Parlamenter Sistemde Başkanlık Rejimi Uygulanamaz

Salih Mehmet Ersoy

Onursal Üye
Katılım
18 Ağu 2008
Mesajlar
191
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
KKTC
GÜNEŞ DOĞARKEN
Salih Mehmet Ersoy

Parlamenter Sistemde Başkanlık Rejimi Uygulanamaz

19 Nisan 2009 Genel Seçimlerden sonra Başkanlık Sisteminin gündemimize gelmesi kaçınılmaz oldu.

Elbette Cumhurbaşkanının makamına has özgür hareket etme hakkı vardır. Ancak bir Cumhurbaşkanının Anayasaya rağmen kararlar almasını düşünmek, demokratik yapımız için iç açıcı olmaktan ziyade, rejimin sakatlanmasına yol açan bir davranış olur. Çünkü Cumhurbaşkanını seçen halkın kendisi olduğu gibi,Anayasayı da onaylayan yine halkın kendisidir. Bu nedenle halka rağmen icraat yapmak, hatta halkın geleceğini başkalarının ipoteği altına sokma hakkını kimse cumhurbaşkanına vermez, veremez de.Aksi takdirde Anayasa pas pas edilir ve “Muz Cumhuriyeti’nden” farkımız kalmaz.

Bu gün görünen o ki, Sn. Talat ile UBP arasında soğuk rüzgarlar esmektedir. Bu rüzgarların esintisi şiddetli olmasa da, hafif meltem rüzgarı gibi gece gündüz esmekte olduğunu hissediyoruz. Hele 19 Nisan Genel Seçimlerinden sonra gördüğümüz tablo fevkalade karmaşık bir tablodur. Bir taraftan Devletin yaşatılmasından ve tanıtılmasından yana UBP Partisi, diğer yandan, sırf Rum tarafı ile bir anlaşma olsun diye aramıza binlerce rumun girmesine, topaklarımızın büyük miktarda Rumlara iade edilmesine, tek devlet, tek egemenlik ve tek vatandaşlık kavramları çerçevesinde soruna çözüm bulma arayışı devam ederken, UBP’nin böyle bir sonuca boyun eğmiyeceğini yapılan açıklamalardan anlıyoruz.

Şimdi halk soruyor. Sn. Talat’ın Rum tarafı ile sürdürdüğü görüşmelerde alınan kararları Kıbrıs Türk halkına ve Türk Milletine kabul ettirebilecek mi? Acaba UBP’nin Kıbrıs Politikası Sn. Talat tarafından bilindiğine göre, Rum lider, Hrsitofyas ile vardığı anlaşmaları Başbakan Sn. Dr. Derviş Eroğlu’na ve başında bulunduğu UBP Partisine ve genelde Kıbrıs Türk halkına kabul ettirme şansına sahip olabilecek mi? Yok eğer kabul ettiremiyecekse yapılan görüşmelerin yararı ne diye sormak her Kıbrıslı Türk’ün hakkı değil mi?

İnancım odur ki Kıbrıs Türk halkı büyük bir senaryo ile karşı karşıyadır. Bu senaryo ise, Kıbrıs Türk halkının Kıbrıs’taki varlığını sıfırla çarpılacak düzeye indirmeye yönelik bir senaryodur. Bu fark edilmez ve körü körüne, sırf bir anlaşma olsun diye referandumdan EVET çıkmış olursa, Kıbrıs Türk halkının adadaki varlığının da sona ereceği bal gibi aşikardır. İşte biz hazırlanan bu sinsi senaryoyu anladığımız için halkımızın bilgisine getirmeyi bir vatandaşlık görevi olarak kabul ettik.

Sinsi Senaryo ÇOK VAHİM çünkü;
Rum tarafı, varılacak anlaşmayı her iki halkın onayına yani referanduma sunma kararını kabul etmiştir.

Ancak, bulunacak çözüm sözde Federal bir sisteme dayalı olacak, ancak ileride iki halkın, aralarında vahim anlaşmazlıklar olsa da ayrılma haklarının olmayacağı tezini ısrarla öne sürmektedir. İşte bu bir nevi kendi çukurumuzu bize kazdırmak demektir. Hele bir düşününüz, önce referandum hakkımız kabul ediliyor ve varılacak anlaşmayı onaylamamız isteniyor, ancak ayni anlaşma ile referandum hakkımızdan vazgeçmemiz için senaryo hazırlanıyor ve kabul etmemiz bekleniyor.

Böyle bir kepazelik dünyanın neresinde sergilenir, veya sergilenmesine izin verilir, bunu anlamak çok zor. Sonra da AB Komisyon Başkanı Manuel Barosso buraya kadar gelmiş ve iki lider arasında çok önemli kararlar aldığını öğrenmiş. Ancak ben ve benim gibi binlerce KKTC vatandaşı, geleceğimizi şekillendirmeye çalışanlardan iki kelimelik bir konuşma bile işitmemiz mümkün olmamıştır. Sonra da Barosso, AB’nin o muhteşem! Mevzuatına sıkı sıkıya bağlı olduğunu söyleyecek kadar da laga lugalarla Kıbrıs’ta zaman harcamış. Bir halkın referandum hakkını kendi eliyle ortadan kaldırmasına hazırlanan senaryo ile yeşil ışık yakan AB Başkanı Barosso!

Vay be bu Barosso denen adam ne de demokrat kişilik sahibiymiş!

Bu yaşadığımız maskaralıklardan sonra adam gibi davranıp Başkanlık Sistemi mi, yoksa gerçek Parlamenter Sistem mi diye karar alma zamanı şimdidir.

Aksi takdirde, halkın vermediği bir yetkiyi kullanmak, voyvodalıkdan da öte, sivil bir darbe niteliği taşır ki, demokratik sistemimize asla yakışmaz.

Bilmem anlatabildim mi?
 
Üst