. 26 Şubat 1992 günü, binlerce Azeri Türkü, insanlığa sığmayan yöntemlerle, medeni dünyanın gözleri önünde vahşice katledilmiştir.Ajanslar, katliam haberlerini bütün dünyaya hızla geçerken, arşı titreten, insanlığı insanlığından utandıran bu katliamları durdurmak için kim elini kaldırmış acaba? Bu iki olay Hocalı’da sadece 14 yıl önce yaşanıyordu. Ve bunlar, Ermeni çetecilerin katliamlarına bizzat şahit olan görgü tanıklarının anlatımlarıdır... Ve biz,
 

Seyyan Uzunoğlu

Onursal Üye
Katılım
24 Şub 2009
Mesajlar
194
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: Medeni Dedikleri Batı Da Utansın, Biz De... (1)

MEDENİ DEDİKLERİ BATI DA UTANSIN, BİZ DE... (8)

Ve biz, veya Türkiye’nin şimdiki hükümeti, sırf Türk’türler diye insanlığa sığmayan işkencelere, vahşice katliama, soykırıma uğratılmış... Bugün hala evsiz, barksız bırakılarak çadırlara mahkum edilmiş bu kardeşlerimizi gücendirmek pahasına, ve hatta inadınıza der gibi, bu soysuz, bu ezeli Türk düşmanı ve üstelik topraklarımıza sahip çıkmaya çalışan... Bizi olmadık sözde Ermeni Soykırımı ile suçlayan bu vahşi ve nankör milletle ilişkilerimizi iyileştirecekmişiz, öyle mi? Unutmayalım ki, tarihini unutanın, geleceğini düşmanları yazar. Hiç değilse, bari dünümüzü hatırlasak diyorum. O zaman biz, ne zaman akıllanacağız acaba? Bizden nefret eden, bizi istemeyen, bizim olanı gasp etmek isteyen kafirlere boyun eğmekten kamburumuz çıktı be. Aziz milletimizin onuru, iki paralık ve üstelik bizi istemediğini açık açık söyleyen AB uğruna bu kafirlerin pis ayakları altında on paralık edildi.. Ama biz hala şikar zannettiğimiz batılıların nasihatleri, önerileri ile bir adım önde gitmekteyiz, öyle mi? Ülkemize davet ettiğimiz, kırmızı halılarla karşıladığımız düşmanlarımız – evet! Düşmanlarımız! Çıkardığımız kürsülerden bize kendi ülkemizde bile hakaret edenler, ancak düşmanlarımız olur! Bu dost diye, gelişlerinden ne onurlar duyduğumuzu bildirerek kürsüye çıkardıklarımız Milletimi göz göre göre işgalcilikle suçlamakta! Siyasilerimiz bu yolun bizi nereye götürmekte olduğunu düşünemeyecek kadar mı aciz? Yoksa ‘bizim’, ‘bizden’ zannettiklerimizin tümü de ajan mı? Kusura bakılmasın ama, ben halkım ve halk olarak, demokrasinin bana tanımış olduğu haklarımı ve düşünce özgürlüğümü kullanarak sormak zorundayım. Çünkü bu halkı öyle ‘bir dakika’ efelenmeleri, veya güya gerekli cevap verilmiş de misafirimiz, muhatabımız bunu kaale almış da... Efendim gereği yapılacakmışlarla avutulamıyor artık. Bu halk yarınlarını bilmek istiyor.. Bize hala işgalci diyen düşmanımıza “Hayır. Bu bir işgal değil, bu her yasaya uygun haklı bir müdahaledir” diyemeyen... Bizi AB üyeliği ile tehdit eden birisine Türk’e yakışır bir cevap verilmesini ister. Türk insanı, az sonra ‘yelkenler suya’ efelenmeleriyle avutulmak, uyutulmak istemiyor artık. Çocuklarımızın, torunlarımızın ve gelecek nesillerimizin yarınlarının ne olacağını bilmek zorunda.. .Çünkü burada mevzu bahis, on binlerce şehidimizin kanlarıyla sulanmış, ata şehit emaneti Anadolu topraklarıdır, vatan topraklarıdır! Ve, mevzu bahis vatan olunca, gerisi teferruattır. Ve, biz de varalım teferruatlarla suçlanalım...

