Osmanlı İdaresindeki Kıbrıs İsyanları

ÇAĞATAY

Dost Üyeler
Katılım
27 Şub 2008
Mesajlar
473
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
"ADRİYATİK'DEN ÇİN SEDDİNE SAVAŞ NEREDE İSE ORADAY
Okuyacağınız bu yazılar, kendi çalışmam olup çeşitli kitaplardan ve mecmualardan derlenmiştir. Faydalandığım kaynakları yazının sonunda belirteceğim.​

BOYACIOĞLU MEHMET AĞA İSYANI (1680)

1670 yılında Kıbrıs Adası, Kaptan-ı Deryalığa yani Kaptan Paşalar bağlandı. Adanın vergilerinin toplanması işi de buradaki ağalara verildi. Vergi toplama işini ellerine geçiren ağalar kısa zamanda zengin oldular ve dönemin ünlü asisi Boyacıoğlu Mehmet Ağa’nın, Adanın merkezi Lefkoşe’nin idaresini ele geçirmesine neden oldular.

Bu dönemde vergi toplamakla görevli olan ağalar arasındaki rekabet sonucunda üstünlüğü ele geçiren Boyacıoğlu Mehmet Ağa, Adanın vergilerini toplayıp kendi payini ayırıyor kalanını ise Bab-ı Âli’ye gönderiyordu.

1680 yılına gelindiğinde, Sultan Dördüncü Mehmet zamanında, Boyacıoğlu Mehmet Ağa, devlete karşı isyan ederek yönetimi ele geçirdi.

Osmanlı Devleti, Boyacıoğlu Mehmet Ağa’nın tenkili için Ahmet Paşa görevlendirildi. Ahmet Paşa komutasındaki devlet kuvvetlerini karşısında tutunamayan Mehmet Ağa, Lefkoşe’yi boşaltarak Lefke’ye çekildi.

Lefke’de de baskına uğrayan Mehmet Ağa, adamlarından bir kısmını daha yitirdi. Buradan Cikko’ya çekilen Boyacıoğlu Mehmet Ağa, iki yıldır sürdürdüğü isyanını kaybederek, Ahmet Paşa tarafından yakalanarak idam ettirildi.

Bu dönemden sonra Kaptan Paşalık yönetiminin yetersizliği görülerek, Ada sadrazama ‘has’ olarak verildi. Çok geçmeden 1785 yılında ise sadrazam hassı olmaktan çıkarılarak Divan-ı Hümayuna bağlandı.

(DEVAM EDECEK)
 
Son düzenleme:

ÇAĞATAY

Dost Üyeler
Katılım
27 Şub 2008
Mesajlar
473
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
"ADRİYATİK'DEN ÇİN SEDDİNE SAVAŞ NEREDE İSE ORADAY
KIBRIS ADASI İSYANI (1767)​

