Miraç kandili

Katılım
26 Kas 2008
Mesajlar
83
Tepkime puanı
0
Puanları
0
MİRAÇ KANDİLİ MUHARREM GÜNAY SIDDIKOĞLU

Recep ayının 27.gecesi Miraç kandilidir. Sevgili Peygamberimizin uyanıkken Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksa’ya oradan da gökyüzüne yükselip Cenâb-ı Hak’la buluşup, görüşmesine Miraç diyoruz. (16 Haziran 2012 Cumartesiyi 17 Haziran pazara bağlayan gece)
Bu olay Kur’an-ı Kerim’le ve Hz. Peygamberimizin ifadeleriyle sabittir. İnkârı insanı küfre götürür. Bu olaya, İsra ve Miraç olayı denir. İsra; gece yürüyüşü demektir. Miraç ise, yükselmek demektir. İnsanoğlu'nun yaşarken ulaştığı en yüce yükseliş ve en büyük derece Mirac'dır. Miraç, Allah elçisinin Allah'a eriştiği andır. Allah, elçisi ile "ses ve harf aracılığı" ve başka bir aracı da olmadan doğrudan görüşmüştür.
İsra suresi 1. ayette değinilen olay, "Mi'rac" ve "İsra" olarak bilinmektedir. Sahih hadislere göre bu olay Hicret'ten bir yıl önce meydana gelmiştir. Hadis ve diğer siyer kitaplarında çok sayıda sahabeden bu konunun ayrıntılarını anlatan rivayetler nakledilmektedir. Enes bin Malik, Malik bin Se'se'e, Ebu Zer Gıfari ve Ebu Hureyre (Allah hepsinden razı olsun) olayın ayrıntılarını rivayet etmişlerdir. Bunların yanısıra Hz. Ömer, Hz. Ali, İbn Abbas, Ebu Said el-Hudri, Huzeyfe bin Yeman, Hz. Aişe vs. (Allah hepsinden razı olsun) olayın bazı bölümlerini nakletmişlerdir.
İslam âlimleri Hz. Peygamberimizin Allah’ı gözleri ile değil kalp gözü ile gördüğünü nakletmektedirler. Bir istisna olarak gözleri ile gördüğünü söyleyenler de vardır. Kesin olan şey bir görüşmenin gerçekleşmiş olduğudur.
Miracın Mescid-i Aksa’ya kadar olan ve İsra denen bölümü Kur’an’da şöyle anlatılır:
Kulu (Muhammadi) gecenin bir bölümünde – kendisine bir kısım ayetlerimizi (kudretimizi yansıtan belgelerimizi ) göstermek için - Mescid-i Haram’dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa’ya götüren Allah (bütün noksanlıklardan) yücedir, münezzehtir. İşiten ve gören O’dur.” (İsra-1.)
İsra ve Miraç olayının ikinci merhalesi olan Miraç ise Sevgili Peygamberimizin Mescid-i Aksa’dan başlayarak semânın bütün tabakalarını geçerek ilâhi huzura kabul edilmesidir.
Peygamberimizin İsra ve Miraç olayını ashabına anlatması üzerine müşrikler Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem hakkında kafayı oynattı. Ve buna benzeyen kelamlar ile ithamlarda bulundular. Bunun üzerine Cenab-ı Hak Necm suresindeki ayetleri ile habibinin sözünü tasdik etmiştir ki bu kısım Necm suresinde şöyle anlatılır:
“Battığı zaman yıldıza andolsun ki, arkadaşınız (Muhammed) sapmadı ve bâtıla inanmadı; o, arzusuna göre de konuşmaz. O (konuştuğu, kendine) vahyedilen bir vahiyden başka bir şey değildir.” (Necm,1–4) “Sonra (çok perdeler geçerek Rabbine) yaklaştı, derken daha da yaklaştı. O kadar ki, kab-ı kavseyn (iki yay) kadar veya daha da yakın oldu!” (Necm 8-9) (Gözleriyle) gördüğünü, kalb(i) yalanlamadı. Onun görmekte olduğu şeyler hakkında, şimdi kendisi ile mücâdele mi ediyorsunuz? And olsun ki, onu (Cebrâîl’i aslî sûretinde) diğer bir inişte de (mi'râc gecesi), Sidretü’l-Müntehâ’nın yanında (iken) gördü ki Cennetü’l-Me’vâ onun yanındadır. (Necm 11–15)O zaman Sidre’yi bürümekte olan, bürüyordu. (O haşmetli makamda Muhammed’in) göz(ü) ne kaydı, ne de haddini aştı. And olsun ki, Rabbinin delillerinden en büyüğünü gördü. (Necm 16–18)
İsra suresi 1. ayette Kur'an, yolculuğun sadece bir bölümünü, Mescid-i Haram'dan Kudüs'teki Mescid-i Aksa'ya gidişi anmaktadır. Burada anlatıldığı üzere bu yolculuğun gayesi Allah'ın kuluna bazı ayetlerini göstermek istemesidir. Kur'an bundan başka ayrıntılara değinmez, fakat biz diğer ayrıntıları hadislerden öğrenmekteyiz.
Bir gece Cebrail (a.s), Hz. Peygamberi (s.a) Burak üzerinde, Mescid-i Haram'dan Mescid-i Aksa'ya götürdü. Hz. Peygamber (s.a) orada diğer peygamberlerle birlikte namaz kıldı. Daha sonra göğün çeşitli tabakalarına yükselen peygamberimiz orada bazı büyük peygamberlerle karşılaştı. En sonunda göğün en yüksek tabakasına ulaştı ve Allah'ın huzuruna çıktı. Başka önemli emirlerin yanı sıra beş vakit namaz da işte burada emredildi. Daha sonra Peygamber (s.a) Mescid-i Haram'a geldi. Birçok hadise göre bu yolculuk sırasında ona (s.a) cennet ve cehennem de gösterilmiştir. Güvenilir hadislerden öğrendiğimize göre Hz. Peygamber (s.a) ertesi gün bu olayı anlattığında Mekkeli müşrikler onunla alay ettiler ve müminlerden bazıları da bunda şüpheye düştüler.
Bu yolculuk (Mi'rac) hakkında birçok farklı görüşler vardır. Bazıları bunun rüyada meydana geldiği görüşündedirler; Bazıları ise olay sırasında Hz. Peygamber'in (s.a) tamamen uyanık olduğu ve bedeni ile birlikte yolculuk ettiğini söylerler; bazıları ise bunun sadece Hz. Peygamber'e (s.a) gösterilmiş mistik bir görüntüden öte bir şey olmadığını söylerler. Fakat bu ayetin başlangıç sözleri: "Kulunu... Götüren o (Allah) yücedir", bunun Allah'ın sınırsız gücü ile meydana gelmiş olan doğa-üstü bir olay olduğunu göstermektedir. Eğer olay sadece mistik bir görüntüden ibaret olsaydı ayet, bu olayı meydana getiren varlığın her tür zayıflık ve eksiklikten uzak olduğunu gösteren "subhane" ifadesi ile başlamazdı. Yine "Kulunu bir gece... götüren" sözleri, bunun sadece bir görüntü veya rüya olmadığını, bilakis Allah'ın Peygamberi'ne (s.a) ayetlerini gösterdiği fiziksel ve bedensel bir yolculuk olduğunu göstermektedir. Bu nedenle herkes, bunun sadece ruhsal bir deneyim olmayıp, Allah'ın Peygamber'i (s.a) için hazırladığı fiziksel bir yolculuk ve bir gözlem olduğunu kabul etmelidir.
Kandiliniz mübarek olsun..
 
Son düzenleme:
Üst