Evet değerli okurlarım. Şimdi verecek biz, hakları olmadığı halde alacak onlar olmasına rağmen; iki ayağımızı bir pabuca sokarak ‘ilişkilerimizi iyileştirelim, geliştirelim’ safsatası ile yüz suyu döktüğümüz, gururumuzu iki paralık ettirttiğimiz... Bize beddua etmeleri için Kiliselerini, tapınaklarını, devletin cebinden dünya masrafı ile tadil ederek açtığımız Ermenilerin marifetleri, yukarıda saydıklarımla bitmiyor maalesef. 26 Şubat’ta Hocalı Katliamı’nı protesto etmek ve dünyaya bu kalleşçe saldırıları, işkenceleri ve soykırımı tekrar hatırlatmak için, Lefkoşa Şehitler Abidesi’nde toplanıp bu şehitlerimizi anarak onların huzur içinde olmaları için dualar edecek, unutulmadıklarını, her zaman hatırlandıklarını bildirmek için bir araya geleceğiz. Ancak, sırası düşmüş ve bu Ermeni meselelerine girmişken, bu nankörler, dünyayı alt üst ederek kendilerine güya soykırım uyguladığımızın yalanlarını yayar... Utanmadan Avrupa’nın şu veya bu şehirlerinde sözde Soykırım Anıtları diktirmekte iken, bu sahtekarların daha ne hunharlıklar, ne vahşilikler yaptığını sıralamak da boynumun borcu olsun...

26 Şubat’ta güçlü silahlarda donatılmış Ermenistan silahlı kuvvetleri ile Hankendi’nde konuşlanmış bulunan Albay Zarvigarow komutasındaki 366’ncı Rus Motorize Alayı, Hocalı’ya saldırarak tarihin en vahşi katliamlarından birini gerçekleştirmişlerdi. Bu zulüm ve vahşice saldırılar...
 

Seyyan Uzunoğlu

Onursal Üye
Katılım
24 Şub 2009
Mesajlar
194
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: Medeni Dedikleri Batı Da Utansın, Biz De... (1)

MEDENİ DEDİKLERİ BATI DA UTANSIN, BİZ DE... (9)

Bu zulüm ve vahşice saldırılar Türkiye’de büyük bir dehşet uyandırmış ve katliamlara ilişkin görüntüleri ilk önce TRT yayınlamıştı. Bunu Batılı gazeteler ve özellikle Amerika’nın NEW YORK TİMES Gazetesi de vermekteydi. Ve haliyle bu kanlı olaylar belgelenmiş ve tarihe düşmüş oluyordu. O zaman bu gerçekler açıkça ortada iken, bugün hala bu bahtsız, bu kalleşçe, insanlığa sığmayan yöntemlerle katledilmiş, mağdur edilmiş kardeşlerimizin yaralarını sarmak, onlara tazminat ödemek, evlerine barklarına dönebilmelerini sağlayacak bir hamlede bulunan var mı bu güya demokratik, bu güya insan hakları diyarı (!) dünyada? Ermenilerin Fransızlar ve Ruslarla bir olup Türklere uygulamış oldukları soykırımın, yine kendileri tarafından da araştırılmış ve belgelenmiş olmasına rağmen, bugün bu sahtekar Ermenilerin sözde Ermeni Soykırımı yalanlarına inanarak ABD’nin vb kala bugün bize şantaj yaptıkları gibi. Çünkü öncelikli mesele Türkü dünya yüzünden silmek, temizlemek varken, Türk’e hak ve adalet ne gezer? Uluslararası Yasalar, Demokrasi ve İnsan Hakları kimler için sadece? Bunu ne zaman anlayacağız biz?

