Mehter Marşı | Mehter Marşında Kullanılan Enstrümanlar

TAHTACI

-Otağ Hanı-
Katılım
26 Eki 2010
Mesajlar
1,634
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
mhr05.jpg


Zurnazen (Ser zurnazen)
Mehterde Zurna çalanlara verilen isimdir.
Zurna da bize has bir müzik aleti olma özelliğini halen korumaktadır.
Mehterin kaldırıldığı her dönemde Zurna davulla beraber halkın gönlündeki yerini her zaman korumuştur.
Yüzyıllardan beri bütün düğün ve kutlamalarımızdaki yerini hala korumaktadır.

Zurna

En eski üflemeli halk çalgısıdır. Gövde ve sipsi olmak üzere iki parçadan oluşmaktadır.
Erik ağacından yapılan gövdenin ayrıca bir de şimşirden yapılma başlık bölümü vardır.
Anadolu da kullanılan zurnaların boyları yaklaşık olmak üzere 25 Cm ile 60 Cm arasında değişir.
ön tarafta 7 arka tarafta 1 perde deliği vardır.
Ayrıca zurnanın geniş ağzı (kalak) üzerinde şeytan deliği denen delikler vardır ki
bu delikleri balmumu ile tıkma ya da açma yoluyla seslerin düzenini sağlar.
Sipsi sesi çıkarmaya yarayan bir kamış parçasıdır.
5-6 Cm uzunluğundaki madeni ince bir borucuğa eklenerek ağızlık denen dairesel bir parçayla birlikte başlığa takılır.
Zurnanın ses genişliği bir oktav olmasına karşılık* usta sanatçılar bu genişliği daha da arttırabilirler.

mh01.jpg


Boruzen (Ser nefiri)

Mehterde boru çalanlara verilen isimdir.
Boruda Dünyada bütün orkestralarda* müzik gruplarında mızıka takımlarında kullanılmıştır ve halen kullanılmaktadır.

mhr01.jpg


Zilzen (Ser zincirî)
Mehterde Zil çalanlara verilen isimdir.
Mehter de yüzyıllardır kullanılmakta olan Zil bu gün de tüm askeri ve sivil bandolarda ve orkestralarda kullanılmaktadır.

mhr07.jpg


Davulzen (Ser tebbal)

TEBBAL :
Mehterde Davul çalanlara verilen isimdir.
Davul; Türklerin çok eskiden beri kullandıkları baş çalgıdır. Kaynağı Orta Asya'dır.
Davul Selçuklu Türkleri'nce Anadolu'ya getirilmiş Osmanlı Türkleri aracılığıyla da Avrupa'ya yayılmıştır.

Davullar çeşitli büyüklükte olabilirler. Büyüğüne Kaba Davul* küçüğüne Cura Davul ya da Davulbaz denir. Güney Doğu Anadolu da büyük davula Nağara denilmektedir.

Davul bir kasnakla bu kasnağın her iki yanına gerilmiş deriden oluşur.
Kasnak ceviz Çam gökÇeağaÇ köknar ıhlamur ve kavak ağaÇlarından yapılabilir.
Çapı büyüklüğüne göre 50-90 Cm arasında değişir.
Kasnağın her iki yanına Çember ve kayış aracılığıyla keÇi ya da dana derisi gerilir.
Kayış gerilme ve gevşetme yoluyla aynı zamanda davula düzen verme işine de yarar.
Davul tokmak ve çıbıkla çalınır.
Tokmağa çomak çöven çöğen ya da metçik de denir.
Yabani armut ya da yabani gül ağacı köklerinden yapılır.
Tokmak vuruşları ezginin kuvvetli zamanlarını belirler.
çıbığa zipzipi de denir. Kızılcık ya da ardıç ağacı dalından yapılma ince bir değnektir.
çıbığın ezginin hafif zamanlarında kıvrak ve seri hareketlerle vurulmasına çırpma uzun havaya eşlik ederken titretimlerle vurulmasına dem tutma denir.

Davul: Türklerin çok eskiden beri kullandıkları baş çalgıdır.
Kaynağı Orta Asya'dır.
Davul* Selçuklu Türkleri'nce Anadolu'ya getirilmiş Osmanlı Türkleri aracılığıyla da Avrupa'ya yayılmıştır.

