Mustafa Çelebinin Öldürülmesi

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
Mustafa Çelebinin Öldürülmesi

Sultan İkinci Murad, hükümdarlığının ilk iki yılını iç isyanları bastırmak ve ülke birliğini yeniden tesis etmekle geçirdi. Gerek kendisi gerekse devleti için en büyük tehlike Mustafa Çelebi'nin isyanı idi, Daha önce de temas edildiği gibi Mustafa Çelebi, Bizans İmparatoru'nun sözünden çıkmamak, oğlunu rehine olarak onun yarlına vermek ve Osmanlılar'a ait bazı yerleri Bizans'a terk etme karşılığında İmparatorun adamı ile bir antlaşma yapmıştı. Buna karşılık İmparator da İkinci Murad'ı değil, onu hükümdar olarak tanıyacaktı. Bu hareketin gerçekleşmesi için de İmparator ona yardim edecekti. İki taraf arasında gerçekleştirilen bu antlaşma gereğince İmparator, Limni adasında sürgün hayati yasayan Mustafa Çelebi'yi Gelibolu önlerine çıkarıp ona yardim edecekti. Onu, 15 gemiden müteşekkil bir filo ile Gelibolu önlerine çıkaran Leontarius, bu hareketi ile Bizans adına büyük bir basari sağlamış oluyordu. Mustafa Çelebi, yanında İzmiroğlu Cüneyt Bey ve maiyetine ilaveten bir kişim Rum kuvvetleri de olduğu halde Gelibolu'ya gelir.
Mustafa Çelebi'nin kuvvetleri Gelibolu'ya çıktıkları zaman karsılarında Sultan Murad'ın kuvvetlerini buldular. İki taraf arasında şiddetli muharebeler oldu. Mustafa'nın kuvvetlerine kumanda eden Cüneyt Bey, galim gelince Mustafa kadırgadan inip karaya çıkar. Ama muharebe yeniden devam edip şiddetlenir. Geceyi kadırgada geçiren Mustafa Çelebi, Gelibolu halkının ileri gelenlerini davet ederek kendisinin Yıldırım Bayezid'ın oğlu olduğunu, Edirne'ye gitmesi için kendisine yol verilmesini ve hükümdar olarak tanınmasını ister, Gelibolu halkı ve civardakiler, Mustafa Çelebi'ye bey'at ettilerse de Sah melek komutasındaki kale muhafızları kaleyi teslim etmediklerinden Mustafa Çelebi, İzmiroğlu Cüneyd Bey ile Leontarius'u kale önünde bırakarak Aynaroz taraflarına doğru yürüyüp bazı yerleri ele geçirmişti. Halk, geçtiği yerlerde Mustafa Çelebi'ye iltihak ediyordu. Böylece, gün geçtikçe kuvvetleri de çoğalıp büyüyordu. Bu arada önemli olan mesele Rumeli'de sadece halk tabakasının değil, askerin, komutanların ve Rumeli Beylerbeyi'nin Mustafa Çelebi'ye iltihak ederek onu hükümdar olarak kabul etmeleri geliyordu. Zaten onun kısa zamanda muvaffak olmasının ve kuvvetlerinin çoğalmasının en önemli âmili Rumeli Bey ve komutanlarının kendisine katılmaları idi.
Mustafa Çelebi'nin, Müslüman kani akıtılarak zapt edilmiş olan toprakları Bizans'a terk etmeyi kabul eden bir antlaşma imzaladığı ve devletin birliğini bozacak iddialarla ortaya çıktığı halde Rumeli beylerinin ona iltihak etmesi dikkati çekecek bir noktadır. Bazı tarihçilere göre bunun sebebini henüz on sekiz yasında bulunan bir delikanlının yerine, yetişkin bir kimsenin tahta geçmesi arzusu bulunmaktadır. Bununla beraber bu meseleye sadece yasça küçük veya büyük olma açısından bakmamak gerekir. Bölge halkını etrafına toplamayı başaran Mustafa Çelebi, Vardır Yenicesinden sonra Edirne'yi de ele geçirmek suretiyle Rumeli'ne hâkim olacaktı.
