Neden Erkek Çocuk?

AŞİNA

Dost Üyeler
Katılım
20 Şub 2008
Mesajlar
2,406
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Kesin olan bir şey var: Bu yaşananlar tek başına fakirlikle açıklanamaz.Zengin bir yaşamın sürdürüldüğü Eskiçağ Roma’sında da kız çocukları dünyaya gelirken aynı değer yargılarıyla karşılanıyorlardı. Kuzey Hindistan’daki Uttar, Pradeş ve Racastan kentlerinde de yüzyıllar boyunca, durumu iyi olan kastlar, neredeyse hiç kız çocuğu dünyaya getirmediler. İleri gelen klanlardan Careya Racputen, “kızları yok edenler” anlamına gelen Kuri Mar olarak anılıyordu.

Bir açıklama arayışı, bilim insanlarını, hayvanlar alemine yönlendirdi. Çünkü bu dünyada ne kafa karıştıracak ideolojiler, ne de tıbbi testler vardı. Biyolog Morris Gosling, aşırı doğurgan bataklık kunduzlarının hızlı yayılışlarını durdurmak üzere, 1986’da İngiliz hükümeti tarafından görevlendirilince ilginç bir bulgu elde etti: Bu hayvan, hepsi ya da çoğunluğu dişilerden oluşan az sayıda yavruya gebeyse, hemen hamileliğine son veriyordu. Ama dişi erkek karışılk çok sayıda yavrudan veya çoğunlukla erkek olmak üzere as sayıda yavrudan oluşuyorsa, gebeliğini sürdürüyordu.

Doğanın tercihi de aynı

Özellikle şişman, yani güçlü dişiler, mutlaka erkek yavruyu tercih ediyorlardı. Biyolog şu yargıya vardı: Bataklık kunduzu, dişilerden oluşan birkaç yavruyu dünyaya getirmeyi ekonomik bulmuyordu. Çünkü türün varlığını sürdürebilmesi için, dişilere göre daha çok yavru oluşmasına neden olan erkek yavrular karlıydı. Çiftleşmeden önce rakiplerle yapılan kavgalarda güçlü erkeklerin şansı daha yüksekti. Bu nedenle iyi beslenmiş anneler, bütün bedensel niteliklerini erkek yavrulara aktarmaya çalışıyorlardı.

Morris Gosling’in bu gözlemi biyologlar için yeni değildi. Benzen fenomenler böcekler, kuşlar, balıklar ve memeliler gibi diğer hayvan türlerinde de gözlenmişti. Amerikalı biyolog Robert Trivers ve matematikçi Dan Willard, daha 1973’te doğadaki cinsiyet oranıyla ilgili teorilerini kamuoyuna açıkladılar. Bu teoriye göre, erkek ya da dişi yavru tercihinde iki etken önemli rol oynuyordu. Hangi cinsiyet daha büyük üreme potansiyeline sahip? Ve hangi cinsiyet besin ve yaşam alanı için rakiplerle savaşta daha çok şanslı?

Genellikle kararlar, bataklık kunduzunda olduğu gibi daha çok erkeklerden yanaydı. Ama her zaman değil: Türün yaşam alışkanlıklarına balı olarak, dişi yavruların daha verim görüldüğü de oluyordu. Örneğin pavian ve makak maymunlarında grup içinde statüsü yüksek dişiler, neredeyse sadece dişi yavru, buna karşın statücü düşük dişiler daha çok erkek yavru dünyaya getiriyorlardı. Bu hayvanların doğurganlıklarını nasıl bir mekanizmayla kontrol ettirdikleri şimdiye kadar çözülemedi. Ancak, bu maymunların karmaşık sosyal sistemleri düşünülünce sonu oldukça anlamlıydı. Rütbece yüksek anneler, ayrıcalıklı konumlarının ve bununla birlikte hayatta kalabilme ve üreme şanslarını otomatik olarak dişi yavrulara bırakıyorlar. Erkek yavruların ise, annesinin klan içindeki konumu ne olursa olsun, kendi konumları için kendilerinin savaşması gerekiyor. Çünkü, pavian ve makaklarda dişi pek çok erkekle çiftleşip çok sayıda yavru dünyaya getiriyor.

Basit bir kar-zarar hesabı

Bütün bunlar, bir anne sevgisinden çok, kuru bir maliyet hesabına işaret ediyor. Amerikalı antropolog ve sosyobiyolog Profesör Sarah Blaffer Hrdy: “Bize pek hoş görünmese de, doğada yavruların öncelikle sevilecek nesneler değil, yatırım yapmaya değecek ya da değmeyecek bir sermaye olarak değerlendirildiği gerçeğini kabul etmek zorundayız” diyor. Doğamız gereği, bu çıkar hesabı, bizim özümüzde de var mı? Hayır. Sarah Blaffer Hrdy, insan psikolojisinin derinliklerinde, dünyaya gelecek çocuğuyla kendisi arasında bir tür gizli anlaşmamın bulunduğunu belirtiyor. Bu sözleşmeye göre çocukların, ailelerin kendisi içn yaptıkları yatırımların karşılığını vermeleri gerekiyor. Bu karşılık hayvanlarda genetik aktarım ve hayatta kalarak maksimum çoğalma iken, insanlarda aile statüsü, prestij ve mal varlığını koruyup artırmak. Prof. Hrdy, birçok dişi hayvanın gebe kalmadan yavrunun cinsiyetinde etkili olduğunu veya daha sonra seçici davranarak düşük yaptığını ya da erkek veya dişi yavruyu farklı şekillerde beslediğini belirtiyor. İnsan, canlılar içinde bunu bilinçli yapan ve bu davranışı gelenek ve ideolojilere dönüştüren tek varlık.
 
Üst