(ZİKR-İ VUKU-İ İHTİLÂL DER-CEZÎRE-İ KIBRIS
VE NİZÂM YAFTEN-İ VEY)​

Cezire-i fesîhatü’l-eknâf-ı Kıbrıs’ta (Kıbrıs Adasında) bundan evvel sûret-nümây-ı mir’ât-i rûzgâr olan havadis-i garîbe eğerçi vekayı-i a’vâm-i sâlifedendir. Ancak cümlesini bu mahalle cem’ü tahrire muharrir-i fakirin (yazar kendinden bahsediyor; Çeşmizade Mustafa Reşid Efendi ‘Ruhuna fatiha’) memuriyetine binaen esb-i kalem-i sebük-inân bu vech üzere cevelân-sâz-ı meydan-ı takrir ü beyan olur ki cezire-i ( Kıbrıs Adası) mezkûre ez-kadim câlis-i mesned-i sadaret-i uzmân olan vüzerây-ı izâm hazarâtına hâş tayin olunmağla ihtişaş bulmuşdur. Günden güne tezâyüd-i umrânı ve tekâsür-i sükkânı sebebiyle vüzerây-ı izâm taraf-ı âlilerine verile gelen meblâğ-i muayyenden ziyâde kati vâfir îrâd hâsıl olup ol ziyâdeyi muhassıllar ekl ü bel etmekle bu kadar mahsûl-i bi-kerân izâ’at u itlaf ve mahalline adem-i vusûl ile mâhv u isrâf olunur deyu husûs-ı mezbûrun ser-rişte-i intizama beste ve kaide-i muayyeneye peyveste olması münasib zann olunmağla tarih-i tahrirden dört sene mâl-i maktû-ı kadîmin üzerine 30 bin kuruş zamm u ilhâk ile dûş-ı muhassılîne tahmîl olunmuş iken eski Sadrazam Mustafa Paşa dahi 40 bin kuruş izâfe ve tekâsül-i tahsîlden muhassılları ihâfe etmekle müddet-i kalîlede 70 bin kuruş ziyâdeye ilzâm u iltizamı sebebiyle mizâc-i memlekete ihtilal ü fesâd tareyân ve ahali ü reayayı (Müslüman olmayan halkı) mübtelây-ı illet-i ıztırâb u halecân etmiş idi. Bu vech üzere ol bâr-ı girânı tahammül ve vuku-ı mehâfet ü hatardan tegâfül edüp bin yüz yetmiş sekiz senesinde (Miladi: 1765) Kıbrıs Muhassallığı’n tahsil eden Çil Osman Ağa (Kıbrıs Muhassalı, mütegalibe yani eşkıya), mahall-i mezbûra vusûlünde evvel-i emirden beyne’l-ahâli sûret-i hakdan görünüp kendülerle râbıta-peyvend-i meveddet ü itilaf ve emvâl-i mîriyye tâhsîlinde râh-rev-i itidâl ü insâf olmak üzere ahd u peymân ve yedlerinden hüsn-i hâline arz u mahzarlar alup firistâde-i dergâh-ı felek-unvân kıldıktan sonra der-akab tagyîr-i vaz ile mezâlim-i bi-kerâna âğaz (âgaz) ve emvâl-i nâsı gasb u ihtilâsa pençe-i tama’ın bâz eyledi. Ada halka dahi taraf-ı Devlet-i aliyye’ye ifâde-i ahvâle müsâra’at ve ademler irsaliyle rikâb-ı müstetab-ı şehriyariye ref’i ruk’a-i şikayet eylediklerinden husûs-ı mezburûn tefahhuş u istifsârına bâ-emr-i âli tayin olunan mübaşirin (olayları soruşturmak için İstanbul’dan gönderilen görevli) ol tarafa vusûlünde kırâat-ı emri-i alişan (Padişah fermanı) için muhassıl-ı merkum mahkeme-i şer’i şerife davet olundukta huzurdan imtina edip (kadı huzuruna mahkemeye çağırıldığında mahkemeye gitmeyip) erkesi güne tehir olunmak için irsal-i cevap ve akd-i meclis sarayında olmak üzere odaların birinin birkaç direklerin kat ile âmâde-i kâr-ı nâ-sevâb oldu. Yevm-i mezburda güruh-ı enbûh ol odaya duhûl ettiklerinde derhal münkesir (kırılmış, gücenmiş) ü münhedim ve anda mevcut olanların akl u şuurları münadim olup ehl-i İslam’dan ve Piskoposlardan vâfir kimesneler mecruh (yaralı) ve birkaçı dahi hâk-ı helâke matrûh olmağla; “Muhassıl Ağa (Çil Osman Ağa’yı kastediyor) malımıza kanaat etmeyip canımıza dahi kast eyledi.” Diyerek feryat ile taşrada olanlar bina altında kalanları kurtarmak için derûn-ı sarâya duhûl murat ettiklerinde Çil Osman Ağa, bâb-ı sarayı sed ve halkı tüfek ile tard u men’e havale-i dest-i red eylediklerinde 10 binden fazla ecnâs-ı muhtelife saray kapusunda (kapusunda, kapısında demekle emrindeki insanlardan bahsedilmekte, kapı kulu, gibi) ictima u iltihak ve fursat-ı duhûl için bâb-ı saraya ihrak ve bade’d-duhûl Osman Ağa’ya on sekiz adet etba’iyle kılıç üşürüp (kılıç ile dövüşerek)
M ı s r a
“Kimi der ki; öldür öldür, kimi der ki; kıyma kıyma”​