26 Şubat gecesi, henüz bu masum insanlar uykuda iken, Rus Motorize Alayı’nın top ve roket saldırıları ile Hocalı Hava Limanı kullanılmaz hale getirilmişti. Kardeşlerimizin dış dünya ile ilişkileri kesilmişti! Kıbrıs Adası’nda bize yapılanlar, onlara da yapılmaktaydı... Savunmasız kalan şehre giren Rus destekli Ermeni askerleri, çocuk, yaşlı, kadın, bebek demeden birçok Azeri Türkü katlettiler. Kardeşlerimizin kafa derilerini canlı canlı yüzdüler. Sağ olarak ele geçirdiklerini de sistematik işkencelere ve tıbbı deneylere tabi tuttular. Testerelerle diri diri kol ve bacaklarını kestiler. Genç kızların önce saçlarını keserek sonra da kafa derilerini yüzdüler. Babanın gözleri önünde evladını, evlatların gözleri önünde babalarını kurşuna dizdiler, kafalarını uçurdular. Kesik kafaları sepetlere doldurup zafer naraları attılar. İnsanlarımızı dikenli tellerle sımsıkı bağlayıp bir top haline getirerek işkenceyle ölüme terk ettiler... Babaları ağaçlara bağlayıp evlatlarının önünde cayır cayır yaktılar. Tecavüz edildikten sonra, diri diri karınları yarılmış olarak bulunmuş hamile kadınların sayısı 56 ve üstündedir. Bunlar ve daha bu gibi işkencelerle şehit edilmiş insanlarımızın maruz bırakıldıkları işkence usulleri resimlerle belgelenmiştir... Hala bu kalleş Ermenilere inanan Batılı dünya UTANSIN!!!

Dağlık Karabağ bölgesindeki Hocalı’ya, eski Sovyet ittifakı Silahlı Kuvvetleri desteği ile Ermeni Silahlı Kuvvetleri tarafından düzenlenmiş saldırılar sonucu şehit edilen Azerbaycan Türkünün sayıları 613 olarak geçmekte iken; kayıp sayısının bu rakamın çok çok üzerinde olduğu, sakat bırakılmış, normal bir hayata dönemeyecek duruma getirilmiş ve ömür boyu bu kabuslarla yaşamaya mahkum edilmiş kardeşlerimizin ne sayıda olduğu... Bu kayıp insanlarımıza neler yapıldığı, onlara neler olduğu da başka bir muamma. Gözünü bile kırpmadan, acıma hissi duymadan, vicdanının sesini dinlemeden... Allah korkusu bile olmayan bu canilerle mi dostluk kuracak, aramızdaki ilişkileri iyileştirecek bizim hükümetimiz? Bunlara mı kol kanat gereceğiz biz Allah aşkına? Bizi topraklarımızdan, evimizden, yerimizden etmeleri için mi, ve üstelik utanmadan dayatmakta oldukları sözde soykırım tazminatı ödeyerek bu yalanı susarak kabul etmek için mi bunlara kapılarımızı açacağız biz? Bunların yüz yıllardır sinsice isimlerini de değiştirerek, hatta bizi kandırmak için dinimizi istismar pahasına Camilerimize bile giderek, ülkemi ve insanımı soydukları yetmedi mi?

Osmanlı İmparatorluğu’nun geçmişteki yüz ölçümüne... Yunanistan’ın sıfırdan bugün geldiği yüz ölçümüne... Ermenistan’ın bugünkü dayatmalarıyla 12 ilimize yayılacağı coğrafyaya ve bayrağındaki Ağrı Dağı’na!... Kıbrıs Adası’na hiç bir tarihte sahip olmamış Rum veya Yunan fark etmez, bugün adanın üçte birini sahiplendiği yetmemiş gibi, kurduğu korsan Elen Cumhuriyeti’ni de dünyaya kabul ettirmekle şimdi adanın tümünü de istemekte! Biz artık bu hoş görüden de, bu uyumluluktan ve bu Batı hayranlığından vaz geçmeli, hatta bütün bunlara ve kendi aramızdan yetişmiş hainlere bakarak, bu vatanı bize kendi canları pahasına emanet etmiş aziz şehitlerimizden ve hatta kendi yüzümüzden utanmalıyız. EVET, UTANMALIYIZ!!!