Cüneyd Bey'in fikir ve yardımı ile Rumeli'nin "Yayasını" "Müsellem" hale getiren Mustafa Çelebi, her birine ellişer akça harçlık tayin ederek yeni bir teşkilat kurmaya muvaffak olur. Bu uygulama, askerin hoşuna gider. Mustafa Çelebi'nin yaptığı tahribat ve kazandığı basari haberleri Bursa'ya ulaşınca Sultan Murad'ın huzuru ile Vezir-i Azam ve Beylerbeyi Bayezid, ikinci vezir Çandarli zade İbrahim, üçüncü vezir Hacı İvaz Paşa'larla Timurtaş Paşa'nın Umur, Ali ve Oruç Beyler adındaki üç oğlu bir görüşme yaparlar. Bu görüşmede İbrahim Pasa ile Hacı İvaz Pasa, hem beylerbeyi olması hem de Rumeli beylerini yakından tanıması sebebiyle Bayezid Paşa'nın Mustafa Çelebi üzerine gönderilmesini teklif ederler. Timurtaş Paşa'nın oğulları ise bizzat padişahin gitmesini söylerler. Sultan Murad, ilk iki vezirin teklifi üzere babasının en güçlü vezirlerinden olan Bayezid Paşa'nın gitmesini uygun görür.
Gelibolu yolu kapalı olduğundan Bayezid Pasa kıs mevsiminde İstanbul Boğazı'ndaki Güzelce hisar (Anadoluhisarı)'dan dan Rumeli yakasına geçer. Yanında büyük bir kuvvet yoktu. Edirne tarafına gidip orada da kuvvet topladı. Mustafa Çelebi'nin Gelibolu'dan çıkıp geldiğini duyunca onu Saz lidere mevkiinde karsılar. Askeri, Mustafa Çelebi tarafına geçen bu Pasa da şehzadeye iltihaka mecbur olur. Mustafa Çelebi, Timur ile yapılan savaşta aldığı yaraları göstererek Bayezid Paşa'yı kendine bağlayıp vezir tayin etmek istediyse de çok geçmeden Evrenos oğulları ve Cüneyd Bey'in de teşviki ile onu Sazlıdere'de öldürtür. Bayezid Paşa'nın öldürülmesinden sonra bütün askerleri, Mustafa'nın tarafına geçerler. Bundan sonra parlak bir tören ve muzaffer bir eda ile Edirne'ye giren Mustafa Çelebi, burada hükümdarlığını ilân eder. Rumeli'deki bütün şehir ve merkezler, onun hükümranlığını tanıdılar
. Mustafa Çelebi, bundan sonra Anadolu'ya geçmek üzere Gelibolu'ya tekrar hareket eder. Artik Rumeli'nin bütün beyleri ve kuvvetleri onunla beraberdirler. Mustafa Çelebi'nin Saz lidere basansını haber alan Gelibolu muhafızı, kaleyi Dimitrios Leontarius'a teslim etmek zorunda kalır. Dimitrios, buraya asker ve mühimmat koymaya hazırlanırken, İzmiroğlu Cüneyd Bey yetişerek buna mani olur. Bunun üzerine Mustafa Çelebi'ye bas vuran Dimitrios'a, Mustafa Çelebi, Gelibolu'yu İmparatora teslim edeceğine dair verdiği sözü unutmadığını, ancak böyle bir harekette bulunmasının Müslüman halk arasında büyük bir infiale sebep olacağını bu yüzden halkın kendi padişahlığını tanımayacağını söyler. Bunun üzerine İstanbul'a dönen Dimitrios Leontarius, durumu İmparatora anlatır.