Davullar çeşitli büyüklükte olabilirler.
Büyüğüne Kaba Davul küçüğüne Cura Davul ya da Davulbaz denir.
Güney Doğu Anadolu da büyük davula Nağara denilmektedir.

Davul bir kasnakla bu kasnağın her iki yanına gerilmiş deriden oluşur.
Kasnak ceviz çam gökçeağaç köknar ıhlamur ve kavak ağaçlarından yapılabilir.
Çapı büyüklüğüne göre 50-90 Cm arasında değişir.
Kasnağın her iki yanına çember ve kayış aracılığıyla keçi ya da dana derisi gerilir.
Kayış gerilme ve gevşetme yoluyla aynı zamanda davula düzen verme işine de yarar.

Davul tokmak ve çıbıkla çalınır.
Tokmağa çomak çöven çöğen ya da metçik de denir.
Yabani armut ya da yabani gül ağacı köklerinden yapılır.
Tokmak vuruşları ezginin kuvvetli zamanlarını belirler.
çıbığa zipzipi de denir. Kızılcık ya da ardıç ağacı dalından yapılma ince bir değnektir.
çıbığın ezginin hafif zamanlarında kıvrak ve seri hareketlerle vurulmasına çırpma uzun havaya eşlik ederken titretimlerle vurulmasına dem tutma denir.

mhr04.jpg


Cevgen
Mehterde ucunda küçük ziller bulunan bir sopa şeklinde müzik aletini kullananlara verilen isimdir .
Bu müzik aleti de sadece Mehtere has bir müzik aletidir.
Başka yerde kullanılmaz

mhr02.jpg


Kös
Mehterde Kös çalan kişiye verilen isimdir.
Daha önceleri Kös sadece padişah mehterlerinde kullanılırdı.
3.Selim diğer mehterlere de Kös konulmasına izin vermiştir.
3. Selim zamanından bu yana tüm mehterlerde Kös bulunur.
Kös Mehterin yürüyüşü sırasında Mehterin gerisinde bir at sırtında taşınırdı.

mhr06.jpg


Nakkarezen (Ser nakkarezen)
Nakkare (Kudüm) ağızları deri kaplı birbirine bağlı farklı büyüklükte iki çömlekten oluşan bir çalgı olup mehterde bunu çalanlara Nakkarezen ismi verilmektedir

Gövdenin yüksekliği 30cm. küçük gövdenin çapı 11-14 cm büyük gövdenin çapı 24-28 cm dir.
Nakkare halen günümüzde de kudüm ismi ile tasavvuf musikisinde kullanılmaktadır.

Nakkare(Kudüm)

Ağızları deri kaplı birbirine bağlı farklı büyüklükte iki çömlekten oluşan bir çalgıdır.
Gövde kilden olabileceği gibi l (bakır) ceviz ya da dut ağacından da olabilir.
Gövdenin yüksekliği yaklaşık 30 Cm dir. Küçük gövdenin çapı 11-14 Cm büyüğün ise 24-28 Cm dir.
Gövdenin yüzüne keçi derisi gerilir.
Nakkare ya da diğer bir deyişle kudümler 35 Cm uzunluğunda çubuklarla çalınır.
Gövdeler farklı çaplarda oldukları için küçük olandan daha tiz ve yüksek ses çıkar.​
 

TAHTACI

-Otağ Hanı-
Katılım
26 Eki 2010
Mesajlar
1,634
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
Cevap: Mehter Marşı | Mehter Marşında Kullanılan Enstrümanlar

Mehter Marşları ''Vakt-i Sürûru Sefâ''
Mehterân dâire şeklinde nevbet nizâmını teşkil ederler, nakkârezenlerin oturup, diğerlerinin ayakta durmasıyla da hilâl görünümü verirlerdi.
Kösler hilâlin orta ilerisine konurdu. İçoğlan Başçavuşu, mehter faslı başlamadan önce dâireden çıkarak ortaya gelir ve:

''Vakt-i sürûru sefâ, Mehterbaşı Ağa! Hey! Hey!'' diye bağırırdı. Bu sırada hazır bulunanların dikkatlerini çekmek için nakkareler,
sofyan usülünde üç tempo atılırdı. Nakkareler çalarken de, Mehterbaşı Ağa mehterin önüne gelir:

''Merhabâ ey mehterân!'' der ve sağ elini göğsüne koyarak mehteriselâmlardı.
Mehterân da hep beraber sağ ellerini göğüsleri üzerine koyarak koro hâlinde:

''Merhabâ, Mehterbaşı Ağa!'' diyerek karşılık verirlerdi.
Daha sonra Mehterbaşı Ağa:

''Hasduuur!'' diyerek çalınacak makamı ve eserin adını söylerdi.
(Meselâ: ''Der fasl-ı Acem âşirân, cihâd-ı ekber marş!'' derdi.) Hemen arkasından:

''Haydi ya Allah!'' diyerek mehteri icrâya geçirirdi.
Nevbet bitince mehter gülbankı (duâsı) okunur ve fasl sona ererdi.


Mehterin Avrupa'ya Tesiri
Avrupalılarca, on sekizinci asırdan itibâren ''Yeniçeri müziği'' diye adlandırılan müzik; evvelâ, benimsenmiş, bilâhare Polonya,
sonra Avusturya ve daha sonraları bütün Avrupa'da onların tâbiriyle Yeniçeri bandoları kurulmuştur.
Bestekâr Mozart ve Hayd da, mehter mûsikisinin tesirinde kalarak, meşhur bestelerini meydana getirmişlerdir.
Alman besteci Beethoven, ''Büyük Senfoni'' sinin son bölümünü, mehterin kös, davul ve zurnasıyla seslendirmiştir.
Beethoven, ''Türk Marşı''nı mehterin bir cenk havasından adapte etti.
Avusturyalı bestekâr Mozart'ın ''Türk Marşı'', Türk askerlerinin ''Allah Allah'' nidâlarının, nakarat olarak tekrarından müteşekkildir.
Viyana Kraliyet orkestra Şefi Gluck bu yıllarda, sarayda verdiği konserlerinde, repertuvarına mehter bestelerini almış ve orkestrasında çaldırmıştır.
Alman bestekâr Wagner, bir mehter konserini dinlerken heyecanlanmış, kendini tutamıyarak ''İşte mûsiki buna derler!'' demiştir.

Mehter mûsikisi gibi, mehter teşkilâtıda Avrupa'ya tesir etti.
On sekizinci yüzyıl içinde önce Avusturyalılar, sonra Prusyalılar,
daha sonra da Ruslar, Almanlar ve Fransızlar mehter teşkilâtına benzer mızıka takımlarını kurdular.
Osmanlı Devletinin ömrü boyunca, gittikçe mükemmelleşen mehter, Yeniçeri ocağının lağvı ile beraber yerini ''Mızıka-i hümâyûna'' bıraktı.


Günümüzde Mehter
Mehter, 1911'de Ahmed Muhtar Paşa tarafından ''Mehterhâne-i Hâkâni'' adıyla yeniden kuruldu.
1914'te kuruluş tamamlandı. Birinci Dünyâ Harbinde Başkumandan Vekili Enver Paşanın emriyle teşkilât orduya tamin edildi.
İstiklâl Harbinde de mehterhâne hizmet verdi.
Cumhûriyetin ilânından sonra, Milli savunma Bakanı, mehteri saltanat alâmeti sayarak lağvetti.
1950'den sonra, Genelkurmay Başkanı Nuri Yamut'un direktif ve desteğiyle mehterin yeniden tesisi çalışmaları başladı.
1953'te yeniden tesis edildi. Daha sonraları çeşitli okul, dernek ve kuruluşlar da mehter takımları kurdular.
12 Eylül 1980 Harekâtından sonra, yanlız Genelkurmay Başkanlığı Harp Dâiresi Askeri Müze'de Pazartesi, Salı hariç, haftanın her günü, saat 15.00 -16. 00 arasında Mehterbaşının idâresinde bir saat çalmaktadır.
Bilhassa turistler ve meraklılar büyük alâka göstermektedirler
 
Üst