Milli İstihbarat Teşkilatı

Gök Yeleli Bozkurt

New member
Katılım
29 Nis 2008
Mesajlar
1,947
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Bozkurtlardan Birine Sorun
TÜRKLER'DE İSTİHBARAT

(Başlangıcından 1926 Yılına Kadar)


İstihbarat teşkilâtları ve bunların faaliyetleri her zaman merak konusu olmuştur. İstihbarat ve Espiyonaj (Ajanlık) faaliyetlerinin uzun bir geçmişi vardır. Başlangıçta falcılığa ve astrolojiye dayanan istihbarat, sonraları ayrıntılı keşfe dönüşmüştür. Zamanla siyasî ve ekonomik alanlardaki gelişmeler, milletler arası meseleleri artırmış ve buna orantılı olarak istihbarata duyulan ihtiyaç da genişlemiş ve büyümüştür.
Tarih ve istihbarat konularında yazılan kitaplarda, tarih boyunca devletlerin istihbarata fevkalâde önem verdikleri yolunda bilgiler bulunmaktadır.


A. XIX. Yüzyıl Ortalarına Kadar Türkler'de İstihbarat

Birçok devlet kuran ve pekçok devletle siyasî münasebetlerde bulunmuş olan Türkler de istihbarata büyük önem vermişlerdir. Yerleşik hayata geçen Türkler Orta Asya'da espiyonaj elemanlarına, Çaşıt (Çaşut) diyorlardı. Çaşıt, Türkler arasında "gizlemek, gizli bir şeyi söyleyen" manalarında kullanılıyordu. Hunlar'ın, Göktürkler'in, Uygurlar'ın, Karahanlılar'ın, Gazneliler'in, Selçuklular'ın, Harizmşahlar'ın, Zengîler'in, Eyyubîler'in, Memlûklar'ın, Timurlular'ın ve Osmanlılar'ın ülkenin ve halkın geleceği için askerî, ekonomik ve siyasî istihbarat faaliyetlerine ağırlık verdikleri görülmektedir.

Osmanlılar'da istihbarat ve espiyonaj faaliyetleri, uc beyliğinin kuruluşu döneminde (1298-1301) başlamıştır. Osmanlılar, Martolos ve Voynuk teşkilâtları sayesinde merkezî sisteme yönelen iç ve dış tehditlerden mümkün olduğu kadar ayrıntılı bir şekilde haberdar olmaya çalışıyorlardı.
İmparatorluğun Yükseliş Dönemi'nde, XVI. yüzyılın ortalarından itibaren İstanbul'da elçilikler kurarak istihbaratı kurumlaştıran Batılı devletlerde, Osmanlılar'ın daimî elçiler bulundurmamış olmaları bir eksiklik olarak gösterilirse de, onlar çok iyi haber toplayan espiyonaj elemanları yanında, yabancı elçiler aracılığı ile de değerli bilgiler toplamışlardır. Mühimme Defterleri'nde, Padişahlar'ın Anadolu ve Rumeli Beylerbeyleri'nden sınır ülkeleri hakkında istihbarat ve espiyonaj faaliyetlerine ağırlık vermeleri konusunda hükümler bulunmaktadır.Bu hükümlerde, ajanlar vasıtasıyla sınır ülkeleri ve orduları ile hareket tarzları hakkında bilgi toplanması ve saraya bildirilmesi emredilmektedir.

Osmanlı İmparatorluğu'nda, Duraklama (XVII.yy.) ve Gerileme (XVIII.yy.) Dönemleri'nde bazı devlet adamları Padişahlar'a, ortaya çıkan bozuklukların sebeplerini ve çözümünü gösteren risâleler (mektuplar) ve lâyihalar (tasarılar) sunmaya başlamışlar ve istihbarata artık gereken önemin verilmeyişine de temas etmişlerdir.

XVIII. yüzyıl sonlarında ise, Osmanlı Devleti'nde ayrı bir haber kaynağının daha ortaya çıktığı görülmektedir: İkamet Elçilikleri. Böylece, Osmanlı Devleti'nde istihbarat temininde yeni bir dönem açılmış oluyordu.
Yabancı ajanların faaliyetlerinin yoğunlaştığı XIX. yüzyıl ortalarında, Sultan Abdülmecid (1839-1861) döneminde, Balkanlar'daki muhtemel ayaklanmaları gözlemek amacıyla, Fransız Gizli Polis Teşkilâtı örnek alınarak modern tarzda gizli bir teşkilâtın kurulduğu ve başına Rum asıllı Cinivis Efendi'nin getirildiği belirtilmektedir. Ancak bu teşkilâttan beklenen faydanın sağlanamadığı, önce kapatıldığı, bilâhare Sultan Abdülaziz (1861-1876) döneminde 1863 yılında tekrar açıldığı, bu defa da teşkilâtın başına Baron C...adlı birinin getirildiği, bunun da ülke aleyhine faaliyette bulunması sebebiyle görevine son verildiği, Sultan Abdülhamid II (1876-1909)'in özel doktoru Rum asıllı Mavroyani Paşa tarafından iddia edilmektedir.
Eğer bu iddia doğru ise, Osmanlı Devleti'nde ilk defa modern bir İstihbarat Teşkilâtı kurma çalışmalarının Sultan Abdülmecid döneminde başladığını söylemek mümkündür.


B. XIX. Yüzyıl Sonları ve XX. Yüzyıl Başlarında Türkler'de İstihbarat

1. II.Abdülhamid ve Yıldız İstihbarat Teşkilâtı (1880-1908)

XIX. yüzyılın sonlarına doğru devlet istihbaratı geliştirilmiş, ancak özel çıkarlara hizmet veren bir araç haline getirilmiştir. II.Abdülhamid devrinde yaşanan iç ve dış olaylar, Abdülhamid'i Yıldız İstihbarat Teşkilâtı'nı kurmaya sevketmiştir. O hâtıratında, "Yabancı devletler kendi emellerine hizmet edecek kimseleri vezir ve sadrazam mertebesine kadar çıkarabilmişlerse, devlet emniyet içinde olamazdı. Doğrudan doğruya şahsıma bağlı bir İstihbarat Teşkilâtı kurmaya, bu düşünce ile karar verdim. İşte düşmanlarımın Jurnalcilik dedikleri teşkilât budur."ifadeleri ile bu teşkilâta neden ihtiyaç duyduğunu belirtmektedir.
II.Abdülhamid'in teşkilât kadrosundan beklediği diğer bir husus, kendi tahtına yönelik komploları ortaya çıkarmaktı. Onun bu yolda yürüttüğü operasyonlar, sadece imparatorluğun içinde yapılmamış, Avrupa'da kendisine karşı gruplaşan Jön Türkler'in bulunduğu Paris, Londra, Brüksel, Cenevre ve Kahire gibi şehirleri de kapsamıştır.
Abdülhamid'in 33 yıllık yönetimine, İttihad ve Terakki Cemiyeti'nin Makedonya'da başlattığı hareket sonunda, 23 Temmuz 1908 tarihinde II. Meşrutiyet'in ilânı ile son verilecektir. İttihad ve Terakki yönetimi, ihtilâlden hemen sonra Yıldız İstihbarat Teşkilâtı'nı ortadan kaldırmak için harekete geçmiştir. Meclisi Vükelâ (Bakanlar Kurulu)'nın, Teşkilât'ın kaldırılmasına dair 29 Temmuz 1908 tarihli kararnâmesi ile Yıldız İstihbarat Teşkilâtı'nın faaliyetlerine son verilmiştir. II.Abdülhamid'in tahttan indirilmesinden sonra teşkilâta ait olan yüzbinlerce rapor (jurnal) saraydan alınarak yakılmıştır.


2. Enver Paşa ve Teşkilâtı Mahsûsa (1913-1918)

XIX. yüzyıl sonlarında, Osmanlı Devleti'ne karşı ayrılıkçı hareketlerin yoğunluk kazanması ve isyanların genişlemesi, istihbarat ve espiyonaj çabalarını da artırmıştır.

Balkan Savaşı (1912-1913)'nın sonuna kadar, Osmanlı Devleti'nde geniş olarak istihbarat yapan gizli bir teşkilâta rastlanılmamaktadır. Balkan Savaşı'nın getirdiği kötü sonuçlardan sonra, Osmanlı İmparatorluğu gibi üç kıtaya hükmetmiş, çeşitli ırk ve mezhepte çeşitli milletleri idare etmiş bir devlet için gizli modern bir İstihbarat Teşkilâtı'na mutlak surette ihtiyaç olduğu artık anlaşılmıştır. Böyle bir teşkilâta sahip olma zaruretini düşünen, Harbiye Nazırı Enver Paşa olmuştur.İşte Enver Paşa tarafından, Osmanlı Devleti'nin siyasî birliğinin korunmasını sağlamak, ayrılıkçı hareketleri önlemek ve yabancı devletlerin Orta Doğu'daki istihbarat ve gerilla faaliyetlerine karşı koymak amacıyla kurulan İstihbarat Teşkilatı'na, "Teşkilâtı Mahsûsa" veya "Umûru Şarkiye Dairesi" adı verilmiştir.
Askerî Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı (ATASE) arşiv belgelerine göre yapılan bir çalışmada, Teşkilâtı Mahsûsa'nın 17 Kasım 1913 tarihinde resmî olarak kurulduğu anlaşılmaktadır. Teşkilât'ın ilk başkanının Kurmay Binbaşı (bilâhare Yarbay) Süleyman Askerî Bey,ikinci başkanının Ali Bey Başhampa ve son başkanının da Hüsamettin Ertürk olduğu bilinmektedir.

Teşkilât-ı Mahsûsa, modern tarzda kurulmuş ve nev-i şahsına münhasır bir örgüt olarak karşımıza çıkmaktadır. Teşkilât, direkt olarak Osmanlı Harbiye Nezareti'ne bağlı idi ve üyelerinin ifadelerine göre, özel bir şifresi bulunmuyordu.

Teşkilât-ı Mahsûsa tarafından, özellikle Kafkasya ve Yakın Doğu'da görev yapan ve gerilla tipi bir çalışma yöntemini benimsemiş küçük askerî birlikler (müfrezeler) ve taburlar kurulmuştur. Orta Doğu'daki eylemlerin içerisinde dikkati çekenler arasında, propaganda yapmak üzere Bingazi'ye gönderilen Bingazi Milletvekili Yusuf Şetvan Bey ile Şeyh Esseyid Şerif Ahmed Es-Sünusî'nin bir Alman denizaltısı ile İstanbul'a kaçırılması ve İngiliz ajanı Thomas Edward Lawrence'e karşı girişilen hareketler sayılabilir.
Kafkasya bölgesi, Orta Asya seferlerinin atlama tahtası olarak Teşkilât-ı Mahsûsa'yı fazlasıyla ilgilendirmiştir. Kafkasya seferleri Trabzon'dan yönetilmiştir. Trabzon, Hopa ve Artvin kıyılarından Kafkasya içlerine denizden ajanlar sokularak, Ruslar'ın askerî durumu öğrenildiği gibi, Osmanlı ordusu oraya girdiği zaman yardımcı olacak geniş bir teşkilât kurulmuştur.