mısraı müfâdına mâsadak eyleyüp biçareyi dervâze-i ademe gönderdiler ve tarfetü’l-aynda nukût u eşyasın yağma ile sarayını Uryani Dede Tekkesine (bomboş bıraktılar gibi bir şey) döndürdüler. Bu ahbar Âsitane-i Saâdet’e (bu terim İstanbul için kullanıldığından bizde kısaca ‘İstanbul’a’ diye yazalım) münakis oldukta (vardığında) müderrisîn-i kiramdan Yemliha (Özel isim) Hasan Efendi, molla ve Dergah-ı âli Kapıcıbaşılarından (bir çeşit unvan olduğundan burası böylece kalsın) Mustafa Ağa mübaşir (olayı soruşturmak için İstanbul’dan gönderilen görevli. Burası da yine Mübaşir olarak kalsın) tayin olunup gönderilen savb-ı maksûda vusûllerinde muhassıl-ı maktülün (ölen Çil Osman Ağa’nın) garet (yağmalanan) olunan vâfir nukudu ve sair eşyası ve maktul ü mecruhların diyetleri (ölü için ödenen bedel para ile veya vs) 10 bin kuruş miktarı meblağ-i cüz-î ile musâlaha olunup bu kadar emval-i kesîre erâzil ü eşhâsın (rezil şahısların) yanlarına kalıp Mustafa Paşa dahi bu ateş-i sûzan mestûr-ı hâkister-i kitmân olsun deye tefahhus istiksa etmediğinden yağma vü târâcdan lezzetyâb olan erâzil ü (rezil) evbâş zuhûr-ı fitne vü fesada muntazır ve böyle bir şikara dahi konmağa bin can ile hazır olmuşken Girne Kalesi Dizdarı (komutanı) Tapanlı Halil şaki (eşkıya) heybet-encâm bilcümle ada halkını hatta Hıristiyan makülelerin dahi tahrik ü ifsâd edip cezire-i (ada, Kıbrıs adası) mezkûreyi kabza-i teshîre almak fikr-i muhâliyle Emir Ahmet (buda eşkıya) isimli bir habisi vâfir asker ile Magosa Kalesine gönderip ol müfsid-i bed-tebâr kal’a-i mezkûre (muhasarasına) kuşatmasına derkâr oldukta dûçar-ı çâr mevce-i fitne olan muhassıl-ı sabıkın yerine (eski Muhassıl Çil Osman Ağa’nın yerine) nasb olunan Esseyyid (özel isim) Mehmet Ağa (Çil Osman Ağa’nın yerine geçen Kıbrıs Adası Muahasılı) mustahfızân-ı kaleye zehâir ve edevât ile imdat u iânet, merkum eşkıya Tapanlı Halil dahi Magosa teshîrinden ye’s ile Lefkoşe kuşatmasına mübaşeret edip “Kıbrıs Muhassallığı devlet tarafından bana verildi” diyerek ekâzîb-i gûnâgûn ile derun-i kaleye irsal-i ahbar, Esseyyid Mehmet Ağa dahi: “Bu makule dürûğ-ı bî-fürûg ile Sultan (Üçüncü) Mustafa hazretlerinin top ve cebehanesiyle (top silahları taşıyıcıları) mâlâmâl kalesini sana teslime gayret-i dîniyye manidir” cevabını tekrar ederek bu keşmekeş esnasında halen çâr bâliş nişîn-i mesned-i vekâlet-i kübrâ saâdetlu Sadrazam Muhsinzade Mehmet Paşa hazretleri mühr-i hümayun ile İstanbul’da kudûmlerinde keyfiyyet-i ahvale kesb-i ıttıla ve kadîmü’l-eyyâmdan beri cümle-i enâmın malum u memdûhu olan şîme-i kerimelerinde merkûz hulûs-ı niyyet ve hüsn-i himmetlerine ittibâ buyurup ihtilâfat-ı mezkûrenin resîde-i serhadd-i ihtimâm ve pezirende-i sûret-i intizâm olmasına sarf-ı efkâr-ı şaibe ile mir-i mirandan Teke Mutasarrıfı (Kaymakamı) Ahmet Paşa’yı ol canibe memur ve Semend-i Bahri Kalyonu Kaptanı Elhac (unvan) Mehmet Maliki, paşayı merkumu Kıbrıs’a îsal (îşâl) için Antalya İskelesine Koron (özel isim) Firkatesi (o devre ait yelkenli bir gemi modeli) Kaptanı İbrahim Kaptan ile Cafer Kaptan gemileriyle Kıbrıs’a doğru yola çıkmaları yolunda emir gönderildi. Adı geçen İbrahim Kaptan Lefkoşe kuşatmasının elli üçüncü günü oraya geldi. Daha sonrada Girne Kalesi yanına hareket etti. bu sırada Ahmet Paşa, üç yüzden fazla süvari ve beş yüzden fazla piyade ve kapısı halkı ile gemilere gelerek seksen (Miladi:1767 yılının) muharreminin (hangi ay ?) on üçüncü günü Tuzla İskelesine bade’l-vusûl şakî-i (eşkıyaların) mezbûrun Lefkoşe Kalesini tekrar 2.000’den fazla asker ve 4 adet top ile kuşattığı haberi gelmesiyle Ahmet Paşa, Kale Komutanı Halil’in askerlerine nesâyihi mutazammım buyuruldularla (yapması gereken emir yazıları olabilir) kendilerine su-i kasdi olmadığın tahkik ve bu tarik ile şirâze-i cemiyetlerin tefrîk u temzîk etmekle Halil dahi muavinlerinin çorap söküntüsüne döndüğün gördükde Değirmenlik denilen bir şabü’l-mürûr (sabü’l-mürûr da olabilir) sengistâna âzim-i râh-ı girîz, paşa’yı mumâileyh dahi nısfü’l-leylde ardınca inân-rîz oldukta Halil 60 askeriyle Girne Kalesine firar ve anda tahassun ile sedd-i bâb-ı hisar (kale) eyledikte gemilerden topla atılıp siperler hafr olunup cevânib-i erba’adan mahsûr ve kal’a-girlik bâbında sarf-ı mesâi vü makdûr eylediler. Yevm-i kuşatmanın kırk birinci günü –ki 1180 Rebîülevvel’inin on birinci günüdür- eşkıyanın seraskeri (başkomutan) olan Emir Ahmet isimli eşkıya 30 adamıyla kalenin top deliklerinden kendilerini hendeklere pür tâb ve ordu tarafına hızla şitâb eylediler. Der-akab Halil-i zelil dahi orduya varmağa tâlib-i izm ü ruhsat oldukta orduya gelince kendüden zahm-hurde olan askeri taifesi mezburu tume-i tîğ-i intikam eylemeleri ihtimaliyle Maliki Kaptan Gemisine işal, ertesi gün orduya getirilip alâ melei’n-nâs cümlesi (hepsi) birden kuşte-i şemşîr-i istişal ve ruûs-ı menhûse-i maktuaları İstanbul’a irsal olundu. Garaib-i umûrdandır ki mezbur eşkıya Halil’e sorulduğunda: “Ol makule bazı kağıtlarım var idi. Ancak Hîn-i savaşta adamlarım tüfeklerine fişek ve toplara hartuc (hartuç da olabilir) yaptılar. Diyerek cevap vermiş ve koynundan 20 kuruşu çıkartıp onu bile bazı kimselerden istidane etmiş imiş. Bu kadar bagy ü isyan ve şaka vü tuğyân ve maslahat gördüğü ashâb-ı fehm ü şuûra bâis-i intibâh olmağa sezâvâr bir emr-i mûcibü’l-istibşârdır. Adı geçen Ahmet Paşa ol mahalden Lefkoşe’ye gelerek Kıbrıs Adasında bulunan 6 kaza halkını ve Lefkoşe’de oturan subay ve erbâb-ı tımar ve yeniçeri subayları ve yeniçeri erleri ile mahalle imamlarını huzuruna çağırıp münife ihzar edip fi mâ bâd kendilerinden efâl-i nâ-marzıyye zuhûr ve sudûr etmemek üzere birbirlerine kefaletle zapt ve nezr-i girâne kat ile habl-i metîn-i muâhedeye gereği gibi rapt edip yedlerinden ahz olunan dokuz adet hüccec-i (delili, kanıtı) şer’iyyeyi Silahşor-ı Şehriyarı (bir çeşit unvan) Ali Ağa ile der-i Devlet-i aliyye’ye irsal ve bu bâbda kendüden zuhur eden hidemât-ı memdûhesi mukabelesinde rütbe-i sâmîye-i vezâretle nâil olduğu Karaman (Eyalet) mansıbına neşr-i bâbdân isticâl eyledi. Vaktâ ki bâis-i ârâyiş-i sadr-ı devlet ve sebeb-i âsâyiş-i mülk ü millet, âsaf-ı iffet-endûz-ı merâhim-şiâr, dâver-i naşafet-âmûz-i mekârim-kirdâr hazretlerinin rey’i alileriyle cezire-i (ada) merkumenin nizâmı muhakkik (soruşturmacı) ve teysir-i müyesserü’l-asîr ile bunun gibi hizmet-i celîleye muşaddır olmağa muvaffak olduklarında mâl-i maktû-ı kadîmin üzerine zamm olunan 70 bin kuruşu birden hatt u tenzîl ve nâmûs-ı Devlet-i aliyyeyi tekmîl buyurup: “Bu makule îrâdın bir habbesi dâhil-i hazine-i temekkülüm olmasına rızam yoktur. Şimdiye kadar hızâne-i gaybiyye-i ilâhiden mütevâsıl ve müteâkıb olan niam-ı erzak bana yeter ve cümle-i umûruma vâfidir” diye kesb-i rızây-ı ilâhî ve celb-i teveccühât-ı cenab-ı hilafet-penahiye say u ictihatleri sebt-i sahaif-i rüzgar olmağa sezâ bir emr-i acib-i ibret-efzâdır. Bu bâbda dahi duây-ı tezâhüd-i ömr ü ikbâlleri evrâd-ı şebân-rûz-ı enâm olmağa lâik ve bu maslahat-ı hayriyyeye mazhariyyetle eslâf-ı kirâma fâik olmuşlardır.

