Orman Kanunları Mı Yoksa ? . .

Makbule ÖTÜKEN

Onursal Üye
Katılım
24 Kas 2008
Mesajlar
532
Tepkime puanı
0
Puanları
0
ORMAN KANUNLARI MI YOKSA ? . .

Özellikle öğretmen sendikaları her vesileyle “rejime karşı bir başkaldırı” hareketi içinde olduklarını saklama gereği duymuyorlar.

Yine aynı sendikalar ve birlikte hareket ettikleri diğer örgütler “Türkiye’nin sistematik olarak Kıbrıslı Türkleri asimile etmeğe, insanımızı daha çok Türk ve daha çok Müslüman yapmaya yönelik politikalar uyguladığı” zırvasını da her vesile ile dillendiriyorlar.

Yaptıkları eylemlerde de Güney’deki sendikalardan ve siyasi partilerden bol alkış alıp, teşvik de ediliyorlar.

Hristofyas ise “bizim politikamız; Kıbrıslı Türklerin Türkiye ile olan irtibatını koparmaktır. İşgal ve asimilasyona karşı mücadelemizde Kuzeyde bizimle birlikte hareket eden çok sayıda örgüt var. Kıbrıslı Türk vatandaşlarımızın yaptığı eylemler, işgale karşı bir ayaklanmadır” diyor.

Sendikal eylem kisvesi altında sergilenen, grev, miting hatta yasa dışılığa varan direniş ve söylemlerle, Güneyden yükselen sesleri ve Hristofyas’ın açıklamalarını alt alta koyduğumuzda manzaranın ne olduğu ortaya çıkmıyor mu?

Ülkemiz, devletimiz ve insanımız etrafına örülmek istenen hain tezgahın; bizi nasıl bir geleceği mahkum etmek istediği açıkça belli olmuyor mu?

Beyler; demokrasiyi, söz ve düşünce özgürlüğünü hiç de ağızlarından düşürmüyorlar ama demokrasinin bir haklar, ödevler ve sorumluluklar bütünü olduğunu görmezden geliyorlar!

Beyler; demokrasi deyince mangalda kül bırakmıyorlar ama; demokrasilerde birinin hakkının, başkalarının haklarına tecavüz etme anlamına gelmediğini de bilmezden geliyorlar!

Zaten amaçları demokrasi olsa; demokratik taleplerle yola çıkılmış olsa söylemleri de farklı olurdu! Kaldı ki; “ihanetin” bile fikir ve düşünce özgürlüğü kılıfı arkasına saklanılarak serbestçe icra edildiği, adeta orman kanunlarının egemen kılınmak istendiği bir ülke haline dönüştürülmeye çalışılıyor.

Üzücü olansa; halk adına; yasaların öngördüğü demokratik otoriteyi kurmak ve herkesin yasalara, ilgili mevzuatlara uymasını sağlamakla yükümlü olanların, ülkeyi yönetilemez hale getirmek amacıyla hareket eden çevrelere karşı gerekli yasal müeyyideleri uygulamakta gerekli iradeyi sergileyememeleridir.

“Sorun çözmekte yeterli iradeyi sergileyemeyen idareler” açıktır ki; yasadışı eylemler ve sorumsuzca davranışlar karşısında da ne yazık ki kendilerinden beklenen demokratik ve yasal iradeyi sergilemekte de çekingen ve pısırık bir tutum içinde görünüyorlar.

Öyle olmamış olsaydı; bir öğretmen sendikasının başkanı “gerekmesi halinde yasalara uymamakta meşrudur” diyemezdi.

Öyle olmamış olsaydı; yakın bir geçmişte Öğretmen Akademisi’nin diploma törenini “oldu- bitti” ile sendika değil; Milli Eğitim Bakanlığı ve beklide öğretmen Sendikasınında işbirliği ile gerçekleştirildi. Böylelikle örnek bir uzlaşı ortaya çıkar bundan da hem genç öğretmen adayları ve hem de halkımız mutlu olurdu!

Olaylara pozitif yaklaşmak, sorunları bu perspektiften görüp halletmek illaki bir ülke halkının huzuru için olmazsa olmaz bir gereksinimdir.

