Medyanın Psikolojik Harbi, Uyan Vatanseverler.

Miktat ALGÜL

Onursal Üye
Katılım
28 Eyl 2008
Mesajlar
39
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Medyanın psikolojik harbi,uyan vatanseverler

" Türk genci, devrimlerin ve rejimin sahibi ve bekçisidir. Bunların lüzumuna, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır; rejimi ve devrimleri benimsemiştir. Bunları zayıf düşürecek en küçük veya en büyük bir kıpırtı ve bir hareket duydu mu, bu memleketin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adliyesi vardır demeyecektir. Hemen müdahale edecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla, nesi varsa onunla kendi eserini koruyacaktır. Polis gelecektir; asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç, "polis henüz devrim ve cumhuriyetin polisi değildir" diye düşünecek, fakat asla yalvarmayacaktır. Mahkeme onu mahkûm edecektir. Yine düşünecek: "demek adliyeyi de ıslah etmek, rejime göre düzenlemek lazım!" onu hapse atacaklar. kanun yolundan itirazlarını yapmakla beraber; bana, ismet paşa'ya, meclis'e telgraflar yağdırıp haksız ve suçsuz olduğu için tahliyesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek. Diyecek ki, "ben inanç ve kanaatimin icabını yaptım. Müdahale ve hareketimde haklıyım. eğer buraya haksız gelmişsem, bu haksızlığı meydana getiren sebep ve amilleri düzeltmek de benim vazifemdir!" işte benim anladığım Türk genci ve Türk gençliği!"

M.Kemal Atatürk

Batı medyası özellikle Washington Post PKK terör örgütünün militanlarının hümanist yönlerini ortaya koyan bir psikolojik bir çalışma içine girdi.

Bu yaklaşım. Avrupa parlamentosunun Tunceli belediye başkanı ve terör örgütünün Avrupa temsilcileri ile basının karşısına çıkıp, Ulu öndere dil uzatmasıyla sürmektedir.

Mesela. Washington post geçmişte ayı yavrusunu besleyen bir teröristin resmini yayınlamıştı. Yayınlanan resimde PKK’lı terörist bir yandan gülümsüyor, diğer taraftan da anne şefkatiyle yavru ayıyı biberonla emziriyor.

Resimde ayıcığı besleyen teröristin hemen sağında kayalara yasladığı kalaşnikofu resme ayrı bir hava katmış (!)

Fotoğrafa bakan kişilerin, PKK’nın insan hakları ile birlikte aynı zamanda hayvan hakları için de savaşan bir melekler ordusu olduğu zannına kapılması içten bile değil.

Bu trajikomik ‘ayı yavrusu ve PKK’lı’ resmi olayını birçok yönden irdelemek gerekiyor.

Meselenin birinci yönü, her ne kadar PKK ile mücadelede ABD ve Avrupa’nın desteğini aldık diyorsak da (ki ben buna asla inanmıyorum) demek ki mesele sadece resmi devlet kurumlarının desteğini almakla bitmiyor. Medya desteğini de Türkiye’nin lehine çevirmek için büyük bir çaba sarf etmemiz gerekiyor. Yani, dünya kamuoyunu şekillendirmede çok önemli bir yeri olan Washington Post gibi medya organlarının sadece ayıya merhameti olan bir örgütü, kahraman birer savaşçı gibi göstermesinin önüne geçebilecek projelere ihtiyacımız var. (Murat DAĞLAR)


Meselenin bir diğer yönü Türkiye medyasını ilgilendiriyor. Türkiye aleyhine yapılan bu tür haberlerin tersini ispat etmek ve dünyaya bunu ilan etmek Türkiye medyasının en asli görevi olmalıdır diye düşünüyorum. Ne yazık ki Türkiye’deki olaylarla ilgili tarafsız haber yapmak yerine her zaman kendini bir tarafa yamayan medyamız, Türkiye’nin menfaatlerini uluslararası seviyede koruma konusunda sınıfta kalmıştır. Sınıfta kalmıştır, çünkü önceliklerini maalesef taraf oldukları ülke problemlerine vermişlerdir.

Kimse medya Türkiye’nin iç problemlerini bir tarafa bırakıp ta sadece dışarıyla ilgilensin demiyor. Eleştirdiğimiz şey, medyamızın tüm gayret ve çabasını tarafsız haber yapmak yerine, hırsla taraf oldukları olayların doğruluğunu ispatlamaya kendilerini adamış olmalarıdır. Yani, medyamızın Türkiye’nin kısır çekişmelerinin tarafı olmayı bırakıp, dünyada ses getirecek gazetecilik başarılarına imza atması ve bu nitelikte gazeteciler yetiştirmeleri gerekiyor.

Bu tirajı komik fotoğraf meselesinin diğer bir yönü PKK’nın kendisine bakıyor. PKK’nın, ayıya merhamet gösteren bu pozlarla imajını tazelemesi hiç mi hiç mümkün değil. Türkiye insanı fotoğrafta kayaya yaslanmış olarak görülen o kalaşnikoflarla 6000 sivil vatandaşını kaybetti ve bunlar ayı yavrusu değil, insan yavrusuydu. Hal böyle olunca, Türkiye insani (özellikle güneydoğu halkı) şu soruyu sormaz mı; “PKK’nın şerrinden korumak için kaybettiğimiz o minik bebeklerinize ayı postu mu giydirseydik?”

Meselenin en son yönü ise resimdeki minik ayı yavrusunu ve annesini ilgilendiriyor. Buradan her ikisine de seslemekte fayda var;(Murat DAĞLAR)

İnsana yavrusuna merhameti olmayanın ayı yavrusuna merhameti hiç olmaz.