"Teşekkürler Yılmaz ARSLAN, Mesut EVSEN, Doç. Dr. İlkay ORHAN"
 

Seyyan Uzunoğlu

Onursal Üye
Katılım
24 Şub 2009
Mesajlar
194
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: Medeni Dedikleri Batı Da Utansın, Biz De...

MEDENİ DEDİKLERİ BATI DA UTANSIN, BİZ DE... (10)

Değerli okurlarım. Kurtuluş Savaşı’ndan hemen önceki yıllar, Rusya Bolşevik İhtilali’nden dolayı savaştan çekilmek zorunda kalmıştı. Ancak bu hainler de kaçarken, elinde avucunda silah namına ne var ne yok Ermeni çetecilere bırakarak gitmişlerdi. Ve, işte o zaman Müslüman Türk kanı ile beslenen HINÇAK ve TAŞNAK Ermeni çeteciler hiç vakit kaybetmeden Türklere katliamları tüm hızı, tüm ahtı ile başlatmışlardı. Rusların kendilerine devrettikleri silahlarla daha da güçlenmiş bu Türk düşmanları, köylerde savunmasız kalmış kadın, çocuk, bebek, ihtiyar demeden canice bir iştahla insanlarımızı katlediyor, insanlığa sığmayan işkencelere maruz bırakıyor, Müslüman Türklere resmen amansız bir soykırım uyguluyorlardı...

Bu katliamların en büyüklerinden bir tanesi de Van şehrinde gerçekleşmekteydi. Ermeni çeteciler, erkeksiz kalmış; kadın, çocuk ve ihtiyarlardan oluşan bu silahsız, savunmasız Müslüman Türkleri önlerine katmış, katliamlara karşı koyamayan insanlarımız Van Gölü’ne doğru kaçmaya başlamıştı. Ancak Van Gölü’nün kıyılarına geldiklerinde Ermeniler tarafından kıstırılmışlardı artık ne yazık ki... O anda, Van ile Akdamar Adası arasında yolcu taşımacılığı yapan vapurlar “belki bizi kurtarırlar” diye umutlandırmıştı bu çaresiz insanlarımızı. Denize düşen yılana sarılır misali Ermeni zenginlerine ait bu vapurlara doluşurlar. Ama ne yazık ki gerçek katliam bu vapurlarda başlar...