3. Mütareke ve Millî Mücadele Dönemlerinde Gizli Gruplar (1918-1922) ve İstihbarat (1923-1926)

Birinci Dünya Savaşı sonunda, 30 Ekim 1918 tarihinde, İtilâf Devletleri ile Osmanlı Devleti arasında imzalanan Mondros Mütarekesi'nin hükümleri gereğince imparatorluk tarihe karışıyordu. Türk ordusu derhal terhis ediliyor, silâh, cephane ve ulaşım yolları ile bütün haberleşme araçları, liman ve tersaneler galip devletlerin denetimine bırakılıyordu. Artık ülke yabancılar tarafından parçalanıp işgal edilmeye hazır durumda idi. Nihayet, 13 Kasım 1918 tarihinde İtilâf Devletleri'nin savaş gemilerinden oluşan 55 parçalık bir filo Dolmabahçe önlerine demir atıyordu. Beyoğlu'na 3500 düşman askeri çıkmıştı. Müttefiklerden güç alan ve onlarla işbirliği yapan azınlıkların tutum ve davranışları da dayanılmaz hale gelmişti. Artık bu işgal ve taşkınlıklara karşı örgütlenmek, direnişe geçmek gerekiyordu.

Diğer taraftan, 19 Mayıs 1919 tarihinde İstanbul'dan hareketle Bandırma vapuruyla Samsun'a çıkan Mustafa Kemal Paşa da, "Ya İstiklâl, Ya Ölüm" parolası ile Millî Mücadele'nin Anadolu'da başladığını ilân ediyordu.
Düşmanın faaliyetleri karşısında, işgal altındaki İstanbul'da ve Anadolu'da Millî Mücadele'yi desteklemek için açılıp kapatılan birçok gizli direniş grubu kurulmuştur. Bu grupların bazılarının Anadolu'da da şubeleri açılmıştır. Gizli gruplar içerisinde en önemlileri arasında şunlar bulunuyordu: Karakol Cemiyeti, Zabitân Grubu, Yavuz Grubu, Hamza Grubu, Mücâhid Grubu, Muhârip Grubu, Felâh Grubu, İmalât-ı Harbiye Grubu, Muâvenet-i Bahriye Grubu, Nâmık Grubu, Ferhâd Grubu, Kerimî Grubu, Fethiye Deniz Grubu, Askerî Polis (Ayn-Pe) Teşkilâtı, Müsellâh Müdafâa-i Milliye (M.M./Mim Mim) Grubu, Tedkik Heyeti Âmirlikleri, Geçit Teşkilâtı.


Karakol Cemiyeti:

Mütareke döneminin ilk gizli direniş grubu, İstanbul'da kurulan Karakol Cemiyeti'dir. 1918 Ekim sonları veya Kasım başlarında Talât Paşa'nın direktifi ile kurulan Cemiyet'in kurucuları arasında, Kurmay Albay Kara Vâsıf, Emekli Yüzbaşı Bahâ Said, Albay Galatalı Şevket ve Yenibahçeli Şükrü Beyler gibi İttihadçı şahıslar bulunmakta idi.Kısa zamanda örgütlenme çalışmalarını tamamlayan Karakol Cemiyet'in Millî Mücadele'ye yaptığı en büyük hizmet, İstanbul'dan Anadolu'ya silâh ve cephane ile subayların kaçırılmasını sağlaması, İngiliz Muhibleri Cemiyeti gibi kuruluşların plânlarını ve faaliyetlerini Mustafa Kemal Paşa'ya haber vermesi olmuştur. Ancak Cemiyet, Bolşevikler ile gizli ilişkilere girmesi ve kendi başına Millî Mücadele'ye sahiplenme çalışmalarında bulunması sebepleriyle Anadolu Ordusu kadrosuna dahil edilmemiş, 16 Mart 1920 tarihinde İstanbul'un İtilâf Devletleri tarafından işgali sırasında da liderlerinin tutuklanmaları ile büyük bir darbe yemiş ve nihayet Erzurum ve Sivas Kongreleri'nin kararlarını uygulamak için seçilen Heyet-i Temsiliye'nin emri üzerine faaliyetlerine son verilmiştir.


Zabitân Grubu:

Karakol Cemiyeti'nin devamı olan Zabitân Grubu, Cemiyet'in Üsküdar Şubesi Reisi Kurmay Yarbay Muğlalı Mustafa Bey tarafından 27 Ekim 1920 tarihinde yeniden yapılandırılmıştır. Zabitân Grubu da, Anadolu'ya istihbarat temini yanında subay, silâh ve cephane sevkinde başarılı hizmetler vermiştir. Fakat belirli bir tarihten sonra, kuruluşu aynı tarihlere rastlayan ve Ankara tarafından kurdurulan Hamza Grubu ile bu konularda rekabete girişmesi ve yeterli tetkik-tahkik yapılmadan Anadolu'ya gönderilen subayların bazılarının İtilâf Devletleri'ne hizmet etmelerinin anlaşılması, kendilerine tepki gösterilmesine sebep olmuştur. Diğer taraftan, İngiliz ajanı Hintli Mustafa Sagir'in, Zabitân Grubu'nun da kullandığı Karakol Cemiyeti'nin mührü ile mühürlenmiş bir belge ile İnebolu'ya çıkması ve 29 Kasım 1920 tarihinde Onuncu Kafkas Fırkası sabık Kumandanı Yarbay Kemal Bey ile Anadolu'ya hareket ederek,11 Aralık 1920'de Ankara'ya gelmesi ve Mustafa Kemal Paşa'ya suikast tertip edeceği anlaşılarak tutuklanması, 23 Mayıs 1921 tarihinde Ankara İstiklâl Mahkemesi tarafından yargılanarak ölüm cezasına çarptırılması ve bir gün sonra da idam edilmesi,ayrıca grup mensuplarından bazılarının kahvehanelerde görevlerini ifşâ etmeleri de bardağı taşıran son damla olmuştur.

Yavuz Grubu:
İşte bütün bu olumsuz olaylar neticesinde, Zabitân Grubu'nun bir müddet sonra adını değiştirdiği ve yine Muğlalı Mustafa Bey başkanlığında Yavuz Grubu olarak faaliyetini devam ettirdiği anlaşılmaktadır.
Yavuz Grubu'nun mührü, Yavuz Sultan Selim'in resmini taşıyordu.
Yarbay Mustafa (Muğlalı) Bey tarafından, Ankara'da Müdâfaa-i Milliye'ye ve Erkân-ı Harbiye-i Umûmiye (Genelkurmay) Reis Vekili Fevzi (Çakmak) Paşa'ya "Çok Acele" kaydıyla gönderilen ve üzerinde "Yavuz Grubu" nun mührü bulunan 12 Mart 1337 (1921) tarihli bir şifreli raporda (belgede); Anadolu'ya takalarla nakledilmek üzere Sarıyar Bölgesi'nde sahile yakın bir noktada Teşkilât tarafından saklanan 570 adet mavzer ile 4 hafif makinalı tüfek ve 10 sandık cephanenin, Askerî Nigâhban tarafından İngilizler'e ihbarı neticesinde kaybedildiği, ancak gönüllü subayların kaçarak saklanmaya muvaffak oldukları bildirilmekte, ayrıca İngilizler adına ajanlık yapan şahıslardan bahsedilmekte ve bu şahısların Adapazarı yönünden Anadolu'ya gönderildikleri belirtilmektedir.
Muğlalı Mustafa Bey'in yakalanma tehlikesi sebebiyle, Eylül 1921'de İstanbul'dan Anadolu'ya geçmesinden sonra Yavuz Grubu'nun faaliyetlerinin sekteye uğradığı anlaşılmaktadır.
Hamza, Mücâhid, Muhârip ve Felâh Grupları:

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM)'nin 23 Nisan 1920 tarihinde Ankara'da toplanmasından ve Ankara Hükümeti'nin, İstanbul'un etkisini pasifize eden bir güç olarak ortaya çıkmasından sonra başta İstanbul olmak üzere, ülkenin her tarafındaki gizli direniş gruplarının tek bir merkezden, Ankara'dan yönetilmesi kararlaştırılmıştır. Bu cümleden olarak, Anadolu'ya subay, silâh, cephane ile malzeme göndermek ve istihbarat yapmak amacıyla, Erkân-ı Harbiye-i Umûmiye Riyâseti (Genelkurmay Başkanlığı)'ne bağlı olarak 23 Eylül 1920 tarihinde İstanbul'da Hamza Grubu kurulmuştur. Ancak grup, şifre anahtarlarının düşmanın eline geçmesi ve Ankara'dan gönderilen kurye çantasının yolda kaybolması üzerine adını değiştirmek zorunda kalmış ve 15 Aralık 1920 tarihinden itibaren Mücâhid adını almıştır. Bu grup da kısa bir zaman sonra adını değiştirmeye mecbur kalmış ve 23 Şubat 1921 tarihinde Muhârip adını alarak faaliyetine devam etmiştir. Nihayet grup, 31 Ağustos 1921 tarihinde Felâh adını almıştır.
Fevzi (Çakmak) Paşa, grupların devamlı olarak adlarını değiştirmelerini, İngiliz Servisi'nin faaliyetlerine bağlamaktadır.
Felâh Grubu da, Ankara'ya subay ve cephane gönderimi ile istihbarat teminine ağırlık vermiş, Millî Mücadele lehinde propaganda faaliyetinde bulunmuştur. İstihbarat konusunda özellikle Yunan ordusunun durumu ile ilgili haberleri Ankara'ya iletmiştir. Felâh Grubu, İngiliz taraftarı Damad Ferid Paşa tarafından Anadolu'ya gönderilen ajanların listesini de ele geçirerek, Ankara'da Erkân-ı Harbiye-i Umûmiye Riyâseti'ne göndermiştir.Felâh Grubu'nun faaliyetlerine ise 4 Ekim 1923 tarihinde son verilmiştir.
Millî Mücadele döneminde, Anadolu'ya silâh, cephane, malzeme ve istihbarat temini amacıyla daha başka gruplar da faaliyet göstermekte idiler. Bu küçük gruplar arasında, İmalât-ı Harbiye, Muâvenet-i Bahriye, Nâmık, Ferhâd, Kerimî ve Fethiye Deniz Grupları sayılabilir.
Askerî Polis (Ayn-Pe) Teşkilâtı :

Ordu içerisine sızan yabancı ajan faaliyetlerine ve propagandasına karşı koymak amacıyla, 18 Temmuz 1920 tarihinde Garp Cephesi Komutanlığı'na bağlı olarak Erkân-ı Harbiye-i Umûmiye Riyâseti tarafından Askerî Polis (Ayn-Pe) Teşkilâtı kurulmuştur. Teşkilât, başlangıçta başarılı hizmetler vermiş, ancak daha sonraları gizliliğe riayet etmediği ve yetkilerini aşarak her işe karıştığı gerekçesiyle 21 Mart 1921 tarihinde lağvedilmiştir.
Müsellâh Müdafâa-i Milliye (M.M.) Grubu:

Edinilen tecrübelerin ışığında ve belirlenen yeni hedeflere ulaşılabilmesi amacıyla, 1921 yılı başlarında Fevzi (Çakmak) Paşa'nın direktifi ile Hüsamettin Ertürk tarafından İstanbul'da Müsellâh Müdâfaa-i Millîye Grubu (M.M. /Mim Mim) kurulmuş ve 3 Mayıs 1921 tarihinde TBMM Hükümeti tarafından resmen kabul edilmiştir. M.M. Grubu, asker ve sivil kesimden oluşan kadrolarıyla İstanbul'da geniş bir ajan ve haber ağı kurmayı başarmış, Anadolu'ya silâh ve cephane kaçırılması faaliyetlerini organize etmiş, düşman karargâhlarına, işbirlikçi gruplara ve yabancı misyonlara sızarak çok sayıda önemli belge ve bilgiyi elde etmiştir. Grub'un faaliyetlerine İstanbul'un kurtuluşundan sonra, 5 Ekim 1923 tarihinde son verilmiştir.