PKK son dönemlerde vuruyor vatanseverler uyuyor ve/veya uyutuluyor. Vatandaşların arabaları yakılıyor. Mehmetçikler şehit ediliyor. Ülkeye ateş düşürülüyor, yürekler dağlanıyor, vatanseverler uyuyor.

Parlamento da gayri Milliler yasa yapıcı olmuş, temel değerlerimizin altı oyuluyor, muhalifler, aydınlar Ergenekoncu denilerek tutuklanıyor, vatanseverler uyuyor.

Küresel kriz ülkeyi sarmış, Türk Milleti çöpten beslenir hale gelmiş, bir ayda 50 bin insan işsiz kalmış, umutları tükenmiş, hayat kadınlarının sayısı kat be kat artmış, vatanseverler dağınık kendi içinde ben haklıyım mücadelesi içinde.

Reel sektör can çekişiyor, Milli sermayenin oluşması engelleniyor, yerine komprador işbirlikçi sermaye ikame ediliyor, vatanseverler uyuyor.

Mustafa Kemal, ucuz meyhanedeki içici Mustafa gibi Mustafalaşıyor, Ekonomi IMF’ye, Hukuk AB’ye, dış politika ABD’ye havale ediliyor, vatanseverler uyuyor.

Gece karanlığı gibi doğuyorsa sabahlar,
Girmiyorsa güneş ışınları pencerenden içeri,
Kondurmuyorsa hırsız misali,
Buseleri dudaklarına
Ve
Umut veren ışınları ısıtmıyorsa üşüyen tenini
Aydınlık sabahlar gelir mi diye bekleme.

Duyulmuyorsa kuş cıvıltıları ağaç dallarından,
Uyandırmıyorsa martı sesleri derin uykundan,
“Günaydın” diye seslenmiyorsa kırlangıçlar sana,
Dönmüyorsa göçmen kuşlar gittikleri yerden geri,
Ve
Alıp götürmüyorsa sevda şarkılarını sana
Aydınlık sabahlar gelir mi diye bekleme.

Çekmeden kalın perdeni dalamıyorsan uykulara,
Hep yaşatıyorsan korkuları yüreğinde,
Tıkıyorsan kulaklarını doğanın sesine,
Kapatıyorsan gözlerini görmemek için sefaleti
Ve
İki kolunu bağlamışsan uzanmamak için ileri,
Aydınlık sabahlar gelir mi diye bekleme.

El sallamıyorsan gel diye okyanusta yüzen gemilere
İndiremiyorsan gökyüzünden bulutları,
Yağmur olup yağ diye,
Ektiğin yeşili söküp atıyorsan kara topraktan elinle,
Bir balta darbesi ile yıkıyorsan yıllanmış çınarları,
Algılayamıyorsa burnun ıhlamur kokularını,
Ve
İlkbaharlarda görmüyorsan erguvanları,
Aydınlık sabahlar gelir mi diye bekleme.


Aramıyor, anmıyorsan aydınlığı yazan,
Uğur’ları, Taner’leri, Abdi’leri, Çetin’leri, Bahriye’leri
Unutup atıyor, lanet yağdırıyorsan her gün,
Cumhuriyeti kuran, Laikliği getiren ATATÜRK’E,
Devrim ve ilkelerini yapmıyorsan yaşam tarzı kendine,
Canından can veren annene giydiriyorsan kara çarşafı,
Esir ediyorsan kadınını dört duvar arasına,
Veriyorsan kurban diye törelere, geleneklere,
Her gün acıyı şerbet diye içiriyorsan su yerine,
Kırıyorsan bedeninde kızılcık sopasını,
Almaya kalkıyorsa elinden insanlık haklarını
Ve
Ses çıkarmıyor, susuyor, konuşmuyorsan,
İzin veriyorsan teninden yoz beyinlerin siyasetine,
Aydınlık sabahlar gelir mi diye bekleme.

Bilmiyorsan tarihini, araştırmıyorsan kurtuluş savaşını,
Anmıyorsan Çanakkale, Sakarya, Kocatepe, Sarı kamış’ı,
“Bunlar da ne “ diyorsan harf, kılık, kıyafet devrimine,
Okuyamıyorsan Türkçe harflerle yazılmış çağdaşlığın değerini,
Dönmek istiyorsan hala Arap harflerine
Silip atıyorsa yüreğin kendi kültürünü ve özünü,
Yitirmişse benliğin özgürlüğün değerini,
Ve
Prangalara kendi elinle bağlıyorsan beynini,
Aydınlık sabahlar gelir mi diye bekleme.

Uyan artık ey halkım uyan…!!!
Uyuduğun kış uykusundan,
Silkelen, kendine gel, gürle, çık ortaya,
Bağır, sahip çık kendine, kendi kültürüne,
Hesap sor başa getirdiğin Millet Meclisine,
“Nereye gidiyoruz, dur ben buradayım ” de,.

Uyanmıyor, uyumaya devam ediyorsan eğer,
Üç engelliyi oynamaya,
Yeniden,
Yeniden gelse dünyaya kurtaramaz,
İçine düştüğün çamur ve karanlıktan,
Aydınlığın yüzü, Cumhuriyet’in kurucusu,
Cesaretin simgesi, yüzyılların lideri,
Yalnız bizim değil, Dünyanın önderi ATATÜRK bile..!!! (Türkan DİNÇER)




Uyan vatansever. Bir bir topla senin gibi düşüneni. Örgütlen ve el koy sürece. Çık ortaya. Vatanseverlerin sesi mutlaka duyulacak karanlığın hesabı sorulacak.

Miktat Algül

Gazeteci-Yazar


 
Üst