Vapurlarda pusuya yatan Ermeni çeteleri, Van Gölü’nün ortalarına gelince, Türk çocuklarının tümünü de parçalayarak göle atarlar ve Van Gölü’nün suları bu Türk çocukların kanları ile kızıla boyanır. Vapurlarda olan annelerin, nene ve dedelerin ve bu masum çocukların feryatlarını duyan yoktur artık. Ancak ben şu an bile duyabiliyor ve korkularını da acılarını da hissedebiliyorum. Dinlerarası Diyalog, sanki Türkiye’de yaşayan azınlıkların din özgürlükleri yokmuş gibi, Din özgürlükleri ve yabancıların önerileri ile başlatılmış açılım, saçılım ve daha bir çok uyduruk art niyetli nedenlerle bu adadaki Kilisenin bu ezeli Türk düşmanı Ermenilerin bize beddua etmeleri ve Türk düşmanı militan, ruhban yetiştirmeleri... Ayinlerini ve güya dini vecibelerini yerine getirebilmeleri için açılmış olması, midemi bulandırıyor, beni insanlığımdan utandırıyor, isyan ettiriyor... Benim halkım, her ne kadar taraf medya tarafından Türkiye’nin istikrara kavuştuğu, itibar (!) kazandığı... Efendim gelirin insan başına ne bileyim ne kadar yükseldiği – hangi kesimden bahsedildiği malum - ve benim masum halkım daha birçok gösteriş martavalla avutulmaya çalışılsa da, evine bir ekmek götüremeyen, çocuklarına okul harçlığı veremeyen babalar ve borç batağına düşmüş kardeşlerim intihar etmekte. Anavatanımda milyonlarca işsiz açlık sınırı altında yaşam savaşı vermekte... Birçok köylerimizde elektrik, su, okul, hatta bir ilk yardım kulübesi bile yokken; bu beytambal (bey ütü-mal) Kiliseye devlet hazinesinden 2 milyon altı yüz bin TL masraf yapılmıştır.. Zehir zıkkım olsun. Devasa bir haçın oraya yerleştirilmesine ve ışıklandırılmasına harcanmış yüz binler de cabası... İlişkilerimizi güya iyileştireceğiz diyerek, ve üstelik savaşta ve barışta, her zaman yanımızda olmuş Azerbaycan kardeşlerimizi gücendirmek pahasına... Bizi sırtımızdan hançerlemiş Ermenilerin bu dayatmalarına boyun eğenler, Akdamar Adası’nın, bu Türk kanı emici Ermeniler için neyi sembolize ettiğini mi bilmiyor? Akdamar Adası’ndaki bu Kilise’de neler yaşandığını da mı duymamış? O zaman Akdamar Adası’nın ve bu Kilisenin özelliklerini bu saflara ve dünyaya tekrar hatırlatmak da bizim görevimiz olsun...


(Devam edecek)
 

Seyyan Uzunoğlu

Onursal Üye
Katılım
24 Şub 2009
Mesajlar
194
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: Medeni Dedikleri Batı Da Utansın, Biz De...

MEDENİ DEDİKLERİ BATI DA UTANSIN, BİZ DE... (11)

Değerli okurlarım. Kiliseler, Havralar, Camiler vb, hepsi de Tanrı’nın kelamını insanlara öğretmek, doğru yolu göstermek ve savaş değil, kardeşliği, sevgiyi aşılamak... Ulu Tanrı’ya bize bahşettikleri için şükran sunmak, yaşayanlarımız ve ölülerimiz için dualar etmek için inşa edilmiş mekanlardır. Ancak tarihe bakıldığında, Kilisesi olsun, Havrası olsun güya insanlara doğru yolu göstermek için inşa edilmiş bu mekanlar, maalesef halkı diğer dinlerden olanlar aleyhine kışkırtmak, nifak, fesat yaratmak ve genellikle toplumlar arasında kan dökülmesini sağlamak için kullanılmakta. Başka dinlerde olanlar aleyhine kullanılacak militanlar, ruhbanlar yetiştirmekte. Şimdi Dinlerarası Diyalog ve Din Özgürlükleri martavalı ile Heybeliada’daki Ruhban Okulu’nun İstanbul Patrikhanesine devredilmesi ile, daha ta Osmanlı zamanında da militan ve İslam aleyhtarı ruhban ve Müslüman halkımızı Hıristiyanlığa yönlendirmek için %99’u Müslüman olan Anavatanımda serbestçe cirit atan misyonerler yetiştiren bu okulun eski hünerlerine, eski icraatlarına, daha kolay devam etmeleri de sağlanmıştır. Kısacası biz, halkımızı dinlerinden soğutmaları, zayıf, fakir ve çaresiz olanları, hatta okul çıkışlarında körpecik çocuklarımızı da, İncillerin arasına koydukları paralar ve rengarenk taşlarla süslenmiş haçlı hediyeler dağıtarak kandırmaları için bu sinsi düşmanların ellerine resmen ehliyet vermişiz... Akıl harcı mı? Ancak ne var ki, bir yandan sırf bizi aldatmak ve kendi çıkarları için ortaya attıkları Dinlerarası Diyalog ve Din Özgürlükleri martavallarına sarılmakta olan bu hipokritlerin ülkelerinde İslam’ı yaymak şunda dursun, bin zorlukla inşa ettiğimiz – o da bazı ülkelerde – camilerimizin minarelerinin yüksekliğine bile karışmakta, hatta inşalarına karşı çıkmaktalar... Olanların da kapılarına kilit asmakta veya kasıtlı olarak yakıp yıkmakta, harap etmekte... Bunlara kanıp da kendi ülkemizde bile dinimizi istismar etmelerine izin verenler utansın. Hatta utanmakla da kalmasın, yerin yedi kat da dibine girsinler...