Tedkik Heyeti Âmirlikleri:
Askerî Polis Teşkilâtı'nın kapatılmasının istihbarat faaliyetleri açısından doğurduğu boşluk, yine Erkân-ı Harbiye-i Umûmiye Riyâseti tarafından kurulan ve 1 Nisan 1921-22 Haziran 1922 tarihleri arasında Anadolu'nun çeşitli şehirlerinde faaliyet gösteren "Tedkik Heyeti Âmirlikleri" vasıtasıyla giderilmiştir. Âmirlikler, komünist faaliyetler, ajan faaliyetleri, azınlıkların tutum, davranış ve düşmanla işbirlikleri, Yunanlılar'ın işgalleri ve zulümleri, halkın Millî Mücadele karşısındaki tavrı gibi konular üzerinde çalışmıştır. Tedkik Heyeti Âmirlikleri de, personelinin kimliklerinin deşifre olması sebebiyle, 22 Haziran 1922 tarihinde lağvedilmiştir.
Geçit Teşkilâtı:
1922 yılı sonları ile 1923 yılı başları arasında, Erkân-ı Harbiye-i Umûmiye Riyâseti tarafından I.Ordu Komutanlığı'na bağlı olarak, İstanbul ve Trakya'ya yeniden yapılacak bir saldırıya karşı koymak, İngiliz işgal birliklerini takip ve kontrol etmek amacıyla, Geçit Teşkilâtı Kumandanlığı (GTK) adı ile bir teşkilâtın kurulduğu görülmektedir. Lozan Barış Görüşmeleri (20.11.1922-7.2.1923)'nin, 24 Temmuz 1923 tarihinde Lozan Barış Antlaşması ile sonuçlanmasından sonra, Fevzi (Çakmak) Paşa'nın emri üzerine 8 Ağustos 1923 tarihinde Teşkilât'ın faaliyetlerine son verilmiştir.
Tedkik Heyeti Âmirlikleri'nin kapatılmasından sonra bunların yaptıkları istihbarat, propaganda, takip ve araştırma görevleri, Ordu Kurmay Başkanlıkları'na bağlı olarak çalışan İstihbarat Şubeleri tarafından yürütülmeye başlanmıştır. 1922 yılının ortalarından, Cumhuriyet döneminde 1926 yılının başlarına kadar bu görevleri Ordu Müfettişlikleri İstihbarat Şubeleri devam ettirecekler ve aşağıda görüleceği gibi, Ordu Müfettişlikleri de bu görevleri Erkân-ı Harbiye-i Umûmiye Riyâseti'nin talimatı üzerine, Millî Emniyet Hizmeti (M.E.H.) Riyâseti Şubeleri'ne devredeceklerdir.



MİLLÎ EMNİYET HİZMETİ RİYÂSETİ (M.E.H./MAH)

(1927-1965)


A. Millî Emniyet Hizmeti Riyâseti'nin Kuruluşu ve İlk Yapılanma Çalışmaları (6 Ocak 1926)

1. İstihbarat Teşkilâtı'na Duyulan İhtiyaç (1923-1926)
30 Ekim 1918 tarihinde Mondros Mütarekesi'nin imzalanmasını müteakip 19 Mayıs 1919 tarihinde başlayan Millî Mücadele, 24 Temmuz 1923 tarihinde Lozan Barış Antlaşması ile tamamen sona ermiş ve modern Türk Devleti'ni kurma çalışmaları başlamıştı.
1923-1926 yılları arasındaki dönem, Türkiye'de Atatürk İnkılâpları'nın başlama ve yerleşme dönemidir. Ancak inkılâplara karşı olanların hedefi Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal (Atatürk) olmuştur. 15 Haziran 1926 tarihinde ortaya çıkarılan İzmir Suikasti sonrasında Atatürk, Anadolu Ajansı'na verdiği demeçte, "...Alçak teşebbüs benim şahsımdan ziyade mukaddes Cumhuriyetimize ve onun istinat ettiği yüksek prensiplerimize müteveccih bulunduğuna şüphe yoktur...Benim nâçiz vücudum birgün elbet toprak olacaktır; fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet pâyidar kalacaktır." sözleriyle Cumhuriyete ve inkılâplara olan inancını belirtmiştir.
İstihbarat faaliyetlerindeki branşların, ayrı ayrı ihtisas ve kabiliyet isteyen, yalnız savaş halinde değil, barış döneminde de sürekli çalışmayı gerektiren işler olduğu, Millî Emniyet Hizmeti Riyâseti'nin kurulmasına rastlayan dönemde meydana çıkmış bir gerçek idi. Avrupa'nın belli başlı merkezlerinde, Berlin, Paris ve Londra'da Birinci Dünya Savaşı (1914-1918)'ndan çok önceleri yerleştirilmiş Espiyonaj yuvalarının nasıl çalıştıkları, gizli servislerin bu yuvaları ve ajanları keşfetmek hususundaki gayretleri, Espiyonaj ve Kontr Espiyonaj konularında yayınlanmış kitaplarda ve hatıralarda anlatılmakta idi. Diğer taraftan, özel teşkilâtlara sahip olan ülkeler, bunları devrin ihtiyaçlarına göre bir düzene sokmaya çalışırlarken, böyle bir teşkilâtı bulunmayan ülkeler de yeniden kurmaya başlamışlardı.
İşte, modern devletlerin istihbarat konusunda geliştirdikleri metotları ve teknik alandaki ilerlemeleri göz önüne alan Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal (Atatürk), bir taraftan genç Cumhuriyet'e yönelik yabancı devletlerin Espiyonaj çalışmalarını, hanedan mensupları ve taraftarları ile yıkıcı ve bölücü (Ermenilik, Rumluk, kürtçülük, Komünizm, rejim aleyhtarlığı vb.) odakların faaliyetlerini önlemek, diğer taraftan yapılan ve yapılacak olan inkılâp hareketleri ile rejimi kollamak ve korumak amacıyla, "Bu böyle olmaz, muasır devletlerde olduğu gibi biz de modern bir istihbarat teşekkülü kurmak mecburiyetindeyiz." ifadeleri ile teşkilâtın lüzumuna işaret ediyordu.


2. Riyâset'in Kuruluşu (6 Ocak 1926)
Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal (Atatürk)'ün direktifleri doğrultusunda modern bir istihbarat teşkilâtının kurulması çalışmaları, Erkân-ı Harbiye-i Umûmiye Reisi Mareşal Fevzi (Çakmak)'ın uhdesine verilmiştir.Böylece, şimdilik sadece yurt içine yönelik istihbarat hizmeti verecek olan teşkilâtın, Erkân-ı Harbiye-i Umûmiye Riyâseti (EHUR) İstihbarat Dairesi'ne bağlı olarak kuruluş çalışmaları başlatılmıştır.
EHUR İstihbarat Dairesi'nin, 6 Ocak 1926 tarih ve 10152 sayılı "Gayet Mahrem ve Zâta Mahsûs" (Çok Gizli ve Kişiye Özel) gizlilik dereceli ve Müşir (Mareşal) Fevzi (Çakmak) imzalı tebligatı ile Cumhuriyet döneminin ilk istihbarat teşkilâtı olan Millî Emniyet Hizmeti Riyâseti kurulmuştur.

Bu tebligat, aynı tarih, sayı ve imza ile Ordu Müfettişlikleri'ne, Kolordu Kumandanlıkları ile İzmir ve Kocaeli Müstahkem Mevki Kumandanlıkları'na da gönderilmiştir. Tebligatta, Millî Emniyet Hizmeti Şubeleri ve ilgili kumandanlıkların görevleri ile sorumlulukları da tarif edilmiştir. Buna göre;
1. Millî Emniyet Hizmeti Şubeleri, bulundukları mevâkideki (mevkilerdeki) Fırka (Tümen), Mevki-i Müstahkem veya Kolordu Kumandanlıkları'na (muhtelif kumandanlıkların birleştiği mevkilerde, Mevki Kumandanlıkları'na) ve Ordu Müfettişlikleri'ne mühim ve müstacel (acele) malûmatı doğrudan doğruya tebliğ edecekleri gibi, müşârün-mühim (belirtilen önemli) istihbârâta müteallik (ait) metâlib ve makasidlerini (isteklerini) de doğruca mezkûr Hizmet memurlarına bildirebilirler. Ancak bu metâlib ve makasidin tarz-ı icrası (yürütülmesi şekli) hususunda istihbârât hizmeti serbesttir.
Ordu Müfettişliği merkezinde bulunmayan İstihbârât Şubeleri ile Müfettişlikleri'nin muhâberesi (haberleşmesi), mezkûr şubelerin bulundukları mahaldeki (yerdeki) Mevki Kumandanlığı vasıtasıyla yapılacaktır.
2. Ordu Müfettişlikleri veya Müfettişliklerin emriyle istihbarat umûru (işleri) ile tavzîf edilmiş (görevlendirilmiş) bulunan Kolordu Kumandanlıkları, şimdiye kadar istihbârât hususunda istifade ettikleri vesâit-i vazaifi (görev vasıtalarını) mıntıkalarında bulunan İstihbârât Şubeleri'ne devredecekler ve bu şuabâta (şubelere) mümkün olan teshîlât (kolaylıklar) arz edilecektir.
3. Şimdiye kadar Ordu Müfettişlikleri veya Kolordu Kumandanlıkları emrinde bulunan istihbarat zâbitânının (subaylarının) me'mûriyetleri hakkında Müdâfaa-i Milliye Vekâlet-i (Millî Savunma Bakanlığı) Celilesine (Yüce Katına) tebligat yapılacaktır.
4. Millî Emniyet Hizmeti Teşkilâtı, bu teşkilâtta çalışan zâbitân (subaylar) ve me'mûrînin (memurlarının) alâkaları (ilgileri) sûret-i kat'iyyede (kesinlikle) mahrem (gizli) tutulacaktır. Bu hususta yalnız, Ordu Müfettişlikleri ile merkezlerde İstihbârât Şubesi bulunan Fırka (Tümen) Kumandanlarına kadar -dahil- Mevki Kumandanları şahsen muttali (haberdar) olacaklardır.
Belgeden anlaşılacağı üzere, 6 Ocak 1926 tarihinde kurulan ve yurt içine yönelik istihbarat faaliyetinde bulunacak olan Millî Emniyet Hizmeti Riyâseti, EHUR'a bağlı, genel merkezi Ankara'da olmak üzere 5 ilde şubeleri bulunan küçük bir askerî istihbarat birimi görünümünde ortaya çıkmıştır. Ancak bu teşkilâtı modern anlamda geliştirmek, hem yurt içinde ve hem de yurt dışında faaliyet göstermesini sağlayacak tedbirlerin alınması gerekecektir.


3. Dış İstihbarat Bölümü Kurma Çalışmaları (Şubat/Kasım 1926)
Teşkilât'ın Dış İstihbarat Bölümü'nün kurulması ve bu konuda kurslar verilmesi amacıyla daha 1925 Sonbaharı'nda, Hariciye Vekâleti'nin tavassutu ile, Birinci Dünya Savaşı'ndan önce ve savaş döneminde Alman Genelkurmay İstihbarat Servisi'nin Başkanı olan ve daha sonra emekliye ayrılmış bulunan Albay Walther Nicolai ile temas kurulmuş, onun bu amaçlar için Türkiye'ye davet edilmesine karar verilmiştir.
Daveti kabul eden Walther Nicolai, Millî Emniyet Hizmeti Riyâseti'nin Dış İstihbarat Bölümü'nün organizesi projesini görüşmek üzere 1926 Ocak sonunda Ankara'ya gelmiş, Hariciye Vekili Tevfik Rüştü (Aras) Bey, Dahiliye Vekili M. Cemil (Uybadın) Bey ve Erkân-ı Harbiye-i Umûmiye Reisi Fevzi (Çakmak) Paşa ile Ocak sonu ve Şubat başında iki defa görüşmüş ve projenin 1926 Sonbaharı'na kadar yürürlüğe konması için karar alınmış ve sözleşme yapılmıştır.
Walther Nicolai, 1926 Mart'ında Almanya'ya dönerek Riyâset'in Dış İstihbarat Bölümü'nü kurma çalışmalarına başlamış, ancak 10 Haziran 1926 itibariyle, Ankara'nın taahhüd ettiği paranın gönderilmediğini bahane ederek çalışmalarını yavaşlatmıştır. Fevzi (Çakmak) Paşa'nın konuyla ilgili Başvekâlet'e yazdığı 30 Ocak 1927 tarihli bir yazıdan,Riyâset'in Dış İstihbarat Bölümü'nün organizesi ile verilecek istihbarat kursları için Hükümet'in Albay Walther Nicolai'a, 10 Haziran 1926 tarihine kadar 100.000 lira ödenmesini taahhüt ettiği, bütçedeki sıkıntı sebebiyle paranın tamamının bu tarihe kadar ödenmediği, fakat 2 Eylül 1926 tarihinde kendisine paranın bakiye kalan kısımlarının ödendiği anlaşılmaktadır.