NOT: Yazıyı Osmanlıca'dan Türkçe'ye çevirmeye zamanım olmamıştı, ayrıca yazının tarihi sırasını bozmamak için yazıyorum. Çevirince buraya eklerim.

(DEVAM EDECEK)
 
Son düzenleme:

ÇAĞATAY

Dost Üyeler
Katılım
27 Şub 2008
Mesajlar
473
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
"ADRİYATİK'DEN ÇİN SEDDİNE SAVAŞ NEREDE İSE ORADAY
1821 YILI İSYANI:

1821 yılında Sultan İkinci Mahmut saltanatı sırasında imparatorluğun çeşitli yerlerindeki isyanların devam ettiği bir zamanda; Kıbrıslı Arhimandrit Theofilos Theseus, Yunanistan’dan bindiği bir ticaret gemisi ile gizlice Larnaka’ya çıkarak Rumları isyana teşvik eden bildiriler dağıttı. Daha sonra Dimitrios isimli bir Rum’un yaptığı ihbar sonucu, Başpiskoposun da bu kışkırtmaların içinde olduğu kilisenin şemsiyesi altında çalışmalarını sürdürdüğü ve Lefkoşe’de bir top atışı ile isyan başlatıp Türkleri kesmeye girişilecekleri öğrenildi. Filiki Eterya Kıbrıs’taki faaliyetlerini yoğunlaştırmıştı. İsyanın Kıbrıs’ta yapılan geniş propagandası, Kıbrıs Rumları arasında çok geniş sempati ve heyecanın doğmasına neden oldu. Hatta Başpiskoposun girişimleri sonucu 132 kişiden oluşan Rum ile birlikte bir çok silahın ve çok miktarda paranın Mora İsyanı için gönderildiği anlaşıldı. Yunan İsyanı’nın başarıya ulaşmasından da cesaret alındı. Bu doğrultuda Hacı Petris Voskos isimli isyancı tarafından Başpiskoposa ve Mihaili Klikya isimli bir Rum’a yazılmış mektuplar ele geçirildi.