Evet, şimdi de gelelim yabancıların önerileri ve güya AB’ne uyum sağlamak martavalı ile, ‘ilişkilerimizi iyileştirelim’ safsatasıyla, bizi sırtımızdan hançerlemiş, iki milyon insanımıza insanlığa sığmayan yöntemlerle işkenceler çektirmiş.. Katliam, soykırım uygulamış... Ama yavuz hırsız misali, bugün sırf bizden toprak ve tazminat koparmak için dünyayı dolaşarak “Türkler bize soykırım uyguladı” yaygarası koparmakta olan bu ezeli Türk düşmanı nankör Ermenilerin güya ayinlerini, güya dini vecibelerini yerine getirebilmeleri için, dünya masrafı ile tadil ederek açtığımız Akdamar Kilisesi’ne ve orada, daha dün gibi kadınlarımıza, genç kızlarımıza ve hatta küçücük çocuklarımıza yaşattıkları işkencelere, aşağılamalara, ahlaksızlıklara ve hunharlıklara...

Ermeni çetelerin katliamlarından kurtulmak için Van Gölü kıyılarına kadar koşmuş, sürülmüş insanlarımızı, güya kurtaracaklar diye gemilere doldurup Akdamar Adası’na taşımışlardı. Sözde Tanrı’nın evi, ibadet yeri Akdamar kilisesi’nde, bu çaresiz kadınlarımızı, genç kızlarımızı ve hatta kız erkek ayırımı yapmadıkları çocuklarımızı bile yıllarca seks kölesi olarak, bu beytambal (bey ütü-mal) kilisede hapsederek...


(Devam edecek)
 

Seyyan Uzunoğlu

Onursal Üye
Katılım
24 Şub 2009
Mesajlar
194
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: Medeni Dedikleri Batı Da Utansın, Biz De...

MEDENİ DEDİKLERİ BATI DA UTANSIN, BİZ DE... (12)