Mareşal Fevzi (Çakmak), anılan yazısında ayrıca, Walther Nicolai'ın çok para almak ve buna karşılık az iş yapmak amacını benimsediğini, bu sebeple vadettiği hususlara karşı tedbirli olmak zaruretinin doğduğunu belirterek, İç İstihbarat işlerine girme ve katılma isteğinden vazgeçmeyen adı geçenin başka bir devlet adına hareket ediyor olabileceğinden şüphe duyduğunu ve bu sebeple Millî Emniyet Hizmeti Teşkilâtı ile temasa geçirilmemesinin gerektiği üzerinde durmaktadır.
1926 Kasım'ına kadar, Walther Nicolai tarafından Dış İstihbarat konusunda yapılan taahhütler, adı geçen tarafından lâyıkıyla yerine getirilmemiş ve bu konuda göndermiş olduğu raporlar da kapsamları itibariyle düşük seviyede kalmıştır.
Aşağıda görüleceği gibi Dış Temsilcilikler, ancak 1926 Kasım'ının sonunda faaliyete geçeceklerdir.


4. Riyâset Mensupları Almanya'da (16 Haziran - 5 Temmuz 1926)
Bir taraftan, teşkilâtın Dış İstihbarat Bölümü'nün kuruluş çalışmaları devam ederken, diğer taraftan hizmet verecek personelin yetişmesi amacıyla Almanya'da kursa tabi tutulmaları da 1926 Mart'ında kararlaştırılmış ve Walther Nicolai tarafından gönderilen 20 günlük kurs programı uygun görülerek yürürlüğe konulmuştur.
Almanya'ya gidecek heyet içinde, o sırada Boğazlar Komisyonu'nda görevli olan ve Harp Akademisi'nde Harp Tarihi Dersleri veren Kurmay Yarbay Şükrü Âli (Ögel) Bey (İlk Hizmet Reisi olacaktır), Kurmay Subay Hüseyin Rahmi (Apak) Bey, Hasan Reşit (Tankut) Bey, Kemal (Güçsav) Bey ve Hariciye Vekâleti'nden yüksek dereceli bir memur bulunuyordu.
Heyet, altı gün gecikme ile 16 Haziran 1926 tarihinde Almanya'ya gelmiş ve Albay Walther Nicolai tarafından karşılanmıştır. Burada görülen istihbarat kursları yanında, yabancıların yaşantılarından belirli kesitler öğrenilmesi ve görülmesi amacıyla, Berlin, Dresden, Hamburg, Münih, Salzburg ve Viyana'da geziler tertip edilmiş, o tarihte Münih'de açılan "Savaş Propagandası Sergisi" gezilmiştir.
Almanya'da görülen kurslar 5 Temmuz 1926 tarihinde sona ermiş ve heyet Viyana'dan 7 Temmuz 1926 tarihinde hareketle 10 Temmuz 1926 Cumartesi günü İstanbul'a gelmiştir.


5. Konferanslar (Eylül/Kasım 1926)
Yapılan protokola uygun olarak Türkiye'ye tekrar gelen Walther Nicolai, 1926 Eylül ortasından 1926 Kasım ortasına kadar İstanbul ve Ankara'da subay ve sivil bazı kişilere iki ay istihbarat konferansları vermiş ve konferanslara teşkilât nizamnâmesinin (tüzüğünün) hazırlanması ile son verilmiştir.
Walther Nicolai'ın İstanbul'da Yıldız'daki Harp Akademisi'nde "İstihbarat ve İstihbaratın Sevk ve İdaresi" konusunda verdiği konferanslara, başka bir ifade ile Millî Emniyet Hizmeti'nin kurucu personeli için açılan bu kurslara 12 civarında subay ve sivil bazı şahıslar katılmıştır. Son derece gizlilik içinde verilen bu konferanslarda Walther Nicolai, teorik ve pratik alanda bildiklerini ve tecrübelerini anlatmıştır. Bu sebeple, konferansın konusu ile konferansı verenin ve konferansa katılanların kimlikleri tamamen bir sır olarak kalmıştır. Bunun başlıca sebebi, konferansa katılanların, gizliliğe riayet ve sır saklama (ketûmiyet) hususlarında güvenilir kişiler olmalarıdır.
Konferanslarda, kursiyerlere kitap veya broşür dağıtılmamış, sadece kurşun kalemi ile not tutulmasına izin verilmiştir.
MİT Özel Arşivi'nde bulunan yeni belgelerden Walther Nicolai'ın, bu konferanslarda açık olarak bir yapılanma tavsiye etmediği, ancak konu itibariyle özet olarak şu ana hususlar üzerinde durduğu görülmektedir.
a. Birinci Dünya Savaşı'nın tecrübelerine göre istihbarat ve İstihbarata Karşı Koyma faaliyetlerinin sevk ve idaresindeki esaslar,

b. İstihbarat çalışmalarının ülke içinde ve dışındaki rolü,

c. Kurulacak gizli servislerde riayet edilmesi gereken esaslar.
Yukarıda da belirtildiği gibi, Walther Nicolai Türkiye'ye gelirken kendisine, "Modern gizli bir Teşkilât kurulacaktır, nasıl kurulsun, nasıl çalışsın? Bunu izah edeceksiniz veya bu konuda bir rapor hazırlayacaksınız." şeklinde bir iş teklif edilmemiştir. Sadece, kendisinden Birinci Dünya Savaşı'nda Alman Servisi'ndeki tecrübelerine dayanarak, gizli faaliyetler konusunda kurslar ve konferanslar vermesi, Millî Emniyet Hizmeti Riyâseti'nin Dış İstihbarat Bölümü'nü organize etmesi ve bir nizamnâme (tüzük) hazırlaması istenilmiştir.
Ancak, Walther Nicolai'ın, Türkiye'nin modern bir istihbarat teşkilâtı kurmak niyetinde olduğunu tahmin ederek, gerek Almanya ve gerekse İstanbul'da verdiği kurslarda ve konferanslarda Dış İstihbarat yanında İç İstihbarat konularına da temas ettiği görülmektedir.
O, bu konferanslarda genel istihbarat konuları yanında, tecrübelerine dayanarak, aşağıdaki hususlar üzerinde de durmuştur.

a. Teşkilât devlet kademesinde nereye bağlı olmalıdır?
b. Teşkilât Başbakana mı bağlı olmalıdır?
c. Ülke içinde teşkilâta ihtiyaç var mıdır?
d. Espiyonaj ve Kontr Espiyonaj hizmetlerinin bir arada, bir elden sevk ve idaresinin faydaları, barıştan itibaren yapılanma ve eğitimin lüzumu.
Walther Nicolai bu konferanslarda, propagandaya da geniş yer ayırmış, İstihbarat, Propaganda ve Kontr Espiyonaj, birbirini tamamlayan unsurlar olarak gösterilmiştir.
Böylece, Almanya'da, Ankara'da ve İstanbul'daki kurslar ve konferanslarda alınan bilgilerin ve tutulan notların ışığı altında, İstihbarat Heyeti tarafından Millî Emniyet Hizmeti Riyâseti'nin yapılanma çalışmaları 1926 Ekim'inde başlatılmıştır.
Fevzi (Çakmak) Paşa, Walther Nicolai'ın çalışmalarıyla ilgili olarak Başvekâlet'e yazdığı 31 Ocak 1927 tarihli yazısında, verilen kursların ve konferansların pratik usulleri kapsamakla birlikte istenilen genişlikte olmadığını, bununla birlikte istifade edilmiş olduğunu belirtmektedir.


6. Yapılanma Çalışmaları (Ekim/Kasım 1926)
Ekim/Kasım 1926'da İstihbarat Heyeti tarafından yapılan çalışmalar sırasında hazırlanan Teşkilât Nizamnâmesi (Tüzüğü)'ne uygun olarak Riyâset'in iç ve dış yapılanması çalışmaları bitirilmiştir. Çalışmalar sırasında birçok şema üzerinde çalışılarak,Türkiye'ye uygun bir yapılanma üzerinde mutabık kalınmıştır. Buna göre, ilk merkezî yapılanmanın 4 ana şubeden meydana gelmesi kararlaştırılmıştır.

A Şubesi : İstihbarat [Espiyonaj].
B Şubesi : Müdâfaa [Kontr Espiyonaj].
C Şubesi : Propaganda.
D Şubesi : Teknik Destek.

A Şubesi (İstihbarat=Espiyonaj), Genelkurmay Başkanlığı'na bağlı subaylardan; B Şubesi (Müdâfaa=Kontr Espiyonaj), İçişleri Bakanlığı'na bağlı Emniyet Genel Müdürlüğü ile Jandarma Genel Komutanlığı personelinden; C Şubesi (Propaganda), Dışişleri Bakanlığı personelinden; D Şubesi, asker ve sivil personelden meydana gelmişti.

1926 Kasım ayında, Millî Emniyet Hizmeti Riyâseti'nin müstakil ilk binası olan Hacı Bayram Camii civarında binaya taşınıldıktan sonra, A Şubesi'ne Kurmay Binbaşı Mehmet Nuri Bey, B Şubesi'ne Jandarma Yarbay Kemal Bey, C Şubesi'ne Dışişleri Bakanlığı Şube Müdürlerinden Muhiddin Raşit Bey, D Şubesi'ne Kurmay Binbaşı Şahap Bey, Müdür olarak tayin edilmişlerdir.
Bilâhare, C Şubesi'ne Müdür Yardımcısı olarak Dışişleri Bakanlığı'ndan Selim Bey tayin edilecek, B Şubesi'nden Kemal Bey'in ayrılması üzerine Şahap Bey, B Şubesi Müdürü olacak, D Şubesi'ne de Kurmay Binbaşı Samim İsmet Bey getirilecektir.
Yurt içinde, daha önce 6 Ocak 1926 tarihinde ana merkeze (Ankara) bağlı olarak İstanbul, İzmir, Adana, Diyarbakır ve Kars'da kurulan 5 şubeye ilâve olarak 3 şube daha açılmış, ancak bu defa bu şubelerin bütünü genişletilerek 8 Mıntıka (Bölge) Âmirliği adı altında değerlendirilmiştir. Buna göre, yurt içindeki Merkezler (Mıntıka Âmirlikleri);