Vali Küçük Mehmet Paşa bu isyan hazırlığını öğrendi ve kiliselere baskınlar düzenledi. Filiki Eterya’ya ait çok miktarda silah ve mühimmat ele geçirdi. Bunun üzerine isyanın elebaşısı olarak tespit edilen 14 papaz yakalanarak idam edildi.

19 Haziran 1821 günü Filiki Eterya’nın liderlerinden Konstantin Kanaris, önce Aysergi yakınlarındaki küçük bir limana; daha sonra da Lapta yakınlarındaki Asprovrisi Limanı’na uğrayarak hem Yunan İsyanı’nın propagandasını yaptı hem de Yunanistan’daki isyancılara götürmek üzere yiyecek ve para alarak gitti.

Vali Küçük Mehmet Paşa’nın isyana hazırlanan papazları cezalandırmasından sonra kaçıp kurtulan Tremitusa Papazı Spiridon, Arhimandrit Theofilos Theseus ve Yoannikios, 6 Aralık 1821 günü Nikolo Theseus’un liderliğinde Kıbrıs’ın kurtarılması hakkında bir manifesto yayınlayarak her yerden yardım beklediklerini ve her fırsatı kullanacaklarını açıkladılar.

Papazların idamlarında sonraki günlerde yapılan soruşturmalarda isyana fiilen katılanlar ve katılacak olanlar tek tek tespit edilerek gerekli cezalar uygulandı. Bu olaylardan sonra Adadan kaçmayı başaran ve Yunanistan’da kardeşi ile beraber bağımsızlık savaşına katılan Arhimandrit Theofilos Theseus ve kardeşi Nikolas Theseus daha sonraki yıllarda tekrar karşımıza çıkacaktır. (Emekli Öğretmen Zihni İMAMZADE)

(DEVAM EDECEK)
 
Son düzenleme:

ÇAĞATAY

Dost Üyeler
Katılım
27 Şub 2008
Mesajlar
473
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
"ADRİYATİK'DEN ÇİN SEDDİNE SAVAŞ NEREDE İSE ORADAY
28 ARALIK 1831 İSYANI:

Adada bulunan Yunan vatandaşları, Fransız himayesinde bulunmanın da vermiş olduğu rahatlıkla şımarmaya başlamışlardı. Bu arada Osmanlının başında bulunan Sultan İkinci Mahmut ile Sadrazam Reşit Mehmet Paşa yönetimi de, Yunan vatandaşlığına geçmiş olan Rumların sayısından rahatsızlık duymaya başlamıştı. Bir de bunlara ilaveten tehditkar vergi toplayıcıları ve faizciler yüzünden ekonomik durumu gittikçe bozulan Kıbrıs Adası halkı, Yunanistan’dan dönen Rumların da teşvikiyle 1831 yılı sonunda Osmanlı yönetimine karşı ayaklandılar.

28 Aralık günü isyancılar Vali Halid Said Paşa’nın sarayını yıkarak paşayı öldürdüler. Devlet güçleri olaya müdahale ederek isyancıları sindirdiler. Ada dışına çıkmaya çalışan bazı isyancılar da yakalanarak öldürüldüler. Larnaka Zabiti, Siroz Adası’ndan Yunan pasaportu ile Kıbrıs’a dönen birçok Rum’u tutuklamaya teşebbüs etti. Baf Alaybeyi de, bozuk hava şartlarından Baf’a sığınmak isteyen üç Yunan gemisine yardım etmeyi reddetti. İsyanın fazla büyümesini önlendi.

Sultan Mahmut tarafından konuyu yerinde araştırmak üzere Kıbrıs’a bir Koca Kahyası gönderildi. Gelişmelerden rahatsız olan Fransız Konsolosu Bottu, yeni gelen Koca Kahyası’ndan, Yunan vatandaşlarına yardım etmesi için Baf Alaybeyine kesin emir verilmesini ve ona akıl veren Rum Kocabaşı’nın cezalandırılmasını istedi.

Olayların Avrupa’da başka şekiller almasını istemeyen Koca Kahyası konsolosa, reayaya iyi davranılmasına ilişkin emirlerin bütün yetkililere iletilmiş olduğu güvencesini verdi.
Osmanlı yönetimi kısa bir süre sonra da adaya vali olarak Said Mehmet Paşa’yı atadı.

(DEVAM EDECEK)
 
Son düzenleme:

ÇAĞATAY

Dost Üyeler
Katılım
27 Şub 2008
Mesajlar
473
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
"ADRİYATİK'DEN ÇİN SEDDİNE SAVAŞ NEREDE İSE ORADAY
NİKOLAS THESEUS İSYANI (MART 1833)

Kıbrıs’ta 1821 yılında meydana gelen isyana ön ayak olanlardan Arhimandrit Theofilos Theseus ile kardeşi Nikolas Theseus, yakalanacaklarını anlayarak Adadan kaçıp Mora İsyanı’nın devam ettiği Yunanistan’a gittiler.

