örümceklenmiş beyinler

Volkan

-Otağ Hanı-
Katılım
20 Haz 2008
Mesajlar
969
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Altaylar
Samsun’da 47 yaşındaki bir kadın eşiyle kavga etmiş ve eşi evi terk etmiş. Kadın, eşiyle konuşup onun gönlünü almak yerine soluğu kendilerine “medyum” diyen adamlardan birinin dizinin dibinde almış. Eşinin eve dönmesi için bu medyuma yaptırdığı muskaya karşılık 370 TL para vermiş. Bu meblağ, medyumluk ücretinin tamamına yetmediği için altın ziynet eşyalarını da medyuma vermiş. Parasını ve değerli eşyalarını alan medyumun yazdığı muskaların işe yaramadığını ve eşinin eve dönmediği gören kadın, çareyi medyumu kendisini dolandırdığı iddiasıyla şikâyet etmekte bulmuş.

Bu olay ne ilktir ne de sondur. Maalesef toplumumuzda, bu kafa yapısına sahip insan sayısı birden fazladır. Her gün bu tür haberleri duyuyor, görüyoruz. İşi gücü olmayan, kendisine düzgün bir hayat kuramamış, eğitim ve kültür düzeyi son derece düşük insanlar çıkıp insanların her dertlerine çare bulabileceklerini söylüyorlar ve bazı insanlar da bunlara inanıyor. Güya bu gizli güçlere sahip insanlar, yazmış oldukları muskalarla her derde çare bulabiliyorlarmış. Dertlere ve sorunlara yazıyla, muskayla, ayetle, sureyle çare arandığı yılların 7. yy’da kalması gerekirken bugün hâlâ böyle olayların bizim toplumumuzda yaşandığını görmek insanı hem üzüyor, hem de Atatürk’ün hedef gösterdiği muasır medeniyetler seviyesine böyle mi ulaşacağız diye düşündürüyor.

Şu yukarıda verdiğim örnek haber, cahil insanların içlerine düştükleri korkunç durumun açık bir göstergesidir. Söz konusu kadının yapacağı şey, eşiyle anlaşmazlığa düştüğü konuyu karşılıklı oturarak eşiyle konuşup halletmek olmalıydı. Fakat bu habere konu olan kadının kafasının içi batıl inançlarla ve dogmalarla dolu olduğu için, gidip bir muska yazdırdığı zaman bütün sorunların hallolacağını sanmış. Sonunda da dolandırıldığıyla kalmış. Her zaman “düşünmek ve sorgulamak lazım” diyoruz. Bu sözümüzün haklılığı da böylece bir kere daha ortaya çıkıyor. Eğer bu kadın akıl ve mantık çerçevesinde düşünüp sorgulayan bir kişi olsaydı, o uyanık medyum bozuntusu bu kadını kandıramayacaktı.

Ülkemizde bunun gibi pek çok örnek var. Tarikatlar, şeyhler, şıhlar, müridler vs. hep insanlarımızın yeterince eğitilemediğinin birer ifadesidir. Eğitimli, düşünen, hayatın gerçekleriyle ilgilenen ve taassuplarla beynini körelmemiş aydın insanlar, tarikat türü bu ilkel oluşumlarda asla yer almazlar. Dert ve sıkıntılara okuyup üfleyerek çözüm bulmayı vaad eden düzenbazların sözlerine inanmak için, mantık ve akıl kavramlarından tamamen soyutlanmış olmak gerekir.

Az önce de belirttiğimiz gibi düşünen ve neyin niçin, nasıl olduğunu sorgulayan insanı kandırmak ve kullanmak mümkün olmaz. Çünkü böyle insanlar, yaptıkları ya da yapacakları her işi mantıklı bir sebebe dayandırırlar. Takdir edersiniz ki başa gelen bir fena işin, hocalar, üfürükçüler, medyumlar aracılığıyla muska, üfürük gibi yöntemlerle çözülmesi hiç mantıklı değildir. Bu sebeple, geçim kaynağı insanların dini duygularını, kafalarının içindeki dogmaları taassupları kullanmak olanlar, düşünen, sorgulayan ve akıllı insanlardan nefret ederler. Nefret etmekte de haklılar çünkü bu insanlar, böyle saçmalıklara kendi inanmadıkları gibi inanlara da bunun saçmalığını anlatırlar. Bu da, elbette hacıların, hocaların, şeyhlerin, medyumların hoşlarına gitmeyecektir.

İzmir’in Dikili ilçesinde bir imam, Kuran öğrenmek için evine gelen 14 yaşındaki bir kız çocuğuna tecavüz etti. Jandarma tarafından küçük kızın şikâyeti üzerine yakalanan imam, çıkarıldığı mahkemece tutuklandı. Yani suçu sabit görüldü . Şimdi bu olay olmadan önce bu kızın ailesine gidip “kardeşim siz neden çocuğunuzu bilmediğiniz bir adamın evine gönderiyorsunuz? Kızınız Kuran öğrenmek için neyi düğü belirsiz bir adamın evine gideceğine, yaşıtları gibi okuluna gidip öğrenmesi gereken şeyleri öğürensin” deseydiniz, eminim size verecekleri cevap “okulda öğrettikleri şey öbür dünyada işe yarayacak mı?” şeklinde olacaktı. Çünkü dincilerin olaylara bakış açısı budur. İşte gördünüz o öbür tarafta işe yarayacak bilgileri sağlayan adamın küçük bir kız çocuğuna yaptıklarını…

Yıllardır ülkemizin sırtından düşmeyen cemaatler, tarikatlar gibi dinci gruplaşmaların amacı, sosyo-kültürel düzeyi düşük, eğitimsiz ve cahil insanları diledikleri gibi kullanabilmektir. Tabii insanları diledikleri gibi kullanabilmek için de onları cahil bırakmak… İşte televizyonlara çıkıp “okullar çocuklarımıza dinsizlik aşılıyor” diyen yobaz aslında “çocuklarınızı okula gönderirseniz eğitimli bir birey olurlar ve bizim söylediklerimize inanmayarak bizim kuklamız olmazlar” demek istemektedir.