Mustafa Çelebi, Gelibolu kalesini tahkim ederek donanmaya komutanlar tayin eder. Buradaki isleri yoluna koyduktan sonra Edirne'ye dönerek, daha önce kardeşi Çelebi Sultan Mehmed tarafından devlet hazinesine konmuş bulunan servete el koyarak safahata baslar.
Împarator, Mustafa Çelebi'nin kendisini atlatarak Gelibolu'yu vermemesi üzerine onu terk edip Sultan Murad'la anlaşmak ister. Bu sıralarda Bursa'da bulunan Sultan İkinci Murad, Gelibolu'nun İmparatora teslim edilmediği haberini alınca o da bu fırsattan istifade etmek ister. Bunun için, Bayezid Paşa'nın ölümünden sonra Vezir-i Azam olan Çandarli zade İbrahim Paşa'yı elçi olarak İstanbul'a gönderir. Fakat İmparator, Gelibolu ile iki şehzadenin kendisine teslim edilmesinde ısrar ettiği için bir anlaşmaya varılamaz. Bu durum, Sultan Murad'ın, Mustafa Çelebi tarafından kazanılan başarılardan bir hayli telaşa düştüğünü göstermektedir. Gerçekten de Sultan Murad, Yıldırım Bayezid zamanında Bursa'ya gelen ve kaynakların ifadesine göre bütün Osmanlı padişahlarının kendisine hürmet ettiği, kendisinden daima hayır dua bekledikleri ve kendilerine kılıç kuşatan Emir Sultan'dan manevî yardim talebinde bulunur. Verilen bilgiye göre Emir Sultan, Murad ile amcası Mustafa Çelebi (Düzmece Mustafa) arasındaki mücadelede, Sultan Murad tarafını tutup onu teşci' etmiş, ayni hükümdarın 1422 İstanbul muhasarasına beraberinde yüzlerce derviş ile bizzat iştirak etmiştir.
Cenevizliler, Osmanlılar'dan önce Foça'daki sap madenlerini isletiyor ve Saruhanogulları'na her sene bir miktar para vererek buradaki kalede ikamet ediyorlardı. Buradan elde edilen sapları da Avrupa piyasalarına ihraç ediyorlardı. Bölge, Osmanlılar'a geçtiği zaman bu vergiyi Osmanlılar almaya başladılar. Bu Ceneviz kolonisi, doğudaki diğer Ceneviz kolonileri gibi belli bir süre tayin edilen podesta (vali, komiser) veya konsoloslar vasıtasıyla idare ediliyorlardı. Çelebi Sultan Mehmet'in sağlığında Foça'da Janr Adorno adında bir podesta bulunuyordu. Burası on sene müddetle kendisine verilmişti. Adorno, Foça madenlerini islemek karşılığında senede yirmi bin altın üzerine Çelebi Sultan Mehmet'le anlaşmıştı. Çelebi Mehmet'in vefatından sonra ortaya çıkan Mustafa Çelebi hadisesi esnasında, maden isi aksamış ve Janr Adorno yıllık imtiyaz bedelini ödeyememişti.
Adorno, Çelebi Sultan Mehmet'in ölüm haberini alınca bu fırsattan istifade ile borcundan kurtulmak isteyerek Sultan Murad'a mektuplar yazar. Bu mektuplarda o, kendisini kadırgalarla Anadolu'dan Rumeli'ye geçirebileceğini ve kendisine hiç kimsenin yapamadığı hizmeti yapacağını söylemişti. Murad tarafından memnuniyetle karşılanan bu teklif, zamanı gelince iyi bir şekilde değerlendirilecektir.