Mora İsyanı’nda da rol oynayan kardeşlerden Nikolas Theseus 1832 yılında Kıbrıs’a geri döndü. Nikolas Theseus’un eylemleri Başpiskoposun Osmanlı makamları olan ilişkilerine
Zarar verdiği için, Başpiskopos Theseus’tan hoşlanmıyordu.

1821 isyanında isyancılar tarafından öldürülen Kıbrıs Valisi Halid Said Paşa’nın yerine getirilen daha önce de Kıbrıs’ta valilik yapan Said Mehmet Paşa, uzun yıllar ödenmemiş olan vergilerin toplanması için 1933 yılının Mart ayında bir emir çıkarttı.

Bu durumdan hoşlanmayan Larnaka halkı 4 Mart günü Başpiskoposa giderek, başkente valiye temsilci göndermesini aksi takdirde sarayını tahrip edeceklerini tehditle bildirdiler. Benzeri bir gösteri de 8 Mart günü Lefkoşe’de meydana geldi.

Vergiye karşı her tarafta başkaldırılar yaşanırken, tahsildarlar elleri boş olarak dönmeye başladılar.

11 Mart günü taşrada Larnaka’ya gelen köylüler buradaki Rum ve Türklerle birleşerek Fransız Konsolosu Bottu’dan olaya müdahale etmesini istediler. Göstericilerin sayısı 400 kadarken bu fırsatı iyi değerlendiren Nikolas Theseus, göstericilerin başına geçerek idareyi ele aldı.

Theseus, bu kalabalıkla birlikte konsoloslukları, piskoposluk sarayını ve mahkemeyi ziyaret ettiler. Bu sırada bir çok Avrupalıda göstericilerin de katılmasıyla sayılar üçe katlandı. Artık bir isyan havasına giren kalabalık, Larnaka yakınlarındaki Aya Yorgi Manastırı’nda toplanarak taşradan daha fazla insan gelmesini ve konsolosların girişimlerinin sonuçlarını beklemeye başladılar.

14 Mart günü, Fransız Konsolosu Bottu, Danimarka ve Sardunya Konsoloslarıyla görüşerek birlikte valiye bir mektupla başvurmayı kararlaştırdılar. Ertesi gün Vali Said Mehmet Paşa, vergilerin toplanmasına ilişkin emrini geri aldı. Valinin bu kararını manastırda bulunan isyancılar: “Yaşasın Sultan Mahmut” haykırışlarıyla selamladılar.
İsyanın elebaşısı Nikolas, anlaşmaya yanaşmayarak aynı günü gecesi 700-800 kadar bir kalabalıkla devlet kuvvetlerinin saldırısına maruz kalmamak için Larnaka’dan 1.5 saat uzaktaki bir yere (burasının Dali Köyü olduğu sanılmaktadır) karargah kurdular. Ertesi gün de Stavrovuni’ye giderek taşradan kendilerine katılan 5.000 kadar köylüyle beraber yollarına devam ettiler.

16 Mart gecesi Vali, kendilerine herhangi bir zulüm yapılmayacağı sözü verdi. Bütün bunlara aldırmayan isyancılar. Bazı Yunan gemilerini ele geçirerek bütün adayı isyana teşvik için çaba harcamaya başladılar.

Bu duruma çok hiddetlenen Vali Said Mehmet Paşa, adadaki isyan durumunu Bab-ı Âli’ye Sultan Mahmut ile Sadrazam Reşit Mehmet Paşa’ya rapor yazarak, Adadaki Fransız Konsolosu Bottu’yu da görevden alınmasına ikna ettikten sonra emrindeki kuvvetlerle isyancılarla zaman zaman savaşarak isyanı kanlı da olsa bastırdı.
Olaylar sırasında Fransız Konsolosluğuna sığınan Nikolas Theseus, Larnaka’dan gizlice bir Yunan gemisine binerek Adadan kaçmayı başardı. (Emekli Öğretmen Zihni İMAMZADE)

(DEVAM EDECEK)
 

ÇAĞATAY

Dost Üyeler
Katılım
27 Şub 2008
Mesajlar
473
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
"ADRİYATİK'DEN ÇİN SEDDİNE SAVAŞ NEREDE İSE ORADAY
BAFLI İBRAHİM AĞA (GAVUR İMAM) İSYANI (1833):

Annesinin bir Rum olduğu söylenen, varlıklı Türk bir ailenin oğlu asıl ismi İbrahim Ağa olan İmam, Kıbrıs’ın Hrisohu Kazası’nın Tremithusa Köyü’ndendir.

1832 yılında Mısır’da valimiz Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın isyanının devam ettiği bir sırada Kıbrıs’taki hükümetin vatandaşlardan istediği ordunun ihtiyacı olan çörekleri yaparak Filusa Köyü’ne götürmelerini istediğinde, İmam da yaptırdığı çörekleri adı geçen köye götürdüğünde, hükümet müfettişleri tarafından tatmin edici olarak bulunmayarak, hem İmam’a hem de hizmetkârlarına hakarette bulunulduğu gerekçesiyle, İmam başkaldırma cihetine giderek hükümete karşı küçük çaplı saldırılara geçti.