Adana Mıntıkası : A ve B Âmirlikleri halinde,
Ankara Mıntıkası : B Âmirliği halinde,
Antalya Mıntıkası : B Âmirliği halinde,
Diyarbakır Mıntıkası : A ve B Âmirlikleri halinde,
İstanbul Mıntıkası : A ve B Âmirlikleri halinde,
İzmir Mıntıkası : A ve B Âmirlikleri halinde,
Kars Mıntıkası : A ve B Âmirlikleri halinde,
Samsun Mıntıkası : B Âmirliği halinde,
yapılandırılmış ve bu merkezlere gidecek âmirlerin hareket tarzları bir esasa bağlanmıştır. Böylece, tayin edilen Mıntıka Âmirleri yeni görev yerlerine hareket etmişlerdir.
Bu dönemde, merkezlerdeki A (İstihbarat=Espiyonaj) ve B (Müdâfaa=Kontr Espiyonaj) Âmirleri bağımsız çalışıyorlar ve Millî Emniyet Hizmeti Riyâseti ile doğrudan ayrı ayrı haberleşiyorlardı. Ankara, Antalya ve Samsun merkezleri B Âmirleri tarafından idare edilmiş, bu merkezlere A Âmirleri gönderilmemiştir. Ayrıca merkezlerin hiç birisine, C ve D şubelerinin temsilcileri de tayin edilmemiştir.
Ülke içerisindeki yapılanmada Merkezler (Mıntıka Âmirlikleri) açılırken, yurt dışında açılacak Merkezler ile ilgili çalışmalar da sürdürülmüş ve Türkiye dışında 3 yerde, Viyana (Şimal=Kuzey), Tahran (Şark=Doğu) ve Kahire (Cenup=Güney)'de Temsilcilikler faaliyete başlamışlardır

MİT'İN TARİHÇESİ



Ülkelerin birbirlerine yönelik siyasal, sosyal, ekonomik ve askeri faaliyetleri ile beklentilerinin önceden saptanması ihtiyacının zaman içerisinde giderek artması, haber almaya dönük yapılanmaların varlığını zorunlu kılmıştır.
Ülkemizde, sistemli ve organize nitelikte istihbarat örgütü kurma girişimleri, Osmanlı Devleti'nin son yıllarında başlamıştır. Siyasi birliğin korunması, ayrılıkçı hareketlerin önlenmesi ve özellikle yabancı devletlerin Ortadoğu üzerinde odaklaşan faaliyetlerinin izlenebilmesi için bireysel bazda ve sınırlı nitelikte sürdürülen istihbarat çalışmalarının bir merkezden organize biçimde yürütülmesine ihtiyaç duyulmuş ve 17 Kasım 1913 tarihinde Enver Paşa tarafından TEŞKİLÂT-I MAHSÛSA isimli istihbarat örgütü kurulmuştur. Birinci Dünya Savaşı sırasında askeri ve paramiliter hareketler gerçekleştirerek önemli görevler üstlenen bu örgüt, savaşın sona ermesiyle 30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondros Mütarekesi sonrasında dağılmıştır.

Bu gelişmeyi izleyen dönemde, 1918 sonlarında KARAKOL CEMİYETİ isimli yeni bir istihbarat ünitesi kurulmuştur. Bu örgüt, Anadolu'nun işgal edilmesine karşı çeteleri ve halkı silahlandırmış, milli kuvvetlere silah ve malzeme temin etmek suretiyle kurtuluş hareketine önemli hizmetler sağlamıştır. İstanbul'un 16 Mart 1920 tarihinde işgaliyle, mensuplarının tutuklanması üzerine Örgütün faaliyetleri sona ermiştir.

KARAKOL CEMİYETİ'nin dağılmasından sonra ZABİTÂN ve YAVUZ gibi çeşitli istihbarat grupları oluşturulmuş, bunlardan 23 Eylül 1920 tarihinde faaliyete geçen HAMZA GRUBU'nun adı 31 Ağustos 1921 tarihinde FELÂH GRUBU olarak değiştirilmiş, istihbarat grupları Kurtuluş Savaşı sonuna kadar faaliyetlerini sürdürmüşlerdir.

İstihbarat örgütleri arasındaki dağınıklığı gidermek,ordu içerisine sızan düşman casusluk faaliyet ve propagandasına karşı koymak amacıyla 18 Temmuz 1920 tarihinde Genelkurmay Başkanlığı tarafından ASKERÎ POLİS TEŞKİLÂTI (A.P. veya P.) kurulmuştur. Savaş yıllarında başarılı hizmetler veren örgütün faaliyetlerine 21 Mart 1921 tarihinde son verilmiştir. Askerî Polis Teşkilâtı'nın kapatılmasının istihbarat faaliyetleri açısından kısa bir süre doğurduğu boşluk ise, yine Genelkurmay Başkanlığı tarafından kurulan ve 1 Nisan 1921-22 Haziran 1922 tarihleri arasında Anadolu'nun çeşitli şehirlerinde faaliyet gösteren TEDKİK HEYETİ ÂMİRLİKLERİ vasıtasıyla giderilmiştir.

Edinilen tecrübelerin ışığında ve belirlenen yeni hedeflere ulaşılabilmesi amacıyla bu defa Genelkurmay Başkanı Fevzi ÇAKMAK'ın direktifiyle MÜSELLÂH MÜDÂFAA-İ MİLLİYE isimli bir istihbarat grubu kurulmuştur. TBMM Hükümeti, 3 Mayıs 1921 tarihinde kısa adı "M.M." (MİM MİM) olan bu örgüte resmiyet kazandırmıştır.
Tedkik Heyeti Âmirlikleri Anadolu'da faaliyetlerini sürdürürken, "M.M." örgütü asker ve sivil kesimden oluşmuş kadrolarıyla, İstanbul'da büyük bir ajan ve haber ağı kurmayı başarmış, Anadolu'ya silah ve cephane kaçırılması faaliyetlerini organize etmiş, düşman karargahlarına, işbirlikçi gruplara ve yabancı misyona sızarak çok sayıda önemli belge ve bilgiler elde etmiştir. Millî Mücadele sırasında düşman faaliyetlerine karşı oluşturulan çeşitli istihbarat gruplarıyla da işbirliği yapan örgütün faaliyetleri, İstanbul'un kurtuluşundan sonra 5 Ekim 1923'de son bulmuştur.
İstihbarat örgütlerinin kapatılmasından ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurulmasından sonra, 1926 tarihine kadar geçen dönem içinde haber alma çalışmaları, Ordu Müfettişlikleri İstihbarat Şubeleri tarafından yürütülmüştür.


Daha sonra Atatürk, 1925 yılı sonunda, gelişmiş devletlerdeki istihbarat kuruluşlarına benzer, çağdaş bir örgütün kurulması talimatını vermiştir. Bunun üzerine, Avrupa ülkelerinde eğitilen kadroların da katılımıyla, Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi ÇAKMAK'ın 6 Ocak 1926 tarihli emri doğrultusunda, Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk istihbarat kuruluşu olan MİLLÎ EMNİYET HİZMETİ RİYÂSETİ (M.E.H./MAH) kurulmuştur.Teşkilât, 5 Ocak 1927 tarihinde şeklen İçişleri Bakanlığı'na bağlanmıştır. 6 Ocak 1926 - 5 Ocak 1927 tarihleri arasındaki bir yıllık dönem çalışmaları, dönemin yöneticileri tarafından Riyâset'in kuruluşuna hazırlık dönemi olarak değerlendirilmiş ve bir gün sonraki 6 Ocak 1927 tarihi MAH'ın kuruluş tarihi olarak kabul edilmiştir.

Kuruluşuyla başkanlığına Şükrü Âli ÖGEL'in getirildiği MAH, Millî İstihbarat Teşkilâtı mensupları için bir simge olarak önemini korumakta ve MİT'in tarihi kökleriyle gelecek arasında kuvvetli bir bağ oluşturmaktadır.

MAH, duyulan ihtiyaçlara bağlı olarak zaman içerisinde bir kaç kez küçük yapısal değişiklikler geçirmiş ve 1965 yılına kadar Türkiye'nin istihbarat faaliyetini başarıyla yürütmüştür.


Devletin millî güvenlik politikasının hazırlanmasıyla ilgili her konuda istihbaratın tek elde toplanabilmesi amacıyla, 22 Temmuz 1965 tarihinde TBMM tarafından 644 sayılı kanun kabul edilmiş ve bu kanun ile kuruluşun adı MİLLÎ İSTİHBARAT TEŞKİLÂTI (MİT) olarak değiştirilmiştir. Kanun ile MİT'in bir Müsteşar tarafından yönetilmesi ve Müsteşar'ın, kanun ile belirlenen görevlerin yerine getirilmesinde sadece Başbakan'a karşı sorumlu olması öngörülmüştür.

MİT, yaklaşık 19 yıl süre ile faaliyetlerini 644 sayılı kanun hükümleri doğrultusunda yürütmüş, ancak süratle değişen ve gelişen koşulların ışığında yeni bir yasal düzenlemeye gidilmesi ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Bu amaçla, 1 Kasım 1983 tarihinde 2937 sayılı "Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Millî İstihbarat Teşkilâtı Kanunu" çıkarılmış olup, kanun 1 Ocak 1984 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Halen milli hedeflere ulaşmada her çeşit teknolojik gelişmenin de yakın takipçisi olan MİT, deneyimli mesleki ve teknik kadrolarıyla, modern bir yapı içerisinde, çoğulcu demokrasinin, hukukun gereklerine uygun ve yansız olarak, insan hakları ilkelerine bağlı bir anlayış doğrultusunda, yasanın verdiği görevleri başarı ile yürütmektedir.

*** Yukarıda sunulan tarihçe, Millî İstihbarat Teşkilâtı'nın kuruluşunun 75. yıldönümü anısına hazırlanan "Millî İstihbarat Teşkilâtı Tarihçesi" isimli kitaptan derlenmiştir.

MİT ' İN AMAÇLARI

Amacımız, laik, demokratik ve çağdaş bir Türkiye’de, toplumumuzun huzur ve güven içerisinde yaşamasına katkıda bulunmaktır.

Millî İstihbarat Teşkilâtı, üstlendiği görevleri çağın gereklerine uygun olarak yerine getirebilmek amacıyla, iyi öğrenim görmüş, istihbaratçı olabilme koşul ve niteliklerini kazanabilecek yetenekteki gençleri seçmeyi hedefleyen bir personel politikası uygulamaktadır.

Amacımıza ulaşmak için bir taraftan yetenekli, zeki, özgüveni yüksek, dinamik, kültürlü, azimli, dikkatli, disiplinli, saygılı, ketum, yüksek sorumluluk duygusuna sahip, gelişime açık ve çağdaş gençler kadromuza dahil edilmektedir. Diğer taraftan da çağın tüm teknolojik gelişmeleri takip edilerek, hizmetin yürütülmesinde kullanılmaktadır.

Günün gelişen ve değişen şartlarında Teşkilatımızın vizyon, hedef ve değerlerini benimseyecek ve geleceğe taşıyacak yüksek potansiyele sahip gençleri kazanmak en temel insan kaynakları politikamızdır.

Aramıza katılan gençler, “istihbaratı” çağdaş bir anlayışla verilen hizmet içi eğitimle birlikte, sevgi ve saygıya dayalı bir çalışma ortamında öğrenmektedir. Gençler başladıkları bu görevde ileride piramidin en üstünde yer alma şansına sahiptir.

MİT'in kadrosu genel hatları itibariyle ana hizmet birimleri, yardımcı hizmet ve destek birimlerinde görev yapan personelden oluşmaktadır.
Bu bölüm, özellikle ana hizmet birimlerinde görevlendirilecek ve "istihbaratçı" olmak için kendilerini uygun gören gençlere, meslek seçimlerinde ışık tutmak amacıyla hazırlanmıştır.





PERSONEL İHTİYACININ BELİRLENMESİ VE ADAYLARDA ARANAN ŞARTLAR


1. Personel İhtiyacının Belirlenmesi

Millî İstihbarat Teşkilâtı’nın faaliyet alanı, personelin çok çeşitli akademik geçmişe ve kabiliyete sahip olmalarını gerektirmektedir.