Böylece, Foça'lılarla da anlasan Sultan Murad'a karşılık Mustafa Çelebi, kazandığı zaferin sarhoşluğu içinde kendini zevk ve eğlenceye kaptırmıştı. Askerinin hizmetlerine karşılık, onları mükâfatlandırmayı aklına bile getirmiyordu. Hatta öylesine ki şayet Cüneyd, Sultan Murad'ın hazırlıklarını bildirerek kendisini tembelliğinden uyandırmamış olsaydı, aleyhinde silahlandığı genç padişahi da unutacak ve Edirne'de hareketsiz oturup duracaktı. Cüneyd, Mustafa'ya: "Murad, İmparatorla pazarlık halinde bulunuyor, üstelik Frenklerle de anlaşıyor. Biz de Edirne'de hiç bir hazırlıkta bulunmadan oturuyoruz. Onlar bu tarafa gelmeden önce biz karsı tarafa geçelim. Her bakımdan düşmanlarımızdan üstünüz. Onlar bu tarafa geçerlerse, bizim için felaket olur." diyerek onu ikaz ediyordu. Cüneyd, bu sözleri ile düşmanları olan Sultan Murad'ın Cenevizlilerle birlikte Avrupa'ya gelmeden önce kendilerinin Asya'ya geçmesini öğütlüyordu. Gerçi O, bu düşünce ve bunun mahsûlü olan hareketleri ile daha çok kendi menfaatlerine hizmet ediyordu. Çünkü sonucundan ümidini kestiği bir teşebbüsün sonlarından, yeni bir hainlikle kurtulmak niyetinde idi.
Mustafa Çelebi, derhal kuvvetlerini toplayarak 20 Ocak 1422'de Gelibolu'ya gelip Lapseki'ye geçer. Sultan Murad'ın müttefiki olan Cenevizlilerin donanması, Mustafa Çelebi'nin geçmesine mani olmak istediyse de bunda muvaffak olamaz. Mustafa Çelebi'nin yanında on iki bin atlı ve beş bin yaya vardı. Mustafa Çelebi, burada üç gün kaldıktan sonra Bursa'ya doğru harekete geçer. Bunu haber alan Sultan Murad, Bursa'dan çıkarak Ulubad'a gelir. Ulubat deresi üzerindeki köprüyü keser. Böylece Mustafa'nın ordusunun sol kanadı denize dayanmış, sağ kanadı da Ulubat gölü ve bataklıkları ile kapanmış bulunuyordu.
Sultan Murad'ın maiyetinde Hacı İvaz Pasa ile Timurtaş'ın üç oğlu Umur, Ali ve Oruç Beylerle, Cüneyt'in kardeşi olduğu söylenen Hamza Bey de vardı. İki taraf, Ulubat suyu önünde ve suyun iki kıyısında karsılaşırlar. Bu karsılaşmada hiçbir taraf üstünlük sağlayamaz. Sultan Murad'ın ordusunda Mihaloglu Mehmed Bey de vardı. Bu zat, Musa Çelebi'nin Rumeli'deki saltanatı zamanında onun beylerbeyi yani ordu komutanı idi. Bununla beraber el altından Çelebi Mehmet'e taraftar idi. Çelebi Mehmed zamanında akıncı beyliğinde ve divanda bulunmuştu. Şeyh Bedreddin Mahittud olayında Tokat kalesinde hapsedilmişti. Murad hükümdar olup, Mustafa Çelebi hadisesi ortaya çıkınca Murad'ın devlet adamları, eski şöhretli Rumeli beylerinden olan Mihaloglu'nun serbest bırakılarak gönlünün alınmasını ve bunun Rumeli akıncı beyleri üzerindeki nüfuzunun büyüklüğünden söz ettiler. Bunun üzerine Mihaloglu Mehmed Bey derhal Tokat'tan alınarak Bursa'ya getirilmiş, oradan da ordu ile Ulubat önüne gelmişti.