Ancak gerek idare edenlerin gerekse sosyal çevrelerin yani sendikaların böylesi bir yaklaşım içinde olmasıyla mümkün olabilir. Ne yazık ki ülkemizde egemen olan sendikal anlayış negatif yöntemlerle her istediklerini yaptırmak istemiyle şekillenmektedir.

Öyle olmamış olsaydı; KIB-TEK’de yasal birdirim zorunluluğuna uymaksızın süresiz greve gidilmez, Bakanlar Kurulu’nun aldığı grev yasağına rağmen hiçbir hukuki dayanağı olmayan “çalışmama hakkımızı kullanıyoruz” diyerek hizmetler durdurulmaz, trafo ve iletim hatlarına sabotajlar yapılmazdı!

Şu ana kadar yasa dışı eylemleri pervasızca sürdürenler hakkında gerekli kovuşturmanın yapılıp yapılmadığını bilmiyoruz. Aldığımız duyumlarda eğer gerçeklik payı varsa “bir babalık yapalım” denilerek, ilgili yasa ve tüzüklerin yönetenler tarafından kale alınmadığı KIB-TEK yasa dışı eylemini yapanların yaptıklarının yanlarına kar kaldığıdır.

Nitekim ülkeyi 6gün karanlığa boğanlara idarenin gösterdiği haksız iyi niyetlilik öğretmen sendikalarını cesaretlendirmiş olmalı ki, Onlarda sudan bahanelerle orta dereceli okul öğrencilerine “karne vermeme”eylemine girişmelerini sağlamıştır. Görünen odur ki, Hükümetin attığı her geri adım Sendikaların daha da efelenmesine, yasa ve mevzuatlara uymama konusunda daha FÜTURSUZ davranmalarına neden olmaktadır.

Eğer ilgili yasa ve mevzuatlar uygulanmayacaksa Anayasa ve yasalara, Meclise, yargı kurumuna ne gerek var! Sendika ağaları dildikleri gibi davransınlar! “ASTIKLARI ASTIK KESTİKLERİ KESTİK OLSUN!!” Öylemi? ANAYASAYI DA YASALARI DA RAFA MI KALDIRALIM? Birilerinin özlediği ve beklediği bu mu?

Ben tekrar açıkça soruyorum! Bu ülkeyi idare edenler ‘yasa tanımaz’ sendika yöneticileri mi yoksa halk iradesiyle seçilen Meclis içinden çıkmış hükümetler midir?

Sn.Maliye Bakanı ERSİN TATAR geçtiğimiz günlerde BRT’deki sabah programında geniş halk kitlelerine güven veren ülke ekonomisini düze çıkarma yolundaki kararlı tutumunu n yanı sıra “Karne vermeme” olayına da parmak basarak “öğretmenlerin grevleri siyasi ve ideolojiktir” diyerek eğitimde yaşanan açmazın sorumlularının niyetlerini ortaya koymuştur.Yine değerli Akademisyen ŞEFAK TOKATLI hocamızın ülkemizde“ŞIRNAK’tan daha geriye düşen eğitim”in olduğunu vurgulaması gerçekten Eğitim ve Öğretim kurumlarındaki kalite düşüklüğünün çok acı bir ifadesidir . İlgili bakanlığında Sendikalarında ŞAFAK hocamızın altını çizdiği bu düşündürücü olduğu kadar vahim duruma çare üretmeleri kaçınılmazdır!

Bu halk ülkeyi yönetmek üzere; ne Şener Ercil’i ne Tahir Gökçebel’i ne başka bir sendika yöneticisini seçmedi! Ülkeyi yönetmek bu halkın oylarıyla makamlara taşıdığı halkın vekillerinin görev ve yetkisidir.

Ancak yönetmek; bu tür kepazelikleri sergileyenleri halka şikayet etmek değil; yasaları ilgili mevzuatı harfiyyen uygulamaktır. Yasal boşluklar varsa; süratle gerekli düzenlemeleri yapmaktır.

Sözün özü Hükümet etmek, iktidar gücünü yasalarla ortaya koymak halkı rahatlatmaktır.

Unutmayınız; CTP bunu yapamadığı İÇİN tasını tarağını toplayıp gitti!
 
Üst