Etkili bir şekilde faaliyet gösterebilmek için Teşkilât, yalnızca İstihbarat Görevlilerine değil aynı zamanda; Bilgisayar Uzmanlarına, Mühendislere, Teknikerlere, Mütercimlere de ihtiyaç duymaktadır.
Teşkilât, gelişme hedeflerini gerçekleştirme amacına yönelik olarak personel politikasını planlı bir şekilde uygulamaktadır. Bu çerçevede, belirtilen görevlerde en uygun kişilere ulaşabilmek amacıyla, ihtiyaç halinde gazete ilanı yoluyla duyurularda bulunulmaktadır. Ayrıca bu duyurular Web Sayfamız aracılığı ile de yapılmaktadır.
İlan yoluyla belirtilen branşların dışında da ihtiyaç duyulduğunda personel alınmaktadır. Yaygın bir alım olmadığından ilan ile duyurulmaya gerek görülmeyen branşlar, başvuru adresimize gönderilen iş isteklerini havi dilekçelerin değerlendirilmesi suretiyle karşılanmaktadır. Her Türk vatandaşı Anayasanın 74 üncü maddesinde belirtilen dilekçe hakkına sahiptir. Bu hak çerçevesinde, Millî İstihbarat Teşkilâtına dilekçe ile iş müracaatında bulunan her şahsa başvuru sonucu, elektronik ortamda veya posta yoluyla bildirilmektedir.


2. Adaylarda Aranan Şartlar

Teşkilâtımızda istihdam edilecek adaylarda aşağıdaki nitelikler aranmaktadır.
- 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinde öngörülen genel şartları taşımak,
- Teşkilâtımız mevzuatına göre atanmaya engel hali bulunmamak,
- Fakülte ve yüksek okul mezunları için 30 yaşını doldurmamış olmak, (Dalında doktora veya lisans üstü eğitim yapmış olanlar için 32 yaş esastır.)
- Erkek adayların askerlik hizmetini yapmış olması tercih edilmektedir.
- Eğitim Durumu;
İstihbarat Görevlisi; Hukuk, Siyasal Bilgiler, İktisat, İşletme ve İktisadi ve İdari Bilimler ile Müsteşarlığın ihtiyaç duyacağı diğer yüksek öğrenim kurumlarından mezun olmak, (Yurtdışında bu konularda eğitim veren kurumlardan mezun olanların, Yüksek Öğrenim Kurumu tarafından verilmiş denklik belgesini ibraz etmeleri gerekmektedir.) ,
Mühendis; Mühendislik Fakültelerinin Elektronik ve Bilgisayar Mühendisliği bölümleri ile bu konularda eğitim veren ve denkliği onaylanmış yabancı öğrenim kurumlarından mezun olmak,
Mütercim-Tercüman; Yabancı dil eğitimi verilen yüksek öğrenim kurumlarından mezun olmak.
- Sınav Şartı:

İstihbarat Görevlisi; Kamu Personeli Dil Sınavından (KPDS) 70 ve üstü, Kamu Personel Seçme Sınavı KPSSP1 puan türünden 85 ve üstü puan almış olmak ,

Mütercim-Tercüman; Kamu Personeli Dil Sınavından (KPDS) 80 ve üstü puan almış olmak.

KPDS ve KPSSP1 puanlarının, sınav tarihi itibariyle son iki yıla ait olması gerekmektedir.


Teşkilâta Kanun ve Yönetmelik ile verilen görevlerin çağın gereklerine uygun olarak yürütülmesi açısından, İstihbarat Görevlisi alımında; 4 yıllık yüksek öğrenim görmüş, istihbaratçı olabilme koşul ve niteliklerini taşıdığı yapılan çeşitli testler ile tespit edilen gençleri seçmeyi hedefleyen bir personel politikası uygulanmaktadır.
Böylece 21 inci yüzyılın gelişmeleri çerçevesinde Devletin istihbarat ihtiyaçlarını en üst düzeyde karşılayacak profesyonel bir istihbaratçı kadrosu oluşturulması amaçlanmaktadır.


PERSONEL ALIM SÜRECİ


Teşkilâtımızda personel alımları ihtiyaçlar esas alınarak yapılmaktadır.
Personel alım süreci, adayların istihdam edileceği branşın özelliğine göre değişmekte olup, genel olarak aşağıda belirtilen aşamalardan oluşmaktadır.
• Lisan Bilgisi: İstihbarat Görevlisi, Mütercim-Tercüman adaylarının en az bir yabancı dili, Elektronik Mühendisi, Bilgisayar Mühendisi, Teknik Analizci, Bilgisayar Programcısı ve Bilgisayar İşletmeni adaylarının ise İngilizce dilini iyi derecede bilmesi gerekmektedir.
• Adayların Lisan Bilgisinin tespitinde Kamu Personeli Dil Sınavından (KPDS) alınan puan esastır.
• Mesleki Yeterlik Sınavı: Adayın öğrenim gördüğü branştaki bilgisinin tespitine yöneliktir. Bu sınav Mühendis ve Bilgisayar Uzmanı adaylarına uygulanmaktadır.
• Genel Yeterlik ve Yarışma Sınavı: Adayın genel kültür ve genel yetenek düzeyini ölçen yazılı bir sınavdır.
İstihbarat Görevlisi adayları için Kamu Personel Seçme Sınavı KPSSP1 puan türünden alınan puan esastır.
Diğer hizmet gruplarında görevlendirilecek adayların Genel Yeterlik ve Yarışma Sınavı Teşkilatımız tarafından gerçekleştirilmektedir.
• Kompozisyon Uygulaması: İstihbarat Görevlisi adaylarının Türkçe'ye hâkimiyetini ölçmek amacıyla yapılmaktadır.

• Sağlık Muayenesi: Adayın dikkat çekici bir fiziksel bozukluğunun olmaması, görevini her türlü şartlar altında yerine getirmeye engel sağlık sorunu bulunmadığını resmi Sağlık Kuruluşlarından alacağı Sağlık Kurulu Raporu ile belgelendirmesi gerekmektedir. Ayrıca tüm adaylar, kendi sağlık ünitemizde uzman doktorlarımız tarafından detaylı bir muayeneye tabi tutulmaktadır. (Adaylarda aranacak sağlık koşulları Sağlık Yönergesinde belirlenir.)

• Teşkilâtımızda istihdam edilecek adaylarda görev yapacakları branşlara göre görme bozuklukları konusunda da belirlenmiş kriterler mevcut olup, daha önce LASIK (Laser in Situ Keratomileusis) operasyonu geçirmiş olunması yapılacak muayene sonuçları esas alınmak kaydıyla, Teşkilâtımızda görev almaya engel bir husus değildir.

• Atama Aşaması: Atamalarda Teşkilât’ın ilgili mevzuatı ve personel ihtiyacı esas olduğundan, tüm aşamalar olumlu sonuçlansa dahi belirlenen kontenjan dışında kalan adayın ataması yapılmaz.

MİT ' E BAŞVURU



POSTA YOLU İLE BAŞVURU



Başvurunuzu aşağıdaki belgelerle birlikte, bildiğiniz yabancı dil ve ayrıntılı özgeçmişinizi içeren dilekçeyle "P.K. 955 Ulus / ANKARA" adresine gönderiniz. İletişimin rahat kurulabilmesi amacıyla, yazışma adresi, telefon numarası, elektronik posta adresinizin dilekçede belirtilmesi gerekmektedir.

Dilekçenize Eklemeniz Gereken Belgeler :

Nüfus hüviyet cüzdanı fotokopisi veya sureti,

Vesikalık Fotoğraf,

En son mezun olunan okula ait mezuniyet belgesi veya diploma fotokopisi,

Yabancı eğitim kuruluşlarından mezun olanlar için, onaylı denklik belgesi fotokopisi ( Yüksek Öğrenim Kurumlarından mezun olanlar denklik belgesini, Yüksek Öğretim Kurulu Başkanlığı’ndan; Lise ve dengi okul mezunları ise Millî Eğitim Bakanlığı’ndan alacaklardır.)



İstihbarat Görevlisi adayları için, sınav tarihi itibariyle son iki yıl içerisinde yapılan Kamu Personeli Dil Sınavından (KPDS) 70 ve üstü, Kamu Personel Seçme Sınavı (KPSSP1) puan türünden 85 ve üstü puan aldığını gösterir belgeler,



Mütercim-Tercüman adayları için sınav tarihi itibariyle son iki yıl içerisinde yapılan Kamu Personeli Dil Sınavından (KPDS) 80 ve üstü puan aldığını gösterir belge,


Erkek adaylar için askerlik terhis belgesi fotokopisi




Önemli Uyarılar

1- İş başvurularının mutlaka posta yoluyla yapılması gerekmektedir.

2- Eksik bilgi ve belgelerle yapılacak olan başvurular değerlendirmeye alınmayacaktır.

3- Başvurularında elektronik posta adresini belirten adayların müracaatları, öncelikli olarak elektronik ortamda yanıtlanacaktır.

MİT ' TE EĞİTİM FAALİYETLERİ


İstihbarat özel ya da resmi, herhangi bir eğitim kurumunda öğretimi yapılamayan tek konudur.

Bu nedenle, Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı'na giriş sınavında başarılı olan gençler, adaylık safhasında MİT Eğitim Merkezi'nde 23-24 hafta süreli temel eğitime alınmaktadır.

Temel Eğitim, iyi bir istihbaratçıda bulunması gereken niteliklerin ve becerilerin, adaylara kazandırılmasına yönelik olarak, teorik ve pratik alanda yapılmaktadır.

Eğitim, MİT'in değişik konu ve kademelerinde uzun yıllar görev yapmış, bilgi ve becerisi yüksek kadrolar tarafından verilmektedir.

Başlangıçta, MİT'e özgü yöntem ve prensiplerini öğrenerek İstihbaratçı nosyonunu kazanan adaylara, daha sonra görev alanlarını içeren değişik konular tanıtılmakta, haber toplama ve haber değerlendirme ile silah kullanma, hedefi izleme, terör eylemlerine karşı bireysel önlem geliştirme/ korunma ve kendilerine yönelik izleme ve kontrol girişimlerine karşı davranış yöntemleri de öğretilmektedir.

Eğitimin bir bölümünde de bilgisayar ve benzeri teknik cihazların İstihbarat çalışmalarındaki kullanımına ilişkin uygulamalı dersler yer almakta, eğitimde çağdaş/teknolojik imkanlardan azami ölçüde yararlanılmaktadır.

Teşkilat personeli, görev alanlarına göre zaman zaman uzmanlık eğitimine tabi tutulmaktadır.

Yılan yakalamak için mevsimin uygun olması gerekir.Soğukkanlı bir hayvan olduğu için kışın kış uykusundadır.

Bilinen her bölgede o bölgeye uyum sağlamış yılanlar bulunduğundan her yerde yılan olması muhtemeldir.Yılan yakala tariflerine baktımda sayfanın gerisine doğru,yapılan tarifler ancak yılan görüydüdğü zaman geçerli.Peki aç kaldınız,işaşeniz yok,ortada yılan dahil başka mahlukatta yok o zaman bu teknikleri nasıl kullanacaksınız ?

Aklınızda olsun yılan sütü çok sever,hatta doğrulup koyunlardan bile süt emip,işi bittiğinde çekip gider.Dağın başında hareketsiz kalmış bir koyun görrürseniz,yılanın sütünü emmesinden şüphe edip bakın,orda yılan olabilir
smiley.gif


Yanınızda süt varsa,bir kaseye boşaltın ve kaynatmaya başlayın,sütün ısınmasıyla etrafa yayılan kokudan o bölgeye yılan gelme ihtimali muhtemeldir.İşte o zaman kuyruktan yada kafasından yakalayın.Kuyruktan yakalarsanız kırbaç gibi sallayın,bu sayede omurgaları kırıp,yılanı hareketsiz kılabilirsiniz.

