Rauf Denktaş Makaleleri-Akılcı Yol

KÜLTEGİN

Genel Koordinatör
Katılım
18 Şub 2008
Mesajlar
1,731
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
Tanrı Dağlarında
Rahmetli Başöğretmen Nazım Refet, çok nüktedan (esprili) bir insandı. Rahmetle andığımız liderimiz Dr. Küçük’le onun da bulunduğu bir toplantıda Doktor veya ben konuştuktan sonra ayağa kalkar ve “liderlerimizin yolundayız” sözleriyle son bulan bir konuşma yapar, gelir, yanımıza oturur ve Doktor’un kulağına, benim de işitebileceğim şekilde “Yolunuzdayız dediksek, yol asfalt yol olduğu sürece ha! Sakın sarp yollara sapmayınız, o zaman beni arkanızda bulamazsınız” derdi.
Şimdi Sayın Soyer “TKP ile akılcı yoldayız” diyor. Eskilerin takip ettikleri sarp yolları terkettiklerini, bizleri, akıl yolu ile düzlüğe çıkaracak doğru yolu (belki de asfalt ve kestirme yolu) yürümekte olduklarını ve çok da mesafe kat ettiklerini söylüyor. Şikâyetleri, kendileri iktidara gelinceye kadar bizim “yanlış yolda” olduğumuzdur.
Yanlış yolda ilerlediğimiz için uzlaşma olmamış ve Rum idaresi bu nedenle AB üyesi olmuşmuş. Sormak gerek: Akılcı yolda ilerleme kat edeli üç yıl oluyor. Birkaç ayda uzlaşma olacak ve 1 Mayıs’ta Rum kardeşlerimizle AB’ye girmiş olacaktık. Akılcı yolda Annan Planına bu nedenle “evet” demişlerdi. Ancak Sn. Talat uzlaşma için beş yıla ihtiyaç vardır derken Yunanistan’dan Bakoyanni ise “bir kaç yılda halledilemez” noktasında birleşmektedirler. Akılcı yolda yürüyenler, hem Kıbrıs’ta hem de Türkiye’de “Rum tarafının uzlaşmazlığından” şikâyetçidirler. Sanki biz “akılcı olmayan yoldayken” Rumlar uzlaşmak için can atıyorlardı da biz akılsızlık ederek fırsatlar kaçırmaktaydık.
Akılcı yolda ilerleyerek Rum’un uzlaşmazlığını kanıtladıkları ile de övünmektedirler. Yani “Biz taktik yaptık; Annan Planına EVET dedik ve Rum’un uzlaşmaz olduğunu kanıtlayarak ’uzlaşmaz Türklerdir’ kanaatını ortadan kaldırdık” demek istiyorlar. Taktikte başarı, stratejik hedefi göz önünde tutarak istenen sonuç alındığı takdirde esas hedefe daha da yaklaşmış olmakla ölçülür. Annan Planına “EVET” diyenlerin bu plandan öteye bir hedefleri olmadığı için “EVET” sonucunu değerlendiren “dostlar” a göre Kıbrıs Türkleri “EVET” oyları ile kendilerini “devlet-egemenlik-Türkiye’nin garantisini sulandırmaya hazır, TEK HALK içinde bir toplum” mertebesine indirmiş olmuştur. Biz “akılcı olmayan yoldakiler” bu yorumu şiddetle reddettik ve reddediyoruz. Akılcı yolun yolcularından bu konuda bir itiraz çıkmadı. Tam aksine akılcı yolda ilerleyen Soyer Hükümeti, “iki toplumlu, iki kesimli federasyon” formülünü ortaya koyarak “iki eşit-egemen HALK’ın ve bunların devletlerinin varlığı” noktasından aşağılara kaymış bulunuyor. Kısacası Sn. Soyer bu önerisi ile Rum liderliğinin dünyaya kabul ettirdiği “Kıbrıs’ta TEK HALK vardır; Kıbrıs Türkleri bu halkın içinde yüzde 17 bir azınlıktır” tezini kabullenmiş oluyor. Akılcı, asfalt ve kestirme yol bu olsa gerek.
Ekonomi ikiye katlandı deniyor. Biraz daha toprak satarsak üçe de katlanacağı muhakkaktır. Ekonominin ikiye katlanması ile övünebilmek için üretimin ve dış satımın da ikiye katlandığını söyleyebilmek gerekir. Böyle bir gelişme olmadığına göre “ekonominin ikiye katlanması” ile övünmenin ne anlamı olabilir?
Ancak bu bir başarı olsa da yaşamakta olduğumuz grevler, çiftçinin, hayvancının şikâyetleri ne ola? Ekonomiye büyük katkısı olan üniversitelere bu yılki kayıtlar da yarı yarıya düşmüş. Kuraklık korkunç bir şekilde karşımızda. Bu halk bütün bunlarla yaşayabilir de siyasi açıdan “akılcı yolda” ilerleyerek hangi hedefe varılmak istendiğini bilmemenin sıkıntısına fazla dayanamaz.
Bizim “sarp yoldaki” hedefimiz, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni yaşatmak; egemenliğimizden ödün vermemek; Türkiye’nin Garantörlüğünü sulandırmamak; Türkiye’nin üye olmadığı bir kuruluşa Kıbrıs’ın üye olamayacağı ve gaspçı, eli kanlı, gayrimeşru Rum idaresinin müracaatı ile Kıbrıs’ın üye olmadığıdır; Kıbrıs’ın üyeliğini istiyorlarsa, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile direkt ve Rum’dan izin almaksızın işbirliği yapmalarını savunmaktır. Bu nedenledir ki bizi, bir “Rum Cumhuriyetinde işgal altında yaşayan azınlık” olarak algılamakta olan AB ile ilişkilerimizi “AB-KKTC” seviyesine getirinceye kadar marjinal yardımları kabul etmememiz gerektiğini de savunmaktayız.
Akılcı yolda bunlara bakılmıyor ve AB’nin “işgal altında yaşayan Kıbrıslılarla” Kıbrıs Hükümetinin(!) rızası ile ve onların şartlarına uygun olarak yaptığı temaslar “akılcı yolun başarısı” olarak takdim edilebiliyor.
Uzun sözün kısası, Kıbrıs Türk Halkı, devletinin kalıcı olarak var olacağını bilmek istiyor. Bu konu açıklığa kavuşturulmadıkça, Hükümetin takip ettiği yolun akılcı yol olup olmadığı bilinmeyecektir. Sayın Soyer’den beklediğimiz, TC Cumhurbaşkanı Sn. Sezer’in, Sn. Talat’ı kabulünde dünyaya duyurduğu “milli formülü” benimsediğini AB üyelerine resmen duyurması ve bizi kaypak zeminden kurtarmasıdır. Bu halk, devletine sahip çıkma yolunun yolcusudur, bu yol ne kadar sarp ve dikenli, ne kadar uzun olsa da! Bu konuda AB’nin veya ABD’nin ne diyeceği önemli değildir. Türk ulusunun ve Türkiye’nin bir bütün olarak ne söyleyeceği önemlidir. Türkiye’de tüm partiler ve Cumhurbaşkanı ile askeri makam “doğru yol, akılcı yol Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne sahip çıkmaktır” diyor. Millet de bunu heyecanla desteklemektedir. Buna rağmen ve Rum’un siyasetini sağlıklı bir şekilde teşhis etmiş olmanıza rağmen hâlâ siz “akılcı yol, iki toplumlu federasyondur” demeğe devam mı edeceksiniz? O zaman rahmetli Nazım Refet hocanın dediği gibi kimseyi arkanızda bulamayacaksınız.
 
Üst