Mevcut Durum Çözüm Olabilir Mi?

Ahmet Ötüken

Onursal Üye
Katılım
17 Nis 2012
Mesajlar
35
Tepkime puanı
0
Puanları
0
MEVCUT DURUM ÇÖZÜM OLABİLİR Mİ?

Geçtiğimiz günlerde öneli bir ortamda şöyle bir değerlendirme yapıldı!


Yıllardır, ‘birleşme’ yönünde müzakereler devam edip gitti. Bir türlü bir sonuca ulaşılamadı!


Bunun nedenleri de şu şekilde izah edildi: iki tarafta ‘aslında birleşme istemiyor.


Rumlarda özellikle gençler asla birleşme taraftarı değiller.


Yaşlı kesim ‘birleşme’ arzusu gösteriyor. Onların da amacı kaybettikleri mülklerini geri almaktır.


Yani aslında yaşlılar da ‘birleşme’ istemiyor ama işin ucunda mülkleri söz konusu!


Kuzey’e baktığımızda; gençler ‘birleşme’ taraftarı görünüyorlar. Onların da ‘birleşmeden güttükleri amaç AB’ye girmek!


Orta yaşlı ve yaşlı Kıbrıslı Türkler ‘bileşme’ taraftarı değiller. Çünkü geçmişte yaşananları tekrar yaşamak istemiyorlar.


Türk ve Rum siyasi elitlerine baktığımızda şunu görürüz!


Tüm Rum siyasi partileri ‘birleşik Kıbrıs’tan yana bir politik duruş seğriliyorlar. Ancak ‘birleşme’den murat ettikleri çözüm; Kıbrıslı Rumların egemen olacağı; Kıbrıslı Türklerinse, bir takım azınlık haklarıyla mevcut “Kıbrıs Cumhuriyeti”ne entekre edilecekleri bir çözüm. Yani Osmosis!


Kıbrıslı Türk siyasi yapısına baktığımızda; CTP, TDP ve diğer benzeri küçük siyasi oluşumlar “iki bölgeli, iki toplumlu, siyasi eşitliğe dayalı” bir çözüm öngördüklerini söylüyorlar. Ancak illa ki bir çözüm olsun havalarında Kıbrıs Türklerinin olmazsa olmazlarını içeren kırmızı çizgileri yok. O nedenle de ‘Birleşme’nin detayları hakkında toplum önünde inandırıcı olamıyorlar. Halk; bu partilerin nerede duracaklarını ve hangi noktada Rum’a “dur” diyeceklerini bilmek istiyor.


Bu da; çok sıkıntılar çekerek bu günlere gelen ve çocuklarının aynı şeylerle karşılaşmasını istemeyen bir halkın en doğal hakkı!


Halkın siyasi eğiliminin çoğunluğunu teşkil eden UBP; DP; ÖRP; DGP gibi siyasi partiler ise ‘birleşme’nin yeni bir ortaklık temelinde olmasını, Kıbrıs sorununun anası olan ‘egemenlik’ paylaşımının netlik kazanmasını, iki bölgeliliğin mümkün olduğunca sulandırılmamasını; çözümün AB’nin birincil hukuk olmasını ve Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğünün güçlendirilerek devamını savunuyorlar.


Sonuç olarak tabloya baktığımızda; ‘birleşme’ konusunda toplumların farklı katmanlarında olduğu gibi iki haklın büyük çoğunlukları birbirinden çok farlı noktalarda bulunuyorlar.


Demek ki; Kıbrıs geneline bakıldığında; ‘birleşme’ düşüncesi hiç de gerçekçi ve genel kabul gören bir çözüm olma konumunda görünmüyor!


Peki dünya ne istiyor?


Yani ABD; AB; Rusya; Çin ve Fransa hatta Almanya nasıl bir Kıbrıs tasarlıyorlar?


Bu güçler Kıbrıs’a ve çevresine kendi çıkarları ekseninde yaklaşıyorlar. Bölgede kendi borularının öteceği bir çözüm peşinde koşuyorlar.


Onların derdi; Kıbrıs’ta ‘barış ve huzur’ değil; kendi çıkarlarıdır.


BM Güvenlik Konseyinde sergiledikleri tavırlar ve Kıbrıs sorununun çözümü konusunda aldıkları tüm kararlar da sadece kendi çıkarlarını yansıtır.


Özellikle186; 540; 541 ve 550 sayılı karalar Kıbrıs gerçekleriyle bağdaşan kararlar olmayıp Kıbrıs Türk Halkının bu topraklardaki ortaklık ve eşitlik haklarını yok sayan; gücü ve egemenliği Rum’a teslim eden kararlardır.


Peki; şimdi soruyorum!


Adaletsiz ve haksız, halkımızın haklarını yok sayan bu kararlara dayanarak adaletli ve kalıcı bir çözüme ulaşmak mümkün müdür?


Kıbrıs Türk Halkının geleceğini bu kararlara bağlamak ve bu kararlar temelinde bir çözüme sabitlenmek doğrumudur?


Nefeslerin tutulduğu bu kritik süreçte; Sn. Cumhurbaşkanına destek olmak yerine; Rum tarafının pozisyonuna güç verecek tavırlar sergileyen ve BM Genel Sekreterinden önce Türk tarafını ‘uzlaşmaz’ sandalyesine oturtan CTP ve DTP gibi partiler neye ve kime hizmet ediyorlar?


Doğrusu bunu anlamak oldukça zor!


Artık eğri oturup doğru konuşmak zamanıdır.


Mevcut tabloya gerçekçi gözle baktığımızda doğru çözüm; mevcut durumun devamıdır. Yani adadaki iki egemen devletin; karşılıklı mülkiyet ve tazminatlar meselesini çözerek kendi yollarına gitmeleridir!


Bunun adı da kadife ayrılıktır!
 
Üst