14 yaşındaki küçük bir kız çocuğuna tecavüz eden bir adamın ne ahlaki yapısı, ne de dünya görüşü kesinlikle tasvip edilemez. Bu kişinin içinde bulunduğu ruh hâli ve psikolojik durumu da ayrıca ele alınmalıdır. Fakat dincilik afyonuyla uyutulmuş kişiler bunları sorgulayamıyorlar. Çünkü onlar için bu yobaz, aslında mübarek bir kuldur ve ona saygısızlık yapmak büyük günahtır. Tecavüze uğrayan bu kız çocuğunun ailesi böyle düşündüğü için, kızları o çocuk yaşında bir sapığın tecavüzüne maruz kaldı. Her şey ayan beyan ortada…

İnsanlarla hayvanlar arasındaki yegâne fark, herkesin bildiği gibi mantıktır. Hayvanlar, sürü mantığıyla hareket eder, yaptığı işlerde mantığa uygunluk aramaz. Kendi türünden oluşan sürüdeki diğer hayvanlar ne yapıyorsa, kendisi de aynısını yapar. Neyi niçin yaptığını bilmez ama kendisini sürüye uymak zorunda hisseder. Oysa insanlar böyle değildir. İnsanlar, yaptıkları her işi akla ve mantığa uygun olarak yaparlar. Bu yüzden yeni buluşlar keşfeden, ilerleme kaydeden ve çağlar açıp çağlar devirenler hep insanlar olmuşlardır; akıl ve mantıkları sayesinde.

Sırası gelmişken konuyla ilgili güzel bir maymun örneği vermek isterim. Bir bilim adamı, 4 tane siyah maymunu bir odaya koymuş. Odanın tavanına bir muz asmış ve muzun tam altına gelecek şekilde de bir merdiven koymuş. Maymunların ilki bunu görünce hemen muzu almak üzere merdivene tırmanmaya başlamış ama merdivenin tam üstüne çıkacakken adam maymunun kafasından aşağı bir kova kaynar su dökmüş. Diğer üç maymun da teker teker merdivene tırmanıp muzu almak istemiş ama adam hepsine de aynısını yapmış ve merdivene tırmanmaya kalkan maymunların canlarını kaynar suyla epey yakmış.

Sonra bilim adamı, bu siyah maymunlardan birini odadan çıkartıp yerine sarı bir maymun koymuş. Sarı maymun odaya girer girmez muza ulaşmak hırsıyla hemen merdivene yönelmiş. Fakat diğer maymunlar bu sarı maymunu durdurup, onun da üstüne kaynar su döküleceği için merdivene çıkmasına izin vermemişler. Adam, siyah maymunlardan birini daha alıp içeri onun yerine bir sarı maymun daha koymuş. Bu yeni gelen maymun da hemen merdivene koşmuş ama diğer maymunlar bu kez de onu durdurmuş. Bu şekilde bilim adamı içerideki siyah maymunların tümünü birer birer sarı maymunlarla değiştirmiş. Tabi içeriye her yeni gelen maymun hemen merdivene koşmuş ve diğer maymunlar onu hep durdurmuş.

Sonunda içerideki maymunların hepsi değişmiş. Kafasına kaynar su yiyen maymunların hepsi odadan gittiği ve yerlerine yeni maymunlar geldiği hâlde, yine de içeri yeni giren ve muza ulaşmak hırsıyla merdivene yönelen maymun oldu mu, diğer maymunlar derhal bu yeni maymuna müdahale ederek merdivene tırmanmasına izin vermezlermiş. Neden mi? Çünkü diğerlerinden böyle görmüşler…

İşte yobaz insanlar da bu maymunlara çok benzerler. Tıpkı bu maymunlar gibi neyi niçin yaptıklarını bilmezler. Kendilerinden öncekilerden gördüklerini ve duyduklarını, mantıksız ve mankurt bir şekilde tıpa tıp taklit ederler. Ederler ama bu yaptıklarının tamamen mantıksız ve gereksiz olduğunu akıl edemezler. Değişen çağa ve zamana ayak uyduranlar rahat ve müreffeh bir hayat sürerlerken, bahsettiğimiz maymun örneğindeki sarı maymunlarla aynı zihniyete sahip oldukları için şeriatla yönetilen ülkelerin hepsi bugün kan revan içindeler. İnsanlar işkence görüyor, eziyet çekiyorlar.

Doğru, sadece düşünerek ve neyin ne olduğunu sorgulayarak bulunabilir. Sürü mantığıyla hareket eden, düşünmeden, sorgulamadan ve araştırmadan önüne sunulanı önüne sunulduğu gibi kabul edenler, asla ve asla doğrunun ne olduğunu bulamazlar. Onlar, kendi kendilerine yaratmış oldukları karanlıkta boğulmaya mahkumlardır.

Aydın ve uygar beyinlerin hiç tükenmemesi, karanlık yobaz zihniyetlerin çağdaş bireylere zarar verememesi ve yeni yetişen neslin Ulu Önder Atatürk’ün çizdiği medeniyet yolunda, emin adımlarla yürümesi dileğiyle…
 
Üst