Bu küçük çaptaki saldırılara önceleri önem verilmedi. İbrahim Ağa olan adı zamanla Gavur İmam’a çıktığında, Tremithusa Köyü’nde kurmuş olduğu saltanat merkezine, çevre köylerden silahlı Türkler ve Rumlarda gelerek kendisine katıldılar. Bu köyün çevresindeki Sinisi Köyü’nü de kamp haline getirdiler. Burada bulunanlar yiyecek ihtiyaçlarını korkuttukları köylülerden silah zoruyla almaya başladılar.

Baflı Gavur İmam, kısa bir süre önce Adada, vergi yüzünden çıkan isyana katılan hükümete karşı hoşnut olmayanları da etrafına toplayarak, Baf Kazası’nı da isyan sahasının içine çekmeye çalışmaya başladı. Baflı Gavur İmam’a Keşiş Yoannikos’da destek verince isyanın boyutları büyüdü.

Silahlı adamlarıyla birlikte Tremithusa Köyü’nden Yillu’ya inen Baflı Gavur İmam, oradan Baf’a geçti. Buraya gelene kadar bazı Türkler de kendisine katıldılar. Baf’ı ele geçirdikten sonra yerel makamların faaliyetlerine son vererek Hrisorhoratissa’da bulunan Baf Piskoposunun sarayına yerleşerek burasını kendisine merkez yaptı. Böylelikle bütün Baf Kazası Gavur İmam’ın eline geçti.

Baflı Gavur İmam, devlet memurlarını da idaresine alarak bölgede kendi adına vergi toplamaya başladı.

Bu sırada Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın kuvvetleri Anadolu’nun içlerine kadar ilerlemiş olmasından Kıbrıs Valisi Said Mehmet Paşa, Bab-ı Âli’den yardım isteyemedi. Kendisinin de bu isyana karşı koyacak askeri gücü olmadığından Gavur İmam’la iyi geçinme yollarına başvurdu. İmam da eline geçirdiği Baf’ta 3-4 ay istediği gibi hareket etti.

Bundan sonra İmam’ın saldırabileceği hedef olan Limasol’un tehdit edilmesi üzerine halk korkuya kapıldı. Şehirdeki Fransız Konsolosluğu temsilcisi 1 Temmuz 1833 günü Konsolos Bottu’ya yazdığı bir mektupta, ileri gelenlerden başta Hacı Ömer Ağa, Hacı Mehmet Efendi ve Rum Kocabaşı Pilavakis isimler, Vali Said Mehmet Paşa’ya baskı yaparak şehre askeri birlik göndermesini ve isyancı Baflılar dan kendilerini korumasını istediler. Baflı Gavur İmam’ın niyeti belli idi, Limasol’dan sonra Larnaka ve başkenti de ele geçirmekti.

Tam bu sırada Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa, Sultan İkinci Mahmut ile anlaşmış, Kütahya Antlaşmasını imzalanmıştı. Kıbrıs Valisi Said Mehmet Paşa’da harekete geçerek, Karaman’dan Karavostaki’ye getirilen askerlere ek olarak Lefkoşe’den de asker toplayarak Gavur İmam üzerine yürüyeceği vakit, bunu haber alan İmam, ailesi ve yakın adamları ile birlikte, taşıyacağı kadar büyük bir servetle, bir Yunan gemisine binerek İskenderiye’ye kaçtı. Eski Lefkoşe Alaybeyi Hüseyin Ağa komutasındaki 200 kişilik bir kuvvette isyancılara saldırarak teslim olmayanları yok ettikleri bir sırada, İmam’ın da kaçmasından sonra adamları birer birer hükümet kuvvetlerine teslim oldular.

Hala direnmekte olan bazı isyancılar 5 Temmuz günü geri çekildikleri Yeroşibu ve Baf’ta yok edildiler.

Baflı Gavur İmam İbrahim Ağa’nın sonuna ilişkin üç rivayet bulunmaktadır. Birincisine göre, İskenderiye’de iken bir polis ajanı kendisinin Kıbrıslı İmam olduğunu överek anlatması üzerine bunu duymuş ve imam tutuklanarak Kıbrıs’a gönderilmişti. Bir diğerine göre, İmam arkadaşları tarafından geri dönmesi için kandırılmış ve Larnaka’ya çıkışında tutuklanmıştı. Üçüncüsü ise İmam’ın Mısır’a giderek Kıbrıs’ı kendi adına alması için Vali Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın yardımını istediğini, ama onun padişahla anlaştığı için, İmam’ı tutuklayıp geri Kıbrıs’a gönderdiğini ve orada öldürüldüğünü yazmaktadır.
(Emekli Öğretmen Zihni İMAMZADE)

(DEVAM EDECEK)
 

ÇAĞATAY

Dost Üyeler
Katılım
27 Şub 2008
Mesajlar
473
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
"ADRİYATİK'DEN ÇİN SEDDİNE SAVAŞ NEREDE İSE ORADAY
KEŞİŞ YOANNİKOS LAZAMANOS KALEYOROS İSYANI (TEMMUZ 1833):