Mihaloglu Mehmed Bey, bir gece Ulubat çayının kenarına gelerek Rumeli akıncı beylerini isimleri ile çağırmaya baslar. Bunlar, çay kenarına gelerek ölmüş olduğunu sandıklan Mihaloglu'nun sağ olduğunu anladılar. O, akıncı beylerine padişahlarının oğlunu terk ederek bir düzme hükümdara tabi olduklarından dolayı sitemde bulunur. Bu sitem karsısında onlar, Mihaloglu'nun isteği doğrultusunda hareket edeceklerine söz verirler. Böylece Mihaloglu, Rumeli beylerinden, Murad'ın tarafına geçeceklerine dair söz almış oldu. Bu görüşmeden haberdar olan Mustafa Çelebi, korkmaya baslar.
Bu korku, kalbinde büyük şüphelerin meydana gelmesine sebep olur.
Bu sırada Mustafa, Ulubat çayının kıyılarına yaklaşır. Murad, savaşa hazırlanmakla beraber, tahta çıkısında kendisine kılıç kuşatan Emir Sultan'ın kendisi için dua etmesini ister. Emir Sultan da üç gün üst üste dua edip zaferin Murad'a ait olması niyazında bulunur. Bu üç gün içinde Mustafa, sinirlerinin fazlasıyla gerilmesinden dolayı bir burun kanamasına tutulur. Mustafa'nın taraftarları bunu, onun yenileceğine bir işaret sayarlar.v Tam bu esnada Vezir Hacı İvaz Paşa'dan, Mustafa Çelebi'ye gizli bir mektup gelir. Hacı İvaz, mektupta kendi sadakatinden bahs ettikten sonra Rumeli beylerinin Murad'la ittifakından ve gününü tayin ettikleri bir baskınla ansızın kendisini yakalayacaklarından inandırıcı bir şekilde söz eder. Bundan başka Timurtaş Pasa oğullarından da Cüneyd Bey'e bir mektup gelmişti. Onların bu mektubunda da dostluklar hatırlatılıyor ve Rumeli beylerinin Mustafa Çelebi'yi yakalayarak Sultan Murad'a teslim edeceklerine temas ediliyordu. Şayet kendisi Osmanlıların hâkimiyetini tanıyacak olursa, Aydın ve havalisinin kendisine verileceğinden bahs ediliyordu.
Mustafa Çelebi, Rumeli beylerinin Mihaloglu Mehmed Bey ile görüşmelerinden şüpheye düşmüştü. Hacı İvaz Paşa'dan gelen mektup ise onun bu şüphelerini büsbütün artırmıştı. Bunun üzerine durumu Cüneyd Bey'e açar. Cüneyd Bey, kendisine gelen mektupları da ona gösterir.
"Harp hiledir" kaidesince uygulanan bu plân, kısa zamanda tesirini göstermiş ve Mustafa Çelebi'nin, Cüneyd'den şüphelenerek ona karsı güvensizlik duymasına sebep olmuştu. Cüneyd ise bu isin sonunu iyi görmediğinden, bir gece Mustafa'nın ordusundaki herkes uyurken, gümüş ve altından en değerli eşyasını alarak, silah arkadaşlarından kendisine en çok bağlı olan yetmiş kişi ile oradan çıkıp Aydın yolunu tutar. Kaçaklar, çadırlarında ışıklan yanar durumda bıraktıklarından, gidişleri ancak şafak vakti anlaşılabildi. Bu haber orduda hemen yayıldı. Mustafa'nın askerlerini dehşetli bir korku sardı. Bu korku sadece orduda değil, bizzat Mustafa'nın kendisinde de vardı. O, Cüneyt'in Murad tarafına geçtiğini zannetmişti. Bu esnada Sultan Murad'ın ordusunda borazan ve davulların çalması da ondaki bu düşünceyi kuvvetlendiriyordu.
Aldatılmak suretiyle hiç kimseye güveni kalmayan Mustafa Çelebi, bir an evvel Rumeli tarafına kaçıp kurtulmak istiyordu. Çok az maiyeti ile Lapseki'ye doğru yola koyuldu. Bunun kaçmasından sonra Ulubat nehri üzerine kurulan köprüden karsıya geçen Rumeli beyleri ve akıncı tavcıları (tımarlı akıncılar) gelip Sultan Murad'a bas eğdiler.
