Rauf Denktaş Makaleleri-Kimiz ne İstiyoruz?

KÜLTEGİN

Genel Koordinatör
Katılım
18 Şub 2008
Mesajlar
1,731
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
Tanrı Dağlarında
1955-58 yıllarında Yunanistan (Kıbrıs’ta “biz Elenleriz” diye övünen uzantılarını da kullanarak) Kıbrıs’ı ilhak etmek istiyordu. Enosis’in Türkçe karşılığı “birleşme” dir. Kıbrıs Yunanistan’la birleştiğinde bu topraklar Yunan toprağı olacaktı. Kıbrıs 13. ada olarak Yunanistan’la bütünleşecek, Türkiye’nin sahilleri Yunan adaları ile kapatılmış olacaktı. Rahmetli Cumhurbaşkanı Korutürk böyle bir gelişmeyi “Türkiye’nin denizlere açık bir ülke olmaktan vazgeçmesi” olarak değerlendirmişti. Atatürk’e göre de durum bu idi; İnönü ise “Adada tek bir Türk bulunmamış olsaydı dahi biz Kıbrıs’ı Yunanistan’a bırakmaz, meseleyi Atina’da hallederdik” diyerek Kıbrıs’ın Türkiye için ne denli hayati bir önemi olduğunu vurgulamıştı. Kıbrıs’ı, Elen milletinin bir parçası olmakla övünen Rum’a bırakmanın da Yunanistan’a bırakmak anlamına geleceğini kimse unutmamalıdır. “Ya Enosis, ya çift Yunanistan” Rum-Yunan ikilisinin seçeneklerinden biridir. Yunan milleti olarak bunun peşindedirler. Kıbrıs Rumları da “Yunan milletinin bir parçası olarak” bu yola baş koymuşlardır. Akel’in “biz Kıbrıslıyız, tek halkız” aldatmacasının arkasında yatan gerçek de bu idi.
O günden bu güne Kıbrıs’ın Türkiye için stratejik önemi eksilmemiş artmıştır. Türkiye’nin tarihi, coğrafi-stratejik nedenlerle Yunanistan’ın Enosis talebine karşılık vererek “Adadan İngilizler çekilecekse adayı eski sahibi Türkiye’ye iade etmelidir. Tarihi ve stratejik açıdan olduğu kadar Adadaki Türk sekeneyi korumak açısından da bu gereklidir” tezi ve bu yöndeki kararlılığı karşısında Yunanistan, taktik bir gerileme yaparak (çift Enosis’i reddettikten sonra), garantilenmiş ortaklık devletine razı olmuş görünmüştü.

1960 Antlaşmaları ile meydana gelmiş olan “Kıbrıs Cumhuriyeti” , Türk ve Yunan milletlerinin Kıbrıs üzerinde vardıkları bir uzlaşının sonucuydu.

Unutmayalım “devletleri milletler kurar” !. Kıbrıs Cumhuriyetini de, Kıbrıs’ta hak iddia eden iki millet uzlaşıp anlaşarak ve Kıbrıs’taki insanlarını buna razı ederek kurmuşlardır. Bu uzlaşıya varılamamış olsaydı Kıbrıs ya Türkiye’ye ya da Yunanistan’a bağlanmış olacaktı. Bir ara formül de yine çift Enosis, yani iki millet arasında Kıbrıs’ın paylaşılması olacaktı. Yunanistan böyle bir çekişmede Kıbrıs’ın Türkiye’de kalacağını bildiği içindir ki taktik bir yumuşama göstererek “iki toplumlu ortaklık devletine” razı olur görünmüştü.

Türk tarafının iyi niyetle ve nihai sonuç olarak kabul ettiği “Garantilenmiş Ortaklık Devleti” ni Rum-Yunan ikilisi, o gün bu gündür, adayı Yunanistan’a bağlamak için bir ara uzlaşma olarak değerlendirmiştir. Onlara göre “millet/HALK olmadıkça, devlet de olamaz” gerçek düsturu “Kıbrıs’ta çoğunluk olarak Kıbrıs Halkı-milleti” kendileridir; Türkler sadece azınlık bir toplumdur; Zürih anlaşmaları bu nedenle “Kıbrıs Halkı” na haksızlıktır! Bu nedenledir ki bu güne kadar hiçbir Rum lideri “Kıbrıs’ta iki eşit egemen halkın var olduğunu” kabul etmemiş, “Kıbrıs’ta yüzde 80 Rum’dan (Elen’den) ve yüzde 20 Türk’ten oluşan TEK HALK vardır” noktasında düğümlenip kalmışlardır. “İki toplumdan oluşan TEK HALK” formülü zaman içinde “Kıbrıs milleti” varmış ve Türkler de bu milletin içinde yüzde 20 toplummuş gibi algılanmağa başlanmıştır.

Bu nedenle biz, dini, dili, milli kökü kökeni ayrı iki eşit HALK’tan biri olduğumuzu; self determinasyon hakkı olan ve bu hakkı 1960’da ve 2004’de kullanmış olan iki ayrı HALK’tan (milletten) biri olduğumuzu durmaksızın yaymak zorundayız. Bunu başarı ile yapabilmemiz için de buna kendimizin inanması gerekmektedir. Bu nedenledir ki 2. Soyer Hükümetini “Kıbrıs meselesini iki toplumlu, iki kesimli federasyon” formülü ile halletme merakından ve siyasetinden vazgeçmeye yeniden davet ediyoruz. Kıbrıs meselesi Kıbrıs’ı Yunan toprağı yapmak isteyenler karşısında MİLLETÇE 43 yıldır direndiğimiz ve bu sahtekârlığa boyun eğmediğimiz için halledilememektedir. Rumlar için meselenin halli adanın kendilerine teslim edilmesidir. Dava budur. Bunun gerçekçi cevabı KKTC’ye dört elle sarılmak ve iki devlete dayalı bir ortaklıkta (isterlerse) var olduğumuzu, aksi takdirde adanın bütünüyle eski sahibine devredilmesinin de gündemde tutulacağını hatırlatmaktır. 1960 Cumhuriyeti Türk ve Yunan milletlerinin uzlaşması nedeniyle meydana gelmiş iki milletin Kıbrıs’taki parçalarına müşterek idare hakkı veren bir uzlaşıydı.

Bu Antlaşmalar Kıbrıs’ta Rum ortağı “Kıbrıs Halkı veya Milleti” yapmış ve Kıbrıs Türklerini de bu milletin içinde azınlık olarak korumaya almış bir anlaşma değildi. Makarios’un deyimi ile “1960 Antlaşmaları bir millet yaratmış değildir, sadece bir devlet meydana getirmiştir” . O halde Kıbrıs’ta “Tek Halk” iddiası ile “Kıbrıs milletiymiş gibi” davranmak hakkı kimsede yoktur. Ortaklık çökertildiğine göre, iki milletin iki ayrı devlette yaşama hakkı doğmuş oldu. “Ortaklık kuracağız” diye dövünmekte yarar yoktur. Bırakalım “eşit şartlarda, iki devlete dayalı ortaklığı” artık Rumlar istesin. O gün, ancak bizim “aman bütünleşelim” yalvarmasından vazgeçip, kendi işimize baktığımızda gelecektir.
 
Üst