Kafadan yakalarken,mümkün olduğu kadan ağızın üzerine başparmağınızla baskı yapacak şekilde tutun.Yılan çenesini çıkarabildiği ve ağzını çok geniç ve hareketli açabildiği için,elinizi ısırabilir.Yılan çenesi çok kuvvetli olduğu için,zehirli olmasa bile çok acı verebilir.

Yılanın zehirlimi zehirsizmi olduğunu anlamak için kuyruk inceltisine bakın.İncelerek uzuyorsu zehirsizdir.Birden inceliyorsa kuyruk ucu zehirlidir.

Eğer zehirli yada zehirsiz olduğuna emin olamiyorsanız,bir şekilde öldürün ve baş kısmından 1 karış,kuyruk kısmından 1 karış olmak üzere kesin,Sonra derisini yüzüp,balık temizler şekilde temizleyin.

Yılan eti sert olduğu kadar tadı güzeldir.Ancak omurga dizilimi açısından,balık kılçığı temizlemesinden biraz daha zahmetlidir.

Zaten keyif için değil ihtiyaç için yendiğinden zahmete biraz katlanmak gerekir.

Doğada iaşesiz kaldığınızda yılandan ziyade,salyangoz yemek daha iyidir.Yağmurlu havadan sonra yılan bulunamayacağından salyangoz daha iyi bir alternatiftir.Diğer alternatif kaplumbağa ciğeridir ama elde edeceğiniz et,zahmetine değmez.Yakalaması kolay diğer av,kirpidir.Dikenli deriyi temizlemeyi becerirseniz,kirpi etide leziz ve yüksek protein içerdiğinden,doğada işinize yarayacak iyi avlardandır.

Yürüyen hayvanlardan iğrenenler için,silah kullanmadan kuş yakalama teknikleri öğrenmeleri önerilir.Ancak yürüyen hayvanlar yüksek protein içerdiğinden,kanatlı hayvanların beyaz etinden daha iyi alternatif olacaktır.

Bazıları şöyle bir öldürme tekniğinden bahseder ; Kuyruğundan tutup çavirmekten,kimisi kuyruğundan tutup ip sallar gibi sallar işte o zaman ölmez.Çubuk gibi dümdüz olur sallanırken ama bıraktığınızda normale döner.Bu çevirme olayı doğru ama doğru teknikle.Yılanı tutup,koldan çevirirken aynı anda bilektende çevirmeniz gerekirki,omurgalarından bi kısmını kırıp,zor hareket etmesini sağlamak içindir.Sonra yine kesmek gerekir.

Dağdaki bahsettiğin yılandan boşa korkmuşssunuz diyemicem.Yılanın büyüklüğü değil,zehiri öldürür.Mesela piton zehirsiz bir yılandır.Avına dolanıp,sıkarak öldürür.Göğüs kafesi ve boyun bölgsine baskı yaparak,avının nefes almasını engeller.

Genel anlamda,çoğu yılan türü insandan uzak durmaya çalışır.Ancak insan farkında olmadan yılana ani bir korku yaratırsa saldırır.

YILANI YAKALADINIZ,ŞİMDİ DE DERİSİNİ YÜZMEK:

438a2966.jpg


032ef7dd.jpg



yöntem 1 : Yılanı gördün, azıcıkta cesaretin var bas kafasına postalla. Ardından kuyruğunu tut (ama sakın kafadan ayağını çekme) kuyruğu tuttuktan sonra boynunu tut. Ayağını yavaşça üstünden kaldırırken boyundan kafaya doğru geçir elini. Yılan emrinde.

yöntem 2 : Şu çatal tipi sopalar olur ya hani onlardan bul bir tane ama çatalın boyutlarına dikkat et bazı çatalların içinden değil yılan gergedan bile geçer bas boynuna gerisini aynen devam etir tıpkı yukarıdaki gibi.

yöntem 3 : bileğine güveniyorsan çek tabancayı tam kafasını parçalıyacak şekilde al nişanı. Vurabilirsen tam kafasında önce yılanı ye bitir. Sonra da bana gel tebrik edeyim atıcılığından dolayı. :D

Kırsal arazide kamuflaj …

Bulunduğumuz yer sadece topraktan oluşuyor ise 3 farklı şekilde kamufle olabiliriz …

1- Bütün elbiselerinizi çıkarın ve toprak rengini alana kadar toprağa bulayın … tam toprak rengini aldıktan sonra giyin etrafa bir nebzede olsa uymuş olursunuz …
2- Eğer pusuda bekliyorsak yapmamız gereken kamufle ( düz bir arazide isek ) … mümkün olduğu kadar toza bulandık yani kamufle olduk zaten … Şimdi önümüze toprak yığmaya başlayacağız yani ufak bir tepecik … boyu sizi gizleyecek kadar fazla olmalı … mesela 40-50 cm idealdir … ama bu yığını dik bir şekilde yani dikkat çekici şekilde yapmayın – basık bir şekil verilmesi daha uygun olur … tam olarak kamufle sağlayamayız düz arazide ama yapılacak en mükemmel şeydir bu yöntem … ve etrafta sadece sizin tepeciğiniz olacağından yeriniz fark edilebilir … fark edilmemenin yöntemi ise – bu 40-50 cm ( boyu sizi gizleyecek kadar olsa yeter yani illa ki 40 yada 50 cm olması gerekmez ) boyu olan tepeciklerden sizden uzağa ve yakına 5-6 tane daha yapmanız sizin fark edilmenizi bir nebze önler …
3- Yine pusuda bekleyecek isek yapacağımız şey şu (yine düz arazideyiz tabi ) : Etraftaki taşları toplayarak doğal bir kamuflaj oluşturmak … ama bunu yaparken abartmayın yani koca bir yığın yapmayın ki belli olmasın … taşların en çok olduğu bölgede bu yöntemi uygularsak daha başarılı olur … ve yine 2. maddedeki gibi etrafa birkaç yığın daha yaparsak daha iyi olur …

--- Bütün elbiselerinizi çamura bulayabilirsiniz ve böylece 1-2-3 maddelerinin hepsinde daha çok işe yarayacaktır …( yüzünüzüde çamura bulamanız gerekiyor tam bir kamufle için )




Kırsalda kamuflaj 2

Şimdiki bölgemizi şöyle düşünün … İç Anadolu gibi hafif sarımtırak otlar var ama yine düz arazi … nasıl kamufle oluruz peki


Başlıyoruz …

Uzunca bir ipimiz olması gerek … sonrası kolay … otlarla kamufle olacağız tabi ki … otları elinize sığacak kadar ve mümkün olduğunca dibinden koparın ve ipin bağlayabileceğiniz en uç kısmına bağlayn ( otu ortasından bağlıyoruz ) … ve yine bir tutam ot kopartın onuda o bağladığınız kısmın en yakınına bağlayın ( ipi asla kesmiyoruz ) ip bitene kadar bunu yapın ve sonunda ise elimizde şerit halinde ot kamuflajı olacaktır … şimdi bunu nasıl kullanacağız ? – bu şeriti önce gövdemize dolamamız gerekiyor … ama bu yetmedi ne yapacağız – ayakkabı ipinizden yararlanabilirsiniz … eğer ben ayakkabımın ipini çıkarırsam rahat edemem diyorsanız elbiselerinizden ip şeklinde parçalar kesip bu işlemi yapabilirsiniz …

Yöntem 2

Diyelimki yanımızda ip ve benzeri bir şey yok peki nasıl kamufle olacağız … şöyle- elbisemizin herhangi bir yerine 5-7 cm uzunluğunda bir delik açıyoruz delik demeyelimde kesik diyelim … ve bu kesiğin5-7 cm altına yada üstüne PARALEL olarak aynı boyutta bir kesik daha açıyoruz .. ee bu kesikler ne işe yarayacak peki ? – kopardığımız bir tutam otu 1.kesikten geçirip 2. kesikten çıkarıyoruz … bu işlemi her tarafımız ot olana kadar yapıyoruz … Sonra kendinizi bile göremezsiniz


Yada böyle bir yöntem kullanabiliriz … tabi elimizde bu yönteme uygun malzeme mevcutsa …





Not : Kırsal arazide kayalık alanda mevzilenmek zorunda kaldık diyelim … Tüfeğimizide çizdirmemek istiyoruz ne yaparız ? – Hemen çorabınızı çıkarın içine alabildiğince kum doldurun … İşte bu kum torbası istediğiniz şekli alır ve tüfeğiniz çizilmez hemde o kadr rahat nişan alırsınız ki …






Kamuflaj ya bu fotoğraftaki türden olamalı ya su geçirmez yada normal kumaş ....

Eğer su geçirmez kumaştan avcı çukuruna kamuflaj yaparsan su geldiğinde birikir ve kamuflajı bozar - bozulmaması için yine kumaştan oluk yaparak suyun tahliye olması gerekir ... Yani eğim vererek suyun kamuflajın üzerinde kalmamasını sağlayacaksın ...



- SOL KOL VE SOL ELDEN YARARLANMA.
- DIPÇIĞI OMUZ ÇUKURUNA YERLEŞTIRME.
- KABZE KAVRAMA.
- SAĞ KOL VE SAĞ DIRSEĞI KULLANMA.
- KAYNAK YAPMA.
- RAHAT BIR DURUŞ.
- NEFES KESME
- TETIK KONTROLU VE TETIK DÜŞÜRME

Ana 8 temel ile üzerinde tüfek hakimiyeti sağlanır , tüfek hakmiyeti atışın isabeti ve tüfeği kontrol etmek için gerekli olan bilgilerdir.

Tüfeğinizi kavrayıp çözmeniz ve onu nasıl kullanacağınızı bilmeniz size daha kesin atışlar ve olumlu kazanımlar sağlayacaktır.

Küçük ayrıntılarla tüfeğinize iyi bir kontrol sğlayarak titretmeden ateş edebilirsiniz.Bazen bir yere destek vermek bazen küçük bir nefes tutma ile net atışlar mümkündür.

Tüfeği kullanırken NİZAMİ olan faktörler kabaca bunlardır.

Özellikle dağlık alanlarda mevzilendiğiniz yerler sizleri rahatsız edebilir ve pozisyonunuzu bozabilir - terörist grubu bekler iken mevzilenmek zorunda kaldığınız yer sık sık oynamanıza hareket etmenize yol açarak açınızı bozabilir konsantrenizi bozabilir ;

Bunların önüne geçmek için tüfek kontrol ve hakimiyet esaslarını nizami olarak öğrenilmelidir.

Basit bir örnek ile nefes düzensizliği ile 200 metrede gördüğünüz hedefi 30 cm bir fark ile görmeniz dolaysıyla hedefin bir bölümünü ve anlık bir noktasını yakaladığınız anda düzensiz nefes bunu bozarak ateş imkanınızı elinizden alabilir.

Bu nedene bu faktörlere çok dikkat etmeli , tüfek ve tüfek kavrama esasları iyice öğrenilmelidir.

Çok nişanlı durmaktan boynunuz ağırmaması için bunlar iyi öğrenilmeli ,sol kolunuz sızladığında hareketinizle pozisyonunuzdan olabilir veyahut teröst gruba görüntü verebilirsiniz bunların olmaması için tüfek hakimiyetleri iyi öğrenilmelidr.

Devam edecek . . .