Evet. Akdamar Kilisesi'nde, ‘Seks köleleri’ olarak yıllarca hapsettikleri kadınlarımızı, genç kızlarımızı ve kız erkek ayırımı yapmadan çocuklarımızı, cinsel ve hayvani iştahlarını gidermek maksadıyla hunharca ziyan etmiş, onlara ahlaka, insanlığa sığmayan çeşit yöntemlerle eziyet, işkence çektirmiş, üzerlerinde deneyler yaparak acımasızca harcamış ve bu aşağılamalarla, bu masum ve çaresiz insanlarımızı intikam alırcasına, defa defa öldürmüştür... Bu utanca dayanamamış bir çok kadın ve kızlarımız kendilerini Van Gölü’nün sularına bırakarak canlarına kıymıştı... Ama bugün biz, dünümüzü unutmuş, bu ahlaksızların, üstelik utanmadan “Seks Adası” diye isimlendirdikleri Akdamar Adası’ndaki Kiliselerini ne maksatlarla kullandıklarına göz yumarak, gösteriş ve hengameyle; ve üstelik devletin cebinden dünya masrafı ile tadil ederek ‘sözde’ ayinlerine açıyor, Milletimizi ve dinimizi kendimiz aşağılıyoruz. Aleyhimize militan, ruhban yetiştirilmesine önayak oluyor, kendimize güldürüyoruz. İşte bu resmen yalakalıktır, onursuzluktur, utanç vericidir... İşkence altında ölen veya namusları için kendi canlarına kıyan kadın ve kızlarımızın hatıralarına hakarettir, ihanettir. Parçalanarak göle atılmış yavrularımızın minicik ruhlarını incitmek, onları tekrardan öksüz bırakmaktır. Bize yapılmış hunharlıkları onaylamak, hatta mükafatlandırmaktır! Ermeni çeteleri tarafından katledilmiş, soykırıma uğratılmış iki milyon insanımızın ve bu topraklar için canlarını vermiş aziz şehitlerimize nankörlüktür, kemiklerini sızlatmaktır. Bu iki paralıklara boyun eğmek, suçlu bizmişiz gibi onları memnun etmeğe çalışmak, özür diler gibi yaklaşımlarla neredeyse sözde soykırım iftiralarını bile kabullenmektir! Aziz milletimin onurunu iki paralık etmektir... Ilımlı ve barışçı olacağız diye, Dinlerarası Diyalog ve Din Özgürlükleri tuzaklarına düşmektir. “Türkler dünya yüzünden temizlenmedikçe, Hıristiyanlık rahat etmeyecektir” diyen Papa’nın ayağına gidip ona her yönden destek belirlemek, “mütevazıca” ve “haddimiz olmayarak” gibi mahcup laflar etmek, kendi dinimizi küçümsemek, aşağılamaktır. Yabancıların önerileri veya baskılarıyla açılım, saçılım yalanlarına uymak, bizim değil, onların çıkarları doğrultusunda hareket etmektir. Özelleştirme martavalları ile kendi insanımızın bir lokma ekmeğini yabancılara kaptırmaktır, vermektir, hatta SEVR’i onaylamaktır! Lozan Antlaşması’nı bile hala kabullenmemiş, dünyanın en büyük sömürücüsüne uyarak küreselleşme tuzağına düşmek, resmen sömürgeleşmektir! Hala bugün bizi istemediğini söyleyen çifte standartlı kalleş AB ve, bizi alenen bölüp parçalamaya uğraşan sözde müttefikimiz, sözde ortağımız ABD veya başka uğruna yaptıklarımız, aziz milletimin bölünmesine çanak tutmaktır... Affı mümkün olmayan suçtur, günahtır, utanç vericidir, şerefsizliktir... İşbirlikçiliktir, aziz milletimi bu kafirlere uşak yapmaktır, emanete ihanettir en hafif deyimle... Ben halkım, ve ben bu yüce milletin bir ferdi olarak, bana tanınan demokratik haklara ve düşünce özgürlüğüme dayanarak kaygılarımı dile getirmek, milletime zarar verecek her harekete karşı isyan etmek hakkımdır. Vebali de boynuma! Aksi halde aziz milletime yapılmakta ve telafisi mümkün olmayacak tahribata, susmakla onay vermiş, suç ortağı sayılırım. Çünkü, bu ahval ve şerait karşısında, neden ister açlık, ister korku ve hatta ölüm olsa, susmak, sağ sol vb demeden birleşip, tek yürek, tek yumruk, tek ses olup, top yekun yollara dökülerek isyan etmemek, haykırmamak da bütün bu suçlara, hatta ihanete ortak olmak, bölünüp parçalanmayı, yutulmayı ve savaşmadan yenilgiyi onursuzca kabullenmektir. Bu da bize yakışmaz. Aklımızı başımıza alalım çünkü yolun sonundayız ve, son pişmanlık da fayda etmez...

UYAN ARTIK EY MİLLETİM!
İNANMA SÜSLÜ LAFLARA!
UYAN VE GEÇ OLMADAN KENDİNE DÖN!!!

 
Üst