Bir ara İstanbul’da da bulunan Keşiş Yoannikos Lazamanos Kaleyoros, 1821 yılında ki Mora isyanında Yunanistan bağımsızlık savaşında da bulunduğu söylenmektedir. 1828 yılında Kıbrıs’a döndükten sonra Maşera Manastırı’nda keşişlik yaptı. Komşusu bir kadınla davar otlatmak yüzünden çıkan bir tartışmadan sonra Komi Kebir Zabiti tarafından tutuklanmak istenmesi üzerine İskele’ye kaçarak orada birkaç ay Fransız tercüman Jean Françios Alexano Guillos tarafından korundu. Dört yıl sonrada bir köy papazı olarak köyüne geri döndü.

Bu sırada Adada yakın günlerde Nikolas Theseus ile Baflı Gavur İmam lakaplı İbrahim Ağa isyanları da patlak vermişti. Bu sırada da Mısır Valimiz Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın isyanı sona ermiş, oğlu İbrahim Paşa ile 1832 yılında Nizip’te yaptığımız savaşta ele geçirdiği Arnavut askerlerimizi 1833 yılı Temmuzunda vatanlarına dönmek üzere serbest bırakmış ve bunlardan bazıları Mısır’dan denizyoluyla ülkelerine dönerken Larnaka’ya uğramıştı.

Arnavut askerlerle Larnaka’da temas kuran Keşiş Yoannikos, onları zengin ganimetler elde edeceklerine dair söz vererek ikna etti. Ele geçirecekleri hazine sözde Venedik döneminde Magosa Kalesi’ne gömülmüş olup, kale ele geçirilmeliydi. Yoannikos’un planının ikinci kısmında ise, daha sonra Larnaka ele geçirilecek zenginler öldürülecek ve sonunda Lefkoşe kuşatılacaktı. Aslında plan, bütün Ada çapında genel bir ayaklanmayı öngörüyordu. Arnavut askerlerine ganimet vadeden Keşiş Yoannikos, Rum’lara da Türk boyunduruğundan kurtulma ümidini veriyordu.

Keşiş kıyafetlerini değiştirerek Arnavut üniforması giyen Yoannikos, 15 Temmuz 1833 günü, 40 kadar Arnavut askeriyle beraber İskele’den ayrılarak Magosa Boğazı’ndan karaya çıktılar. 19 Temmuz günü doğduğu yer olan Ayios Elias (Ayilya)’a gitti. Ertesi gün, Ayios Elias Panayırı’na katıldı, burada ya ülkesini kurtaracağını yada öleceğini söyleyerek İncil üzerine yemin etti.

Trikomo’da karargah kuran Yoannikos, taraftar toplamak için Karpaz halkına, Fransız konsolosunun kendisini desteklediğini ve içi cephane dolu bir geminin yakında geleceğini söyledi. (Gerçi silah ve cephane taşıyan bir geminin Boğaza gelmesi için İskele’de hazırlık yapılmıştı, ama kaptan, Yoannikos’u kandırarak silahları başka birisine teslim etmişti) Yoannikos’un verdiği sözler bir takım köylülere ilginç gelerek sopalarından başka silahları olmayan Rum köylüler geminin gelmesini boşuna beklediler.

Bu arada Kıbrıs Valisi Said Mehmet Paşa, isyan haberini alır almaz harekete geçerek Lefkoşe’den, Keşiş Yoannikos üzerine askeri birlik gönderdi. Askerlerin Lefkonuk’a yaklaştığını öğrenen Keşiş Yoannikos, 16 Arnavut askeriyle Mesarya’yı geçerek Larnaka’da her hangi bir konsolosluğa sığınmak ümidiyle kaçtı. Askeri birlikler Boğaz ve Trikomo’yu temizlediler. Keşiş’in Ayios Elias’taki isyancıları yakalanarak gerekli cezaları verildi. İsyana katılan çevre köyler de sindirildi. Bir çoban tarafından saklandığı yeri belirleyen askeri birlikler Pirga yakınlarında isyancıların etrafını çevirerek yakaladılar. İsyancı gruptan yalnızca iki kişi İskele’ye varmayı başarabildiler.

Tutuklananlar dan isyanın elebaşı Keşiş Yoannikos Lazamanos Kaleyoros ve arkadaşları Lefkoşe’ye getirilerek burada idam edildiler.

(DEVAM EDECEK)
 
Son düzenleme:

erka813

New member
Katılım
2 May 2009
Mesajlar
1
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: Osmanlı İdaresindeki Kıbrıs İsyanları

Kıbrısta, 1800'lu yılların sonuna dogru yasamıs, İbrahim Paşa isimli bir paşa varmıdır. Çanakkalede sehit oldugu yönunde ek bilgi vardır.
 

Dr.Yalnızefe

Dost Üyeler
Katılım
18 Şub 2008
Mesajlar
1,339
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: Osmanlı İdaresindeki Kıbrıs İsyanları

Tarihimizi bize tekrar hatırlatan bu güzel paylaşım için teşekkür ederim...:)
 
Üst