Teşkilât'ın Orta Asya'ya yönelik faaliyetlerinin en önemlisi, Rauf (Orbay) Bey ile Ömer Naci Bey'in gerçekleştirdikleri İran Seferi'dir. Rauf Bey, İran üzerinden Afganistan ve Hindistan'a kadar uzanarak buralarda İngilizler'e karşı koyma görevini üstlenmiştir. Ancak, bu grubun harekâtı Almanlar tarafından engellenmiş, Rauf Bey'e geri dön emri verilmiştir. Rauf Bey'in geri dönerken İran'da bıraktığı müfreze Afganistan'a girmiş, bazı elemanları ise Hindistan'a giderek buralarda istihbarî nitelikli çalışmalarda bulunmuştur. Meselâ, Kuşçubaşı Eşref ve arkadaşları, İngiltere 'ye karşı şiddetli bir propaganda kampanyası başlatmak, eğer mümkün olursa bu kampanyayı Orta Asya'da da yürütmek için Hindistan'a gittiler. Ancak bu sırada Birinci Dünya Savaşı'nın başlaması üzerine, Enver Paşa'dan emir alan Kuşçubaşı Eşref hemen İstanbul'a dönmüş ve az sonra da Teşkilât'ın Arabistan Bölge Sorumluluğu'na getirilmiştir.Ömer Naci Bey kumandasındaki gönüllü birlikleri ise, 12 Ocak 1915 tarihinde Tebriz'e girmişler ve Ahraz'a ulaşarak petrol boru hatlarını tahrip etmişlerdir.

Teşkilât-ı Mahsûsa'nın Makedonya ve Trakya bölgelerinde de Sırplar'a ve Yunanlılar'a karşı istihbarî nitelikli faaliyetleri olmuştur. Teşkilât'ın kurucuları arasında yer alan subaylar tarafından 1913 yılında Batı Trakya Türk Cumhuriyeti'nin kurulması ve Kuşçubaşı Eşref Bey'in Şubat 1915'de Mısır'da kanal bölgesindeki çalışmaları kayda değer.

Birinci Dünya Savaşı (1914-1918), Osmanlı İmparatorluğu için 30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondros Mütarekesi ile resmen sona erdi. Özellikle İngilizler'in, Afrika'da ve Orta Doğu'da kendilerine karşı şiddetli bir mücadele yürüten Teşkilât-ı Mahsûsa'yı cezalandıracakları beklenen bir durumdu. Bu sebeple, onlardan önce harekete geçerek Teşkilât'ı en az zarara uğramasını sağlayacak şekilde yeniden örgütlemek gerekiyordu. İşte, İttihad ve Terakki Hükümeti'nin ileri gelenleri Mütareke görüşmelerinin yapıldığı günlerde, Teşkilât-ı Mahsûsa'nın geleceği hakkında kararlar alacaklardır. Mütareke'den az sonra 5 Aralık 1918 tarihinde, Teşkilât'ın başına getirilecek olan Hüsamettin Ertürk, İttihad ve Terakki'nin üst düzey yöneticilerinin İstanbul'u terketmelerinden birkaç gün önce Enver Paşa'nın Kuruçeşme'deki yalısında gerçekleştiğini belirttiği bir görüşmede, Enver Paşa'nın konuya ilişkin talimatını şöyle nakletmektedir:

"Şimdiye kadar vekâleten bakmakta olduğun Teşkilât-ı Mahsûsa'ya bundan sonra riyâset edeceksiniz...Teşkilât-ı Mahsûsa'yı resmen lağvedeceksiniz, fakat hakikatte bu teşkilât asla ortadan kalkmayacaktır...Teşkilât-ı Mahsûsa'nın bundan sonraki ismi "Umûm Âlem-i İslâm İhtilâl Teşkilâtı" olacaktır. Muhaberelerimiz hep bu titr üzerine cereyan edecektir. Siz Türkiye'de bu teşkilâtın İstanbul Şubesi Reisisiniz. O'nu kuran benim, sizi seçen benim, yakında bu teşkilâtın heyet-i merkeziyesi Berlin'de toplanacaktır."

Enver Paşa'nın Hüsamettin Ertürk'e adını verdiği yeni örgütün yurt içinde herhangi bir çalışmasına rastlanmadı. Enver Paşa ve arkadaşlarının bir Alman denizaltısı ile yurt dışına çıkmalarını müteakip, Bahriye Nâzırı Müşir İzzet Paşa'nın isteği doğrultusunda Teşkilât-ı Mahsûsa, Hüsamettin Ertürk tarafından tasfiye edildi. Ancak, Teşkilât'ın depolarındaki silâhlar ve cephane saklanarak, Anadolu'ya sevki için çareler aranmaya başlanmıştı.

ABD İSTİHBARAT SERVİSLERİ

Aşağıdaki listede de görebileceğiniz gibi Birleşik Devletlerin iç ve dış güvenliği ile ilgili tüm ihtiyacını karşılayan, terörle mücadele den tutun narkotik-uyuşturucu ile mücadele birimlerine kadar değişik büyüklükte, yetkide ve kapsamda yaklaşık 66 ulusal ve uluslar arası istihbarat ve güvenlik servisi bulunmaktadır.

Bu güvenlik servislerinden kamuoyu tarafından en bilinenleri ise efsane olmuş, dünyanın en büyük istihbarat servisi
CIA (Central Intelligence Agency)
Merkezi Haberalma Ajansı

NSA (National Security Agency)
Ulusal Güvenlik Ajansı
(Elektronik güvenlik ve şifreleme sistemleri “Chrypto-DeCchrypto Systems”,
tüm uydu haberleşme ve akustik ses iletimi “IMINT-OSINT” ve elektronik haberleşme sistemleri “web, telefon, satellite vb. hem ABD genelinde hem de dünya üzerinde en etkin kontrol edebilen servis.)

FBI (Federal Breau of Investigation)
Federal Araştırma Bürosu
(ABD genelinde tüm istihbarat servisinden sorumlu kuruluştur. Federal suçlar ve diğer istihbari konular ile ilgilenir.)

DEA (Drug Enforcement Administration)
Uyuşturucu ile Mücadele Dairesi
ABD içinde ve dışında sınır ötesi harekat etme kabiliyeti olan etkili bir daire. ABD içinde ve dışında uyuşturucu karteline karşı strateji belirleme ve uygulama amacıyla kurulmuştur.

DIA (Defense Intelligence Agency)
Savunma İstihbarat Ajansı
ABD’nin savunma stratejilerinin tespiti, sürekli güncel tutulması ve ulusal ve uluslar arası tehdit algılamalarını belirleyen merkezi bir dairedir.

Yukarıda adı geçen kuruluşlar (Esas Oğlanlar), ABD’nin bilinen ve çok kapsamlı yetkilerine sahip kuruluşlardır. Aşağıda adı geçen diğer servisler (Yardımcı Oyuncu Görünümünde Olanlar) ise danışma, yürütme, politika ve strateji belirleme, arşiv ve kayıt tutma, destek ve yardım gibi hizmetleri yürüten koordinasyon ve danışma amacıyla kurulmuş alt servislerdir.

Birleşik Devletler İstihbarat Topluluğu

NIC
National Intelligence Counsil
Ulusal İstihbarat Konseyi

CIC
Counterintelligence Center
İstihbarata Karşı Koyma Merkezi

CSE
Center for Security Evaluation
Güvenlik Değerlendirmeleri Merkezi

CNC
Crime and Narcotics Center
Suç ve Narkotik Merkezi


CTC
Counterterrorist Center
Anti-Terör Merkezi

NPC
Nonproliferation Center

SSC
Special Security Center
Özel Güvenlik Dairesi

NCIX
National Counterintelligence Executive
Ulusal Kontrespiyonaj Dairesi

TTIC
Terrorist Threat Integration Center
Terörizm Tehdit Algılama Merkezi

NRO
National Reconnaissance Office
Ulusal Keşif Ofisi

NIMA
National Imagery and Mapping Agency
Ulusal Harita ve Görüntü Yönetimi Dairesi

Assistant to the Secretary for Intelligence Oversight
İstihbaratGözlem Sekreter Yardımcılığı

Under Secretary of Defense for Intelligence
İstihbarat için Savunma Alt Sekreterliği

Under Secretary of Defense for Policy
Siyaset için Savunma Sekreter Yardımcılığı

Assistant Secretary of Defense for Networks and Information Integration
Veri Arşivi ve Network için Savunma Sekreter Yardımcılığı

Defense Information Systems Agency
Savunma Bilgi Sistemleri Ajansı

Defense Advanced Research Projects Agency
Savunma için Araştırma-Geliştirme Projeleri Ajansı

Defense Protective Service
Sivil Savunma Servisi

Defense Security Service
Savunma Güvenlik Servisi

Army
Kara Kuvvetleri Komutanlığı

Army Deputy Chief of Staff for Intelligenceand Security Command
İstihbarat ve Güvenlik Komutanlığı

US Special Operations Command
ABD Özel Operasyonlar Komutanlığı

Navy
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı

Office of Naval Intelligence
Donanma İstihbarat Ofisi

Naval Security Group Command
Donanma Güvenlik Grup Komutanlığı

Naval Criminal Investigative Service
Donanma Suç Araştırma Servisi

Marine Corps
Sahil Güvenlik Kuvvetleri

Marine Corps Intelligence Activity
Sahil Güvenlik İstihbarat Dairesi

Air Force
Hava Kuvvetleri Komutanlığı

Air Force Technical Applications Center
Hava Kuvvetleri Teknik Uygulamalar Merkezi

Air Intelligence Agency
Hava Kuvvetleri İstihbarat Ajansı

National Security Council
Ulusal Güvenlik Konseyi

President's Foreign Intelligence Advisory Board
Başkanlık Dış İstihbarat Danışma Kurulu

Office of National Drug Control Policy
Ulusal Narkotik Kontrol Ofisi

Department of Homeland Security
Sivil Savunma Departmanı

Information Analysis and Infrastructure Protection
Bilgi Analizi ve Altyapı Koruma

Energy Department
Enerji Departmanı

Office of Intelligence
İstihbarat Ofisi

Justice Department
Adalet Bakanlığı

OIG
Office of the Inspector General
Genel Teftiş Ofisi

OIPR
Office of Intelligence Policy and Review
İstihbarat Etiği ve Kuralları Teftiş Ofisi

DEA
Drug Enforcement Administration
Uyuşturucu ile Mücadele Dairesi

National Drug Intelligence Center
Ulusal Narkotik İstihbarat Servisi

USNCB
U.S. National Central Bureau
Ulusal Merkez Bürosu

USA Marshall

ATF
Bureau of Alcohol, Tobacco, Firearms and Explosives
Alkol, Tütün, Ateşlil Silahlar ve Patlayıcılar Bürosu

State Department
Eyalet Departmanları
INR
Bureau of Intelligence & Research
İstihbarat ve Araştırma Bürosu

INL
Bureau for International Narcotics and Law Enforcement Affairs

CT
Counterterrorism Office
Terörle Mücadele Ofisi

DS
Bureau of Diplomatic Security
Diplomatik Güvenlik Bürosu

Treasury Department
Hazine Departmanı

Office of Intelligence Support
İstihbarat Yardım&Lojistik Ofisi

Office of the Under Secretary (Enforcement)

FINCEN
Financial Crimes Enforcement
Finansal Suçlar ve Kara Para ile Mücadele

FLETC
Federal Law Enforcement Training Center
Federal Hukuk Yürütme ve Eğitim Merkezi

National Archives and Records Administration
Ulusal Arşiv ve Kayıtlar Dairesi

Information Security Oversight Office
Bilgi Güvenliği Takip ve Kontrol Ofisi
 

lazrail_61

New member
Katılım
21 Ocak 2009
Mesajlar
4
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: Milli İstihbarat Teşkilatı

evet bilgiler muazzamda kardeş şunları paylaşmamız mümkün değil mi kopyala yapıştır yapamıyoruz bilgiler paylaşıldıkça çogalır unutmayın bunlar sizin bildikleriniz başkasının bildikleride vardır elbet onun için paylaşıma açık olmalıdır bilgiler bu sorunun gözden geçirilmesini talep ediyorum saygılarımla
 
Üst