Rauf Denktaş Makaleleri-Gençler Ne İstiyor

KÜLTEGİN

Genel Koordinatör
Katılım
18 Şub 2008
Mesajlar
1,731
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
Tanrı Dağlarında
Bir grup üniversiteli genç ziyaretime geldi. Beni sevindiren karma bir grup olmalarıydı. Kıbrıs Türk gençleri ile Anadolu’dan gelmiş olan kardeşleri. Kıbrıs meselesi nereye gidiyor sorusuna kat’i ve tatmin edici bir cevap arıyorlar. “Nereye götürürsek, oraya gidecektir” dedim. “Dünya Rum tarafını meşru hükümet olarak tanıyor; bir futbol maçına bile Rum müdahale edebiliyor, bu rezillik karşısında Türkiye’den bir ses çıkmıyor” diye yakınmaya başladılar. Geçmişteki rezillikleri, öldürmeleri, bir yerden bir yere giderken yoldan alıp yok edilmeleri, bunlar karşısında da dış dünyanın etkili bir şey yapmadığını; ne yapılmışsa halkımızın sağduyusu, direnişi ve Anavatanın desteği ile girişimleri sayesinde yapıldığını anlattım.

“Şimdi kendi devletimizin topraklarındayız. Bu toprakları koruyan Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı ve Türk Barış Gücü var. Anadolu halkının yakın ilgisi ve heyecanı var. Bunların kıymetini bilerek hareket edersek gelecekten endişe etmememiz gerekir” dedim.

Gençler heyecanlı. Kıbrıs meselesinin artık noktalanmasını, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tanınmasını, Rum’la ortaklık yapılacaksa bunu Rum’un istemesini ve ortaklık derken iki devletin ortaklığından bahsedildiğini herkesin bilmesini istiyorlar. Onlar da benim gibi 2. Soyer Hükümetinin programında “iki toplumlu federasyon” üzerinde durulmasından; dış baskılarla Gambari sürecinin başlatılmasından; Annan Planını Rumların istedikleri şekle dönüştürmek için bir sürecin başlatılmasından endişeliler.

“Biz, halk olarak bunlara boyun eğmezsek, sesimizi yükseltirsek, kimse bize bunları zorla kabul ettiremez. Neticede yine bir halk oylamasına gidilecektir. Bir defa kandırılmış olan halkımız herhalde ikinci kez çok daha dikkatli olacaktır. Ancak yapılması gereken şey Sn. Cumhurbaşkanımız ile hükümetimizin ve Türk hükümetinin bu tür açılımları asla kabul etmeyeceklerini şimdiden tüm ilgililere duyurmalarıdır. Kısacası ” Kırmızı Çizgimiz “in Sayın Cumhurbaşkanı Sezer’in dünyaya duyurduğu iki eşit egemen halk, iki demokratik sistem ve iki devletin varlığının değişmez milli çizgimiz olduğu noktasında kimsede şüphe veya tereddüt bırakılmamasıdır. Bu şüphe ve tereddüt, hatta Türk tarafının ayrı devletten, ayrı egemenlikten, hatta garantilerden vazgeçebileceği maalesef Annan Planına EVET denmekle yaratılmıştır ve dış dünyada bu hâlâ devam etmektedir. Türkiye’ye ” mükellefiyetlerini yerine getir, limanlarını Kıbrıs bayraklarına aç, önerilerini Rumların kabul edebilecekleri şekle koy “ gibi baskıların gittikçe artması bundandır. Türk Hükümeti bu haksızlıklara boyun eğmeyeceğini açıklamalıdır. Kandırılarak girdiği yanlış yoldan çıkmalı, Kıbrıs meselesinin AB sürecinde Türkiye’nin önüne engel olarak konamayacağı vurgulanmalıdır” dedim.

Söz ,içimizden bazılarının askerle uğraşması, “Rum’la bütünleşme yolları ararken, Türkiye’den büsbütün kopma” meraklılarının yaptıkları açıklamalarla mide bulandırmaları, Rum’a cesaret vermeleri noktasına geldi. Gençler bundan çok üzgünler. Bu kendini bilmez marjinal insanların söylediklerinin Anadolu’da “Kıbrıs Türklerine” mal edilmesinden daha da üzgünler. “Bunları söyleyenlere bakınız” dedim: “Hepsi de şu veya bu şekilde AB’den veya ABD’den beslenmekte olan kişiler. Söylediklerini seçim propagandası yapsalar, yüzde doksanbeş Asker’den ve Anavatandan memnun olan, şükranlarını duyuran halkımızdan oy alamazlar. Bunlarda halkın yüzüne bakacak yüz ancak dıştan aldıkları paralar sayesinde perişan olmuyor yoksa eminim kendileri de biliyorlar ki varlıklarının, hürriyetlerinin koruyucusu Anavatandır, onun buradaki askeridir. Bunlardan ayrıldığımız gün ne namusları kalacak, ne de canları. 1963-64 yıllarını, 1974’leri bir hatırlasınlar. Türkiye gelmemiş olsaydı hepimiz toprak altında olacaktık ve kemiklerimizi arayan da olmayacaktı”.
Gençler tamam; gençler heyecanlı! Bunlar Atatürk’ün güvendiği, pırıl pırıl bir Cumhuriyeti emanet ettiği gençler! Kimse yanlış hesap yapmasın.
 
Üst