“Ortaklığı” Felaket Olarak Niteleyen rum’un Korkusu

Ayla Berkin

Onursal Üye
Katılım
13 Haz 2008
Mesajlar
386
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
74
Konum
Gazimagosa
Web sitesi
www.aylaberkin.com
“ORTAKLIĞI” FELAKET OLARAK NİTELEYEN RUM’UN KORKUSU

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) eski Rum yargıcı Lukas Lukaidis, Simerini’ye yaptığı açıklamada “Kıbrıslı Türklerle ortaklığı kabul edersek federasyondan söz edemeyiz” diyen Lukaidis, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin, Kıbrıslı Türklerle bir ortaklığa girmesi halinde, KKTC’ye meşru özerklik kazandırılacağını ileri sürerek, ortaklığın dağılması durumunda uluslararasında tanınma şartlarının yaratılmış olacağını savunmaktadır.

“Ortaklığı bir felaket olarak niteleyen Rum basını Sahte Devletin Tanınmasını Gündeme Getirecektir korkusunu taşıyan başlıklar atarak, ortaklık ya da konfederasyon istemediklerini bir kez daha ortaya koymuşlardır.

Ortaklığın bozulmasından korkuyorlar. Niçin böyle bir korkuları var dersiniz. Aslında bu korku değil, asıl kendilerinin yapmak istedikleri bir uygulamanın üstü kapalı duyurulmasıdır. Tıpkı 1960 anlaşmalarında olduğu gibi, yine cumhuriyeti fes ederek Türkleri yeniden azınlık konumuna düşürmek istemektedirler. Fakat bu isteklerini bu gün kurulacak bir ortaklık ya da konfederasyon sayesinde yapamayacaklarını bildikleri içinde ortaklık fikrine şiddetle karşı çıkmaktadırlar.

Konfederasyon ve federasyon nedir kısaca bir göz atalım: Birden çok eyaletin ya da siyasal birimin, her biri kendi temel siyasal bütünlüğünü koruyarak, tek bir merkez altında birleştiği siyasal örgütlenme biçimine federasyon ya da federalizm denir. Federal sistemlerde bütünlük, temel politikaların görüşmeler yoluyla oluşturulması, yürütülmesi ve böylece bütün üyelerin, kararların alınması ve uygulanmasında söz sahibi olmasıyla sağlanır.

Bağımsız devletlerin ortak ve sınırlı çıkarlar için, iç ve dış egemenliklerini koruyarak bir antlaşmayla oluşturdukları topluluğa ise konfederasyon denir. Konfederasyon üyeleri, istedikleri zaman topluluktan çıkabilir, konfederasyonun yapısının değiştirilmesi ise üye devletlerin oybirliğine bağlıdır. Üye devletler arasında işbirliğinin sağlanması için genellikle üye devletlerin yetkili temsilcilerinden kurulu, diplomatik nitelikte bir danışma organı oluşturulur. Bu organda önemli kararlar oybirliğiyle alınır ve temsilciler, kendi hükümetlerinin direktiflerine sıkı sıkıya bağlıdır.

Uluslararası hukuk açısından konfederasyon bir devlet sayılmaz. Konfederasyona üye devletler ilke olarak bağımsızlıklarını koruduklarından, bu devletlerden her biri yabancı devletlerle diplomatik ilişkilerini sürdürürler. Konfederasyonun diplomatik ilişkilerini üye devletler adına yürüten konfedere bir merkezi organı yoktur, ayrıca bir konfederasyon yurttaşlığı da söz konusu değildir Bununla birlikte konfederasyon, uluslararası bir kişilik taşır. Bir başka deyişle, konfederasyonda hem topluluğa katılan üye devletlerin uluslararası kişiliği saklı kalır, hem de konfederasyon, uluslararası kişiliğini sürdürür.

Durum bu kadar basit, tabi ki Rum böyle bir ortaklığı kabul etmez. Bu birleşmeye iyi niyetli olarak yaklaşsaydı, Türklerin de bu topraklar üzerinde hak sahibi olduğunu kabul etseydi, Türklerin de devletlerine sahip olma haklarının saklı tutulduğu bu ortaklığı ya da konfederasyonu kabul ederdi. Fakat adamların zihniyeti bozuk. Eninde sonunda Türkleri adadan sürmeyi hedeflerinde saklı tutuyorlar. Adanın Girit adası gibi tamamen bir Yunan adası olacağı günün hayali ile yaşadıkları içinde Türklerin lehine olacak hiç bir anlaşmaya imza atmayacaklardır.

İşte yeni kurulan hükümetimizin bu gerçekleri görerek, üzerimize oynanan oyunlara açık kapı bırakmayacak şekilde bu görüşmeleri sürdürmesi lazımdır. Aksi takdirde Kıbrıs adasına gelmek içinde vize almak zorunda kalacağımız günler yakındır.


17 Mayıs 2009
Ayla Berkin
 

Tenrikut

Dost Üyeler
Katılım
16 May 2009
Mesajlar
39
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Hollanda - Amsterdam
Cevap: “Ortaklığı” Felaket Olarak Niteleyen rum’un Korkusu

Yüreginize, kaleminize saglık sayın Ayla Berkin hanım.

Bazı fikirlerimi simdi korka korka yazacagım ama yinede emin olun, sansür yaparak yani birçogunuda yazamayacagım. 1974 sonrası Kıbrıs'a yerlesen akrabalarıma baktıgımda, ilk nesilin anne ve babaları Kıbrıs'ta yasayıp orada vefat ettiler. Lakin oraya çocuk yasta yerlesmis olan evlatları ve yerlestikten sonra orada dogan evlatlarının tamamı Kıbrıs'tan kopmuslar. 1 aile örneklemesiyle çok somut sonuçlar çıkaralımaz diyebilirsiniz hernekadar epey kalabalık bir aile mevzu bahis olsada. Haklısınız derim bende ama......

Kuzey Kıbrıs'ın izole vaziyetine dogru politikalar ve yatırımlar hep eksik kaldı galiba.
Türkiye Cumhuriyeti'nin devlet politikasından benim çıkardıgım bir sonuç var.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetin'de yasayan Türk'ler pekte kimsenin umrunda degil, Türkiye Cumhuriyeti Kıbrıs'ı tamamen karsı tarafın eline bırakılamayacak sekilde gördü ve görüyor diye düsünüyorum. Buda jeopolitik konumundan dolayı.
Demek istedigim, Kıbrıs elimizdeyken degerli degil, ola ki elimizden çıkarsa tehlikeli bir önem arzedecek gibi bir fikrin belleklerde varolması insani açıdan baktıgımda üzücü bir durum.

Bir örnek vereyim. Sadece Telafer'de, yani diger Kuzey-Irak Türk yerlesim birimlerini hesaba katmadan, sadece ve sadece Telaferde yasayan Türk sayısı 300 bin. Irak Türkmen cephesinin 50 senedir çekmedigi bir dert kalmadı, 50 kere lideri öldürüldü. Türkiye milyonları bulan Irak-Türk'lerini konusmuyor, konusmaz. Kuzey Irak'ın jeopolitik konumu bizim için Kıbrıs kadar önemli degil. Acı ama galiba gerçek bu.

Türk'ün bahtı kara, tarih boyunca bu kara bahta mücadele ile geçmis evet. Lakin Kıbrıs Türk'ünün bahtı daha bir ayrı kara. Tanrım yeni nesillere yardımcı olsun, kuvvet versin.
 
Üst