Nafile Çabalar!

Makbule ÖTÜKEN

Onursal Üye
Katılım
24 Kas 2008
Mesajlar
532
Tepkime puanı
0
Puanları
0
NAFİLE ÇABALAR !

Bu satırların yazıldığı sıralarda Cumhurbaşkanı Sn. Eroğlu ile BM’Genelsekreteri’nin Özel Danışmanı Aleksander Downer arasında yapılacak görüşme başlamak üzereydi.

Doğrusunu isterseniz; görüşmeden sürpriz bir sonuç çıkar mı diye hiç merak etmedim.


Çünkü Sn.Downer’e Kıbrıs’ta bulunma olanağı sağlayan, O’nu yetkilendiren çevrelerin hakkımızda ne düşündüğünü çok iyi bilenlerdenim.


Bu bir ön yargı değil.


Ön yargılısınız diyenlere sormak istiyorum


Bu güne kadar; Downer ve benzerlerini devreye koyan güç odakları bunca yıllık süreçte hakkımızda olumlu olabilecek bir tek satırlık da olsa bir karar aldılar mı?


BM Güvenlik Konseyi’nin halkımızı mahkûm eden ve ortaklık devletindeki haklarımızı gasp eden ve “Kıbrıs Cumhuriyeti” ne vücut veren bütün uluslar arası anlaşmaları Rumlar lehine bozan 186 No’lu kararından bugüne alınan hangi karar lehimize olmuştur.


Halkımızın kendi geleceğini belirleme hakkını; zorunluluk ve dışlanmışlık sonucunda kullanarak kurduğu devletin tanınmamasını talep eden bu güç odakları değil midir?


Biz, Doğu Akdeniz’deki stratejik çıkarlarını düşünmekten başka bir gerçeğe ve hukuka uygun hiçbir karar üretmeyen Amerikalıların; Rusların; Fransızların; İngilizlerin ve Çinlilerin daimi üye bulunduğu bir oluşumdan ne bekleyebiliriz ki?


BM parametreleri denilip duruluyor.


Sonrada bu parametrelerin iki bölgelilik ve iki toplumluluğu kabul ettiği söyleniyor!


Peki, bu kararlar ve Kıbrıs’ın değişmez gerçeği olan iki halklılığı, iki devletliliği kabul ediyor mu?


İki toplumluluk ve iki bölgelilik ne demek?


Şu demek! Kıbrıs’ta iki ayrı halk yoktur. Tek halk vardır. Ve bu tek halkın alt kümeleri olan toplumlar vardır!


İki bölgelilik ne demek?


İki bölgelilikte; gerçek anlamda kurucu iki devlet ve bu iki devletin sınırları var mıdır?


Bu nasıl iki bölgeliliktir ki; olası bir çözümde bizde kalacak Türk Bölgesine yüz bine yakın Rum’un dönmesi dayatılıyor?


Son aylardaki gelişmelere bakıyoruz:


Sn. Cumhurbaşkanımızı arabulucu edasıyla ziyaret eden bu Downer değil midir ki; bazı siyasi partileri, sendikaları ve bildik köşe yazarlarını makamına çağırıp “bağırın, çağırın, Eroğlu’nu tavize zorlayın” diye talimatlar yağdıran ve kışkırtıcılık yapan !


Dün ki gün için “Kritik gün”, “kritik saatler” kavramını kullananlar var? Neyin kritiği ALLAHAŞKINA!


Ban ki Moon; Rumların isteğine boyun eğip; “end game” den ve çoklu konferans toplamaktan vazgeçtiğine göre; bundan sonra söyleneceklerin veya yapılmak istetenlerin lehimize olmasını beklemek safdillik olmaz mı?


Zaten içimizdeki uzantıları; neyin ne olacağını ve BM’nin patronlarının neyi planladığını çok önceden açıklamadılar mı?


Senaryo şudur:


Müzakereler alt düzeyde de olsa devam edecek ve Güneydeki seçimlerden sonra kalınan yerden devam edilecek! Bu cümlenin ucunda beklendiği gibi açıkça bir takvimden de söz edilmeyecek! Çünkü Rumlar takvime de hakemliğe de karşılar!


Aslında hakem var. Ve hakem; yanlı tutumuyla; Kıbrıs Türk Halkını ta başından beri mahkûm eden BM Güvenlik Konseyi’nin patronlarıdır. Şimdi önemli olan bizim ne yapacağımızdır.


Günlerdir; söylenip duruluyor.


1 Temmuz son tarihtir. Artık yeni müzakere masası kurulacaksa kendi şartlarımız olacaktır.


Hatta B planından söz edilip duruluyor!


B Planı var mıdır; çok da ilgili değilim.


Zaten; Türkiye’nin KKTC’ye yönelik yatırımları; “Su Projesi” ve petrol aramak üzere toprağa vurulan ‘ilk kazma’ Türkiye’nin Kıbrıs Türkü’nü çözümsüzlüğün mahkûmu olmaktan kurtarma eyleminin önemli ip uçları ve stratejik adımları değil midir?


BM Genel Sekreterliği deyim yerindeyse HAN yada HAN KAPISI…


Bir Ban Ki Moon ya da Downer gider başkaları gelir!


Biz işimize bakmalıyız…


Dayatma ve ayak patırtıları karşısında “Hayır” dersek kazanacağız.


“Evet”in sonu yoktur. Çünkü “evet” başkalarının çıkarları girdabında sürüklenmektir. ANNAN Planı’na ‘evet’ dedik ağzımızın payını da aldık!


Biz, bu gerçekler nedeniyle; Sn Downer’in ziyaretini hiç mi hiç önemsemiyoruz.


Çünkü o ağzını açmadan biz küçük dilini görüyoruz!
 
Üst