Mustafa Çelebi kaçarken Biga çayı önüne gelerek mevsim şartlan gereği nehrin taşkın olmasından dolayı Biga kadısının yardımıyla ve bir hayli altın karşılığında geçidi bulup karsı tarafa geçmeye muvaffak olur. Sahile inen Mustafa Çelebi, orada bulunan gemilere binerek Gelibolu tarafına hareket eder. Giderken takip edilmemesi için Anadolu sahilinde ne kadar nakil vasıtası varsa hepsine el koyar. Gelibolu limanım da tahkim eden Mustafa Çelebi, Gelibolu'daki vasıtaların Anadolu sahiline geçmemeleri için onları da karaya çektirmek suretiyle kendi konumunu emniyet altına alıp sahillere muhafızlar tayin eder.
Böylece, harp etmeksizin savaş alanına muzafferâne bir şekilde sahip olan Sultan Murad'ın adamları, kendisine hiç tereddüde göstermeden ve sıcağı sıcağına Mustafa Çelebi'nin takib edilip bu isin bitirilmesini teklif ederler. Ama Anadolu sahilinden, karsı sahile geçmek üzere onlara yardımcı olacak bir vâsıta da yoktu. Fakat Sultan Murad, daha önce anlaştığı Foça Ceneviz Beyi Adorno'ya vaziyeti bildirerek derhal harp gemilerini göndermesini ister. Adorno, hazır durumda beklemekte olan yedi kadırga ile boğazı geçip Lapseki'ye gelir. Sultan Murad, beş yüz kadar maiyeti ile kadırgaların en büyüğüne biner. Diğer kadırgalarda da Türk ve Frenk askerleri bulunuyordu. Gemilerle denizin ortasına gelindiğinde Adorno, Sultan Murad'ın önünde diz çökerek, sap madenleri sebebiyle Osmanlı hazinesine olan borcunun bağışlanmasını rica eder. Yirmi yedi bin Bizans altını tutan bu borç, Sultan Murad tarafından affa edilerek Adorno'n un eline bir belge verilir. Gelibolu sahilinde bulunan Mustafa Çelebi, Ceneviz gemilerinin yaklaştığını görünce Adorno'ya bir adam göndererek Murad'ı karaya çıkarmamasını, buna karşılık kendisine elli bin altın vermeyi teklif ettiyse de bu teklif red olunur.
Karaya çıkmaya muvaffak olan Sultan Murad'ın ordusu ile Mustafa Çelebi'nin ordusu arasında meydana gelen muharebede Mustafa'nın kuvvetleri mağlup olarak kaçarlar. Gelibolu kalesi, Sultan Murad'a teslim olur. Harp meydanından süratle kaçan Mustafa Çelebi, nihayet Edirne'ye ulaşır. Sarayda bulunan hazineyi alarak Eflâk tarafına doğru kaçmaya baslar. Üç gün kadar Gelibolu'da kalan Murad, kaleyi teslim aldıktan sonra süratle ve büyük bir ordu ile yoluna devam edip Edirne'ye girer.
Murad, Mustafa'yı takip etmek üzere seçme kuvvetler gönderir. Mustafa Çelebi, Sultan Murad kuvvetleri tarafından süratle takip edilir. Bu kuvvetler, kendisini Edirne'nin kuzeyinde ve Tunca nehrinin kenarındaki Kızılağaç Yenicesi'nde yakalayarak Edirne'ye getirirler. Sultan Murad, Mustafa'nın herhangi bir şahıs gibi umumi meydanda asılmasını emreder. Onun, bu şekilde meydanda asılması, kendisinin Osmanlı sülalesinden olmadığının belirtilmesi içindi. 825 (1422) yılında Edirne'de asılarak öldürülen Mustafa Çelebi'nin Rumeli'deki hükümdarlığı, takriben bir buçuk yıl kadardır.
 
Üst