Nerede Buluşacağız !

Ahmet Ötüken

Onursal Üye
Katılım
17 Nis 2012
Mesajlar
35
Tepkime puanı
0
Puanları
0
NEREDE BULUŞACAĞIZ!

Ortak değerlerden söz ediyoruz.

Aynı kökten gelme bilinci yani halk deyimiyle akrabalık; dil birliği, din ve inanç birliği ortak değerlerin temelini oluşturur.

Bu değerlere daha birçok değer eklemek mümkün.

Mesela aynı topraklar üzerinde yaşama, ortak kederler, ortak sevinçler, ortak beklentiler ve geleceği birlikte kurgulama ortak halk gerçeğinin önemli unsurlarından sayılır.

Aynı değerleri paylaşan bireyler birlikte olma ve birlikte yaşama iradesi sergilerler. Bu bir süreci gerektir. Yani bir günde halk olunmaz.

Halk, birilerinin arzusu ile de ortaya çıkmaz.

Halkı yaratan yüzyılların birikimleri, ve tortularıdır.

Halkın olduğu yerde, kendiliğinden bir de yönetim erki oluşur.

Yönetim erkinin yani “kendi kendini yönetme” olgusunun en yüksek mertebesi de kuşkusuz devlettir.

Yani halkların devlet olma iradesi ve hakkı vardır.

Halk değilseniz, azınlıksınız!

Ve azınlık olarak, o coğrafyadaki egemen toplumun oluşturduğu yönetim erki içinde azınlık haklarına sahip, yönetme gücü olmayan bir varlık olarak yaşamınızı sürdürürsünüz.

Kıbrıs Türkü de yüz yıllardır bu topraklarda, büyük acılar, büyük sıkıntılar, büyük yokluklar ve çileler çekerek, destanımsı bir mücadele cemaatten, topluma, toplumdan halka, halktan devlete ulaşma başarısını sergilemiş onurlu bir halktır.

Şimdi bakıyoruz da; kimi çevreler; kimliksizlikten söz edip duruyorlar. Ne demek kimliksizlik?

Bizim bir kimliğimiz yok mu?

Bir halk değimliyiz?

Bu halkın adı Kıbrıs Türk Halkı değil midir?

Bu halk; ortağı olduğu devletten dışlandıktan sonra kendi yönetim yapılanmasını etap etap gerçekleştirip, en sonunda kendi devletini kurmadı mı?

Açık söylüyorum; eğer bu ülkede yaşayan, bu ülkenin havası koklayan, bu ülkenin topraklarında kök salan ve bu ülkenin imkanlarından yararlanıp da bu devletin varlığını sorgulayan, bu devleti tu kaka etmek isteyen birileri varsa, böyleleri hakikaten bir bunalım yaşıyor demektir.

Bu gibi saplantı içinde olanları bir kenara koyarsak, halkın en büyük ortak paydasının devletimiz olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz!

Şimdi birileri çıkıp da ne devleti diyebilirler!

Bir sürü sorunu ileri sürüp, devletin olmadığını da iddia edebilirler!

Ben de diyorum ki nerede sorun yok?

Hangi devlet sorunsuz, güllük gülistanlıktır.

Geçen gün Çin’de doktora yapan bir öğretim üyesi ile tanıştım. Orada hayat nasıl diye bir soru sordum!

Cevabı aynen şöyle oldu!

Ne yaşamı Ahmet bey; bizim beğenmediğimiz KKTC; oraya göre bir cennet!

Demek ki insan; b aşka ülkelerdeki yaşamı görmeden bu ülkelerde yaşanan sorunları gözlemlemeden kendi ülkesi hakkında doğru bir yargıya varması olası değil!

Rumlar tanınmış bir devlet! Tüm dünyadan yardım ve borç alabiliyorlar. Dünya’ya entekre olmuşlar. AB’nin üyesidirler.

Ancak sorunları diz boyu!

Ekonomileri her geçen gün çöküntüye gidiyor! İşsizlik artıyor. Bir çok iş yeri kapanıyor.

Ülke ülke dolaşıp, borç alacak yer arıyorlar!

Hristofyas; her şey bir yana ekonomiyi kötü yönettiği için; aday dahi olmayacak duruma düştü!

Bizim; “işbirlikçiler” saray önüne kendilerini hapsetmişler Güneyde, hayran oldukları AB ülkelerinde ve diğer ülkelerde yaşananları duymazdan bilmezden geliyorlar!

“Battık, yok olduk” teraneleri almış başını gidiyor.

Alt alta sorunlar sıralanıp; felaket tellallığı yapıyorlar.

Tamam kardeşim; her ülkenin olduğu gibi bizim de sorunlarımız var.

Ben de bu sorunları zaman zaman gündeme getiriyorum.

Yönetimin yani hükümetin yanlışlarını vurguluyorum.

Ama bu ülkede iyiye güzele dair hiçbir şey mi yok?

İyi, doğru ve güzel adına hiçbir şey yoksa bu günkü yaşam seviyemizi neye borçluyuz.

Tamam; iyi yönetilmiyoruz! Yoz siyasi alışkanlıklar gırla!

Ancak bizim hiç mi suçumuz yok?

Her şeyi bir yana bıraktık; yönetimi ve siyasi sistemi dönüştürmek yerine, Türkiye ile uğraşıyoruz.

Türkiye’den rüzgar esse rahatsızlık duyuyoruz.

Halk değil, duyanlar tabi!

Şimdi “toparlanalım” diye bir hareketten söz ediliyor. Organizasyonun öncüsü konumunda olanlar; “ortak payda” arayışı ile çok farklı hissiyatları bir noktada, bir ara kesitte buluşturmaya çalışıyorlar!

Ancak gördüğüm kadarıyla bu hareketin içinde olup beyinleri buz tutmuş öyle insanlar var ki; biz kendi evimizin içini temizlemek için uğraş verelim derken onlar hala “işgal” ve “cav bela” şarkısı söylüyorlar. Rumları da bu hareketin içine almamızı öneriyorlar.

Ben diyorum ki; en büyük ortak paydamız kurduğumuz devlettir.

Devleti kutsallaştıralım iddiasında da değilim.
Ancak bir sürü, bir kalabalık değilsek ve halksak; devletimiz de olacaktır.

Gelin bu devletin adalet ve hukuk mekanizmalarını siyasetin keyfiliklerini de zaptı rapta alacak bir yapısal dönüşüme uğratmak için bir uğraş girelim.

Yani temiz, toplum, temiz siyaset temelinde bir halk devleti yapılandırmasının mücadelesine soyunalım!

Her gün yanlış adreslere gidip eylemler yapmakla halkın hassasiyetleri ile oynamaktan vazgeçelim.

Bilelim ki; bu halk; asla ve asla Anavatana yönelik haksız suçlamalara iltifat etmez.

Mücadele edeceksek; kendi yönetimlerimizin yanlışlarına karşı mücadele edelim!
 
Üst